Son Konu

19. Y.Y. Sanat Akımlari

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
19 YY Sanat Akımlari 19 yy moda akımları 19 yüzyıl sanat akımları modern sanat ortaya çıkış nedenleri çağdaş akımlarının ortaya çıkış nedenleri akımlarının nedeni 18yüzyıl ise bir aydınlanma çağıdır Rasyonalizm ve naturalizm gibi akımlar ön plana çıkmıştır İnsan beyni abes bir levhadır,önemli olan,eğitimin buna yazdıklarıdırİnsan doğadan iyi olarak kazanç, eğer bozulmuşsa bunun nedeni içinde yaşadığı kültür ve toplumdur Aydınlanma çağı eğitimi kısaca akla yatkın, gerçekçi, çıkarcı ve mesleksel yetiştirme esaslarına dayanmaktadır18yüzyılın son çeyreği ile 19 yüzyılın ilk yarısında Alman herzamanki ve idealistlerinde eğitim,öbür şekilde görülür Kişi maddesel doğa üstünde bağımsızlık kurmalı ve otonom bir kişiliğe erişmelidir Kant’a tarafından kişisel eğitimin amaçları disiplinleştirme ,medenilik ,kültürleştirme ve ahlakileştirmedir 18 yüzyılın ikinci yarısı ile 19yüzyıl , Sanayi Çağı’dırBu çağdaki eğitim akımları Batı ’da ki sanayi devriminin yarattığı toplumsal inşa ve onun sorunlarıyla paralellik gösterir 1840’lı yıllarda ve bilhassa buhar gücünün meslek ortamında kullanılmasıyla başlayan sanayi devrimi yeni bir toplumsal hayat biçimin de beraberinde getirmiştirBuhar gücü ile çalışan lokomotifler ve gemiler ,üretilen ürünlerin yeni dünyalara ulaştırılmasını sağlamıştır Emekçi sınıfının doğuşu, hızlı kentleşme ve makineleşmenin yer aldığı ve sanayi toplumu olarak adlandırılan bu dönemde insanlığın ilgisi sanayi ve makinelere yönelmiştir KLASİZM Edebiyatta eski Yunan ve Roma sanatını temel alan tarihselci yaklaşım ve estetik tutumdur Tekrar doğuş diye adlandırılan Rönesans döneminde gelişmiştir Bu akamın izleri bir önceki dönemde Rebelais ve Montaigne de hatta Aristoteles'tedir Klasizmin temel öğeleri kendi içinde soyluluk, akılcılık, harmoni, açıklık, sınırlılık, evrensellik, idealizm, denge, ölçülülük, alımlılık, görkemliliktir Yani bir eserin alışılmış sayılabilmesi için bu özellikleri barındırması gerekmektedir Özetle alışılmış bir eser, bir üslubun en yetkin ve en ahenkli ifadesini bulduğu eserdir Klasizm temellerini Rönesans aristokrasisinden alır Klasizm bir bakıma aristokrasinin akımıdır ROMANTİZM 18 yüzyılın sonunda ortaya meydana çıkan ve 19 yüzyılın ortalarına dek uzanan akımdır Kendisinden önceki klasizme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır Önce bir önromantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır Bu gelişmelerin en önemlisi, halkın beğenisinin klasizmin görkemli, katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve doğru ve doğal anlatım biçimlerine kaymış olmasıydı Romantizm, klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, rasyonalizm ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir Romantizm, doğduğu çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, us dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe, kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa, yani sınırları zorlayıp geçmeye siklet verir Tarihsel olarak bu dönemde gelişen orta soylu sınıfın, yani burjuvazinin duygu, akıl ve yaşam tarzını ön plana çıkarır Zaten Fransız devrimini hazırlayan görüşlerle aynı temellere sahiptir Soyluların kibar sanat biçimlerini suni ve fazla incelikli bulan bu yeni