iltasyazilim
Yeni Üye
Anı Nedir? Nasıl Yazılır? Anı Türleri Nelerdir?
Anı Nedir? Nasıl Yazılır? Anı Türleri Nelerdir? Hatıra Hakkındda Açıkalamalar
ANI: Yaşanmış olayları anlatan yazı türü, hatıra
ANININ ÖZELLİKLERİ:
1 Hakiki deneyimleri anlatır
2 Herhangi bir düşünceyi ispatlama amacı yoktur; bilgilendirme amacı vardır
3 Söyleşi havasındadır, dili yalındır
4 Çoğunlukla öyküleyici anlatım biçimiyle yazılır
5 Konusunu bir yerden alır
BIRINCIL AYRILIŞ
Ezgi kızım, yağmurluk koydun mu bavuluna? Biliyorsun çok yağmur yağıyormuş oralarda
Evet annecim, biliyorum, koydum
…
Ezgicim, acil durumlar için ilaçlarını hazırladın mı? Neyi nasıl kullanacağını iyi biliyorsun yok mi kızım ?
Evet baba, biliyorum, sağol
…
Ezgi, canım bak, bu kutuya vitaminleri koydum Hergün almayı dikkatsizlik etme olur mu?
Sen merak etme anneannecim, alırım
…
Abla?
Efendim tatlım
Peki Tavşi ne olacak? (Tavşi, kardeşimle, oyuncak tavşanımıza koyduğumuz bir isimdi Benim için fazla özeldi sessiz dostum sık sık umutsuzluğumda onu bulurdum karşımda Onu fazla özleyecektim)
Öykücüm, Tavşi ’yi bir aylığına sana itimat ediyorum Beni özlediğinde ona sarılırsın, canım
Gideceğime en çok üzülen kardeşimdi doğrusu Son zamanlarda huzursuzluğu iyice artmış, olur olmadık şeylerde beni azarlar olmuştu Kolay değildi natürel onun için Gözlerini ilk açtığı andan itibaren ben vardım yanına Bu onunla birincil uzun ayrılışımızdı
Gerçekten bana ne kadar kesin etmeseler de herkesin içinde bir burukluk, bir hüzün vardı Odam bile üzülüyordu sözde gideceğime Gözünde hiçbir zaman büyüyemeyeceğim babam, elinde büyüdüğüm anneannem ve bana kendime güvenmeyi öğretmiş olan annem, şimdi kendilerini sorguluyorlardı Acaba “küçük kızlarını göndermekle hata mı ediyorlardı, yoksa bunun benim için olağanüstü bir tecrübe olacağına ve bir ayın tez geçeceğine inanmışlar mıydı? Bildiğim tek birşey vardı Bu yurtdışı kampıyla, ailemin bana olan güvenini sağlamlaştıracak ve bana sağladıkları bu imkanı en iyi şekilde değerlendirecektim “ Sana güveniyoruz ve bunu da başaracağını biliyoruz demişti bir keresinde babamOnun bu sözleri beni fazla mutlu etmiş ve kendime güvenim gelmişti iyice
Benim duygularım aileminkilerden de karışıktı Evden birincil ayrılışım olması işleri zorlaştırsa da, farklı bir ortamda katılmak, farklı bir kültürü tanıma fikri beni heyecanlandırıyor, ailemden uzaktan olmanın vereceği bağımsızlık de çok hoşuma gidiyordu Ne de olsa, erken yatıp uykumu almam gerektiğini hatırlatacak babam, veya soğuk havalarda giydiğim kıyafetleri eleştirecek annem olmayacaktı Benim sorumluluğum iyice bana aitti bu ay
Gidişimden bir önceki akşam, İngiltere ’ye birlikte gideceğimiz, fazla yakın arkadaşlarım olan Gizem ile Zeynep ’i aradım Onlar da fazla heyecanlıydılar Birlikte, götüreceklerimizi bitmiş teftiş edip, ertesi gün saat üçte havaalanında buluşmak üzere telefonu kapattık İkinci dönemin başından beri gideceğimi bilmeme rağmen, bu son telefon konuşması, bunun bir hikaye olmadığını ve aslında gitmek üzere olduğumuzu hatırlattı gerçekte Genel Olarak randevulaşma yeri seçerken, saat 12 ’ de Karum ’un önünde, veya üçte Bilkent ’te gibi sözlerden sonradan “saat üçte havaalanında çağırmak, oldukça garip gelmişti
