Son Konu

hanım sahabe Hz Fatıma

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
31
Puanları
48
Credits
-6,413
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
bayan sahabe Hz Fatıma Rasulullah'ın Neslini Devam Ettiren Nur Yumağı Hazreti Fâtıma radıyallahu anhâ Nebîler Efendisinin son çiçeği Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin dünyada neslini devam ettiren nur yumağı Kızlarının en küçüğü Cennet gençlerinin efendileri Hz Hasan ve Hüseyin'in anneleri Hz Ali kerremallahu veche efendimizin zevcesi Eli değirmen döndüren Fâtıma başlıcadiye anılan bir sultane anne Beyi ve çocuklarıyla ehli beyt'i teşkil eden ümmetin hanımlarının seyyidesi Cennet hurilerinin hanımefendisi Arial,Verdana, Arial, Helvetica, sansserifO, Bi'setten yaklaşık bir yıl önce Mekke'de doğdu Resûli Ekrem (sa) efendimiz ona Fâtıma adını verdi Deylemî'nin Ebû Hureyre (ra)'den rivayet ettiği bir hadisi şerifte: Onu sevenleri, Allah'ın Cehennem'den uzaklaştıracağı için kızıma Fâtıma adını verdimbuyurdu Fâtıma, sütten indirilmişanlamına gelmektedir 1548284396 1548284396 hanimsahabehzfatima5c545dcc538b0hanimsahabehzfatima5c545dcc538b0 http:wwwbirizbizsahabilerpeykiz4gif Arial,Verdana, Arial, Helvetica, sansserifO, Zehra ve Betül lakablarıyla meşhurdu Zehra; Ak yüzlü, nur yumağı, beyaz, aydınlık, ve parlak yüzlü kadınmanasına, Betül ise; Dünyevi heveslerden uzak, ibadet için kendisini Allah'a yönelten, iffetli ve namuslu bayananlamına gelmekteydi O, yaşının ufak olması sebebiyle ve özellikle anneciği Hz Hatice (ranhâ)'nın vefatından sonradan babacığının yanından hiç ayrılmadı Bazan babasının elini tutup Mekke sokaklarında gezdi Bazan da babasının peşini peşine düşüp takip etti Müşriklerin işkencelerine maruz kalan babacığına tezgâhtar olmağa çalıştı Bir gün babasıyla Kâbe'ye gitmişlerdi Kureyş Müşrikleri onları görür görmez toplandılar ve fısıltı halinde birbiriyle konuşmaya başladılar Babacığı Kâbe'nin yanında namaza durdu Secdeye vardığında Ukbe İbni Ebî Muayt adındaki azgın müşrik, bir deve işkembesi getirerek babasının sırtına koydu Geriye çekilip uzak birbirleriyle gülüşmeye ve dalga geçmeye başladılar Buna fazla öfkelenen ufak Fâtıma babacığının sırtından o ağırlığı kaldırıp elbisesini temizlemedi Fahri Âlem (sa) efendimiz secdeden başını kaldırdı ve o azgın kişilere ellerini açarak: Allah'ım bu azgınları sana havale ediyorum Ya Rabbî! Kureyşi sana bırakıyorumbuyurdu Abdullah İbni Mesûd (ra) Kâbe hareminde Resûlullah (sa) Efendimize bu tür eziyet edenlerin sonlarının çok fecî olduğunu şöyle anlatır: Allah Hakkı için o azgın müşrikleri Bedir günü gördüm Hepsini katlettiler Bir kısmını sürüyerek Bedir kuyusuna attılar Hazreti Fâtıma Mekke'de babacığının yanından ayrılmadığı için bu tür ezâ ve cefâları çok fark etti Yeniden bir gün Kâbe'ye varmışlardı Müşrikler baabacığının etrafını sararak: Şunu şunu söyleyen sen yok misin?diye hakaret ettiler Hatta azgın bir müşrik İki Evren Güneşi Efendimiz'in yakasından tutup sıkıştırdı Minik Fâtıma çok korktu ve titreyerek yere yıkıldı Efendimiz ise hiçbir telâşa gerek duymadan hak olarak söylediği sözleri yeniden ederek: Evet bunları söyleyen benimbuyurdu Bu esnada Hz Ebû Bekir (ra) yetişti ve: Rabbim Allah'tır dediği için bir adamı öldürecek misiniz?diyerek müdahale etti ve azgın müşrikleri oradan uzaklaştırdı Resûli Ekrem (sa) Efendimiz'in Mekke dönemi böylesine çetin geçti İslâm'ın yayılması için bütün bu ezâ ve cefâlara sabretti Zira zafer, sabırdan sonra idi Bu sebebten o kendine yapılanlara aldırmaz, kin tutmaz ve kişileri Allah'a havâle ederdi Bir gün yine yolda sırası gelmişken azgın bir müşrik, Efendimizin üzerine toz toprak ve pislik attı Üstü başı toztoprak olan ve elbiseleri kirlenen Efendimiz eve döndü Nur topu yavrucuğu Fâtıma, kapıyı açınca babacığını tanıyamadı ve ağlamağa başladı Ablaları da ağlıyordu Peygamber babacığı ise kendilerine gülümsüyordu: Zararı yok, su ile temizlenirdiyordu Böylece nur parçası yavrularını sukûnete kavuşturmağa çalışıyordu Fakat ufak Fâtıma ise hıçkırıklarını tutamıyordu Onu susturabilmek için: Matem kızım Ulu Allah, babanı koruyacaktırbuyurdu ve ona Allah'ın hıfz u emânında olduğunu duyurdu Bu şekilde onun nefret ve endişelerini