bilgiliadam
Yeni Üye
Şair Arif Nihat Asya Tum Şiirleri
Şair Arif Nihat Asya Şiirleri
Kubbeler
Dun başlar seferber, eller seferber;
Kurşun eritildi, mermer cekildi
Bunlar, bu kubbeler, bu minareler
Akcayla olacak işler değildi
Boyle bir gemide yendi suyu NUH
Ve bu yelkenlerde kanatlandı RUH
Taşıtıp kalyonla pırlanta, inci
Abide haline koydu sevinci
Gergefle işleyip bir inci sultan
Ki cicek verirdi saksıya koysan,
Bulabildinse ey yolcu yerini
Hepsinin alnında altından bir ay
Seyret İstanbulun camilerini
Minare minare, kubbe kubbe say!
Acılır masmavi burda gokyuzu,
Gumuşten sutunlar ustunde durur
Kimin golgesi dinlenir yerde,
Kiminin beyazı sulara vurur
Allaha giden yol buralardadır,
Kapılar acılır şerefelerden,
Burdan uğurlanır mubarek aylar,
Bayram burda başlar arifelerden
Mihraplar, kemerler, kubbeler yapmış,
Sultanı, cerisi, piri, veziri,
Nesilden nesile gotursun diye
Kanatlar ustunde şanlı TEKBİRİ
Nice başbuğların actığı yerde:
Biri yardan gecmiş,oteki serden,
Yolcular gidiyor yarına doğru,
Kafile kafile bu koprulerden
Kuşun ucuş, gulun acış saati,
Tanrının fermanı yuce kubbede
Duyulur uyanık Fatihin 'Uyan!'
Dediği uzaktan Sultan Ahmede
Diken dikmiş, yakan yakmış mumunu,
Şamdanlar şamdanlar, ulu şamdanlar
Ki aydınlığıyla, asırlar boyu
Yolunu bulurdu yolda kalanlar
Burda kubbe, kemer ve mihrap olmuş,
O kıvrak şekli ki serhadde yaydı;
Atlas bayrakların dalgalarında
Ruzgarla opuşen ince bir aydı
Kimi yıkanırdı şadırvanlarda
Tekbire HU HU katıyor kimi;
Beyazıt onunden guvercinlerin
İncidir yemi
Soyleyin ey nazlı haber kuşları:
Tuna boylarından mujde geldi mi?
Uzaklarda kırık minarelerden
Gokte bir kapıyı vurur leylekler;
Bir gun acılacak o buyuk kapı
Ve kanatlar yere inmeyecekler
Taraf taraf, kol kol şu yamaclardan
Actıkca fetihler tarihi Turkun
Kubbeler erecek bir gun murada
Ve minareler dal verecek bir gun
Gecerken altından bu loş kemerin
Menekşe menekşe gul guldur ici
Kapanmaz kapısı Allah evinin
Ki beş vakit gurul guruldur ici
Cinliler cinliler taze cinliler:
Boyası goz nuru, fırcası kirpik
Ey sanat ' Kuruyan dallarımıza
Bir yeşil yaprak ver ' demeye geldik
Biri hattın; biri mermerin, tuncun,
Kurşunun sırrını aramış bulmuş;
Yesari elinde 'Lafzai Celal'
Sinan'da kubbeyle minare olmuş
İşte bir kubbe ki soyler saati
Yolcu ilk, dalgalar son cemaati,
Mavidir cinisi, yenidir adı;
Mermerini sisler karartamadı
Şahzade, Laleli, Haseki Sultan
Hepsinin ustunde Suleymaniye
Suleymaniyeden, Ayasofyadan
Yollar iner dal dal Yenicamiye
Yelken yelken, seren seren geiler;
Yamacta, kıyıda, yolda Camiler,
Bu Horasan, mermer kurşun dağları
Omuzunda taşıdığı cağları
Taşıyacak daha cağlar boyunca
Ve yer cekmeyecek, yere koyunca
Yolları arkada bırakan hızla;
Kanatlarımızla, atlarımızla
Aşarken toprağı, taşı, denizi
Bu kurşun memeler emzirdi bizi
Boyle bir gemide, yendi suyu NUH
Ve bu yelkenlerde, kanatlandı RUH
İnanmak
Bardaktan seni icmek
Seni teneffus etmek havada
Dolaşmak, dolaşmak sana donmek
Seni bulmak yuvada
Yolumuzda aylar, yıllar
Basamak basamak
Basamakların cıkamadığı yere
Kanatlarınla cıkmak
Boşaltmak takvimden gunleri
Gunlerin ustunden yollara bakmak
Ruzgarla esmek, sularla akmak
Baharı yollamak yollara
Alıkoymak bir nisanın tadını
Dışarda herkes gibi seslenmek sana
Ve koynunda soylemek asıl adını
İnanmak, inanmak, inanmak
Ninnilerinle uyuyup, turkulerinle uyanmak
Tanrıya Sesleniş
Elsizlere el, dilsizlere dil ver yeniden,
Lutfet, bize bin şanlı nesil ver yeniden,
Dunyayı alıp avcuna bir gun Tanrım,
Avcunda bu dunyaya şekil ver yeniden
Cocuk ve Ağac
Cocuk, cok sevdi ağacı
Verirdi ona, her kış
Cicekleri olaydı!
