İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, katıldığı televizyon programında 'Kılıçdaroğlu aday olursa nasıl tavır alırsınız?' sorusuna, 'Herkesin aday gösterdiği bir kişi reddedilir mi?' cevabını verdi. Akşener, kendisini hedef alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yla ilgili de zehir zemberek ifadeler kullandı.
İYİ Parti lideri Meral Akşener TV100’de yayımlanan Candaş Tolga Işık’ın sunduğu ‘Az önce konuştum’ programına konuk olarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı gelirse sizin tavrınız ne olur?” sorusuna Akşener, şu cevabı verdi:
'Herkesin aday gösterdiği bir insan reddedilir mi? Elbette reddedilemez ama benim adaylıktan feragat etmek önceden bunu ilan etmek isteğimin arka planında tek adayla gitme talebinin olduğunu söylemeye çalıştım.
Çünkü birden fazla adayla gidildiğinde önce birbirinizle rekabet ediyorsunuz, sonra ikinci tura kalmak için gayretiniz var. İkinci tura kalabildikten sonra Cumhur İttifakı’nın adayıyla rekabete doğru gidiyorsunuz. Bunu da biz tecrübe ettik. Bunun da yanlış olduğunu söyleyebilmek için ve o birlikteliği daha rahat sağlayabilmek için bunu bu kadar önceden ilan ettim.'“Kılıçdaroğlu sizce seçilir mi?” sorusuna ise Akşener şu ifadeleri kullandı:
“Bütün herkesin ittifak ettiği bir aday niye seçilmesin. Hepimizin fevkalade çalıştığı bir sistemde elbette seçilir. Tek adayla gittik ve 13. Cumhurbaşkanı kesinlikle Millet İttifakı’nın olacak. Bir şey daha var gözden kaçan. Bu sistemin değişmesi için birincisi cumhurbaşkanlığını alacağız ikincisi Meclis’te makul bir çoğunluk alacağız. Yani 301 alacağız, 360 alacağız, mümkün olursa 400 alacağız. Onun da çalışmasının yapılması gerekiyor.”
'O masada HDP olsa biz olmayız'
İYİ Parti lideri Meral Akşener, 6 parti liderinin yuvarlak masa buluşmasında HDP’nin de yer alacağı iddialarına ilişkin şu ifadeleri kullandı:
'O masada HDP yok. O masada HDP ‘varım’ demiyor zaten. Ama ben sayın Erdoğan ve arkadaşlarını bu goygoya kapılan herkesi o insanları incitmek konusunda dikkate davet ediyorum.
Eğer güneydoğuda yaşayan Kürt vatandaşlarımızın PKK’nın yanında yer almadıklarını biliyoruz. Onların eğer devletin yanında yer almasalardı, korucular kimden kardeşim? Devletin yanında yer almamış olsalardı ne olacaktı?
Orada sapa sağlam bu devletin yanında durduğu için o insanlar biz bugün bazı şeyleri rahat rahat konuşuyoruz. Elbette terör örgütünün Allah belasını versin. Sonuna kadar mücadele edilmeli ama bu ikisi arasındaki o ayrımı çok net yapmak lazım. At izi it izine bu ülkede karıştı.
Alt tarafı bir siyaset için yazıktır, günahtır. Yani o masada HDP falan yok. O masada HDP olsa biz olmayız. Bunu en başından beri söyledim. Bizim bir yolumuz var. Çünkü HDP’nin PKK’yla arasına mesafe koyamadığını görüyoruz.
Şimdi HDP’ye oy veren vatandaşlarımızı PKK’lılıkla suçlamıyoruz biz. HDP’ye ya da başka bir siyasi partiye oy veren, Ak Parti ciddi bir oy aldı güneydoğudan ve İstanbul’daki dindar Kürtlerden. O seçmenin her birinin oyuna tek tek İYİ Parti olarak biz talibiz.'
'Bir psikiyatriste danışmasını kendisine tavsiye ediyorum'
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisini hedef alan açıklamalarının hatırlatılması üzerine Akşener şu ifadeleri kullandı:
'Şimdi sayın Soylu’nun, çok tumtraklı konuşma, çok tuhaf kelimeler seçme, çok tuhaf cümleler kurma gibi bir alışkanlığı var. Sayın Soylu hep aşırı uçlarda konuşur. Sayın Erdoğan’a ‘hırsız’ diyen odur. DYP Genel başkanıyken. Sonra AKP’ye girdi. Bu sefer Erdoğan’ı övme konusunda da ipin ucu kaçtı.
İçişleri Bakanlığı bu ülkenin ciddiyet yüzüdür. İçişleri Bakanları gıybet etmez, dedikodu etmez, iftira atmaz. Ne yapar biliyor musunuz? Bir konuda bir hata, hukuksuz bir iş varsa onu yargıya götürür.
Sayın Soylu, çok ilginç bir şey yaptı 31 Mart’ta. Üsküdar Meydanı’nda sayın Temel Karamollaoğlu’yla Meral Akşener’in Kandil’le evrak imzaladığını söyledi. Benim de Temel beyin de dokunulmazlığı yok. Biz bir kağıdı imzalamışsak, bu İçişleri Bakanı’nın böyle bir belgesi vardıysa derhal onu savcılığa iletmeliydi.
Ben de Kandil’le kağıt imzalamış bir vatandaş olarak ensemden tutulup, hukukun karşısına getirilmem lazımdı. Ne oldu biliyor musunuz? Güldü geçti. Ben kendisini mahkemeye verdim. Tık yok. Şimdi bütün bu işlerle ilgili de sayın Soylu’nun her iddiasını, her gıybetini, her dedikodusunu ben mahkemeye veriyorum.
Kendisinin elinde hangi belge vardıysa götürüp teslim etsin. Çok üzülüyorum bu ülkeye. Liyakat ortadan kalktığında böyle oluyor. 10 bin dolar alan siyasetçiyi de hukuka teslim edeceğim dedi. O gün bugün tık yok. Bu dedikoducu beyde, gıybet beyde böyle bir durum var.
Emniyetin 8-24, 8-36 gibi çalışma meselesi var. Yorgunluktan ölüyor bu insanlar. Ben bunların yanlış olduğunu sayın Erdoğan’a söyledim. Dedim ki ‘bunu düzelt’. Çok ilgin bir şey oldu. Bu 8-24, 8-36 çalışma meselesi düzeltildi.
Siyasetin özelliği şudur; muhalefet vatandaşın derdini dinler size iletir, siz düzeltirsiniz. Hem düzeltip niçin bu iftiraları attı bu arkadaşımız bilemiyorum. Bir psikiyatriste danışmasını da kendisine tavsiye ediyorum. Ben hiç iyi görmüyorum sayın Soylu’yu. Geçmişte beraber çalışmış, yaşça da kendisinden büyük bir insan olarak söylüyorum.'