Büyük gün geldi de çattı sonunda Uyandıktan anında sonradan, son hazırlıklarımı tamamlayıp, bavulumu kapattım Sevgili anneannemin baskıları üzerine birkaç lokma bir şeyler yeyip evden ayrıldık Yolda, genellikle kesintisiz konuşan ve şaklabanlıklarıyla hepimizi güldüren kardeşim çok sessizdi Bu sessizlik hiç hoşuma gitmiyor ve ben de defalarca olduğu gibi durmadan konuşuyordum En sonunda havaalanına vardık Arkadaşlarımı ve grup liderimi bakmak neşemin yerine gelmesini sağlamıştı Annemler, diğer veliler ile muhabbete dalmışken, ben de arkadaşlarımla konuşuyordum En sonunda bavullar uçağa verildi, biniş işlemleri tamamlandı, uçuş kartları alındı ve grup liderimiz, gitme zamanının geldiğini söyledi Ben yine keyifli olmaya çalışarak annemlerle vedalaşıp, gümrükten geçmek üzere ayrıldım En son arkama bakıp el sallarken, annemin gözlerinin yaşlı olduğunu gördüm O sahneyi, hemen bile unutamam Çok artı etkilenmeme rağmen, daha pozitif kötü hissetmemek için önüme döndüm
İşte, 9 Temmuz 2000 Pazar günü, Ankaranın 40 dereceyi geçen sıcağında ayrıldık Türkiye ’den Öbür bir dünyayı keşfe dürüst…
BiR BAKIŞTA LONDRA
Türkiye ile bazı benzerlikleri bulunmasına karşın, öbür bir dünya gibi gelmişti Londra bana Saatleri iki saat geri almakla birlikte, Avrupa ’nın en gözde şehrine adım attığınızda, kendi sihirsel dünyasına çekiyordu sizi Bunu uçaktan bile farkedebilmek mümkündü, gecenin karanlığında ışıl ışıldı Londra…
Birincil günlerde benzeri bize “Hoşgeldiniz diyerek kendini göstermiş olan güneş, ikinci haftamızda bizi İngiltere ’nin adi yağmurlarıyla yalnız bıraktı Bu hava değişimi, temmuzun ortasında sıkı sıkı giyinmemize, birincil girdiğimiz mağazalardan kazak almamıza, az kalsın saniyede bir hapşırarak, hergün aspirin yutmamıza niçin olmuştu Buna rağmen, Londra ’ya varışımızın ertesi gününden, son günümüze değin tekrar tekrar gezmiştik Ilk hafta, yolda yürümek bile bizim için bir maceraya dönüşmüştü yaklaşık olarak Yollardaki uyarıları sıkça görmeyen bizler, alışmadığımız trafik düzeni yüzünden kaç kere ezilmenin eşiğinden dönmüş, İngiliz sürücülere şiddet anlar yaşatmıştık Neyse ancak, bu duruma tez alışmıştık Üç buçuk hafta her tarafında en kayda değer ulaşım aracımız olmuş olan “undergoundumuz, yani metro, bizim en eğlenceli oyuncağımız olmuştu Kaybolmaya mahkum olduğunuz bu metroda, çoğu İngiliz ile sohbet etmiş, Türkiye ’yi anlatmıştık uzun yollar boyunca Kimi vakit yorgunluktan uyuklamış, kimi zaman da bırakılan gazeteleri okumuştuk Ne var oysa, gazeteler çok can sıkıcı gelmişti Türkiye ’nin hergün değişen haberlerinden sonra
