Son Konu

beş duyu organımızla ilgili deyimler

nicebayan

Yeni Üye
Katılım
24 Ara 2016
Mesajlar
378,708
Tepkime
2
Puanları
38
Yaş
35
Web
nicebayan.com
Credits
-1
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
beş duyu organımız ile ilgili deyimler

AĞIZ

Ağız ağza belirlemek: İki kişinin başkaları işitmeyecek şekilde konuşması

Ağız yaymak: Dürüst davranmaktan kaçınmak

atışma: Bağrışma derecesini geçmeyen kavga

Ağız değişikliği: Yemeğin çeşidinde değişim

Ağız kahyası: Birinin söyleyeceği ya da söylemeyeceği sözlere karışan kimse

Ağız kalabalığı: Çabuk söylenen ve birbirini tutmayan sözler

Ağız kavafı: Satıcılar gibi, insanı blöf yapmak için fazla lakırdı söyleyen

Ağız satış: Yüksekten atarak kendini övmek

Ağzı gevşek: Sır tutmayan

Ağız tamburası çalmak: Sözle avutmaya niyetlenmek

Ağza alınmaz: Söylenmesi ayıp, çirkin söz

Ağzının mührü ile: Oruçlu olarak

Ağza lezzet,boğaza haykırış: Miktarı öyle az olan gıda şey

Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan kimse

Ağzı çiriş çanağına dönmek: Ağzı kuruyup acılaşmak

Ağzı kara: Fena haber vermekten hoşlanan, boşboğaz

Ağzı kulaklarına ulaşmak: Çok sevinmek

Ağzı kirli: Sövmeyi mizaç edinmiş olan

Ağzı teneke dolgun: Çok sıcak veya fazla soğuk şeyleri zahmetsizce içebilen kimse

Ağzı var,dili değil: Öyle sessiz bir kimseyi methetmek için söylenir

Ağzına baktırmak: Kendini alkış ile baktırmak

Ağzına bir kemik atmak: Susturmak için az bir şey vermek

Ağzına bir zeytin ver, altına tulum tutar: Küçük iyiliğe, büyük çıkar ummak

Ağzına burnuna bulaştırmak: Bir işi beceremeyip batırmak

Ağzına taş almış: Lakırdıya karışmayıp susanlar için kullanılan söyleyiş

Ağzına vur, lokmasını al: Uysal ve sessiz kimseler için söylenir

Ağzında bakla ıslanmamak: Hiç giz saklamamak

Ağzından baklayı çıkarmak: Sabrı tükenip sakladığı şeyleri bildirmek

Ağzından bal akmak: Fazla tatlı konuşmak

Ağzından çıkanı kulağı duymamak: Sözleri tartmadan ağır söylemek

Ağzından dirhemle çıkmak: Sözünü sanki kıskanırcasına bildirmek

Ağzından girip burnundan çıkmak: Diller dökerek birini kandırmak

gevezelik etmek: İstemediği halde manâsız bulunup söyleyivermek

Ağzını açıp gözünü yummak: Öfkelenip ağır sözler söylemek

Ağzını bıçak açmamak: Üzüntüsünden söz söyleyecek halde olmamak

Ağzının payını saptamak: Haddini anlatmak, paylayıp susturmak

Ağzını kiraya devretmek: Kendini de ilgilendiren bir durumda düşüncesini söylemek

Ağzını poyraza başlamak: Umduğunu elde edememek

Ağzını toplamak: Söylemekte olduğu fena söz veya küfürleri kesmek

ÜÇGENIN TABAN OLMAYAN KENARI

Ayak atmamak: Bir yere hiç uğramamak

Bacak baskın yapmak: Bir yere ulaşmak

Ayak bağı: Bir yere ya da işe gidilmesini engel olan kimse

But sürümek: Üstüne aldığı bir işten uzak durma çareleri aramak

Ayağı dolaşmak: Şaşırıp, hatalı bir davranışta bulunmak

Ayağı düze basmak: Güçlükleri savarak ilerisinden korkmayacak duruma gelmek

Ayağı suya ermek: Bir gerçeğin önemini sonra anlayıp, aklı başına ulaşmak

Ayağına senet vurmak:Bir engele çarptırmak

Ayağına değin varmak: Alçak gönüllük gösterip birinin yanında gelmek

Ayağına kara su inmek:Uzun zaman ayakta kalarak yorulmak

Ayağına kundura olamamakeğerce ondan fazla aşağıda elde etmek

Ağına sıcak su mu dökelim soğuk su mu?: Uzun bir zamandan beri gelmediği bir yere günün birinde çıkagelen kimseye sanki sitem yarı keyifle söylenen laf

