Bağımlılık biyo-psiko-sosyal bir hastalıktır. Kişinin alışılmış olan herhangi bir ilaç, madde veya davranışa karşı engellenmesi imkansız psikolojik ve fizyolojik bir ihtiyaç duyması, alınan madde miktarın ve alınma sıklığının ya da bağımlılık oluşturan yanlış davranışın giderek artması, maddenin alınmadığı ya da davranışın engellendiği zaman yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması ve bu bağımlılık yapan ilaç, madde veya davranışın eksikliğinde zamanla gittikçe günlük hayatın sürdürülmesinin imkansız hale gelmesidir.Bağımlılık kronik hastalıktır ve mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
Türkiye’de ve dünyada hızla tütün, alkol ve uyuşturucu madde alım oranları artmakta, maddeye başlama yaşları gittikçe düşmektedir. Diğer bağımlılıklar gibi sosyal medya ve bilgisayar-oyun bağımlılığı, kumar bağımlılığı da kişiye, aileye ve topluma psikolojik, sosyolojik ve ekonomik kayıplara yol açmaktadır.
Toplumun felaketi sayılabilecek bağımlılıkları engellemek başta aile içi iletişim ve eğitim olmak üzere her yaşta ve her durumda dikkat gerektiren sinsi bir hastalıktır.
BAĞIMLILIK NASIL GELİŞİR?
Bağımlılık bir kısır döngüdür. Kişi önce maddeye karşı merak duyar ama aynı zamanda o maddenin etkilerinden çekinir.
Eğer merak korkuyu yenerse "bir kereden bir şey olmaz" diyerek kullanmaya başlayan kişi bir kere denedikten sonra asla kullanmayacağını sanır, küçük küçük ve nadir denemeler sonucunda “demek ki kontrollü gidebiliyorum, bu iş benim elimde” diye düşünür. Bundan sonraki aşamada kişi madde kullanımı ile ilgili sorununun olduğunu inkar eder ve kontrolün kendi elinde olduğunu, istediği zaman bırakabileceğini sanır ve buna inanır. Etrafındaki kişilerin uyarılarını dikkate almaz.
Bir zaman sonra bırakmak için ya da hiç olmazsa kontrollü gitmek için çaba içine girer. Hem maddeyi kullanmak hem de kurtulmak için yoğun çaba harcarlar. Ve bunun neticesinde günlük işlerini aksatır. Aile ile, öğrenciyse okul yönetimiyle, çalışansa mesai arkadaşları ile çatışma yaşar. Bütün bunlara rağmen madde kullanmaya devam ederler. Her defasında bırakmak için karar alırlar ama bir türlü başaramaz. Her başarısızlıklarında suçluluk duyarlar, bu sefer de bu histen kurtulmak için yeniden maddeye başvururlar.
Kişi madde kullanımının sonuçlarını öncelikle inkar eder, küçümser, bu durumu başkalarına mal eder ve red eder. Kişi aslında o kadar da içmiyordur, kullandığı bu madde kendisini iyi hissettiriyordur, hayatta o kadar sağlıksız daha birçok şey vardır veya kullanılan madde söylendiği kadar zararlı değildir.
Madde kullanımının bağımlılığa doğru gittiğini kabul etmek kişiler için kolay değildir. Kişi dışarıdan eleştiri ve tepki aldığında her zaman kendince geçerli nedenleri vardır.
Ben istemesem içmem / Şimdi istesem şimdi bırakırım.
Ben bu iş / bu evlilik veya sizin yüzünüzden içiyorum.
Ben sadece hafta sonları arkadaşlarla içiyorum vs.
Ancak tüm bu gerekçeler bir yere kadar etkili olur. Kişi bir süre sonra madde kullanımının sonuçlarını fark eder. Ancak bu farkındalık davranışlarını değiştirmeye yeterli değildir. Kişi kendini devam etmekle bırakmak arasında gelgitlerden alıkoyamaz. Bir yandan kaybolan hayalleri ve hedefleri, bedensel ve psikolojik gördüğü zararlar, çevresinden aldığı tepkiler ve bir yandan da bağımlılıktan kendini alamaması. Arkadaş çevresini ve alışkanlıklarını değiştirmek o kadar da kolay olmayacaktır.
Öte yandan madde kullanımının beyinde ortaya çıkardığı değişiklikler ve yoksunluk belirtileri gibi fiziksel sorunlar maddeden uzaklaşmayı zorlaştırır.
