Son Konu

Anadille Eğitim ve Türkçe

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
31
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Anadille Eğitim ve Türkçe Anadille Eğitim ve Türkçe YardDoçDr A Üstüner Birses 21012003 Bilimsel açidan gelismis olan milletlerin ekonomik ve kültürel açidan da gelistikleri, siyasî zeminde söz sahibi olduklari aşina bir gerçektir Bilimsel buluslardan yararlanabilen ülkeler, vatandaslarinin kazanç seviyelerini yükseltmekte ve onlar için daha müreffeh bir yaşam imkani saglamaktadirlar Bu gerçekler dolayisiyla çagimiz genel olarak bilim çagi diye nitelendirilir Bilimsel bakimdan gelismek, bilimle ilgili kurumsal ortamin niteliginden çok bilim dili olarak gelismis bir dile sahip olmaya baglidir Bir milletin dili, her türlü düşünce ve düsünceleri bütün ayrintilariyla açıklama edebilecek bir zenginlikte degilse, o milletin bilimde ilerlemesi mümkün degildir Gelismis ve varlıklı bir dil, her bilim dalinin egitim ve ögretiminde de büyük kolayliklar saglar Bilim dili, bütün bilim dallarinin araştırılmasında, eğitim ve öğretiminde kullanilabilen, bunun için zorunlu terimlere ve zengin bir sözcük kadrosuna sahip olan dildir Bilim dili en basit tanimi ile bir dilin genel kültür dilinden öyle ya da böyle ayrilan, çesitli bilim dallarinin, teknik ve sanat alanlarinin gerekli kildigi laf varligini, üslûp ve anlatim özelliklerini ve terim ihtiyacini karsilayabilen bir dil demektir Her bilim dalinin dildeki genel kavramlar disinda özel kavramlarin karsiligi olan bir hayli terime de ihtiyaci oldugu için bilim dili bir bakima kültür dili + terimlerin olusturdugu özel bir dilolarak da tanimlanabilir(Korkmaz, 2001; s719) Bir dilin bilim dili sayilabilmesi için, o dille çesitli bilim dallarina ait arastirmalarin, incelemelerin yapilabilmesi, bunlara ait sonuçlarin, yorum ve degerlendirmelerin en ince ayrintilarina dek ifade edilebilmesi; dilde bütün bilim dallari için gerekli terimlerin bulunmasi, çesitli fikir ve düsünceleri anlatan kavramlari karsilayabilecek isleklige ve sözcük kadrosuna sahip olmasi gerekir Her dilin insan duygu ve düsüncelerini açıklama etme vasitalari ve sistemi farklidir Bu yüzden bir dilin diger bir dile oranla üstün oldugunu bahis etmek gerçeklere aykiridir Bir dildeki kelimelerin sayi bakimindan fazlaligi veya sadece yapim ve çekim eklerinin çoklugu yahut laf dizimi özellikleri o dilin baska bir dile üstün oldugunu ortaya koymaz Hiç bir dil baslangiçta bütün bir bilim dili halinde dogmamistir Fakat islenmis veya islenmemis; islenerek bilim dili, kültür dili, edebî dil haline gelmis veya gelememis dillerden söz edilebilir Yani dilleri islenmislikleri bakimindan kiyaslayabiliriz Yazi dili, bilim dili olarak kullanilmis, bu sayede gelismis olan diller zamanla daha varlıklı bir dil özelligi kazanirlar Yazi dili haline gelmis bir dil, zamanla edebiyat dili, kültür dili, bilim dili olarak kullanilir ve islenirse zenginlesir Bir milletin tüm tarihi boyunca edindigi kültürü, deger yargilarini ve hayat tecrübelerini sinesinde toplayan, onu koruyan ve yasatan kutsal bir hazineolan dil, sadece iletisim araci olarak düsünülmemelidir Iletisim araci olma niteligi yaninda dilin ayrıca fert ve keza de millet için daha önemli olan yönü kültürel kimligi belirleyici ve koruyucu olan yönüdür