Son Konu

Ana Gibi Yâr Olmaz

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Ana Gibi Yâr Olmaz belli başlı gibi yar olmaz asıl gibi yar olmaz sözleri anne bir dinle vatan diyar anlamı Atalarımız; Belli Başlı gibi yâr, vatan gibi diyâr olmazdemişlerdir Hakîkaten dünyâyı diyâr diyâr gezsek, anamız gibi bizi bağrına basarak sevecek ve şefkatle kucaklayacak bir belli başlı bulamayız İnsan, hanımı gibisini veya ondan daha iyisini her tarafta bulabilir, fakat esas gibisini hiç bir diyârda bulamaz Âile içinde çocuk üstünde en fazla hakkı olan ve hizmeti geçen annedir Anne, hâmile kaldığı andan itibâren çocuk yüzünden bıkkınlık çekmeye başlar Doğum sırasında bu can sıkıntısı, zirveye ulaşır Kimi zaman doğum, annenin hayâtına mâl olur Annenin hizmeti, doğumdan daha sonra başlar Çocuğun emzirilmesi, giydirilmesi, temizliğinin yapılması, edep edilmesi ve tedâvîsi gibi ardı arkası kesilmeden ömür boyu sürecek bir hizmet dönemi içersine girer Cenâbı Hakk’ın bilhassa annelere lutfettiği şefkat duygusu, anneleri; istirâhatini, sıhhatini, yemeiçme ve giyinmesini hesapsızca bütün imkânlarıyla çocuğuna hizmete sevkeder Annenin bu sonu ve sınırı olmayan fedâkârlıklarının bedelini, evlâdın maddî bir karşlıkla ödemesi olası değildir Rasûlullah (sav) Efendimiz’in huzuruna bir adam geldi ve: Yâ Rasûlallâh! Anam adamakıllı ihtiyarladı Ben onu kendi ellerimle yediriyor, içiriyor ve sırtımda taşıyorum Hâsılı her türlü ihtiyâcını karşılıyorum Mükâfâta hak kazandım mı?dedi Rasûlullâh (sav) Efendimiz cevâben: Hayır, bu senin yaptıkların, ananın senin üzerindeki haklarının yüzde birine bile karşılık değildir Ama sen, iyilik ediyorsun Allâh sana bu eksik iyilik karşılığında çok sevap verirbuyurdular (20) Hz Peygamber (sav)’in: Cennet annelerin ayakları altındadır(21) hadîsi şerîfi de annelerin lâyık oldukları yüce mertebeyi belirlemekte ve erkekle eşit olmaktan öte üstün haklara sahib bulunduklarına dikkat çekici etmektedir İbni Amr (ra) anlatıyor: Bir adam cihâda iştirâk etmek için Hz Peygamber (sav)’den izin istedi Rasûlullâh (sav): Annen, baban sağ mı?diye sordu Adam: Evetdeyince Rasûlullâh (sav): Onlara hizmet de cihâd sayılır, sen onlara hizmet ederek cihâd yap!buyurdu (22) Çocuk Terbiyesinde Anne: Çocuk terbiyesi, anne ve babanın en ilk olarak gelen vazîfelerindendir Çocuklarını güzel edep eden milletler, huzûrun ve medeniyetin zirvesine ulaşırlar İslâm’ın yaşandığı bir âile içinde artan çocuğun istîdâdları, îmân istikâmetinde gelişip olgunlaşır Âilede verilen terbiye kalıcıdır İnsanlık târihi boyunca âile terbiyesi üstünde önemle durulmuştur Çocukların dünyâ ve âhıret seâdetini kazanmaları için en büyük çaba, sâliha hanımlara düşmektedir Çocuk, birincil belli başlı terbiyeyi âile ocağında, anneden alır Anne, tabiî olarak vaktinin çoğunu ev içinde çocuklarının bakımı ve terbiyesi ile geçirir Çocuk, dünyâya geldiği günden itibaren annesinin gönlünde ve kucağındadır Doğrusu çocuk, her hususta annesinden bir parçadır Anne, doğuncaya kadar karnında taşıdığı yavrusunu, bu sefer ölünceye dek gönlünde taşır Dînimizde çocuk terbiyesinin temeli, İslâm’a uygun bir nikâha dayanır Zîrâ nikâhsız olarak doğan bir çocuk, veledi zinâ olur Çocuk terbiyesinde dikkat edilecek diğer mühim başlıca da, helâl lokmadır Anne, bu konuda çok tedbirli ve özenli olmalı, haram ve şüpheli lokmalardan kaçınmalıdır Çünkü yavrusunun maddî ve mânevî yapısı bu lokmalardan oluşmaktadır Bu suretle doğacak çocuk, anne ve babasına saygılı ve