Son Konu

Otistik Çocukların Tanılanması

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Otistik bozukluk, Yaygın Gelişimsel Bozukluk (YGB) yelpaze terimi*aşağıda*yer alan gelişimsel bozukluklardan biridir Otizm Spektrum Bozukluk (OSB) terimi YGB terimi yerine bölge yazında tercih edilmektedir YGB terimi, Amerikan Psikiyatri Birliği ’nin yayımladığı ve teşhis koymada epeyce etkili olan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabında ilk olarak 1980 yılında kendine yer bulurken, OSB terimi ise 1988 yılında yer almıştır YGB ya da OSB; Otistik bozukluk, Rett bozukluğu, Çocukluğun Dezintegratif bozukluğu, Asperger bozukluğu ve Atipik otizm gibi beş gelişimsel bozukluğu kapsamaktadır
Kısa Bir Tarihçe
Otistik bozukluk ilk olarak 1943 yılında Leo Kanner göre tanımlanmıştır Leo Kanner, yaptığı çalışmaların birinde 11 çocuğun niteliksel olarak davranışları ile diğer yetersizliği olan ve olmayan çocuklardan ayrı olduğunu ortaya koymuştur Kanner ’e kadar bu ayrı davranışlar erken çocukluk döneminde bile görülebilmekteydi Bunlar özet olarak; gecikmiş dil ve tavır özellikleri, dili iletişim amaçlı kullanmada eksiklik, bayağı bedensel yükselme ve gelişim özellikleri, aynılığa fazla sadakât ve kendini uyarıcı tekrarlayan (sterotipik) davranışlar olarak tanılanmıştır*Yaklaşık 65 yıl önce tanılanan bu nitelikler veya davranışlar son yıllara değin baştan incelenmiş, tanımlanmış ve genişletilmiştir Zaman geçmiş olsa da birçok, Kanner ’in gözlemlerini içermektedir Kanner, otistik bozukluğa ilişkin incelemeler yaparken, benzer dönemde Hans Asperger gelişimsel bozukluklar belirten diğer bir grup çocuklarla ilgili çalışmalar yapmaktaydı
Günümüzde Asperger sendromu olarak Yaygın Gelişimsel Bozukluk yelpazesi altında bulunan bu bozukluğu ise, Hans Asperger ortaya çıkarmış ve bu bozukluğa kendi adını vermiştir Hans Asperger, ortalama ya da ortalamanın üstü bilişsel becerilere sahip olsalar bile Asperger sendromundan etkilenenlerin sosyal yönden bambaşka olduklarının, Kanner ’in tanımladığı otistik bozukluk ile benzerlik gösterse de özelde ayrı bir grubu yansıttıklarını belirtmiştir

