iltasyazilim
Yeni Üye
Alevi Bin Muhammed hayatı
Alevi Bin Muhammed hakkında veri
Alevi Bin Muhammed Evliyânın büyüklerindendir Nesebi şerîfleri; Alevî bin Muhammed bin Sehl bin Muhammed bin Ahmed bin Süleymân bin Ömer bin Muhammed bin Sehl bin Abdurrahmân bin Abdullah bin Alevî bin Muhammed bin Ali bin Alevî bin Muhammed bin Ali bin Muhammed bin Ali bin Alevî bin Muhammed bin Alevî bin Abdullah bin Ahmed bin Muhammed bin Ali bin Mûsâ bin Câfer bin Muhammed Bâkır bin Zeynelâbidîn bin Hüseyin bin Fâtıma (radıyallahü anhâ) şeklinde olup seyyiddir 1752 (H1116) senesi Zilhicce ayının yirmi üçüncü Cumartesi gecesi Yemen'in Terîm şehrinde doğdu On beş yaşında âilesiyle birlikte Hindistan'ın güneybatı sâhil beldelerinden Milibar'a hicret etti Orasını vatan edinip zâhirî ve bâtınî (kalb) ilimlerinde olgunlaştı Hindistan halkını senelerce irşâd etti Hak olan dürüst yolu gösterdi, îmân bilgilerini aşıladı Fazla kerâmetleri görüldü 1844 (H1260) senesinde Milibar'da vefât etti Tirnehali şehrinde defnedildi Kabri üzerine büyük bir türbe binâ edilmiştir Kabri başında gece gündüz aralıksız Kur'ânı kerîm okunur Vefâtından sonradan da fazla kerâmetleri görülmüştür
Seyyidler âilesinin ileri gelenlerinden bâzıları daha önce Hindistan'ın Milibar beldesine hicret etmişlerdi Bunlar içinde Alevî bin Muhammed'in dayısı Şeyh Hasan elCifrî de vardı Âlim ve velî olan dayıları Milibar halkını öncelikle hükümdârları edinmek üzere tatlı dil, hoş ahlâk ve nihâyetsiz sabır ile irşâd edip doğru yolu göstermişti daha sonra Hindistan'ın müslüman vâlilerinden Yetibu, Milibar'ı fethedince, İslâmiyet buraya en ince ayrıntısına kadar yerleşti Bu Nedenle Seyyidler âilesi, ilim ve irşâd hizmetlerine daha fazla yer verdiler
Alevî bin Muhammed'in dayısı Habib Hasan elCifrî, vefâtlarına yakın, kerîmesi içinYemen'in Terîm şehrinden gelecek birinin, zevc olacağını bildirdi Buyurduğu gibi Alevî bin Muhammed, Milibar'a gelerek dayılarının kerîmesiyle evlendi
Alevî bin Muhammed dayısının mânevî terbiyesinde büyük mücâhede ve riyâzetlerde bulunup olgunlaştı Kırlarda gezer vahşî hayvanlarla batmış ormanlarda ibâdetle meşgûl olurdu Bu hâlleri bir müddet devâm etti Daha Sonra ırk arasına karıştı Onlara îmân ve İslâmı anlattı Hoş ahlâkı öğretti Çok kerâmetler gösterdi Herkes onun bu fazîlet ve irfânını anlayıp kendisine zamânın kutbu dediler
Bir ara Milibar civârındaki putperest ve hıristiyanlar, Hindistan'daki bazı idârecilerden ve krallardan gördükleri yardımlarla Milibar'ı ele geçirdiler Daha önce müslüman olmuş bâzı kimseler de irtidâd edip, adalet yoldan döndüler Bu sebeple Milibar beldesinde yargı yoldan dönenlerle, hak yolun temsilcisi Alevî bin Muhammed hazretleri ve talebeleri arasında bazı münâzaralar başladı Sonuç Olarak bu büyük velînin gayret ve çalışmalarıyla, İslâmiyet güneşi Milibar'da yeniden parladı
Birgün Seyyid Alevî hazretleri, Milibar beldesinin Kalküta şehrinde arabayla bu arada, şehrin hıristiyan hâkimi, Seyyid Alevî hazretlerinin oradan geçtiğini gördü Ama görmemiş gibi davrandı ve bindiği arabayı Seyyid hazretlerinin arabasına dürüst sürerek çarpmasına sebeb olunca, Seyyid hazretleri ona, kim olduğunu sordu O, kibirli bir şekilde;
Ben bu şehrin hâkimiyim İsmim Şems'dirdedi Bunun üstüne Seyyid Alevî hazretleri;
Sen Şems (güneş) isen biz de âteşizcevâbını verdi ve oradan ayrıldı Hıristiyan hâkim evine döndü Lakin içeri girince eviyle berâber yanıp kül oldu Bu âteşin nereden geldiği anlaşılamadı