gidermeğe gayret etti Hz Fâtıma (ranhâ), Peygamber babasının engin sevgisi ve bol şefkati aşağıda büyüdü Babacığındaki merhameti ve güzel ahlâkı, anneciğindeki asâleti, cömertliği, babacığına karşısında hizmet, hürmet ve muhabbeti gördü İslâm uğruna çektiği sıkıntılara nasıl katlandığını ve o yolda fedakârlığın en güzel örneklerini kişisel olarak yaşarak öğrendi Bütün bir iffet ve izzeti nefs nûmûnesi olarak tüm güzellikleri hayatına nakşederek kendisini yetiştirdi O uğurlu bir genç hanımefendiydi Peygamber babası ve anneler sultanı Hz Hatice'nin yanına onların gözetiminde eğitimini tamamladı Rahmet ve şefkat pınarından doyasıya içti Lakin ufak yaşta fazla çileler çekti Çocukluğu Kureyş'in zulum, zorlama ve ambargoları altında geçti Daha hemen şimdi ömrünün baharını yaşarken anneciğini kaybetti Mekke'de Müslümanlara ezâ ve cefalar arttı İşkenceler dayanılmaz hal aldı Bunun üstüne babacığına hicret izni verildi sonra da aile efradı ile birlikte kendisi de Medinei Münevvere'ye hicret etti Hz Fâtıma (ranhâ) bu göç ile çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdiği Mekkei Mükerreme'ye vedâ etti Medinei Münevvere'de huzurla yaşamağa başladılar Babacığı Hz Âişe (ranhâ) annemizle, ablaları da Hz Osman (ra) ile evlendi Kendisi de evlilik çağına ulaşmış 1617 yaşlarına girmişti Nebiler sultanı Efendimizin son çiçeği olarak ona tâlib olanlar çoğalmıştı O, alıngan ruhlu, güçsüz yapılı idi Yaşından beklenmeyecek derecede ulu bir ahlâka sahibti Üstün bir zekâsı, halîm ve selîm bir yapısı vardı Son derece mütevaziydi Laf ve davranışlarında vakurdu Fazla az konuşurdu Ağzından meydana çıkan sözler inci danesi gibi hikmetler saçardı Cömertti, zâhidâne yaşamayı severdi Ev işlerinde maharetli ve becerikliydi İki Âlem Güneşi Efendimizin bir parçası ve kalbinin meyvesiydi Bu sebebten ona Peygamber'e hısım, akraba ve damat olabilme şerefine erebilmek için ashâbı kiramın büyüklerinden zeka talepler gelmişti Önce Hz Ebû Bekir (ra) sonra Hz Ömer (ra) dünür olmuştu İki Kâinat Güneşi Efendimiz bu yakın dostlarına: Fâtıma hakkında Allah Teâlâ'nın emrini bekleyelimbuyurmuştu Bu haberler Medine'de yayılınca Ebû Tâlib ailesi Hz Ali'yi bu konuda telaş davranması için uyardı Onun da gidip tâlib olmasını istediler Ama o: Ebû Bekir ve Ömer'den sonra bana verirler mi?diye çekindiğini söyledi İkna ederek onu istemeğe râzı ettiler Evliliği ile ilgili olarak Hz Ali (ra) kendisi şöyle anlatır: Ahali aralarında konuşulanları duyan azadlı kölem bir gün bana: Ey Ali! Fâtıma'nın Rasûlullah (sa)'den istendiğini biliyor musun?dedi Ben de: Bilmiyorumdedim Baştan bana: Ey Ali! Rasûlullah'a gidip Fâtıma'yı sana nikâhlamasını istemekten seni alıkoyan nedir?dedi Ben de: Yanımda birikimim yokdedim O da: Rasûlullah'a gidersen, muhakkak sana Fâtıma'yı nikâhlar!diyerek bana gitmemi ısrar etti Ben ise bu konu için Rasûlullah (sa)'in huzuruna çıkmaktan çekiniyordum Ama akrabalarımın hepsi bana: Fâtıma'yı Rasûlullah'tan bir de sen istediye teşvik ediyordu Sa'd ibni Mu'eksik (ra), bu hususta beni ikna eyledi Nihayet çekinerek, sıkılarak da olsa Rasûlullah (sa)'e bu teklifi götürmek üzere evden çıktım Resûli Ekrem (sa) Efendimiz'i, Ümmü Seleme (ranhâ) annemizin evinde buldum Kapıyı çaldım ve selâm verdim İçeri buyur ettiler Efendimiz bana yanına yer gösterdi Ben de edebli, mahcub ve heyecanlı bir vaziyette başımı öne eğip oturdum Halimi anlayan Efendimiz Ya Ali! Böylece zannederim oysa bir murâdın varbuyurdu Ben de: Ya Rasûlallah! Anambabam sana fedâ olsun Senin bereketinle sıratı müstakimi bulduk Hayatımın sermayesi sensin Nice zamandır ona cüret edip söyleyemedimdiye söze başlayınca bana tebessüm etti ve: Herhalde Fâtıma'yı istemeye geldinbuyurdu Ben de: Evetdedim Bunun üzerine: Fâtıma'ya mehir olarak verebileceğin neyin var?diye sordu Ben de: Bir kılıcım, bir devem bundan başka küçük zırhım vardedim Efendimiz:Kılıcın sana lazımdır Deven bineğindir Zırhını sat Ya Ali!buyurdu ve sözüne devamla: Hak Teâlâ kendi katında Fâtıma'yı sana nikâhladı Senden önce melek gelip, bana bu hâli haber verdidedi Hz Ali (ra), Rasûlullah (sa)'in huzurundan gayet keyifli bir şekilde çıkıp mescide vardı Peşinden Efendimiz teşrif etti ve Bilâl'e yönelerek; Muhâcir