iltasyazilim
Yeni Üye
Abdullah Bin Mübarek Kimdir,
Abdullah Bin Mübarek Hayatı,
Abdullah Bin Mübarek Hakkında Bilgi
Abdullah Bin Mübarek :Tebei tâbiînin büyüklerindendir Belli Başlı ismi Abdullah ibni Mübârek bin Vâdıh Hanzalî Temîmî; künyesi, Ebû Abdurrahmân'dır Abdullah Bin Mübarek Türk asıllıdır
Hadîs, fıkıh âlimi, mücâhid ve zâhid idi Tâbiînin, Peygamberimizi sallallahü aleyhi ve sellem görenlerin sohbetinde yetişti Din düşmanları ile muhârebelerde bulundu Dünyâya ve dünyâlığa talep etmezdi Emevî halîfelerinden Hişâm bin Abdülmelik devrinde 736 (H118) yılında Merv'de doğdu Abdullah Bin Kutsal 797 (H181) senesi bir gazâ dönüşü, Bağdâd yakınlarındaki Hît adlı yerde vefât etti
Abdullah Bin Kutsal Birincil tahsîlini, Merv'de yaptı, tahsîl için Bağdâd, Basra, Hicaz, Yemen, Darı, Şam gibi ilim merkezlerine gitti Bağdâd'da büyük âlimler ve evliyâ ile görüştü Onların ders ve sohbetlerinden faydalandı Hammâd bin Zeyd, Evzâî, Süfyânı Sevrî, Süfyân bin Uyeyne, Mâlik bin Enes gibi âlimlerden hadîsi şerîf okudu Dört bin kişiden hadîsi şerîf dinledi Bunlardan yalnız birinden hadîsi şerîf rivâyet etti Kendisinden de büyük âlimler rivâyette bulundular Hocalarının önde gelenleri arasında İmâmı A'zam Ebû Hanîfe rahmetullahi aleyh de vardı Fıkıh ilmini ondan öğrendi İmâmı A'zam vefât edince, İmâmı Mâlik'in derslerine devam etti ve ilimde yüksek bir dereceye ulaştı
İlim tahsîlinden daha sonra baştan Merv'e döndü İlmi, edebi fazla olup, az konuşmak âdeti idi Geceleri ibâdet ile geçirirdi Sözü senetti Emânete böylece riâyet ederdi Şam'da birinden aldığı kalemi unutup veremeden Merv'e gelmişti Kalemi sâhibine belirlemek için Merv'den baştan Şam'a gitti Eshâbı kirâm (radıyallahü anhüm) ile onları gören Tâbiînin hâllerini anlatan eserleri okurken çok ağlar kendinden geçerdi Peygamber efendimizi sallallahü aleyhi ve sellem görüp sohbetlerinde bulunma şerefine kavuştukları için Eshâbı kirâmın üstünlüğünü anlatır ve:
Muâviye'nin radıyallahü anh, Resûlullah'ın yanına bu arada, bindiği atın burnuna giren toz, Ömer bin Abdülazîz'den bin defâ üstündürbuyururdu
Abdullah Bin Kutsal Merv'de bir yıl ticâretle uğraşır, kazancının hepsini fakirlere dağıtırdı İkinci yıl İslâmiyet'i yaymak için cihâda, düşmanla harbe giderdi O, medresede müderris, hoca; câmide vâiz, şehirde tüccâr; harbde büyük bir kahramandı Kılıç ve kalem sâhibi idi Kalemiyle cihâda dâir eser yazdı, kılıcıyla da dillere destan olan kahramanlıklar gösterdi
Abdullah Bin Mübarek Abbâsîler devrinde Bizanslılarla yapılan harplerden birine katılmıştı Abbâsî ordusu sessiz, sâkin ve parlak bir gecede Tarsus'un kuzeyinde karargâh kurmuştu Tarsus'un sırtlarında İslâm ve Bizans orduları görünüyordu İki taraf da kendilerini kuvvetli kullanmak için alevleri göklere yükselen ateşler yakmışlardı Bu ateş ocaklarından birinin etrafında tepeden tırnağa silâhlı askerler hilâl biçiminde oturmuşlar, ortalarında ise ince yapılı, nûrânî yüzlü bir zat onlara ders anlatıyordu Kimse vaktin nasıl geçtiğinin farkına varmamıştı Sözü kesip, duâsını yapınca istirahate çekildiler
Sabahtan namazı kılındıktan sonradan, harp hazırlıkları başladı İki ordu karşısında karşıya geldi Bizans ordusundan iri yapılı, kendisi ve atı zırhlara bürünmüş biri kılıç sallayarak ortaya çıktı Döğüşmek için müslümanlardan er istedi Müslüman saflarından bir kahraman onun karşısına çıktı Ama, şehîd düştü Bu hâl müslümanların gayretine dokundu, ikinci bir yiğit daha çıktı O da şehîd oldu Sonradan birkaç er daha şehîdlik şerbetini içti Rum ordusunda sevinç çığlıkları yükselirken, müslüman ordusunda tekbir ve Allah Allah sesleri ortalığı çınlatıyordu Bu sırada müslüman askerlerin arasından, atının üstünde heybetli birinin meydana çıktığı görüldü Tamâmen zırhlara bürünmüştü Lakin kimse tanımıyordu Rum'un aleyhinde dimdik durdu Herkes son derece heyecanlı idiÇarpışma başladığı gibi, çevik bir hareketle kılıcını Rum'un göğsüne sapladı Müslüman saflarında tekbîr sadâları yükseliyordu Rum tarafı ise şaşkına döndü İkinci meydana çıkan er de birincinin âkibetine uğradı Daha Sonra birkaç kişiyi daha öldürdü Müslümanlar son derece sevinçliydi Müslüman er yerine dönünce bu kahramanın Abdullah bin Mübârek hazretleri olduğunu görüp şaşkınlık ettiler
Abdullah Bin Mübarek Pekçok kez hacca gitti
Bir yıl hacdan sonradan rüyâsında gökten inen iki melekten birinin diğerine; Bu sene kaç kişi hacca geldi?dediğini duydu Öbür melek; Altı yüz bin kişidedi Peki kaç kişinin haccı kabûl edildi?O da; Bunlardan hiç birinin haccı kabûl edilmedidiye cevap verdi
Abdullah bin Mübârek buyurdu oysa:
Bunu işitince üzerime büyük bir sıkıntı çöktü Dedim ki:
Bunca insan, bunca zahmet ve meşakkate katlanıp dünyânın her kadar hacca geldiler Çöller aşarak baskı şartlarda büyük sıkıntılara katlandılar Bütün bu emekler nafile mı gidecek?