itâatkâr, dînine ve milletine hizmetkâr olur Bunların tümü, rızkın ve gıdânın helâl ve pak olmasının bereketiyle meydana kazanç Hâmilelik döneminde de anne, kendilerine derin saygı ve muhabbet duyduğu kimseleri tefekkür etmeli ve onları dâimâ hatırlamalıdır Bu da, cenînin zihinde yer eden bu şahıslara benzemesine sebebiyet verir İnsan tabîatının bu hususdaki kabiliyeti, herkesin bildiği ve tıbbın da kabul ettiği bir gerçektir (23) Ebenin dindâr olması, bari çocuğu alırken besmeleçekmesi gerekir Doğumdan kurtulan anneye de, geçmiş olsun!demeli ve bir çocuk dünyâya getirdiği için onu tebrik etmelidir Zîrâ çocuğu olanı tebrik etmek müstehabdır (24) Dünyâya gelen çocuğun, önce sağ kulağına ezân, sol kulağına da kaamet okumalıdır Bu Nedenle çocuğa, ilk İslâmî telkîn ve dâvet üretilmiş olur Kalbi de, ezânın derin tesirinden bir hisse alır Nitekim bu dünyâdan ayrılırken de, insana kelimei tevhîd telkîn edilir Hz Fâtımâ (r anhâ), Hz Hasan’ı dünyâya getirdiğinde Rasûlullâh (sav) Efendimiz, O’nun kulağına ezân okumuşlardır (25) Ayrıca, yeni doğan çocuğun damağına tatlı bir şey sürmek müstahabdır Buna tahnikdenir Tahnik, hurmayı ağızda en ince ayrıntısına kadar çiğnedikten sonradan onu çocuğun ağzına dokundurmaktır Hurma bulunmadığında, herhangi bir tatlı gıdâ da olabilir Ashâbı kirâmdan Ebû Mûsâ (ra) anlatıyor: Bir oğlan çocuğum dünyâya geldi Onu alıp Peygamber (sav) Efendimiz’e götürdüm Çocuğun adını İbrâhîm koydu Sonradan da ağzına hurma alıp iyice çiğneyerek çocuğumun ağzına sürdü Ve bereket ile duâ ederek çocuğu her tarafta bana verdi(26) Dünyâya gelen çocuğa yapılacak birincil iyilik ve ikrâm, ona güzel ad vermektir Hz Peygamber (sav) Efendimiz: Kıyâmet gününde siz, kendi isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız O halde isimlerinizi güzelleştiriniz(27) Konacak isimler hakkında da hadîsi şerîfde şöyle buyurulur: Peygamberlerin isimleriyle isimleniniz İsimlerin Allâh’a en sevimlisi, Abdullâh ve Abdurrahmân’dır(28) Çocuğun, yedinci günü adı konuldukdan sonradan saçları kesilip ağırlığınca altın ya da gümüş sadaka olarak verilir Nitekim Rasûlullâh (sav) Efendimiz, Hz Hasan’ı dünyâya getirdiği vakit Hz Fâtımâ (r anhâ)’ya şöyle buyurmuştur: Yâ Fâtımâ, çocuğun başını tıraş et ve ağırlığı kadar da gümüşü sadaka olarak ver(29) Akîka kurbanı da, çocuğun doğduğu günden bülûğa ereceği güne kadar kesilebilir Lakin, yedinci günü kesilmesi daha fazîletlidir Rasûlullâh (sav) Efendimiz, akîkanın durumunu soran Ümmi Kürz’e şu cevâbı vermiştir: Oğlan çocuğunda iki, kız çocuğunda bir koyun (kesilir)(30) Öteki bir hadîsi şerîfde de şöyle buyurulur: Her erkek çocuk çocuğu akîka kurbanı ile rehindir Akîka, çocuğun doğumunun yedinci günü kesilir Adı konulur ve başı tıraş edilir(31) Akîka, vâcib yok, müstehabdır Bayağı kurban gibidir Eti, derisi satılmaz Kemikleri kırılmaz Akîkanın etinden kesen de yiyebilir Akîka, çocuğu rehin olmaktan kurtarır Zîrâ o, akîkasına karşılık bir rehindir İmâm Ahmed b Hanbel der ama: Çocuk, başlıcababasına şefâat etmekten alıkonulur, ancakakîka ile şefâat hakkı doğar(32) Sünnet olmak, peygamberlerin yoludur Peygamber (sav) Efendimiz bir hadîsi şerîflerinde şöyle buyururlar: Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir: Sünnet almak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek(33) Hz Câbir (ra) da der fakat: Rasûlullâh (sav) Efendimiz, torunları Hasan ve Hüseyin’e akîka kurbanı kesti Yedinci günlerinde de onları sünnet ettirdi(34) Âile içersinde gördüğü