bilgiliadam
Yeni Üye
B Harfi İle Başlayan Deyimler
B Harfindeki Deyimler
Baba adam: Ağır başlı, iyi yurekli, olgun, hoşgorulu, yaşlıca adamNe baba adammış meğer, ailesinden değil, komşularından bile kimseyi ihmal etmedi
Babası tutmak (veya babaları ustunde olmak): Cok fazla ofkelenmek, kızgınlığı her haliyle belli olmakİş meselesini konuşamadım, cunku babaları ustundeydi odasına girdiğimde
Babana rahmet: Yaptığın iş, soylediğin soz cok yerinde; Allah senden razı olsunanlamında hoşnutluk, memnunluk bildirmek icin kullanılır
Baba ocağı (evi veya yurdu): Dededen, babadan kalma ev; toprak, yurtBorcları yuzunden baba evini satmak zorunda kaldı
Babasının hayrına (mı?): Hicbir cıkar gozetmeksizinBabasının hayrına mı yaptı sanıyorsun senin işini?
Bağ bozmak (bağbozumu): 1 Bağda son kalan urunun toplanması 2 Bu işlerin yapıldığı mevsim (guz), gunBağbozumu besmele ile başlarsa bereketli olur
Bağrına basmak: 1 Kucaklamak, kolları ile sararak goğsune yaslamak 2 Birini gozetip kayırmak, koruyup yetiştirmekAmcası, yeğenini bağrına basmakta gecikmedi
Bağrına taş basmak: Uğradığı zarara, felakate sesini cıkarmadan katlanmakEvi yıkılan Hasan bağrına taş basmaktan başka bir yol bulamadı
Bağrını delmek: İcine işlemek, pek dokunmak, dertli olmasına yol acmakYurdundan kovulması, şairin bağrını deldi
Bağrı yanık: Cok acı cekmiş; dert, sıkıntı, darlık, kahır gormuş; yaslıNice bağrı yanık insanlar yaşamış bu topraklarda
Bahse girmek: Goruşunde veya iddiasında haklı cıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sozlu anlaşma yapmakErken kalkmak konusunda onunla bahse girdik
Bahtı kara: Mutsuz, dertten kurtulamayan, işleri hep ters gidenAllahım, şu bahtı kara kuluna yardım et de duzluğe cıksın!
Baklayı ağzından cıkarmak: Sabrı tukenip o zamana kadar sakladığı şeyleri soylemekYeter artık, cıkar ağzından şu baklayı!
Bal alacak ciceği bilmek: Cıkar sağlanacak yeri veya şeyi bulmak, bu konuda nasıl hareket edileceğini bilmekOnun bal alacak ciceği bilmede ustune yoktur
Baldırı cıplak: İşsiz gucsuz, serseri, başı boş, ayak takımındanSokaklar baldırı cıplaklardan gecilmiyor
Bal dok (de) yala: Bir yerin cok temiz, pırıl pırıl olduğunu anlatmak icin kullanılırOdayı oyle elden gecirmiş ki bal dok de yala!
Balgam atmak: Bir iş ya da konu uzerinde kuşku uyandıracak soz soylemekLutfen sus, ortaya bir balgam atıp da insanı huzursuz etme
Bal gibi: 1 Cok tatlı 2 Cok iyi, adamakıllı, pekalaBal gibi iş, daha ne duruyorsun?
Balık etinde: Ne şişman, ne zayıf; bicimli, kilosu yerinde olan
Balık istifi: Cok sıkışık bir durumdaOtobus, balık istifi gibi yerleşmiş insanları zor taşıyordu
Balık kavağa cıkınca: Gercekleşmesi mumkun olmayacak işleri anlatmak icin kullanılırO kız, o cocukla ancak balık kavağa cıkınca evlenir
Balon ucurmak: İlgililerin ne diyeceklerini anlamak veya insanların telaşlanmalarını sağlamak amacıyla aslı olmayan bir haber yaymakAskerliğin kısalmasıyla ilgili bir balon ucurdu, buna sonra kendisi de inanmaya başladı
Balta olmak: Musallat olmak, asılmak, direnerek bir şey istemek, istediğini yaptırmak icin surekli ısrar etmekİnsanın başına balta olan kişileri sevmek mumkun değil
Baltayı taşa vurmak: Bilmeyerek karşısındakini kıracak soz soylemek, pot kırmakBaltayı taşa vurunca oyle utandı ki sormayın gitsin
Bam teline basmak: Bir kimseyi, duyarlılık gosterdiği konuda kızdıracak soz soylemek, ofkelendirecek bir şey yapmakBir insanı delirtmek mi istiyorsun? Onun bam teline basacaksın
Bana mısın dememek: Aldırış etmemek, ona hicbir şey etkili olmamakSırtına o kadar yuk vurdular, adam yine de bana mısın demedi
Barut fıcısı: Her an karışıklık, kavga ve savaşın cıkacağı yerNereden cıktığı belli olmayan bir ses, meydanı bir anda barut fıcısına dondurdu
Barut kesilmek: Cok ofkelenmek, kızmak, sinirlenmekElektriği bağlanmayan adam barut kesilmiş, etrafa bağırıp duruyordu
Basıp gitmek: Aklına koyduğu şeyi yapmak amacıyla, o an bulunduğu yerden kimseye danışmadan ayrılmakOyle her aklına estiğinde basıp gidemezsin buradan
Basireti bağlanmak: Gerceği goremez, iyi duşunup kavrayamaz bir duruma duşmekOylece kalakaldım, ne yapacağımı bilemiyorum, basiretim bağlandı adeta
Baskın cıkmak: Ustunluğunu gostermek, karşısındakini gecmekKoşuda değil, ancak gureşte baskın cıkarım ona
Bastığı yeri bilmemek: 1 Cok fazla sevinmek 2 Dengesiz hareketlerde bulunmak, durumunu kontrol edememek, şaşkınlıktan nerede olduğunu bilememekEşinin olumunden sonra bastığı yeri bilmez bir adam oldu
Baston (kazık) yutmuş gibi: Dimdik duran, yuruyen kimsenin durumuBaston yutmuş gibi ortalıkta dolaşıp da asabımı bozma!