Milletin iç dünyasini, ruhunu yansitan dil, kisilerin mensubiyetlerinin, milletlerine olan bagliliklarinin da belirleyicisidir Kisiyle kendi milleti arasindaki en saglam bag dildir Kendi milletine bagliliginin devami, anadilin bilinçli bir sekilde yeterince ögrenilmesi ve kullanilabilmesi ile mümkündür Toplumun millet olarak yasayip devam edebilmesi de buna baglidir Egitim bu sonucu sagliyorsa ırk devam eder; saglamiyorsa çözülür Hesaplı basarilarla zenginlesmis fertler, millî dil ve kültür bilinci tasimadiklari takdirde, baska devletlerin uydusu olmayi rahatlikla isteyebilirler, yabanci bir dil ve kültürü hiç kaygi duymadan kendi dil ve kültürlerinin önüne geçirebilirler(Ercilasun, 2000; s203207) Atatürk, bu gerçekleri şu sözlerle dile getirmektedir: Millî his ile dil arasindaki bag çok kuvvetlidir Dilin millî ve varlıklı olmasi, millî hissin inkisâfinda baslica müessirdir Türk dili dillerin en zenginlerindendir Yeter ama bu dil suurla islensinHer çesit bilim dalinda egitim ve ögretimin başlıca dille yapilmasi bilimde ilerleme için temel sarttir Yabanci dille yapilan bir egitimle bilimde ilerlemek, gelismek, yaratici almak olası degildir Yaraticilik kisinin, ulusun ve toplumun en derinliklerinden gelen bir güçtür Bu gücün gelismesindeki en kayda değer faktör ise, kisiligin ve kültürün derinliklerinden gelen serbest çagrisimi destekleyecek olan anadildir(Sinanoglu, 1999; s88) Içinde anlasilmayan bir sözcük bulunan cümleleri bile ögrenciler algilayamadiklari için ezberleme yoluna gitmekte; o cümledeki zihin ya da düsünceyi kendi cümleleri ile açıklama edememektedirler Bir tek kelimenin bile anlasilmamasi, cümlenin bütünüyle anlasilmamasina yol açmaktadir Sonuçta düsünmeyen, kavramayan, anlamayan; anlamadiklari için de anlatamayan, konu hakkinda kendilerine ait düsünce ve görüsleri olusmayan, yorum ve degerlendirme yapamayan, üreticilikleri ve yaraticiliklari bulunmayan; yalnızca ve yalnızca ezberleme yoluna bas vuran ögrenciler ortaya çikar Anlasilmayan bir kelime yüzünden cümleyi kavramayan, ezbercilige yönelen ögrencinin, adamakıllı yabanci dille yapilan bir egitim ve ögretim sonunda yaratici ve imalatçı olmasi, bilime katki saglamasi ne kadar beklenebilir? Egitim, büyük ölçüde, dil araciligi ile data, deneyim ve degerler transfer süreci olduguna göre, iletisim araci olan dilin bu süreci kolaylastirmasi ya da zorlastirmasi mümkündür Ögrencinin ilk olarak karsilastigi bir terim, eger onun zihninde yakin anlamlari uyandirabiliyor, asıl dilindeki data ve sezgileri ile iliski kurma olanaklari veriyorsa ögrenme islemi kolaylasacaktir(Sahin, 1994; s199) Milletimizin ara sıra egitim dili olarak Türkçe disindaki dilleri kullanmis olmasi ya da aydinlarimizin yabanci dillere meyletmis olmalari, dil felsefecilerinin çözülüs sebebi saydiklari ezberden gören, ezbere düsünen nesiller yetismesine yol açmis ve bunun faturasi milletimiz tarafindan agir bedellerle ödenmistir Bunun sonucunda kendi tarihine yabanci, kendi varligi ve yaşamsal üstünde düsünemeyen, akıl üretemeyen ve dolayisiyla kendi felsefesini yaratamayan aydin; bilim ve düsünce birikiminden yararlanamayan, yaraticilik ve özgünlük yetenegi kaybolmus nesiller ortaya çikmistir (Korkmaz, 2000; s319326) Sonradan da Türkçenin bilim dili olamayacagi iddialari ortaya atilmis; kendi