Okyanusta gitmekte olan birinin bulunduğu gemi fırtınadan parçalanmak ve batmak üzere idi O kişi Seyyid Alevî hazretlerine sığınıp kendisine takviye etmesini ricâ etti Anında bir el belinden tutup sâhile varıncaya dek çekip götürdü Böylece boğulmaktan kurtuldu Anında Seyyid hazretlerinin hânelerine artan bir şekilde elini öptü ve;
İşte beni boğulmaktan kurtaran el budurdiyerek bitmiş öptü O süre Seyyid Alevî;Yardım, Allahü teâlâdandırbuyurdu
Müslüman olmayan biri fevkalâde mâli sıkıntıya düşmüştü Bu sebeple Seyyid Alevî hazretlerine gelip hâlini talep etti Seyyid hazretleri ona;
Şu Hindistan cevizini al!buyurunca, alıp hürmeten evine götürdü Özel bir yere koydu Sonra her alıp sattığından kâr etti Netîcede fazla mal sâhibi bir varlıklı oldu Bu zengin ticâret için diğer yerlere gönderdiği malın üzerine teberrüken Seyyid Alevî hazretlerinin isimlerini yazmayı âdet edindi Bir gemide bu kişinin yeniden fazla malı vardı Bir kısmının üzerine Seyyid hazretlerinin ismi yazılı, diğerlerinin üstüne yazılmamıştı Bu sırada gemi battı İçindeki mallardan Seyyid Alevî hazretlerinin ismi yazılı olanlar dışında tümü telef oldu İsmi yazılı olanlar ise, su üstünde yüzerek sâhile gitti
Seyyid Alevî hazretlerinin bulundukları Milibar'da Tâûn hastalığı görülmüştü Millet, Seyyid hazretlerine gelip hallerini bildirince;
İnşâallah selâmet buluruzdiyerek duâ ettiler Allahü teâlânın izniyle hastalık o beldeden kalktı
Birgün Seyyid Alevî hazretleri ikindi namazını edâ için mescide gitmişti Orada diğer fazîletli kimseler de vardı Namazdan sonradan câmiden çıkarken Milibar köylerinden olan dört birey, memleketlerindeki bir hastalıktan bahsedince, Seyyid hazretleri;
Memleketlerinize dönün İnşâallah şifâ bulursunuzdiyerek hastalığın kalkacağını söylediler Buyurdukları gibi oldu
Birgün Seyyid Alevî hazretlerine birisi geldi Fakirim, muhtâcım bana destek edindeyip takviye istedi Seyyid hazretleri ona;
Falan tüccara git istediğin kadar parayı vermesini ricâ et!dedi Fakir, tüccara gidip istediğini söyledi ve kendisini Seyyid hazretlerinin gönderdiğini bildirdi Tüccar o fakire istediği parayı vermekten kaçındı Fakir mahzun olarak geri döndü Bir vakit sonradan aynı tüccar, işlerini idâre eden bir adamından bir kese altın getirmesini istedi Adam, altın batmış keseyi götürüp teslim etti Tüccar keseyi açtığında kesedeki altınların bakıra dönmüş önemsiz şeyler olduğunu gördü Fazla üzüldü Sebebini düşünüp hatâsını anladı ve koşup Seyyid Alevî hazretlerinden özür diledi
Seyyid hazretleri bir öğle namazı vaktinde bir câmii şerîfe gitmişti Câmide büyük bir kalabalık vardı sonradan kâmet okunup namaza kalkıldı Herkes imâma uydu Seyyid hazretleri ise saftan çıkıp açık havada yalnız başına namazını kıldı Ahali, namazı bitirince, Seyyid Alevî hazretlerinin bu davranışından hayrette kalıp, sebebini birbirlerine sormağa başladılar İçlerinde şehrin hâkimi ile âlimler ve eşraf da vardı Bunlar seyyid hazretlerinin namazı yalnız kılmasının sebebini sorunca, onlara tebessümle;
Namazda, sütü çok olan ineğin arkasına düşmüş bir imâma adapte etmek istemediğimden yalnız kıldımbuyurdu Daha Sonra herkes câmiden dışarı çıktı Seyyid hazretlerinin bu cevâbını öğrenenler, imâma gelip Seyyid hazretlerinin sözlerini naklettiler İmâm da;
Doğrudur, zevcem hastadır Tedâvîsi için hergün süt içmesi lâzım Cemâat içinde sütü çok bir ineğin sâhibini gördüm Namaz sonunda kendisinden istemeye karar verdim Zihnim bunlarla meşgul oldudedi Bunun üzerine oradakiler Seyyid Alevî hazretlerine hüsni zan edip, onun büyük bir zât olduğuna daha çok inandılar
