Forumdas
Editor
- Katılım
- 6 Ara 2022
- Mesajlar
- 7,544
- Tepkime
- 15,298
- Puanları
- 113
- Konum
- adana
- Web
- forumdas.com.tr
- Credits
- -11
بسم الله الرحمان الرحيم
Transcription
Bismi Allahi alrrahmani alrraheemi
Çeviriyazı
Bismillâhir rahmânir rahîm.
Edip Yüksel
Rahman, Rahim Allah'ın ismiyle
Yaşar Nuri Öztürk
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla...
Muhammed Esed
RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
Ali Bulaç
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
2:1 الم
2:1 alm
Transcription (English)
2:1 Alif-lam-meem
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:1 Elif, lâm, mim.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:1 A1L30M401
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:1 Elif, Lam, Mim.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:1 Elif-Lâm-Mîm.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:1 Elif, Lam, Mim,
2:2 ذالك الكتاب لا ريب فيه هدى للمتقين
2:2 źalk alktab la ryb fyh hdy llmtqyn
Transcription (English)
2:2 Thalika alkitabu larayba feehi hudan lilmuttaqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:2 Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh|i|, huden lil muttekîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:2 Bu, erdemliler için yol gösterici, kuşku içermeyen bir kitaptır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:2 İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:2 ÜZERİNDE hiçbir şüpheye yer olmayan bu ilahi kelâm Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara bir rehber (olarak indirilmiş)tir,
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:2 Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır.
2:3 الذين يؤمنون بالغيب ويقيمون الصلواة ومما رزقناهم ينفقون
2:3 alźyn yamnwn balğyb wyqymwn alSlwaẗ wmma rzqnahm ynfqwn
Transcription (English)
2:3 Allatheena yu/minoona bialghaybiwayuqeemoona alssalata wamimma razaqnahumyunfiqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:3 Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Üç Grup: Erdemliler (Muttakiler), Fanatik İnkarcılar (Kafirler), İkiyüzlüler (Münafıklar)
2:3 Onlar ki duyularıyla algılayamadıkları gerçekleri de onaylarlar, namazı (salat) gözetirler, kendilerine verdiğimiz rızıktan muhtaçlara verirler.2
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:3 Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızık olarak sunduklarımızdan başkalarına pay çıkaranlardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:3 Onlar ki, insan idrakinin aşa(n olguların varlığı)na inanırlar ve namazlarında dikkatli ve devamlıdırlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar,
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:3 Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
2:4 والذين يؤمنون بما انزل اليك وما انزل من قبلك وبالءاخرة هم يوقنون
2:4 walźyn yamnwn bma anzl alyk wma anzl mn qblk wbalaaKrẗ hm ywqnwn
Transcription (English)
2:4 Waallatheena yu/minoona bimaonzila ilayka wama onzila min qablika wabial-akhiratihum yooqinoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:4 Vellezîne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablik|e| ve bil âhireti hum yûkınûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:4 Sana indirileni ve senden önce indirileni onaylarlar. Ahiret konusunda da hiçbir kuşkuları yoktur.3
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:4 Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır onlar. Ahireti gereyince kavrayıp anlayanlar da onlardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:4 Ve onlar (ey peygamber), sana indirilene de senden önce indirilmiş olana da iman ederler, öteki dünyanın varlığından bütün kalpleriyle emindirler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:4 Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
2:5 اولائك علىا هدى من ربهم واولائك هم المفلحون
2:5 awlaak Alya hdy mn rbhm wawlaak hm almflHwn
Transcription (English)
2:5 Ola-ika AAala hudan minrabbihim waola-ika humu almuflihoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:5 Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:5 İşte, Rab'leri tarafından yol gösterilenler ve mutluluğa erenler bunlardır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:5 İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:5 İşte Rablerinin gösterdiği yolda yürüyenler onlardır, mutluluğa erişecek olanlarda!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:5 İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
2:6 ان الذين كفروا سواء عليهم ءانذرتهم ام لم تنذرهم لا يؤمنون
2:6 an alźyn kfrwa swaa Alyhm aanźrthm am lm tnźrhm la yamnwn
Transcription (English)
2:6 Inna allatheena kafaroo sawaonAAalayhim aanthartahum am lam tunthirhum layu/minoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:6 İnnellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:6 İnkar edenlere gelince, onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; onlar onaylamazlar.4
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:6 Şu bir gerçek ki, o küfre batmış olanları sen korkutsan da korkutmasan da onlar için aynıdır; iman etmezler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:6 UNUTMA Kİ hakikati inkara şartlanmış olanlar için kendilerini uyarıp uyarmaman fark etmez; onlar inanmazlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:6 Şüphesiz, inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için farketmez; inanmazlar.
2:7 ختم الله علىا قلوبهم وعلىا سمعهم وعلىا ابصارهم غشاوة ولهم عذاب عظيم
2:7 Ktm allh Alya qlwbhm wAlya smAhm wAlya abSarhm ğşawẗ wlhm Aźab AZym
Transcription (English)
2:7 Khatama Allahu AAala quloobihimwaAAala samAAihim waAAala absarihim ghishawatunwalahum AAathabun AAatheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:7 Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:7 ALLAH kalplerini ve kulaklarını mühürler. Gözlerinde perde vardır ve büyük azap onlar içindir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:7 Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır. Onların kafa gözleri üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir azap öngörülmüştür.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:7 Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ve gözleri üzerinde de bir perde vardır; dehşet verici bir azap beklemektedir onları.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:7 Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab onlaradır.
2:8 ومن الناس من يقول ءامنا بالله وباليوم الءاخر وما هم بمؤمنين
2:8 wmn alnas mn yqwl aamna ballh wbalywm alaaKr wma hm bmamnyn
Transcription (English)
2:8 Wamina alnnasi man yaqoolu amannabiAllahi wabialyawmi al-akhiri wamahum bimu/mineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:8 Ve minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi ve bil yevmil âhıri ve mâ hum bi mu’minîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:8 Halktan öyle kimseler var ki aslında onaylamadıkları halde "ALLAH'a ve ahiret gününü onayladık" derler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:8 İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve ahiret gününe inandık" derler ama onlar inanmış değillerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:8 Ve öyle kimseler var ki, gerçekte inanmadıkları halde "Biz Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyoruz" derler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:8 İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.
2:9 يخادعون الله والذين ءامنوا وما يخدعون الا انفسهم وما يشعرون
2:9 yKadAwn allh walźyn aamnwa wma yKdAwn ala anfshm wma yşArwn
Transcription (English)
2:9 YukhadiAAoona Allaha waallatheenaamanoo wama yakhdaAAoona illa anfusahum wamayashAAuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:9 Yuhâdiûnallâhe vellezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:9 ALLAH'ı ve müminleri aldatmak isterler. Halbuki kendi kendilerini aldatıyorlar. Farkında bile değiller.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:9 Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderler. Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:9 (Aslında) onlar, (böylece) Allah'ı ve iman etmiş olanları kandırmak isterler. Halbuki kendilerinden başka kimseyi kandıramazlar; ve bunu da fark etmezler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:9 (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.
2:10 فى قلوبهم مرض فزادهم الله مرضا ولهم عذاب اليم بما كانوا يكذبون
2:10 fy qlwbhm mrD fzadhm allh mrDa wlhm Aźab alym bma kanwa ykźbwn
Transcription (English)
2:10 Fee quloobihim maradun fazadahumuAllahu maradan walahum AAathabun aleemun bimakanoo yakthiboona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:10 Fî kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâ(maradan) ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:10 Kalplerinde hastalık var. ALLAH da hastalıklarını arttırır. Yalanları yüzünden acı bir azabı hak ederler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:10 Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:10 Kalpleri hastalıklıdır, Allah hastalıklarını daha da artırmıştır ve ısrarlı yalanlarından dolayı onları şiddetli bir azap beklemektedir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:10 Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır.
2:11 واذا قيل لهم لا تفسدوا فى الارض قالوا انما نحن مصلحون
2:11 waźa qyl lhm la tfsdwa fy alarD qalwa anma nHn mSlHwn
Transcription (English)
2:11 Wa-itha qeela lahum latufsidoo fee al-ardi qaloo innama nahnumuslihoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:11 Ve izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:11 Kendilerine, "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın" denildiğinde "Bizler sadece düzeltenleriz" derler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:11 Onlara, "yeryüzünde bozgun çıkarmayın" dendiğinde, "tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz" demişlerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:11 Onlara "Yeryüzünde yozlaşmaya ve çürümeye yol açmayın!" dediklerinde "Biz sadece düzeltmeye ve iyileştirmeye çalışıyoruz!" diye cevap verirler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:11 Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.
2:12 الا انهم هم المفسدون ولاكن لا يشعرون
2:12 ala anhm hm almfsdwn wlakn la yşArwn
Transcription (English)
2:12 Ala innahum humu almufsidoona walakinla yashAAuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:12 E lâ innehum humul mufsidûne ve lâkin lâ yeş’urûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:12 Oysa onlardır asıl bozguncu; farkında bile değiller.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:12 Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:12 Gerçekte onlar yozlaşmaya ve çürümeye yol açan kimselerdir, ama bunu (kendileri de) idrak etmezler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:12 Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.
2:13 واذا قيل لهم ءامنوا كما ءامن الناس قالوا انؤمن كما ءامن السفهاء الا انهم هم السفهاء ولاكن لا يعلمون
2:13 waźa qyl lhm aamnwa kma aamn alnas qalwa anamn kma aamn alsfhaa ala anhm hm alsfhaa wlakn la yAlmwn
Transcription (English)
2:13 Wa-itha qeela lahum aminoo kamaamana alnnasu qaloo anu/minu kamaamana alssufahao ala innahum humu alssufahaowalakin la yaAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:13 Ve izâ kîle lehum âminû kemâ âmenen nâsu kâlû e nu’minu kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:13 Kendilerine, "Şu halkın gerçeği onayladığı gibi onaylayın" denildiğinde, "Beyinsizlerin onayladığı gibi mi onaylayacağız" derler. Gerçek beyinsizler onlardır; fakat bilmezler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:13 Onlara, "insanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı" derler. Haberiniz olsun ki, kafası çalışmayan düşük seviyeliler onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:13 Onlara: "Diğer insanların inandığı gibi inanın!" denildiğinde, "(Şu) dar kafalıların inandığı gibi mi?" diye cevap verirler. Gerçekte onlardır dar kafalılar, ama bunu bilmezler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:13 Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük akıllılar kendileridir; ama bilmezler.
