Son Konu

17. Yüzyılda Osmanlı Mimari Eserleri

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
36
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
17 Asır Osmanlı Mimari Eserleri hakkında data
17 Yüzyıl Osmanlı Mimari Eserleri nelerdir
Osmanlı Mimari Eserleri 17 Yüzyıl


17 Yüzyılda Osmanlı Mimari Eserleri
Osmanlı Devleti'nin, Balkanlar'daki hakimiyeti yaklaşık 500 sene sürmüştür Bu uzun dönem baştan başa MüslümanTürk kültürüne ait önemli eserler yapı edilmiş, bölgenin gayrimüslim halkları da bu zengin kültürden faydalanmıştır


Osmanlı Devleti imar çalışmalarına büyük siklet vermiş; yollar, köprüler, camiler, medreseler yapı etmiş, ardında sayısız eser bırakmıştır Ama kültür mirası, mimari eserlerle sınırlı değildir; Balkan topraklarında yerleşen MüslümanTürk gruplar, beraberlerinde ırk ve tasavvuf edebiyatını, değişik sanat kollarını, yemeiçme kültürünü, daha doğrusu MüslümanTürk medeniyetinin tüm unsurlarını bu bölgeye taşımış, yaygınlaştırmış ve günümüze dek yaşamasını sağlamışlardır

Misal olarak Türk yemek kültürüne ait çoğu öğe bugün Balkanlar'da gelenek haline gelmiştir; bu çerçevede pide, börek, kebap, dolma, somun, gevrek, sarma, helva, boza, salep, kahve, şerbet, kadayıf, baklava, fincan, bardak, tas, cezve gibi sayısız kavram Balkan kültürüne geçmiştir Bugün Balkan ülkelerinde gezen bir turist, derhal her adımında Osmanlı'dan kalma bir eserle karşılaşmakta, o kültürün izlerini peşine düşüp takip edebilmektedir Uzun yıllar baştan başa ihmalkârlık edilen ve oysa son zamanlarda yeni yeni ilgi görmeye başlayan bu eserler 500 sene her tarafında kök salmış bir kültürü temsil etmektedir


Mimari Eserler


Balkanlar'da, Osmanlı dönemine ait Türk şehir mimarisinin en güzel örnekleri verilmiştir Bu çerçevede şehir merkezlerine camimescit, tekkezaviye ve türbe gibi dini yapılar; han, bedesten, kervansaray, arasta ve çarşı gibi ticari yapılar; imaret, hamam, köprü, su kemeri, çeşme ve saat kulesi gibi sosyal yapılar; mektep, medrese ve kütüphane gibi eğitim merkezleri; kale, kuleocak, burç ve tabyalar gibi askeri yapılar inşa edilmiştir


Mimari zenginliğin de İslam ahlakının uluslara kazandırdığı bir vasıf olduğunu spesifize etmek gerekir İslam öncesinde Ortadoğu ve Orta Asya halkları mimari yönden oldukça geri bir düzeyde olmalarına karşın, İslam ahlakıyla şereflenmelerinin ardından, diğer öyle çok kültürel alanda olduğu gibi mimari alanında da büyük bir yükseliş yaşamışlardır Kuran'da Hz Süleyman'ın estetik zevkini ve yaptırdığı büyük mimari eserleri gösteren ayetler bütün Müslümanlar için yol gösterici olmuştur:17 Yüzyılda Osmanlı Mimari Eserleri

Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (uzaklık) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı (Sebe Suresi, 1213)

