Son Konu

Uluğ Bey

Stillwater

Yeni Üye
Katılım
30 Mar 2022
Mesajlar
9,225
Tepkime
0
Puanları
36
Yaş
45
Credits
0
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Matematikçi, gökbilimci, hükümdar (D. 22 Mart 1394, Sultaniye / Özbekistan - Ö. 25 Ekim 1449, Bağrın / Semerkant). Asıl adı Muhammed Tarağay ise de, dedesi Timur hayatta iken Uluğ Bey adı kullanılmaya başlanmış, böylece asıl adı unutulmuştur. Tam adı Muğisüddin Mirza Muhammed Turagan İbni Şahruh’tur. Timur’un (1336-1405) küçük oğlu Muiniddin Bahadır Mirza ile Çağatay asilzadelerinden Gıyasettin Tarhan’ın kızı Şahruh Hanımın oğludur. Çocukluk ve gençlik yıllarını, Timur'un eşlerinden olan Saraymülk ile Şahmelik’ın koruyuculuğunda geçirdi. Kendisine küçük yaşta iken devlet yönetim sorumluluğu verilmişti. Timur, 1404’te zaferlerini kutladığı günlerde, yaşları dokuz ile on yedi arasında olan beş torununun düğünlerini de yaptırmıştı. Evlendirilen prensler arasında o zaman on bir yaşında olan Uluğ Bey de vardı. Tarihçi G. Hondemir'in yaptığı incelemeye göre Uluğ Bey’in beş eşinin olduğu anlaşılmaktadır.

Uluğ Bey küçük yaşlarındayken Nasirüddin Tûsî (Tûs 1201-Bağdat 1274) tarafından 1259 yılında kurulan Merağa Rasathanesi’nin yıkıntılarını ziyaret eder. Burada görebildiği rasathane kalıntıları onda astronomiye karşı derin bir merak uyandırır. Bu durumda astronomiye karşı duyduğu ilgi, onun çocukluk çağına kadar geri gitmesi olasılığını ortaya koymaktadır. Gençlik yıllarında, Bursalı Kadızâde Semerkant’taydı ve onun hocalığına tayin edilmişti. İlk bilgilerini Bursalı Kadızâde’den aldı ve sonraki yıllarda onun da bilimsel düşüncenin oluşmasına büyük katkıları oldu.

Uluğ Bey, savaş ve siyasetteki başarılarından çok bilim ve kültür alanındaki çalışmalarıyla tanınmış olup, 1417’ye doğru Buhara’da ve 1434’e doğru Semerkant’ta güzel medreseler yaptırmıştır. Döneminin ünlü bilginlerini sarayında toplayarak, İslam uygarlığının başlıca bilim merkezlerinden biri durumuna getirdiği Semerkant’ta 1420’de kurduğu gözlemevinde (rasathane) yapılan gözlemler sonucu hazırladığı ve “Zic-i Uluğ Bey” ya da “Zic-i Cedid-i Sultanî” adlarıyla anılan gökbilim cetvellerinin bilim tarihinde önemli bir yeri vardır.

Astronomi ile ilgili çalışmaların temelini, matematiğin temel bölümlerinden olan trigonometrik esaslar oluşturmaktadır. Bu nedenle Uluğ Bey trigonometri üzerinde de geniş çalışmalar yapmış; 1 derecelik yayın sinüs değerini hesaplamak, bu tür çalışmalarının başlangıcını oluşturmuştur. Bu çalışmalar, kendisinden önceki Doğu ve Batı dünyası bilginlerinin tahmini ve takribi çalışmalarını terk ederek işe başlamıştı. Cebir ve geometriye dayalı hesaplama esasları saptayarak, trigonometride yeni bir araştırma çığırını açma girişimde bulunmuş ve bu alandaki yeteneğini göstermiştir. Bilim dünyasında XV. yüzyıl astronomu olarak değerlendirilen Uluğ Bey, ayrıca, dedesi Timur ve babası M. Şahruh Mirza gibi, sanat değerlerine de önem vermiş, sanatçılara saygı göstermiştir.

Dedesi Timur’un 14 Şubat 1405 tarihinde ölmesinden sonra, yönetim düzende birçok değişiklikler görülür. Uluğ Bey, genel valiliğine atandığı Maveraünnehir’i bir hükümdar gibi yönetti. Ancak hanedan üyelerinin ayaklanmalarıyla karşı karşıya kaldı. Yeğenleri Ebubekir ve Alaüddevle’yi etkisiz duruma getirmeyi başardı, ama Fars bölgesinin, yeğenlerinden Sultan Muhammed’in eline geçmesini önleyemedi. Uluğ Bey, üzüntü kaynağı olan bu olaylar sonucunda Semerkant’ı terk ederek, Herat’ta bulunan babasının yanına gitti. Durumun düzelmesi üzerine babası Muinüddin Bahadır tarafından 1413 yılında Maveraünnehir ve Horasan eyaletlerinin hakanı olarak görevlendirildi. Babası Muinüddin Bahadır Mirza, Herat’ta saltanat sürdüğü sürece, Uluğ Bey Horasan ve Maveraünnehir eyaletini kusursuz bir biçimde yönetti. Bu yıllarda, Özbekler kendisine sık sık saldırılarda bulunuyorlardı. O bir taraftan bu saldırıları önlemek için çalışıyor, öte yandan da Horasan ve Maveraünnehir bölgesinin imarı ile uğraşıyordu. Buralardan toplanan geliri Herat’a göndermeyip Semerkant’ta cami, han, hamam ve saray yaptırmak suretiyle ülkesinin imarı için harcıyordu. Aynı zamanda da medrese ve rasathane yaptırarak; bilim, sanat ve kültür çevreleri oluşturuyordu. Kendi yönetimi altındaki toprakların imarı ile uygarlık ve refahı için gereken çalışmaları ihmal etmiyordu. Gerçekte Muinüddin Bahadır Mirza, kırk yıla yakın bir süre Semerkant’ı bilim, sanat ve kültür merkezi yapmaya çalışmıştı. Timur zamanındaki durumu da dikkate alınırsa, Semerkant, eski bir kültür merkeziydi. Uluğ Bey’in otuz sekiz yıl kadar süren Horasan ve Maveraünnehir Hakanlığı, sadece başkent olarak seçtiği Semerkant için değil, baştanbaşa Horasan ve Maveraünnehir bölgeleri için büyük bir ferahlık, ilerleme ve yükselme dönemidir.