Ağac, cok sevdi cocuğu
Operdi altın saclarından
Dudakları olaydı!
Ve ona opturmek icin,
Eğilirdi yerlere kadar;
Yanakları olaydı!
Dokerdi onune hepsini
Gumuşten, altından, sedeften
Oyuncakları olaydı!
Ve cocuk gittikten sonra,
Boyle kalır mıydı ağac?
Ne olurdu onunda
Bacakları olaydı,
Ayakları olaydı!
Anne
İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum
Acı nedir
Tatlı nedir bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum
Elinin ermediği
Dilinin donmediği
Cağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum
Belki kıskanırlar diye
Gorduklerini
Sakladım gozlerden
Gulucuklerini
Tulun duvağın
Ben oldum!
Artık isterlerse adımı
Soylemesinler bana
`Onun Annesi` diyorlar
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!
Bir dediğini iki
Etmiyeyim diye oyle cırpındım ki
Ve seni oyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, cekinmedim
Gun oldu kırdın
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum
Layık değildim
Layık gorduler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!
Bir Bayrak Ruzğar Bekliyor!
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor
Ve bir goğus, nefes almak icin;
Ruzğar bekliyor
Turbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş mechul asker diye?
Destanını yapmış,kasideye kanmış
Bir el ki;ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer opsun diye faniler!
Opelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız
Ruzğarını kesmesin govdeler
Sesinden yuksek cıkmasın nutuklar,kasideler
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma cicekleri!
Ona oğullardan,analardan dilekler yeter,
Yazın sarı,kışın beyaz cicekler yeter! Soyledi soyleyenler demin,
Gel sungulu yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen soyle soz senin
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor! Ve bir bayrak dalgalanmak icin;
Ruzğar bekliyor!
Destanı oksuz ,sukutu derin mechul askerin;
Turbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş mechul asker diye?
AĞIT
Ağlayın, parmakları nur
Sularından kınalı kızlarım
Ağlasın Meraga goklerinden
Meraga'ya bakıp yıldızlarım
Yollara Kurşadlar uzanmış olu
Ağlasın Akulke, ağlasın Sutgolu
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde
Kimi Semerkant'ta bekler beni
Kimi Caber'de
Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok
Ben nasıl varım?
Ağla ey Tanrı dağlarıdan
İndirilmiş Tanrım
Şu yakın suların
Kolu neden bukulmez
Fırat nicin, Dicle nicin, Aras nicin
Benden doğar, bana dokulmez?
Ben ki ataeşle konuşurdumselle konuşurdum
İdil'le Tuna'yla Nil'le konuşurdum
Sangaryosu Sakaryayapan
İkonyomu Konyayapan
Dille konuşurdum
BAYRAK
Ey,mavi goklerin beyaz ve kızıl susu,
Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son ortusu!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım
Sana benim gozumle bakmayanın
mezarını kazacağım
Seni selamlamadan ucan kuşun
yuvasını bozacağım
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder
Golgende bana da, bana da yer ver !
Sabah olmasın, gunler doğmasın ne cıkar
Yurda ay yıldızın ışığı yeter
Savaş bizi karlı dağlara goturduğu gun
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan collere duşurduğu gun
Golgene sığındık
Ey, şimdi suzgun, ruzgarlarda dalgalan;
Barışın guvercini, savaşın kartalı
Yuksek yerlerde acan ciceğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde oleceğim
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yuzunde yer beğen !
Nereye dikilmek istersen,
Soyle, seni oraya dikeyim !
FETİH MARŞI
Yelkenler bicilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan cektiriler, kalyonlar cekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sokulecek
Yuru, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın!
Sen de gecebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden
Elde sensin, dilde sen, gonuldesin baştasın
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın!
Yuzune carpmak gerek zamanenin fendini
Goster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Kucuk gorme, hor gorme, delikanlım kendini
Şu kırık abideyi yukseltecek taştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın!
Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Suleymandır
Şu mihrap Sinanuddin, şu minare Sinandır
Haydi artık uyuyan destanını uyandır!
Bilmem, neden gundelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın!
Delikanlım, işaret aldığın gun atandan
Yuruyeceksin Millet yuruyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan
Sen ki burclara bayrak olacak kumaştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Celebiler cekilip haremlerde kışlasın!
Yuru aslanım, fetih hazırlığı başlasın
Yuru, hala ne diye kendinle savaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın!