2:14 واذا لقوا الذين ءامنوا قالوا ءامنا واذا خلوا الىا شياطينهم قالوا انا معكم انما نحن مستهزءون
2:14 waźa lqwa alźyn aamnwa qalwa aamna waźa Klwa alya şyaTynhm qalwa ana mAkm anma nHn msthzawn
Transcription (English)
2:14 Wa-itha laqoo allatheena amanooqaloo amanna wa-itha khalaw ilashayateenihim qaloo inna maAAakum innamanahnu mustahzi-oona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:14 Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halev ilâ şeyâtînihim, kâlû innâ meakum, innemâ nahnu mustehziûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:14 Gerçeği onaylayanlarla karşılaştıkları vakit, "Gerçeği onaylıyoruz" derler; fakat sapkınlarıyla başbaşa kaldıklarında, "Sizinle beraberiz. Biz sadece hafife almaktayız" derler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:14 Bunlar iman etmiş olanlarla yüzyüze geldiklerinde, "iman ettik" derler. Kendi şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise söyledikleri şudur: "Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:14 Ve iman etmiş olanlarla karşılaştıkları zaman da, "Biz de (sizin gibi) inanıyoruz!" iddiasında bulunurlar; ama şeytani dürtüleriyle baş başa kaldıklarında, "Aslında biz sizin yanınızdayız, onlarla sadece eğleniyoruz" derler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:14 İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."
2:15 الله يستهزئ بهم ويمدهم فى طغيانهم يعمهون
2:15 allh ysthza bhm wymdhm fy Tğyanhm yAmhwn
Transcription (English)
2:15 Allahu yastahzi-o bihim wayamudduhumfee tughyanihim yaAAmahoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:15 Allâhu yestehziu bihim ve yemudduhum fî tugyânihim ya’mehûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:15 ALLAH da, taşkınlıkları içinde bocalar durumda bırakarak asıl onları hafife alır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:15 Allah onlarla alay ediyor da kendilerini kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde sürüklüyor.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:15 Allah da bu alaycı tavırlarından dolayı onlara hak ettikleri karşılığı verecek ve onları küstahlıkları ile baş başa şaşkınca bocalamaya terk edecektir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:15 (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.
2:16 اولائك الذين اشتروا الضلالة بالهدىا فما ربحت تجارتهم وما كانوا مهتدين
2:16 awlaak alźyn aştrwa alDlalẗ balhdya fma rbHt tjarthm wma kanwa mhtdyn
Transcription (English)
2:16 Ola-ika allatheena ishtarawooalddalalata bialhuda famarabihat tijaratuhum wama kanoomuhtadeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:16 Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:16 Onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın aldı. Ticaretleri ne kâr bırakır, ne de onları gerçeğe ulaştırır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:16 İşte bunlar doğruluk ve aydınlığı verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiçbir kazanç sağlamadı. Bir yol-yordama girebilmiş de değillerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:16 (Çünkü) onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlar, ama ne (bu) ticaretleri onlara fayda sağlamış, ne de (başka bir şekilde) hidayet bulmuşlardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:16 İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
2:17 مثلهم كمثل الذى استوقد نارا فلما اضاءت ما حوله ذهب الله بنورهم وتركهم فى ظلمات لا يبصرون
2:17 mślhm kmśl alźy astwqd nara flma aDaat ma Hwlh źhb allh bnwrhm wtrkhm fy Zlmat la ybSrwn
Transcription (English)
2:17 Mathaluhum kamathali allatheeistawqada naran falamma adaat ma hawlahuthahaba Allahu binoorihim watarakahum fee thulumatinla yubsiroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:17 Meseluhum ke meselillezistevkade nârâ(nâren), fe lemmâ edâet mâ havlehu zeheballâhu bi nûrihim ve terekehum fî zulumâtin lâ yubsirûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:17 Durumları, ateş yakan kimselerin şu durumuna benzer: Ateş çevrelerini aydınlatmaya başlayınca ALLAH onların ışığını giderir ve onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:17 Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi. Ateş, çevresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık göremezler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:17 Onların hali, ateş yakan öyle kimselerin haline benzer ki, o (ateş), çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah, görmesinler diye ışıklarını alıp onları zifiri karanlığa gömer;
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:17 Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.
2:18 صم بكم عمى فهم لا يرجعون
2:18 Sm bkm Amy fhm la yrjAwn
Transcription (English)
2:18 Summun bukmun AAumyun fahum layarjiAAoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:18 Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:18 Sağır, dilsiz ve kördürler; yönlerini değiştiremezler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:18 Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:18 Onlar, sağır, dilsiz, kördürler; ve (artık) geriye dönüşleri de yoktur.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:18 Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
2:19 او كصيب من السماء فيه ظلمات ورعد وبرق يجعلون اصابعهم فى ءاذانهم من الصواعق حذر الموت والله محيط بالكافرين
2:19 aw kSyb mn alsmaa fyh Zlmat wrAd wbrq yjAlwn aSabAhm fy aaźanhm mn alSwaAq Hźr almwt wallh mHyT balkafryn
Transcription (English)
2:19 Aw kasayyibin mina alssama-ifeehi thulumatun waraAAdun wabarqunyajAAaloona asabiAAahum fee athanihim mina alssawaAAiqihathara almawti waAllahu muheetunbialkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:19 Ev ke sayyibin mines semâi fîhi zulumâtun ve ra’dun ve berk(berkun), yec’alûne esâbiahum fî âzânihim mines savâiki hazaral mevt|i|, vallâhu muhîtun bil kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:19 Ya da, karanlık, gök gürültüsü ve şimşekler arasında gökten boşanan bir yağmur altında yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzerler. ALLAH inkârcıları böyle kuşatır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:19 Yahut gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki onda karanlıklar var, bir gök gürlemesi var, bir şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah, Muhit'tir, küfre sapanları çepeçevre kuşatmıştır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:19 Ya da (onların durumu) gökten zifiri karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle gelen şiddetli bir sağanağ(a benzer): Ölümün dehşeti içinde yıldırımlardan korunmak için parmakları ile kulaklarını tıkarlar, ama Allah hakikati inkar edenleri (kudreti ile) kuşatır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:19 Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
2:20 يكاد البرق يخطف ابصارهم كلما اضاء لهم مشوا فيه واذا اظلم عليهم قاموا ولو شاء الله لذهب بسمعهم وابصارهم ان الله علىا كل شىء قدير
2:20 ykad albrq yKTf abSarhm klma aDaa lhm mşwa fyh waźa aZlm Alyhm qamwa wlw şaa allh lźhb bsmAhm wabSarhm an allh Alya kl şya qdyr
Transcription (English)
2:20 Yakadu albarqu yakhtafu absarahumkullama adaa lahum mashaw feehi wa-itha athlamaAAalayhim qamoo walaw shaa Allahu lathahababisamAAihim waabsarihim inna Allaha AAalakulli shay-in qadeerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:20 Yekâdul berku yahtafu ebsârehum kullemâ edâe lehum meşev fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve lev şâellâhu le zehebe bi sem’ihim ve ebsârihim innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:20 Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek! Önlerini aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca da dikilir kalırlar. ALLAH dileseydi işitme ve görmelerini giderirdi. ALLAH her şeye gücü yetendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:20 Şimşek neredeyse gözlerini çarpıp götürüverecek. Kendilerine her aydınlık sunduğunda, orada yürürler. Üzerlerine karanlık binince çakılıp kalırlar. Eğer Allah dileseydi, işitme güçlerini de gözlerini de elbette alıp götürürdü. Çünkü Allah herşeye Kadir'dir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:20 Çakan şimşekler neredeyse gözlerini alıverir; ışık verince hareket ederler, karanlık çökünce oldukları yerde çakılıp kalırlar. Şayet Allah dileseydi, onları işitme ve görme (yetenek)lerinden yoksun bırakabilirdi: Çünkü Allah her şeye kâdirdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:20 Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
2:21 ياايها الناس اعبدوا ربكم الذى خلقكم والذين من قبلكم لعلكم تتقون
2:21 yaayha alnas aAbdwa rbkm alźy Klqkm walźyn mn qblkm lAlkm ttqwn
Transcription (English)
2:21 Ya ayyuha alnnasuoAAbudoo rabbakumu allathee khalaqakum waallatheenamin qablikum laAAallakum tattaqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:21 Yâ eyyuhen nâsu’budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:21 İnsanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize hizmet edin ki korunasınız.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:21 Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin ki, korunabilesiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:21 EY İNSANLAR! Sizi ve sizden önce yaşamış olanları yaratan Rabbinize kulluk edin ki, O'na karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:21 Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.
2:22 الذى جعل لكم الارض فراشا والسماء بناء وانزل من السماء ماء فاخرج به من الثمرات رزقا لكم فلا تجعلوا لله اندادا وانتم تعلمون
2:22 alźy jAl lkm alarD fraşa walsmaa bnaa wanzl mn alsmaa maa faKrj bh mn alśmrat rzqa lkm fla tjAlwa llh andada wantm tAlmwn
Transcription (English)
2:22 Allathee jaAAala lakumu al-ardafirashan waalssamaa binaan waanzalamina alssama-i maan faakhraja bihi mina alththamaratirizqan lakum fala tajAAaloo lillahi andadanwaantum taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:22 Ellezî ceale lekumul arda firâşen ves semâe binââ(binâen), ve enzele mines semâi mâen fe ahrece bihî mines semarâti rızkan lekum, fe lâ tec’alû lillâhi endâden ve entum ta’lemûn(tâ’lemune).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:22 O, yeryüzünü sizin için oturulabilir hale soktu ve göğü de bir yapı kıldı. Gökten su indirdi ve onunla rızık olarak size çeşitli ürünler çıkardı. Bile bile ALLAH'a eşler koşmayın.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:22 O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Ve gökten bir su indirdi de onunla sizin için meyvalardan / ürünlerden bir rızık çıkardı. Artık bilip durduğunuz halde Allah'a ortaklar koşmayın.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:22 O ki, yeryüzünü size bir dinlenme yeri, gökyüzünü bir çardak yapmış, gökten su indirmiş ve onunla size rızık olarak meyveler çıkarmıştır: O halde (Bir ve Tek İlah olduğunu) bile bile Allah'a ortaklar koşmayın.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:22 O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.