Başa baş (gelmek): Birbirine denk, eşit olmak; birlikte olmakTakımlar başa baş bir mucadele verdiler
Başa cıkarmak: 1 Bir işi bitirmek, sona erdirmek, başarmak 2 Bir kişiye aşırı olcude ilgi gosterip cok şımartmakOna biraz daha yuz verirsen başına cıkacak, soylediğini yapmayacak
Başa cıkmak: Gucunun ustunluğunu kanıtlamak, bir şeye gucu yetmekOnunla başa cıkabilirim, merak etme sen
Başa gecmek: 1 En ustun yeri almak 2 Herhangi bir konu onemce ilk sırayı almakUlkede ekonomik yolsuzluklar başa gecti
Başa gelmek: Kotu bir duruma uğramakKim demiş başa gelen cekilir diye?
Başa gureşmek: 1 Yağlı gureşte başpehlivanlık icin gureşmek 2 En ustun sonucu almak icin mucadele etmek, yarışmada birinciliği almak icin uğraşmakTakımımız oteden beri başa gureşir
Baş ağrısı: Varlığı tedirginlik verici şey, rahatsız edici kimseSen ne baş ağrısı bir adammışsın meğer!
Baş ağrıtmak: Yerli yersiz konuşarak, gereksiz sozler soyleyerek, cok konuşarak birisini rahatsız etmekBaş ağrıtmakta ustune yoktur senin
Başa (başına) kakmak: Yapılan iyiliği yuzune vurarak birisini uzmek, incitmekUc kuruş verdi, uc gun gecmeden başına kaktı
Baş alamamak: Cok uğraştıran bir konudan kurtulup da vakit ve fırsat bulamamakŞu cocuklarla uğraşmaktan baş alamıyorum ki sana geleyim
Baş aşağı gitmek: Surekli kotuleşmek, zarar gormekBaş aşağı giden işlerinin onunu alamadı bir turlu
Baş başa kalmak: Biriyle yalnız kalmak, iki kişi bir arada yalnız kalmakMisafirler gittikten sonra baş başa kaldılar
Baş başa (kafa kafaya) vermek: Birbirinin duşuncesinden yararlanmak uzere birkac kişi toplanıp bir konuyu goruşmek, bir konuda dertleşmekBu sorunu ancak baş başa vermekle cozebiliriz
Baş belası: Surekli rahatsız eden, yuk olan, bir kimseye musallat olup sıkıntı veren ve uzaklaştırılamayan kişi ya da şeyŞu baş belası adamı uzaklaştırırsanız sevindirirsiniz beni
Baş cekmek: On ayak olmak, onculuk etmekHayatı boyunca baş ceken bir adam olarak yaşadı
Baş edememek: Gucu yetmemek, başarı kazanamamak, bir işi başarmakta zorluk cekmekŞu uysal insanlarla baş edemezsen kiminle edeceksin!