ülkemizde bile dilimiz ikinci plana düsürülmüstür Bu ülkenin en akıllı ve en seçkin çocuklari kendi okullarimizda yabanci dille egitim yüzünden hazirlik siniflarinda bilimden uzaklastirilmaktadir Az Önce Türkçeyi yeterince ögrenmemis gelecegimizin teminati olan bu genç dimaglar yabanci dillerin grameri, kelimeleri ve terminolojisi ile ugrastirilmakta; ögrenme, düsünme ve üretmeleri hemen hemen engellenmektedir Bu kusaklarin aldiklari egitim dolayisiyla asagilik duygusuna kapilmalari, kendi kültürlerine yabancilasmalari, yabanci kültürlerin hayrani olarak yetismeleri tabiî bir sonuç olacaktir Osmanlilarda çok yaygin olarak yürütülen din egitiminin medreselerde Arapça ile yapilmasi, bu egitimi alanlarin zamanla eserlerini Arapça ile yazmalarina ve Türkçe yazilan eserlerde de agir bir dil kullanilmasina yol açmis, dinî konularda ortaya konan fazla sayidaki telif eserin tercüme veya taklit düzeyinde kalmasina, en azindan dilleri dolayisiyla toplumun dinî egitimine katki saglayamamasina yol açmistir Bu eserlerden kullanma sansi kaybolan halkimizi dinî konularda egitme görevini bazi çikar gruplari veya yari cahil halk ellerine geçirmis, dinî kurumlar bozulmus, çesitli yanlis degerler dinin yerini tutmaya baslamistir Toplumun ahlakî ve kültürel yönden çözülmesi ve bozulmasi dolayisiyla Osmanli devleti daha hizli bir sekilde zayiflamis ve yikilmistir Çünkü Ögretimin yabanci bir dilde yapilisi çesitli iş erbabi ile kendilerine hizmet götürmekle görevli olduklari kisiler arasindaki mesafeyi büyütür, aralarinda anlasma imkan ve ölçülerininn zayiflatir Yabanci bir dille bir meslek edinmege çalismak çok büyük bir çabayi gerektirir Fakat bir iş edinmis kimsenin meslegine iliskin yabanci dil bilgisini edinmesi kolaydir(Sayili, 1994; s542) Hikmet Bayur'un Ingilizlerin egemenlikleri altindaki Hindistan'da uyguladiklari egitim politikasina ait tespitlerinin bir kismi sunlardir: Ilkögretimi yerli dillerle, orta ve yüksek ögrenimi Ingilizce ile yaptirmak ve böylece: 1 Anadilin yoksa millî dilin gelismesini durdurmak ; 2 Yabanci dille egitim yapmanin güçlügünden faydalanarak genç yerli çocuklarin kafa tesekküllerini geciktirmek, onlari ders konularini anlamadan ve sindirmeden ezberlemeye mecbur etmek; 3 Ingiliz dili ve edebiyatinin seçkin örnekleri ile beyinleri, Ingiliz kültür ve medeniyeti lehine yikamak, yerlilerde eksiklik duygularini gelistirmek ve köklestirmek; sömürgelerde Ingiliz kültürünü yüksek tabakadan baslayarak dağıtmak; 4 Millî dillerin gelismesini ve millî egitimi alıkoymak, (Bayur, 1987; s 371) Tüm bu hedeflere yalnızca egitim dili olarak Ingilizcenin kullanilmasi ile ulasilabilecegi gerçegi, üstünde düsünmemiz ve ders almamiz gereken bir olgudur Türkiye'de meslegi ne olursa olsun yabanci dil bilenlere ilave tazminat ödenmesi, akademik çevrelerde içerigi nasil olursa olsun yabanci bir dille yapilmis yayinlarin üstün tutulmasi ve bunlara aynı diger uygulamalar, toplumumuzda yabanci dillere olan talebi arttirmistir Yabanci bir dile karsi ortaya çikan bu asiri talebin sebeplerinden biri de yabanci dil ögrenimi ile yabanci dilde egitim ve ögretimin birbirine karistirilmis, iç içe girmis olmasidir(Korkmaz, 2001; s719) Ülkemizdeki yabanci dil talebinin diger önemli bir sebebi de, bazi çevrelerin Ingilizce'yi uluslar arasi