bilgiliadam
Yeni Üye
Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını turkusu ve hikayesi
Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını hikayesi
Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını (Telli Senem İle Yazıcı Oğlu Osman Ağa)
Her biri bilinmez bir mezar şimdiMezar taşları urpertir,urkutur insanıAma beni,o hassas melteme bile dayanamayacak kadar hafif vucutları,yureklerinin cektikleri,katlandıkları ve yaşadıkları dillere destan, ateş dolu, acı dolu hayatları daha cok urpertmiştir hepMezar taşlarından daha fazla“Sen ne guzel bulursun gezsen Anadolu ’yu demiş ozanDemişya! Ne yurekten demiş,ne Doğru demişAnadolum benimGunde bin guzellik gorup, birine vurulduğumuzGam ile dert ile yogrulduğumuzGok gozlu,guneş yuzlu,derin sozlu,yarım ozluEkmek ’ini el ile paylaşan, carşambasını sel alan, sevdiklerini el alanKor yurekli, demir bilekli,başı bulutlarda yiğitlerin, vefalı, sadık,vefakar,oruk saclı, uzun boylu yapalakların,tuğ sunaların, toraşamların, gul yuzlu guzellerin, ceylanların,efsanelerin, lav gibi fişkıran yureklerin, duğunlerin, halayların, turkulerin, ağaların, beylerin, ozanların, ve dillere destan aşıkların diyarı anadolum Anadolum benimKerem ile Aslı ’sı var,Ferhat ile şirin ’i var, Leyla ile Mecnun ’u var,Elif ile Mahmut ’u, Surmeli bey ’i, Şah İsmail ’i, Summani ’si var Dil hangi birine doner,yurek hangi birine katlanırVe kalem hangi birini yazabilir Yazıpta başedebilirki
İşte Senem ile yazıcı oğluda bu yurek yangınlarını cekmiş binlerce kor yığınından sadece ikisi
Tulu mayalar, kırk atlar koclar, taylar kuzular, gokce gelinler ve koc yiğitlerden kurulu yoruk kervanı Binboğa dağlarının ustunden aşıp, guneş ’in kızıla boyanıp battığı Tanır yaylasına doğru ince bir cizgi gibi, bir uctan bir uca suzulup gecti Gunlerdir at ustundeki aşiret mensupları yorulmuşlar, bunalmışlardıAma yol bitmiş sınırın hemen yanıbaşındaki konak yeri Yapalak gorunmuştur Akşamustu yaylaya ulaşınca kervanın en onunde giden tulu mayadan yaşlı bir yoruk beyi sıcrayip indiArkasinda uzanan kervana dur etti ve bagırdı “Konak yerimiz buradırAt lar baglana, denkler cozule tez elden cadırlar kurula ALLAH hayıra getire dediYigitler atlarından, gelinler tulu mayalarından indilerBirkac genc kadın, yoruk beyinin indiği devenin yedeğindeki al bir at ’tan, genc bir kızı incitmekten korkar gibi tutup indirdiler yereAltına kilim serildiUstune golgelik cekildi hemen Bağdaş kurup oturdu genc yoruk kızı yereOmuzunun bir ucundan bir ucuna fişeklik cevriliydiBelinde gumuş saplı bir hancer takılıydıİran ipeğindendi tum giysileri Samur sacları başındaki yeşil berenin icinde toplanmış, kenarlarından taşmıştıUzun boylu, beyaz tenli, simsiyah gozlu, ceylan bakışlı, bakanın bir daha baktığı, gurenlerin yureklerini yaktığı bir ahuydu bu Ne Tanır, ne Binboğalar nede bu kucuk Yapalak, boyle bir guzele cadır acmamış,boyle bir ceylana raslamamışlardıYayla boyle bir guzel gormemişti
Tez elden cadırlar kurulduAtlar kuzular koyunlar cayır ’a salındıBeyin siyah cadırından geniş obası kurulduTufekler, sazlar asıldı cadır direklerineAy orta yere gelip dolandıMehtap bir uctan bir uca ışığıyla doldu yapalak ’aYorukler meydan yerinde yaktıkları, gokyuzune uzanan bir ateş yığınının başında, geceye teslim ettiler ilk gunlerini
Ertesi sabah hemen duyuldu Tanır ’a yoruklerin gelip yerleştikleriAdettendi, yerli halk gelip hoşgeldiniz derdiBirkac ay