2:23 وان كنتم فى ريب مما نزلنا علىا عبدنا فاتوا بسورة من مثله وادعوا شهداءكم من دون الله ان كنتم صادقين
2:23 wan kntm fy ryb mma nzlna Alya Abdna fatwa bswrẗ mn mślh wadAwa şhdaakm mn dwn allh an kntm Sadqyn
Transcription (English)
2:23 Wa-in kuntum fee raybin mimma nazzalnaAAala AAabdina fa/too bisooratin min mithlihi waodAAooshuhadaakum min dooni Allahi in kuntum sadiqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:23 Ve in kuntum fî reybin mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ fe’tû bi sûretin min mislihî, ved’û şuhedâekum min dûnillâhi in kuntum sâdıkîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Yanlışlanabilir, Sınanabilir Delil
2:23 Kulumuza indirdiğimizden kuşku içinde iseniz, buna benzer bir sure getirin. ALLAH'tan başka tüm tanıklarınızı da yardıma çağırın, doğru sözlü iseniz.5
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:23 Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku içindeyseniz, hadi onun benzerinden bir sure getirin. Allah dışındaki destekçilerinizi / tanıklarınızı da çağırın. Eğer doğru sözlü kişilerseniz...
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:23 Eğer kulumuz (Muhammed)'e katımızdan safha safha indirdiğimiz vahyin bir kısmından şüphe ediyorsanız o zaman aynı değerde bir sure getirin (de görelim) ve -eğer dediğiniz doğruysa- Allah'tan başkalarını da size şahitlik etmeleri için çağırın.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:23 Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)'den şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın.
2:24 فان لم تفعلوا ولن تفعلوا فاتقوا النار التى وقودها الناس والحجارة اعدت للكافرين
2:24 fan lm tfAlwa wln tfAlwa fatqwa alnar alty wqwdha alnas walHjarẗ aAdt llkafryn
Transcription (English)
2:24 Fa-in lam tafAAaloo walan tafAAaloo faittaqooalnnara allatee waqooduha alnnasuwaalhijaratu oAAiddat lilkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:24 Fe in lem tef’alû ve len tef’alû fettekûn nârelletî vakûduhân nâsu vel hicâratu, uiddet lil kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:24 Bunu yapamazsanız –ki asla yapamayacaksınız– o takdirde inkârcılar için hazırlanan ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:24 Eğer yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- korkun o ateşten ki yakıtı insanlarla taşlardır. Küfre sapanlar için hazırlanmıştır o.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:24 Eğer bunu yapamıyorsanız -ki kesinlikle yapamayacaksınız- o zaman yakıtı insanlar ve taşlar olan, hakikati inkar edenler için hazırlanmış ateşi bekleyin!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:24 Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız- bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.
2:25 وبشر الذين ءامنوا وعملوا الصالحات ان لهم جنات تجرى من تحتها الانهار كلما رزقوا منها من ثمرة رزقا قالوا هاذا الذى رزقنا من قبل واتوا به متشابها ولهم فيها ازواج مطهرة وهم فيها خالدون
2:25 wbşr alźyn aamnwa wAmlwa alSalHat an lhm jnat tjry mn tHtha alanhar klma rzqwa mnha mn śmrẗ rzqa qalwa haźa alźy rzqna mn qbl watwa bh mtşabha wlhm fyha azwaj mThrẗ whm fyha Kaldwn
Transcription (English)
2:25 Wabashshiri allatheena amanoowaAAamiloo alssalihati anna lahum jannatintajree min tahtiha al-anharu kullamaruziqoo minha min thamaratin rizqan qaloo hathaallathee ruziqna min qablu waotoo bihi mutashabihanwalahum feeha azwajun mutahharatun wahumfeeha khalidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:25 Ve beşşirillezîne âmenû ve amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr|u|, kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl|u| ve utû bihî muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:25 Gerçeği onaylayıp erdemli davrananları, içlerinde ırmaklar akan bahçelerle müjdele. Kendilerine oradaki ürünlerden rızıklar sunulduğunda "Bu, daha önce bize sunulan nimetlerdir" derler. Böylece, kendilerine mecazi tanımlar (benzetmeler) verilir. Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar orada ebedi kalıcıdırlar.6
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:25 İman edip barışa yönelik değerler üretenlere / iyi işler yapanlara şunu müjdele: Kendileri için altlarından ırmaklar akan cennetler olacaktır. Onlardaki herhangi bir meyvadan bir rızık olarak her nasiplendirildiklerinde, şöyle diyeceklerdir: "İşte bu, daha önce rızıklandırıldığımız şey." Bu rızık onlara buna benzer şekilde verilmişti. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada sürekli kalacaklardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:25 Ama imana ermiş olup doğru ve yararlı işler yapanlara, içlerinden ırmaklar akan has bahçelerin kendilerine ait olacağını müjdele! Onlara ne zaman rızık olarak oradan bazı ürünler bahşedilse, "Bunlar, bize daha önce bahşedilenlerin aynısıymış" diyecekler. Çünkü onlara o(geçmişte tadılanlar)ı hatırlatacak şeyler verilecek. Onlar, orada tertemiz eşler bulacaklar ve orayı mesken edinecekler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:25 (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.
2:26 ان الله لا يستحى ان يضرب مثلا ما بعوضة فما فوقها فاما الذين ءامنوا فيعلمون انه الحق من ربهم واما الذين كفروا فيقولون ماذا اراد الله بهاذا مثلا يضل به كثيرا ويهدى به كثيرا وما يضل به الا الفاسقين
2:26 an allh la ystHy an yDrb mśla ma bAwDẗ fma fwqha fama alźyn aamnwa fyAlmwn anh alHq mn rbhm wama alźyn kfrwa fyqwlwn maźa arad allh bhaźa mśla yDl bh kśyra wyhdy bh kśyra wma yDl bh ala alfasqyn
Transcription (English)
2:26 Inna Allaha la yastahyeean yadriba mathalan ma baAAoodatan famafawqaha faamma allatheena amanoofayaAAlamoona annahu alhaqqu min rabbihim waammaallatheena kafaroo fayaqooloona matha aradaAllahu bihatha mathalan yudillu bihikatheeran wayahdee bihi katheeran wama yudillu bihiilla alfasiqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:26 İnnallâhe lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen), yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ(kesîran) ve mâ yudıllu bihî illel fâsıkîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Bahçe ve Cehennem Tasvirleri Birer Mecazdır
2:26 ALLAH bir sivrisineği hatta onun üzerindekini örnek vermekten çekinmez. Gerçeği onaylayanlar, bunun Rab'lerinden gelen bir gerçek olduğunu bilir. İnkarcılar ise "ALLAH bu benzetme ile neyi amaçladı" derler. O, bununla birçok kişiyi saptırır ve birçok kişiyi de doğruya iletir. O, bununla sadece fasıkları saptırır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:26 Şu bir gerçek ki Allah, bir sivrisineği hatta onun da üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz. Böyle bir durumda, inananlar bilirler ki o, Rablerinden bir gerçektir. Küfre sapmışlar ise şöyle derler: "Allah, bunu örnek vermekle ne demek istedi?" Allah onunla birçoğunu saptırır, birçoğunu da onunla doğruya ve güzele kılavuzlar. Allah onunla fasıklardan başkasını saptırmaz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:26 Bakın, Allah, bir sivrisineği (hatta) ondan daha küçük bir şeyi örnek getirmekten kaçınmaz. İmana ermiş olanlara gelince, onun Rablerinden gelen bir hakikat olduğunu bilirler. Hakikati inkara şartlanmış olanlar ise, "Bu örnek ile Allah ne demek istiyor acaba?" derler. Bu yolla Allah, bir çoğunu saptırırken bir çoğunu da doğruya yöneltir, fakat fasıklardan başkasını saptırmaz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:26 Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz.
2:27 الذين ينقضون عهد الله من بعد ميثاقه ويقطعون ما امر الله به ان يوصل ويفسدون فى الارض اولائك هم الخاسرون
2:27 alźyn ynqDwn Ahd allh mn bAd myśaqh wyqTAwn ma amr allh bh an ywSl wyfsdwn fy alarD awlaak hm alKasrwn
Transcription (English)
2:27 Allatheena yanqudoona AAahdaAllahi min baAAdi meethaqihi wayaqtaAAoona maamara Allahu bihi an yoosala wayufsidoona fee al-ardiola-ika humu alkhasiroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:27 Ellezîne yenkudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıh|î|, ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ard|ı| ulâike humul hâsirûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:27 Onlar ki ALLAH ile yaptıkları anlaşmaya bağlılık sözü verdikten sonra onu bozarlar, ALLAH'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar kaybedenlerdir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:27 O fasıklar ki Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın birleştirmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:27 Onlar ki, (fıtratlarına) yerleştikten sonra Allah'a karşı taahhütlerini bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi koparıp ayırır ve yeryüzünü fesada verirler: İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:27 Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır.
2:28 كيف تكفرون بالله وكنتم امواتا فاحياكم ثم يميتكم ثم يحييكم ثم اليه ترجعون
2:28 kyf tkfrwn ballh wkntm amwata faHyakm śm ymytkm śm yHyykm śm alyh trjAwn
Transcription (English)
2:28 Kayfa takfuroona biAllahiwakuntum amwatan faahyakum thumma yumeetukumthumma yuhyeekum thumma ilayhi turjaAAoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:28 Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
İki Ölüm ve İki Hayat
2:28 ALLAH'ı nasıl inkâr edersiniz? Siz ölüler idiniz o sizi diriltti. Sonra sizi öldürür ve tekrar diriltir ve sonunda ona döndürülürsünüz.7
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:28 Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:28 Cansız iken size hayat veren ve sizi ölüme götüren, sonra tekrar hayata kavuşturan ve (sonunda) Kendisine döndürüleceğiniz Allah'ı nasıl inkar edersiniz?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:28 Nasıl oluyor da Allah'ı inkâr ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz.
