bilgiliadam
Yeni Üye
Ataturk ve muzik
imagesataturkunmuzikanlayisi5ad6b3332d39c
Ataturk insan hayatında muziğin cok onemli bir yeri olduğuna inanıyordu 14 Ekim 1925'te İzmir Kız Oğretmen Okulu'nu ziyaretlerinde oğrencilerin Hayatta musiki lazım mıdır?'' sorusuna şu cevabı vermişti :
Hayatta musiki lazım değildir Cunku hayat musikidir Musiki ile alakası olmayan mahlukat insan değildir Eğer mevzuu bahs olan hayat insan hayatı ise, musiki behemehal vardır Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz Musiki hayatın neşesi, ruhu, sururu ve her şeyidir Yalnız musikinin nev'i şayanı mutalaadır
Muziğin insan hayatındaki ônemine işaret eden ve dinlenecek muzi^ğin ceşidine dikkati ceken Ataturk, her konuda olduğu gibi Turk Muziği konusunda da yenilikler yapmak istemiştir Ata'nın Turk Muziği uzerinde yenilikler yapmak istemesinin temel sebepleri şunlardır :
Ziya Gôkalp'in muzik konusundaki gôruşlerini Ataturk'un paylaştığını ve bu gôruşler doğrultusunda calışmalar yaptığım gôruyoruz, Gokalp'in Sayın Oransay tarafından tamamı alınan gôruşlerinden kısa bolumler şunlardır :
''Memleketimizde bunlardan başka yan yana yaşayan iki musiki vardır Bunlardan birisi halk arasında kendi kendine doğmuş olan Turk Musikisi, diğeri Farabi tarafından Bizans'tan tercume ve iktibas olunan Osmanlı Musikisi'dir Turk Musikisi ilham ile vucuda gelmiş, taklitle haricten alınmamıştır Osmanlı musikisi ise taklit vasıtasıyla haricten alınmış ve ancak usulle devam ettirilmiştir Bunlardan birincisi harsımızın (kulturumuzun ) ikincisi ise medeniyetimizin musikisidir
''Etnografya Muzesi bunlardan başka her nahiyedeki lisani savtiyyat (fonetik) ile halk melodilerini (nağmelerini) ya fonograf aletiyle yahut nota usulu ile zapt eder Demek ki Etnografya Muzesinin behemehal bir fotoğrafcısı, bir fonografcısı ve notacısı bulunmak lazımdır Koşmalar, turkuler ve nağmeler de hakiki saz şairlerinden alınmalıdır
İstanbul'da mevcut bulunan Darulelhan, dumtek usulunun, yani Bizans musikisinin Darulelhanıdır Bu muessese iptidai unsurları halkın samimi melodilerinde tecelli eden ve Avrupa musikisine tevfikan armonize edildikten sonra asri mahiyet alacak olan hakiki Turk musikisine hic ehemmiyet vermemektedir
Avrupa musikisi girmeden evvel, memleketimizde iki musiki var^dı: Bunlardan biri Farabi tarafından Bizans'tan alınan şark musikisi, diğeri eski Turk musikisinin devamı olan halk melodilerinden ibaretti
Bugun işte şu uc musikinin karşısındayız : Şark musikisi, garp musikisi, halk musikisi Acaba bunlardan hangisi bizim icin millidir? Şark musikisinin hem hasta, hem de gayrı milli olduğunu gorduk Halk musikisi harsımızın, garp musikisi de yeni medeniyetimizin musikileri olduğu icin her ikisi de bize yabancı değildir O halde milli musikimiz, memleketimizdeki halk musikisiyle garp musikisinin imtizacından doğacaktır Halk musikimiz bircok melodiler vermiştir Bunları toplar ve garp musikisi usulunce armonize edersek hem milli hem de Avrupai bir musikiye malik oluruz
Ataturk'un Turk Muziği hakkındaki goruşleri ve yaptığı yenilikler Ziya Gokalp'in goruşlerine ve programına cok yakındır Nitekim 1930 yılında Alman gazeteci Emil Ludwig'le yaptığı goruşmede Ludwig'in doğu muziğiyle ilgili goruşlerine şu cumlelerle itiraz etmiştir :
Bunlar hep Bizans'tan kalma şeylerdir Bizim hakiki musikimiz Anadolu halkında işitilebilir