Uzun yollar katederek gittiğimiz her yer fazla güzeldi ve her gezimiz de fazla eğlenceliydi Tarihi yansıtan eski binalar insanı büyülüyor ve oyuncak arabalara benzer sevimli kırmızı otobüsler ve kırmızı telefon kulübeleri Londra sokaklarını renklendiriyordu Ülkemizde duymaya alıştığımız ezan seslerinden sonra, “Trafalgar Square gibi ünlü meydanlarda duyduğumuz çan sesleri, tanımlayamadığım bir mutluluk veriyordu insana İndirim diye bağıran mağazaların ise Türkiye ’den o kadar bir farkı yoktu Hatta, mağazalarının zevksiz olduklarını anlatmak yanlış olmazdı İngiltere ’nin en büyük mağazaları olan “Harrods ve “Miss Selfridge turistlerin ve tabii bizim de ilgi odağımız olmuştu Şort ve uygun olmayan kıyafet giymiş olan ırk mağazaya alınmıyor ve birçok insan sırf Harrods ’tan bir şeyler almış elde etmek için düşüncesiz şeylere tonlarca para harcıyordu Bizler de, Harrods dışındaki çoğu mağazanın indiriminden yararlanmış, dönüşte bavulumuzu baskı kapatmıştık Alışveriş merakımızın Türkler ’in kanında olduğunu söylemişti annem bir keresinde…
Bu bir aylık kamp boyunca, “Madame Tussaud, “National Art Gallery ve “Natural History Museum gibi çoğu müzeye gitmiş, garip şeyler görmüştük Madam Tussaud müzesindeki mumyalar ile resim çektirmiş, meşhur ressamların resimlerini incelemiş ve bilim tarihini öğrenmiştik Ünlü Victoria Tiyatrosunda müzikal izlemeye gitmiş, yarısında yorgunluktan uyumuş olmama karşın çok eğlenmiştim Ayrıca, Londra ’nın tek ve mükemmel lunaparkı “Chessingtonda başımız dönünceye kadar aletlere bindiğimiz hiç unutamam
Bu gezdiğimiz yerlerin bana göre en güzeli, “Coventgarden adlı çok ünlü bir meydandı Bu meydanın özelliği, geçimlerini sağlayabilmek için, çoğu insanın hiç hareket etmeden, heykel gibi saatlerce durmaları; bir kısmının minik skeçlerle insanları güldürmeleri ve bir kısmının da uzakta doğunun gizemli müziklerini çalmasıydı Bizler de, bu insanları seyrederken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor ve tekrar tekrar fotoğraf çekiyorduk Ayrıca, Coventgarden ’ın bir başka özelliği ise yakınında sabun fabrikasının bulunmasıydı Fabrikadan içeri girdiğinizde, hemen hemen nefes almak zorlaşıyor ve biribirinden ayrı kokular insanın başını döndürüyordu Hayatımda, hiç bu kadar garip bir yer görmemiştim!
Bu üç buçuk hafta süresince elimizden geldiğince gezmiş ve çok farklı yerler görmüştük Gezip gördüğümüz bu yerler şayet Londra ’nın yarısını bile oluşturmuyordu ama, Türkiye ’ye dopdolu, öğrendiklerimizi, gezdiğimiz gördüğümüz yerleri, edindiğimiz deneyimleri; ailemize, arkadaşlarımıza anlatma heyecanıyla dönmüştük Bir dahaki sefere, keşfedemediğimiz yerleri keşfedebilme ümidiyle… *
Anı Nedir? Nasıl Yazılır? Anı Türleri Nelerdir? Hatıra Hakkındda Açıkalamalar
ANI: Yaşanmış olayları anlatan yazı türü, hatıra
ANININ ÖZELLİKLERİ:
1 Hakiki deneyimleri anlatır
2 Herhangi bir düşünceyi ispatlama amacı yoktur; bilgilendirme amacı vardır
3 Söyleşi havasındadır, dili yalındır
4 Çoğunlukla öyküleyici anlatım biçimiyle yazılır
5 Konusunu bir yerden alır
BIRINCIL AYRILIŞ
Ezgi kızım, yağmurluk koydun mu bavuluna? Biliyorsun çok yağmur yağıyormuş oralarda
Evet annecim, biliyorum, koydum
…
Ezgicim, acil durumlar için ilaçlarını hazırladın mı? Neyi nasıl kullanacağını iyi biliyorsun yok mi kızım ?
Evet baba, biliyorum, sağol
…
Ezgi, canım bak, bu kutuya vitaminleri koydum Hergün almayı dikkatsizlik etme olur mu?
Sen merak etme anneannecim, alırım
…
Abla?
