Son Konu

Ebû hafs haddâd en-nişâbûrî

nicebayan

Yeni Üye
Katılım
24 Ara 2016
Mesajlar
378,708
Tepkime
2
Puanları
38
Yaş
35
Web
nicebayan.com
Credits
-1
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
EBÛ HAFS HADDÂD ENNİŞÂBÛRÎ HAYATI

Büyük velîlerden İsmi, Amr bin Seleme enNişâbûrî'dir Ebû Hafskünyesi ile meşhurdur Babasına Müslim ve Selem de denir Demircilikle uğraştığı için Haddâdlakabı ile anılmıştır Buhârâ yolu üzerinde, Nişâbur şehri girişine yakın Kürdâbâz isimli köyde doğdu 883 (H270) senesinde Nişâbûr'da vefât etti Vefâtı hakkında diğer târihler de vardır

Ebû Hafs Haddâd, Ubeydullah bin Mehdî Ebyurdî ve Ali enNasrabâdî'nin sohbetinde bulunup, feyz aldı Ahmed bin Hadreveyh elBelhî ile arkadaşlık etti Bağdât'ta Cüneydi Bağdâdî hazretleri ile görüştü Şah ibni Şücâ elKirmânî ve Ebû Osmân Saîd bin İsmâil talebelerinin önde gelenlerindendir

Ebû Hafsı Haddâd hazretleri, kerâmet ve mürüvvet îtibâriyle zamânında eşsizdi Âbid, çok ibâdet eden, âşık, zâhid, dünyâyı terketmiş, gönül sultanı büyük bir zâttı Allahü teâlâyı hatırlayınca, rengi değişir ve kendinden geçerdi Yanında bulunup, onun bu hâlini görenler Allahü teâlâyı hatırlardı

Onun tövbesi ve büyüklerin yoluna giriş hâli şöyle anlatılır: Bir câriyeyi sevmişti, ona kavuşmayı fazla açlık ediyor ve bunun çârelerini araştırıyordu Yakınları kendisine şöyle bir yol gösterdiler: Senin derdine devâ bulacak yahûdî bir büyücü var, onun yanına git!dediler Ebû Hafs vakit geçirmeden büyücüye gitti Durumunu anlattı destek istedi Efsuncu yahûdî ona; İyiliği terkedeceksin, kırk gün gece ve gündüz namaz kılmayacaksın, uğurlu iş ve hak bildiğin şeylerin yanına varmayacaksın Oysa o vakit murâdına kavuşturabilirimdedi Ebû Hafs, büyücünün dediği şeyleri yaptı Kırk günün bitiminde, sihirbaz, Ebû Hafs'a sihir yaptı Ama Ebû Hafs murâdına nâil olamadı Bunun üstüne yahûdî; Sen mutlaka iyi bir iş ve harekette bulunmuşsun, hayır yapmışsın Yoksa sihir tutardı Yaptığın iyiliği hatırlamaya çalış!dedi Ebû Hafs; Şu yaptığım meslek hâriç, hiç bir güzel amaç ve hayrımı hatırlamıyorum O da, giderken kimsenin ayağı takılıp düşmesin diye yoldaki bir taşı alıp kenara koymamdırbuyurdu Yahûdî; Sen, kırk gün O'nun emrini yerine getirmeyip hükmünü terk ettiğin halde O seni terketmedi Sen Allahü teâlâ gibi, kerem sâhibini nerede bulacaksın Öyleyse O'na dön ve diğer şeyleri bırakdedi Bu sözler Ebû Hafs'ın içine alev düşürüp her tarafını sardı ve dayanamaz hâle geldi Oracıkta pişmanlık etti Yahûdî de müslüman oldu

Ebû Hafsı Haddâd, o sırada demircilik yapıyordu Tövbe ettikten sonra hâllerini gizlemeye çalışırdı Her gün kazandığı bir altını öksüz ve yoksullara dağıtır, geceleri dul kadınların kapısına yiyecek bırakırdı Kendisi akşam namazında borç alır, bununla orucunu açardı Öyle süre olurdu ancak, pınarda kalan sebzeleri toplar, bunları temizler, pişirir ve yerdi