Baş eğmek: Direnmekte vazgecip guclunun buyruğuna girmek, teslim olmakTurk milletine baş eğdiremezsin
Baş gostermek: Ortaya cıkmak, belirmek, vuku bulmakMilletimiz baş gosteren bu yeni fikri kısa zamanda benimseyecektir
Baş goz etmek: EvlendirmekŞu kızı da bir baş goz edersem gozum arkada kalmayacak
Başı ağrımak: Bir işten dolayı sorumlu duruma duşmek, kaygu cekmekSana guveniyorum, başımı ağrıtmayacağına eminim, haydi gule gule git
Başı altından cıkmak: Kotu bir şey, kotu bir durum, birinin gizli duzeni ve tertibiyle meydana gelmekBoyle şeyler bilirim ki senin başının altından cıkar, şimdi bana doğruyu soyle, kim kırdı vazoyu
Başı bağlı olmak: 1 Evli ya da nişanlı olmak 2 Serbest, ozgur olmayan, bir yere bağımlı olanNihayet oğlanın da başını bağladık
Başı boş bırakmak: Bir kimsenin uzerindeki denetimi ve gozetimi kaldırmak, kendi bildiğine bırakmakCocuk dediğin başı boş bırakılmaya gelmez
Başı darda kalmak (başı dara duşmek): Cok sıkıntılı, caresiz bir durumda olmak; parasızlıktan dolayı guc bir durumda kalmakBaşı darda kalan insanlara yardım etmek insanlık borcudur
Başı derde girmek: Can sıkıcı, uzucu, istemediği bir duruma duşmekŞu kendini bilmez adamla başım derde girsin istemiyorum
Başı dik gezmek: Utanılacak bir durumu olmadan, onurlu şekilde toplumda yer almakBaşı dik gezen insanları sevmemek elde değil
Başı donmek: 1 Bir şey karşısında şaşırmak 2 Sıkıntı meydana getiren bir durum karşısında bunalmak 3 Dengesini yitirmek, gozleri kararmak; cevresi kararıyor, donuyor, kayıyor duygusu icinde sarsılmakCabuk durdur arabayı, başım donmeye başladı
Başı goğe ermek: Beklenmeyen, umulmayan bir mutluluğa, sevince ulaşmakUc kuruş zam yapıldı diye maaşına, başı goğe erdi sanıyor; bilmiyor ki enflasyon bir ay sonra alacak o zammı elinden
Başı kalabalık (olmak): Bir iş dolayısıyla yanında cok fazla kişi olmakKusura bakma, başım kalabalıktı bugun, seni arayamadım
Başına belayı satın almak: Sıkıntı, uzuntu ve tedirginlik verici olduğunu sonradan anladığı bir işe kendi isteği ile girmiş bulunmakNereden girdim bu inşaat işine, durup dururken başıma belayı satın aldım
Başına bir hal gelmek: Buyuk, icinden cıkılması zor gucluklerle karşılaşmak; kotu duruma duşmekGece gitme, başına bir hal gelir diye korkuyorum
Başına buyruk: Dilediğini izin almaksızın yapan, istediği gibi davrananSizin cocuk da amma başına buyruk bir cocuk olmuş
Başına calmak: Bir şeyi sert, ofkeli ve kızgın bir davranış icinde vermekAl da başına cal bu sapı kırık kureği
Başına corap ormek: Bir kimseye, haberi olmadan, kotu duruma sokucu davranışta bulunmak, alt etmek icin gizlice plan kurmakOnun başına bir corap orecekler diye korkuyorum
Başına cokmek: 1 İştahla sofraya oturmak 2 Bir işi cabuk bitirmek uzere oturup ele almak 3 Birini altına alıp dovmekBirkac kişi utanmadan zavallı adamın başına coktuler
Başına devlet kuşu konmak: Ummadığı, beklemediği bir nimete ya da varlığa kavuşmakNasıl aldı bu koşku? Başına devlet kuşu mu kondu dersin?
Başına dolamak: İcinden cıkılması zor bir işi birine musallat etmekBu işi benim başıma dolayanlar, dilerim hicbir zaman onmazlar!
Başına iş acmak: Uğraştırıcı ve uzucu bir işin cıkmasına yol acmakBırak o bıcağı elinden, hic yoktan başına iş acacaksın
Başında kavak yeli esmek: 1 Sorumluluk duygusundan uzak, zevk ve eğlence peşinde koşmak (genc icin) 2 Gercekleşmeyecek şeyler duşunerek vakit gecirmekBu cocuk da buyumedi bir turlu, hala başında kavak yelleri esiyor
Başından atmak: 1 Gereksiz gorulen bir bağlılığa, bir ilişkiye son vermemek; bir istekte bulunan kişiyi yanından uzaklaştırmak 2 Yapılması zor bir işi yapmaktan kendini kurtarmak ya da o işi bir başkasına yuklemekKısa zamanda o işi başından atmasını becerdi
Başından aşağı kaynar sular dokulmek: Cok kotu, uzucu, sıkıntı verici ya da utandırıcı bir olay karşısında vucudunu ter basmak, urpermekBabasını karşısında gorunce başından aşağı kaynar sular dokuldu
Başından buyuk işlere girişmek (veya kalkışmak): Gucunun ustunde olan işleri yapmaya kalkışmakCekil lutfen, başından buyuk işlere kalkışıp da kendini rezil etme bari
Başından korkmak: Hayatından kaygı duymak, cezalandırılmaktan korkmakDuşman topraklarına girince başından korkmaya başladı
Başını ağrıtmak: 1 Gereksiz sozlerle birini bunaltmak 2 Bir iş icin birini uğraştırmak, sıkmakYeter artık, bu iş icin başımı ağrıtıp durma
Başını alıp gitmek: Nereye gideceğini bildirmeden, izin almadan gitmekİcine duştuğu sıkıntıdan kurtulamayan adam başını alıp gitti
Başını bağlamak: EvlendirmekAskerliği biten Ali`nin başını bağlamayı duşunen annesi kolları hemen sıvadı
Başını belaya sokmak: Bir kimseyi, zarar goreceği, kotu sonuclarla karşılaşacağı bir işe sokmakOğlanın da başını belaya sokacaklar diye odum kopuyor
Başını bir yere bağlamak: Bir işe yerleştirmek, işsizlikten kurtarmakCok gecmeden oğlunun da başını bir yere bağlamayı becerdi
Başını boş bırakmak: Denetimsiz, yalnız ve serbest bırakmakBu cocuğun başını boş bırakma, yoksa başı belaya girecek
Başını derde sokmak: Sıkıcı, yorucu, uzucu bir işe girmek veya getirilmekTanımadığı adamlarla işe girişince başını derde soktu
Başını dinlemek: Sessiz, sakin bir ortama cekilmek; kalabalıktan ve gurultuden uzaklaşmakEmekli olur olmaz başımı dinleyecek bir koşe arayacağım
Başını ezmek: Birini hareket edemez, kotuluk yapamaz ya da başını kaldırıp bir işi goremez duruma getirmekZalimlerin başını ezecek adamlara bugun ne kadar ihtiyac var!