Arif Nihat Asya
Şair Arif Nihat Asya Şiirleri
Kubbeler
Dun başlar seferber, eller seferber;
Kurşun eritildi, mermer cekildi
Bunlar, bu kubbeler, bu minareler
Akcayla olacak işler değildi
Boyle bir gemide yendi suyu NUH
Ve bu yelkenlerde kanatlandı RUH
Taşıtıp kalyonla pırlanta, inci
Abide haline koydu sevinci
Gergefle işleyip bir inci sultan
Ki cicek verirdi saksıya koysan,
Bulabildinse ey yolcu yerini
Hepsinin alnında altından bir ay
Seyret İstanbulun camilerini
Minare minare, kubbe kubbe say!
Acılır masmavi burda gokyuzu,
Gumuşten sutunlar ustunde durur
Kimin golgesi dinlenir yerde,
Kiminin beyazı sulara vurur
Allaha giden yol buralardadır,
Kapılar acılır şerefelerden,
Burdan uğurlanır mubarek aylar,
Bayram burda başlar arifelerden
Mihraplar, kemerler, kubbeler yapmış,
Sultanı, cerisi, piri, veziri,
Nesilden nesile gotursun diye
Kanatlar ustunde şanlı TEKBİRİ
Nice başbuğların actığı yerde:
Biri yardan gecmiş,oteki serden,
Yolcular gidiyor yarına doğru,
Kafile kafile bu koprulerden
Kuşun ucuş, gulun acış saati,
Tanrının fermanı yuce kubbede
Duyulur uyanık Fatihin 'Uyan!'
Dediği uzaktan Sultan Ahmede
Diken dikmiş, yakan yakmış mumunu,
Şamdanlar şamdanlar, ulu şamdanlar
Ki aydınlığıyla, asırlar boyu
Yolunu bulurdu yolda kalanlar
Burda kubbe, kemer ve mihrap olmuş,
O kıvrak şekli ki serhadde yaydı;
Atlas bayrakların dalgalarında
Ruzgarla opuşen ince bir aydı
Kimi yıkanırdı şadırvanlarda
Tekbire HU HU katıyor kimi;
Beyazıt onunden guvercinlerin
İncidir yemi
Soyleyin ey nazlı haber kuşları:
Tuna boylarından mujde geldi mi?
Uzaklarda kırık minarelerden
Gokte bir kapıyı vurur leylekler;
Bir gun acılacak o buyuk kapı
Ve kanatlar yere inmeyecekler
Taraf taraf, kol kol şu yamaclardan
Actıkca fetihler tarihi Turkun
Kubbeler erecek bir gun murada
Ve minareler dal verecek bir gun
Gecerken altından bu loş kemerin
Menekşe menekşe gul guldur ici
Kapanmaz kapısı Allah evinin
Ki beş vakit gurul guruldur ici
Cinliler cinliler taze cinliler:
Boyası goz nuru, fırcası kirpik
Ey sanat ' Kuruyan dallarımıza
Bir yeşil yaprak ver ' demeye geldik
Biri hattın; biri mermerin, tuncun,
Kurşunun sırrını aramış bulmuş;
Yesari elinde 'Lafzai Celal'
Sinan'da kubbeyle minare olmuş
İşte bir kubbe ki soyler saati
Yolcu ilk, dalgalar son cemaati,
Mavidir cinisi, yenidir adı;
Mermerini sisler karartamadı
Şahzade, Laleli, Haseki Sultan
Hepsinin ustunde Suleymaniye
Suleymaniyeden, Ayasofyadan
Yollar iner dal dal Yenicamiye
Yelken yelken, seren seren geiler;
Yamacta, kıyıda, yolda Camiler,
Bu Horasan, mermer kurşun dağları
Omuzunda taşıdığı cağları
Taşıyacak daha cağlar boyunca
Ve yer cekmeyecek, yere koyunca
Yolları arkada bırakan hızla;
Kanatlarımızla, atlarımızla
Aşarken toprağı, taşı, denizi
Bu kurşun memeler emzirdi bizi
Boyle bir gemide, yendi suyu NUH
Ve bu yelkenlerde, kanatlandı RUH
İnanmak
Bardaktan seni icmek
Seni teneffus etmek havada
Dolaşmak, dolaşmak sana donmek
Seni bulmak yuvada
Yolumuzda aylar, yıllar
Basamak basamak
Basamakların cıkamadığı yere
Kanatlarınla cıkmak
Boşaltmak takvimden gunleri
Gunlerin ustunden yollara bakmak
Ruzgarla esmek, sularla akmak
Baharı yollamak yollara
Alıkoymak bir nisanın tadını
Dışarda herkes gibi seslenmek sana
Ve koynunda soylemek asıl adını
İnanmak, inanmak, inanmak
Ninnilerinle uyuyup, turkulerinle uyanmak
Tanrıya Sesleniş
Elsizlere el, dilsizlere dil ver yeniden,
Lutfet, bize bin şanlı nesil ver yeniden,
Dunyayı alıp avcuna bir gun Tanrım,
Avcunda bu dunyaya şekil ver yeniden
Cocuk ve Ağac
Cocuk, cok sevdi ağacı
Verirdi ona, her kış
Cicekleri olaydı!