Paraya ihtiyâcı olan birisi Seyyid Alevî hazretlerine gelerek yardım istedi ve sonradan varlıklı olan bir kâfire havâle edilmesini istirhâm etti Seyyid hazretleri onu istediği parayı ödünç edinmek üzere o zengin kâfire gönderdi Zengin bu isteği kabul etti Lâkin gece olduğundan isteğini ertesi güne bıraktı Borç istiyen kişi evine döndü bazı düşüncelere daldı Sonuç Olarak kâfirin vereceği parayı ödememeyi hedef etti Ertesi gün parayı elde etmek için gidip kâfirin kapısına vardığında ardından iki birey gelerek, para isteyenin hâin olduğunu, kendisine para verilmemesini tembihleyerek, bunun Seyyid hazretlerinin emri olduğunu bildirdiler Borç isteyen kişi şaşkınlıkla oradan ayrılıp baştan sona Seyyid hazretlerinin huzuruna vardı ve durumunu anlattı O vakit Seyyid Alevî hazretleri;
Biz hâinlerle alış veriş yapmayızbuyurdu Bunun üzerine o kişi yaptığı niyete pişman olup, özür diledi
Seyyid Alevî hazretleri sebebiyle müslüman olup, seâdete kavuşmuş bir bayan, Seyyid hazretlerinin talebelerinden biriyle evlenmişti Zevciyle berâber memleketlerine döndüler Orada hâmile kaldı Doğacak çocuk için bir şeyleri bulunmamasından üzüntü içinde idiler Bütün bu sırada Seyyid Alevî hazretlerinin gönderdiği her türlü ihtiyaçlarını giderecek bir kayık dolusu eşyâ geldi Kadıncağız bir erkek evlâd dünyâya getirdi Yaptığı yardımlardan nedeniyle Allahü teâlâya şükür ettiler ve Seyyid hazretlerine bağlılıkları daha da fazlalaştı
Seyyid Alevî hazretlerinin sevdiği bir talebesi bir kış günü yağışlı bir havada vefât etmişti Defnedilmek için hangi kabir kazıldıysa su çıktı ve susamış bir yer bulunamadı Mezarcı gelip durumu Seyyid hazretlerine arzedince;
Evvelce kazdığın yerlerden birini bitmiş kaz!buyurdu O da emre uyarak o yerlerden birini açtı Sudan eser yoktu Merhumu buraya defnettiler
Bir defâsında denizde şiddetli fırtına oldu Deniz kabarıp şehrin kenar mahallelerine taştı Tüccarlar ve halk bundan büyük zararlara uğrayacaklarını anlayıp Seyyid hazretlerinden destek istediler O da deniz kenarına gidip duâ ederek;
Sâkin ol ey deniz, sâkin ol!diye seslendi Çok geçmeden denizin sâkinleştiği, sularının çekildiği görüldü Herkes sevinçten bayram yaptı
Müslüman olmayanlardan biri, şiddetli bir hastalığa tutulmuştu Tabipler çâre bulamadılar Hasta, Seyyid hazretleriyle istigâseye (onu yardıma çağırmaya) başladı Bütün gönlüyle onu düşünüyor, destek bekliyordu Birgün birisi hasta kişinin kapısını çalıp içeri girdi ve kendisini Seyyid Alevî hazretlerinin gönderdiğini söyleyip ona bir muz verdi Hastalığı için devâ olduğunu ve yemesini bildirdi Hasta kendisine bahşedilen muzu yiyince, Allahü teâlânın izniyle şifâ buldu Şart Seyyid hazretlerine haber verildiğinde;
Evet o birey bizi çok hatırlayıp takviye istedi Allahü teâlânın izniyle biz de imdâdına yetiştikbuyurdu
Milibar bölgesinde bir çeşit sinek, zuhur edip insanın kulağına girer girmez rahatsızlığa sebeb oluyordu Pekçok ilaç kullanılmasına karşın sinekleri kovmak mümkün olmadı Ahali kulaklarını pamukla tıkamağa başladılar Bu da çâre olmadı Sineklerin çocuklara verdiği hasar daha büyük olup anne ve babalar, gözetmek için başlarında bulunmak ve uyumamak mecbûriyetinde kalıyorlardı Nihâyet durumu Seyyid Alevî hazretlerine arzettiler Seyyid hazretleri ellerini açıp;
Yâ Rabbî! Şu ağlamaklı kullarına selâmet ihsân eylediye duâ edince o bölgede bu çeşit sinek yeniden görülmedi