ve işittiği herşey, çocuğun hâfızasında bir model olarak yer alır Çocuk, her gördüğüne özenle bakar, sonradan da bu gördüklerini taklîd etmeye ve yapmaya çalışır Her işittiğini de özenle dinler Zamanla bu işittiklerini söylemeye çaba eder Bu bakımdan anne ve babalar, her hususta yavrularına nümûne olmalıdırlar Çocuğun îmânı, daha minik yaşta iken âile ocağında güzergah kazanır Eğitim konusundaki esas kaideye göre, anne ve babasının dîni üzere yetişir Nitekim hadîsi şerîfde: Her çocuk İslâm fıtratı üzere doğar daha sonra esasbabası onu; yahûdî, hıristiyan veya mecûsî yaparlar(35) buyurulur Çocuk konuşmaya başladığı vakit, ona söyletilecek ilk kelime, Allâhlafzı olmalıdır Böylece, kalbe îmân tohumları ekilirken, çocuğun gönül ufku da zikrullâhın nûruyla aydınlanmaya başlar Çocuklara birincil tümce olarak da, îmân telkîn eden sözcüki tevhîdin öğretilmesinde ısrâr edilmelidir Hadîsi şerîfde: Çocuklarınızı (n ağzını) başlangıçta sözü ile açınız Ölüm ânında onlara yine sözünü telkîn ediniz(36) buyurulur Ayrıca çocuklarımıza, küçük yaşlardan itibaren Kur’ânı Kerîm öğretmeliyiz Bu Nedenle, çocukların sâf ve pak gönülleri, Kur’ânı Kerîm’in feyzi ve nûruyla berraklaşır Nitekim Peygamber (sav) Efendimiz: Çocuklarınızı üç haslet üzerine yetiştiriniz: Peygamberinizin sevgisi, ehli beytinin sevgisi ve Kur’ân tilâveti(37) buyurur Çocuklarımızın körpe dimağlarına; Allâh sevgisini, Peygamber (sav) sevgisini, ehli beytinin, ashâbı kirâmın, evliyâullâhın ve İslâm büyüklerinin sevgilerini aşılamalıyız Çünkü bu sevgi ile çocuğun his ve duyguları harekete geçer, İslâmî şuûr ve hassasiyet kazanır Dinç ve örnek şahsiyetlere benzemeye çalışır Peygamber (sav) Efendimiz, yedi yaşı, öğretim çağının başlangıcı olarak belirlemiştir Çocuk yedi yaşına girdiği vakit, ona abdest elde etmek ve namaz kılmak öğretilmeli; on yaşına girince namaza başlatılmalı, yalan söylemenin, haram yemenin kötülükleri anlatılmalıdır Bu konuda hadîsi şerîfde: Çocuklarınıza yedi yaşından itibâren namaz kılmalarını emrediniz On yaşına vardıklarında kılmazlarsa, hafifçe dövünüz Ve (hem) yataklarını ayırınız(38) buyurulur Burada dövmekten maksad, ödünü koparmak olup, bu cezâdan sonradan çocukta bir düzelme görülürse, ona şefkatle ve güler bir yüzle yönelmelidir Anne ve baba, çocuğuna iyi bir dost seçiminde muavin olmalı ve onu fena arkadaşlarının zararlarından korumalıdır Zîrâ fena arkadaş, tüm kötülüklerin kaynağıdır Anne ve babaların önemli vazîfelerinden biri de, çocuklarını; temiz, uyumlu ve disiplinli olarak geliştirmek ve onlara daha minik yaşlardan itibaren dînlerini, ahlâk ve âdâbı muâşeret kâidelerini öğretmektir Çocuklar, Cenâbı Hakk’ın bizlere birer emâneti olup, sâf ve pak kalpleri bir cevherdir Temiz bir toprak gibidir Pak toprağa ne ekilirse, onun meyvesi alınır Kur’ânı Kerîm’de: Ey îmân edenler, kendinizi, evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz(39) buyurulur Annebabanın, evlâdlarını cehennem ateşinden koruması, dünyâ ateşinden korumasından daha önemlidir Cehennem ateşinden korumak da, îmânı, farzları ve haramları öğretmekle, ibâdete alıştırmakla ve dinsiz ve ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur Evlâdına, Allâh Teâlâ’yı ve Peygamber (sav) Efendimiz’i öğretmeyen, sevdirmeyen asıl ve babalar, onların keza dünyâ, ayrıca de âhıret kaatilleri sayılır Evlâdına dînini öğretmeyen anababa, dünyânın en merhametsiz insanlarıdır Çocuk üşümesin, uykusuz kalmasın, diye onu namaza kaldırmamak, cinâyetlerin