Otizmin doğasından dolayı, sebeplerine dair yıllarca süregelen hatalı inanışlar ve fikirler günümüze de ulaşmıştır Mesela, ilk zamanlarda otistik bozukluğun beceriksiz veya niteliksiz anneçocuk etkileşiminden kaynaklandığına inanılırken, bu durumun gerçeği yansıtmadığı ilerleyen yıllarda araştırmalarla belirlenmiştir Bu şart annebabaların kendilerini suçlamalarına, kafalarının bulanmasına ve pek fazla yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermiştir Bir öteki hatalı gösterme, otizmden etkilenen çocukların kendilerini bilinçli olarak çevreden soyutladıkları yönünde olmuştur Bu hatalı inanış veya fikirlere rağmen, 1980 ’li yıllarda otizmin kalıtımsal, organik ve nörobiyolojik bir bozukluk olduğu kabul edilmiştir
Tanım
Otistik bozukluk, YGB yelpazesi içerisinde yer alan toplumsal etkileşimde ve iletişimde yetersizlikler ile tutum, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, sıradan ve yineleyici örüntülerle ve toplumsal etkileşim, toplumsal iletişimde kullanılan dil ya da sembolik oyun becerilerinin minimum birinde 3 yaşından önce gecikmelerin ya da olağandışı bir işlevselliğin olması ile karakterize gelişimsel bir bozukluktur Ülkemizde Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği ’nde ise tanımlar başlığı aşağıda, “otistik kişi terimi kullanılmakta ve “Otistik kişi; sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan irtibat, ilgi ve etkinliklerdeki sınırlılığı erken çocukluk döneminde ortaya çıkan ve bu özellikleri sebebiyle özel eğitim ile yardım eğitim ihtiyacı olan kişi olarak tanımlanmıştır
Nedenleri
Diğer gelişimsel bozukluk ya da yetersizliklerde olduğu gibi, otistik bozukluğun da nedenleri bütün olarak belirlenememiştir Günümüzde, otistik bozukluğu beyinsel işlevlerdeki bozukluğun tetiklediği ve otistik bozukluğun görülmesinde bakıcıların suiistimali veya ihmalinin söz konusu olmadığı kabul görmüştür
AGenetik etken: Günümüzde otistik bozukluğu çözmeye çalışan uzmanlar, genetik faktörler üzerinde durmaktadır Bu bağlamda DNA, otistik bozukluk belirten çocuklarda, beyinsel işlevlerdeki bozuklukların sebebi olarak görülürken, günümüze kadar yapılan çalışmalar tek bir kalıtımsal faktörün otistik bozukluğun kimsesiz nedeni olamadığını açıklamıştır Gillberg ve Coleman ’a kadar, çoklu genetik etmen etkileşimli olarak gelişimsel bozukluğa yol açmaktadır
BBeyinsel işlevlerdeki anormallikler: Akshoomoff, Anderson, Hoshino ve Cook ’a kadar, günümüzde bundan böyle otizmin genetik faktörlerin yanında beyin gelişimindeki ve beynin sinirselkimya yapılarındaki anormalliklerden kaynaklandığına dair uzmanlar aralarında genel kabul gören bir bakış bulunmaktadır Bu görüşü destekleme açısından, günümüzde Manyetik Rezonans Görüntüleme teknolojisi, beyin hakkında içten bilgilere ulaşmamızı sağlamaktadır Bu bilgilerin içinde, otistik spektrum bozukluğu olan öğrencilerin o kadar çok beyin işlevinin otistik semptomları tetiklediği bulunmuştur Örneğin, otistik özellikler gösteren bireylerin yapılan o kadar fazla MRI incelemesi, beyinciklerinde anormallikler olduğu gözlenmiştir
Beyincik, motor teftiş, denge ve bilişsel işlevler ile ilgilidir Yeniden yapılan çalışmalarda otistik bireylerin beyinlerinin frontal lob (ön lob) ve temporal (bağlı lob) loblarında anormallikler belirlenmiştir Beyinde ön lob sosyal ve bilişsel işlevlerden sorumlu iken, bağlı loblar düşünce, sosyal ve yüzsel ifadeleri anlamakla mesul beyin bölgeleridir Yapılan çalışmalar ayrıca otistik bireylerin beyinlerinin bu bölgelerinde alışılagelmiş gelişim gösteren bireylere oranla daha eksik hücresel ve hücreler arası etkileşim ve daha fazla gözenekli olan yoğunluğu bulunmuştur

