Ayrı yonde akan ırmaklar gibi
Dalından ucuşan yapraklar gibi
Umitsiz, caresiz aşıklar gibi
Kalbinden aşkımı silecek misin?
Son umidi yere serecek misin?
Kendini boş yere teselli edip
Sevdadır nasılsa gecici deyip
Yaşlı gozlerini gizlice silip
Bakıp da yuzume gulecek misin?
Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın
Mutsuz gokyuzunde biriki yıldız, ışık tutacak karanlığına
Delikanlının biri uzanacak ellerine ansızın
Caresizliğine, yalnızlığına irkileceksin
Ve daha sonra tarakta kalan saclardan anlayacaksın ihtiyarladığını
Dudaklarının pembeliği solacak
Cilası cıkmış bir mobilya gibi eskiyecek guzelliğin
Kahrolacaksın!
Ve bir gun gelip, beni anlayacaksın
Oysa; vakit coktan gecmiş olacak
Ama sen yine de sozlerime aldırma
Gozlerin zamansız ıslanmasın
Cunku, artık cocuk değilsin
Guneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin
Bu Nasıl Ayrılık
bu nasıl ayrılık, bu nasıl veda
gozlerin kal diyor, dudakların git
bakışın anahtar, ellerin kilit,
gozlerin ac diyor, dudakların git
ayrılık donuşu olmayan bir nehir
yalnızlık bomboş bir şehir
kac sevda kul oldu boyle kimbilir,
gozlerin kal diyor, dudakların git
gidersem bir daha donmeyeceğim,
kalırsam kalbime yenileceğim
cozemedim seni delireceğim
gozlerin kal diyor diyor, dudakların git
duvardan insin mi resimlerimiz,
yabancı olsun mu isimlerimiz
ya deli dolu gunlerimiz,
anılar kal diyor, dudakların git
bu roman da biter belki birazdan,
ne aşklar yıkıldı gururdan nazdan
ağlıyor besteler yine hicazdan,
şarkılar kal diyor, dudakların git
Nankor
Hani ''pazara kadar'' değil
''Mezara kadardı'' aşkımız
Gel gor ki
''Pazartesine'' kadar bile surmedi
Senin gibi nankorden
Başka ne beklenirdi