Son Konu

Ataturk'un Siyasi Alanda Yaptığı Yenilikler

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Siyasi Alandaki İnkılaplar
Ataturk ve İnkılapları
Ataturkun siyasi alandaki yenilikleri


Cumhuriyet'in Kuruluşu

İstanbul Hukumeti'nin, işgal kuvvetlerinin 'kukla yonetimi' durumunda olması ve bu hukumet tarafından Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından Anadolu'da kurulan milli hukumete karşı alınan cephe, bir sure sonra, kimin yonetimde olacağı sorusunu gundeme getirmiştir Aynı problem TBMM icinde de kendini gostermiş, bazı uyelerin saltanat ve hilafeti yaşatma duşuncesinde oldukları gorulmuştur Yeniden saltanat ve hilafete donulurse, verilen mucadele boşa gitmiş, milletin hakimiyeti tekrar sorumsuz yonetime gecmiş ve geriye donulmuş olacaktı Oysa yenilikci ve inkılapcı duşunceyi kendine şiar edinen Mustafa Kemal'in bu fikirlerinden taviz vermesi beklenemezdi:
25 Nisan 1920 tarihinde TBMM, Mustafa Kemal, Celaleddin Arif, Cami Bey, Fevzi Paşa, İsmet Buey, Hamdullah Suphi ve Hakkı Behic tarafından oluşan bir yurutme komitesi secerek 1 Mayıs 1920'de kabul edilen 5 maddelik bir kanunla secilecek olan hukumetin seciliş ilkeleri belirlenir Kısa bir sure sonra da yapılan bir değişiklikle bakanların Millet Meclisi Başkanı tarafından gosterilecek adaylar arasından secimi kabul edilir Bu uygulama ile artık 'milletin hakimiyetine' dayanan bir hukumet yapısı kabul edilmiş olacaktır
Meclis'in yenilenmesi icin yapılan secimler sonucu I donem milletvekillerinin coğu değişmiş, hakimiyetin millette olduğuna inanan milletvekilleri, II donem coğunluk olmuşlardı Dolayısıyla artık Cumhuriyet'in kurulmasına musait bir zemin vardı Hem Meclis'teki durum, ve hem de Fethi Bey kabinesinin 27 Ekim 1923'te istifa etmesi sonucu ortaya cıkan hukumet boşluğu, Mustafa Kemal'i harekete gecirmiş ve Turk Milletinin karakterine uygun olan Cumhuriyet, 29 Ekim 1923 gunu ilan edilmiştir
Mustafa Kemal, bu gelişmenin ardından Turkiye Cumhuriyeti'nin başkanlığına getirilmiş, İsmet (İnonu) Bey'i de başbakanlığa atayarak kabineyi kurdurmuştur Ataturk aşağıdaki sozleriyle de yonetim şeklini acıklamıştır:

Bugunku hukumetimiz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hukumetidir ki, onun adı Cumhuriyet'tir Artık hukumetle millet arasında gecmişteki ayrılık kalmamıştır Hukumet millet, millet hukumettir
Turk Milletinin yaratılış ve şiarına en uygun olan idare Cumhuriyet idaresidir Turk Milleti hakimiyetini şumullu bir surette gosteren yeni idareye kavuşuncaya kadar daima mevcut kurumların siyasetlerine yabancı kalmıştır