Başını kaşımaya (kaşıyacak) vakti olmamak: Cok meşgul olmak, başka bir işi yapmaya hic vakti olmamakBana yukleme o işi, cunku başımı kaşıyacak vaktim yok
Başının caresine bakmak: Kimsenin yardımı olmadan kendi işini kendi yapmak, kendini zor durumdan kurtarmakBenden sana fayda yok, başının caresine baksan iyi olacak
Başının derdine duşmek: Başka bir şeyle ilgilenemeyecek kadar sıkıntılı, uzucu ve tehlikeli bir duruma care bulmaya calışmakAdamın bize aldıracağı yok, baksana başının derdine duşmuş
Başının etini yemek: Surekli olarak, bıktırıncaya kadar, ısrarla birinden bir şey istemek; bu sebeple onu rahatsız edip uzmekTamam kızım, alacağız o oyuncağı, yeter başımın etini yediğin!
Başını taştan taşa vurmak: Fırsatı kacırdığı icin cok pişman olmak, caresiz kalarak kahırlanmakZamanında eve gidip hasta cocuğu doktora goturmediği icin başını taştan taşa vuruyordu
Başını vermek: Bir ideal uğrunda kendini feda etmek, canını vermekYiğitler başını vermesiydi bu ulke duşmanlardan kurtulur muydu?
Başını yemek: Bir kimsenin buyuk zarar gormesine ya da olmesine yol acmakRuhsuz herifler adamın başını yemek icin yarışa giriştiler
Başı sıkışmak (sıkılmak): Herhangi bir gucluk karşısında kalmak, bunalmakOnun gorevi, başı sıkışan insanlara yardım etmektir
Başı tutmak: 1 Onde olmak 2 Gurultuden, uzuntuden ve cok konuşmadan başı ağrımakKesin artık şu dedikoduyu, yoksa başım tutacak!
Baş koymak: Bir şey uğruna olumu goze almakCekil onumden ben bu yola baş koydum
Baş koşe: Saygı duyulan, onder sayılan buyuklerin oturması icin ayrılan yerBaş koşeye oturmak onun her zaman hakkıdır
Baş sallamak: 1 Anlasa da anlamasa da karşısındakinin her sozunu uygun bulur gorunmekHer şeye baş sallayan insanlardan hic hoşlanmam
Baş tacı etmek: Değer vermek, cok ustun tutmak, cok sevmekBabalarını baş tacı ettiler, toz kondurmuyorlar adama
Baştan aşağı: Tamamiyle, hepsi, butunuyleEvi baştan aşağı boyadılar
Baştan kara gitmek: Sonunu duşunmeyerek, hatta sonucun kotu olduğunu bildiği halde hesapsız, batarcasına bir yol tutmak; felakete doğru gitmekBu baştan kara gittiğin hayata artık bir son vermelisin
Baştan savma: Ustun koru, ozen gosterilmeden, gelişi guzelYaptığın işin tamamen baştan savma olduğu ne kadar acık
Baş ustunde yeri var: Sevgi, ilgi ve saygı ile karşılanıp ağırlanıranlamında kullanılırDurmasın gelsin, baş ustunde yeri var
Baş vermek: 1 İnandığı bir şey uğrunda olmek, canını vermek 2 Belirmek, kimi bitkilerin başak tutmaya başlamasıEktiğimiz buğdaylar baş vermeye başladı
Baş vurmak: 1 Muracaat etmek, bir işin yapılmasını bir kimse veya kuruluştan istemek 2 Bilgi edinmek uzere bir kaynağa bakmak, bir kimseye danışmakVakit gecirmeden ansiklopediye bakalım da oğrenelim
Baş yemek: 1 Sofrada en onemli yemek 2 Birinin olumune sebep olmak 3 Birinin herhangi bir işte guc durumda kalmasına yol acmakAdamın başını sebepsiz yere yediler, şimdi coluk cocuk ac kalacak
Battı balık yan gider: İşlerin kotu gittiğine, duzelmeyeceğine, bu konuda da umut kalmadığına gore artık istenildiği gibi davranılabilir, ne olursa olsunanlamında kullanılırAldırma, uzulme artık, battı balık yan gider
B Harfindeki Deyimler
Baba adam: Ağır başlı, iyi yurekli, olgun, hoşgorulu, yaşlıca adamNe baba adammış meğer, ailesinden değil, komşularından bile kimseyi ihmal etmedi
Babası tutmak (veya babaları ustunde olmak): Cok fazla ofkelenmek, kızgınlığı her haliyle belli olmakİş meselesini konuşamadım, cunku babaları ustundeydi odasına girdiğimde
Babana rahmet: Yaptığın iş, soylediğin soz cok yerinde; Allah senden razı olsunanlamında hoşnutluk, memnunluk bildirmek icin kullanılır
Baba ocağı (evi veya yurdu): Dededen, babadan kalma ev; toprak, yurtBorcları yuzunden baba evini satmak zorunda kaldı
Babasının hayrına (mı?): Hicbir cıkar gozetmeksizinBabasının hayrına mı yaptı sanıyorsun senin işini?