2:29 هو الذى خلق لكم ما فى الارض جميعا ثم استوىا الى السماء فسوىاهن سبع سماوات وهو بكل شىء عليم
2:29 hw alźy Klq lkm ma fy alarD jmyAa śm astwya aly alsmaa fswyahn sbA smawat whw bkl şya Alym
Transcription (English)
2:29 Huwa allathee khalaqa lakum mafee al-ardi jameeAAan thumma istawa ila alssama-ifasawwahunna sabAAa samawatin wahuwa bikullishay-in AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:29 Huvellezî halaka lekum mâ fîl ardı cemîan summestevâ iles semâi fe sevvâhunne seb’a semâvât(semâvâtin), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:29 Yeryüzünde her şeyi sizin için yaratan O'dur. Nitekim göğe yönelip onu yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi Bilir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:29 O Allah'tır ki, yeryüzündekilerin tümünü sizin için yarattı. Sonra göğe saltanat kurdu da onları yedi gök halinde düzenledi. O Alim'dir, herşeyi çok iyi bilir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:29 Ve dünya üzerinde ne varsa sizin için yaratan, plan ve tasarımını göklere uygulayıp onları yedi gök şeklinde düzenleyen O'dur; ve yalnızca O'dur her şeyin tam bilgisine sahip olan.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:29 Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir.
2:30 واذ قال ربك للملائكة انى جاعل فى الارض خليفة قالوا اتجعل فيها من يفسد فيها ويسفك الدماء ونحن نسبح بحمدك ونقدس لك قال انى اعلم ما لا تعلمون
2:30 waź qal rbk llmlaakẗ any jaAl fy alarD Klyfẗ qalwa atjAl fyha mn yfsd fyha wysfk aldmaa wnHn nsbH bHmdk wnqds lk qal any aAlm ma la tAlmwn
Transcription (English)
2:30 Wa-ith qala rabbuka lilmala-ikatiinnee jaAAilun fee al-ardi khaleefatan qalooatajAAalu feeha man yufsidu feeha wayasfiku alddimaawanahnu nusabbihu bihamdika wanuqaddisu lakaqala innee aAAlamu ma la taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:30 Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ|e|, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek|e|, kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Yaratılış
2:30 Rabbin, meleklere şöyle demişti: "Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim." melekler de: "Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birisini mi yerleştireceksin? Halbuki biz seni överek yüceltiyor ve mutlak otoriteni onaylıyoruz" dediler. "Bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:30 Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuştu: "Orada bozgunculuk yapmakta, kan dökmekte olan birini mi atayacaksın? Oysa ki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:30 İŞTE O Zaman Rabbin meleklere: "Bakın, Ben yeryüzünde ona sahip çıkacak birini yaratacağım!" demişti. Onlar: "Seni övgüyle yüceltip takdis eden bizler dururken, orada bozgunculuğa ve yozlaşmaya yol açacak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. (Allah) "Sizin bilmediğiniz (çok şey var, onları) Ben bilirim!" diye cevapladı.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:30 Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi.
2:31 وعلم ءادم الاسماء كلها ثم عرضهم على الملائكة فقال انبونى باسماء هاؤلاء ان كنتم صادقين
2:31 wAlm aadm alasmaa klha śm ArDhm Aly almlaakẗ fqal anbwny basmaa haalaa an kntm Sadqyn
Transcription (English)
2:31 WaAAallama adama al-asmaakullaha thumma AAaradahum AAala almala-ikatifaqala anbi-oonee bi-asma-i haola-iin kuntum sadiqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:31 Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:31 Adem'e tüm isimleri (nitelemeleri) öğretti, sonra onları meleklere sunup, "Doğru iseniz, şunların isimlerini (özelliklerini, niteliklerini) siz bana bildirin" dedi.8
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:31 Ve Adem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere sunarak şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:31 Ve O, Âdem'e her şeyin ismini öğretti, sonra onları meleklerin önüne koydu ve "Dedikleriniz doğruysa haydi bu (şeylerin) isimlerini Bana söyleyin bakalım!"dedi.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:31 Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin" dedi.
2:32 قالوا سبحانك لا علم لنا الا ما علمتنا انك انت العليم الحكيم
2:32 qalwa sbHank la Alm lna ala ma Almtna ank ant alAlym alHkym
Transcription (English)
2:32 Qaloo subhanaka laAAilma lana illa ma AAallamtanainnaka anta alAAaleemu alhakeemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:32 Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:32 Dediler: "Sen Yücesin, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yok. Sen Bilensin, Bilgesin."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:32 Dediler ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alim'sin, herşeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakim'sin, herşeyin bütün hikmetlerine sahipsin."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:32 Onlar: "Sen kudret ve egemenlikte kusursuz ve eksiksizsin! Senin bize bildirdiğin dışında bir bilgimiz yoktur. Doğrusu yalnız Senin her şeyi bilen, gerçek hikmet Sahibi!" diye cevap verdiler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:32 Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
2:33 قال ياادم انبئهم باسمائهم فلما انباهم باسمائهم قال الم اقل لكم انى اعلم غيب السماوات والارض واعلم ما تبدون وما كنتم تكتمون
2:33 qal yaadm anbahm basmaahm flma anbahm basmaahm qal alm aql lkm any aAlm ğyb alsmawat walarD waAlm ma tbdwn wma kntm tktmwn
Transcription (English)
2:33 Qala ya adamu anbi/humbi-asma-ihim falamma anbaahum bi-asma-ihim qalaalam aqul lakum innee aAAlamu ghayba alssamawatiwaal-ardi waaAAlamu ma tubdoona wamakuntum taktumoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:33 Kâle yâ âdemu enbi’hum bi esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî a’lemu gaybes semâvâti vel ardı ve a’lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:33 Dedi: "Adem! Onların isimlerini şunlara haber ver." İsimlerini onlara haber verince, "Size, yerin ve göklerin sırlarını biliyorum, açıkladığınızı da gizlediğinizi de biliyorum dememiş miydim" dedi.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:33 Allah buyurdu: "Ey Adem, haber ver onlara onların adlarını." Adem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:33 O: "Ey Âdem, bu (şeylerin) isimlerini onlara bildir!" buyurdu. (Âdem) isimleri onlara bildirince (Allah): "Size, 'göklerin ve yerin gizli gerçeğini, açıkladıklarınızın ve gizlediklerinizin tümünü yalnız Ben bilirim' dememiş miydim?" dedi.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:33 (Allah "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim."
2:34 واذ قلنا للملائكة اسجدوا لءادم فسجدوا الا ابليس ابىا واستكبر وكان من الكافرين
2:34 waź qlna llmlaakẗ asjdwa laadm fsjdwa ala ablys abya wastkbr wkan mn alkafryn
Transcription (English)
2:34 Wa-ith qulna lilmala-ikatiosjudoo li-adama fasajadoo illa ibleesa abawaistakbara wakana mina alkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:34 Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs|e|, ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Sapkının İnsanla, İnsanın da sapkınla Sınanması
2:34 Denetçilere, "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler, o ise diretti, büyüklük tasladı ve nankörlük etti.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:34 O vakit biz meleklere, "Adem'e secde edin" demiştik de İblis dışında tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:34 Sonra Meleklere "(Haydi!) Âdem'in önünde yere kapanın" dediğimizde İblis dışında hepsi yere kapandı, o ise reddetti ve (üstelik) küstahça böbürlendi: Böylece hakkı inkar edenlerden oldu.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:34 Ve meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.
2:35 وقلنا ياادم اسكن انت وزوجك الجنة وكلا منها رغدا حيث شئتما ولا تقربا هاذه الشجرة فتكونا من الظالمين
2:35 wqlna yaadm askn ant wzwjk aljnẗ wkla mnha rğda Hyś şatma wla tqrba haźh alşjrẗ ftkwna mn alZalmyn
Transcription (English)
2:35 Waqulna ya adamu oskunanta wazawjuka aljannata wakula minha raghadan haythushi/tuma wala taqraba hathihi alshshajaratafatakoona mina alththalimeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:35 Ve kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete ve kulâ minhâ ragaden haysu şi’tumâ ve lâ takrabâ hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:35 "Adem! Eşinle birlikte bahçede kal. Dilediğiniz yerde ondan bolca yeyin; ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz!" dedik.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:35 Ve Adem'e şöyle buyurmuştuk: "Ey Adem, sen ve eşin cennete yerleşin ve ondan dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:35 Ve (sonra) "Ey Âdem" dedik: "Sen ve eşin bu bahçeye yerleşin ve orada dilediğinizden serbestçe yiyin; ancak bir tek şu ağaca yaklaşmayın ki zalimlerden olmayasınız."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:35 Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
2:36 فازلهما الشيطان عنها فاخرجهما مما كانا فيه وقلنا اهبطوا بعضكم لبعض عدو ولكم فى الارض مستقر ومتاع الىا حين
2:36 fazlhma alşyTan Anha faKrjhma mma kana fyh wqlna ahbTwa bADkm lbAD Adw wlkm fy alarD mstqr wmtaA alya Hyn
Transcription (English)
2:36 Faazallahuma alshshaytanuAAanha faakhrajahuma mimma kanafeehi waqulna ihbitoo baAAdukum libaAAdinAAaduwwun walakum fee al-ardi mustaqarrun wamataAAunila heenin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:36 Fe ezellehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîh|i|, ve kulnâhbitû ba’dukum li ba’din aduvv(aduvvun), ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn(hînin).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:36 Sapkın, onları oradan kaydırıp bulundukları yerden çıkarttı. Nihayet, "Birbirinize düşman olarak aşağı inin. Yeryüzünde belli bir süre kalıp yaşayacaksınız" dedik.9
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:36 Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süreye kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet / bir yararlanma imkanı olacaktır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:36 Ama Şeytan orada ikisini de yoldan çıkardı ve böylece sahip oldukları konumu yitirmelerine sebep oldu. Bu yüzden Biz: "İnin, (bundan böyle) kiminiz kiminize düşman olarak yaşayın ve yeryüzünü bir müddet için mesken edinip orada geçiminizi sağlayın!" dedik.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:36 Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.