kalıp sonra gidecek olan bu gocebe yorukleriyle kardeş gibi gecinirlerdiHoşgeldine gitmek bolgenin ağasına duşerdiAğa yanına bolge buyuklerini toplar,kadın ’ını yanına alır, gider yeni misafirleriyle tanış olurdu Yine oyle oldu Tanır ’ın şanlı Bey ’i Yazıcı oğlu koyunun buyuklerini cağırıp, başlarınada oğlu Osman ’ı katıp hoşgeldine gonderdi yoruk icine Atlayıp atlarına, vardılar yoruk yaylasına yerlilerYorukler hurmetle yurekten karşıladılar gelenleriKoşup ağaya haber verdilerKara cadırından once ak saclı yoruk beyi,ardında o ahu gozlu, fidan boylu ceren cıktıBir hancer gibi dikildi karşılarınaBaşı yularda iki eli boğrunde Daha buyrun diyemeden, ziyaretcilerin başında atın ustunde bir kartal gibi duran yemyeşil gozlu, kartal bakışlı cınar gibi heybetli Osmana takıldı gozleri Bir yıl gibi surdu ikisi icinde bu bakışlar Bakıştılar
Buyrun dedi yoruk bey ’iYanında hala,yere saplı bir hancer gibi duran kıza donduSenem dedi: Atı tut kızımKoştu Senem adetleri gereğince, gelen kafilenin bey ’i ile hanım ağasının atının yularına sarıldıKadında Osmanda indiler atlarından Tam kafile yoruk illeri gelenekleri gibi halka tutup oturdularHoş geldiniz edildiKahveler, katıklar icildi, konuşulup tanışıldı Ama iki genc ’in aklı ve gozleri bir an bile ayrımadı birbirlerinden İşte diyordu Senem! Kendimi kollarına teslim edebileceğim, erim, erkeğim diyebileceğim cınar gibi bir yiğitİşte diyordu Yazıcı oğlu Osman ’aYazıcı oğlu Osmanda; Baba evine goturebileceğim, ovunc duyup yaslanacağım, bir ahu diyordu kendi kendine
Akşama kadar kalındı yoruk yaylasındaGeniş sofralar yazıldı yere, koyunlar kızartıldı, katıklar yayıldı,yenildi icildiAma Senem le Osman bir kere duşen bir kor yığını gibi, bakıp durdular birbirlerineAkşam yoruklerden ayrılıp Tanır ’a dogru yola cıktıkları zaman,Osman yureğinden bir parcanın yapalakta kaldığını hissettiSenem yureğinden bir parcanın kopartılıp alındığını, icinden bir şeylerin eksildigini sandı Gunler akıp gectiNe Senem nede Osman unutamadılar birbirleriniBir bahane bulup yeniden gidemedi Osman yoruk cadırınaSenem obadan dışarıya ayak atamadı
Ama seven yurek neler etmezki, her şeyin caresi bulunduBir yoruk kadını yardım etti bey kızına Bey oğlu atlayıp atına Seneme koştuAy ışığında her buluşup konuşmalarında daha cok yandı yurekleri,Daha cok sevdiler, daha cok bağlandılar birbirlerine
Sevda bu Caresi olmazsa sarartıp soldurur, oldurur adamıSenem de Osman da aynı ateşte kavruldularSenem seviyordu ama caresizdiBiliyorduki babası oba dan dışarı kız vermezdiToreler boyleydiOsman duşundu, bir yoruk kızını eve almazdı babası Kacalım dediler bir gun Yok dedi Senem Kacalım dedi oğlan yok dedi Senem Ben boyle bir ateşle yana yana olurumde kacmamKacıp yere yıkmam başını babamınBabamın başını yere yıkamam Başka care yok Kaideleri yıkacak, iki sevdalıyı birbirine kavuşturacak, ağır kuvvetli Yoruk beyine bir dunur kafilesi gerekti
Bir yiğit sararıp solar erir giderde,bir bey kadını hatun ana ’sı hissetmezmiGayrı sordular, Osman anlattıBir tek oğlanın derdine care bulmak,onu bu dertten bu acıdan kurtarabilmek icin kaideleri bir bir yıktı babasıEtraf cevrelerden ağalar toplandıDunur kafilesi ve hediyeler hazırlanıp varıdı yoruk ağasına Bir sevinc bir umut duştu icine senemin,bir sevinc doldurdu icini Osman ağanınNe kaldıki aha bugun olsa yarın kavuşuverirlerBirbirlerine yakışan nazarlık bir cift olular ALLAH'ın emriyle dediler kızını istedilerALLAH yazdıysa biz ne edek velakin obamızın kanunları vardır İhtiyarlarımıza soralım, bir kac gun izin verin duşunelim,iletiriz kararımızıİsteriz ki kızımız oğlunuza kurban ola,boyle bir beyin gelini olaAma toreler dediler