ve Ensar'ı toplamasını söyledi Ashâbı kiram mescidde toplanınca Fahri Cihan (sa) minbere çıktı ve: Hamd olsun Allah'a ki, verdiği nimetlerle övülen O'dur! Güç ve kudretinden nedeniyle kendisine ibadet edilen O'dur! Mal ve saltanatından dolayı kendisine boyun eğilen O'dur! Azabından korkulan, yandaki nimetleri malum O'dur! Yerde ve göklerde hükmünü yürüten O'dur! Kudretiyle halkı yaratan, hikmetiyle mümtaz kılan ve izzetiyle sağlamlaştıran O'dur! Gönderdiği dini ve Peygamberi Muhammed'le halkı şereflendiren O'dur! Ulu Allah, karşılıklı hısımlıklarla nesebleri birbirine katmayı emir buyurmuş ve bununla günahları ortadan kaldırmıştır Ey müslümanlar!Ulu Allah Fâtıma'yı Ali'ye nikâhlamamı bana dikte buyurdu Sizler şâhit olunuz; Fatıma'yı 400 miskal gümüş mehirle Ali'ye nikâhladımbuyurarak kısa ve öz bir hitabede bulundu Sonradan Hz Ali (ra) kalktı ve: Söze Hak Teâlâ'ya hamd ederek başladı Peşinden Rasûlullah kızı Fâtıma'yı bana nikahladı Onun mehri benim ufak zırh gömleğimdir Ben buna râzı oldum Sizler de bu akde şahid olundedi Ashâbı Kiram bu bahtı açık işe fazla sevindi Cümlesi ayrı ayrı Hz Ali'yi tebrik etti Sonradan Resûli Ekrem (sa), Ali'nin evine geldi ve: Ya Ali! Var git ufak zırh gömleğini sat, parasını bana getirbuyurdu Hz Ali (ra) zırhını alıp çarşıya çıktı Yolda Hz Osman (ra) ile karşılaştı Zırhını satacağını söyleyince Hz Osman istediği bedeli 480 dirhemi verdi ve satın aldı Daha Sonra ona: Ya Ali! Bu zırha sen benden daha lâyıksın Lütfen hediyem olarak kabul eylediyerek geri verdi Hz Ali (ra), bu muhabbet ve hediyeye fazla sevindi Zırh gömleğini ve parayı alarak İki Cihan Güneşi Efendimize getirdi İki seçkin ashâbının müşterek muhabbetinden ve yardımlaşmasından pek hoşnut kalan Efendimiz Hz Osman'a dua etti Onun kibar davranışını takdir etti Rasûli Ekrem (sa) Efendimiz, o paradan bir miktarını alıp Bilâl'e verdi Bununla çarşıdan koku almasını tenbih etti Düğün için zorunlu zarûrî ihtiyaçları çeyizleri olmak üzere bir miktar daha aldı ve Hz Ebû Bekir (ra)'e uzattı Paranın kalan kısmını da müminlerin annesi Ümmü Seleme (ranhâ)'ya emanet olarak yolladı Hz Ebu Bekir (ra), Selman ve Bilâl yardımcıları birlikte çarşıya çıkıp çeyizlik eşyaları ve diğer ihtiyaçları tedarik ettiler Çeyiz olarak alınan eşyalar şunlardı: 1 adet kadife yorgan, 1 adet yüzü cilt içi lif batmış yastık, 3 adet minder 2 döşek, 1 koç postu, 1 adet topraktan üretilmiş su testisi, 1 su tulumu, 1 elek, 1 kilim, 2 adet Yemen işi, üzerleri gümüşle tamamlanmış elbise, 2 adet el değirmeni, 1 meşin su bardağı, 2 adet çanak çömlek, 1 adet hurma yaprağından örülmüş sedir Ne hoş çeyiz! Ne mütevâzi eşyalar! Ne sâde yaşam! Ne sevinç! Ne basit evlilik! Günümüz insanına ne ibretli ders! Gençlerimize ne eşsiz örnek! Allah'ım cümlemize hisse almayı nasib et! Amin O Benden Bir Parçadır Süre su gibi akıp gidiyor, günler bir bir geçiyordu Hz Fâtıma (ranhâ)'nın çeyizleri alınmıştı Nikah hazırlıkları işlenmiş ama günü belirlenmemişti Hz Ali ile kardeşi Akil nikah mevzuunda yine görüşürüz birlikte Resûli Ekrem (sa) Efendimizin hanesine geldiler Kapıda Ümmü Eymen'e rastladılar ve durumu ona açtılar O da: Bu iş için bana birazcık izin edin Ben size tezgâhtar olayım Meseleyi önce Resûlullah zevcelerine açar ve bir yanıt almaya çalışırımdiyerek onları geri döndürdü Rasûlullah (sa)'in hizmetinde yer alan dadısı Ümmü Eymen bu meseleyi Ümmü Selleme annemize söyledi O da Hz Âişe (ranha)'nın evinde toplandıkları bir sıra da Efendimize durumu arzetti ve: Yâ Rasûlallah! Haticetü'lKübrâ hayatta olsaydı bize söz düşmezdi O bu işi tamamlardıdiyerek söze başladı Vefâkar Efendimiz, Hz Hatice annemizin ismini duyunca; Onun gibi hatun nerde bulunur? Cümbür Cemaat beni yalanlarken o onaylama etti Tüm malını İslâm yoluna sarfettibuyurdu Onun hizmetini ve büyüklüğünü bu arada tekrar duyurdu Ümmü Seleme annemiz söze devamla: Ya Rasûlallah! Hakîkaten Hatice dediğiniz gibiydi Cenâbı Adalet onu ve bizleri Cennette cemeylesin Şimdi onun kızı Fâtıma'yı düşünsek Amca oğlun Ali düğünlerinin yapılmasını istiyor Siz ne buyurursunuz?dedi Efendimiz: Ali bana böyle bir şey söylemedibuyurdu Ümmü Seleme annemiz de: Ya Rasûlallah! Ali mahcûbiyetinden, edebinden size söyleyemezdedi