BAĞIMLILIK TANISI NASIL KONULUR?
Bağımlılığın davranışsal, sosyal, biyolojik ve genetik nedenleri vardır; ancak hiçbir neden bağımlılığı tek başına açıklamaya yeterli değildir. Madde kullanımının veya ilgili sorunlu davranışın bağımlılığa dönüşmesinde birçok etken olmasına rağmen, temelde hem biyolojik hem de psikolojik bir süreçtir. Kişinin ruhsal özellikleri, genetik yatkınlık, çevresel faktörler, maddeye-davranışa ulaşılabilirlik, aile yapısı, toplumsal çevre ve kültürel özellikler kişinin madde kullanmaya başlaması ve bağımlılığa dönüşmesinde en önemli etkenlerdir
Psikiyatrik bir sendrom olan bağımlılığın tanısı için aşağıda sayılan ölçütlerin yalnızca üçünün bir arada görülmesi yeterlidir.
Kullanılan maddeye tolerans gelişmesi
Madde kesildiğinde ya da azaltıldığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması
Madde kullanımını denetlemek ya da bırakmak için yapılan ama boşa çıkan çabalar
Maddeyi sağlamak, kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcama
Madde kullanımı nedeni ile sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin olumsuz etkilenmesi
Maddeyi giderek daha uzun ve yüksek miktarlarda alınması
Fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya çıkmasına ya da artmasına rağmen madde kullanımını sürdürmek
Madde kullanımı kişiyi zararlarına rağmen madde aramaya zorlar. İlk kez kullanılan uyuşturucu kişinin özgür iradesiyle yaptığı bir seçimdir. Ancak tekrarlanan uyuşturucu kullanımı beyinde değişikliklere neden olur. Bu değişiklikler de kişiyi olumsuz etkilerine rağmen, (ailevi problemler, hırsızlık, arkadaşlarını kaybetmek ve diğer fiziksel ya da zihinsel problemler) uyuşturucu aramaya ve tekrar tekrar kullanmaya iter.
Bunlar madde bağımlılığına göre oluşturulmuş tanı kriterleridir. Aynı durum sosyal medya, oyun-bilgisayar bağımlılığı için de geçerlidir. Çoğu zaman kişi bağımlı olduğunu kabul etmez ancak ilgili durum zaman geçtikçe günlük faaliyetlerinin önemli bir kısmını kapsar.
KİMLER BAĞIMLI OLUR?
Öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki, madde kullanan herkes için bağımlı hale gelme riski vardır. Alkol den esrara, tiner den eroine kullanımı emniyetli bir madde yoktur. Bununla birlikte dürtüsel, yenilik arayışı içinde olan mizaçlar, kolayca risk alan, aile yapısı bozuk, ihmal edilmiş ergenler, stresle başa çıkma yöntemi olarak bireysel savunma mekanizmaları zayıf olanlar büyük risk altındadırlar.
BAĞIMLILIK OLUŞTURAN MADDELER
1)Alkol
2)Kafein
3)Kenevir (esrar)
4)Kannabinoidler (bonzai vs)
5)Halüsinojenler (LSD, meskalin, fensiklidin vb.)
6)Uçucular (tiner, benzin, gazolin, bali vb.)
7)Opiyatlar (morfin, eroin, kodein, metadon vb.)
8)Dinginleştirici, uyutucu ve kaygı gidericiler (diazepam, klorazepat vb.)
9)Uyarıcılar (amfetamin, ekstazi, kokain (taş ve layn vb.)
10)Tütün
11)Diğer bilinmeyen maddeler
Ayrıcı günümüzde gittikçe artan bir bağımlılık türü de internet bağımlılığıdır. Özellikle ergen ve genç yetişkinler arasında oldukça yaygın görülmeye başlanmıştır. Bahis ve kumar eskiden beri var olan bağımlılık çeşitleri iken, buna çevrimiçi bahis oynama da eklenmiştir. Buna ek olarak bilgisayar oyunları, internet bağımlılığı, sanal alışveriş bağımlılığı da tedavi edilmesi gereken bağımlılık türlerini oluşturmaktadır.
Sosyal medya kullanımı üzerinden internet bağımlılığı Kent Berridge’in araştırmasının da ortaya koyduğu gibi, sosyal medya platformunun iki adımdan oluşan bir istek ve beğeni döngüsünü etkin hale getirmesidir. İstek, dopamin üretirken; beğeni sistemi ise bir opioid etkisi yaratır. Kullanıcıyı paylaşım yapmaya sevk eden şey istektir, beğeniyse tatmin yaratır.