Uluğ Bey, babası Muinittin Şahruh Bahadır Mirza’nın 13 Mart 1448’de ölümü üzerine, hayatta kalan en büyük oğlu olarak babasının yerine geçti. Böylece Doğu Türk Hakanlığı hükümdarı olması, Horasan ve Meveraünnehir’de yeniden sürekli taht kavgaları ve ihtiraslara sahne oldu. Sakin ve barışsever bir yaratılışa sahip olan bu bilgin hükümdar, Semerkant’ta çıkan isyan haberi üzerine, taht kavgası yüzünden oğlu R. Abdüllâtif Mirza ile yaptığı savaşı yarıda bırakarak, Semerkant’a doğru yürüdü. Eylül-Ekim 1449 aylarında yapılan çetin bir savaşta Uluğ Bey’un ordusu, oğlu Abdüllâtif Mirza’nın ordusuna yenildi. Bu suretle tahtını ve ününü yitiren yaşlı ve bilge hükümdar, perişan bir durumda Semerkant’a sığınmak istedi. Semerkant’ın yönetimini kendisine bıraktığı Miranşah Kavçin onu kabul etmedi ve kente sokmadı. Bunun üzerine Uluğ Bey kendisini kovalayan oğlu Abdüllâtif Mirza’nın askerlerinin eline düşmemek için Türkistan sınırlarına doğru kaçmaya başladı. Bu sırada, Abdüllâtif Mirza Semerkant’a girerek orada kendisini hükümdar ilan etti. Uluğ Bey, sığınacak ve kaçacak yer bulamayınca, sonunda, yine oğlunun merhametine sığındı. Fakat oğlu babasına karşı çok sert ve merhametsiz davrandı. Hain oğul Abdüllâtif Mirza, babasının öldürülmesi için, Uluğ Bey’in eski bir hasmı olan Abbas’a izin verdi ve bu doğrultuda din adamları fetva alındı. Bunun üzerine Abbas, Uluğ Beyi Semerkant’ın Bağrın köyünde yakalatarak 25 Ekim 1449 tarihinde öldürttü. Uluğ Bey’in türbesi, Semerkant’ta, dedesi Timur'un mezarı ile birlikte aynı çatı altında bulunmaktadır.

Uluğ Bey; kibar, iyi huylu, daima yeni bilgiler araştıran ve öğrenen bir kimseydi. Bu kişiliği, bilimsel zihniyetinin şekillenmesinde büyük rol oynadığı, eserlerinin incelenmesinden anlaşılmaktadır. Alçak gönüllülüğü ve nezaketi de dürüstlüğü ile ciddiyetinin göstergesidir. Daima ciddi konularla ilgilenmiş, daima bilimsel zeminleri ve ortamları oluşturmaya çalışmıştır. Dedesi Timur’dan veraset yoluyla gelen; savaş ve istilaya ait cengâverlikler, daha çok kardeşlerinde kendini göstermiştir. Uluğ Bey, ciddi zorunluluklar olmadıkça, bu tür emellerden her zaman uzak kalmayı yeğlemiştir.

Uuğ Bey, daha ok devlet adamı olarak değil, ortaya koyduğu Semerkant Medresesi ve Semerkant Rasathanesi gibi bilim kuruluşları ile bir araya getirdiği diğerli bilim adamları arasında da, gerçek bilim adamı olarak tanınmaktadır. Bu bilim adamları grubu ile çok sık bir biçimde, bilimsel konularla ilgili olarak toplantılar yapardı. Bu toplantılarda ileri düzeyde verilen dersleri dinler, gerekli durumlarda kendisi de dersler verirdi. Bu derslerin konuları genellikle matematik ve astronomiye dayanırdı. Doğuda ve Batıda “Zeyç Kürkânî” ya da “Zeyç Cedit Sultani” diye bilinen gökbilim cetvellerinin bilim tarihinde önemli bir yeri vardır.

Zeyç Kürkani'nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Türkiye'ye getirilmiş ve halen Ayasofya Kütüphanesi’ndedir.

KAYNAKÇA: W. Barthold / Uluğ Bey ve Zamanı (çev. Nimet Akdes Tahiroğlu, (s.96, 1930), İbrahim Aledddin Gövsa / Türk Meşhurları (1946), H. Ziya Ülken / İslâm Felsefesi Tarihi (s. 301, 1957), Kemal Zülfü Taneri / Türk Matematikçileri (s.43, 1958), Aydın Sayılı / Uluğ Bey ve Semerkant’daki İlim Faaliyeti Hakkında Gıyasüddin-i Kâşî'nin Mektubu (s. 77, 1969), A. Süheyli Ünver / Bursalı Kadızâde Rûmî ve Devrinin Öteki Bilimcileri (s.7, 1970), Sigrid Hunke / İslâmın Güneşi Avrupa'nın Üzerinde (1975, s. 113), Büyük Larousse (s. 11934, 1986), Uluğ Bey (1995), İhsan Işık / Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).
 
Üst Alt