Bunun üzerine o melek; Şam'da kundura tâmir eden Ali bin Muvaffak adında biri vardır O, hacca gitmeye niyet etmişti, ama gidemedi Lâkin haccı kabûl edildi Altı yüz bin hacıyı ona bağışladılar da hepsinin haccı kabûl edildidedi
Abdullah Bin Mübarek Anlatıyor
Abdullah bin Mübârek şöyle anlatıyor:
Bunu işitince uykudan uyandım ve; Gidip o zâtı ziyâret etmeliyim!dedim Arkadaşlarımdan ayrılıp, Şam kâfilesine katıldım Şam'a gidince, o zâtın evini araştırıp buldum Kapıyı çaldım Bir kimse kapıya çıktı Adını sordum Ali bin Muvaffakdedi İsmimi sordu Abdullah bin Mübârekdeyince, feryâd edip kendinden geçti Ayılınca, gördüğüm rüyâyı kendisine anlattım Haccının kabûl edildiğini ve kendi haccı ile berâber altı yüz bin kişinin ibâdetinin kabûl edildiğini de haber vererek; Bana nasıl bahtı açık bir amel işlediğini anlatdedim O da anlattı:
Ben ayakkabı tâmircisiyim Otuz seneden beri hacca gitmeyi istek ederdim Bu işimden, otuz senede üç yüz dirhem gümüş biriktirdim Bu sene hacca gidecektim Hanımım hâmileydi Komşu evden burnuna yemek kokusu gelince; komşudan yemek istememi söyledi Gidip, onun arzusunu bildirdim Komşum ağlayarak şöyle dedi: Ey Ali bin Muvaffak, bizim bu yemeğimiz size helâl değildir Çünkü üç gündür, çocuklarım bir şey yememişlerdir Tüm Şam şehrinde hiç bir iş bulamadım Kimse bana iş vermedi Ölü bir hayvan gördüm Zarûret mikdârınca ondan bir parça kesip getirdim Çocuklara yemek pişiriyorum Size helâl olmaz
Bunu duyunca içime bir acı düştü Hac için biriktirdiğim gümüşleri getirip verdim ve; Bunu çocuklarına nafaka yap, haccımız bu olsun!dedim Abdullah bin Mübârek bunun üstüne; Allahü teâlâ, içten rüyâ gösterdibuyurdu
Abdullah bin Mübârek hazretleri fazla mütevâziydi Içten ve hoş sözü, bir çobandan bile duysa kıymet verirdi
Eli Açık idi Arkadaşlarına ve muhtaçlara para vererek yardımlarına koşardı Süfyânı Sevrî, Süfyân bin Uyeyne, Fudayl bin İyâd, İbni Semmâk, Mesrûk gibi zâtlara çok ihsânı vardı
Bir yıl hacca bu arada bir çöplüğün yanından geçiyorlardı Orada yerden ölü kuşu alan bir kızcağız fark etti Ona hâlini sordu O da; Benden başka bundan başka kardeşim var Yoksuluz, bir şeyimiz değil Üç gündür açız Biz zengindik Babamızın malı vardı Zulm ve haksızlıkla malını alıp öldürdüler Gördüğünüz gibi muhtaç hâle düştükdedi Gözleri yaşaran Abdullah bin Mübârek hazretleri yandaki bin altından 40'ını memlekete dönmek için ayırdı, kalanının o kızcağızın âilesine verilmesini emrederek; Geri dönüyoruz bu seneki haccımız bu olsunbuyurup, geri döndü
Abdullah bin Mübârek misâfirperverdi Canının istediği bir şeyi misafirsiz yemezdi Sebebini sorduklarında; Kıyâmet günü misafir ile yenenden sual olunmayacağını duydum da ondandiye cevap verirdi Onun fazla ikrâmda bulunduğunu gören birisi; Malınız azalıyor, misâfire ikrâm işini birazcık azaltsanız?dediğinde; Mülk azalıyorsa, ömür de bitiyorbuyurdu
İnsanların iyiliğini isterdi Yanında çoğu kez gelen kötü huylu bir kimse birgün ondan ayrıldı, gelmez oldu Bunun ayrılmasına çok üzüldü; Neden üzülüyorsun?dediklerinde; O zavallı gitti O fena huylar kendinden ayrılmadı Onun haline üzülüyorum Bizim yanımızda bir müddet daha kalsaydı ahlâkı düzelebilirdidedi
Gördüklerinden ibret alırdı Soğuk bir kış günü Nişâbur pazarında bu vesileyle, sırtında yalnız bir gömleği olduğu için üşüyüp titreyen bir köleye rastladı Ona; Efendine söylesen de sana bir palto alsa olmaz mı?dedi Esir; Efendime ne söyleyebilirim oysa, o hâlimi görüyor ve biliyordeyince, Abdullah bin Mübârek hazretleri feryâd edip yere düştü Kendine geldiğinde; Sabrı ve kanâatı bu köleden öğreninizbuyurdu