sınıf, duygusal açıdan kendisine yakın hissettiği daha gerçekçi sanat biçimlerinden yanaydı Böylece romantizm gelişme ve yaygılaşma şansı buldu Ayrı türlerin yan yana olduğunu görüyoruz bu dönemde Güzelçirkin,iyikötü gibi ümit verici ileriye dönük bir girişim laf konusu olmuştur Bilimin etkisi yer yer tarzda etkili olmuştur Ahali arasındaki eşitsizliğin esas sebepleri incelenmiştir Ulusalcılığın benimsendiği bir akımdır Bu dönemde eleştirmenler tiyatro yaşantısından uzak estetik kaygılara sahiptir Alışılmış sanatla romantizm kıyaslandığında iki akıntı ve dönem arasındaki farkı daha iyi anlayabiliyoruz Klasik sanat 17 ve 18 yüzyıllarda baskın olmuş bir sanattır Tiyatronun yardımcı ve zevkli olması ilkesi vardır Anlatım incelikli ve sanatsal olmalıdır Klasikler Shakespeare’i üstün bir dahi olarak takdir edip değerlendirirken eleştirel bir tutumda da bulunmuşlardır Shakaespeare’in üç birilik kuralına uymazlığı,bilgisizliği,mantık hataları yaptığı ve edebe,ahlaka çok yan kalmadığı düşünülerek eleştirilmiştir Klasikçiler doğayı rasyonel bir uyum olarak görürler, ona akılcı yöntemlerle yaklaşırlar Romantikler doğanın esrarengiz bir özü ,organik bir biçimi olduğuna inanırlar ve ülküsel olana dürüst evrimleştiğini iddia ederler Romantikler bu öze akıla yok,esin aracılığıyla ulaşacaklarına inanırlar Dolambaçlı anlatım yolunu benimsemişlerdir Herzamanki düşüncede sanatın tipik ve evrensel gerçeği yansıttığı, romantikteyse asal ve tanrısal gerçeği yansıttığı söylenir Klasik sanat objektif bakarken,romantik sanat öznel bakar Klasikte inandırıcılık önemliyken ,romantikte illüzyon yani yanılsama laf konusudur Klasik sanat akla sağ duyuya yönelmekteyken romantik sanat duygular bu duyguların verdiği coşkulara yönelmektedir Klasik sanat akılcı,ahlakçı,öğretici iken romantik sanatta bütünle anlaşma aklın yalnız yeterli olamayacağı hakimdir Romantizmde tiyatro seyircisi duygulanmalıdır Duygulanma,acı çekme seyirciye şımartma verir ilkesi hakimdir Klasiklerin yanı sıra romantik yazarlar Shakespeare ‘e hayrandırlar Romantik eğilim birey vicdanına ışık tutmuş insanı uygarlaştırmıştır Biçimsel kısıtlamaları aşma ve düş gücüne hür verir Ülkemizde Namık Kemal ‘in Celalleddin Harzemşah adlı oyunu birincil romantik tiyatro oyunumuzdur Romantizmin en kayda değer habercisi Fransız filozof ve yazar Jean Jacques Rousseau'dur Lakin İngiliz yazarlar William Wordsworth ve Samuel Taylor Coleridge'nin 1790 yılında birlikte yayınladığı Lirik Balatlar adlı eser romantizmin bildirgesi sayılır Yeniden İngiltere'de William Blake, Almanya'da Friedrich Hölderlin, Johann Wolfgang von Goethe, Jea Paul, Novalis, Fransa'da Chateaubriand ve Madame de Stael birincil romantizm temsilcileridir Victor Hugo, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny, Nodier, Soumet, Deschamp, Alfred de Musset, büyük romantik yazarlardır GERÇEKÇILIK: Fotoğraf ve heykel sanatlarında,günlük yaşamı ve sorunlarını olduğu gibi ve tamamen biçimlemeyi amaçlayan anlayıştır Bu akımı en iyi şekilde tanımlayan sanatçı Gustave Courbet “Ben hiç melek devlete ait yapmadım,çünkü hiç melek görmedim demiştir Gerçekçilik 19 yy’ın ikinci yarısında çıkmış olan popüler tiyatro ve romantik tiyatroya aleyhinde bir akımdır Nasıl ki romantizm klasizme bir başkaldırı niteliğinde ise realizm yani realizm ise, hem