Bilindiği gibi Ziya Gokalp muzikolog değildi Muzikle ilgili bilgiler; koklu bir eğitime dayanmıyordu Eski Yunan muziğindeki ceyrek seslerle Turk Muziğindeki koma sesleri birbirine karıştırarak, Farabi'yi de işin icine sokarak Turk Muziğini Yunanlılara mal eermişti Şayet bizim muziğimiz Yunan kokenli olsaydı bugun dunyanın 1 numaralı muziği olarak her yerde dinlenirdi Yunanlılar propagandayla bunu sağlarlardı Muzikolog Muammer Sun, Ziya Gokalp'in iddialarıyla ilgili olarak goruşlerini şoyle acıklamıştır :
''Bu konu cok tartışıldı Bu muzik bize Bizans'tan gecmemiştir Araplar da bize hediye etmemişlerdir Bu musiki bizim insanlarımızın, adı sanı belli insanlarımızın yarattığı musikidir ve musikimizdir Bizim Klasik Turk Musikimizi Araplara ve Bizanslılara maletme ve bir de Batılılaşmanın etkisiyle alafrangaalaturka kavgası cıkmış, Batılılaşmacılar alafrangacı, Aman muziğimiz değişmesin,, diyenler de alaturkacı olarak nitelendirilmişlerdir Baştan itibaren tamamen yanlış ve boşa kurek cekilmiş bir davadır
Ataturk 1930 yılında Alman gazeteci emil Ludwig'e, Montesqieu'nun Bir milletin musikicilikteki meyline ehemmiyet verilmezse o milleti ilerletmek mumkun olmaz'' sozunu okuduğunu, tasdik ettiğini, bunun icin musikimize onem verdiğini soylemiştir 1 Kasım 1934 tarihinde TBMM'ni acış nutkunda Montesqieu'nun goruşune yakın şu cumleyi soylemiştir :
Bir milletin yeni değişikliğinde olcu, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir
Ataturk doneminde Turk Muziği konusunda yetişmiş bilginlerimizyoktu Mevcutlar kendi kendilerini yetiştirmişti Darulelhan'ın eğitimi ye^tersizdi Sanatcılar genellikle ustacırak usuluyle yetişiyordu Bilgisine guvenilir bir muzik bilginimiz olmaması sebebiyle Ataturk Ziya Gokalp'a inanmak durumunda kalmıştı Riyaseti Cumhur Fasıl Heyetinde 19251930 yıllan arasında neyzenlik yapmış ve Ata'nın huzurunda defalarca calmış bulunan Burhanettin Okte hatıralannda bu durumu şoyle dile getiriyor :
''Musikimizin tarihini araştırdı, doğru durust cevap alamadı Nazariyatını sordu, iki cumleyi yan yana getiremedik Eserleri tahlil ettirmek istedi, sathından daha derinlere inemedik
en buyuk murşit ilimdir, diyen buyuk insan bu munevver genclerimizi tarihte karşısında bulsaydı memlekette ne alafrangaalaturka davası, ne de sanat fukaralığı bulunurdu
8 Ağustos 1928 gecesi Sarayburnu konserinden sonra Ataturk'un etkisi buyuk olan meşhur nutkunun sebebini de Burhanettin Okte hatıralarında İtalyan muziği ve Mısır'ın meşhur şarkıcılarından Muniret'ul Mehdiye Hanım'ın konserinden sonra cok zayıf bir Turk saz heyetinin sahneye cıkarak acemice ''sultani yegahfaslnı icrasına bağlıyor Ataturk, sinirli bir şekilde konseri terk etmiş, ertesi gun gazetelerde şu nutku yayımlanmıştır :
Bu gece burada guzel bir tesaduf eseri olarak şarkın en mumtaz iki musiki heyetini dinledim Bilhassa sahneyi birinci olarak tezyin eden Muniretu'l Mehdiye Hanım sanatkarlığında muvaffak oldu Fakat benim Turk hissiyatım uzerinde artık bu musiki, bu basit musiki Turk'un cok munkeşif ruh ve hissini tatmine kafi gelmez Şimdi karşıda medeni dunyanın musikisi de işitildi Bu ana kadar Şark Musikisi denilen terennumler karşısında cansız gibi gorunen halk, derhal harekete ve faaliyete gecti Hepsi oynuyor ve şen, şatırdırlar Tabiatın icabatını yapıyorlar Bu pek tabiidir Hakikaten Turk, fıtraten şen şatırdır Eğer onun bu guzel huyu bir zaman icin fark olunmamışsa, kendinin kusuru değildir Kusurlu hareketlerin acı, felaketli neticeleri Vardır Bunun fariki olmamak kabahatti