Bağ bozmak (bağbozumu): 1 Bağda son kalan urunun toplanması 2 Bu işlerin yapıldığı mevsim (guz), gunBağbozumu besmele ile başlarsa bereketli olur
Bağrına basmak: 1 Kucaklamak, kolları ile sararak goğsune yaslamak 2 Birini gozetip kayırmak, koruyup yetiştirmekAmcası, yeğenini bağrına basmakta gecikmedi
Bağrına taş basmak: Uğradığı zarara, felakate sesini cıkarmadan katlanmakEvi yıkılan Hasan bağrına taş basmaktan başka bir yol bulamadı
Bağrını delmek: İcine işlemek, pek dokunmak, dertli olmasına yol acmakYurdundan kovulması, şairin bağrını deldi
Bağrı yanık: Cok acı cekmiş; dert, sıkıntı, darlık, kahır gormuş; yaslıNice bağrı yanık insanlar yaşamış bu topraklarda
Bahse girmek: Goruşunde veya iddiasında haklı cıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sozlu anlaşma yapmakErken kalkmak konusunda onunla bahse girdik
Bahtı kara: Mutsuz, dertten kurtulamayan, işleri hep ters gidenAllahım, şu bahtı kara kuluna yardım et de duzluğe cıksın!
Baklayı ağzından cıkarmak: Sabrı tukenip o zamana kadar sakladığı şeyleri soylemekYeter artık, cıkar ağzından şu baklayı!
Bal alacak ciceği bilmek: Cıkar sağlanacak yeri veya şeyi bulmak, bu konuda nasıl hareket edileceğini bilmekOnun bal alacak ciceği bilmede ustune yoktur
Baldırı cıplak: İşsiz gucsuz, serseri, başı boş, ayak takımındanSokaklar baldırı cıplaklardan gecilmiyor
Bal dok (de) yala: Bir yerin cok temiz, pırıl pırıl olduğunu anlatmak icin kullanılırOdayı oyle elden gecirmiş ki bal dok de yala!
Balgam atmak: Bir iş ya da konu uzerinde kuşku uyandıracak soz soylemekLutfen sus, ortaya bir balgam atıp da insanı huzursuz etme
Bal gibi: 1 Cok tatlı 2 Cok iyi, adamakıllı, pekalaBal gibi iş, daha ne duruyorsun?
Balık etinde: Ne şişman, ne zayıf; bicimli, kilosu yerinde olan
Balık istifi: Cok sıkışık bir durumdaOtobus, balık istifi gibi yerleşmiş insanları zor taşıyordu
Balık kavağa cıkınca: Gercekleşmesi mumkun olmayacak işleri anlatmak icin kullanılırO kız, o cocukla ancak balık kavağa cıkınca evlenir
Balon ucurmak: İlgililerin ne diyeceklerini anlamak veya insanların telaşlanmalarını sağlamak amacıyla aslı olmayan bir haber yaymakAskerliğin kısalmasıyla ilgili bir balon ucurdu, buna sonra kendisi de inanmaya başladı
Balta olmak: Musallat olmak, asılmak, direnerek bir şey istemek, istediğini yaptırmak icin surekli ısrar etmekİnsanın başına balta olan kişileri sevmek mumkun değil
Baltayı taşa vurmak: Bilmeyerek karşısındakini kıracak soz soylemek, pot kırmakBaltayı taşa vurunca oyle utandı ki sormayın gitsin
Bam teline basmak: Bir kimseyi, duyarlılık gosterdiği konuda kızdıracak soz soylemek, ofkelendirecek bir şey yapmakBir insanı delirtmek mi istiyorsun? Onun bam teline basacaksın
Bana mısın dememek: Aldırış etmemek, ona hicbir şey etkili olmamakSırtına o kadar yuk vurdular, adam yine de bana mısın demedi
Barut fıcısı: Her an karışıklık, kavga ve savaşın cıkacağı yerNereden cıktığı belli olmayan bir ses, meydanı bir anda barut fıcısına dondurdu
Barut kesilmek: Cok ofkelenmek, kızmak, sinirlenmekElektriği bağlanmayan adam barut kesilmiş, etrafa bağırıp duruyordu
Basıp gitmek: Aklına koyduğu şeyi yapmak amacıyla, o an bulunduğu yerden kimseye danışmadan ayrılmakOyle her aklına estiğinde basıp gidemezsin buradan
Basireti bağlanmak: Gerceği goremez, iyi duşunup kavrayamaz bir duruma duşmekOylece kalakaldım, ne yapacağımı bilemiyorum, basiretim bağlandı adeta
Baskın cıkmak: Ustunluğunu gostermek, karşısındakini gecmekKoşuda değil, ancak gureşte baskın cıkarım ona
Bastığı yeri bilmemek: 1 Cok fazla sevinmek 2 Dengesiz hareketlerde bulunmak, durumunu kontrol edememek, şaşkınlıktan nerede olduğunu bilememekEşinin olumunden sonra bastığı yeri bilmez bir adam oldu
Baston (kazık) yutmuş gibi: Dimdik duran, yuruyen kimsenin durumuBaston yutmuş gibi ortalıkta dolaşıp da asabımı bozma!
