Şüphe yok ki hem inanan insanlar hemde inanmayan insanlar için ahiretin varlığının ispatı çok mühim bir konudur. İnanlar bu konu ile imanlarını pekiştirir iken inanmayanlar ise bu konu ile doğru inancı bulabilirler. Ahiret aleminin bu denli önemli olması veyahut ahiretteki olan durumlar,gayba yönelik hususlar olduğundan ötürü gözlem yada deneye giden pozitif olan bilimlerle ve yahut akılla açıklanmamakta.
Bu durumla alakalı olarak da bir tek bilgi kaynağı vardır oda bilindiği üzere vahiydir. Kur’anı kerimde veyahut güvenilir olan hadis kitaplarında bizlere neler bildirilmişse onlarla yetinmeliyiz.
Bu durumun dışında bir akli yorum yapılmaz. Ahiret aleminde olan durumlar bu fani dünyadaki durumlara hiç benzemez. İkisinin arasında ad benzerliği dışında başka hiçbir benzerlik söz konusu değildir.
Misal verecek olursak “İsrafil aleyhis selam kıyamet günü sura üfürecek, biz insanoğlunun amelleri bir bir tartılacak, herkesin defteri bir bir ortaya çıkacak” denildiğinde, hiç bir şekilde akla dünyada bildiğimiz alet, bir terazi, ve yahut kağıttan yapılmış bir defter gelmemelidir. Bunların asıl olan şeklini biz kullar bilemeyiz ancak bunların iç yüzünü Allah’u Teala hazretleri bilmektedir. Biz kullar Yalnız Onların varlığına inanmalıyız, önemleri hakkında yorum yapamayız.
İslam dininin kutsal kitabı,olan Kuranı Kerim’de ahiret aleminin inancına büyük derecede önem vermiştir. Bu nedenden dolayı Kuran’ı Kerimde hem Mekki (Mekke’de nazil olmuş) hem de Medeni (Medine’de nazil olmuş) surelerde, 100’den çok terim deyim kullanılıp, ahiret aleminin inancı sağlamlaştırılmıştır. Kutsal kitabımız olan Kuran’ı Kerimde ahiret gününden bahsetmeyen hemen hemen hiç sure olmamaktadır. Kur’anı Kerim, ahiret fikrini, biz insanoğlunun düşünce ve de kalbine çok açık delillerle, kimi zamanda misaller vermek suretiyle yerleştirmeyi amaçlamıştır. Ahiret alemini anlatan çok fazla anlamı açık olan ayeti kerimeler sahih doğru olan hadisler ahiret aleminin var olduğunu kanıtlayan, şüphe duymaya kesinlikle yer vermeyen nakli delillerdir.
Sağlıklı düşünebilen insanoğlunun aklı, vede kendisinde var olan adalet, sorumluluk, sonsuzluk duygusu ile, insanoğlunun boş yere amaçsız yaratılmadığı fikrinden hareketle, insanın ahiret hayatının mutlak var olduğunu kabul etmesi gerekir.