imagesataturkunmuzikanlayisi5ad6b3332d39c
Ataturk insan hayatında muziğin cok onemli bir yeri olduğuna inanıyordu 14 Ekim 1925'te İzmir Kız Oğretmen Okulu'nu ziyaretlerinde oğrencilerin Hayatta musiki lazım mıdır?'' sorusuna şu cevabı vermişti :
Hayatta musiki lazım değildir Cunku hayat musikidir Musiki ile alakası olmayan mahlukat insan değildir Eğer mevzuu bahs olan hayat insan hayatı ise, musiki behemehal vardır Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz Musiki hayatın neşesi, ruhu, sururu ve her şeyidir Yalnız musikinin nev'i şayanı mutalaadır
Muziğin insan hayatındaki ônemine işaret eden ve dinlenecek muzi^ğin ceşidine dikkati ceken Ataturk, her konuda olduğu gibi Turk Muziği konusunda da yenilikler yapmak istemiştir Ata'nın Turk Muziği uzerinde yenilikler yapmak istemesinin temel sebepleri şunlardır :
Ziya Gôkalp'in muzik konusundaki gôruşlerini Ataturk'un paylaştığını ve bu gôruşler doğrultusunda calışmalar yaptığım gôruyoruz, Gokalp'in Sayın Oransay tarafından tamamı alınan gôruşlerinden kısa bolumler şunlardır :
''Memleketimizde bunlardan başka yan yana yaşayan iki musiki vardır Bunlardan birisi halk arasında kendi kendine doğmuş olan Turk Musikisi, diğeri Farabi tarafından Bizans'tan tercume ve iktibas olunan Osmanlı Musikisi'dir Turk Musikisi ilham ile vucuda gelmiş, taklitle haricten alınmamıştır Osmanlı musikisi ise taklit vasıtasıyla haricten alınmış ve ancak usulle devam ettirilmiştir Bunlardan birincisi harsımızın (kulturumuzun ) ikincisi ise medeniyetimizin musikisidir
''Etnografya Muzesi bunlardan başka her nahiyedeki lisani savtiyyat (fonetik) ile halk melodilerini (nağmelerini) ya fonograf aletiyle yahut nota usulu ile zapt eder Demek ki Etnografya Muzesinin behemehal bir fotoğrafcısı, bir fonografcısı ve notacısı bulunmak lazımdır Koşmalar, turkuler ve nağmeler de hakiki saz şairlerinden alınmalıdır
İstanbul'da mevcut bulunan Darulelhan, dumtek usulunun, yani Bizans musikisinin Darulelhanıdır Bu muessese iptidai unsurları halkın samimi melodilerinde tecelli eden ve Avrupa musikisine tevfikan armonize edildikten sonra asri mahiyet alacak olan hakiki Turk musikisine hic ehemmiyet vermemektedir
Avrupa musikisi girmeden evvel, memleketimizde iki musiki var^dı: Bunlardan biri Farabi tarafından Bizans'tan alınan şark musikisi, diğeri eski Turk musikisinin devamı olan halk melodilerinden ibaretti
Bugun işte şu uc musikinin karşısındayız : Şark musikisi, garp musikisi, halk musikisi Acaba bunlardan hangisi bizim icin millidir? Şark musikisinin hem hasta, hem de gayrı milli olduğunu gorduk Halk musikisi harsımızın, garp musikisi de yeni medeniyetimizin musikileri olduğu icin her ikisi de bize yabancı değildir O halde milli musikimiz, memleketimizdeki halk musikisiyle garp musikisinin imtizacından doğacaktır Halk musikimiz bircok melodiler vermiştir Bunları toplar ve garp musikisi usulunce armonize edersek hem milli hem de Avrupai bir musikiye malik oluruz
Ataturk'un Turk Muziği hakkındaki goruşleri ve yaptığı yenilikler Ziya Gokalp'in goruşlerine ve programına cok yakındır Nitekim 1930 yılında Alman gazeteci Emil Ludwig'le yaptığı goruşmede Ludwig'in doğu muziğiyle ilgili goruşlerine şu cumlelerle itiraz etmiştir :
Bunlar hep Bizans'tan kalma şeylerdir Bizim hakiki musikimiz Anadolu halkında işitilebilir