Ayrıca dopamin etkisi opioid etkisinden daha güçlü olduğundan kullanıcı hep daha fazlasını ister ve böylece daha fazla paylaşımda bulunur. Yaptığımız her beğeni, gönderi ve paylaşım ile bir beklenti yaratırız. Dolayısıyla daha fazla gönderi yayımlamak, dopamin özleminden doğan bir sohbet biçiminde kazanılan sosyal paraya karşılık gelir.
BAĞIMLILIĞIN BAŞLAMA YAŞI VE SIKLIĞI
Bağımlılık, bireyde ve toplumda yarattığı etkiler beraber düşünüldüğünde, çağımızın en önemli sağlık sorunu olmaya adaydır. Dünyada ve ülkemizde kullanım yaşı giderek düşmekte ve yaygınlaşmaktadır. TUBİM (Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi) in 2017 raporu bir önceki yıla göre uyuşturucu olay ve bu olaylara bulaşan kişi sayısı %8-11 oranında arttığını söylemektedir. 2011 yılında TUBİM tarafından yapılan genel nüfustaki madde kullanımı araştırmasında, yaşam boyu madde kullanım sıklığı %2,7 oranında bulunmuştur. Aynı yıl yine TUBİM tarafından yapılan Okul Çocukları Araştırmasında yaşam boyu madde kullanım sıklığı %1,5, maddeyi ilk kez kullanma yaş ortalaması 13,88 ±2,39 olarak görülmüştür. Ülkemizde madde ve alkol bağımlılığı tedavi merkezlerine yapılan başvuruların son 10 yılda 7 kat arttığı görülmektedir. Bu bağlamda bağımlılığın hem önüne geçilebilmesi ile ilgili çalışmalar hem de yeni tedavi yaklaşımları üzerine yapılan çalışmalar büyük önem arz etmektedir.
BAĞIMLILIK RİSKİNİ ARTTIRAN FAKTÖRLER
Bağımlılığa giden yolda genleriniz, aile ortamınız, çevreniz ve beslenme gibi faktörlerin dâhil olduğu bir kombinasyondur.
Aile ortamı: Ailesel faktörlerin madde bağımlılığını etkilediği gösterilmiştir. Ebeveynlerden biri veya ikisinin ya da ailedeki diğer üyelerin alkol, sigara, uyuşturucu vs problemi olması, suç niteliğinde hareketlerde bulunmaları, abartılı şekilde sosyal medya kullanımı ailedeki diğer bireylerin de bağımlılık riskini yükseltir. Ebeveynlerin bağımlılığı durumunda, çocuğun ebeveynin davranışlarını taklit etmesinin bağımlılıkta önemli rol oynamaktadır. Dengeli, duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu aile ortamında, yeteri kadar güvenli, sevgi ve sevecenlik içinde büyüyen çocuklar, gelişimleri için gerekli deneyimleri elde edebilirler. Bu tür aile ortamları, aile üyelerinin kendilerine düşen sorumlulukların bilincinde olarak, çocuklarına bağımsızlık yolunda yeterli olanakları hazırlamaları, onların sağlam bir kişilik yapısına sahip olmalarını sağlar. Madde bağımlılığı, kapalı aile sitemindeki çocuğun kendini kıstırılmış hissetmesi sonucu, başkaldırma ve cezalandırma veya yok edici ve kendi kendini cezalandırıcı yaşam stilini benimseme yoluyla aile ile kaynaşmaktan kaçınma girişimi biçiminde açıklanmaktadır. Ayrıca, madde bağımlılığı bireyin kendi yaşamı üzerindeki kontrolünü koruma ve ailesi tarafından zorlama ile oluşturulmaya çalışılan yaşantıdan özgür olma çabasıdır. Bağımlı ergenlerin ailelerinin, düşünce ve duygularını ifade etmede daha sınırlı, kişisel sınırlara saygılarının daha az, diğerlerine karşı ilgi ve güvenlerinin yetersiz, duygusal yönden daha çok mesafeli oldukları ve evde daha negatif bir atmosfer yarattıkları bildirilmiştir.