Fahri Evren (sa) Efendimiz: Öyleyse Ali'yi çağırınbuyurdular Ümmü Eymen koşup Hz Ali'yi çağırdı Mahcubiyetinden sıkılarak huzura giren Ali (ra) bir kenara oturdu Fahri Kâinat (sa) Efendimiz: Yâ Ali düğününüzün olmasını özlem ediyor musun?buyurdu Ali de: Evetdedi Bunun üzerine Resûli Ekrem (sa) Efendimiz: Fâtıma'nın çeyizi tamamdır İnşallah bu vazifede yerine gelecektirbuyurdu Ümmü Seleme annemize haber gönderip 10 dirhem istedi Gelen parayı Hz Ali'ye uzattı ve: Ya Ali! Bir arz hurma, birazcık tereyağı azıcık da yoğurt al gelbuyurdu Hz Ali siparişleri alıp huzura getirdi İki Evren Güneşi Efendimiz hurmaları bir vahşi boşaltıp kutsal elbisesiyle ezdi Birazcık un, yoğurt ve tereyağı ile karıştırarak tatlı bir düğün yemeği yaptı Arapların ünlü Haysadını verdikleri bu yemeği tabaklara koydu Bu velîme hazırlığından haberdâr olan Sa'd İbn Ubâde (ra) katkı edinmek üzere derhal bir koyun kesti getirdi Bir diğer sahâbî yağ, un vs getirdi Hazırlıklar tamam olunca Resûli Ekrem (sa) efendimiz: Yâ Ali! Ashabı Kiramı eğlence et! Dostlarını ziyafet et!buyurdu O da dışarı çıkıp ashâbı davet etti Gelenler onar onar içeri alınıp sıra ile sofraya oturtuldu Bu şekilde sofralar dolup taştı Gönülleri bolluk, rahmet kuşattı Hz Ali (ra) o gün velîme yemeğinden yediyüz kişinin yediğini nakletmiştir İki Cihan Güneşi Efendimiz Ümmü Seleme annemizle Ümmü Eymen'den Fâtıma'yı giydirip kuşatmalarını istedi Bir deve getirilip süslendi Hz Fâtıma bindirildi Yuları Selmanı Fârisî (ra)'ın eline verildi Huzur ve neşe içerisinde Hz Ali'nin evine getirildi Bu Nedenle kadınlık âleminin hanımefendisi Hz Fâtıma (ranhâ) şânına yakışan bir sadelik içinde gelin oldu Bu mesut nikah hicretin 2 yılının Zilhicce ayında yapıldı Ümmü Eymen'in anlattığına kadar Resûli Ekrem (sa) Efendimiz kendisi gelinceye kadar Hz Ali'nin Fâtıma'nın yanına gerdeğe girmemesini emir buyurmuştu Efendimiz gelip kapıyı çaldı Dadısı Ümmü Eymen karşıladı Selam verdi İçeri girmek için izin istedi Müsade verilince girdi ve: Kardeşim burada mı?diye sordu Ümmü Eymen: Ya Rasûlallah! Kardeşin kim?dedi Efendimiz de: Ali ibni Ebî Tâlibbuyurdu Dadısı: Sen kızını onunla nikâhladığına kadar o nasıl kardeşin olur?dedi Efendimiz: Evet! o öyledirbuyurdu Yani o benim dinde kardeşim olur Fâtıma ile evlenmesinde bir sakınca yoktur dedi Sonra bir kapla su getirtti Abdest aldı ve Hz Ali'yi çağırdı Abdest suyundan göğsüne iki omuzunun arasına serpti Sonradan Hz Fâtıma'ya da benzer şekilde davrandı ve: Allahümme bârik fîmâ ve bârik lehüma fi neslihimâ Allah'ım bu evliliği mübarek kıl! Onlara ve nesillerine mübarek kılbuyurdu ve: Ey Allah'ım ! Fâtıma ve zürriyeti hakkında kovulmuş şeytandan sana sığınırımdiye duâ etti Hz Ali için de aynı duâyı bitmiş ederek: Allah'ın ismi ve bereketiyle gir zevcenin yanınabuyurdu Fahri Âlem (sa) Efendimiz evlenecek bir kimseyi tebrik edeceği zaman Allah bunu senin için mübarek kılsın! Allah'ın bereketi senin üzerine Olsun! Allah ikinizi hayırda birleştirsin!diye duâ ederdi Yeni gelin ve damata bu duâları yaptıktan sonra onların arasındaki muhabbeti takviye etmek için kızına: Vallahi Ey Fâtıma! Ben seni, ailemin en hayırlısına nikâhladım! Allah hakkı için erin iyi erdir Sahâbenin evvelidir İslâm'da büyüğüdür İlim de en derinidir İmamların kadısı, İslâm'ın kahramanıdır Zinhar ona isyan eyleme ve emrine muhalefet etme!diye nasihatta bulundu Damadına da: Ey Ali, Fâtıma'nın hakkına riâyet eyle! Onu güzel tut O benden bir parçadır Eğer onu üzersen, beni üzmüş olursunbuyurdu Her ikisini de Allah'a emanet ederek oradan ayrıldı Yeni bir hayat başladı Nurlu bir ocak kuruldu İki Evren Güneşi Efendimizin neslini devam ettirecek bir nur yumağı oluştu Bu mesut evlilikten seyyidşerifünvanlarıyla anılan bahtiyar millet dünyaya geldi Cennet gençlerinin efendileri ve cennet hurîlerinin hanımefendileriyle nurlu tür devam etti Seyyidler neslinin kaynağı olan bu aile muhabbet dolu rahat bir yuva oldu Orada sevgi, saygı şefkat, acınacak şey, hizmet, firaset, nezâket ve nezâhet gibi üstün ahlâkî meziyyetler yeşerdi Acısıyla tatlısıyla hayatı olduğu gibi kabul eden aile ferdleri, dünyanın sıkıntılarını da birlikte sabır ve rıza ile göğüslediler Evin içindeki hizmetler Hz Fâtıma'ya dışardaki