Saltanatın Kaldırılışı

Milli kurtuluş hareketinin butun cephelerde başarıya ulaşması sonrasında, duşman ulkeler barış goruşmeleri icin teklifte bulunmuşlardır Barış goruşmelerine Ankara Hukumeti'nin yanı sıra İstanbul Hukumeti de davet edilmiş, boylece Milli Meclis'e bir tezgah kurulmaya, tuzak hazırlanmaya calışılmıştır Bu doğrultuda, İstanbul Hukumeti'nin sadrazamı Tevfik Paşa, Ankara'ya, Turkiye Buyuk Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal'e bir telgraf cekerek ortak hareket etmeyi teklif etmiştir
Neticede TBMM, İstanbul'daki işgal kuvvetlerine bir yazı gondermiş, barış konferansına katılabileceklerini, fakat İstanbul Hukumeti'yle ortak hareket etmelerinin mumkun olmadığını bildirmiştir Cunku, Tevfik Paşa'nın teklifini kabul etmek, Anadolu'da gercekleştirilen Kuvayi Milliye hareketine, İstanbul Hukumetini de ortak etmek olacaktı Konunun hemen akabinde Mustafa Kemal, 30 Ekim 1922'de TBMM'yi toplayarak saltanatın kaldırılması yonunde calışmaları başlatmıştır Fakat meclis icindeki bazı uyeler saltanatsız iktidar ve hilafet olamayacağıgoruşunu savunarak bu girişimi engellemeye kalkışmışlardır Bu engellemelere karşın, Mustafa Kemal'in konunun onemini ve hassasiyetini bildiren konuşmasından sonra hakimiyetin kayıtsız ve şartsız milleteait olduğu kabul edilmiş, 3 Kasım 1922 gunu, saltanat kaldırılmıştır

Hilafetin Kaldırılışı

Halifelik makamı, Mısır hukumdarı Kansu Gavri'de, işlerliğini kaybetmiş bir şekilde, gostermelik olarak duruyordu Yavuz Sultan Selim'in 1517 tarihindeki Ridaniye Seferinden sonra Turkler'e gecen halifelik bu tarihten sonra yeniden guc kazanmıştır Hilafet makamı, Osmanlı İmparatorluğu'nun guclu olduğu donemlerde dunya Muslumanları uzerinde etkili olmuştur Fakat, zayıflama doneminde, devlet bu gucu kullanamaz hale gelmiştir
Milli Meclis tarafından saltanatın kaldırılmasıyla hilafet makamına getirilen Abdulmecit Efendi'nin, kendine kanunla verilmiş olan sıfatlarının dışında han, peygamber halifesigibi sıfatları da kullanması, padişah gibi davranması ve cuma selamlıklarında govde gosterisi yapması, yurtdışından kışkırtıldığı acıkca belli olan bu tartışmalara Mustafa Kemal'in yakın arkadaşlarının da katılması, ortalığı karıştırmaya başlamıştı Bu durum genc Cumhuriyet'i tehlikeye sokmaya başladığından, 3 Mart 1924 tarihinde, TBMM'de verilen bir kanun teklifi ile hilafet makamı ortadan kaldırılmış, Osmanoğulları soyu yurt dışına gonderilmiştir Bu ciddi durumu Ataturk şu sozleriyle acıklar:

Efendiler; acık ve kesin soylemeliyim ki, İslamları, bir halife heyulasıyla işgal ve iğfal gayretinde bulunanlar, yalnız ve ancak İslamların ve ozellikle de Turkiye'nin duşmanlarıdır Boyle bir oyuna hayal bağlamak yalnız ve ancak cehalet ve gaflet eseri olabilir