bilim dili diye göstermeye çalismalaridir Bu konuda Oktay Sinanoglu sunlari söylemektedir: Dis ülkelerde edindigimiz intiba, en fazla Türkiye'de duydugumuz, dünya dili Ingilizce olacak sözünün harp sonrasi bir AngloSakson propaganda ve efsanesi oldugu yönündedir(Sinanoglu, Türkçe, 1999; s88) Sevim Tekeli'nin Bilim dillerinin tarihsel gelisimibaslikli çalismasinda uluslar arasi dil ya da bilim dili (!) konusundaki tespitleri söyledir: Robert Hall, tüm dünyada tek dilin konusulmasi konusunda sunlari söyler: Uluslararasi dil sorunu aldaticidir ve baslamak için gerçekçi olmayan bir varsayima dayanmaktadir Dünyayi sarmis olan sorunlar büsbütün dil disidir ve tek bir dil konusmak onlari çözümlemekte yardimci olmayacaktir Ispanyolca konusulan Puerto Rico ve Yeni Meksika'da Ingilizce egitim yapilmasi iki toplumun da zararina yol açmistir Çünkü çocuklar Ingilizce'yi iyi ögrenemedikleri gibi Ispanyolca'yi da ögrenememektedirler Hall'in dedigi gibi yabanci dilde egitim gerçekleştirmek, o millet için felaketlere yol açacaktir Her seyden önce anadilin bir bilim dili olarak gelismesini önleyecek, dili her geçen gün körlestirecek, millet ve okumuslar arasindaki uçurumu gittikçe arttiracak, sonunda halki daha cahil, okumusu kendi degerlerine yabanci hâle getirecektir(Tekeli, 1994; s 207208) Uluslar arasi bilim dili tezi hakkinda Oktay Sinanoglu da sunlari söyler: Avrupa, orta çaglarda ululararasibir Latince ile bilim dili yapmaga çabalamis, lakin fakat rönesansta milli dilleriyle çalismaya basladiktan sonradan bilimde yaraticiliga geçebilmistir Ondan önce islam dünyasinin bilim eserlerinin Latince'ye çevirisi ve ezberlenmesi ile yetinmek zorunda kalmistir(Sinanoglu, 1999; s88) Yukarıda belirttiğimiz gibi, bir dilin zengin bir kültür ve bilim dili haline gelmesi için islenmesi gerekir Türkçe aydinlarimiz tarafindan ara sıra dikkatsizlik edilmis olmasina ragmen, mevcut dünya dillerinin hiç birinden geride kalan bir dil degildir Esasen yapisi ve sistemi itibariyle bilim dili, bilgisayar dili(Salihoglu, 2001; s708) olmaya en uygun dillerden biridir Türkçenin bu özelligi konusunda Zeynep Korkmaz sunlari söylemektedir: Türkçe bilim dili olma açisindan katiyen yetkisiz degildir Bizce yeteneksizlik onun özelliklerinin ve yaraticiliginin bilinmemesinden, ona gereken itina ve ilginin gösterilmemesinden kaynaklanmaktadir Konuya bu yönü ile ilgi gösterecek yerde, sartlanmis yanlis bir zihniyetle Türkçenin bilim dili olarak yetersizliginden söz ederek yabanci dilde egitimögretim ve yayina agirlik tanimak dilimize karsi haksizliktir, saygisizliktir(Korkmaz, 2001; s719) Eski Uygur Türkçesi, Karahanli Türkçesi, Eski Anadolu Türkçesi yazi dillerinin anlatim gücü, sözcük hazinesi Dogan Vurgu tarafindan Türkçenin Söz Varligi adli eserde çesitli yönleriyle dile getirilmistir Yazan bu eserinde, Türkiye Türkçesinin ve tarihî Türk yazi dillerinin söz varligi bakimindan zenginliklerini incelemekte; deyimler, terimler, ikilemeler, türetme gücü, fazla anlamlilik, kaliplasmis sözler gibi çesitli yönlerden zenginliklerini ortaya koymaktadir (Aksan, 1996) Esasen yabanci dil hayranliginin yayginligi Türkçenin yetersizliginden degil, aydin çevrelerde tipki Osmanli aydinlarinda oldugu gibi; yabanci hayranliginin gaflet uykusuna dalinmasindan ve esas dilimize karsi