işler de Hz Ali'ye bırakıldı İç ve dış hizmetleri paylaşma yönüyle onlar bir bütünün iki parçası haline gelmişlerdi Hz Fâtıma (r anhâ) yerine kadar el değirmeninde arpa öğütüp ekmek yaptı Yemeğini pişirip, temizliğini yaptı Ev işleriyle uğraştı Değirmeni çevirmekten avuçlarının içi kabardı Ama yokluktan, yoksulluktan hiç şikâyet etmedi Zâhidâne bir hayat yaşayıp kimseye dert yanmadı Fahri Evren (sa) Efendimiz damadını ve kızını evliliklerinin ilk altı ayında aralıksız sabah namazına çıkarken kapılarının önünde durup: Ey Muhammed'in ev halkı! Haydi Namaza!diye çağırmış ve peşinden; Ey Ehli Beyt! Allah sizden günah kirini gidermek, sizi tertemiz yapmak istermeâlindeki Ahzâb sûresi 33 âyetini okumuştur Bir defasında da sabah namazı dönüşünde damadının evine uğramış ve kızını uykuda bulunca, namazını kılmadı zannederek şöyle seslenmişti: Kızım Fâtıma! Muhammed Mustafa'nın kızıyım diye sakın namazı terk edeyim deme Beni yargı peygamber olarak gönderen Allah'a andolsun oysa, beş vakit namazı vakti içinde kılmadıkça cennete giremezsinbuyurdu Resûli Ekrem (sa) Efendimiz bir gün kızının hastalandığını duydu ve ziyaretine gitti İmran İbni Husayn (ra) da yanına idi Kapıya varınca tıklattı ve selâm verdi Hz Fâtıma (ranhâ) derhal kapıyı açtı ve : Buyurun babacığımdiyerek içeriye aldı Sevincinden hastalığını unutmuş gibiydi Efendimiz: Kızım yanımda İmrân İbni Husayn var başını ört!buyurdu Hz Fâtıma (ranhâ): Babacığım dahası örtüm değil Onunla başımı örtsem vücudum açıkta kalıyordedi Fahri Cihan (sa) Efendimiz: Örtüyü düz olarak yok, değirmi köşeli olarak ört oysa her tarafını kapasınbuyurdu Sonradan İmran İbni Husayn da içeri alındı O da geçmiş olsundileğinde bulundu dua ederek izin istedi Hz Fâtıma (ranhâ) böylesine yoksul ve yoksulluk içerisinde bir yaşam sürdü Birgün arpa öğütmek için el değirmenini çevirmekten avuçlarının içi kabardı Bunu Hz Ali'ye göstererek bir çare aramasını istek etti Hz Ali (ra) da dilersen babacığına durumu açabilirsin dedi Medine'ye esirlerin getirildiğini duyan Hz Fâtıma (sa) babacığından bir hizmetçi vermesini istedi Rahmet Peygamberi (sa) Efendimiz kızına: İstediğinden daha hayırlısını size haber vereyim mi? Cebrâil'in bana öğrettiği şu kelimeleri her namazın sonunda okursan, hizmetçiden daha iyidir Bunlar: Otuz üç kere: Subhânallahotuz üç defa: Elhamdülillâhotuz üç kere da: Allahü Ekberdemenizdir Hz Ali (ra) ile Hz Fâtıma (ranhâ) arasında kurulan evlilik ümmete ibretler dolu misal bir yuva oldu Karı ile koca arasındaki sevgi saygı, açık yüreklilik, hizmet ve güzel geçime en iyi örnek bir yuva Bu yuvanın fertlerinden birisi ağlayan olsa diğeri onun üzüntüsünü tamir etmek için çaba eder ve evdeki eksikleri görmezden gelerek musâmaha ile karşılardı Müşterek hizmet ve sohbet zeminleri oluşturularak birbirlerini dinler ve dertleşirlerdi Ama beşer olarak ufak kırgınlıklar da olmaz değildi Birgün Resûli Ekrem (sa) Efendimiz kızını ziyarete gitmişti Damadını evde göremeyince kızına: Amcanın oğlu nerede?diye sordu Hz Fatıma da: Aramızda minik bir şey geçti O sebeple çıkıp gitticevabını verdi Bunun üstüne İki Cihan Güneşi Efendimiz dışarı çıktı ve Sehl İbni Sa'd (ra)'a: Ya Sehl git Ali'ye bak Nerede ise bana haber verbuyurdu Sehl dürüst mescide koştu Hz Ali'nin orada uyumakta olduğunu gördü Dönüp geldi ve mescidde yattığı haberini verince Efendimiz kalktı mescide gitti Hz Ali toprak üstüne uzanmış uyuyakalmıştı Rahmet Peygamberi Efendimiz damadını bu vaziyette görünce mübarek elleriyle yüzündeki tozları sildi Üstü başı toprak olduğu için Ey Ebû Tûrâb kalk!diye seslendi İki Kâinat Güneşi Efendimizin sesini duyan Hz Ali hemencecik ayağa kalktı Üstü başı toz toprak içinde olmuştu Fahri Kâinat (sa) Efendimiz elbisesini temizlemeğe takviye etti ve elinden tutarak evine götürdü Ne engin merhamet! Ne derin şefkat! Ne yüce muhabbet! Allah'ım bizlere de bu üstün ahlâktan hisseler nasib et! Amin Hazreti Fatıma ile Hazreti Ali Sohbet Ediyordu: Hazreti Fâtıma radıyallahu anhâ annemizin hayatı, kıyamete dek gelecek İslâm hanımefendilerinin misal alacağı ibretlerle, ahlâkî meziyyetlerle doludur O'nun evliliği, çeyizi, ev işlerindeki becerisi, mahareti, beyine karşı arkadaşça, sevgi batmış hizmetleri, komşuluk