Efendim tatlım
Peki Tavşi ne olacak? (Tavşi, kardeşimle, oyuncak tavşanımıza koyduğumuz bir isimdi Benim için fazla özeldi sessiz dostum sık sık umutsuzluğumda onu bulurdum karşımda Onu fazla özleyecektim)
Öykücüm, Tavşi ’yi bir aylığına sana itimat ediyorum Beni özlediğinde ona sarılırsın, canım
Gideceğime en çok üzülen kardeşimdi doğrusu Son zamanlarda huzursuzluğu iyice artmış, olur olmadık şeylerde beni azarlar olmuştu Kolay değildi natürel onun için Gözlerini ilk açtığı andan itibaren ben vardım yanına Bu onunla birincil uzun ayrılışımızdı
Gerçekten bana ne kadar kesin etmeseler de herkesin içinde bir burukluk, bir hüzün vardı Odam bile üzülüyordu sözde gideceğime Gözünde hiçbir zaman büyüyemeyeceğim babam, elinde büyüdüğüm anneannem ve bana kendime güvenmeyi öğretmiş olan annem, şimdi kendilerini sorguluyorlardı Acaba “küçük kızlarını göndermekle hata mı ediyorlardı, yoksa bunun benim için olağanüstü bir tecrübe olacağına ve bir ayın tez geçeceğine inanmışlar mıydı? Bildiğim tek birşey vardı Bu yurtdışı kampıyla, ailemin bana olan güvenini sağlamlaştıracak ve bana sağladıkları bu imkanı en iyi şekilde değerlendirecektim “ Sana güveniyoruz ve bunu da başaracağını biliyoruz demişti bir keresinde babamOnun bu sözleri beni fazla mutlu etmiş ve kendime güvenim gelmişti iyice
Benim duygularım aileminkilerden de karışıktı Evden birincil ayrılışım olması işleri zorlaştırsa da, farklı bir ortamda katılmak, farklı bir kültürü tanıma fikri beni heyecanlandırıyor, ailemden uzaktan olmanın vereceği bağımsızlık de çok hoşuma gidiyordu Ne de olsa, erken yatıp uykumu almam gerektiğini hatırlatacak babam, veya soğuk havalarda giydiğim kıyafetleri eleştirecek annem olmayacaktı Benim sorumluluğum iyice bana aitti bu ay
Gidişimden bir önceki akşam, İngiltere ’ye birlikte gideceğimiz, fazla yakın arkadaşlarım olan Gizem ile Zeynep ’i aradım Onlar da fazla heyecanlıydılar Birlikte, götüreceklerimizi bitmiş teftiş edip, ertesi gün saat üçte havaalanında buluşmak üzere telefonu kapattık İkinci dönemin başından beri gideceğimi bilmeme rağmen, bu son telefon konuşması, bunun bir hikaye olmadığını ve aslında gitmek üzere olduğumuzu hatırlattı gerçekte Genel Olarak randevulaşma yeri seçerken, saat 12 ’ de Karum ’un önünde, veya üçte Bilkent ’te gibi sözlerden sonradan “saat üçte havaalanında çağırmak, oldukça garip gelmişti
Büyük gün geldi de çattı sonunda Uyandıktan anında sonradan, son hazırlıklarımı tamamlayıp, bavulumu kapattım Sevgili anneannemin baskıları üzerine birkaç lokma bir şeyler yeyip evden ayrıldık Yolda, genellikle kesintisiz konuşan ve şaklabanlıklarıyla hepimizi güldüren kardeşim çok sessizdi Bu sessizlik hiç hoşuma gitmiyor ve ben de defalarca olduğu gibi durmadan konuşuyordum En sonunda havaalanına vardık Arkadaşlarımı ve grup liderimi bakmak neşemin yerine gelmesini sağlamıştı Annemler, diğer veliler ile muhabbete dalmışken, ben de arkadaşlarımla konuşuyordum En sonunda bavullar uçağa verildi, biniş işlemleri tamamlandı, uçuş kartları alındı ve grup liderimiz, gitme zamanının geldiğini söyledi Ben yine keyifli olmaya çalışarak annemlerle vedalaşıp, gümrükten geçmek üzere ayrıldım En son arkama bakıp el sallarken, annemin gözlerinin yaşlı olduğunu gördüm O sahneyi, hemen bile unutamam Çok artı etkilenmeme rağmen, daha pozitif kötü hissetmemek için önüme döndüm
İşte, 9 Temmuz 2000 Pazar günü, Ankaranın 40 dereceyi geçen sıcağında ayrıldık Türkiye ’den Öbür bir dünyayı keşfe dürüst…
BiR BAKIŞTA LONDRA
Türkiye ile bazı benzerlikleri bulunmasına karşın, öbür bir dünya gibi gelmişti Londra bana Saatleri iki saat geri almakla birlikte, Avrupa ’nın en gözde şehrine adım attığınızda, kendi sihirsel dünyasına çekiyordu sizi Bunu uçaktan bile farkedebilmek mümkündü, gecenin karanlığında ışıl ışıldı Londra…