2:37 فتلقىا ءادم من ربه كلمات فتاب عليه انه هو التواب الرحيم
2:37 ftlqya aadm mn rbh klmat ftab Alyh anh hw altwab alrHym
Transcription (English)
2:37 Fatalaqqa adamu min rabbihikalimatin fataba AAalayhi innahu huwa alttawwabualrraheemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:37 Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyh|i|, innehu huvet tevvâbur rahîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:37 Adem, Rabbinden kelimeler aldı. Bunun üzerine onun tövbesini kabul etti. O, yönelişlere karşılık verendir, Rahim'dir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:37 Bunun üzerine Adem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, evet O, Tevvab'dır, tövbeleri cömertçe kabul eder; Rahim'dir, rahmetini cömertçe sunar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:37 Derken Âdem Rabbinden (yol gösterici) sözler aldı. Ve (Allah) O'nun tevbesini kabul etti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:37 Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
2:38 قلنا اهبطوا منها جميعا فاما ياتينكم منى هدى فمن تبع هداى فلا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:38 qlna ahbTwa mnha jmyAa fama yatynkm mny hdy fmn tbA hday fla Kwf Alyhm wla hm yHznwn
Transcription (English)
2:38 Qulna ihbitoo minhajameeAAan fa-imma ya/tiyannakum minnee hudan faman tabiAAahudaya fala khawfun AAalayhim wala hum yahzanoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:38 Kulnâhbitû minhâ cemîa|n|, fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:38 "Oradan topluca ininiz" dedik, "Benden size bir yol gösterici geldiği zaman, o yol göstericiye uyanlar için artık bir korku yok ve onlar üzülmeyecekler."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:38 "Hepiniz oradan aşağı inin." dedik. Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa, artık böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:38 Biz, "Hepiniz buradan çıkıp gidin!" dedikse de size yol göstericiliğimiz devam edecektir: ve Benim yol gösterici mesajlarıma uyanlar için artık ne korku vardır, ne de üzüntü;
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:38 Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size benden bir hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."
2:39 والذين كفروا وكذبوا باياتنا اولائك اصحاب النار هم فيها خالدون
2:39 walźyn kfrwa wkźbwa bayatna awlaak aSHab alnar hm fyha Kaldwn
Transcription (English)
2:39 Waallatheena kafaroo wakaththaboobi-ayatina ola-ika as-habualnnari hum feeha khalidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:39 Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâr|ı|, hum fîhâ hâlidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:39 "Ayetlerimizi yalanlayıp inkâr edenler ise ateşe mahkûmdur; orada sürekli kalacaklar."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:39 Nankörlüğe sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar ateşin dostu olacaklardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:39 Hakikati inkara şartlanmış olanlara ve mesajlarımızı yalanlayanlara gelince -işte onlar, içinde yaşayıp kalmak üzere ateşe mahkum olan kimselerdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:39 "İnkâr edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır."
2:40 يابنى اسراءيل اذكروا نعمتى التى انعمت عليكم واوفوا بعهدى اوف بعهدكم واياى فارهبون
2:40 yabny asraayl aźkrwa nAmty alty anAmt Alykm wawfwa bAhdy awf bAhdkm wayay farhbwn
Transcription (English)
2:40 Ya banee isra-eela othkurooniAAmatiya allatee anAAamtu AAalaykum waawfoo biAAahdee oofibiAAahdikum wa-iyyaya fairhabooni
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:40 Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve evfû bi ahdî ûfi bi ahdikum ve iyyâye ferhebûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Bu Kuran'ı Onaylamalısınız
2:40 İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki ben de size verdiğim sözü tutayım; yalnız benden korkun!
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:40 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım. Ve yalnız benden korkun.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:40 EY İSRAİLOĞULLARI! Size bağışladığım o nimetleri hatırlayın ve Bana verdiğiniz sözü tutun (ki) Ben de sözümü tutayım; ve Benden, yalnız Benden sakının!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:40 Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca benden korkun.
2:41 وءامنوا بما انزلت مصدقا لما معكم ولا تكونوا اول كافر به ولا تشتروا باياتى ثمنا قليلا واياى فاتقون
2:41 waamnwa bma anzlt mSdqa lma mAkm wla tkwnwa awl kafr bh wla tştrwa bayaty śmna qlyla wayay fatqwn
Transcription (English)
2:41 Waaminoo bima anzaltu musaddiqanlima maAAakum wala takoonoo awwala kafirinbihi wala tashtaroo bi-ayatee thamananqaleelan wa-iyyaya faittaqooni
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:41 Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bih(bîhî), ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye fettekûni.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:41 Yanınızdakini doğrulayıcı olarak indirdiğimi onaylayın. Ona karşı çıkanların ilki olmayın. Ayetlerimi değeri düşük şeylerle değişmeyin; sadece benden çekinin.10
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:41 Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:41 Bunun için de, size geçmişte bildirilmiş olan haberleri doğrulayıcı nitelikte indirdiğim bu vahye inanın; onun gerçekliğini inkar edenlerin öncüsü olmayın; mesajlarımı küçük bir kazanca değişmeyin; ve Bana, yalnızca Bana karşı sorumluluk bilinci taşıyın!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:41 Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca benden korkun.
2:42 ولا تلبسوا الحق بالباطل وتكتموا الحق وانتم تعلمون
2:42 wla tlbswa alHq balbaTl wtktmwa alHq wantm tAlmwn
Transcription (English)
2:42 Wala talbisoo alhaqqa bialbatiliwataktumoo alhaqqa waantum taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:42 Ve lâ telbisûl hakka bil bâtılı ve tektumûl hakka ve entum ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:42 Bile bile gerçeği yanlış ile karıştırmayın, gerçeği gizlemeyin.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:42 Hakkı batılla / saçmalıkla ve tutarsızlıkla kirletmeyin. Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:42 Hakkı bâtıl ile örtüp bile bile gizlemeyin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:42 Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.
2:43 واقيموا الصلواة وءاتوا الزكواة واركعوا مع الراكعين
2:43 waqymwa alSlwaẗ waatwa alzkwaẗ warkAwa mA alrakAyn
Transcription (English)
2:43 Waaqeemoo alssalata waatooalzzakata wairkaAAoo maAAa alrrakiAAeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:43 Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:43 Namazı gözetin, zekatı verin ve eğilenlerle birlikte eğilin.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:43 Namazı kılın, zekatı verin; rüku edenlerle birlikte rüku edin.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:43 Namazda dikkatli ve devamlı olun, karşılıksız yardımda bulunun ve namazda rükû edenlerle birlikte rükû edin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:43 Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.
2:44 اتامرون الناس بالبر وتنسون انفسكم وانتم تتلون الكتاب افلا تعقلون
2:44 atamrwn alnas balbr wtnswn anfskm wantm ttlwn alktab afla tAqlwn
Transcription (English)
2:44 Ata/muroona alnnasa bialbirriwatansawna anfusakum waantum tatloona alkitaba afalataAAqiloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:44 E te’murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâb|e| e fe lâ ta’kılûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:44 Halkı iyilik yapmaya çağırıp dururken kendinizi unutuyor musunuz? Üstelik Kitabı da okuyorsunuz? Aklınızı kullanmaz mısınız?
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:44 İnsanlara iyiyi ve güzeli emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:44 Siz kendinizi unutarak diğer insanlara erdemli olmayı mı öğütlüyorsunuz -hem de ilahî kelâmı okuyup durduğunuz halde? Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:44 Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?
2:45 واستعينوا بالصبر والصلواة وانها لكبيرة الا على الخاشعين
2:45 wastAynwa balSbr walSlwaẗ wanha lkbyrẗ ala Aly alKaşAyn
Transcription (English)
2:45 WaistaAAeenoo bialssabriwaalssalati wa-innaha lakabeeratunilla AAala alkhashiAAeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:45 Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:45 Güçlüklere karşı direnerek (sabır) ve namazla yardım isteyiniz. Elbette bu, halka ağır gelir; ancak saygılı olanlar hariç.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:45 Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:45 (Ey müminler!) Sabır ve namazla yardım dileyin: Bu, tam bir sığınma duygusu içinde yürekten Allah'a yönelenler dışında herkes için zor bir iştir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:45 Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır.
2:46 الذين يظنون انهم ملاقوا ربهم وانهم اليه راجعون
2:46 alźyn yZnwn anhm mlaqwa rbhm wanhm alyh rajAwn
Transcription (English)
2:46 Allatheena yathunnoonaannahum mulaqoo rabbihim waannahum ilayhi rajiAAoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:46 Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:46 Nitekim onlar, Rab'lerine kavuşacaklarına ve O'na döneceklerine inanırlar.11
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:46 O ürperti duyanlar, Rabbine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:46 Onlar ise (sonunda) Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini kesinlikle bilirler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:46 Onlar, (mü'minler ise), şüphesiz, Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz, O'na döneceklerini bilirler.