Firâset sâhibiydi Söylenen sözlerin inceliğine hemen vâkıf olurdu Sehl bin Ali bin Abdullah Mervezî, Abdullah bin Mübârek'in derslerine devâm ederdi Bir gün; Bundan Böyle senin dersine gelmeyeceğim Çünkü, bugün gelirken, senin kızların dama çıkmış, beni çağırıyorlardı Benim Sehl'im, benim Sehl'im diyorlardı Bunların terbiyesini vermiyor musun?dedi Abdullah bin Mübârek, o gece talebesini toplayıp; Sehl'in cenâze namazına gidelimdedi Gidip, vefât etmiş buldular Vefâtını nereden anladın?dediklerinde; Benim hiç câriyem değil O gördükleri Cennet hûrîleri idi Onu Cennet'e çağırıyorlardıdedi
Din gayreti çoktu Allahü teâlâdan başkasına ibâdet edilmesine hiç tahammülü yoktu Kendisi şöyle anlatır: Bir ateşperest ile çalışıyorduk Namaz vakti gelince ondan, namaz kılarken, bana zarar vermeyeceğine dâir laf aldım Bunun üstüne namaz vaktinde rahatça bir namaz kıldım Sonra ateşperest şahsın ibâdet zamânı geldi Derhal sıra bende, ben ibâdet ederken, sen de hasar vermeyeceğine dâir laf ver deyince, rahatça ibadet edebileceğini bildirdim
Ama ateşperest ateşe tapmak üzere secdeye varınca, sözümde duramadım ve üzerine atıldım O anda; Laf verdiğin vakit ahdini yerine getir!diye bir ses duydum ve derhal geri çekildim Ateşperest ibâdetini bitirince; Evvelâ hücûm ettin Sonradan niye vazgeçtin?diye sordu Ben Allah'tan başkasına secde ettiğin vakit, dayanamadım, üzerine atıldım Seni öldürmek istiyordum Fakat bütün o anda; Laf verdiğin zaman, ahdini yerine getir!diyen bir ses, beni bu işten alıkoydudedim Bunun üzerine ateşperest; Rab, senin rabbindir! Kendi düşmanı için, dostunu bile azarlıyor! İşte huzûrunda müslüman oluyorumdiyerek Sözcüki şehâdet getirdi
Abdullah bin Mübârek hazretleri duâsı makbûl olanlardandı Muhtâc olanlar, ondan duâ isterlerdi Bir gün bir âmâ gelip; Bana duâ buyurun da, Allahü teâlâ gözlerime görme kuvveti versin!dedi Bunun üstüne Allahü teâlâya yalvarıp duâ eyleyince hemencecik gözleri görmeye başladı
Her işi ilmine uygundu Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem ilmine tam vâristi Sünnete uyar, bid'atten ve bid'at ehlinden dehşet ederdi Böyle kimselerle oturmadığı gibi, oturanları da men ederdi Zararını anlatır ve münâfıklık alâmetlerinden olduğunu söylerdi
Horasan âlimlerinden Abdullah bin Ömer Serahbî şöyle buyurdu: Bir keresinde bid'at ehliyle oturup yemek yedim Abdullah bin Mübârek bundan haberdâr olunca, bana; Seninle otuz gün konuşmayacağımdedi ve böylece yaptı
Başkasında gördüğü bir kusuru münâsib bir lisanla anlatmaya çalışırdı Huzûrunda birisi aksırdı ve Elhamdülillahdemeyi unuttu O kimseye, suâl sorar bir edâ ile; Aksıranın ne demesi îcâb eder efendim?dedi O cevâben; Elhamdülillahdeyince, Abdullah bin Mübârek de; Yerhamükellahbuyurdu Bu rivâyeti bildiren Muhammed bin Cemîl; Bu edebli hareket bizi şaşırttı Bu edebe hayrân oldukdemektedir
Buyururdu ki:
Biz çok ilimden ziyâde az da olsa edebe muhtâcız
Âlimler edeb hakkında çok şeyler söylediler Bize tarafından edeb, insanın kendini tanımasıdır
Âlimleri hafife alanların âhireti, ümerâyı hafife alanların dünyâsı, dostlarını hafife alanların mürüvveti yıkılır
Kalbinde Allah korkusu çok eksik olan, dünyâ sevgisi yer alan, haramlardan sakınmayan, âlim olduğunu söylerse şaşılır
Sâlih kimselerden olmadığım hâlde, sâlihleri severim Fena kimselerden daha aşağı olduğum halde, kötüleri sevmem
Eğer gıybet etseydim, anamı, babamı gıybet ederdim Çünkü sevâblarımın onlara verilmesi daha şanslı olur
Müstehabları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz Sünnetleri yapmakta gevşek yararlanmak, farzların yapılmasını zorlaştırır Farzlarda gevşek davranan da mârifete, Allahü teâlânın rızâsına kavuşamaz
Birisine; Allahü teâlâyı murâkabe et!dedi O birey; Bu nasıl olur?deyince; Allahü teâlâyı görür gibi olbuyurdu
İnsan; nefs, iblis, münâfık gibi üç düşmanla karşı karşıyadır ve bunlardan kurtulmak fazla güçtür
Çalışıp kazanma zahmeti çekmemiş kimsede hayır yoktur
İlmin evveli amaç, sonradan anlayışlı olmak, sonra yerine getirmek, sonra muhâfaza, sonradan da yaymaktır