münasebetleri, ilmi, irfanı ve infakı günümüze ışık tutmaktadır O, eşyanın kölesi, hizmetçisi olmadı Allah ve Rasûlünün sevdiği yolda samîmî kul yapabilmek için çaba etti Hayatını bu amaç ve amaç içerisinde geçirdi Fahri Evren (sa) Efendimiz kızını ve torunlarını çok severdi Onları görmek için sıkça damadının evine giderdi Bir defasında kapıya vardı ve içeri girmeden geri döndü Hz Fâtıma buna çok üzüldü Hz Ali eve geldiğinde hanımını kederli gördü Sebebini sordu O da: Ya Ali: Rasûlullah geldi kapıdan içeri girmeden geri döndü, gittidedi Buna Hz Ali (ra) da çok üzüldü Derhal sebebini öğrenmek üzere Rasûlullah'akoştu, Fâtıma'nın üzüntüsünü arzetti Eve niçin girmediğini sordu İki Kâinat Güneşi Efendimiz azıcık sitemle: Benim dünya ile ne işim var? Benim işlemeli perde ile ne işim var?buyurdu Hz Ali (ra) meseleyi anladı ve hemencecik ailesine döndü ve Efendimizin hoşnutsuzluğunu haber verdi Bunun üzerine Hz Fâtıma (ranha): O perdeyi ne yapmamı emrediyordedi Tekrar Rasûlullah'ın huzuruna varan Hz Ali'ye: Fâtıma'ya söyle; O perdeyi filan oğullarına göndersinbuyurdu Bunun üstüne o perde yerinden indirilip ihtiyaç sahiplerine gönderildi Rasûlullah'ın istemediği bir şeyi onlar hiç istemezlerdi Allah Rasûlü babacığını hoşuna gitmek onların en büyük arzusuydu Bunun için sevgide hata etmemeğe son derece uyarı ederlerdi Efendimiz de damadı ve kızını çok severdi, fırsat buldukça onları ziyaret ederdi Hangimiz Daha Sevgili? Bir defasında Hz Ali ile Hz Fâtıma müşterek sohbet ediyorlardı Birbirlerine iltifatlarda bulunuyor ve: Hangimiz Allah'ın Rasûlü'ne daha sevgilidir? Kızı mı? Damadı mı?diye konuşuyorlar ve tatlı tatlı gülüyorlardı Bütün bu sırada Resûli Ekrem (sa) yanlarına çıkageldi Onları neşeli görünce o kadar sevindi Babacığına çok düşkün olan Hz Fâtıma (ranhâ) gülümseyerek: Babacığım Ali ile sizin yanınızda hangimizin daha sevimli olduğumuz üzerinde konuşuyordukdedi Bunun üzerine Rahmet Peygamberi Efendimiz ayrıca kızına ayrıca de damadına beslediği derin sevgiyi şöyle açıklama etti: Kızım sen, babanın evlâdına olan tabii sevgisinden nedeniyle bana Ali'den daha sevgilisin Ama Ali de benim gözümde senden daha kıymetli ve daha fazla izzet sahibidirbuyurdu Her ikisini de öbür yönlerden sevdiğini duyurdu Her fırsatta Onların aralarındaki muhabbetin artmasına gayret etti Hz Ali (ra) ilim şehrinin kapısı, harb meydanlarının korkusuz arslanı, âlim, mücâhid bir yiğit! Hz Fâtıma'da Rasûlullah'ın ciğerpâresi, pırlantası ve nur parçası, kendi dünyasının hanımefendisi bir bahtiyar! Hz Âişe (ranhâ) annemizin bildirdiğine göre insanlardan Rasûlullah (sa)'e en sevgili olan Hz Fâtıma idi İçeri girdiğinde Efendimiz ayağa kalkar ve yerine oturturdu Bir sefere çıkarken ya da seferden döndüklerinde önce mescide girer, iki rekat namaz kılar ve daha sonra sevgili kızına uğrardı Onunla bir müddet sohbet ederdi Hz Fâtıma (ranhâ) da babacığını fazla seviyordu Onu gölge gibi takib etmek istiyordu Uhud savaşında babacığının yaralandığını duyunca tüm tehlikeleri göze alarak yanında vardı Yanağına içten akıcı kanı temizledi ve kül bastırarak durdurdu Yarasını tedavi etmeye çalıştı Hz Ali (ra) ile Hz Fâtıma (ranhâ)'nın dünya evleri üstün ahlâkî meziyyetlerle donatılmıştı Nurlu Neslin devamını karşılayan, bu evlilikte iltifat, saygı, edeb, namus ve değer bilme önde gelen meziyyetlerdendi Birbirlerinin düşünce ve düşüncesine fazla bedel verirlerdi Gösterme ayrılığı olsa deha ortak bir noktada birleşirlerdi Dâvâ şuûruna sahib, dostça, sıcak bir aile kurmuşlardı Bir muhabbet ocağı olmuştu onların birlikteliği Öylesine bir muhabbetle birbirine bağlanmışlardı ancak, gelgeç sevdalar onlara tesir edemedi Ebedî hayatı galip gelmek ve Allah'ın rızasına erebilmek onlar için her şeyden önce gelirdi Kendileri yemez, gereklilik sahiplerine yedirirlerdi Kapısına gelen fakiri reddetmezlerdi Kendileri muhtaç oldukları halde başkalarına verirlerdi Onların bu güzelliklerini, cömertliklerini ve îsâr halindeki davranışlarını Allah Teâlâ Kitâbı Kerîminde övmüştü Şöyle oysa: Hz Ali ile Hz Fâtıma'nın nâfile oruç tuttukları bir akşam vakti kapılarına bir yoksul gelir Allah içindiyerek birşeyler ister Onlar da kendileri için hazırladıkları iftarlıkları