Bu şuurla yapılan mimari eserleri, İslam tarihinin her döneminde görmek mümkündür Osmanlı ise bu alandaki zirveyi temsilcilik etmektedir Türk mimari tarihinin meşhur isimlerinden Ekrem Hakkı Ayverdi, uzun incelemeler sonucunda yayınladığı Avrupa'da Osmanlı Mimarisi adlı eserinde, Osmanlı'nın sadece Balkanlar'da 15787 adet mimari yapı inşa ettiğini ortaya koymuşturSadece Bulgaristan'daki mimari eserlerin sayısı 3399 adettir; bu rakam, 2356 adet camimescit, 142 medrese, 273 mektep, 174 tekkezaviye, 42 imaret, 116 han, 113 hamamılıcakaplıca, 27 türbe, 24 köprü, 16 kervansaray, 74 çeşme, saat kuleleri, hastaneler, bedestenler, kütüphaneler ve değişik sanat eserlerinden meydana gelmiştir Günümüzde bu eserlerin büyük bir kısmı değil olmuştur; orijinal halini koruyan eser sayısı ise fazla azdır

Vardar Nehri üstünde, Fatih Sultan Mehmed Han tarafından yaptırılan Taş Köprü (Fatih Köprüsü) ve Samokov'da bir Türk çeşmesi

Bu mimari yapılardan Romanya Babadağ'daki Sarı Saltuk Türbesi; Arnavutluk Kruya'da Sarı Saltuk Türbesi; BosnaHersek Blagay'da Sarı Saltuk Türbesi; Bulgaristan ObroçişteBalçık'ta Akyazılı Tekkesi ve İmareti; Köstendil'de Koca İsnak Paşa Köprüsü, Uludere Harmanlı Köprüsü; Budapeşte'de Gül Baba Türbesi; Kosova Priştine'de Sultan Murat Hüdavendigar Türbesi; Üsküp'te Sultan Murat Camii, Kurşunlu Han; Filibe'de Sultan Murat Hüdavendigar Camii, Karagöz Paşa Medresesi, Hünkar Hamamı, Şahabeddin Paşa Hamamı; Saraybosna'da Gazi Hüsrev Bey Camii; Sofya'da Mahmut Paşa Camii ve Kervansarayı, Şumnu'da Şerif Halil Paşa Camii, saat kulesi; Yunanistan Kavala'da Mehmet Ali Paşa Medresesi, baştan yapı edilen Mostar Köprüsü; ManastırBitola, Pirlepe'de saat kuleleri; Peç'te Kazım Paşa Camii gibi değişik örnekler günümüze dek ulaşmıştır Ama ne var ancak, bu yapıların bazıları bakımsız ve bakımsız durumdadırlar

Özellikle Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Macaristan gibi ülkelerdeki eserler, Eski Yugoslavya'da bulunanlara göre çok daha fena durumdadır Türk kültür mirasının bir parçası olan bu kayda değer eserler, yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar Dikkatsizlik ve bakımsızlığın yanı sıra yıkılmayan bir takım manâlı tarihi binaların farklı amaçlarla kullanılması, bilinçsiz bir şekilde tadilat çalışmalarında bulunulması, eserlerin ideolojik olarak tahrip edilmesi bu mimari yapıların tükenmesine yol açmaktadır Türkiye'nin bu eserlerin restorasyonu ve korunması için girişimde bulunması, Balkan ülkeleriyle bu konuda iş birliği imkanları araması son derece isabetli bir politika olacaktır

Macaristan'da Osmanlı'dan kalan en büyük mimari eser olan Gazi Kasım Paşa Camii derhal kilise olarak kullanılıyor can kubbesi, Hunyadi Yanoş heykeliyle yüz yüze Peç'in en kalabalık meydanına bakıyor17 Yüzyılda Osmanlı Mimari Eserleri

Macaristan'ın her uygun Osmanlı'nın izlerine yüz yüze gelmek muhtemel İşte, Kanuni döneminde kuşatılmasına rağmen, kışın bastırması sebebiyle alınamayan, 1596 yılında III Mehmed kadar fethedilen Çarpık Kalesi'nden bir görünüş III Mehmed, bu zaferden nedeniyle, Osmanlı tarihinde Eğri Fatihiolarak anılır