2:47 يابنى اسراءيل اذكروا نعمتى التى انعمت عليكم وانى فضلتكم على العالمين
2:47 yabny asraayl aźkrwa nAmty alty anAmt Alykm wany fDltkm Aly alAalmyn
Transcription (English)
2:47 Ya banee isra-eela othkurooniAAmatiya allatee anAAamtu AAalaykum waannee faddaltukumAAala alAAalameena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:47 Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:47 İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi ve sizi tüm halklara üstün tutmamı hatırlayın.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:47 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:47 Ey İsrailoğulları! Size bağışladığım nimetleri ve sizin diğer kavimlere karşı üstün gelmenizi sağladığım günleri hatırlasanıza!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:47 Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
2:48 واتقوا يوما لا تجزى نفس عن نفس شيا ولا يقبل منها شفاعة ولا يؤخذ منها عدل ولا هم ينصرون
2:48 watqwa ywma la tjzy nfs An nfs şya wla yqbl mnha şfaAẗ wla yaKź mnha Adl wla hm ynSrwn
Transcription (English)
2:48 Waittaqoo yawman la tajzeenafsun AAan nafsin shay-an wala yuqbalu minha shafaAAatunwala yu/khathu minha AAadlun wala humyunsaroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:48 Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:48 Öyle bir günden sakının ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, aracılık (şefaat) kabul edilmez, kimseden bir fidye alınmaz ve yardım da edilmez.12
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:48 Ve korkun o günden ki, hiçbir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiçbir benlikten şefaat kabul edilmez, hiçbir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:48 Ve hiçbir insanın ötekine en ufak bir yararının dokunmayacağı, hiç kimseden şefaatin kabul edilmeyeceği, kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin yardım görmeyeceği Gün(ün mutlaka gelip çatacağı) bilinciyle yaşasanıza!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:48 Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
2:49 واذ نجيناكم من ءال فرعون يسومونكم سوء العذاب يذبحون ابناءكم ويستحيون نساءكم وفى ذالكم بلاء من ربكم عظيم
2:49 waź njynakm mn aal frAwn yswmwnkm swa alAźab yźbHwn abnaakm wystHywn nsaakm wfy źalkm blaa mn rbkm AZym
Transcription (English)
2:49 Wa-ith najjaynakum min alifirAAawna yasoomoonakum soo-a alAAathabi yuthabbihoonaabnaakum wayastahyoona nisaakum wafee thalikumbalaon min rabbikum AAatheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:49 Ve iz necceynâkum min âli fir’avne yesûmûnekum sûel azâbi yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîm(azîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:49 İşkencenin en kötüsünü size uygulayan, kadınlarınızı utandırıp oğullarınızı öldüren Firavunun adamlarından sizi kurtarmıştık. Bu ikisi, Rabbinizden büyük bir sınav idi.13
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:49 Sizi Firavun hanedanından kurtardığımızı da hatırlayın. Hani onlar size azabın en çirkini ile kötülük ediyorlardı: Erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlar / kadınlarınızın rahimlerini yoklayıp çocuk alıyorlar / kadınlarınıza utanç duyulacak şeyler yapıyorlardı. İşte bunda sizin için, Rabbinizden gelen büyük bir ıstırap ve imtihan vardı.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:49 Ve (hatırlayın) azapların en korkuncu olarak -ki sizin için Rabbinizden büyük bir imtihandı- oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanının elinden sizi kurtardığımız (günleri).
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:49 Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.
2:50 واذ فرقنا بكم البحر فانجيناكم واغرقنا ءال فرعون وانتم تنظرون
2:50 waź frqna bkm albHr fanjynakm wağrqna aal frAwn wantm tnZrwn
Transcription (English)
2:50 Wa-ith faraqna bikumu albahrafaanjaynakum waaghraqna ala firAAawnawaantum tanthuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:50 Ve iz faraknâ bikumul bahre fe enceynâkum ve agraknâ âle fir’avne ve entum tenzurûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:50 Denizi yararak sizi kurtarmış, Firavunun adamlarını da gözlerinizin önünde boğmuştuk.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:50 Hani önünüzde denizi yarmıştık da sizi kurtarmış, Firavun hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:50 Ve önünüzdeki denizi yararak sizi kurtarıp, Firavun hanedanını gözlerinizin önünde boğduğumuz (günleri).
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:50 Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde- boğduğumuzu hatırlayın.
Transcription
Bismi Allahi alrrahmani alrraheemi
Çeviriyazı
Bismillâhir rahmânir rahîm.
Edip Yüksel
Rahman, Rahim Allah'ın ismiyle
Yaşar Nuri Öztürk
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla...
Muhammed Esed
RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
Ali Bulaç
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
2:1 الم
2:1 alm
Transcription (English)
2:1 Alif-lam-meem
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:1 Elif, lâm, mim.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:1 A1L30M401
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:1 Elif, Lam, Mim.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:1 Elif-Lâm-Mîm.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:1 Elif, Lam, Mim,
2:2 ذالك الكتاب لا ريب فيه هدى للمتقين
2:2 źalk alktab la ryb fyh hdy llmtqyn
Transcription (English)
2:2 Thalika alkitabu larayba feehi hudan lilmuttaqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:2 Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh|i|, huden lil muttekîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:2 Bu, erdemliler için yol gösterici, kuşku içermeyen bir kitaptır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:2 İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:2 ÜZERİNDE hiçbir şüpheye yer olmayan bu ilahi kelâm Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara bir rehber (olarak indirilmiş)tir,
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:2 Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır.
2:3 الذين يؤمنون بالغيب ويقيمون الصلواة ومما رزقناهم ينفقون
2:3 alźyn yamnwn balğyb wyqymwn alSlwaẗ wmma rzqnahm ynfqwn
Transcription (English)
2:3 Allatheena yu/minoona bialghaybiwayuqeemoona alssalata wamimma razaqnahumyunfiqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:3 Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Üç Grup: Erdemliler (Muttakiler), Fanatik İnkarcılar (Kafirler), İkiyüzlüler (Münafıklar)
2:3 Onlar ki duyularıyla algılayamadıkları gerçekleri de onaylarlar, namazı (salat) gözetirler, kendilerine verdiğimiz rızıktan muhtaçlara verirler.2
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:3 Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızık olarak sunduklarımızdan başkalarına pay çıkaranlardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:3 Onlar ki, insan idrakinin aşa(n olguların varlığı)na inanırlar ve namazlarında dikkatli ve devamlıdırlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar,
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:3 Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
2:4 والذين يؤمنون بما انزل اليك وما انزل من قبلك وبالءاخرة هم يوقنون
2:4 walźyn yamnwn bma anzl alyk wma anzl mn qblk wbalaaKrẗ hm ywqnwn
Transcription (English)
2:4 Waallatheena yu/minoona bimaonzila ilayka wama onzila min qablika wabial-akhiratihum yooqinoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:4 Vellezîne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablik|e| ve bil âhireti hum yûkınûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:4 Sana indirileni ve senden önce indirileni onaylarlar. Ahiret konusunda da hiçbir kuşkuları yoktur.3
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:4 Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır onlar. Ahireti gereyince kavrayıp anlayanlar da onlardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:4 Ve onlar (ey peygamber), sana indirilene de senden önce indirilmiş olana da iman ederler, öteki dünyanın varlığından bütün kalpleriyle emindirler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:4 Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
2:5 اولائك علىا هدى من ربهم واولائك هم المفلحون
2:5 awlaak Alya hdy mn rbhm wawlaak hm almflHwn
Transcription (English)
2:5 Ola-ika AAala hudan minrabbihim waola-ika humu almuflihoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:5 Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:5 İşte, Rab'leri tarafından yol gösterilenler ve mutluluğa erenler bunlardır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:5 İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:5 İşte Rablerinin gösterdiği yolda yürüyenler onlardır, mutluluğa erişecek olanlarda!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:5 İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
2:6 ان الذين كفروا سواء عليهم ءانذرتهم ام لم تنذرهم لا يؤمنون
2:6 an alźyn kfrwa swaa Alyhm aanźrthm am lm tnźrhm la yamnwn
Transcription (English)
2:6 Inna allatheena kafaroo sawaonAAalayhim aanthartahum am lam tunthirhum layu/minoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:6 İnnellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:6 İnkar edenlere gelince, onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; onlar onaylamazlar.4
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:6 Şu bir gerçek ki, o küfre batmış olanları sen korkutsan da korkutmasan da onlar için aynıdır; iman etmezler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:6 UNUTMA Kİ hakikati inkara şartlanmış olanlar için kendilerini uyarıp uyarmaman fark etmez; onlar inanmazlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:6 Şüphesiz, inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için farketmez; inanmazlar.
2:7 ختم الله علىا قلوبهم وعلىا سمعهم وعلىا ابصارهم غشاوة ولهم عذاب عظيم
2:7 Ktm allh Alya qlwbhm wAlya smAhm wAlya abSarhm ğşawẗ wlhm Aźab AZym
Transcription (English)
2:7 Khatama Allahu AAala quloobihimwaAAala samAAihim waAAala absarihim ghishawatunwalahum AAathabun AAatheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:7 Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:7 ALLAH kalplerini ve kulaklarını mühürler. Gözlerinde perde vardır ve büyük azap onlar içindir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:7 Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır. Onların kafa gözleri üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir azap öngörülmüştür.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:7 Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ve gözleri üzerinde de bir perde vardır; dehşet verici bir azap beklemektedir onları.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:7 Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab onlaradır.
2:8 ومن الناس من يقول ءامنا بالله وباليوم الءاخر وما هم بمؤمنين
2:8 wmn alnas mn yqwl aamna ballh wbalywm alaaKr wma hm bmamnyn
Transcription (English)
2:8 Wamina alnnasi man yaqoolu amannabiAllahi wabialyawmi al-akhiri wamahum bimu/mineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:8 Ve minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi ve bil yevmil âhıri ve mâ hum bi mu’minîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:8 Halktan öyle kimseler var ki aslında onaylamadıkları halde "ALLAH'a ve ahiret gününü onayladık" derler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:8 İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve ahiret gününe inandık" derler ama onlar inanmış değillerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:8 Ve öyle kimseler var ki, gerçekte inanmadıkları halde "Biz Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyoruz" derler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:8 İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.
2:9 يخادعون الله والذين ءامنوا وما يخدعون الا انفسهم وما يشعرون
2:9 yKadAwn allh walźyn aamnwa wma yKdAwn ala anfshm wma yşArwn
Transcription (English)
2:9 YukhadiAAoona Allaha waallatheenaamanoo wama yakhdaAAoona illa anfusahum wamayashAAuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:9 Yuhâdiûnallâhe vellezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:9 ALLAH'ı ve müminleri aldatmak isterler. Halbuki kendi kendilerini aldatıyorlar. Farkında bile değiller.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:9 Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderler. Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:9 (Aslında) onlar, (böylece) Allah'ı ve iman etmiş olanları kandırmak isterler. Halbuki kendilerinden başka kimseyi kandıramazlar; ve bunu da fark etmezler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:9 (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.
2:10 فى قلوبهم مرض فزادهم الله مرضا ولهم عذاب اليم بما كانوا يكذبون
2:10 fy qlwbhm mrD fzadhm allh mrDa wlhm Aźab alym bma kanwa ykźbwn
Transcription (English)
2:10 Fee quloobihim maradun fazadahumuAllahu maradan walahum AAathabun aleemun bimakanoo yakthiboona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:10 Fî kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâ(maradan) ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:10 Kalplerinde hastalık var. ALLAH da hastalıklarını arttırır. Yalanları yüzünden acı bir azabı hak ederler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:10 Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:10 Kalpleri hastalıklıdır, Allah hastalıklarını daha da artırmıştır ve ısrarlı yalanlarından dolayı onları şiddetli bir azap beklemektedir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:10 Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır.