klasizme ayrıca de romantizme bir başkaldırıdır Romantizmin dramatik biçimlere,kalıplara karşı olan tutumu kesinlikle realizmin yolunu açmıştır Bu akıntı 19 yy Avrupası’nda görülen toplumsal,hesaplı değişimlerden oldukça etkilenmiştir Hedef, sanatı herzamanki ve romantik akımların yapaylığından kurtarmak, çağdaş eserler üretmek ve konularını başta yüksek sınıflar ve temalarla ilgili yok, toplumsal sınıflar ve temalar arasından seçmekti Realizmin amacı, günlük yaşamın önyargısız, bilimsel bir tutumla incelenmesi ve bir bilim adamının klinik bulgularına aynı objektif bir manzara açısıyla ortaya konmasıdır Fizik kuralları bundan böyle hakimdir Mesela Darwin’in türlerin kökeni,insan evrimi ,doğal seleksiyom yazarların esin konusu olmuştur Fizyoloji’de Claude Bernard , psikoloji’de Sigmund Freud ad yapmıştır Tiyatro yazarları arasında İbsen, Hauptmann ,George Bernard Shaw ve Çehov’u sayabiliriz Realizmde dramatik olan insanın yaşamını sürdürebilmesi için verdiği savaştır İnsan varlığını sürdürmek ve onurunu gözetmek için çetin bir savaş devretmek zorundadır ve ne değin gözü öyle olursa olsun o savaşa yenik düşecektir Realizmle romantizmde var olan yaşamdan kopukluk,toplumsal sorunlara kayıtsızlık ,hastalıklı duygusallık,yapaylığa karşı çıkılıp;toplumsal sorunlara özellikle eğilerek modern tiyatronun temelleri atılmıştır Endüstrileşmenin ve güçlenen kapitalizmin sonuçlarıyla beslenmiştir Bu dönemde köyden kente göç , sendika ,işçi hakları ,yoksulluk vb gibi insana dair toplumsal sorunlar varken romantizmin deyim uygunsa suyu çıkmıştır İdealist felsefeden materyalist felsefeye geçilmiştir bundan böyle Romantizm düşsel olanı,gerçekçilik ise maddesel olanı tüm gerçekçiliğiyle göstermektedir Keza bu gerçekleri gösterirken realistler tüm acılığıyla çirkinliğiyle göstermekten hiç çekinmemişleridir Gerçekçilikte basit çözümlemelerden kaçınılır ve bir durum her yönü ile tartışılır Tiyatro yazarlarının seyircisinden beklentisi oyundan gerçekmiş gibi etkilenmesi bunu yaparken de bir oyun izlediğinin bilincine varmasıdır Sahnede illüzyon önemli bir yer taşımaktadır Seyirci gördüklerine inanmazsa olayı bilimsel olarak alamaz Bu dönemin kendi uygulamalarıyla realist tiyatronun kuramını yaratan Sranislavsky her şeyden önce suni oyunculuğa,tiyatrosallığa dış kalıpların ezberlenerek yinelenmesine karşıdır Çağdaş tiyatro bize ne kazandırmalıdır? Stanislavsky’e kadar yaşamın yalnızca yansıması verilmemeli;korkunç,kuytu bir gerilim içinde yaşamda var olan her şey yansıtmalı;güya günlük yaşammışçasına yalın ama fiilen bütün coşkuların soyutlaştırıldığı ve canlı tutulduğu belli ,aydınlatılmış imgelerle canlandırılmalıdır Bilinçaltı yaratıcılığını harekete geçirmek için sihirli eğer formülü geliştirmiştir Çok manâlı olan bir nokta var oysa “ deneme yanılma yöntemi ile geliştirilen bu sihirli eğer çalışmasında oyuncu kendi iç gerçeği ile dış hareket arasındaki bağıntıyı önce kendinde inceliyor sonra canlandırdığı oyun kişisinde görmeye çalışır Araştırmalar esnasında fikir kurnaz! Banal jurnal bir olayı sahnede gerçekleştirmek: Othello’nun kendini öldürdüğü hançerin kartondan olması önemli değil;kendisini öldürmeye iten duyguları haklı gösterebilmesi önemlidir Doğru dışa aksiyon söz konusudur İnanç gerçeklikten ayrılamaz Bu akımın iki güçlü temsilcisi