Ayağında donu değil,fesleğen ister başına: Yoksulluğuna bakmayarak süs ve

şaşaa yerine getirmek isteyenler için söylenir

Ayağını eşit elde etmek: Açıkgöz ve sakıngan davranmak

Ayağını kesmek: Bir yere gitmez edinmek

Ayağını yorganına kadar uzatmak: Giderini,gelirine uydurmak

Ayağını bastığı yerde ot bitmez: Uğradığı yeri yakar yıkar

Ayağının altına karpuz kabuğu belirlemek: Bir kimseyi düzenle yerinden etmek

Ayağının tozu ile: Kazanç gelmez,henüz dinlenmeden

Ağanın türabı elde etmek: Biri ötekine kul gibi bağlanıp onun her türlü kahrını çekmek

Ayaklar baş, başlar ayak oldu: Değersizler başa geçti, değerliler ise geride kaldı

Ayakları geri geri gitmek: Bir yere sırası gelmişken istemeye istemeye gitmek

Ayakları yere değmemek: Çok sevinmek


BURUN

Burun kıvırmak: Tartma vermeyip dalga geçmek

Burun bükmek: Aşağısamak

Burun şişirmek: Kibirlenmek

Burun yerine getirmek: Üstünlük taslamak

Burnu havada: Kendini böylece beğenmiş

Burnunda tütmek: Fazla özlemek

Burnu sürtülmek: Büyüklenme huyundan vazgeçip uysal bir ışık halkası geçirmek

Burnundan kıl etkilenmez: Kendisine laf söyletmez, geçimsiz ve gururlu kimse

Burnundan yetişmek: Hiçbir bahane ile kaçınamayacağı gerekçe ile yetişmek

Burnunu canını yakmak: Büyüklenmesini önlemek

karışmak: Gerekmediği halde bir işe burnunu sokmak

Burnunun dikine gitmek: Öğüt dinlemeyerek kendi bildiği gibi muamele etmek

Burnunun direği kırılmak: Pis bir koku duyarak huzursuz almak

Burnunun direği sızlamak: Fazla acı ağrımak

Burnunun ucunu görmüyor: Çok ayyaş

Burnunun yeli harman savuruyor:Çok büyüklenenler hakkında söylenir

Yanıt: beş duyu organımızla ilgili deyimler


EL

el altından: El Altından

El atmak: Burnunu Sokmak

El sürüklemek: Sözünden Dönmek

El ayak çekilmek: Cümbür Cemaat uykuya dalıp ortalık sessiz kalmak

El bebek gül bebek: Nazlı, şımarık

El dek: Ufacık

eli açık: Eli Açık

El elden üstün: Herkesin kedinden üstün biri bulunacağını anlatan deyim

El ermez, güç yetmez: Bir iş karşısındaki güçsüzlüğü anlatmak için kullanılır

El etek öpmek: Bir işi yaptırmak için yakarmak

El düzenlemek: Yetkili olanlar, bir sorun ya da olayı ele almak

El pençe an koymak: Hürmet için ellerini birleştirip ayakta ummak

El üzerinde yakalamak: Bir kimseye fazla hürmet ve sevgi göstermek

Elde, avuçta bir şey kalmamak: Hiç malı, parası kalmamak

Elden ağza yaşamak: Günlüğü ama jurnal kazancını karşılayacak kadar elde etmek

Ele avuca sığmamak: Söz dinlememek, zorlama altına alınmamak

Ele bakmak: Avuç içindeki çizgilere bakıp kişinin geleceğini okumak

ayrılmak: Suçlu bir kimseyi haber verip yakalatmak

Eli ağır: Yavaş iş gören

Eli ayağı emrindeki: İstediğini yapamayacak durumda olan

Eli boş: O sırada işi olmayan

Eli sıkı: Çok tutumlu

Eli uz: Ressam,her işin altından kalkan

Eli böğründe kalmak: Bir işi yapmaya meydan bulamamak

Eli darda: Geçimini sağlayacak parası olmayan

Eli hafif: Acıtmadan meslek görebilen

Eli dursa ayağı durmaz: Kıpırdak, hareketli

Eli ekmek tutmak: Geçimini kendi emeğiyle sağlayacak ışık halkası ulaşmak

Eli genişlemek: Bolca paraya kavuşmak

Eli kalem miktar: Düşündüğünü yazabilir

Eli kolu yan kalmak: Bir engel dolayısıyla hiçbir iş yapamaz hale varmak

Eli uzun: Fırsat buldukça öteberi aşıran

Eli maşalı: Şirret, edepsiz

Eli varmamak: Bir işi yapmaya gönlü razı almak

Elini sallasa ellisi, başını sallasa tellisi: Bir işaretim üzerine dilediğim dek

ve dilediğim gibi istek çıkarabilir

Eline eteğine sarılmak: Çok yalvarmak

Elinden hiçbir şey kurtulmamak: Her şeyi becerebilmek

Eline eteğine doğru: Pak, her türlü kötülükten uzaktan olan

Eline kalmak: Ondan başka yardımcısı olmamak

Elini ayağını kesmek: Uğramaz olmak

Elini tez yakalamak: Çabuk adet edinmek

Elini eteğini çekmek: Uzun zaman yapageldiği bir işten çekilmek

Elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak: Öyle nazlı yetişmiş olmak