Umut icinde dondu dunur kafilesiBir yangın duştu icine yoruk beyininAma olurde torelerini yıkmaz, aşiretin dışına kız vermezdiFakat bu cevrenin en guclu adamı dunur geliyorVermezlerse basarlar obayı alır kacırırlar kızıOnlar basmadan biz kacmalıyız dedi oba yaşlılarına Hemen o gece cadırlar sokuldu, suru toplandı, kervan hazırlandıVe Senem ici kan ağlıyorBir oluden farksızTum oba yiğitlerinin arasında cekilip gittiler YapalaktanBir gecede toplandılar gittiler
Ertesi gun tum Tanırlılar boş buldular yaylayıBin yerinden hancerlenmiş gibi inledi yıkıldı , bir oluden ferksız oldu Osman Her yana haberler salındı, sozculer gonderildiAylar yıllar surdu bu arayışAma ne yoruk kervanının izine raslandı, nede Senemden bir haber alındı
Yıllar gecti aradan yandı yıkıldı Osman, ama Senemden bir haber alamadıTalih ’i her gun biraz daha karardıBir duğunde bir gozunu kaybettiDeğen sacmalarla birlikte anası babası olduGunler yel gibi geldi gectiOnun icindeki yangın gecmedi unutamadı Senem ’iOn yıl, yirmi yıl, elli yıl, atmış yıl gecti, bir haber gelmedi Senemden
Sonra bir yaz gunu evinin onunde oturup cocuklarıyla oynarken; Koyun cercicisi bir ermeni vardıO geldi koşarak yanına Ağam dedi! Ağam kurban olam haberler neki haberlerDesem yıkılırmısın yoksa sevinirmisin Eski bir yaraya tuz mu atarım Anlat dedi YazıcıoğluAnlat hele ne istersinHaberin hayırlıysa tarla veririm, değilse cek git
Kozan ’daydım dedi ermeni cerci, mal satardım Acmış oturmuştum metamı, buğday almış kumaş verirdimİki buklum bir ihtiyar geldi yanımaSacları ak, gozlerinin feri sonmuş bir ihtiyar kadınOğuk dedi nerelisinTanırlıyım ana dedim Osman ağayı bilirmisin dediBilirim elbet dedimİnsan koyunun ağasını bilmezmi?
Kuşağından bir cıkını cıkarttıAha bu lapatan ’ı elime tutuşturup, Osman ağaya soyle Senem ananın selamı var, yureği yureğinle birdirKimseye yar olmamıştırBir yayla kızı gibi sevmiş bir yayla kızı gibi sadık kalmıştır de,Ama gayrı her şey gectigelip aramaya, arayıp sormaya de Ağam selam yerde kalmazmış getirdim sana, Gayrı sen bilirsin dedi ermeni
cerci Yureğinde yetmiş yıl evvelin koru yeniden yandıOsman Ağanın icinde kaynar bir şey aktıAltınlar tarlalar verdi ermeni cerciyeAt hazırlattı, yanında iki adam duştu kozanın yoluna Osman Ağa Senem le buluştumu bunu bilmiyoruz ama, Maraş'ta Tanır da Toros'larda,Avşar illerinde ne zaman bir duğun kurulsa;Once osman ağanın aldığı haberden sonra soylediği turkuyu soyler kadınlar erkeklerYankıları Torosların Binboğaların otesine doğru yanık bir ses, yanık bir yurek Nerede bir gece toplantısı olsa, yaşlılar genc'lere Senem ile yazıcıoğlu Osmanın sevdalarını anlatırlar hep
Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını
Ceken Bilir Ayrılığın Derdini
Bulbul Kaca Aldın Gulun Nargını
Gul Alıp Satmanın Zamanı Değil
Yaprak Gazel Olmuş Duruyor Dalda
Vefasız Guzelden Bize Ne Fayda
Bu Ayda Olmazsa Gelecek Ayda
Olurum Vazgecmem Sevdiğim Senden
Selvinin Dalları Boyundan Uzun
Yavrular Gozume Bir Salkım Uzum