Hukuk Alanındaki İnkılaplar

Hilafetin kaldırılmasıyla beraber, 3 Mart 1924 gunu Şeriye ve Evkaf Bakanlığı'nın ve Şeriye Mahkemeleri'nin kaldırılmasıyla, hukuk konusunda yeni duzenlemeler yapılacağının işaretleri verilmiş oldu
Osmanlı İmparatorluğu'nun son donemlerinde, kurumlardaki yozlaşma adalet sistemini de etkilemiş, kadılardaki başıbozukluk, adaleti guclunun lehine kullanır hale getirmiştir Mahkemeler, Mecelleadı verilen ve Hanefi fıkhına gore hazırlanmış kanunlara gore işlerdi Mecelle, yarı teokratik ve yarı laik bir ozellik taşımasına rağmen, gunun gelişen şartlarına uyum gosteremiyor ve bazı hukumleri de uygulanamıyordu
Yeni Turkiye devletinin kurulmasıyla eski yonetimin işlerliğini kaybetmiş butun kurum ve kuruluşlarının da yeni bir yapıya oturtulması gerekmişti Cunku Osmanlı devletindeki bazı uygulamalar, gecmiş yıllarda sorunsuz işlemiş olsalar da, değişen ve gelişen koşullar karşısında aksaklıklar meydana gelmiştir Bu bozulan kurumlardan biri de adalet kurumudur Ataturk, bu başıbozukluğu ve cozum yolunu şoyle acıklamıştır:
Onemli olan nokta , adalet anlayışımızı, kanunlarımızı, adalet teşkilatımızı, şimdiye kadar bizi şuurlu, şuursuz tesir altında bulunduran, asrın gereklerine uygun olmayan bağlardan bir an evvel kurtarmaktır Millet, her medeni memlekette olan adalet işlerindeki ilerlemenin, memleketin ihtiyaclarına uyan esaslarını istiyor Millet hızlı ve kesin adaleti temin eden medeni usulleri istiyor Milletin arzu ve ihtiyacına tabi olarak adalet işlerimizde her turlu tesirlerden cesaretle silkinmek ve hızlı ilerlemelere atılmakla asla tereddut olunmamak lazımdır Medeni hukukta, aile hukukunda takip edeceğimiz yol ancak medeniyet yolu olacaktır Hukukta idarei maslahat ve hurafelere bağlılık, milletleri uyanmaktan men eden en ağır bir kabustur Turk Milleti, uzerinde boyle bir ağırlık bulunduramaz
Milletin ateşli inkılap hamleleri esnasında sinmeye mecbur kalan eski kanun hukumleri, eski hukukcular gayret ve calışma gosterenlerin etki ve ateşi yavaşlamaya başlar başlamaz derhal canlanarak inkılap esaslarını ve onun samimi takipcilerini ve onların aziz ulkulerini mahkum etmek icin fırsat beklerler
Osmanlı İmparatorluğu sınırları icinde yabancı uyrukluların yargılanmasının kendi konsolosluklarına bırakılması bağımsızlık hakkıyla uyum gostermiyordu Bu durum, Osmanlı adalet sisteminde onarılması guc yaralar acmıştı Her ne kadar Lozan hukumleri uyarınca bu adli kapitulasyonlar kaldırılıyorsa da; yine de merkezden yonetilen adalet duzeni oluşturulması mumkun olamıyordu
Bu olumsuz şartları ortadan kaldırmak icin, 1923'te kurulan medeni kanun komisyonları, Mecellenin ıslahı calışmalarına başlamışsa da, bir netice alamadan faaliyetlerine son verilmiştir Bu tıkanıklığı cozmek icin harekete gecen Mustafa Kemal, hukuk sisteminde koklu, değişikliklere girişmiştir Benzerlerine gore daha sade ve yeni olan İsvicre Medeni Kanunu ornek alınarak hazırlanan Turk Medeni Kanunu, 17 Şubat 1926 'da Prof Dr Mahmut Esat Bozkurt'un Adalet Bakanlığı sırasında kabul edilmiştir Bu kanunla, azınlık cemaatleri de Medeni Kanun hukumlerini kabul etmiş oldular Bu kanun cercevesince ayrıca, 4 yıl icinde, Borclar Kanunu, Ceza Kanunu, Kara Ticaret Kanunu, Deniz Ticaret Kanunu, Hukuk ve Ceza Muhakemeleri Kanunu, İcra İflas Kanunu gibi kanunlar yururluğe girmiştir Bu girişimlerden once de, 5 Kasım 1925'de, Ankara Hukuk Fakultesi acılmıştır
Medeni Kanun'la, Turkiye'de laik hukuk sistemine gecilmiş, kadın erkek eşitliği kabul edilmiş, medeni nikah ilkesiyle cok eşlilik kaldırılmış, kadının her alanda faaliyette bulunmasına imkan sağlanmıştır
 
Üst Alt