olduğu gibi fakire verirler Peşpeşe üç gün benzer vakitte akşam ezanı okunacağı vakit değişik kılık ve kıyafette fakir, garib birileri kapılarına gelir; Allah içindiyerek dilekte bulunur Hz Ali ile Hz Fâtıma (ranhûm) birlike hazırladıkları iftarlıkları olduğu gibi bu tanıdık olmayan garib kimseye verirler Kendileri üç gün birşey yemeden peşpeşe su ile oruç tutarlar Onların bu güzel hali, gönüllerindeki engin infak şuuru Allah Teâlâ'nın hoşuna gider ve şu âyeti celîle ile methü senâ edilirler Meâlen: İyiler kuşkusuz (hoş kokulu ve serin) kâfur katılmış bir kadehten içerler Bu Allah'ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir pınardır O kullar, şiddeti her yere yayılmış olan bir günden korkarak verdikleri sözü yerine getirirler Onlar, kendi canları çekmesine karşın yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne bir teşekkür bekliyoruz Biz çetin ve belalı bir günde Rabbimizden (O'nun azabına uğramaktan) korkarız(derler)(İnsan Sûresi; 5 10) Vahiy tamamlandığında İki Evren Güneşi Efendimiz bu müjdeyi kızına ve damadına bildirdi Her ikisi de sevinçlerinden üç jurnal açlığın verdiği sıkıntıyı aniden unutuverdiler Kıyamete kadar okunacak bir kitapta övülmek ne büyük bir mükâfattı Hz Fâtıma (ranhâ) vahyin beşiği sevgili babacığının sohbetlerinden fazla istifade etmişti Rasûlullah (sa)'in terbiyesinde yetiştiği için onun feyziyle gönlünü doldurmuş, ilim, edeb, haya gibi üstün ahlâkî meziyyetlerle kendini yetiştirmişti Bir gün Resûli Ekrem (sa) Efendimiz Hz Ali'ye: Ya Ali, Allah Teâlâ'yı sever misin?diye sordu O da: Evet! Ya Rasûlallah severimdedi Efendimiz: O'nun Rasûlünü de sever misin?dediHz Ali heyecanlanarak: Evet yâ Rasûlallah!dedi Efendimiz bitmiş: Kızım Fâtıma'yı da sever misin?diye sordu Hz Ali hiç hemen Evetdedi Efendimiz: Hasan ve Hüseyin'i sever misin?dedi O da: Evet ya Resûlallah severimdiye cevap verdi Resûli Ekrem (sa): Ya Ali, gönül bir tane, sevgi ise dört Bir kalbe bu değin sevgi nasıl sığıyor? buyurdu Hz Ali bu suale bir türlü yanıt veremedi Dalgın bir vaziyette evine döndü Onu düşünceli ve durgun görür görmez Hz Fâtıma (ranha) üzüldü Ne olduğunu ve onun zihninden geçirdiklerini öğrenebilmek için şefkatle: Ya Ali sizi durgun görüyorum Can Sıkıcı bir şey mi oldu diye söze girdi ve; Eğer bu dünya ile ilgili ise kederlenmeğe değmez Ahiret ile ilgili bir husus ise nedir sizi üzen kişi?dedi Muhterem eşinin sorusunu cevapsız teslim etmek istemeyen Hz Ali (ra) başından geçen olayı anlattı ve Efendimizin sorduğu soruya cevap veremediğini söyledi Hz Fatıma (ranhâ) soruyu öğrenince gülümsedi ve Ya Ali! Babamın yanında var ve bu suâli şöyle cevaplandırdiyerek açıklamalarda bulundu Hz Ali bu izâhatten memnun oldu Gönlüne güzel geldi ve Efendimizin huzuruna koştu: Ya Rasûlallah! Sağ, sol, ön, arkadaki diye insanın yönleri vardır Kalbin de böyle Ben Allah'ı aklım ve imanımla, sizi ruhum ve imanımla, Fâtıma'yı, insânînefsim ile, Hasan ve Hüseyini de babalığın natürel icabı ile seviyorumdedi İki Kâinat Güneşi Efendimiz bucevaba tebessüm etti ve: Ya Ali! Bu sözler fakat Peygamber ağacının dalından alınmış meyvelerdirbuyurdu Sabret Kızım Hz Fâtıma (ranhâ) çok alıngan ve yufka yürekliydi Kimsenin üzülmesini istemez, acı çekmesine dayanamazdı Allah Rasûlü babacığı rahatsızlandığı süre hemen yanında koşardı Vah babacığım!diyerek üzülürdü İki Âlem Güneşi Efendimiz de: Sabret kızım! Katlanma güzeldir!buyurarak onu teselli ederdi Birgün şiddetli ateşler içinde iken etrafındakilere: Ey ırk! Siz bana karşısında hiçbir şeyle delil bulamazsın! Zira, Ben ama Allah'ın kitabı Kur'anı Kerim'in helâl kıldığını helâl, haram kıldığını da haram kıldım Ey kızım Fâtıma!Ey halam Safiyye! Allah katında makbul olan ameller işleyiniz Yani bana güvenip aylaklık etmeyiniz Çünkü Ben, sizi, Allah'ın azabından kurtamam!buyurdu İnsan için fakat çalıştığının karşılığının verileceğini duyurdu Kişiyi ancak iman ve amelinin kurtaracağına uyarı çekti Hastalığı ağırlaştıkça ümmetini daha fazla düşünüyor ve onları cehennemin korkunç alevlerinden kurtarmak istiyordu Yine civarda bulunanlara: Namaza Namaza uyarı Namaza Namaza devam ediniz!buyurarak İslâm'ın başlıca direğini iyi saklamak gerektiğini vurguluyordu Bana Ilk