Olmeden Gorseydi O Yari Gozum
Koyun Kuzu Kurban Olur O Zaman
Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını hikayesi
Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını (Telli Senem İle Yazıcı Oğlu Osman Ağa)
Her biri bilinmez bir mezar şimdiMezar taşları urpertir,urkutur insanıAma beni,o hassas melteme bile dayanamayacak kadar hafif vucutları,yureklerinin cektikleri,katlandıkları ve yaşadıkları dillere destan, ateş dolu, acı dolu hayatları daha cok urpertmiştir hepMezar taşlarından daha fazla“Sen ne guzel bulursun gezsen Anadolu ’yu demiş ozanDemişya! Ne yurekten demiş,ne Doğru demişAnadolum benimGunde bin guzellik gorup, birine vurulduğumuzGam ile dert ile yogrulduğumuzGok gozlu,guneş yuzlu,derin sozlu,yarım ozluEkmek ’ini el ile paylaşan, carşambasını sel alan, sevdiklerini el alanKor yurekli, demir bilekli,başı bulutlarda yiğitlerin, vefalı, sadık,vefakar,oruk saclı, uzun boylu yapalakların,tuğ sunaların, toraşamların, gul yuzlu guzellerin, ceylanların,efsanelerin, lav gibi fişkıran yureklerin, duğunlerin, halayların, turkulerin, ağaların, beylerin, ozanların, ve dillere destan aşıkların diyarı anadolum Anadolum benimKerem ile Aslı ’sı var,Ferhat ile şirin ’i var, Leyla ile Mecnun ’u var,Elif ile Mahmut ’u, Surmeli bey ’i, Şah İsmail ’i, Summani ’si var Dil hangi birine doner,yurek hangi birine katlanırVe kalem hangi birini yazabilir Yazıpta başedebilirki
İşte Senem ile yazıcı oğluda bu yurek yangınlarını cekmiş binlerce kor yığınından sadece ikisi
Tulu mayalar, kırk atlar koclar, taylar kuzular, gokce gelinler ve koc yiğitlerden kurulu yoruk kervanı Binboğa dağlarının ustunden aşıp, guneş ’in kızıla boyanıp battığı Tanır yaylasına doğru ince bir cizgi gibi, bir uctan bir uca suzulup gecti Gunlerdir at ustundeki aşiret mensupları yorulmuşlar, bunalmışlardıAma yol bitmiş sınırın hemen yanıbaşındaki konak yeri Yapalak gorunmuştur Akşamustu yaylaya ulaşınca kervanın en onunde giden tulu mayadan yaşlı bir yoruk beyi sıcrayip indiArkasinda uzanan kervana dur etti ve bagırdı “Konak yerimiz buradırAt lar baglana, denkler cozule tez elden cadırlar kurula ALLAH hayıra getire dediYigitler atlarından, gelinler tulu mayalarından indilerBirkac genc kadın, yoruk beyinin indiği devenin yedeğindeki al bir at ’tan, genc bir kızı incitmekten korkar gibi tutup indirdiler yereAltına kilim serildiUstune golgelik cekildi hemen Bağdaş kurup oturdu genc yoruk kızı yereOmuzunun bir ucundan bir ucuna fişeklik cevriliydiBelinde gumuş saplı bir hancer takılıydıİran ipeğindendi tum giysileri Samur sacları başındaki yeşil berenin icinde toplanmış, kenarlarından taşmıştıUzun boylu, beyaz tenli, simsiyah gozlu, ceylan bakışlı, bakanın bir daha baktığı, gurenlerin yureklerini yaktığı bir ahuydu bu Ne Tanır, ne Binboğalar nede bu kucuk Yapalak, boyle bir guzele cadır acmamış,boyle bir ceylana raslamamışlardıYayla boyle bir guzel gormemişti
Tez elden cadırlar kurulduAtlar kuzular koyunlar cayır ’a salındıBeyin siyah cadırından geniş obası kurulduTufekler, sazlar asıldı cadır direklerineAy orta yere gelip dolandıMehtap bir uctan bir uca ışığıyla doldu yapalak ’aYorukler meydan yerinde yaktıkları, gokyuzune uzanan bir ateş yığınının başında, geceye teslim ettiler ilk gunlerini
Ertesi sabah hemen duyuldu Tanır ’a yoruklerin gelip yerleştikleriAdettendi, yerli halk gelip hoşgeldiniz derdiBirkac ay