Başa baş (gelmek): Birbirine denk, eşit olmak; birlikte olmakTakımlar başa baş bir mucadele verdiler
Başa cıkarmak: 1 Bir işi bitirmek, sona erdirmek, başarmak 2 Bir kişiye aşırı olcude ilgi gosterip cok şımartmakOna biraz daha yuz verirsen başına cıkacak, soylediğini yapmayacak
Başa cıkmak: Gucunun ustunluğunu kanıtlamak, bir şeye gucu yetmekOnunla başa cıkabilirim, merak etme sen
Başa gecmek: 1 En ustun yeri almak 2 Herhangi bir konu onemce ilk sırayı almakUlkede ekonomik yolsuzluklar başa gecti
Başa gelmek: Kotu bir duruma uğramakKim demiş başa gelen cekilir diye?
Başa gureşmek: 1 Yağlı gureşte başpehlivanlık icin gureşmek 2 En ustun sonucu almak icin mucadele etmek, yarışmada birinciliği almak icin uğraşmakTakımımız oteden beri başa gureşir
Baş ağrısı: Varlığı tedirginlik verici şey, rahatsız edici kimseSen ne baş ağrısı bir adammışsın meğer!
Baş ağrıtmak: Yerli yersiz konuşarak, gereksiz sozler soyleyerek, cok konuşarak birisini rahatsız etmekBaş ağrıtmakta ustune yoktur senin
Başa (başına) kakmak: Yapılan iyiliği yuzune vurarak birisini uzmek, incitmekUc kuruş verdi, uc gun gecmeden başına kaktı
Baş alamamak: Cok uğraştıran bir konudan kurtulup da vakit ve fırsat bulamamakŞu cocuklarla uğraşmaktan baş alamıyorum ki sana geleyim
Baş aşağı gitmek: Surekli kotuleşmek, zarar gormekBaş aşağı giden işlerinin onunu alamadı bir turlu
Baş başa kalmak: Biriyle yalnız kalmak, iki kişi bir arada yalnız kalmakMisafirler gittikten sonra baş başa kaldılar
Baş başa (kafa kafaya) vermek: Birbirinin duşuncesinden yararlanmak uzere birkac kişi toplanıp bir konuyu goruşmek, bir konuda dertleşmekBu sorunu ancak baş başa vermekle cozebiliriz
Baş belası: Surekli rahatsız eden, yuk olan, bir kimseye musallat olup sıkıntı veren ve uzaklaştırılamayan kişi ya da şeyŞu baş belası adamı uzaklaştırırsanız sevindirirsiniz beni
Baş cekmek: On ayak olmak, onculuk etmekHayatı boyunca baş ceken bir adam olarak yaşadı
Baş edememek: Gucu yetmemek, başarı kazanamamak, bir işi başarmakta zorluk cekmekŞu uysal insanlarla baş edemezsen kiminle edeceksin!