Nefsini bilen Rabbini bilirhadîsi şerîfinin sırrına eren, nefsini sokakta gördüğü köpekten altında bilir
Nice minik amel, niyetle büyür, nice büyük amel ise niyetle küçülür
Kim ilmi ararsa öğrenir İlmi öğrenen, günah işlemekten korkar Günahtan korkan ondan kaçar Ondan kaçan ise kıyâmet günü hesaptan kurtulur
Değişken bir kuruşu geri vermeyi, binlerce lira sadaka dağıtmaktan daha pozitif severim
Din kardeşimin bir ihtiyâcını görmem, bir sene nâfile ibâdet etmemden daha önemlidir
İnsanların en alçağı kimdir?diye sorulunca; Din kisvesi aşağıda dünyâ menfaati sağlayandırbuyurdu
İlimde pintilik yapan kişiye Allahü teâlâ üç belâ verir: Ya ölür, ilmi gider Yâhud unutur ya da kendine ilmi unutturacak kimse ile dostluk kurar, öylece ilmi gider
Ben, peygamberlikten sonradan ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum Âlimlerden biri, bir ihtiyaçla karşılaşınca, onun ile meşgûl olur, okuyamaz Onun ihtiyâcını giderip, okumasını temin etmek daha makbûldür
İnsandaki en üstün haslet hangisidir?diye sorulunca; Kâmil zihinbuyurdu Eğer o yahut?dediler Hoş edebdirbuyurdu O da yahut?dediler Kendisiyle istişâre edilecek şefkatli bir kardeşbuyurdu O da yoksa?Devamlı sükûtbuyurdu O da bulunmazsa?dediklerinde; Vefat Etmekbuyurdu
Şu dört tümce, dört bin hadîsi şerîften seçilmiştir; kadına güvenme, mala kandırma, mîdeni fazlaca doldurma, işine yarıyacak kadar ilim öğren
Bir âlimin sakınması gereken en kayda değer husus; Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden uzak durması ve dünyâya gönül bağlamamasıdır
Dünyâ sevgisi ve günahların istilâ ettikleri kalpten nasıl hayır beklenir
Allahü teâlâya isyân ederken, O'nu sevdiğini açıklarsın Bu ise kıyasta acâibdir Eğer sevgin dürüst olsaydı, O'na itâat ederdin; çünkü seven, sevdiğine itâat eder
Güzel ahlâkı, bir cümlede hülâsa eder misin?diye sorduklarında; Kızmamaktırbuyurdu
Abdullah bin Mübârek vefâtı yaklaştığı vakit tüm malını fakirlere verdi Hizmetinde bulunan bir talebesi; Efendim, mâlûmunuz üç çocuğunuz var Onlara mîras bırakmayacak mısınız?deyince:
Onları Allahü teâlâya emânet ediyorum O, en iyi vekildir Eğer çocuklarım, sâlih olursa, cenâbı Hak, hiç ummadıkları yerden rızıklandırır Yok, fâsık olurlarsa, malımın fena insanlara kalmasını istemembuyurdu
Vefâtı ânında gözlerini açtı, güldü ve meâlen; Amel edenler, bu ebedî nîmete kavuşmak için çalışsınlar(Sâffât sûresi: 61) âyeti kerîmesini okudu
Abdullah bin Mübârek vefâtı esnâsında, âzâdlı kölesi olan Nasr'a; Başımı toprağa koy!dedi Nasr ağladı Neden ağlıyorsun?deyince; Senin iki varlığını, servetini ve şimdi de fakir olarak ölümünü görüp ağlıyorumdedi İbni Mübârek; Ağlama Zîrâ ben, Allahü teâlâdan zenginler gibi yaşamamı ve yoksullar gibi ölmemi istedim Sonra sen, bana şehâdeti telkîn et ve ben başka bir söz konuşmadıkça da onu terk etmebuyurdu
Fudayl bin Iyâd'ın oğlu Muhammed şöyle anlattı:
Abdullah bin Mübârek'i rüyâmda gördüm Ona; En üstün amel nedir?dedim İçinde bulunduğundurbuyurdu Hudud boylarında beklemek de cihâd mıdır?dedim Evetbuyurdu Allahü teâlâ sana ne muâmele yaptı?dedim Beni sonsuz mağfireti ile mağfiret edip, izzet ve ikrâmlarda bulundudedi
Misisli İsmâil ibni İbrâhim anlatır:
Hâris bin Atiyye'yi rüyâda görüp ona hâlini sordum; Rabbim beni mağfiret ettidedi Abdullah bin Mübârek nerededir?dedim O, her gün Allahü teâlânın huzûruna çıkanlardandırdedi
Nevfel anlatır:
Abdullah bin Mübârek'i rüyâda gördüm ve; Rabbin sana ne muâmele yaptı?dedim O da; Beni mağfiret ettibuyurdu Süfyânı Sevrî'ye ne yaptı?dedim O, şehîdlerin içinde yüksek derecelerindedirbuyurdu
Buyurdu ki:
Ölümden sonrası için ölmeden önce hazırlık yap
Birey için en güzel süsleme; sükût, doğruluk ve vakârdır
Allahü teâlâdan korkan kimselerle berâber ol Bid'at sâhipleriyle oturmaktan sakın!