en büyüğüdür Bu iyilik yok, ona karşısında en büyük kötülüktür Hekim, hastasına merhamet ettiği için, îcâbında onu bıçağın altına yatırır Ve ameliyat eder Doktorun gâyesi, bu ameliyatla onu sıhhatine kavuşturmak ve kuytu ettirmektir Asılbaba, yufka yürekli iseler, evlâdlarını seviyorlarsa, evvelâ dînlerini öğretirler, sonra da dünyâ ile amaca uygun ilimleri Kaldı fakat evlâdına karşı yufka yürekli edinmek seslenmek, kendisine de merhamet etmek demektir Çünkü başlıca ve baba da, çocuklarına dînini öğretmedikleri için yanacaklardır Yâni çocuğuna İslâmiyet’i öğreten, kendisi de cehennemden korunmuş olacaktır (40) Yavrularımız, bizim en değerli varlıklarımızdır İslâm, onların omuzları üzerinde asırdan asıra kıyâmete dek sürüp devam edecektir Âilenin en kıymetli meyvesi olarak bizlere emânet edilen yavrularımızın gönüllerinde hizmet, acıma ve şefkat hislerini filizlendirerek, onları istikbâle mîrâs bırakmalıyız Anne ve babanın en güzel âhıret yatırımı, uğurlu bir evlâd yetiştirmektir Nitekim Peygamberimiz (sav) Efendimiz şöyle buyururlar: İnsan öldüğü zaman, (sevab kazanmaya vesile olan) üç ameli kesilmez: Sadakai câriye, istifâde edilen ilim ve kendisine duâ eden çocuk(41) Öteki bir hadîsi şerîfde de şöyle buyurulur: Öldükten sonra kulun derecesi yükseltilir Kul der ki: Ey Rabbım! Bu sevab nereden geldi? Cenâbı Hakk da ona şöyle der: Çocuğun senin için duâ etti, istiğfârda bulundu(42) Asıl Duâsı: Müslüman evlâdı, tekrar tekrar esasbabasının hayır duâlarını almaya çalışmalıdır Bâyezîdi Bistâmî (ks) Hazretleri’nin yaşlı ve hasta bir annesi vardı Gece yarısı uykusundan uyanıp kendisinden bir kadeh su istemesi üstüne, destiden su doldurup getirinceye kadar anası baştan uykuya dalmıştı Bâyezîdi Bistâmî (ks), elinde bir bardak su ile uyanacak diye anasını sabaha değin bekler Sabahleyin Namazı için uyanan anası, oğlunun, elinde bir bardak su ile ayakta beklediğini görür görmez, son derece duygulanır Ve bu fedâkâr oğlu için; Ârifler sultânı olasın oğlum!diye içten gelen duâ eder (43) Annesinin duâsı bereketi ile Bâyezîdi Bistâmî Hazretleri, fiilen ârifler sultânı olur Ve tüm tasavvuf kitaplarında defalarca bu ünvân ile anılır aynı zamanda anne bedduâsından da son derece sakınmalıdır Onların bedduâsını bölge evlâdın, dünyâda iki yakası bir araya gelmeyeceği gibi, âhırette de ebedî hüsrâna uğrayacağında şüphe yoktur Sahâbei kirâmdan Alkame adında bir zât vardı Evlendikten daha sonra annesine karşısında davranış ve tavrı tamamen değişmişti Bu durumdan yaşlı annesinin gönlü incinmiş, kalbi kırılmıştı Böylece günler geçti Birgün Alkame, hastalanarak vefat yatağına düştü Annesine olan kırıcı davranışından dolayı dili tutuldu Son nefesinde söylemesi gereken kelimei şehâdeti söyleyemedi Nihâyet Rasûlullâh (sav)’in ısrârı ile, yaşlı anne, evlâdını affedip hakkını helâl etti O anda Alkame’nin dili çözüldü ve kelimei şehâdet getirmeye başladı Rûhunu da bu îmânla teslîm etti Alkame yıkanıp kefenlendikten sonra, namazı kılınıp defnedildi Ardından Sevgili Peygamberimiz (sav) Efendimiz, kabri başında durarak orada bulunanlara şöyle hitâb etti: Ey muhâcirler! Ey ensâr! Kim karısını, annesinden daha üstün tutarsa, Allâh’ın lâneti onun üzerinedir Onun öteki ibâdet ve iyiliklerinin de kendisine bir fâidesi yoktur, kabul olunmaz(44) Oysa bu hadîsi şerîf; eşin, kayınvâlide karşısında ezilmesi ve hiçbir adalet sâhibi olmaması anl gelmez Çünkü İslâm’da eşin de, annenin de adalet ve sorumlulukları dengelenmiştir  
 
Üst Alt