Baş eğmek: Direnmekte vazgecip guclunun buyruğuna girmek, teslim olmakTurk milletine baş eğdiremezsin
Baş gostermek: Ortaya cıkmak, belirmek, vuku bulmakMilletimiz baş gosteren bu yeni fikri kısa zamanda benimseyecektir
Baş goz etmek: EvlendirmekŞu kızı da bir baş goz edersem gozum arkada kalmayacak
Başı ağrımak: Bir işten dolayı sorumlu duruma duşmek, kaygu cekmekSana guveniyorum, başımı ağrıtmayacağına eminim, haydi gule gule git
Başı altından cıkmak: Kotu bir şey, kotu bir durum, birinin gizli duzeni ve tertibiyle meydana gelmekBoyle şeyler bilirim ki senin başının altından cıkar, şimdi bana doğruyu soyle, kim kırdı vazoyu
Başı bağlı olmak: 1 Evli ya da nişanlı olmak 2 Serbest, ozgur olmayan, bir yere bağımlı olanNihayet oğlanın da başını bağladık
Başı boş bırakmak: Bir kimsenin uzerindeki denetimi ve gozetimi kaldırmak, kendi bildiğine bırakmakCocuk dediğin başı boş bırakılmaya gelmez
Başı darda kalmak (başı dara duşmek): Cok sıkıntılı, caresiz bir durumda olmak; parasızlıktan dolayı guc bir durumda kalmakBaşı darda kalan insanlara yardım etmek insanlık borcudur
Başı derde girmek: Can sıkıcı, uzucu, istemediği bir duruma duşmekŞu kendini bilmez adamla başım derde girsin istemiyorum
Başı dik gezmek: Utanılacak bir durumu olmadan, onurlu şekilde toplumda yer almakBaşı dik gezen insanları sevmemek elde değil
Başı donmek: 1 Bir şey karşısında şaşırmak 2 Sıkıntı meydana getiren bir durum karşısında bunalmak 3 Dengesini yitirmek, gozleri kararmak; cevresi kararıyor, donuyor, kayıyor duygusu icinde sarsılmakCabuk durdur arabayı, başım donmeye başladı
Başı goğe ermek: Beklenmeyen, umulmayan bir mutluluğa, sevince ulaşmakUc kuruş zam yapıldı diye maaşına, başı goğe erdi sanıyor; bilmiyor ki enflasyon bir ay sonra alacak o zammı elinden
Başı kalabalık (olmak): Bir iş dolayısıyla yanında cok fazla kişi olmakKusura bakma, başım kalabalıktı bugun, seni arayamadım
Başına belayı satın almak: Sıkıntı, uzuntu ve tedirginlik verici olduğunu sonradan anladığı bir işe kendi isteği ile girmiş bulunmakNereden girdim bu inşaat işine, durup dururken başıma belayı satın aldım
Başına bir hal gelmek: Buyuk, icinden cıkılması zor gucluklerle karşılaşmak; kotu duruma duşmekGece gitme, başına bir hal gelir diye korkuyorum
Başına buyruk: Dilediğini izin almaksızın yapan, istediği gibi davrananSizin cocuk da amma başına buyruk bir cocuk olmuş
Başına calmak: Bir şeyi sert, ofkeli ve kızgın bir davranış icinde vermekAl da başına cal bu sapı kırık kureği
Başına corap ormek: Bir kimseye, haberi olmadan, kotu duruma sokucu davranışta bulunmak, alt etmek icin gizlice plan kurmakOnun başına bir corap orecekler diye korkuyorum
Başına cokmek: 1 İştahla sofraya oturmak 2 Bir işi cabuk bitirmek uzere oturup ele almak 3 Birini altına alıp dovmekBirkac kişi utanmadan zavallı adamın başına coktuler
Başına devlet kuşu konmak: Ummadığı, beklemediği bir nimete ya da varlığa kavuşmakNasıl aldı bu koşku? Başına devlet kuşu mu kondu dersin?
Başına dolamak: İcinden cıkılması zor bir işi birine musallat etmekBu işi benim başıma dolayanlar, dilerim hicbir zaman onmazlar!
Başına iş acmak: Uğraştırıcı ve uzucu bir işin cıkmasına yol acmakBırak o bıcağı elinden, hic yoktan başına iş acacaksın
Başında kavak yeli esmek: 1 Sorumluluk duygusundan uzak, zevk ve eğlence peşinde koşmak (genc icin) 2 Gercekleşmeyecek şeyler duşunerek vakit gecirmekBu cocuk da buyumedi bir turlu, hala başında kavak yelleri esiyor
Başından atmak: 1 Gereksiz gorulen bir bağlılığa, bir ilişkiye son vermemek; bir istekte bulunan kişiyi yanından uzaklaştırmak 2 Yapılması zor bir işi yapmaktan kendini kurtarmak ya da o işi bir başkasına yuklemekKısa zamanda o işi başından atmasını becerdi
Başından aşağı kaynar sular dokulmek: Cok kotu, uzucu, sıkıntı verici ya da utandırıcı bir olay karşısında vucudunu ter basmak, urpermekBabasını karşısında gorunce başından aşağı kaynar sular dokuldu
Başından buyuk işlere girişmek (veya kalkışmak): Gucunun ustunde olan işleri yapmaya kalkışmakCekil lutfen, başından buyuk işlere kalkışıp da kendini rezil etme bari
Başından korkmak: Hayatından kaygı duymak, cezalandırılmaktan korkmakDuşman topraklarına girince başından korkmaya başladı
Başını ağrıtmak: 1 Gereksiz sozlerle birini bunaltmak 2 Bir iş icin birini uğraştırmak, sıkmakYeter artık, bu iş icin başımı ağrıtıp durma
Başını alıp gitmek: Nereye gideceğini bildirmeden, izin almadan gitmekİcine duştuğu sıkıntıdan kurtulamayan adam başını alıp gitti
Başını bağlamak: EvlendirmekAskerliği biten Ali`nin başını bağlamayı duşunen annesi kolları hemen sıvadı
Başını belaya sokmak: Bir kimseyi, zarar goreceği, kotu sonuclarla karşılaşacağı bir işe sokmakOğlanın da başını belaya sokacaklar diye odum kopuyor
Başını bir yere bağlamak: Bir işe yerleştirmek, işsizlikten kurtarmakCok gecmeden oğlunun da başını bir yere bağlamayı becerdi
Başını boş bırakmak: Denetimsiz, yalnız ve serbest bırakmakBu cocuğun başını boş bırakma, yoksa başı belaya girecek
Başını derde sokmak: Sıkıcı, yorucu, uzucu bir işe girmek veya getirilmekTanımadığı adamlarla işe girişince başını derde soktu
Başını dinlemek: Sessiz, sakin bir ortama cekilmek; kalabalıktan ve gurultuden uzaklaşmakEmekli olur olmaz başımı dinleyecek bir koşe arayacağım
Başını ezmek: Birini hareket edemez, kotuluk yapamaz ya da başını kaldırıp bir işi goremez duruma getirmekZalimlerin başını ezecek adamlara bugun ne kadar ihtiyac var!