Bir bayan akşama içten kölesiyle birlikte bir köyden diğer bir köye gidiyorduYolun tenhalaştığı bir sırada esir haddi aşıp, sâhibesi olan kadına tecavüz etmek istedi Kadıncağız da büyük bir korkuya kapıldı Köleye yalvarıp, üzerindeki mücevherleri devretmek istedi Köle niyetinden dönmedi ve kadına el uzatmak istedi Kadıncağız kurtuluş olmayacağını anlayınca;
Yâ Rabbî! Seyyid Alevî Muhammed'i bana asistan eyle!dedi ve onu vesîle edip Allahü teâlâya yalvardı O an koca bir yılan çıktı ve köleye hücum ederek sokup öldürdü Kadıncağız dehşet içerisinde oradan uzaklaştı Lâkin bu karanlık yerlerde yalnız kalmış olmasından dolayı ızdırabı bir kat daha artmıştı Her Tarafta Seyyid hazretlerinden yardım istedi O anda yanında bir at belirdi, binip uzaklaştı At onu köyüne kadar götürdü Kadın başından geçenleri yakınlarına anlattı Gidip baktıklarında kölenin zehir tesiri ile simsiyah kesildiğini gördüler
Çiftçinin biri iki muz ağacı dikerek birinin meyvesini Seyyid Alevî hazretlerine diğerinin meyvesini de Kandûtî adında birine vermeyi nezretmişti Seyyid Alevî hazretlerine nezr ettiği ağacın ufak, Kandûtî'ye nezrettiği ağacın ise büyük bir salkımı oldu Çiftçi, Seyyid hazretlerinin huzûruna çıktığında durumu arzetti Seyyid hazretlerinin;
Doğrudur Lâkin bize nezrettiğin ağacın iki salkımı olmalıbuyurdu Bunun üzerine çiftçi derhal ağaçların bulunduğu yere koştu Hakikaten Seyyid hazretleri için olan ağaçta iki salkım gördü Muz ağaçları tabiaten bir salkımdan artı meyve vermezlerdi Bunu duyanlar oraya gelip, Seyyid hazretlerinin ağacını hayretle seyrettiler
Birgün Seyyid Alevî hazretlerinin benizlerinin sarardığı ve hallerinin değiştiği görüldü Ilgiyle sebebini kendilerinden sordular O zaman;
Okyanusta sefer eden bir gemideki sevdiklerimiz, büyük bir fırtınaya tutuldular mahvolmak üzere idiler Bizi vesîle edip, takviye istediler Biz de biiznillahî teâlâ imdâdlarına yetiştikbuyurdu Hakîkaten birkaç gün daha sonra limana bir gemi gelerek bunların Seyyid hazretlerinin haber verdiği kişiler olduğu anlaşıldıDaha Sonra bu kişiler nezr ettikleri malları Seyyid hazretlerine getirip duâlarına kavuştular O da malları fakirlere dağıttı
Seyyid hazretlerinin Hadramut'ta oturan ilim sâhibi muhterem bir amcazâdesi vardı Birgün derste çoğu talebe ve âlim kişilerle berâberken, Milibar'dan SeyyidAlevî hazretleri göre kendisine hitâben bir mektup geliverdi Âlim zât mektubu alıp açtı, mektupta;
Büyük susuzluk çeken Hadramut beldesine rahmet bulutları yaklaşmaktadırhaberini veriyordu Hakîkaten çok geçmeden yağmur batmış bulutlar göründü ve bol bol rahmet yağdı Hadramut beldesi, Seyyid Alevî hazretlerinin duâsı bereketiyle kuraklıktan kurtuldu
HEMEN HEMEN GÖZLERİM ÇIKACAKTI
Râsi' bin Derviş adındaki bir sultânın adamları, Alevî bin Muhammed'in yakınlarından birisinin mahsûlünden cebren alıp, sâhibine zulümde bulundular O mazlum birey gelip, durumu Alevî bin Muhammed'e arzetti Alevî bin Muhammed derhâl sultâna çıkıp, öteden beri yapmakta olduğu bu zulümden vazgeçmesini tenbih ederek, iki parmağı ile sultâna işâret etti Sultan Râsi' bin Derviş;
Peki efendim!diyerek teslimiyet gösterdi Alevî bin Muhammed oradan ayrılınca, sultanın yanındakiler;
Niye korktunuz? Onun dediğini niye tuttunuz?diye sorduklarında, Sultan;
Onun uzattığı iki parmağını, gözlerime saplanmak üzere olan iki mızrak olarak gördüm az kalsin gözlerim çıkacaktıdedi ve yeniden cefa yapmadı