Bir kimsenin çoluğuçocuğu, olup, onların ihtiyâcı için çalışsa, geceleri kalkıp üzerleri açık olarak gördüğü evlâdının üzerlerini yorganları ile örtse, onun bu değişiklik işleri gazâ ve cihaddân daha üstündür
Büyük âlimler onu methetmiştir
İbni İshâk şöyle dedi: Ben, Sahâbei kirâm ile Abdullah bin Mübârek'in işlerine, hâllerine uyarı ettim Onların aynı idi Yalnız, Eshâbı kirâmın (r anhüm) üstünlükleri, Peygamber efendimizin eşsiz sohbetlerinde bulunmaktan ileri geliyordu
Fudayl bin İyâd: Onu sevmemin başlıca sebebi Allahü teâlâdan fazla korkmasıdır
Abdullah bin Mus'ab: Hadîs ve fıkıh ilmini, Arap edebiyâtını iyi bilen, şecâatı, ticâreti, cömertliği ve yanına olmadıkları süre da, arkadaşlarına muhabbeti kendisinde toplamış mümtâz bir zât idi
Eserleri:
KitabüzZühd verRekâik: Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem, Eshâbı kirâmın ve Tâbiîn'in ibâdet, tevekkül, tevâzû ve kanâata dâir sözlerinden meydana gelmiştir KitâbülCihâd: Cihad ile ilgili hadîsi şerîfleri ihtivâ eder KeşfüzZunûn'da bu ikisinin onun ilk eserleri olduğu zikredilmektedir Müsned, KitabülBirriVesSıla, KitâbütTefsîr, KitabütTârîh, EsSünen fil Fıkh *
Abdullah Bin Mübarek Hayatı,
Abdullah Bin Mübarek Hakkında Bilgi
Abdullah Bin Mübarek :Tebei tâbiînin büyüklerindendir Belli Başlı ismi Abdullah ibni Mübârek bin Vâdıh Hanzalî Temîmî; künyesi, Ebû Abdurrahmân'dır Abdullah Bin Mübarek Türk asıllıdır
Hadîs, fıkıh âlimi, mücâhid ve zâhid idi Tâbiînin, Peygamberimizi sallallahü aleyhi ve sellem görenlerin sohbetinde yetişti Din düşmanları ile muhârebelerde bulundu Dünyâya ve dünyâlığa talep etmezdi Emevî halîfelerinden Hişâm bin Abdülmelik devrinde 736 (H118) yılında Merv'de doğdu Abdullah Bin Kutsal 797 (H181) senesi bir gazâ dönüşü, Bağdâd yakınlarındaki Hît adlı yerde vefât etti
Abdullah Bin Kutsal Birincil tahsîlini, Merv'de yaptı, tahsîl için Bağdâd, Basra, Hicaz, Yemen, Darı, Şam gibi ilim merkezlerine gitti Bağdâd'da büyük âlimler ve evliyâ ile görüştü Onların ders ve sohbetlerinden faydalandı Hammâd bin Zeyd, Evzâî, Süfyânı Sevrî, Süfyân bin Uyeyne, Mâlik bin Enes gibi âlimlerden hadîsi şerîf okudu Dört bin kişiden hadîsi şerîf dinledi Bunlardan yalnız birinden hadîsi şerîf rivâyet etti Kendisinden de büyük âlimler rivâyette bulundular Hocalarının önde gelenleri arasında İmâmı A'zam Ebû Hanîfe rahmetullahi aleyh de vardı Fıkıh ilmini ondan öğrendi İmâmı A'zam vefât edince, İmâmı Mâlik'in derslerine devam etti ve ilimde yüksek bir dereceye ulaştı
İlim tahsîlinden daha sonra baştan Merv'e döndü İlmi, edebi fazla olup, az konuşmak âdeti idi Geceleri ibâdet ile geçirirdi Sözü senetti Emânete böylece riâyet ederdi Şam'da birinden aldığı kalemi unutup veremeden Merv'e gelmişti Kalemi sâhibine belirlemek için Merv'den baştan Şam'a gitti Eshâbı kirâm (radıyallahü anhüm) ile onları gören Tâbiînin hâllerini anlatan eserleri okurken çok ağlar kendinden geçerdi Peygamber efendimizi sallallahü aleyhi ve sellem görüp sohbetlerinde bulunma şerefine kavuştukları için Eshâbı kirâmın üstünlüğünü anlatır ve:
Muâviye'nin radıyallahü anh, Resûlullah'ın yanına bu arada, bindiği atın burnuna giren toz, Ömer bin Abdülazîz'den bin defâ üstündürbuyururdu
Abdullah Bin Kutsal Merv'de bir yıl ticâretle uğraşır, kazancının hepsini fakirlere dağıtırdı İkinci yıl İslâmiyet'i yaymak için cihâda, düşmanla harbe giderdi O, medresede müderris, hoca; câmide vâiz, şehirde tüccâr; harbde büyük bir kahramandı Kılıç ve kalem sâhibi idi Kalemiyle cihâda dâir eser yazdı, kılıcıyla da dillere destan olan kahramanlıklar gösterdi
Abdullah Bin Mübarek Abbâsîler devrinde Bizanslılarla yapılan harplerden birine katılmıştı Abbâsî ordusu sessiz, sâkin ve parlak bir gecede Tarsus'un kuzeyinde karargâh kurmuştu Tarsus'un sırtlarında İslâm ve Bizans orduları görünüyordu İki taraf da kendilerini kuvvetli kullanmak için alevleri göklere yükselen ateşler yakmışlardı Bu ateş ocaklarından birinin etrafında tepeden tırnağa silâhlı askerler hilâl biçiminde oturmuşlar, ortalarında ise ince yapılı, nûrânî yüzlü bir zat onlara ders anlatıyordu Kimse vaktin nasıl geçtiğinin farkına varmamıştı Sözü kesip, duâsını yapınca istirahate çekildiler
Sabahtan namazı kılındıktan sonradan, harp hazırlıkları başladı İki ordu karşısında karşıya geldi Bizans ordusundan iri yapılı, kendisi ve atı zırhlara bürünmüş biri kılıç sallayarak ortaya çıktı Döğüşmek için müslümanlardan er istedi Müslüman saflarından bir kahraman onun karşısına çıktı Ama, şehîd düştü Bu hâl müslümanların gayretine dokundu, ikinci bir yiğit daha çıktı O da şehîd oldu Sonradan birkaç er daha şehîdlik şerbetini içti Rum ordusunda sevinç çığlıkları yükselirken, müslüman ordusunda tekbir ve Allah Allah sesleri ortalığı çınlatıyordu Bu sırada müslüman askerlerin arasından, atının üstünde heybetli birinin meydana çıktığı görüldü Tamâmen zırhlara bürünmüştü Lakin kimse tanımıyordu Rum'un aleyhinde dimdik durdu Herkes son derece heyecanlı idiÇarpışma başladığı gibi, çevik bir hareketle kılıcını Rum'un göğsüne sapladı Müslüman saflarında tekbîr sadâları yükseliyordu Rum tarafı ise şaşkına döndü İkinci meydana çıkan er de birincinin âkibetine uğradı Daha Sonra birkaç kişiyi daha öldürdü Müslümanlar son derece sevinçliydi Müslüman er yerine dönünce bu kahramanın Abdullah bin Mübârek hazretleri olduğunu görüp şaşkınlık ettiler
Abdullah Bin Mübarek Pekçok kez hacca gitti
Bir yıl hacdan sonradan rüyâsında gökten inen iki melekten birinin diğerine; Bu sene kaç kişi hacca geldi?dediğini duydu Öbür melek; Altı yüz bin kişidedi Peki kaç kişinin haccı kabûl edildi?O da; Bunlardan hiç birinin haccı kabûl edilmedidiye cevap verdi
Abdullah bin Mübârek buyurdu oysa:
Bunu işitince üzerime büyük bir sıkıntı çöktü Dedim ki:
Bunca insan, bunca zahmet ve meşakkate katlanıp dünyânın her kadar hacca geldiler Çöller aşarak baskı şartlarda büyük sıkıntılara katlandılar Bütün bu emekler nafile mı gidecek?