Ağac, cok sevdi cocuğu
Operdi altın saclarından
Dudakları olaydı!
Ve ona opturmek icin,
Eğilirdi yerlere kadar;
Yanakları olaydı!
Dokerdi onune hepsini
Gumuşten, altından, sedeften
Oyuncakları olaydı!
Ve cocuk gittikten sonra,
Boyle kalır mıydı ağac?
Ne olurdu onunda
Bacakları olaydı,
Ayakları olaydı!
Anne
İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum
Acı nedir
Tatlı nedir bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum
Elinin ermediği
Dilinin donmediği
Cağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum
Belki kıskanırlar diye
Gorduklerini
Sakladım gozlerden
Gulucuklerini
Tulun duvağın
Ben oldum!
Artık isterlerse adımı
Soylemesinler bana
`Onun Annesi` diyorlar
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!
Bir dediğini iki
Etmiyeyim diye oyle cırpındım ki
Ve seni oyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, cekinmedim
Gun oldu kırdın
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum
Layık değildim
Layık gorduler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!
Bir Bayrak Ruzğar Bekliyor!
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor
Ve bir goğus, nefes almak icin;
Ruzğar bekliyor
Turbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş mechul asker diye?
Destanını yapmış,kasideye kanmış
Bir el ki;ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer opsun diye faniler!
Opelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız
Ruzğarını kesmesin govdeler
Sesinden yuksek cıkmasın nutuklar,kasideler
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma cicekleri!
Ona oğullardan,analardan dilekler yeter,
Yazın sarı,kışın beyaz cicekler yeter! Soyledi soyleyenler demin,
Gel sungulu yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen soyle soz senin
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor! Ve bir bayrak dalgalanmak icin;
Ruzğar bekliyor!
Destanı oksuz ,sukutu derin mechul askerin;
Turbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş mechul asker diye?
AĞIT
Ağlayın, parmakları nur
Sularından kınalı kızlarım
Ağlasın Meraga goklerinden
Meraga'ya bakıp yıldızlarım
Yollara Kurşadlar uzanmış olu
Ağlasın Akulke, ağlasın Sutgolu
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde
Kimi Semerkant'ta bekler beni
Kimi Caber'de
Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok
Ben nasıl varım?
Ağla ey Tanrı dağlarıdan
İndirilmiş Tanrım
Şu yakın suların
Kolu neden bukulmez
Fırat nicin, Dicle nicin, Aras nicin
Benden doğar, bana dokulmez?
Ben ki ataeşle konuşurdumselle konuşurdum
İdil'le Tuna'yla Nil'le konuşurdum
Sangaryosu Sakaryayapan
İkonyomu Konyayapan
Dille konuşurdum
BAYRAK
Ey,mavi goklerin beyaz ve kızıl susu,
Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son ortusu!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım
Sana benim gozumle bakmayanın
mezarını kazacağım
Seni selamlamadan ucan kuşun
yuvasını bozacağım
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder
Golgende bana da, bana da yer ver !
Sabah olmasın, gunler doğmasın ne cıkar
Yurda ay yıldızın ışığı yeter
Savaş bizi karlı dağlara goturduğu gun
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan collere duşurduğu gun
Golgene sığındık
Ey, şimdi suzgun, ruzgarlarda dalgalan;
Barışın guvercini, savaşın kartalı
Yuksek yerlerde acan ciceğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde oleceğim
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yuzunde yer beğen !
Nereye dikilmek istersen,
Soyle, seni oraya dikeyim !
FETİH MARŞI
Yelkenler bicilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan cektiriler, kalyonlar cekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sokulecek
Yuru, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın!
Sen de gecebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden
Elde sensin, dilde sen, gonuldesin baştasın
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın!
Yuzune carpmak gerek zamanenin fendini
Goster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Kucuk gorme, hor gorme, delikanlım kendini
Şu kırık abideyi yukseltecek taştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın!
Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Suleymandır
Şu mihrap Sinanuddin, şu minare Sinandır
Haydi artık uyuyan destanını uyandır!
Bilmem, neden gundelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın!
Delikanlım, işaret aldığın gun atandan
Yuruyeceksin Millet yuruyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan
Sen ki burclara bayrak olacak kumaştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Celebiler cekilip haremlerde kışlasın!
Yuru aslanım, fetih hazırlığı başlasın
Yuru, hala ne diye kendinle savaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın!
Arif Nihat Asya