kalıp sonra gidecek olan bu gocebe yorukleriyle kardeş gibi gecinirlerdiHoşgeldine gitmek bolgenin ağasına duşerdiAğa yanına bolge buyuklerini toplar,kadın ’ını yanına alır, gider yeni misafirleriyle tanış olurdu Yine oyle oldu Tanır ’ın şanlı Bey ’i Yazıcı oğlu koyunun buyuklerini cağırıp, başlarınada oğlu Osman ’ı katıp hoşgeldine gonderdi yoruk icine Atlayıp atlarına, vardılar yoruk yaylasına yerlilerYorukler hurmetle yurekten karşıladılar gelenleriKoşup ağaya haber verdilerKara cadırından once ak saclı yoruk beyi,ardında o ahu gozlu, fidan boylu ceren cıktıBir hancer gibi dikildi karşılarınaBaşı yularda iki eli boğrunde Daha buyrun diyemeden, ziyaretcilerin başında atın ustunde bir kartal gibi duran yemyeşil gozlu, kartal bakışlı cınar gibi heybetli Osmana takıldı gozleri Bir yıl gibi surdu ikisi icinde bu bakışlar Bakıştılar
Buyrun dedi yoruk bey ’iYanında hala,yere saplı bir hancer gibi duran kıza donduSenem dedi: Atı tut kızımKoştu Senem adetleri gereğince, gelen kafilenin bey ’i ile hanım ağasının atının yularına sarıldıKadında Osmanda indiler atlarından Tam kafile yoruk illeri gelenekleri gibi halka tutup oturdularHoş geldiniz edildiKahveler, katıklar icildi, konuşulup tanışıldı Ama iki genc ’in aklı ve gozleri bir an bile ayrımadı birbirlerinden İşte diyordu Senem! Kendimi kollarına teslim edebileceğim, erim, erkeğim diyebileceğim cınar gibi bir yiğitİşte diyordu Yazıcı oğlu Osman ’aYazıcı oğlu Osmanda; Baba evine goturebileceğim, ovunc duyup yaslanacağım, bir ahu diyordu kendi kendine
Akşama kadar kalındı yoruk yaylasındaGeniş sofralar yazıldı yere, koyunlar kızartıldı, katıklar yayıldı,yenildi icildiAma Senem le Osman bir kere duşen bir kor yığını gibi, bakıp durdular birbirlerineAkşam yoruklerden ayrılıp Tanır ’a dogru yola cıktıkları zaman,Osman yureğinden bir parcanın yapalakta kaldığını hissettiSenem yureğinden bir parcanın kopartılıp alındığını, icinden bir şeylerin eksildigini sandı Gunler akıp gectiNe Senem nede Osman unutamadılar birbirleriniBir bahane bulup yeniden gidemedi Osman yoruk cadırınaSenem obadan dışarıya ayak atamadı
Ama seven yurek neler etmezki, her şeyin caresi bulunduBir yoruk kadını yardım etti bey kızına Bey oğlu atlayıp atına Seneme koştuAy ışığında her buluşup konuşmalarında daha cok yandı yurekleri,Daha cok sevdiler, daha cok bağlandılar birbirlerine
Sevda bu Caresi olmazsa sarartıp soldurur, oldurur adamıSenem de Osman da aynı ateşte kavruldularSenem seviyordu ama caresizdiBiliyorduki babası oba dan dışarı kız vermezdiToreler boyleydiOsman duşundu, bir yoruk kızını eve almazdı babası Kacalım dediler bir gun Yok dedi Senem Kacalım dedi oğlan yok dedi Senem Ben boyle bir ateşle yana yana olurumde kacmamKacıp yere yıkmam başını babamınBabamın başını yere yıkamam Başka care yok Kaideleri yıkacak, iki sevdalıyı birbirine kavuşturacak, ağır kuvvetli Yoruk beyine bir dunur kafilesi gerekti
Bir yiğit sararıp solar erir giderde,bir bey kadını hatun ana ’sı hissetmezmiGayrı sordular, Osman anlattıBir tek oğlanın derdine care bulmak,onu bu dertten bu acıdan kurtarabilmek icin kaideleri bir bir yıktı babasıEtraf cevrelerden ağalar toplandıDunur kafilesi ve hediyeler hazırlanıp varıdı yoruk ağasına Bir sevinc bir umut duştu icine senemin,bir sevinc doldurdu icini Osman ağanınNe kaldıki aha bugun olsa yarın kavuşuverirlerBirbirlerine yakışan nazarlık bir cift olular ALLAH'ın emriyle dediler kızını istedilerALLAH yazdıysa biz ne edek velakin obamızın kanunları vardır İhtiyarlarımıza soralım, bir kac gun izin verin duşunelim,iletiriz kararımızıİsteriz ki kızımız oğlunuza kurban ola,boyle bir beyin gelini olaAma toreler dediler