Bunun üzerine o melek; Şam'da kundura tâmir eden Ali bin Muvaffak adında biri vardır O, hacca gitmeye niyet etmişti, ama gidemedi Lâkin haccı kabûl edildi Altı yüz bin hacıyı ona bağışladılar da hepsinin haccı kabûl edildidedi
Abdullah Bin Mübarek Anlatıyor
Abdullah bin Mübârek şöyle anlatıyor:
Bunu işitince uykudan uyandım ve; Gidip o zâtı ziyâret etmeliyim!dedim Arkadaşlarımdan ayrılıp, Şam kâfilesine katıldım Şam'a gidince, o zâtın evini araştırıp buldum Kapıyı çaldım Bir kimse kapıya çıktı Adını sordum Ali bin Muvaffakdedi İsmimi sordu Abdullah bin Mübârekdeyince, feryâd edip kendinden geçti Ayılınca, gördüğüm rüyâyı kendisine anlattım Haccının kabûl edildiğini ve kendi haccı ile berâber altı yüz bin kişinin ibâdetinin kabûl edildiğini de haber vererek; Bana nasıl bahtı açık bir amel işlediğini anlatdedim O da anlattı:
Ben ayakkabı tâmircisiyim Otuz seneden beri hacca gitmeyi istek ederdim Bu işimden, otuz senede üç yüz dirhem gümüş biriktirdim Bu sene hacca gidecektim Hanımım hâmileydi Komşu evden burnuna yemek kokusu gelince; komşudan yemek istememi söyledi Gidip, onun arzusunu bildirdim Komşum ağlayarak şöyle dedi: Ey Ali bin Muvaffak, bizim bu yemeğimiz size helâl değildir Çünkü üç gündür, çocuklarım bir şey yememişlerdir Tüm Şam şehrinde hiç bir iş bulamadım Kimse bana iş vermedi Ölü bir hayvan gördüm Zarûret mikdârınca ondan bir parça kesip getirdim Çocuklara yemek pişiriyorum Size helâl olmaz
Bunu duyunca içime bir acı düştü Hac için biriktirdiğim gümüşleri getirip verdim ve; Bunu çocuklarına nafaka yap, haccımız bu olsun!dedim Abdullah bin Mübârek bunun üstüne; Allahü teâlâ, içten rüyâ gösterdibuyurdu
Abdullah bin Mübârek hazretleri fazla mütevâziydi Içten ve hoş sözü, bir çobandan bile duysa kıymet verirdi
Eli Açık idi Arkadaşlarına ve muhtaçlara para vererek yardımlarına koşardı Süfyânı Sevrî, Süfyân bin Uyeyne, Fudayl bin İyâd, İbni Semmâk, Mesrûk gibi zâtlara çok ihsânı vardı
Bir yıl hacca bu arada bir çöplüğün yanından geçiyorlardı Orada yerden ölü kuşu alan bir kızcağız fark etti Ona hâlini sordu O da; Benden başka bundan başka kardeşim var Yoksuluz, bir şeyimiz değil Üç gündür açız Biz zengindik Babamızın malı vardı Zulm ve haksızlıkla malını alıp öldürdüler Gördüğünüz gibi muhtaç hâle düştükdedi Gözleri yaşaran Abdullah bin Mübârek hazretleri yandaki bin altından 40'ını memlekete dönmek için ayırdı, kalanının o kızcağızın âilesine verilmesini emrederek; Geri dönüyoruz bu seneki haccımız bu olsunbuyurup, geri döndü
Abdullah bin Mübârek misâfirperverdi Canının istediği bir şeyi misafirsiz yemezdi Sebebini sorduklarında; Kıyâmet günü misafir ile yenenden sual olunmayacağını duydum da ondandiye cevap verirdi Onun fazla ikrâmda bulunduğunu gören birisi; Malınız azalıyor, misâfire ikrâm işini birazcık azaltsanız?dediğinde; Mülk azalıyorsa, ömür de bitiyorbuyurdu
İnsanların iyiliğini isterdi Yanında çoğu kez gelen kötü huylu bir kimse birgün ondan ayrıldı, gelmez oldu Bunun ayrılmasına çok üzüldü; Neden üzülüyorsun?dediklerinde; O zavallı gitti O fena huylar kendinden ayrılmadı Onun haline üzülüyorum Bizim yanımızda bir müddet daha kalsaydı ahlâkı düzelebilirdidedi
Gördüklerinden ibret alırdı Soğuk bir kış günü Nişâbur pazarında bu vesileyle, sırtında yalnız bir gömleği olduğu için üşüyüp titreyen bir köleye rastladı Ona; Efendine söylesen de sana bir palto alsa olmaz mı?dedi Esir; Efendime ne söyleyebilirim oysa, o hâlimi görüyor ve biliyordeyince, Abdullah bin Mübârek hazretleri feryâd edip yere düştü Kendine geldiğinde; Sabrı ve kanâatı bu köleden öğreninizbuyurdu
Firâset sâhibiydi Söylenen sözlerin inceliğine hemen vâkıf olurdu Sehl bin Ali bin Abdullah Mervezî, Abdullah bin Mübârek'in derslerine devâm ederdi Bir gün; Bundan Böyle senin dersine gelmeyeceğim Çünkü, bugün gelirken, senin kızların dama çıkmış, beni çağırıyorlardı Benim Sehl'im, benim Sehl'im diyorlardı Bunların terbiyesini vermiyor musun?dedi Abdullah bin Mübârek, o gece talebesini toplayıp; Sehl'in cenâze namazına gidelimdedi Gidip, vefât etmiş buldular Vefâtını nereden anladın?dediklerinde; Benim hiç câriyem değil O gördükleri Cennet hûrîleri idi Onu Cennet'e çağırıyorlardıdedi