Akranlar ve Çevre: Bağımlılık sahibi arkadaş çevresi olan kişiler, uyuşturucuyu denemeye daha meyillidirler. Akademik başarısızlıklar ve yetersiz sosyal beceriler, kişileri uyuşturucu kullanmaya iten bir diğer sebeptir. Gerginlik, sıkıntı, sosyal boşalım ihtiyacı, sosyal stres ve akran grubunun madde kullanımını onaylaması, uyuşturucu probleminin gelişmesi için yeterli olabilmektedir. Madde kullanımı ve bağımlılığın gelişmesi üzerinde akran grubuyla özdeşleşmenin önemli etkileri bulunmaktadır.
Erişebilme Kolaylığı: Erişebilirlilik maddeyi elde etme kolaylığı veya zorluğunu, maliyet şartları bağımlılığı etkilemektedir. Eğer maddenin fiyatı yüksek ve ulaşmak için sarf edilmesi gereken eforun miktarı fazlaysa, madde kullanma eğilimi düşecektir.
Erken Başlama: Herhangi bir yaşta uyuşturucu kullanmak bağımlılığa sebep olabilir. Ama araştırmalar gösteriyor ki, kişi ne kadar erken madde kullanımına başlarsa, bağımlı olma riski o kadar yükselir.
Kullanım şekli: Dumanını soluyarak kullanılan sigara gibi maddeler pratik olması sebebiyle daha çok tercih edilmektedir. Bu şekilde vücuda giren bağımlılık yapıcı maddeler, beyne saniyeler içinde ulaşır ve zevk duygusu yaratırlar. Bu zevk duygusu bir kaç dakika içinde sönebilir ve kişiyi daha düşük duygu durumlarına çeker. Böylece bağımlı kişi ilgili maddenin yeniden arayışına girer.
Beslenme: Beslenme gerek erişkinler gerekse çocuklar için bağımlılık yolunda tetikleyici faktörlerden biri olabiliyor. Çocukluğundan itibaren çikolata, gofret gibi paketlenmiş hazır yiyecekleri, daha ileri yaşlarda enerji içecekleri, gazlı-şekerli içeceklerin fazla tüketimi uyaran alımına alışmış bünye için yeni arayışları veya bağımlılığa giden yolda daha kolay adaptasyona yol açabilmektedir.
TEDAVİ
Bağımlılık tedavisi; farmakolojik yaklaşımların yanı sıra psikososyal değişkenlere dikkat edilerek uygulanacak geniş kapsamlı bir tedavi ve rehabilitasyon programı gerektirir. Bir kişinin tedaviyi kabul etmedeki gönüllülüğü, yaşam olayları, aile desteği, bağımlılığın şiddeti ve komplikasyonlarına göre zamanla değişir. Amaç sadece kişinin bağımlılığının ortadan kaldırılması değil aynı zamanda onun bedensel, psikolojik ve sosyal anlamda tam bir iyilik haline kavuşmasıdır. Mizaç temelli terapi yaklaşımı, PEMF (bir çeşit biofeedback cihazı) yöntemiyle desteklenerek topluma tam entegre olabilen iyilik hali hedeflenir.
1-Bağımlılık tedavisi ilk olarak kişinin mizaç tipi belirlenir. Kişinin mizacına göre terapi süreci şekillendirilir.
2-Devamında PEMF ile nabız muayenesi yapılır ve kişiye 400 farklı elektromanyetik frekansla tarama yapılır. Buradan vücudun verdiği geri bildirime (biofeedback) göre detoksifikasyon (arındırma), uyku dalgalarını düzenleme, bağımlılığın ortadan kaldırılması, varsa barsak geçirgenliğini düzeltme programları ile danışan desteklenir. Bu arada zaman zaman yoksunluk belirtileri olduğunda kişi yine PEMF ile anti-stres programları üzerinden desteklenir.
3-Terapi ve PEMF seanslarıyla beraber bağımlılığı olan danışmanımıza özel beslenme önerilerinde bulunup diyet listesi veriyoruz. Bu diyet listesi vücutta birikmiş ve bağımlılığı tetikleyen toksinlerin atılımını ve yeniden yapılanması destekleyecek pratik beslenme önerilerinden oluşmaktadır. Böylece kişinin sağaltımı hızlandırılabildiği gibi yeniden yapılandırmayla ileride tekrar bağımlılığa dönüş riskini minimalize etmiş olunur.
Bağımlılık sizi esir alan ve hareket etmenize engel bir pranga değildir. Bağımlılık tiplerinin her birisi altta yatan bir nedeni olan bir dışavurumdur. Yeni bir hayata merhaba demek sizlerin elinde.Karar vermek için hiçbir zaman geç değildir.