1) Menâkıbı Alevî bin Muhammed *
Alevi Bin Muhammed hakkında veri
Alevi Bin Muhammed Evliyânın büyüklerindendir Nesebi şerîfleri; Alevî bin Muhammed bin Sehl bin Muhammed bin Ahmed bin Süleymân bin Ömer bin Muhammed bin Sehl bin Abdurrahmân bin Abdullah bin Alevî bin Muhammed bin Ali bin Alevî bin Muhammed bin Ali bin Muhammed bin Ali bin Alevî bin Muhammed bin Alevî bin Abdullah bin Ahmed bin Muhammed bin Ali bin Mûsâ bin Câfer bin Muhammed Bâkır bin Zeynelâbidîn bin Hüseyin bin Fâtıma (radıyallahü anhâ) şeklinde olup seyyiddir 1752 (H1116) senesi Zilhicce ayının yirmi üçüncü Cumartesi gecesi Yemen'in Terîm şehrinde doğdu On beş yaşında âilesiyle birlikte Hindistan'ın güneybatı sâhil beldelerinden Milibar'a hicret etti Orasını vatan edinip zâhirî ve bâtınî (kalb) ilimlerinde olgunlaştı Hindistan halkını senelerce irşâd etti Hak olan dürüst yolu gösterdi, îmân bilgilerini aşıladı Fazla kerâmetleri görüldü 1844 (H1260) senesinde Milibar'da vefât etti Tirnehali şehrinde defnedildi Kabri üzerine büyük bir türbe binâ edilmiştir Kabri başında gece gündüz aralıksız Kur'ânı kerîm okunur Vefâtından sonradan da fazla kerâmetleri görülmüştür
Seyyidler âilesinin ileri gelenlerinden bâzıları daha önce Hindistan'ın Milibar beldesine hicret etmişlerdi Bunlar içinde Alevî bin Muhammed'in dayısı Şeyh Hasan elCifrî de vardı Âlim ve velî olan dayıları Milibar halkını öncelikle hükümdârları edinmek üzere tatlı dil, hoş ahlâk ve nihâyetsiz sabır ile irşâd edip doğru yolu göstermişti daha sonra Hindistan'ın müslüman vâlilerinden Yetibu, Milibar'ı fethedince, İslâmiyet buraya en ince ayrıntısına kadar yerleşti Bu Nedenle Seyyidler âilesi, ilim ve irşâd hizmetlerine daha fazla yer verdiler
Alevî bin Muhammed'in dayısı Habib Hasan elCifrî, vefâtlarına yakın, kerîmesi içinYemen'in Terîm şehrinden gelecek birinin, zevc olacağını bildirdi Buyurduğu gibi Alevî bin Muhammed, Milibar'a gelerek dayılarının kerîmesiyle evlendi
Alevî bin Muhammed dayısının mânevî terbiyesinde büyük mücâhede ve riyâzetlerde bulunup olgunlaştı Kırlarda gezer vahşî hayvanlarla batmış ormanlarda ibâdetle meşgûl olurdu Bu hâlleri bir müddet devâm etti Daha Sonra ırk arasına karıştı Onlara îmân ve İslâmı anlattı Hoş ahlâkı öğretti Çok kerâmetler gösterdi Herkes onun bu fazîlet ve irfânını anlayıp kendisine zamânın kutbu dediler
Bir ara Milibar civârındaki putperest ve hıristiyanlar, Hindistan'daki bazı idârecilerden ve krallardan gördükleri yardımlarla Milibar'ı ele geçirdiler Daha önce müslüman olmuş bâzı kimseler de irtidâd edip, adalet yoldan döndüler Bu sebeple Milibar beldesinde yargı yoldan dönenlerle, hak yolun temsilcisi Alevî bin Muhammed hazretleri ve talebeleri arasında bazı münâzaralar başladı Sonuç Olarak bu büyük velînin gayret ve çalışmalarıyla, İslâmiyet güneşi Milibar'da yeniden parladı
Birgün Seyyid Alevî hazretleri, Milibar beldesinin Kalküta şehrinde arabayla bu arada, şehrin hıristiyan hâkimi, Seyyid Alevî hazretlerinin oradan geçtiğini gördü Ama görmemiş gibi davrandı ve bindiği arabayı Seyyid hazretlerinin arabasına dürüst sürerek çarpmasına sebeb olunca, Seyyid hazretleri ona, kim olduğunu sordu O, kibirli bir şekilde;
Ben bu şehrin hâkimiyim İsmim Şems'dirdedi Bunun üstüne Seyyid Alevî hazretleri;
Sen Şems (güneş) isen biz de âteşizcevâbını verdi ve oradan ayrıldı Hıristiyan hâkim evine döndü Lakin içeri girince eviyle berâber yanıp kül oldu Bu âteşin nereden geldiği anlaşılamadı