Ebû Hafsı Haddâd hazretleri bir gün sokakta gözleri görmeyen birinin; Eğer, yerde ne varsa tümü ve onunla birlikte bir misli daha o zulmedenlerin olsaydı, kıyâmet gününde azâbın fenâlığından (kurtulmak için) şüphesiz bunları fedâ ederlerdi Halbuki o gün onlar için, Allah göre, hiç hesâba katmadıkları şeyler ortaya çıkmıştır (zulmedenlerin karşılarına çıkacak şeyler, ilâhî gazap ve azaptır Çünkü bunları hiç zannetmiyor ve hatırlarına getirmiyorlardı)(Zümer sûresi: 47) meâlindeki âyeti kerîmeyi okuduğunu işitince, kendinden geçti Elini ocağa sokup, dargın demiri çıkarıp, örs üstüne koydu Çıraklar şaşma içinde; Bu ne hâl ressam!diye bağrıştılar Ebû Hafsı Haddâd; Dövün!buyurdu Çıraklar; Sanatkâr, bu dövülüp arınmış!dediler Ebû Hafs, kendine gelince; Senelerdir bu işi bırakmaya çalıştım, lakin başaramadım, lakin meslek bizi bıraktıbuyurup işini terketti Ebû Hafs hazretleri bundan sonradan Rabbine ibâdete yönelip, halka karışmaz oldu Kendilerine yakın bir yerde, hadîsi şerîf okunur ve dinlenirdi Ebû Hafs'a; Sen neden gelip de dinlemiyorsun?dediklerinde; Bir hadîsi şerîf işitmiştim, otuz senedir bu hadîsi şerîfe yerinde hareket etmek istiyorum, fakat yapamıyorum Öteki hadîsi şerîfleri işittiğimde nasıl yaparım?buyurduklarında, onlar; O, hangi hadîsi şerîftir?dediler Ebû Hafs; Kişinin işine yaramayan şeyleri terketmesi, iyi bir müslüman oluşundandırhadîsi şerîfidirdiye cevap verdi

Bir gün yolda sırası gelmişken, ağlayıp sızlayan şaşırmış bir adama rastladı Ona; Bir derdin mi var?diye sorunca, adam; Bir tek bineğim vardı, onu da kaybettim, diğer bir şeyim değildedi Ebû Hafs duâ edince bineği çıkageldi

Ebû Osman anlatır: Ebû Hafs'ın yanına gitmiştim Önünde birkaç muz vardı, birini aldım, yerken boğazımda kaldı Ebû Hafsı Haddâd, bana; Hangi hakla muzlarımdan alıp yiyebiliyorsun?dedi Ben de; Efendim, kalbinizi bilirim, size îtimâd ederim Elinizdeki şeyleri dağıtıp ikrâm edersinizdedim Bana; Ey kendini bilmez! Ben kendime güvenemiyorum da, sen nasıl güvenirsin Bunca senedir kalbimin hevâ ve hevesine göre hareket ediyorum Kendimde meydana gelecek şeyleri bilmiyorum Birey, kendisinden hâsıl olacak şeyleri bilmezse, başkasından olacak şeyleri nasıl bilir?buyurdular

Ebû Hafs, pek heybetli otururdu fakat, bu hâli sohbetinde bulunanlara tesir eder, hiçbir talebesi emri olmadan oturup kalkamaz, yüzüne bakmaya cesâret edemezdi Terbiyeli bir şekilde otururlardı Bir gün Cüneydi Bağdâdî hazretleri ona; Talebelerine, büyüklerin yanında oturma edeplerini ne iyi öğretmişsindedi Ebû Hafs; Sen, mektubun başlığına tartma vermiyorsun Bâzan başlık, mektuptaki bilgilerin sıhhatine kanıt olabilirbuyurdu Sonradan; Bir kazan baharatlı yemek yemek ve helva yapmaları için talebelerinize söyleyinizdeyince, Cüneydi Bağdâdî hazretleri bir talebesine işâret etti Bir müddet sonradan yemek yemek geldi Ebû Hafsı Haddâd; Bunu bir hamalın başına koy, yorulduğu evin kapısında seslensin!Hamal, denileni yaptı Yorulduğu yerdeki konut sâhibine seslendi Konut sâhibi; Eğer, baharatlı bir gıda ve helva getirdiysen, içeriye buyur!dedi Hamal; Allah Allah, acâib şey!dedi ve konut sâhibine; Benim baharatlı gıda getireceğimi nereden bildin?dedi Konut sâhibi; Çocuklarım, bu yemeği uzun zamandır benden istiyorlardı Dün duâ ederken hatırımdan bu yemekler geçmişti İsteğimin çevrilmeyeceğini biliyordumdedi