Başını kaşımaya (kaşıyacak) vakti olmamak: Cok meşgul olmak, başka bir işi yapmaya hic vakti olmamakBana yukleme o işi, cunku başımı kaşıyacak vaktim yok
Başının caresine bakmak: Kimsenin yardımı olmadan kendi işini kendi yapmak, kendini zor durumdan kurtarmakBenden sana fayda yok, başının caresine baksan iyi olacak
Başının derdine duşmek: Başka bir şeyle ilgilenemeyecek kadar sıkıntılı, uzucu ve tehlikeli bir duruma care bulmaya calışmakAdamın bize aldıracağı yok, baksana başının derdine duşmuş
Başının etini yemek: Surekli olarak, bıktırıncaya kadar, ısrarla birinden bir şey istemek; bu sebeple onu rahatsız edip uzmekTamam kızım, alacağız o oyuncağı, yeter başımın etini yediğin!
Başını taştan taşa vurmak: Fırsatı kacırdığı icin cok pişman olmak, caresiz kalarak kahırlanmakZamanında eve gidip hasta cocuğu doktora goturmediği icin başını taştan taşa vuruyordu
Başını vermek: Bir ideal uğrunda kendini feda etmek, canını vermekYiğitler başını vermesiydi bu ulke duşmanlardan kurtulur muydu?
Başını yemek: Bir kimsenin buyuk zarar gormesine ya da olmesine yol acmakRuhsuz herifler adamın başını yemek icin yarışa giriştiler
Başı sıkışmak (sıkılmak): Herhangi bir gucluk karşısında kalmak, bunalmakOnun gorevi, başı sıkışan insanlara yardım etmektir
Başı tutmak: 1 Onde olmak 2 Gurultuden, uzuntuden ve cok konuşmadan başı ağrımakKesin artık şu dedikoduyu, yoksa başım tutacak!
Baş koymak: Bir şey uğruna olumu goze almakCekil onumden ben bu yola baş koydum
Baş koşe: Saygı duyulan, onder sayılan buyuklerin oturması icin ayrılan yerBaş koşeye oturmak onun her zaman hakkıdır
Baş sallamak: 1 Anlasa da anlamasa da karşısındakinin her sozunu uygun bulur gorunmekHer şeye baş sallayan insanlardan hic hoşlanmam
Baş tacı etmek: Değer vermek, cok ustun tutmak, cok sevmekBabalarını baş tacı ettiler, toz kondurmuyorlar adama
Baştan aşağı: Tamamiyle, hepsi, butunuyleEvi baştan aşağı boyadılar
Baştan kara gitmek: Sonunu duşunmeyerek, hatta sonucun kotu olduğunu bildiği halde hesapsız, batarcasına bir yol tutmak; felakete doğru gitmekBu baştan kara gittiğin hayata artık bir son vermelisin
Baştan savma: Ustun koru, ozen gosterilmeden, gelişi guzelYaptığın işin tamamen baştan savma olduğu ne kadar acık
Baş ustunde yeri var: Sevgi, ilgi ve saygı ile karşılanıp ağırlanıranlamında kullanılırDurmasın gelsin, baş ustunde yeri var
Baş vermek: 1 İnandığı bir şey uğrunda olmek, canını vermek 2 Belirmek, kimi bitkilerin başak tutmaya başlamasıEktiğimiz buğdaylar baş vermeye başladı
Baş vurmak: 1 Muracaat etmek, bir işin yapılmasını bir kimse veya kuruluştan istemek 2 Bilgi edinmek uzere bir kaynağa bakmak, bir kimseye danışmakVakit gecirmeden ansiklopediye bakalım da oğrenelim
Baş yemek: 1 Sofrada en onemli yemek 2 Birinin olumune sebep olmak 3 Birinin herhangi bir işte guc durumda kalmasına yol acmakAdamın başını sebepsiz yere yediler, şimdi coluk cocuk ac kalacak
Battı balık yan gider: İşlerin kotu gittiğine, duzelmeyeceğine, bu konuda da umut kalmadığına gore artık istenildiği gibi davranılabilir, ne olursa olsunanlamında kullanılırAldırma, uzulme artık, battı balık yan gider