Okyanusta gitmekte olan birinin bulunduğu gemi fırtınadan parçalanmak ve batmak üzere idi O kişi Seyyid Alevî hazretlerine sığınıp kendisine takviye etmesini ricâ etti Anında bir el belinden tutup sâhile varıncaya dek çekip götürdü Böylece boğulmaktan kurtuldu Anında Seyyid hazretlerinin hânelerine artan bir şekilde elini öptü ve;
İşte beni boğulmaktan kurtaran el budurdiyerek bitmiş öptü O süre Seyyid Alevî;Yardım, Allahü teâlâdandırbuyurdu
Müslüman olmayan biri fevkalâde mâli sıkıntıya düşmüştü Bu sebeple Seyyid Alevî hazretlerine gelip hâlini talep etti Seyyid hazretleri ona;
Şu Hindistan cevizini al!buyurunca, alıp hürmeten evine götürdü Özel bir yere koydu Sonra her alıp sattığından kâr etti Netîcede fazla mal sâhibi bir varlıklı oldu Bu zengin ticâret için diğer yerlere gönderdiği malın üzerine teberrüken Seyyid Alevî hazretlerinin isimlerini yazmayı âdet edindi Bir gemide bu kişinin yeniden fazla malı vardı Bir kısmının üzerine Seyyid hazretlerinin ismi yazılı, diğerlerinin üstüne yazılmamıştı Bu sırada gemi battı İçindeki mallardan Seyyid Alevî hazretlerinin ismi yazılı olanlar dışında tümü telef oldu İsmi yazılı olanlar ise, su üstünde yüzerek sâhile gitti
Seyyid Alevî hazretlerinin bulundukları Milibar'da Tâûn hastalığı görülmüştü Millet, Seyyid hazretlerine gelip hallerini bildirince;
İnşâallah selâmet buluruzdiyerek duâ ettiler Allahü teâlânın izniyle hastalık o beldeden kalktı
Birgün Seyyid Alevî hazretleri ikindi namazını edâ için mescide gitmişti Orada diğer fazîletli kimseler de vardı Namazdan sonradan câmiden çıkarken Milibar köylerinden olan dört birey, memleketlerindeki bir hastalıktan bahsedince, Seyyid hazretleri;
Memleketlerinize dönün İnşâallah şifâ bulursunuzdiyerek hastalığın kalkacağını söylediler Buyurdukları gibi oldu
Birgün Seyyid Alevî hazretlerine birisi geldi Fakirim, muhtâcım bana destek edindeyip takviye istedi Seyyid hazretleri ona;
Falan tüccara git istediğin kadar parayı vermesini ricâ et!dedi Fakir, tüccara gidip istediğini söyledi ve kendisini Seyyid hazretlerinin gönderdiğini bildirdi Tüccar o fakire istediği parayı vermekten kaçındı Fakir mahzun olarak geri döndü Bir vakit sonradan aynı tüccar, işlerini idâre eden bir adamından bir kese altın getirmesini istedi Adam, altın batmış keseyi götürüp teslim etti Tüccar keseyi açtığında kesedeki altınların bakıra dönmüş önemsiz şeyler olduğunu gördü Fazla üzüldü Sebebini düşünüp hatâsını anladı ve koşup Seyyid Alevî hazretlerinden özür diledi
Seyyid hazretleri bir öğle namazı vaktinde bir câmii şerîfe gitmişti Câmide büyük bir kalabalık vardı sonradan kâmet okunup namaza kalkıldı Herkes imâma uydu Seyyid hazretleri ise saftan çıkıp açık havada yalnız başına namazını kıldı Ahali, namazı bitirince, Seyyid Alevî hazretlerinin bu davranışından hayrette kalıp, sebebini birbirlerine sormağa başladılar İçlerinde şehrin hâkimi ile âlimler ve eşraf da vardı Bunlar seyyid hazretlerinin namazı yalnız kılmasının sebebini sorunca, onlara tebessümle;
Namazda, sütü çok olan ineğin arkasına düşmüş bir imâma adapte etmek istemediğimden yalnız kıldımbuyurdu Daha Sonra herkes câmiden dışarı çıktı Seyyid hazretlerinin bu cevâbını öğrenenler, imâma gelip Seyyid hazretlerinin sözlerini naklettiler İmâm da;
Doğrudur, zevcem hastadır Tedâvîsi için hergün süt içmesi lâzım Cemâat içinde sütü çok bir ineğin sâhibini gördüm Namaz sonunda kendisinden istemeye karar verdim Zihnim bunlarla meşgul oldudedi Bunun üzerine oradakiler Seyyid Alevî hazretlerine hüsni zan edip, onun büyük bir zât olduğuna daha çok inandılar