Bilindiği gibi Ziya Gokalp muzikolog değildi Muzikle ilgili bilgiler; koklu bir eğitime dayanmıyordu Eski Yunan muziğindeki ceyrek seslerle Turk Muziğindeki koma sesleri birbirine karıştırarak, Farabi'yi de işin icine sokarak Turk Muziğini Yunanlılara mal eermişti Şayet bizim muziğimiz Yunan kokenli olsaydı bugun dunyanın 1 numaralı muziği olarak her yerde dinlenirdi Yunanlılar propagandayla bunu sağlarlardı Muzikolog Muammer Sun, Ziya Gokalp'in iddialarıyla ilgili olarak goruşlerini şoyle acıklamıştır :
''Bu konu cok tartışıldı Bu muzik bize Bizans'tan gecmemiştir Araplar da bize hediye etmemişlerdir Bu musiki bizim insanlarımızın, adı sanı belli insanlarımızın yarattığı musikidir ve musikimizdir Bizim Klasik Turk Musikimizi Araplara ve Bizanslılara maletme ve bir de Batılılaşmanın etkisiyle alafrangaalaturka kavgası cıkmış, Batılılaşmacılar alafrangacı, Aman muziğimiz değişmesin,, diyenler de alaturkacı olarak nitelendirilmişlerdir Baştan itibaren tamamen yanlış ve boşa kurek cekilmiş bir davadır
Ataturk 1930 yılında Alman gazeteci emil Ludwig'e, Montesqieu'nun Bir milletin musikicilikteki meyline ehemmiyet verilmezse o milleti ilerletmek mumkun olmaz'' sozunu okuduğunu, tasdik ettiğini, bunun icin musikimize onem verdiğini soylemiştir 1 Kasım 1934 tarihinde TBMM'ni acış nutkunda Montesqieu'nun goruşune yakın şu cumleyi soylemiştir :
Bir milletin yeni değişikliğinde olcu, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir
Ataturk doneminde Turk Muziği konusunda yetişmiş bilginlerimizyoktu Mevcutlar kendi kendilerini yetiştirmişti Darulelhan'ın eğitimi ye^tersizdi Sanatcılar genellikle ustacırak usuluyle yetişiyordu Bilgisine guvenilir bir muzik bilginimiz olmaması sebebiyle Ataturk Ziya Gokalp'a inanmak durumunda kalmıştı Riyaseti Cumhur Fasıl Heyetinde 19251930 yıllan arasında neyzenlik yapmış ve Ata'nın huzurunda defalarca calmış bulunan Burhanettin Okte hatıralannda bu durumu şoyle dile getiriyor :
''Musikimizin tarihini araştırdı, doğru durust cevap alamadı Nazariyatını sordu, iki cumleyi yan yana getiremedik Eserleri tahlil ettirmek istedi, sathından daha derinlere inemedik
en buyuk murşit ilimdir, diyen buyuk insan bu munevver genclerimizi tarihte karşısında bulsaydı memlekette ne alafrangaalaturka davası, ne de sanat fukaralığı bulunurdu
8 Ağustos 1928 gecesi Sarayburnu konserinden sonra Ataturk'un etkisi buyuk olan meşhur nutkunun sebebini de Burhanettin Okte hatıralarında İtalyan muziği ve Mısır'ın meşhur şarkıcılarından Muniret'ul Mehdiye Hanım'ın konserinden sonra cok zayıf bir Turk saz heyetinin sahneye cıkarak acemice ''sultani yegahfaslnı icrasına bağlıyor Ataturk, sinirli bir şekilde konseri terk etmiş, ertesi gun gazetelerde şu nutku yayımlanmıştır :
Bu gece burada guzel bir tesaduf eseri olarak şarkın en mumtaz iki musiki heyetini dinledim Bilhassa sahneyi birinci olarak tezyin eden Muniretu'l Mehdiye Hanım sanatkarlığında muvaffak oldu Fakat benim Turk hissiyatım uzerinde artık bu musiki, bu basit musiki Turk'un cok munkeşif ruh ve hissini tatmine kafi gelmez Şimdi karşıda medeni dunyanın musikisi de işitildi Bu ana kadar Şark Musikisi denilen terennumler karşısında cansız gibi gorunen halk, derhal harekete ve faaliyete gecti Hepsi oynuyor ve şen, şatırdırlar Tabiatın icabatını yapıyorlar Bu pek tabiidir Hakikaten Turk, fıtraten şen şatırdır Eğer onun bu guzel huyu bir zaman icin fark olunmamışsa, kendinin kusuru değildir Kusurlu hareketlerin acı, felaketli neticeleri Vardır Bunun fariki olmamak kabahatti