Edebiyat Mirası

Balkanlar'da, Osmanlı yönetimi kadar sürdürülen imar faaliyetleri, bilim, kültür ve sanat konusunda önemli ilerlemelere yol açmıştır Bilhassa bu dönemde yapı edilen medrese, mektep, tekke ve zaviyeler, yeni bilim ve sanat insanlarının yetişmesini sağlamıştır Nitekim II Beyazıd döneminden itibaren yazılmış metinler üreten sanatçılara rastlanmaya başlanmıştır Balkanlar, Osmanlı İmparatorluğu içinde, usta, bilim ve devlet adamı üreten bir merkez haline gelmiştir 1617 yüzyıllar arasında, devlet içinde atama alan 22 sadrazam Bosnalı'dır 16 yüzyıla gelindiğinde, Osmanlı edebiyat eserlerinin büyük bir kısmı da Balkanlar'da üretilir olmuştur

Bu konuda kayda değer eserler veren Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Mustafa İsen yaptığı araştırmalara dayanarak bu konuyu şöyle açıklamaktadır:

Osmanlı sarayından başlanarak taşrada şehzade sancakları ve efendiler, kendi konumlarına uygun bir ressam kadrosunu maiyetlerinde bulunduruyorlardı Böyle bir kadro, yöneticiliğin şartlarından sayılıyordu Osmanlı Rumelisi özel konumu sebebiyle fazla sayıda akıncı ailesinin de barınma yeriydi Bu yüzdendir ancak akıncı beyleri, çevrelerinde maiyetlerindeki serdengeçtileri aralıksız istim üstünde tutacak dervişmeşrep şairlere gereksinim duyarlar ve onları himaye ederlerdi Bu ve buna eklenecek diğer sebepler yüzünden Rumeli hemen hemen şairler ocağıdır

Hem İsen'in araştırmasında, şair tezkirelerine dayanarak Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Yugoslavya gibi Balkan ülkelerinde yaşayan fazla sayıda Osmanlı şair ve edebiyatçısını da tanıtılmaktadır

Balkanlar'da Türk edebiyatının tasavvuftan insanlar edebiyatına kadar her türünde önemli eserler verilmiş, bu yazınsal kavrama, bölgede kök salmış ve lokal halkların kültürüyle kaynaşmıştır Balkan ve Türk grupların arasındaki kültür alışverişi, ortak bir kültürün temelini oluşturmuştur Bölgede konuşulan Slav ve Türk dilleri alışverişe girmiş, sayısız Türkçe kökenli kelime, çok sayıda özdeyiş, deyim, fıkra Balkan kültüründe yerini almıştır Bunun en güzel örneklerinden biri Nasrettin Öğretmen'dır Anadolu'dan göç eden Türkmenlerle Balkanlar'a ulaşan Nasrettin Öğretmen fıkraları yerel millet kadar benimsenmiş ve kendi ırk kültürlerine maledilerek sahiplenilmiştir:

SırpçaHırvatça'da Türkçe kökenli kelimelerin sayısının 7000 dolayında olduğu yıllar önce tespit edilmiştir Bulgarca'da bunların sayısının 5000 dolayında olduğu BTsonev tarafından ortaya atılmıştı Ancak yapılan en yeni incelemeler Bulgarca'daki Türkçe kökenli kelimelerin 6500'ün üzerinde olduğunu göstermektedir

Ünlü Bulgar mizah yazarı Radoy Ralin, Bulgarca'da kullanılmakta olan Türkçe kökenli atasözlerinin sayısının 500 olduğunu söylüyor Bulgarlar arasında bilinen Nasrettin Hoca fıkralarının 900, çeşitleriyle birlikte 2000 dolayında olduğunu yazıyor Sava Popov
Türk edebiyatının Balkanlar'da geniş olarak özümsenmiş olduğunu belirten örnekleri artırmak mümkündür Bu konuda yapılmış fazla sayıda bilimsel araştırma, Slav ve Türk kültürünün kaynaşarak müşterek ve varlıklı bir yazınsal kültür oluşturduğunu, Balkan kültüründe Türk izlerini takip etmenin basit olduğunu ortaya koymaktadır

alıntı *
 
Üst Alt