2:11 واذا قيل لهم لا تفسدوا فى الارض قالوا انما نحن مصلحون
2:11 waźa qyl lhm la tfsdwa fy alarD qalwa anma nHn mSlHwn
Transcription (English)
2:11 Wa-itha qeela lahum latufsidoo fee al-ardi qaloo innama nahnumuslihoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:11 Ve izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:11 Kendilerine, "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın" denildiğinde "Bizler sadece düzeltenleriz" derler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:11 Onlara, "yeryüzünde bozgun çıkarmayın" dendiğinde, "tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz" demişlerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:11 Onlara "Yeryüzünde yozlaşmaya ve çürümeye yol açmayın!" dediklerinde "Biz sadece düzeltmeye ve iyileştirmeye çalışıyoruz!" diye cevap verirler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:11 Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.
2:12 الا انهم هم المفسدون ولاكن لا يشعرون
2:12 ala anhm hm almfsdwn wlakn la yşArwn
Transcription (English)
2:12 Ala innahum humu almufsidoona walakinla yashAAuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:12 E lâ innehum humul mufsidûne ve lâkin lâ yeş’urûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:12 Oysa onlardır asıl bozguncu; farkında bile değiller.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:12 Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:12 Gerçekte onlar yozlaşmaya ve çürümeye yol açan kimselerdir, ama bunu (kendileri de) idrak etmezler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:12 Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.
2:13 واذا قيل لهم ءامنوا كما ءامن الناس قالوا انؤمن كما ءامن السفهاء الا انهم هم السفهاء ولاكن لا يعلمون
2:13 waźa qyl lhm aamnwa kma aamn alnas qalwa anamn kma aamn alsfhaa ala anhm hm alsfhaa wlakn la yAlmwn
Transcription (English)
2:13 Wa-itha qeela lahum aminoo kamaamana alnnasu qaloo anu/minu kamaamana alssufahao ala innahum humu alssufahaowalakin la yaAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:13 Ve izâ kîle lehum âminû kemâ âmenen nâsu kâlû e nu’minu kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:13 Kendilerine, "Şu halkın gerçeği onayladığı gibi onaylayın" denildiğinde, "Beyinsizlerin onayladığı gibi mi onaylayacağız" derler. Gerçek beyinsizler onlardır; fakat bilmezler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:13 Onlara, "insanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı" derler. Haberiniz olsun ki, kafası çalışmayan düşük seviyeliler onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:13 Onlara: "Diğer insanların inandığı gibi inanın!" denildiğinde, "(Şu) dar kafalıların inandığı gibi mi?" diye cevap verirler. Gerçekte onlardır dar kafalılar, ama bunu bilmezler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:13 Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük akıllılar kendileridir; ama bilmezler.
2:14 واذا لقوا الذين ءامنوا قالوا ءامنا واذا خلوا الىا شياطينهم قالوا انا معكم انما نحن مستهزءون
2:14 waźa lqwa alźyn aamnwa qalwa aamna waźa Klwa alya şyaTynhm qalwa ana mAkm anma nHn msthzawn
Transcription (English)
2:14 Wa-itha laqoo allatheena amanooqaloo amanna wa-itha khalaw ilashayateenihim qaloo inna maAAakum innamanahnu mustahzi-oona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:14 Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halev ilâ şeyâtînihim, kâlû innâ meakum, innemâ nahnu mustehziûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:14 Gerçeği onaylayanlarla karşılaştıkları vakit, "Gerçeği onaylıyoruz" derler; fakat sapkınlarıyla başbaşa kaldıklarında, "Sizinle beraberiz. Biz sadece hafife almaktayız" derler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:14 Bunlar iman etmiş olanlarla yüzyüze geldiklerinde, "iman ettik" derler. Kendi şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise söyledikleri şudur: "Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:14 Ve iman etmiş olanlarla karşılaştıkları zaman da, "Biz de (sizin gibi) inanıyoruz!" iddiasında bulunurlar; ama şeytani dürtüleriyle baş başa kaldıklarında, "Aslında biz sizin yanınızdayız, onlarla sadece eğleniyoruz" derler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:14 İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."
2:15 الله يستهزئ بهم ويمدهم فى طغيانهم يعمهون
2:15 allh ysthza bhm wymdhm fy Tğyanhm yAmhwn
Transcription (English)
2:15 Allahu yastahzi-o bihim wayamudduhumfee tughyanihim yaAAmahoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:15 Allâhu yestehziu bihim ve yemudduhum fî tugyânihim ya’mehûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:15 ALLAH da, taşkınlıkları içinde bocalar durumda bırakarak asıl onları hafife alır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:15 Allah onlarla alay ediyor da kendilerini kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde sürüklüyor.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:15 Allah da bu alaycı tavırlarından dolayı onlara hak ettikleri karşılığı verecek ve onları küstahlıkları ile baş başa şaşkınca bocalamaya terk edecektir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:15 (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.
2:16 اولائك الذين اشتروا الضلالة بالهدىا فما ربحت تجارتهم وما كانوا مهتدين
2:16 awlaak alźyn aştrwa alDlalẗ balhdya fma rbHt tjarthm wma kanwa mhtdyn
Transcription (English)
2:16 Ola-ika allatheena ishtarawooalddalalata bialhuda famarabihat tijaratuhum wama kanoomuhtadeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:16 Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:16 Onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın aldı. Ticaretleri ne kâr bırakır, ne de onları gerçeğe ulaştırır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:16 İşte bunlar doğruluk ve aydınlığı verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiçbir kazanç sağlamadı. Bir yol-yordama girebilmiş de değillerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:16 (Çünkü) onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlar, ama ne (bu) ticaretleri onlara fayda sağlamış, ne de (başka bir şekilde) hidayet bulmuşlardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:16 İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
2:17 مثلهم كمثل الذى استوقد نارا فلما اضاءت ما حوله ذهب الله بنورهم وتركهم فى ظلمات لا يبصرون
2:17 mślhm kmśl alźy astwqd nara flma aDaat ma Hwlh źhb allh bnwrhm wtrkhm fy Zlmat la ybSrwn
Transcription (English)
2:17 Mathaluhum kamathali allatheeistawqada naran falamma adaat ma hawlahuthahaba Allahu binoorihim watarakahum fee thulumatinla yubsiroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:17 Meseluhum ke meselillezistevkade nârâ(nâren), fe lemmâ edâet mâ havlehu zeheballâhu bi nûrihim ve terekehum fî zulumâtin lâ yubsirûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:17 Durumları, ateş yakan kimselerin şu durumuna benzer: Ateş çevrelerini aydınlatmaya başlayınca ALLAH onların ışığını giderir ve onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:17 Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi. Ateş, çevresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık göremezler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:17 Onların hali, ateş yakan öyle kimselerin haline benzer ki, o (ateş), çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah, görmesinler diye ışıklarını alıp onları zifiri karanlığa gömer;
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:17 Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.
2:18 صم بكم عمى فهم لا يرجعون
2:18 Sm bkm Amy fhm la yrjAwn
Transcription (English)
2:18 Summun bukmun AAumyun fahum layarjiAAoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:18 Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:18 Sağır, dilsiz ve kördürler; yönlerini değiştiremezler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:18 Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:18 Onlar, sağır, dilsiz, kördürler; ve (artık) geriye dönüşleri de yoktur.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:18 Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
2:19 او كصيب من السماء فيه ظلمات ورعد وبرق يجعلون اصابعهم فى ءاذانهم من الصواعق حذر الموت والله محيط بالكافرين
2:19 aw kSyb mn alsmaa fyh Zlmat wrAd wbrq yjAlwn aSabAhm fy aaźanhm mn alSwaAq Hźr almwt wallh mHyT balkafryn
Transcription (English)
2:19 Aw kasayyibin mina alssama-ifeehi thulumatun waraAAdun wabarqunyajAAaloona asabiAAahum fee athanihim mina alssawaAAiqihathara almawti waAllahu muheetunbialkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:19 Ev ke sayyibin mines semâi fîhi zulumâtun ve ra’dun ve berk(berkun), yec’alûne esâbiahum fî âzânihim mines savâiki hazaral mevt|i|, vallâhu muhîtun bil kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:19 Ya da, karanlık, gök gürültüsü ve şimşekler arasında gökten boşanan bir yağmur altında yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzerler. ALLAH inkârcıları böyle kuşatır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:19 Yahut gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki onda karanlıklar var, bir gök gürlemesi var, bir şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah, Muhit'tir, küfre sapanları çepeçevre kuşatmıştır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:19 Ya da (onların durumu) gökten zifiri karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle gelen şiddetli bir sağanağ(a benzer): Ölümün dehşeti içinde yıldırımlardan korunmak için parmakları ile kulaklarını tıkarlar, ama Allah hakikati inkar edenleri (kudreti ile) kuşatır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:19 Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
2:20 يكاد البرق يخطف ابصارهم كلما اضاء لهم مشوا فيه واذا اظلم عليهم قاموا ولو شاء الله لذهب بسمعهم وابصارهم ان الله علىا كل شىء قدير
2:20 ykad albrq yKTf abSarhm klma aDaa lhm mşwa fyh waźa aZlm Alyhm qamwa wlw şaa allh lźhb bsmAhm wabSarhm an allh Alya kl şya qdyr
Transcription (English)
2:20 Yakadu albarqu yakhtafu absarahumkullama adaa lahum mashaw feehi wa-itha athlamaAAalayhim qamoo walaw shaa Allahu lathahababisamAAihim waabsarihim inna Allaha AAalakulli shay-in qadeerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:20 Yekâdul berku yahtafu ebsârehum kullemâ edâe lehum meşev fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve lev şâellâhu le zehebe bi sem’ihim ve ebsârihim innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:20 Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek! Önlerini aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca da dikilir kalırlar. ALLAH dileseydi işitme ve görmelerini giderirdi. ALLAH her şeye gücü yetendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:20 Şimşek neredeyse gözlerini çarpıp götürüverecek. Kendilerine her aydınlık sunduğunda, orada yürürler. Üzerlerine karanlık binince çakılıp kalırlar. Eğer Allah dileseydi, işitme güçlerini de gözlerini de elbette alıp götürürdü. Çünkü Allah herşeye Kadir'dir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:20 Çakan şimşekler neredeyse gözlerini alıverir; ışık verince hareket ederler, karanlık çökünce oldukları yerde çakılıp kalırlar. Şayet Allah dileseydi, onları işitme ve görme (yetenek)lerinden yoksun bırakabilirdi: Çünkü Allah her şeye kâdirdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:20 Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
2:21 ياايها الناس اعبدوا ربكم الذى خلقكم والذين من قبلكم لعلكم تتقون
2:21 yaayha alnas aAbdwa rbkm alźy Klqkm walźyn mn qblkm lAlkm ttqwn
Transcription (English)
2:21 Ya ayyuha alnnasuoAAbudoo rabbakumu allathee khalaqakum waallatheenamin qablikum laAAallakum tattaqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:21 Yâ eyyuhen nâsu’budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:21 İnsanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize hizmet edin ki korunasınız.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:21 Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin ki, korunabilesiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:21 EY İNSANLAR! Sizi ve sizden önce yaşamış olanları yaratan Rabbinize kulluk edin ki, O'na karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:21 Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.