Paraya ihtiyâcı olan birisi Seyyid Alevî hazretlerine gelerek yardım istedi ve sonradan varlıklı olan bir kâfire havâle edilmesini istirhâm etti Seyyid hazretleri onu istediği parayı ödünç edinmek üzere o zengin kâfire gönderdi Zengin bu isteği kabul etti Lâkin gece olduğundan isteğini ertesi güne bıraktı Borç istiyen kişi evine döndü bazı düşüncelere daldı Sonuç Olarak kâfirin vereceği parayı ödememeyi hedef etti Ertesi gün parayı elde etmek için gidip kâfirin kapısına vardığında ardından iki birey gelerek, para isteyenin hâin olduğunu, kendisine para verilmemesini tembihleyerek, bunun Seyyid hazretlerinin emri olduğunu bildirdiler Borç isteyen kişi şaşkınlıkla oradan ayrılıp baştan sona Seyyid hazretlerinin huzuruna vardı ve durumunu anlattı O vakit Seyyid Alevî hazretleri;
Biz hâinlerle alış veriş yapmayızbuyurdu Bunun üzerine o kişi yaptığı niyete pişman olup, özür diledi
Seyyid Alevî hazretleri sebebiyle müslüman olup, seâdete kavuşmuş bir bayan, Seyyid hazretlerinin talebelerinden biriyle evlenmişti Zevciyle berâber memleketlerine döndüler Orada hâmile kaldı Doğacak çocuk için bir şeyleri bulunmamasından üzüntü içinde idiler Bütün bu sırada Seyyid Alevî hazretlerinin gönderdiği her türlü ihtiyaçlarını giderecek bir kayık dolusu eşyâ geldi Kadıncağız bir erkek evlâd dünyâya getirdi Yaptığı yardımlardan nedeniyle Allahü teâlâya şükür ettiler ve Seyyid hazretlerine bağlılıkları daha da fazlalaştı
Seyyid Alevî hazretlerinin sevdiği bir talebesi bir kış günü yağışlı bir havada vefât etmişti Defnedilmek için hangi kabir kazıldıysa su çıktı ve susamış bir yer bulunamadı Mezarcı gelip durumu Seyyid hazretlerine arzedince;
Evvelce kazdığın yerlerden birini bitmiş kaz!buyurdu O da emre uyarak o yerlerden birini açtı Sudan eser yoktu Merhumu buraya defnettiler
Bir defâsında denizde şiddetli fırtına oldu Deniz kabarıp şehrin kenar mahallelerine taştı Tüccarlar ve halk bundan büyük zararlara uğrayacaklarını anlayıp Seyyid hazretlerinden destek istediler O da deniz kenarına gidip duâ ederek;
Sâkin ol ey deniz, sâkin ol!diye seslendi Çok geçmeden denizin sâkinleştiği, sularının çekildiği görüldü Herkes sevinçten bayram yaptı
Müslüman olmayanlardan biri, şiddetli bir hastalığa tutulmuştu Tabipler çâre bulamadılar Hasta, Seyyid hazretleriyle istigâseye (onu yardıma çağırmaya) başladı Bütün gönlüyle onu düşünüyor, destek bekliyordu Birgün birisi hasta kişinin kapısını çalıp içeri girdi ve kendisini Seyyid Alevî hazretlerinin gönderdiğini söyleyip ona bir muz verdi Hastalığı için devâ olduğunu ve yemesini bildirdi Hasta kendisine bahşedilen muzu yiyince, Allahü teâlânın izniyle şifâ buldu Şart Seyyid hazretlerine haber verildiğinde;
Evet o birey bizi çok hatırlayıp takviye istedi Allahü teâlânın izniyle biz de imdâdına yetiştikbuyurdu
Milibar bölgesinde bir çeşit sinek, zuhur edip insanın kulağına girer girmez rahatsızlığa sebeb oluyordu Pekçok ilaç kullanılmasına karşın sinekleri kovmak mümkün olmadı Ahali kulaklarını pamukla tıkamağa başladılar Bu da çâre olmadı Sineklerin çocuklara verdiği hasar daha büyük olup anne ve babalar, gözetmek için başlarında bulunmak ve uyumamak mecbûriyetinde kalıyorlardı Nihâyet durumu Seyyid Alevî hazretlerine arzettiler Seyyid hazretleri ellerini açıp;
Yâ Rabbî! Şu ağlamaklı kullarına selâmet ihsân eylediye duâ edince o bölgede bu çeşit sinek yeniden görülmedi