CÇevresel faktörler: Otistik bozukluğun nedenlerine dair birincil inanışlar aralarında annebabanın çocuğun bakımı için zorunlu özenin gösterilmemesi yer alırken, bunun doğru olmadığı günümüzde artık bilinmektedir; lakin London ve Etzel ’e göre, annebabanın suiistimal ve ihmali, otistik semptomların sayısı ve yoğunluğunu etkileyebilmekte iken, Simpson ve Zionts ’a kadar ise, çocuğa sağlanan kaliteli bakım ortamı, otistik özellikler bildiren öğrencilerin gelişiminde önemli rol oynamaktadır
DAşılar: Otistik bozukluğun nedenlerine ilişkin günümüzde en münakaşacı konuları başında otistik bozukluklar ile aşılar arasındaki senet gelmektedir Günümüze dek yapılan araştırmalar, bu aşılar ile otistik bozukluk arasında bir ilişki olduğunu göstermemektedir Öyle fazla tahlilci otizm ile aşı arasındaki ilişkiyi yalanlamaktadır
Özellikleri
Erken çocukluktan başlayıp yaşam boyu süren bir gelişimsel bozukluk olarak otistik bozukluğun en genel karakteristiği arasında sosyal etkileşimde, dil ve iletişim becerilerinde yetersizlikler, tekrarlayan, kendini uyarıcı uygunsuz davranışların sergilenmesi, rutinlere ve aynılığa olan fazla bağımlılık gibi özellikler yer almakta iken, bu bozukluğun keskin somut özellikleri bulunmamaktadır Otistik özellikler genel anlamda otistik bozukluk gösteren çocuklarda gözlemlenirken, her otistik bozukluğa sahip kişi öbür özellikler gösterebilmektedir
ASosyal etkileşimdeki yetersizlikler: Annebabaya, öteki aile bireylerine normal bağlanma sürecinde sınırlılıklar, akranlarla ilişki kurmada yetersizlikler, akranlarla beraber oyun ya da işbirliğine dayalı oyun becerilerinde sınırlılıklar, hissi açıklama edicilik ve empati kurmada yetersizlikler, bedensel dokunma, mimik ve jestler, gülümseme gibi sözel olmayan iletişim çabalarını kullanmada sınırlılıklar, göz kontağı kurmayı başlatmada veya sürdürmede yetersizlikler, hayali oyunlar oynamada sınırlılıklar, başkalarının duygularını, düşüncelerini veya motivasyonlarını anlamada sınırlılıklar, aynı etkinlik ya da oyun esnasında diğerleri ile işbirliği yapmada ya da iki taraflı alaka ya da dikkat kurmada yetersizlikler dikkat çekici yetersizliklerdir
B Dil ve iletişim becerilerindeki yetersizlikler: Fonksiyonel dil becerilerini tamamen edinmede yetersizlikler, ekolali (stereotipik ve tekrarlayıcı sözel ifadelerin kullanımı), jest ve mimikler gibi sözel olmayan ipuçlarını anlamada sınırlılıklar, sohbet becerilerinde yetersizlikler, kendiliğinden sohbet başlatmada sınırlılıklar, zamirlerin doğru ve yerinde kullanımına ilişkin sınırlılıklar (Bilhassa “benin kullanımında) gibi yetersizlikler otistik bireylerde görülmektedir
C Sıra dışı tutum örüntüleri: Otistik çocuklarda görülen çevredeki değersiz ya da küçük değişikliklerde bile stres yaşama, günlük rutinlerin alışkanlıklara dönüşmesi, saplantılı ve zorlayıcı tutum örüntüleri, el çırpma, öne ve arkaya sallanma, nesneleri çevirme ve sallama gibi sıra dışı, stereotipik, kendini uyarıcı davranışlar, görsel, dokunsal veya işitsel uyaranlara ilişkin aşırı hassasiyet ya da aykırı davranışlar, özellikle itaat edilmesi istendiğinde saldırgan tutumlar, itme, vurma, ısırma, başını vurma gibi kendi kendine veya başkalarına hasar verici davranışlar, yabancılara, kalabalığa, sıra dışı ve yeni durumlara veya ortamlara karşısında sosyal korkular, önemli derecede uyku problemleri gibi sorunlar sıra dışı davranış örüntülerine girmektedir