Gustave Flaubert'in Madame Bovary adlı romanı ile Emile Zola'nın Nana adlı romanında cinsellik ve zor edebi bir mikroskop aşağı incelenerek olanca çıplaklığıyla ortaya konulmuştur Gerçekçilik felsefesinin aşağıda güçlü bir felsefi belirlenimcilik yatar Fransız edebiyatında Flaubert, Zola'nın yanısıra Honore de Balzac, Stendhal, Rusya'da Lev Tolstoy, İvan Turgenyev, Fyodor Dostoyevski, İngiltere'de Charles Dickens ve Anthony Trollope, Amerika'da Theodore Dreiser, İrlanda'da James Joyce realizmin manâlı temsilcileridir Gerçekçilik, 20 yüzyıl romanının gelişimini de önemli ölçüde etkilemiştir PARNASİZM Klasizm, romantizm ve realizmin bütününe tepkili bir akımdır Esas kuralı sanat sanat içindirdiye özetlenebilir Gerçekten realizmin katı toplumculuğu ve gerçekçiliğine bir karşısında çıkıştır Daha çok şiirde kendini gösterir Sanatsal biçim ve sanatsal içerik kaygısı ön plandadır Ölçülü ve nesnel bir anlatım, teknik mükemmellik ve belirlenmiş betimlemeler kullanılır Parnas şiir için biçimciliği amaçlayanşiir tanımı da kullanılabilir Parnasizm, bir yönüyle kendisinden sonraki doğalcılığa da kaynaklık yapmıştır Zengin bir dil, varlıklı bir biçim, zengin ve yoğun bir duygusallık işlenir 1830'lu yıllarda ortaya çıkmıştır Theophile Gautier'in şiirlerini, Theodore de Banville, Leconte de Lisle izlemiştir Parnasizm, edebiyat tarihinde Leconte de Lisle ile özdeşleştirilir Adarını Louis Xavier de Richard ile Catulle Mendes'in hazırlayıp Alphonse Lemerre'in bastığı Le Parnasse Contemporain (Modern Parnasçılık) adlı eserden almıştır DOĞALCILIK 19 asır sonu ve 20 yüzyıl başında etkin olmuştur Doğa bilimlerinin, özellikle de Darwinci doğa anlayışının prensip ve yöntemlerinin edebiyata uyarlanmasıyla gelişmiştir Edebiyatta gerçekçilik geleneğini daha da ileri götüren doğalcılar, gerçekleri ahlaksal yargılardan, seçici bir bakıştan uzaktan bir anlatımla ve bütün bir fedâkarca anlatmayı amaçlar Doğalcılık, bilimsel belirlenimciliği benimsemesiyle gerçekçilikten ayrılır Doğalcı yazarlar, insanı ahlaksal ve akılsal nitelikleriyle değil, rastlantısal ve fizyolojik özellileriyle ele alır Doğalcı yaklaşıma göre, çevrenin ve kalıtımın ürünü olan bireyler, dıştan gelen toplumsal ve hesaplı baskılar aşağı ezilir, içten zinde içgüdüsel dürtülerle davranırlar Yazgılarını belirleyebilme gücünden yoksun oldukları için yaptıklarından sorumluluk sahibi değillerdir Doğalcılığın kuramsal temelini Hippolyte Taine'in Historei de la Litterature Anglaise (İngiliz edebiyatı tarihi) adlı eseri oluşturur Ilk doğalcı roman Goncourt kardeşlerin bi hizmetçi kızın yaşamını inceleyen Germinie Lacarteux adlı yapıtıdır Ama Emile Zola'nın Le Roman Experimental (Denek Roman) adlı eseri akımın edebi bildirgesi sayılır Zola'nın yanısıra Guy de Maupassant, J K Huysmans , Leon Hennique, Henry Ceard, Paul Alexis, Alphonse Daudet doğalcı yapıda eserler veren yazarlardır SEMBOLİZM 19 yüzyılın sonlarında Fransa'da ortaya çıkmış ve 20 asır edebiyatını manâlı ölçüde etkilemiştir Bireyin şehvetli yaşantısını dolaysız bir anlatım yerine simgelerle yüklü ve örtük bir dille anlatmayı amaçlar Simgecilik, geleneksel Fransız şiirini hem teknik hem de tema açısından belirleyen katı kurallara bir tepki olarak başladı Simgeciler, şiiri açıklayıcı işlevinden ve kalıplaşmış bir hitabetten kurtarmayı, insanın