Gunler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak uzre
Kapım ardına kadar acık bekledi seni
Niye boyle gec kaldın?
Soframda yeşil biber, tuz, ekmek
Testimde sana sakladığım şarabı
ictim yarıya kadar bir başıma
seni bekleyerek
Niye boyle gec kaldın?
CENAZE MERASİMİM
Bizim avludan mı kalkacak cenazem?
Nasıl indireceksiniz beni ucuncu kattan?
Asansore sığmaz tabut,
merenler daracık
Belki avluda dizboyu guneş ve guvercinler olacak,
belki kar yağacak cocuk cığlıklarıyla dolu,
belki ıslak asfaltıyla yağmur
Ve avluda cop bidonları duracak her zamanki gibi
PENCERELER
Sabaha karşı mıydı bilmiyorum
yoksa akşamustu muydu
belkide gece yarısı
bilmiyorum
girdi odama pencereler
perdeli perdesiz
ben basma perdeleri severim
ama tul perdeler de vardı
kara ustorlar da
ustorları cekip cekip bırakıyordum
bir daha inmez oldu kimisi
kimisi bir daha cıkamadı yukarı
ve camları kırık pencereler
elimi kestim
kimi camsızdı busbutun
camsız pencereler icime dokunur
camsız gozlukler gibi
Pencereler
yağmur yağıyordu camlarınıza
kızıl sacları kederli uzun
ben alt dudağımda cıgaram
turku soyluyordum icimden
yağmur sesini kendi sesimden cok severim
Pencereler
beşinci katta guneşli boşluğunuzda bir deniz
bir deniz mavi yuzuk taşından
serce parmağıma gecirdim usulcacık
uc kere optum ağlayarak
opup alnıma koydum uc kere
Pencereler
cıktım kırmızı velenseli yataktan
cocuk burnumu dayadım terli camına pencerenin
oda sıcaktı ve genc anamın kokusu vardı odada
dışarda kar yağıyordu
ben kızamık cıkarıyordum
Pencereler
sabaha karşı mıydı bilmiyorum
belki de gece yarısı
bilmiyorum
odamın icindeydi yıldızlar
ve gece kelebekleri gibi
cırpınıyorlardı camlarınızda
ben onlara dokunmaktan cekinerek
actım sizi pencereler
salıverdim yıldızları geceye
aydınlık sınırsız hur geceye
yapma ayların gectiği geceye
kurtlar duruyor ayın altında
hasta ac kurtlar
kurtlar duruyor onunde pencerenin
kadife perdeleri kapasam da sımsıkı
ordadırlar bilirim
gozetliyorlar beni
Pencereler
duştum bir pencereden
bir guzele bakarken
dunya halime guldu
guzel donup bakmadı
belki farkında değildi
Pencereler
pencereler
kırk evin penceresi odama girdi
ben oturdum birinin icine
sarkıttım ayaklarımı bulutlara
bahtiyarım
diyebilirdim belki
Ceviz Ağacı
Başım kopuk kopuk bulut, icim dışım deniz,
Ben bir ceviz ağacıyım Gulhane Parkı'nda,
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım Gulhane Parkı'nda
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
Koparıver, gozlerinin, gulum, yaşını sil
Yapraklarım ellerimdir, tam yuz bin elim var
Yuz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a
Yapraklarım gozlerimdir, şaşarak bakarım
Yuz bin gozle seyrederim seni, İstanbul'u
Yuz bin yurek gibi carpar, carpar yapraklarım
Ben bir ceviz ağacıyım Gulhane Parkı'nda
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında
Davet
Dortnala gelip Uzak Asya'dan
Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim!
Bilekler kan icinde, dişler kenetli
ayaklar cıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim!
Kapansın el kapıları bir daha acılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim!
Yaşamak bir ağac gibi tek ve hur
Ve bir orman gibi kardeşcesine
Bu hasret bizim!
CEKİLMEZ BİR ADAM
Cekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Bir bakıyorsun ki ana avrat sover gibi
Azgın bir hayvan dover gibi
O gun calışıyorum
Sonra birde bakıyorsun ki
Ağzımda sonuk bir cigara gibi tembel bir turku
Sabahtan akşama kadar sırt ustu yatıyorum ertesi gun
Ve beni cileden cıkarıyor busbutun
Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet
Cekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Yine her seferki gibi haksızım
Sebep yok olması da imkansız
Bu yaptığım iş ayıp rezalet
Fakat elimde değil
Seni kıskanıyorum