tasasız, sorumsuz bir tavir takinilmasindan ileri gelmektedir(Korkmaz, 2001; s719) Yabanci Türkologlardan Jean Deny Türk dili için söyle der: Büyük bir oryantalist, Türk dili hakkinda, insanin bu dilin seçkin bir bilginler kurulunun danisma ve tartismalari sonunda meydana çikmis oldugu zannina düsebilecegini söylemistir Ama Türkistan bozkirlari ortasinda kendi basina kalmis beser zekasinin dogustan edindigi dil duygusu kanunlariyla yarattigini hiç bir bilginler kurulunun yaratmasina imkan yoktur(Sayili, 1994; s388) Max Müller de Türkçe için sunlari söyler: Türkçenin bir dilbilgisi kitabini okumak bu dili ögrenmek niyetinde olmayanlar için bile bir zevktir Türlü gramer kurallarinin belirlenmesindeki ustalik, isim ve fiil çekimlerindeki düzenlilik, tüm dil yapisindaki saydamlik ve zahmetsizce anlasilabilme vasfi, insan zekasinin dil araci ile beliren üstün gücünü kavrayabilenlerde hayranlik uyandirir Türk dilindeki duygu ve düsüncenin en ince ayrintilarini belirtebilme ve ses ve sekil ögelerini bastan sona degin düzenli ve ahenkli olan bir sisteme göre birbirleriyle bagdastirip bir araya getirme gücü, insan zekasinin dilde gerçeklesmis bu büyük basarisi olarak belirir Bir fazla dillerde bu temel yaratis çigirindan artik iz kalmamis, bunlar gözden gizlenmistir Onlar çözülmez kayalar gibi karsimizda durur Ancak dilcinin mikroskobu ile dil yapisindaki organik ögeler meydana çikarilabilir Türk dilinde ise her sey saydamdir, apaçiktir Bu pek bir gramerdir ama, billur bir ari kovaninin içinde bal peteklerinin meydana gelisini nasil izleyebilirsek, bunda da düsüncenin iç olusumlarini ayni sekilde seyredebiliriz(Sayili, 1994; s387) Tarihî dönemlerde Türkçenin disindaki bazi dillere bilim dili olarak meyledilmesi, katiyen Türkçenin yetersizligine baglanamaz Bu yönelislerin çesitli dinî, siyasî ve sosyal sebepleri bulunmaktadir Ancak sunu da belirtmek gerekir ancak ne sebeple olursa olsun aydinlarimizin Türkçe disindaki dillerle egitim ya da bilim yapmis olmalari hiç bir sekilde hoşgörülmez Böyle bir kusur her seferinde de Türk kültürü için korkunç sonuçlar dogurmustur Yabanci dillerle egitim ve bilimin yapildigi Selçuklu devleti, millî bir devlet olmaktan çok bir hanedan devletidir ve Selçuklu hükümdarlari bütün Iranlilarin da hükümdaridir Böyle olunca Farsça'yi yazisma dili ve Arapça'yi da din ve ilim dili saymakta sakinca görmemislerdir(Karal, 1994; s2223) Ancak bu dönemde de Türkçe konusma dili olarak gelismesini sürdürmüstür Ayni dönemlerde bir takim siyasî gelismeler dolayisiyla bir taraftan da Türkçenin avantajli konuma geçtigi görülmektedir Fahrettin Mübareksah 1204 yilinda yazdigi Secerei Ensâb adli kitabinda söyle diyor: Türklerin diger kavimlere üstünlüklerinin baska sebepleri de vardir Bunlardan biri sudur oysa, Arapça'dan daha sonra Türkçe'den daha ince ve daha serefli olan bir dil yoktur Türkçe simdiye değin hiç bir çagda olmadigi değin ragbettedir Bu hükümdarlarin ve kumandanlarin çogunun Türk olmasindandir Herkes Türkçe bilgisine gereksinim hissetmektedir(Sayili, 1994; s526) Türk milleti siyasî açidan azinlik durumunda kalmadigi için, azinliklarin ruh haliyle, yani kendilerini koruma içgüdüsüyle davranmamislar ve bu yüzden yabanci etkilere açik kalmislardir Kültürel temaslarin yogun oldugu dönemlerin pek çogunda askerî