Umut icinde dondu dunur kafilesiBir yangın duştu icine yoruk beyininAma olurde torelerini yıkmaz, aşiretin dışına kız vermezdiFakat bu cevrenin en guclu adamı dunur geliyorVermezlerse basarlar obayı alır kacırırlar kızıOnlar basmadan biz kacmalıyız dedi oba yaşlılarına Hemen o gece cadırlar sokuldu, suru toplandı, kervan hazırlandıVe Senem ici kan ağlıyorBir oluden farksızTum oba yiğitlerinin arasında cekilip gittiler YapalaktanBir gecede toplandılar gittiler
Ertesi gun tum Tanırlılar boş buldular yaylayıBin yerinden hancerlenmiş gibi inledi yıkıldı , bir oluden ferksız oldu Osman Her yana haberler salındı, sozculer gonderildiAylar yıllar surdu bu arayışAma ne yoruk kervanının izine raslandı, nede Senemden bir haber alındı
Yıllar gecti aradan yandı yıkıldı Osman, ama Senemden bir haber alamadıTalih ’i her gun biraz daha karardıBir duğunde bir gozunu kaybettiDeğen sacmalarla birlikte anası babası olduGunler yel gibi geldi gectiOnun icindeki yangın gecmedi unutamadı Senem ’iOn yıl, yirmi yıl, elli yıl, atmış yıl gecti, bir haber gelmedi Senemden
Sonra bir yaz gunu evinin onunde oturup cocuklarıyla oynarken; Koyun cercicisi bir ermeni vardıO geldi koşarak yanına Ağam dedi! Ağam kurban olam haberler neki haberlerDesem yıkılırmısın yoksa sevinirmisin Eski bir yaraya tuz mu atarım Anlat dedi YazıcıoğluAnlat hele ne istersinHaberin hayırlıysa tarla veririm, değilse cek git
Kozan ’daydım dedi ermeni cerci, mal satardım Acmış oturmuştum metamı, buğday almış kumaş verirdimİki buklum bir ihtiyar geldi yanımaSacları ak, gozlerinin feri sonmuş bir ihtiyar kadınOğuk dedi nerelisinTanırlıyım ana dedim Osman ağayı bilirmisin dediBilirim elbet dedimİnsan koyunun ağasını bilmezmi?
Kuşağından bir cıkını cıkarttıAha bu lapatan ’ı elime tutuşturup, Osman ağaya soyle Senem ananın selamı var, yureği yureğinle birdirKimseye yar olmamıştırBir yayla kızı gibi sevmiş bir yayla kızı gibi sadık kalmıştır de,Ama gayrı her şey gectigelip aramaya, arayıp sormaya de Ağam selam yerde kalmazmış getirdim sana, Gayrı sen bilirsin dedi ermeni
cerci Yureğinde yetmiş yıl evvelin koru yeniden yandıOsman Ağanın icinde kaynar bir şey aktıAltınlar tarlalar verdi ermeni cerciyeAt hazırlattı, yanında iki adam duştu kozanın yoluna Osman Ağa Senem le buluştumu bunu bilmiyoruz ama, Maraş'ta Tanır da Toros'larda,Avşar illerinde ne zaman bir duğun kurulsa;Once osman ağanın aldığı haberden sonra soylediği turkuyu soyler kadınlar erkeklerYankıları Torosların Binboğaların otesine doğru yanık bir ses, yanık bir yurek Nerede bir gece toplantısı olsa, yaşlılar genc'lere Senem ile yazıcıoğlu Osmanın sevdalarını anlatırlar hep
Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını
Ceken Bilir Ayrılığın Derdini
Bulbul Kaca Aldın Gulun Nargını
Gul Alıp Satmanın Zamanı Değil
Yaprak Gazel Olmuş Duruyor Dalda
Vefasız Guzelden Bize Ne Fayda
Bu Ayda Olmazsa Gelecek Ayda
Olurum Vazgecmem Sevdiğim Senden
Selvinin Dalları Boyundan Uzun
Yavrular Gozume Bir Salkım Uzum
Olmeden Gorseydi O Yari Gozum
Koyun Kuzu Kurban Olur O Zaman