iltasyazilim
Yeni Üye
Kısa Atatürk Anıları
TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM
Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı
Binbaşı mısınız?
Hayır
Albay mı?
Hayır
Korgeneral mi?
Hayır
Peki nesiniz?
Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
Bir başkomutanın savaş hattına bu değin yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!
General SHERRIL
Kaynak: General Sherril Atatürk Nezdinde Bir Sene Elçilik, 1935
YENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM
Bir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi Uyarı ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, bir gün önce olmuş gibi hatırlıyordu O savaş ama araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Ama, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti Var edinmek ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi Böyle bir dramı, hem yazarı, ayrıca baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu Anlatmalarında abartma yoktu Fakat bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ancak, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk Anlatışlarını şöyle bağladı:
İşte büyük zafer böyle iki taraflı bir eserdir Şerefler de ortaktır
Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk bu arada Atatürk bir duraklama yaptı Daha Sonra içine dönük, az kalsın kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
Ama yenilseydik mesuliyet karşılıklı olmayacak yalnız bana ait olacaktı
Bu belagat aleyhinde gözyaşımı tutamadım Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım
Ord Prof Sadi IRMAK
Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof Atatürk'ten Hatıralar, 1978 *
TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM
Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı
Binbaşı mısınız?
Hayır
Albay mı?
Hayır
Korgeneral mi?
Hayır
Peki nesiniz?
Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
Bir başkomutanın savaş hattına bu değin yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!
General SHERRIL
Kaynak: General Sherril Atatürk Nezdinde Bir Sene Elçilik, 1935
YENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM
Bir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi Uyarı ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, bir gün önce olmuş gibi hatırlıyordu O savaş ama araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Ama, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti Var edinmek ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi Böyle bir dramı, hem yazarı, ayrıca baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu Anlatmalarında abartma yoktu Fakat bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ancak, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk Anlatışlarını şöyle bağladı:
İşte büyük zafer böyle iki taraflı bir eserdir Şerefler de ortaktır
Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk bu arada Atatürk bir duraklama yaptı Daha Sonra içine dönük, az kalsın kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
Ama yenilseydik mesuliyet karşılıklı olmayacak yalnız bana ait olacaktı
Bu belagat aleyhinde gözyaşımı tutamadım Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım
Ord Prof Sadi IRMAK
Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof Atatürk'ten Hatıralar, 1978 *