D Bilişsel ve Akademik Özellikler: Otistik bozukluk belirten öğrenciler, ayrı bilişsel ve eğitsel gereksinimler ve yeterlilikler gösterebilirken, çoğunda ayrı seviyede zihinsel yetersizlikler görülmektedir
Hafızaya ilişkin olarak ezberlemede yaşanan güçlükler, otistik bozukluk belirten çocukların en esas özelliğidir Otistik bozukluk kuramlarından olan Düşünce Kuramı ’na tarafından, otistik bozukluk gösteren bireyler, başkalarının fikir ve duygularını anlamada reel anlamda yeteneksizlik göstermektedirler Kendi düşüncelerini açıklama etmede, kendi davranışlarının başkalarının duygu ve düşüncelerini nasıl etkileyeceğini anlamada ve sohbetlere katılmada güçlük çekerler
Otistik bireyler, karşılaştıkları sorunlara ilişkin genel olarak tek bir problem çözme stratejisi kullanırlar ve benzer stratejiyi farklı şart ve problemlere uygulamaya çalışırlar Problem çözme becerilerindeki yetersizlikler, görünmeyen durumlarda daha zor bir şart haline gelmektedir Motivasyon, otistik bireylerin bilişsel ve akademik özellikleri aralarında en manâlı özelliklerin başında gelmektedir Sınırlı sayıda etkinliğe ve ödüle olan ilgi öğrenmeye ilişkin motivasyonu da olumsuz etkilemektedir
E İletişimsel Özellikler: Dil gelişimiyle alakalı olarak otistik bireylerde dil gelişiminde geç kalma görülürken, dili iletişim amaçlı kullanmada ve başkaları ile irtibat kurmada ciddi anlamda sıkıntılar yaşanabilmektedir Iletişim kurmada karşıdaki kişi ile arasındaki mesafeyi ayarlamada zorluklar yaşama (çok yakın durma ya da çok kaçınma gibi) ve karşısındakine boş gözlerle bakma ya da etkileşim esnasında göz kontağı kurmadan yanlara, altında ya da yukarıya bakma gözlemlenen öteki sorunlardandır Irtibat bağlamında gözlenen en kayda değer özelliklerden biri de, amaçlı iletişim başlatamamasıdır
Otistik çocuklar sıklıkla başkalarının dikkatini sürüklemek için ya da sosyal amaçlı iletişim başlatamayabilirler hemen hemen yarısı açıklama edici dil becerilerine sahip değildir Açıklama edici dil becerilerine sahip olanlarsa çok sınırlı beceriler gösterebilmekte sıklıkla ekolali özelliği göstermektedirler Ekolali konusunda çok farklı görüşler mevcuttur Bir Takım uzmanlar ekolalinin amaçlı bir irtibat çabası olduğunu savunurken, bazıları ise belli bir amacı olmayan otomatik bir davranış şekli olduğunu açıklama etmektedirler Otistik bireylerin zamirleri (özellikle “ben zamirini) kullanmadaki sıkıntıları en esas özelliklerindendir
F Sosyal ve Davranışsal Özellikler: Otistik bireylerin sosyal etkileşimdeki sınırlılıklarını dört grupta biriktirmek mümkündür Bunlar: Sözel olmayan davranışlardaki bozukluklar, yetkisiz yaşıt ilişkileri, başkaları ile galibiyet, ilgi ve tutku almayı kendiliğinden paylaşmadaki sınırlılıklar ve iki taraflı etkileşimdeki yetersizliklerdir Kendini uyarıcı davranışlar, otistik bireyler aralarında en yaygın rastlanılan problemler arasındadır Ön ve arkaya dürüst sallanma, elleri çırpma, sallama ve herhangi bir işlevi olmayan tekrarlayıcı davranışlar kendini uyarıcı davranışlar arasında yer almaktadır Bu davranışlar otistik kişilerin etiketlenmesine sebep olmakta, sosyal kabul ve öğrenmelerini zorlaştırmaktadır Isırma, kafa dövme gibi kendini uyarıcı davranışlara oranla daha az sıklıkla gözlenen kendine zarar verici davranışlar da tekrar ciddi sorunlar yaratabilmektedir

G Duyusal Özellikler: Bu sorunlar, otistik öğrencilerin yaşadığı en önemli sorunlardan biridir Otistik bozukluk gösteren öğrenciler dokunsal, denge, vücut farkındalığı, görsel, işitsel, lezzet ve koklama duyularına ilişkin problemler yaşayabilmektedirler Bu bireylere, dokunsal alanda bazı kumaş türleri acı verebilir Öğrenci sıcak veya soğuğu hissetmeyebilir Otistik bireyler, öteki öğrencilerle kıyaslandığında, dengesini kolaylıkla kaybedebilir veya zıplama, ip atlama, basketbol gibi oyunlarda zorluklar yaşayabilir Gövde farkındalığı iyi olmayan bu öğrenciler, sakar olabilir, rahat alanlarda sıralara ya da çevredekilere çarpabilir, badana kalemlerini düşürebilir Görsel alanda karşılaştıkları sorunlardan biri de parlak ışığa karşı aşırı sağduyu olmaktır Otistik bireyler için belli sesler (zil sesi veya ambulans sesi) oldukça curcunalı ya da can sıkıcı olabilir Örneğin, diğer öğrenciler haberdar bile değilken, otistik öğrenci sınıftaki flöresan lambasının çıkardığı sese odaklanabilir Tat alanında bu bireylerin karşılaştıkları sorunlardan biri tercih ettiği yiyecekler açık havada diğer yiyecekler yemeyi istememektir
Otistik bozukluk belirten kişi belli kokulara (parfüm veya öteki kimyasal kokular gibi) aleyhinde oldukça kuvvetli tepkiler verebilir Duyu organlarına ilişkin otistik bozukluk belirten öğrencilerin yaşadıkları problemler öğrenmenin tüm alanlarını da olumsuz etkileyebilmektedir

Litaratür:
Eripek, S (1998) Özel Eğitim, Anadolu Üniversitesi Yayınları
 
Üst Alt