Ebû Hafsı Haddâd'ın, edebe son derece riâyetkâr, kibâr bir talebesi vardı Cüneydi Bağdâdî birkaç defâ ona uyarı etti Ebû Hafs'a; Bu talebe, kaç senedir yanınızdadır?diye sordu Ebû Hafs da; On yıldırdiye yanıt verdi Cüneydi Bağdâdî; Üstün bir nezâketi, gence uygu iyi hâlleri, mükemmel bir edebi varbuyurdu Ebû Hafs, bunun üzerine; Öyledir!Bu talebemiz, bizim için on yedi bin altın harcadı, on yedi bin altın da borçlandı Lakin, daha bunları bize söyleme cesâretini kendinde bulamadıbuyurdu

Talebesi Ebû Osman anlatır: Ebû Bekri Hanefiyye'nin evindeydim Hocam Ebû Hafsı Haddâd da oradaydı Arkadaşlar bir dostumuzdan bahsettiler Ben; Keşke, o da burada olsaydı!dedim Ebû Hafs; Kâğıt, kalem olsaydı Ona gelmesi için mektup yazardıkbuyurunca, ben; Burada vardedim Ebû Hafsı Haddâd hazretleri; Lakin ev sâhibi çarşıya gitti Eğer orada öldüyse, bunlar vârislerinin olur, böyle olunca onlara yazı yazılmazbuyurdu O kalem kâğıdı kullanmadı

Talebesi Ebû Osman anlatır: Ebû Hafsı Haddâd'a; İnsanlara nasîhat etmek, ilim öğretmek istiyorumdedim Bana; Sende bu hâl neden hâsıl oldu?buyurdu Ben de; İnsanlara şefkat hissindendedim Bana; İnsanlara şefkat şehvetli sende ne derecededir?buyurdu Ben de; Pek bir durumdadır ancak, bütün günahkârların yerine Cehennem'de yanmaya hazırımdedim Izin verip bana nasîhatle; Önce kendine, sonradan etrâfındakilere nasîhat et! Etrâfındaki halk müziği topluluğu seni şımartmasın! Çünkü cemâat dışına, cenâbı Hak ise içine nazar eder, bakarbuyurdular Ben bir yerde sohbet ederken, hocam kuytu bir köşeye saklanmışlar Sohbet bitince, sadaka isteyen bir kimseye herkesten önce gömleğimi çıkarıp verdim O anda Ebû Hafsı Haddâd; Seni yalancı, in bakayım o kürsüdendedi Hatâmı sorduğumda hocam bana; Ayrıca halka aleyhinde beslediğin şefkat ve merhametten bahsediyorsun Hem de sadakayı düşünmeden verip, hepsinden önce sevâba ben kavuşayım diyorsun! Şâyet önce söylediğin dâvâ üzere olsaydın, bu bencilliği yapmazdın İn bakalım oradan Orası senin yerin değildir?buyurdu

Ebû Zekeriyyâ anlatır: Malım olmasına karşın fakirlikten korkardım Bir gün Ebû Hafsı Haddâd bana; Eğer Allahü teâlâ sana fakirliği takdir ettiyse, kimse seni zengin yapamazbuyurdular Bunun üstüne bende yokluk korkusu kalmadı

Talebesi ve dâmâdı Ebû Osman Hîrî Nişâbûrî anlatır: Nişâbûr'a ona talebe almak için gitmiştim Demin fazla gençtim Yanında gittim Bana; Sen henüz gençsin, bizimle oturamazsınbuyurdular ve beni kabûl etmediler Çıkarken arkamı dönerek gitmedim Arka arka artan bir şekilde çıktım Kalbim ona çok ısınmıştı Bir müddet sonra kapısına bitmiş vardım, bekledim Bir yere gidemiyordum İçimden; Şu kapının önünde bir çukur kazayım, içine gireyim, ondan çık artık emri gelinceye değin orada durayımdiyordum Hattâ yapmaya da karar vermiştim Sonra sadâkatımı anladı ve beni yanında çağırdı Huzûruna aldı Gönlümü güzel etti ve talebeliğe kabûl etti

Bir gün ona; akla yatkın bir kimse, kendisine zulmeden birini mâzur görebilir mi?diye soruldu O da; Evet, mümkündür Lakin o zulmedeni, kendisine Allahü teâlâ göre gönderilmiş bir nîmet olarak bilirse!buyurdu


*
 
Üst Alt