Din gayreti çoktu Allahü teâlâdan başkasına ibâdet edilmesine hiç tahammülü yoktu Kendisi şöyle anlatır: Bir ateşperest ile çalışıyorduk Namaz vakti gelince ondan, namaz kılarken, bana zarar vermeyeceğine dâir laf aldım Bunun üstüne namaz vaktinde rahatça bir namaz kıldım Sonra ateşperest şahsın ibâdet zamânı geldi Derhal sıra bende, ben ibâdet ederken, sen de hasar vermeyeceğine dâir laf ver deyince, rahatça ibadet edebileceğini bildirdim
Ama ateşperest ateşe tapmak üzere secdeye varınca, sözümde duramadım ve üzerine atıldım O anda; Laf verdiğin vakit ahdini yerine getir!diye bir ses duydum ve derhal geri çekildim Ateşperest ibâdetini bitirince; Evvelâ hücûm ettin Sonradan niye vazgeçtin?diye sordu Ben Allah'tan başkasına secde ettiğin vakit, dayanamadım, üzerine atıldım Seni öldürmek istiyordum Fakat bütün o anda; Laf verdiğin zaman, ahdini yerine getir!diyen bir ses, beni bu işten alıkoydudedim Bunun üzerine ateşperest; Rab, senin rabbindir! Kendi düşmanı için, dostunu bile azarlıyor! İşte huzûrunda müslüman oluyorumdiyerek Sözcüki şehâdet getirdi
Abdullah bin Mübârek hazretleri duâsı makbûl olanlardandı Muhtâc olanlar, ondan duâ isterlerdi Bir gün bir âmâ gelip; Bana duâ buyurun da, Allahü teâlâ gözlerime görme kuvveti versin!dedi Bunun üstüne Allahü teâlâya yalvarıp duâ eyleyince hemencecik gözleri görmeye başladı
Her işi ilmine uygundu Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem ilmine tam vâristi Sünnete uyar, bid'atten ve bid'at ehlinden dehşet ederdi Böyle kimselerle oturmadığı gibi, oturanları da men ederdi Zararını anlatır ve münâfıklık alâmetlerinden olduğunu söylerdi
Horasan âlimlerinden Abdullah bin Ömer Serahbî şöyle buyurdu: Bir keresinde bid'at ehliyle oturup yemek yedim Abdullah bin Mübârek bundan haberdâr olunca, bana; Seninle otuz gün konuşmayacağımdedi ve böylece yaptı
Başkasında gördüğü bir kusuru münâsib bir lisanla anlatmaya çalışırdı Huzûrunda birisi aksırdı ve Elhamdülillahdemeyi unuttu O kimseye, suâl sorar bir edâ ile; Aksıranın ne demesi îcâb eder efendim?dedi O cevâben; Elhamdülillahdeyince, Abdullah bin Mübârek de; Yerhamükellahbuyurdu Bu rivâyeti bildiren Muhammed bin Cemîl; Bu edebli hareket bizi şaşırttı Bu edebe hayrân oldukdemektedir
Buyururdu ki:
Biz çok ilimden ziyâde az da olsa edebe muhtâcız
Âlimler edeb hakkında çok şeyler söylediler Bize tarafından edeb, insanın kendini tanımasıdır
Âlimleri hafife alanların âhireti, ümerâyı hafife alanların dünyâsı, dostlarını hafife alanların mürüvveti yıkılır
Kalbinde Allah korkusu çok eksik olan, dünyâ sevgisi yer alan, haramlardan sakınmayan, âlim olduğunu söylerse şaşılır
Sâlih kimselerden olmadığım hâlde, sâlihleri severim Fena kimselerden daha aşağı olduğum halde, kötüleri sevmem
Eğer gıybet etseydim, anamı, babamı gıybet ederdim Çünkü sevâblarımın onlara verilmesi daha şanslı olur
Müstehabları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz Sünnetleri yapmakta gevşek yararlanmak, farzların yapılmasını zorlaştırır Farzlarda gevşek davranan da mârifete, Allahü teâlânın rızâsına kavuşamaz
Birisine; Allahü teâlâyı murâkabe et!dedi O birey; Bu nasıl olur?deyince; Allahü teâlâyı görür gibi olbuyurdu
İnsan; nefs, iblis, münâfık gibi üç düşmanla karşı karşıyadır ve bunlardan kurtulmak fazla güçtür
Çalışıp kazanma zahmeti çekmemiş kimsede hayır yoktur
İlmin evveli amaç, sonradan anlayışlı olmak, sonra yerine getirmek, sonra muhâfaza, sonradan da yaymaktır
Nefsini bilen Rabbini bilirhadîsi şerîfinin sırrına eren, nefsini sokakta gördüğü köpekten altında bilir
Nice minik amel, niyetle büyür, nice büyük amel ise niyetle küçülür
Kim ilmi ararsa öğrenir İlmi öğrenen, günah işlemekten korkar Günahtan korkan ondan kaçar Ondan kaçan ise kıyâmet günü hesaptan kurtulur
Değişken bir kuruşu geri vermeyi, binlerce lira sadaka dağıtmaktan daha pozitif severim
Din kardeşimin bir ihtiyâcını görmem, bir sene nâfile ibâdet etmemden daha önemlidir
İnsanların en alçağı kimdir?diye sorulunca; Din kisvesi aşağıda dünyâ menfaati sağlayandırbuyurdu
İlimde pintilik yapan kişiye Allahü teâlâ üç belâ verir: Ya ölür, ilmi gider Yâhud unutur ya da kendine ilmi unutturacak kimse ile dostluk kurar, öylece ilmi gider