baskı ve nüfus bakimindan daha enerjik durumda olanlar Türklerdir Ayrica din degisiklikleri esnasinda Türkler kişilik özellikleri dolayisiyla yeni dinlerini tüm samimiyetleri ve dürüstlükleri ile benimseyerek, yeni dinin kendisinden önce ortaya konmus kültürel degerlerini hiç yadirgamadan benimsemislerdir (Üstüner, 2001; s5057) Islam dünyasinda Arapça'nin üstünlügünü savunan ve hadis oldugu iddia edilen böylece çok uydurma rivayet yayilmistir Kur'an'in Arapça olmasinin imtiyazini kullanan Araplar, yaydiklari bu sözlerle Islam dünyasinda Arapça'ya ve dolayisiyla Arap kültürüne bir kutsallik kazandirmaya çalismislardir Bu sözlerden biri su sekildedir: Allah'in en nefret ettigi dil Farsça'dir Seytanlar Huzistanlilarin (Iran topraklarinda bir alan, Huzi dili), cehennemlikler Buharalilarin, cennetlikler Araplilarin dilini kullanirlar(Cündioglu, 1996; s143146) Arapça disindaki dilleri asagilayan bu anlayis, Türkler arasinda eksik da olsa etkin olmus, Iranlilar arasinda ise, bunlara aynı rivayetlerle Farsça savunuldugu için böylece ragbet bulmamistir Allah gazab ettiginde vahyini Arapça, razi oldugunda Farsça inzal eder(Cündioglu,1996; s147148) seklindeki o kadar fazla laf de Farslilar tarafindan uydurulmustur Bütün bu gelismeler sonunda Osmanli aydinlarinin büyük bir kismi Arapça ve Farsça'ya ragbet göstermislerdir: Haci Pasa 14 yüzyilin sonlarina dogru yazdigi Telhisü'sSifa adli eserinde, herkesin anlayabilmesi maksadiyla Türkçe yazmis oldugundan dolayi özür arzu etmek lüzumunu duymustur(Sayili, 1994; s 527) Müstemleke ülkelerde oldugu gibi yabanci dille egitim yapmanin Türk dili ve kültürü için büyük bir tehlike talep ettigi herkesçe aşina bir gerçektir Yabanci dille egitim aracılığıyla bilimde ilerlemeyi ummak bos bir hayaldir Çesitli yanlis uygulamalarin toplumda yarattigi talepten kaynaklanan yabanci dile yönelme, katiyen Türkçenin yetersizligine baglanamaz Bizim için hayatî tartma tasiyan Türkçemizin gelismesi hususunda herkes elinden geleni yapmali, bununla ilgili yanlis tutum ve uygulamalara son verilmelidir Kaynakça: Şive, Dogan, Türkçenin Laf Varligi, Ankara 1996 Bayur, Hikmet, Hindistan Tarihi, 3 C, Ankara 1987 Cündioglu, Dücane, Anlamin Buharlasmasi ve Kur'an, Istanbul 1996 Ercilasun, Ahmet Bican, Yirmi birinci yüzyila girerken millî kimlik olusturmada dilin önemi, Türk Dili, S579 (Mart 2000), s203207 Karal, Enver Ziya, Osmanli Tarihinde Tük Dili Sorunu, Bilim Kültür ve Ögretim Dili Olarak Türkçe, Ankara 1994, s 796 Korkmaz, Ramazan, Dil bilincimizin serüveni veya bir varlik alani olarak Türkçe ve Atatürk, Türk Dili, S580 (Nisan 2000), s319326 Korkmaz, Zeynep, Bilim Dili ve Türkçe, Türk Dili, Sayi: 595 (Temmuz 2001), s719 Salihoglu,Prof Dr Hilmi Bilim dili Türkçe, yazim dili Türkçe, Türk Dili, S600 (Aralik 2001), s708709 Sayili, Aydin, Bilim ve Ögretim Dili Olarak Türkçe, Bilim Kültür ve Ögretim Dili Olarak Türkçe, Ankara 1994, s 325590 Sinanoglu, Oktay, Türkçe, Bursa 1998 Sahin, Nail, Dil ile düşünce isleyisinin etkilesimi, Bilim Kültür ve Ögretim Dili Olarak Türkçe, Ankara 1994, s181204 Tekeli, Sevim, Bilim dillerinin Tarihsel Gelisimi, Bilim Kültür ve Ögretim Dili Olarak Türkçe, Ankara 1994, s205232 Üstüner, Ahat, Türkçenin Anlatim Gücü, Türk Dili, Sayi: 589 (Ocak 2001), s5057 edebiyatogretmeninet  
 
Üst Alt