yaşantısındaki anlık ve geçici duyguları betimlemeyi amaçladı Simgeciler, dile getirilmesi zorlama algılama ve izlenimleri canlandırmaya, şairin ruhsal durumunu ve gerçekliğin belirsiz ve karışık birliğini dolaylı biçimde yansıtacak serbest ve kişisel eğretileme ve imgeler yoluyla varoluşun gizemini aktarmaya çalıştılar Simgeci şiirin esas temsilcileri Charles Baudelaire 'nin şiir ve görüşlerinden fazlaca etkilenen Fransız Stephane Mallarme, Paul Verlaine, Arthur Rimbaud'dur Diğer temsilcileri ise Jules Laforgue Henry de Regnier, Rene Ghil, Gustave Kahn, Belçikalı Emile Verhaeren, ABD'li Stuart Merrill, Francis Viele Griffin'dir IDEALLEŞTIRME Dünyayı ve varoluşu bilinç ve düşünceye öncelik vererek yorumlama öğretisinin temel olduğu felsefi akımın edebiyattaki uzantısıdır İdealist felsefenin tüm özellikleri edebi eserlerde yer alır 20 yüzyılın başlarında ortaya çıkmıştır Bireyci dünya görüşü ve simgecilik akımına bir tepki olarak doğmuştur Çağcıl yaşamın bundan böyle makineleşen toplumları ve alabildiğine serpilip büyüyen kentleriyle bireyi topluluk içinde yaşamaya zorladığını vurgulayan idealizm, bir arada yaşamanın yarattığı müşterek kanı ve duyguları dile getirmeyi amaçlamaktadır Kalabalık bilincini ve bu bilince tarafından bireyin varoluşunu, yaşamı belirsiz bir şekilde yönlendiren kimi tinsel gerçekleri betimlemeyi ön planda miktar En büyük temsilcisi Fransız yazar Jules Romains'tir Bu akımın temelleri Romains'le Chenneviere'nin yazdığı Petit Traite de Versification (Şiir üzerine ufak analiz) ve Georges Duhamel'le Charles Vildrac'ın kaleme aldığı Notes su la technique poetique (Şiir tekniği üstüne notlar) adlı eserlerde ortaya konulmuştur GELECEKÇİLİK 20 yüzyılın başlarında İtalya'da ortaya çıkmıştır Edebiyatta devrim ve dinamizmi vurgulayan akım olarak değerlendirilir İtalyan şair, romancı, oyun yazarı ve yayın yönetmeni Filippo Tommaso Marinetti'nin 1909'de Paris'te Le Figaro gazetesinde yayınladığı duyuru ile ortaya çıktı Bildiride, Bizler müzeleri, kütüphaneleri yerle bir edip ahlakçılık, feminizm ve tüm faydacı korkaklıklarla savaşacağız deniyordu Bu geçmişin tamamiyle reddi demekti Aynı bildiride, Biz dünyadaki sahiden sağlıklı tek şeyi, yani savaşcı ve ölüme götüren güzel düşünceleri yüceltiyoruzsözleri, siyasal alanda o dönemde gelişen faşizm'den yanlamasına bir tavrın da açık göstergesiydi Gelecekçiliğin kurucusu Marinette Avrupa'dan çoğu yazarı etkilerdi Rusya'da Velemir Hlebinikov ve Mayakovski gelecekçiliğe yöneldi Rus gelecekçiler kendi bildirgelerini yayınladı Puşkin, Tolstoy, Dostoyevski reddedildi Şiirde sokak dilinin kullanılması istendi 1917 Ekim devriminden sonradan da gelecekçi akıntı güçlendi Mayakovski'nin ölümüne değin etkisini sürdürdü İtalya'daki gelecekçiler birincil şiir antolojisini 1912'de yayınladı İtalya'nın 1 Dünya Savaşı'na girmesini ve Mussolini'yi savunuyorlardı Onunla birlikte hapsedildiler Gelecekçilik faşizm ile özdeşleşti Ve 1920'lerin ortalarına doğru etkisini yitirdi Eserlerinde mantıklı cümleler kurmayı reddeden gelecekçilerin parolası, sozcüklere serbesttü Ezra Pound, D H Lawrence ve Giovanni Papini bu akımdan etkilenin yazan olarak sayılabilir DADAİZM Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Tristan Tzara, Marcel Janco ve Emmy Hennings'in arasında bulunduğu bir