Kavuşacak Sensin? Rahmet ve Şefkat Peygamberi Efendimiz iyice ağırlaştığı birgün kızı Hz Fâtıma'yı yanı başına çağırdı Babacığının ateşler içinde yandığını görebilen Hz Fâtıma: Vah babam, vah Peygamber babamdedi İçinin yanıklığını bu ifadelerle dile getirdi İki Evren Güneşi Efendimiz biricik kızının başını kendine doğru eğip kulağına bir şeyler fısıldadı Hz Fâtıma ağlamağa başladı Sevgili kızının ellerinden tutarak tekrar kendisine doğru çekti ve yine kulağına bir şeyler söyledi Bu sefer Hz Fâtıma'nın yüzünde tebessüm gözüktü Endişe ile sevinç bir arada yaşanınca Hz Aişe annemiz merak edip Hz Fatıma'ya sordu O da derhal söyleyemiyeceğini belirteyerek özür diledi İki Kâinat Güneşi Efendimiz sevgili kızına: Cebrâil aleyhisselâm her yıl bana bir defa Kur'anı Kerim'i talep ederdi Bu yıl iki defa okudu Anladığım ecelim yaklaşmıştırbuyurdu Hz Fâtıma hıçkırıklara boğularak ağlamağa başladı Rahmet Peygamberi babacığı onu avutmak ve sabrını artırabilmek için her tarafta ona: Ehli beytimden bana birincil kavuşacak olan sensinbuyurdu Sevgili kızına fazla bambaşka kalmayacaklarını duyurarak dayanma diledi Hz Fâtıma (ranhâ) sevgili babacığının ateşinin yükseldiğini gördükçe hemen hemen kendi kendine eriyordu İçinin yanıklığını, ıstırabını: Vah babama! Vay babamın çektiği ıstırabadiyerek dışa vuruyordu Efendimiz de sevgili kızını teselli yapabilmek için: Kızım! Bugünden sonradan baban hiç ıstırab çekmeyecektir Kızım! Sakın ağıt! Ben vefat ettiğim zaman ?İnnâ Lillâhi ve innâ ileyhi râciûn' de!buyurdu Yanık Yüreğin Ağıtları O, Rahmet Peygamberi babacığının dârı bekâ'ya uçtuğu zaman çile ve kederini: Ey Allah'ın davetine koşan babam! Ey mekanı Firdevs olan babam! Ey vefat haberini Cebrâil'den bölge babam! Ey Rabbine kendisinden daha yakını bulunmayan babam!ifadeleriyle dile getirdi Hz Fâtıma (ranhâ)'nın acıları bitmeyecek ve yüreğinin ateşi sönmeyecekti Sevgili babacığından ayrıldığı günden sonradan güldüğü hiç görülmemiştir Kabri şerîfi birincil ziyaret eden Hz Fâtıma oldu Gözyaşları içerisinde mezara bakarak bir zaman öylece kalakaldı Daha Sonra sevgili kocası Hz Ali'ye dönerek: Allah'ın Rasûlü'nün üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl râzı oldu?dedi Yüreğinin yanıklığını isyana varmayan ağıtlarıyla şöyle dile getirdi: Üzerime o kadar musîbetler döküldü ki, şayetonlar gündüzlerin üstüne dökülseydi, kararır da gece olurdu Hz Fatıma (ranhâ) Peygamber babacığının kendisine sır olarak söylediği sözlerle avuntu bulmağa çalışıyordu Beş çocuğu, üçü kız, ikisi erkek civarda pervane gibi dönüyorlardı Fakat o ilahî kaderin kazâ safhasına çıkacağı zamanı bekliyordu Rahmet Peygamberi babacığının vefatından altı ay geçmişti Hz Fâtıma da hastalanıp yatağa düştü Hicretin on birinci yılı, Ramazan ayına girilmişti Rahatsızlığı şiddetlenince çocuklarının dışarı çıkarılmasını Hz Ali'den istedi İçeriye anneciğim dediği Ümü Râfi' ile Hz Esma binti Umeys girdi Kendisine abdest aldırıp yalnız bırakılmasını istedi Rabbime duâ ve niyazda bulunmak istiyorum dedi Derin bir niyaz halindeyken nazenin bedenini odanın içinde bırakarak ruhunu Rabbine teslim eyledi Hz Fâtıma (ranhâ) geride acıklı sevgili kocası Hz Ali ve beş çocukbıraktı Hasan 8; Hüseyin 7; Ümmü Gülsüm 5; Zeyneb 3; Rukiye 2 yaşlarındaydı Üç ablasının ismini, üç kızında yaşatmak istemişti Kendisi de 28 yaşlarındaydı Bir çocuğu da küçükken vefat etmişti Sevgili babacığından 18 hadisi şerif söylenti etmişti Hz Fâtıma (ranhâ)vefatına yakın günlerde Hz Esmâ'ya: Ölünce beni erkekler arasına perdesiz çıkaracaklarını düşünerek çok utanıyorumdemişti O süre kadınların cenâzesi kefene sarılıp perdesiz götürülürdü Hz Esma, Habeşistan'da hanım cenazelere hurma dalından çadır gibi örgü yaptıklarını görmüştü Hz Fâtıma (ranhâ)'ya bunu anlatmıştı da hoşuna gitmişti O vakit böyle bir tabut yapılmasını söylemişti İslâm'da tabuta konarak kabre götürülen birincil bayan cenazesi Onun mübarek nâşı olmuştur Cenazesini Hz Abbas veya Hz Ali kıldırmıştır Vasıyyeti üstüne geceleyin Hz Ali, Hz Abbas ile oğlu Fazl tarafından Cennetü'lBaki'aya defnedildi Cenâbı Adalet'tan Hz Fâtıma (ranhâ) annemizin ahlâkından hisseler alabilmeyi ve cümlemizi şefaatine nâil eylemesini niyaz ederiz Amin  
 
Üst Alt