Ben, peygamberlikten sonradan ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum Âlimlerden biri, bir ihtiyaçla karşılaşınca, onun ile meşgûl olur, okuyamaz Onun ihtiyâcını giderip, okumasını temin etmek daha makbûldür
İnsandaki en üstün haslet hangisidir?diye sorulunca; Kâmil zihinbuyurdu Eğer o yahut?dediler Hoş edebdirbuyurdu O da yahut?dediler Kendisiyle istişâre edilecek şefkatli bir kardeşbuyurdu O da yoksa?Devamlı sükûtbuyurdu O da bulunmazsa?dediklerinde; Vefat Etmekbuyurdu
Şu dört tümce, dört bin hadîsi şerîften seçilmiştir; kadına güvenme, mala kandırma, mîdeni fazlaca doldurma, işine yarıyacak kadar ilim öğren
Bir âlimin sakınması gereken en kayda değer husus; Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden uzak durması ve dünyâya gönül bağlamamasıdır
Dünyâ sevgisi ve günahların istilâ ettikleri kalpten nasıl hayır beklenir
Allahü teâlâya isyân ederken, O'nu sevdiğini açıklarsın Bu ise kıyasta acâibdir Eğer sevgin dürüst olsaydı, O'na itâat ederdin; çünkü seven, sevdiğine itâat eder
Güzel ahlâkı, bir cümlede hülâsa eder misin?diye sorduklarında; Kızmamaktırbuyurdu
Abdullah bin Mübârek vefâtı yaklaştığı vakit tüm malını fakirlere verdi Hizmetinde bulunan bir talebesi; Efendim, mâlûmunuz üç çocuğunuz var Onlara mîras bırakmayacak mısınız?deyince:
Onları Allahü teâlâya emânet ediyorum O, en iyi vekildir Eğer çocuklarım, sâlih olursa, cenâbı Hak, hiç ummadıkları yerden rızıklandırır Yok, fâsık olurlarsa, malımın fena insanlara kalmasını istemembuyurdu
Vefâtı ânında gözlerini açtı, güldü ve meâlen; Amel edenler, bu ebedî nîmete kavuşmak için çalışsınlar(Sâffât sûresi: 61) âyeti kerîmesini okudu
Abdullah bin Mübârek vefâtı esnâsında, âzâdlı kölesi olan Nasr'a; Başımı toprağa koy!dedi Nasr ağladı Neden ağlıyorsun?deyince; Senin iki varlığını, servetini ve şimdi de fakir olarak ölümünü görüp ağlıyorumdedi İbni Mübârek; Ağlama Zîrâ ben, Allahü teâlâdan zenginler gibi yaşamamı ve yoksullar gibi ölmemi istedim Sonra sen, bana şehâdeti telkîn et ve ben başka bir söz konuşmadıkça da onu terk etmebuyurdu
Fudayl bin Iyâd'ın oğlu Muhammed şöyle anlattı:
Abdullah bin Mübârek'i rüyâmda gördüm Ona; En üstün amel nedir?dedim İçinde bulunduğundurbuyurdu Hudud boylarında beklemek de cihâd mıdır?dedim Evetbuyurdu Allahü teâlâ sana ne muâmele yaptı?dedim Beni sonsuz mağfireti ile mağfiret edip, izzet ve ikrâmlarda bulundudedi
Misisli İsmâil ibni İbrâhim anlatır:
Hâris bin Atiyye'yi rüyâda görüp ona hâlini sordum; Rabbim beni mağfiret ettidedi Abdullah bin Mübârek nerededir?dedim O, her gün Allahü teâlânın huzûruna çıkanlardandırdedi
Nevfel anlatır:
Abdullah bin Mübârek'i rüyâda gördüm ve; Rabbin sana ne muâmele yaptı?dedim O da; Beni mağfiret ettibuyurdu Süfyânı Sevrî'ye ne yaptı?dedim O, şehîdlerin içinde yüksek derecelerindedirbuyurdu
Buyurdu ki:
Ölümden sonrası için ölmeden önce hazırlık yap
Birey için en güzel süsleme; sükût, doğruluk ve vakârdır
Allahü teâlâdan korkan kimselerle berâber ol Bid'at sâhipleriyle oturmaktan sakın!
Bir kimsenin çoluğuçocuğu, olup, onların ihtiyâcı için çalışsa, geceleri kalkıp üzerleri açık olarak gördüğü evlâdının üzerlerini yorganları ile örtse, onun bu değişiklik işleri gazâ ve cihaddân daha üstündür
Büyük âlimler onu methetmiştir
İbni İshâk şöyle dedi: Ben, Sahâbei kirâm ile Abdullah bin Mübârek'in işlerine, hâllerine uyarı ettim Onların aynı idi Yalnız, Eshâbı kirâmın (r anhüm) üstünlükleri, Peygamber efendimizin eşsiz sohbetlerinde bulunmaktan ileri geliyordu
Fudayl bin İyâd: Onu sevmemin başlıca sebebi Allahü teâlâdan fazla korkmasıdır
Abdullah bin Mus'ab: Hadîs ve fıkıh ilmini, Arap edebiyâtını iyi bilen, şecâatı, ticâreti, cömertliği ve yanına olmadıkları süre da, arkadaşlarına muhabbeti kendisinde toplamış mümtâz bir zât idi
Eserleri:
KitabüzZühd verRekâik: Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem, Eshâbı kirâmın ve Tâbiîn'in ibâdet, tevekkül, tevâzû ve kanâata dâir sözlerinden meydana gelmiştir KitâbülCihâd: Cihad ile ilgili hadîsi şerîfleri ihtivâ eder KeşfüzZunûn'da bu ikisinin onun ilk eserleri olduğu zikredilmektedir Müsned, KitabülBirriVesSıla, KitâbütTefsîr, KitabütTârîh, EsSünen fil Fıkh *