Elinin körü!: Ortaya sürülen saçma bir düşünceye karşısında azarlama olarak söylenir

Elden vefa,zehirden şifa: Zehirden şifa beklenemeyeceği gibi, yabancılardan da vefa ummak boştur

GÖZ

Göz almak: Göz kamaştırmak

Göz aşinalığı: Birbirini arada bir uzaktan görmekle doğan tanışıklık

taramak: Özetle bakıvermek

Göz boyamak: Gösterişle ihanet etmek

Göz dikmek: Bir şeyi fethetmek arzusuna kapılmak

Göze ulaşmak: Bakışları rastlamak

Göz önüne getirmek: Tasarımlamak

Göz hakkı: Görülüp de imrenilebilecek ufak şeylerden görenlere çıkarılan pay

Göz hapsine elde etmek: Bakışlarını üzerinden ayırmamak

Göz kamaştırmak: Hayran etmek

Göz kesilmek: Tüm dikkatiyle görmek

Göz belirlemek: Bir şeyi ele geçirme isteğini gütmek

Göz önünde yetişmek: Hesaba katmak,göz önünde bulundurmak

Göz yummak: Kusurları görmezlikten ulaşmak Gözden düşmek: Sevgi ve ilgiyi kaybetmek

Gözü açık: Uyanık ve her işin altından kalkan

Gözden sürmeyi sürüklemek: Çalamayacağı hiçbir şey bulunmayacak derecede her işin altından kalkan hırsız almak

Gözden yürüyüp gitmek: Ayrılıp başka yere gitmek

Göze edinmek: Gelebilecek her türlü zararı evvelden benimsemek

Göze batmak: Bakanları sıkıntılı edebilecek gibi tutarsız, uygun olmayan gözükmek

Göze çarpmak: Üzerine dikkati çekmek

Gözü bariz: mükemmel gören

Gözleri bayılmak: Uyku, özlem gibi herhangi bir hal gözlerine vurmak

Gözleri anlamak: Ateşli hastalıkta gözleri kızarmış ve parlak

Gözleri fal taşı gibi başlatmak: Hayretten gözleri fırlamak

Gözleri kan çanağına dönmek: Gözleri fazla kızarmak

Gözleri velfecri okuyor: Gözlerinden kurnaz bir akıl belli oluyor

Gözlerinin içi gülümsemek: Çok sevindiği yüzünden,gözlerinden göstermek

Gözlerinin içine dek kızarmak: Utancından yüzü fazla kızarmak

doyumsuz: Kanmak bilmez, doyumsuz

Gözüne kestirmek: Başarabileceğini ummak

Gözü başlamak: İyiyi kötüyü ya da kendine yarayanı ayırt eder hale varmak

Gözü arkada kalmak: Arkada bırakılan bir şeye merak ve ilgi ile kopamamak

Gözü doymak: Çok istenen bir şeyin yeter miktarını elde ettikten daha sonra artık çoğunu istememek

Gözü gönlü açılmak: Ferahlamak

Gözü ısırmak: Bir kimseyi tanır gibi elde etmek

Gözü kaymak: Gönülsüzce bakıvermek

Gözü sönmek: Âmâ edinmek

Gözü toprağa görmek: Ölmek üzere edinmek

Gözünü ürkütmek: Yıldırmak

Gözü yüksekte: Yüksek emel arkasından olan

Gözünde gelişmek: Bir şey birine olduğundan büyük veya kayda değer gözükmek

Gözünde tütmek: Fazla özlem duymak

Gözünü beslemek: Bol bol belirlemek

Gözünü dört başlamak: Fazla tedbirli ve kurnaz olmak

Gözünü kan bürümek: Adam öldürecek derecede hiddetlenmek

Gözünün kuyruğu ile görmek: Kesin etmemeye çalışarak yana bakmak


KULAK

Kulak asmamak: önem vermemek

Kulak kabartmak: Belirlenmiş etmemeye çalışarak kulak vermek

Kulak kesilmek: Büyük bir özenle dinlemek

Kulak kesilmek: Büyük bir özenle dinlemek

Kulak misafiri edinmek: Yanında konuşulan bir şeyi kulak vermek

kulak vermek: Merak edip dinlemek,işitmeye kastetmek

Kulağı delik: Olup bitenleri tez haber alan

Kulağı kirişte: Ne söyleneceğini işitmek için çok titiz

Kulağına kar suyu firar etmek: Sıkışık bir duruma düşmek

Kulağına düzenlemek: Bir ışık halkası veya söze planlamak üzere önceden açıklama yapmak

Kulağına küpe edinmek: Başa gelen bir halden alınan dersi hiç unutmamak

Kulağını bükmek: Bir sorun aleyhinde titiz davranmasını söylemek

Kulakları dolmak: Aynı şeyleri dinlemekten usanç varmak

Kulakları paslanmak: Şimdiden beri müzik dinlememiş elde etmek

Kulaktan dolma: Şurada burada işitilerek edinilen bilgi *
 
Üst Alt