grup genç ressam ve savaş karşıtı 1916 yılında Zürih'te Hugo Ball'in açtığı cafe'de toplandı Fransızca'da oyuncak tahta beygir anlamına gelen Dadaakımın ismi olarak seçildi Bildirisi de burada açıklandı Bu akıntı, dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve kesintisiz olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan etkilenir 1 Dünya Savaşı'nın arkasından gelen boğuntu ve dengesizliğin akımıdır Kamuoyunu şaşkınlığa devirmek ve sarsmak istiyorlardı Yapıtlarında alışık estetikçiliğe karşısında çıkıyor, kent soylu değerlerinin tiksinçliğini vurguluyorlardı Toplumda resmileşmiş amaç ve uyum kavramlarına karşısında çıkarak dil ve biçimde yeni deneylere giriştiler Çıkardıkları çok sayıda derginin içinde en önemlisi 19191924 aralarında yayınlanan ve Andre Breton, Louis Aragon, Philippe Soupauld, Paul Eluard ve Georges RibemontDessaignes'in yazılarının yer aldığı Litterature'dü Dadacılık 1922 ardından etkinliğini yitirmeye başladı Dadacılar gerçeküstücülüğe yöneldi VAROLUŞÇULUK Yirminci yüzyılın ilk yarısının sonlarına içten Fransa'da ortaya çıktı Ilk Olarak bir felsefi akımdır En manâlı temsilcileri Martin Heidegger, Karl Jaspers, JeanPaul Sartre, Gabriel Marcel ve Maurice MerleauPonty olmuştur Felsefi bakımdan temelleri ise bunlardan önce Nietzsche, Kierkegaard, ve Husserl gibi düşünürler kadar atılmıştır Varoluşçuluk 4 temel fikri savunur: 1) Varoluş defalarca tek ve bireyseldir Bu görüntü bilinç, tin, düşünce ve düşünceye öncelik veren idealizm biçimlerinin karşıtıdır 2) Varoluş, öncelikle varoluş sorununu içinde taşır ve dolayısıyla varlık'ın anlamının araştırılmasını da içerir 3) Varoluş insanın içinden bir tanesini seçebileceği bir olanaklar bütünüdür Bu görüşher türlü gerekirciliğin karşıtıdır 4) İnsanın önündeki olanaklar bütünü öteki insanlarla ve nesnelerle ilişkilerinden oluştuğundan varoluş tekrar tekrar bir dünyada var olmadır Bir başka deyişle insan daima seçimini sınırlayan ve koşullandıran somut tarihsel bir şart içindedir Varoluşçuluğun etkileri modern kültürün çeşitli alanlarında görüldü Kierkegaard'ı izleyen Franz Kafka, Das Schools, Şato, Der Prozess, Dava adlı eserlerinde insanın varoluşunu bir türlü ulaşamadığı kararlı, güvenli ve parlak bir hakikat arayışı olarak betimledi Modern varoluşçuluğun eşsiz temaları, Sartre'ın oyunları ve romanlarında, Simone de Beauvoir'in yapıtlarında, Albert Camus'nün roman ve oyunlarında, bilhassa de L'Homme revolte (Başkaldıran İnsan) adlı denemesinde işlendi Batı tiyatrosu bugün de genel olarak Stanislavski'nin sahne düzeni ve oyunculuk anlayışına dayalı bir gerçekciliği sürdürmekle birlikte, 20 yüzyılın ilk yarısında ekspresyonizm, gelecekçilik ve Bertolt Brecht'in destansı tiyatrosu gibi realizm karşıtı akımlar da etkin oldu Bu akımların hepsi ayrı amaçlar ve yöntemlerle de olsa, sanatın gerçeği yansıttığı düşüncesine karşısında çıktılar; tabiilik yanılsamasını kırarak sanatın doğal değil üretilmiş bir şey olduğunu savundular Geliştirdikleri deneyde kullanılan teknikler tiyatroyu bir zaman geçirme ve eğlenme aracı olmaktan çıkardığı için de birçok zaman seyirci çekemedi, hatta skandallara yol açtı Bu yeni akımların bir başka özelliği de, oyun yazarları kadar sahne tasarımcıları ve yönetmenlerin de öne çıkması, kuramcı kimliğini kazanmalarıydı  
 
Üst Alt