Birincil günlerde benzeri bize “Hoşgeldiniz diyerek kendini göstermiş olan güneş, ikinci haftamızda bizi İngiltere ’nin adi yağmurlarıyla yalnız bıraktı Bu hava değişimi, temmuzun ortasında sıkı sıkı giyinmemize, birincil girdiğimiz mağazalardan kazak almamıza, az kalsın saniyede bir hapşırarak, hergün aspirin yutmamıza niçin olmuştu Buna rağmen, Londra ’ya varışımızın ertesi gününden, son günümüze değin tekrar tekrar gezmiştik Ilk hafta, yolda yürümek bile bizim için bir maceraya dönüşmüştü yaklaşık olarak Yollardaki uyarıları sıkça görmeyen bizler, alışmadığımız trafik düzeni yüzünden kaç kere ezilmenin eşiğinden dönmüş, İngiliz sürücülere şiddet anlar yaşatmıştık Neyse ancak, bu duruma tez alışmıştık Üç buçuk hafta her tarafında en kayda değer ulaşım aracımız olmuş olan “undergoundumuz, yani metro, bizim en eğlenceli oyuncağımız olmuştu Kaybolmaya mahkum olduğunuz bu metroda, çoğu İngiliz ile sohbet etmiş, Türkiye ’yi anlatmıştık uzun yollar boyunca Kimi vakit yorgunluktan uyuklamış, kimi zaman da bırakılan gazeteleri okumuştuk Ne var oysa, gazeteler çok can sıkıcı gelmişti Türkiye ’nin hergün değişen haberlerinden sonra
Uzun yollar katederek gittiğimiz her yer fazla güzeldi ve her gezimiz de fazla eğlenceliydi Tarihi yansıtan eski binalar insanı büyülüyor ve oyuncak arabalara benzer sevimli kırmızı otobüsler ve kırmızı telefon kulübeleri Londra sokaklarını renklendiriyordu Ülkemizde duymaya alıştığımız ezan seslerinden sonra, “Trafalgar Square gibi ünlü meydanlarda duyduğumuz çan sesleri, tanımlayamadığım bir mutluluk veriyordu insana İndirim diye bağıran mağazaların ise Türkiye ’den o kadar bir farkı yoktu Hatta, mağazalarının zevksiz olduklarını anlatmak yanlış olmazdı İngiltere ’nin en büyük mağazaları olan “Harrods ve “Miss Selfridge turistlerin ve tabii bizim de ilgi odağımız olmuştu Şort ve uygun olmayan kıyafet giymiş olan ırk mağazaya alınmıyor ve birçok insan sırf Harrods ’tan bir şeyler almış elde etmek için düşüncesiz şeylere tonlarca para harcıyordu Bizler de, Harrods dışındaki çoğu mağazanın indiriminden yararlanmış, dönüşte bavulumuzu baskı kapatmıştık Alışveriş merakımızın Türkler ’in kanında olduğunu söylemişti annem bir keresinde…
Bu bir aylık kamp boyunca, “Madame Tussaud, “National Art Gallery ve “Natural History Museum gibi çoğu müzeye gitmiş, garip şeyler görmüştük Madam Tussaud müzesindeki mumyalar ile resim çektirmiş, meşhur ressamların resimlerini incelemiş ve bilim tarihini öğrenmiştik Ünlü Victoria Tiyatrosunda müzikal izlemeye gitmiş, yarısında yorgunluktan uyumuş olmama karşın çok eğlenmiştim Ayrıca, Londra ’nın tek ve mükemmel lunaparkı “Chessingtonda başımız dönünceye kadar aletlere bindiğimiz hiç unutamam
Bu gezdiğimiz yerlerin bana göre en güzeli, “Coventgarden adlı çok ünlü bir meydandı Bu meydanın özelliği, geçimlerini sağlayabilmek için, çoğu insanın hiç hareket etmeden, heykel gibi saatlerce durmaları; bir kısmının minik skeçlerle insanları güldürmeleri ve bir kısmının da uzakta doğunun gizemli müziklerini çalmasıydı Bizler de, bu insanları seyrederken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor ve tekrar tekrar fotoğraf çekiyorduk Ayrıca, Coventgarden ’ın bir başka özelliği ise yakınında sabun fabrikasının bulunmasıydı Fabrikadan içeri girdiğinizde, hemen hemen nefes almak zorlaşıyor ve biribirinden ayrı kokular insanın başını döndürüyordu Hayatımda, hiç bu kadar garip bir yer görmemiştim!
Bu üç buçuk hafta süresince elimizden geldiğince gezmiş ve çok farklı yerler görmüştük Gezip gördüğümüz bu yerler şayet Londra ’nın yarısını bile oluşturmuyordu ama, Türkiye ’ye dopdolu, öğrendiklerimizi, gezdiğimiz gördüğümüz yerleri, edindiğimiz deneyimleri; ailemize, arkadaşlarımıza anlatma heyecanıyla dönmüştük Bir dahaki sefere, keşfedemediğimiz yerleri keşfedebilme ümidiyle… *