Bir bayan akşama içten kölesiyle birlikte bir köyden diğer bir köye gidiyorduYolun tenhalaştığı bir sırada esir haddi aşıp, sâhibesi olan kadına tecavüz etmek istedi Kadıncağız da büyük bir korkuya kapıldı Köleye yalvarıp, üzerindeki mücevherleri devretmek istedi Köle niyetinden dönmedi ve kadına el uzatmak istedi Kadıncağız kurtuluş olmayacağını anlayınca;
Yâ Rabbî! Seyyid Alevî Muhammed'i bana asistan eyle!dedi ve onu vesîle edip Allahü teâlâya yalvardı O an koca bir yılan çıktı ve köleye hücum ederek sokup öldürdü Kadıncağız dehşet içerisinde oradan uzaklaştı Lâkin bu karanlık yerlerde yalnız kalmış olmasından dolayı ızdırabı bir kat daha artmıştı Her Tarafta Seyyid hazretlerinden yardım istedi O anda yanında bir at belirdi, binip uzaklaştı At onu köyüne kadar götürdü Kadın başından geçenleri yakınlarına anlattı Gidip baktıklarında kölenin zehir tesiri ile simsiyah kesildiğini gördüler
Çiftçinin biri iki muz ağacı dikerek birinin meyvesini Seyyid Alevî hazretlerine diğerinin meyvesini de Kandûtî adında birine vermeyi nezretmişti Seyyid Alevî hazretlerine nezr ettiği ağacın ufak, Kandûtî'ye nezrettiği ağacın ise büyük bir salkımı oldu Çiftçi, Seyyid hazretlerinin huzûruna çıktığında durumu arzetti Seyyid hazretlerinin;
Doğrudur Lâkin bize nezrettiğin ağacın iki salkımı olmalıbuyurdu Bunun üzerine çiftçi derhal ağaçların bulunduğu yere koştu Hakikaten Seyyid hazretleri için olan ağaçta iki salkım gördü Muz ağaçları tabiaten bir salkımdan artı meyve vermezlerdi Bunu duyanlar oraya gelip, Seyyid hazretlerinin ağacını hayretle seyrettiler
Birgün Seyyid Alevî hazretlerinin benizlerinin sarardığı ve hallerinin değiştiği görüldü Ilgiyle sebebini kendilerinden sordular O zaman;
Okyanusta sefer eden bir gemideki sevdiklerimiz, büyük bir fırtınaya tutuldular mahvolmak üzere idiler Bizi vesîle edip, takviye istediler Biz de biiznillahî teâlâ imdâdlarına yetiştikbuyurdu Hakîkaten birkaç gün daha sonra limana bir gemi gelerek bunların Seyyid hazretlerinin haber verdiği kişiler olduğu anlaşıldıDaha Sonra bu kişiler nezr ettikleri malları Seyyid hazretlerine getirip duâlarına kavuştular O da malları fakirlere dağıttı
Seyyid hazretlerinin Hadramut'ta oturan ilim sâhibi muhterem bir amcazâdesi vardı Birgün derste çoğu talebe ve âlim kişilerle berâberken, Milibar'dan SeyyidAlevî hazretleri göre kendisine hitâben bir mektup geliverdi Âlim zât mektubu alıp açtı, mektupta;
Büyük susuzluk çeken Hadramut beldesine rahmet bulutları yaklaşmaktadırhaberini veriyordu Hakîkaten çok geçmeden yağmur batmış bulutlar göründü ve bol bol rahmet yağdı Hadramut beldesi, Seyyid Alevî hazretlerinin duâsı bereketiyle kuraklıktan kurtuldu
HEMEN HEMEN GÖZLERİM ÇIKACAKTI
Râsi' bin Derviş adındaki bir sultânın adamları, Alevî bin Muhammed'in yakınlarından birisinin mahsûlünden cebren alıp, sâhibine zulümde bulundular O mazlum birey gelip, durumu Alevî bin Muhammed'e arzetti Alevî bin Muhammed derhâl sultâna çıkıp, öteden beri yapmakta olduğu bu zulümden vazgeçmesini tenbih ederek, iki parmağı ile sultâna işâret etti Sultan Râsi' bin Derviş;
Peki efendim!diyerek teslimiyet gösterdi Alevî bin Muhammed oradan ayrılınca, sultanın yanındakiler;
Niye korktunuz? Onun dediğini niye tuttunuz?diye sorduklarında, Sultan;
Onun uzattığı iki parmağını, gözlerime saplanmak üzere olan iki mızrak olarak gördüm az kalsin gözlerim çıkacaktıdedi ve yeniden cefa yapmadı
1) Menâkıbı Alevî bin Muhammed *