2:22 الذى جعل لكم الارض فراشا والسماء بناء وانزل من السماء ماء فاخرج به من الثمرات رزقا لكم فلا تجعلوا لله اندادا وانتم تعلمون
2:22 alźy jAl lkm alarD fraşa walsmaa bnaa wanzl mn alsmaa maa faKrj bh mn alśmrat rzqa lkm fla tjAlwa llh andada wantm tAlmwn
Transcription (English)
2:22 Allathee jaAAala lakumu al-ardafirashan waalssamaa binaan waanzalamina alssama-i maan faakhraja bihi mina alththamaratirizqan lakum fala tajAAaloo lillahi andadanwaantum taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:22 Ellezî ceale lekumul arda firâşen ves semâe binââ(binâen), ve enzele mines semâi mâen fe ahrece bihî mines semarâti rızkan lekum, fe lâ tec’alû lillâhi endâden ve entum ta’lemûn(tâ’lemune).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:22 O, yeryüzünü sizin için oturulabilir hale soktu ve göğü de bir yapı kıldı. Gökten su indirdi ve onunla rızık olarak size çeşitli ürünler çıkardı. Bile bile ALLAH'a eşler koşmayın.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:22 O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Ve gökten bir su indirdi de onunla sizin için meyvalardan / ürünlerden bir rızık çıkardı. Artık bilip durduğunuz halde Allah'a ortaklar koşmayın.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:22 O ki, yeryüzünü size bir dinlenme yeri, gökyüzünü bir çardak yapmış, gökten su indirmiş ve onunla size rızık olarak meyveler çıkarmıştır: O halde (Bir ve Tek İlah olduğunu) bile bile Allah'a ortaklar koşmayın.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:22 O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.
2:23 وان كنتم فى ريب مما نزلنا علىا عبدنا فاتوا بسورة من مثله وادعوا شهداءكم من دون الله ان كنتم صادقين
2:23 wan kntm fy ryb mma nzlna Alya Abdna fatwa bswrẗ mn mślh wadAwa şhdaakm mn dwn allh an kntm Sadqyn
Transcription (English)
2:23 Wa-in kuntum fee raybin mimma nazzalnaAAala AAabdina fa/too bisooratin min mithlihi waodAAooshuhadaakum min dooni Allahi in kuntum sadiqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:23 Ve in kuntum fî reybin mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ fe’tû bi sûretin min mislihî, ved’û şuhedâekum min dûnillâhi in kuntum sâdıkîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Yanlışlanabilir, Sınanabilir Delil
2:23 Kulumuza indirdiğimizden kuşku içinde iseniz, buna benzer bir sure getirin. ALLAH'tan başka tüm tanıklarınızı da yardıma çağırın, doğru sözlü iseniz.5
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:23 Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku içindeyseniz, hadi onun benzerinden bir sure getirin. Allah dışındaki destekçilerinizi / tanıklarınızı da çağırın. Eğer doğru sözlü kişilerseniz...
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:23 Eğer kulumuz (Muhammed)'e katımızdan safha safha indirdiğimiz vahyin bir kısmından şüphe ediyorsanız o zaman aynı değerde bir sure getirin (de görelim) ve -eğer dediğiniz doğruysa- Allah'tan başkalarını da size şahitlik etmeleri için çağırın.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:23 Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)'den şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın.
2:24 فان لم تفعلوا ولن تفعلوا فاتقوا النار التى وقودها الناس والحجارة اعدت للكافرين
2:24 fan lm tfAlwa wln tfAlwa fatqwa alnar alty wqwdha alnas walHjarẗ aAdt llkafryn
Transcription (English)
2:24 Fa-in lam tafAAaloo walan tafAAaloo faittaqooalnnara allatee waqooduha alnnasuwaalhijaratu oAAiddat lilkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:24 Fe in lem tef’alû ve len tef’alû fettekûn nârelletî vakûduhân nâsu vel hicâratu, uiddet lil kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:24 Bunu yapamazsanız –ki asla yapamayacaksınız– o takdirde inkârcılar için hazırlanan ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:24 Eğer yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- korkun o ateşten ki yakıtı insanlarla taşlardır. Küfre sapanlar için hazırlanmıştır o.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:24 Eğer bunu yapamıyorsanız -ki kesinlikle yapamayacaksınız- o zaman yakıtı insanlar ve taşlar olan, hakikati inkar edenler için hazırlanmış ateşi bekleyin!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:24 Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız- bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.
2:25 وبشر الذين ءامنوا وعملوا الصالحات ان لهم جنات تجرى من تحتها الانهار كلما رزقوا منها من ثمرة رزقا قالوا هاذا الذى رزقنا من قبل واتوا به متشابها ولهم فيها ازواج مطهرة وهم فيها خالدون
2:25 wbşr alźyn aamnwa wAmlwa alSalHat an lhm jnat tjry mn tHtha alanhar klma rzqwa mnha mn śmrẗ rzqa qalwa haźa alźy rzqna mn qbl watwa bh mtşabha wlhm fyha azwaj mThrẗ whm fyha Kaldwn
Transcription (English)
2:25 Wabashshiri allatheena amanoowaAAamiloo alssalihati anna lahum jannatintajree min tahtiha al-anharu kullamaruziqoo minha min thamaratin rizqan qaloo hathaallathee ruziqna min qablu waotoo bihi mutashabihanwalahum feeha azwajun mutahharatun wahumfeeha khalidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:25 Ve beşşirillezîne âmenû ve amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr|u|, kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl|u| ve utû bihî muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:25 Gerçeği onaylayıp erdemli davrananları, içlerinde ırmaklar akan bahçelerle müjdele. Kendilerine oradaki ürünlerden rızıklar sunulduğunda "Bu, daha önce bize sunulan nimetlerdir" derler. Böylece, kendilerine mecazi tanımlar (benzetmeler) verilir. Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar orada ebedi kalıcıdırlar.6
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:25 İman edip barışa yönelik değerler üretenlere / iyi işler yapanlara şunu müjdele: Kendileri için altlarından ırmaklar akan cennetler olacaktır. Onlardaki herhangi bir meyvadan bir rızık olarak her nasiplendirildiklerinde, şöyle diyeceklerdir: "İşte bu, daha önce rızıklandırıldığımız şey." Bu rızık onlara buna benzer şekilde verilmişti. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada sürekli kalacaklardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:25 Ama imana ermiş olup doğru ve yararlı işler yapanlara, içlerinden ırmaklar akan has bahçelerin kendilerine ait olacağını müjdele! Onlara ne zaman rızık olarak oradan bazı ürünler bahşedilse, "Bunlar, bize daha önce bahşedilenlerin aynısıymış" diyecekler. Çünkü onlara o(geçmişte tadılanlar)ı hatırlatacak şeyler verilecek. Onlar, orada tertemiz eşler bulacaklar ve orayı mesken edinecekler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:25 (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.
2:26 ان الله لا يستحى ان يضرب مثلا ما بعوضة فما فوقها فاما الذين ءامنوا فيعلمون انه الحق من ربهم واما الذين كفروا فيقولون ماذا اراد الله بهاذا مثلا يضل به كثيرا ويهدى به كثيرا وما يضل به الا الفاسقين
2:26 an allh la ystHy an yDrb mśla ma bAwDẗ fma fwqha fama alźyn aamnwa fyAlmwn anh alHq mn rbhm wama alźyn kfrwa fyqwlwn maźa arad allh bhaźa mśla yDl bh kśyra wyhdy bh kśyra wma yDl bh ala alfasqyn
Transcription (English)
2:26 Inna Allaha la yastahyeean yadriba mathalan ma baAAoodatan famafawqaha faamma allatheena amanoofayaAAlamoona annahu alhaqqu min rabbihim waammaallatheena kafaroo fayaqooloona matha aradaAllahu bihatha mathalan yudillu bihikatheeran wayahdee bihi katheeran wama yudillu bihiilla alfasiqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:26 İnnallâhe lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen), yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ(kesîran) ve mâ yudıllu bihî illel fâsıkîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Bahçe ve Cehennem Tasvirleri Birer Mecazdır
2:26 ALLAH bir sivrisineği hatta onun üzerindekini örnek vermekten çekinmez. Gerçeği onaylayanlar, bunun Rab'lerinden gelen bir gerçek olduğunu bilir. İnkarcılar ise "ALLAH bu benzetme ile neyi amaçladı" derler. O, bununla birçok kişiyi saptırır ve birçok kişiyi de doğruya iletir. O, bununla sadece fasıkları saptırır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:26 Şu bir gerçek ki Allah, bir sivrisineği hatta onun da üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz. Böyle bir durumda, inananlar bilirler ki o, Rablerinden bir gerçektir. Küfre sapmışlar ise şöyle derler: "Allah, bunu örnek vermekle ne demek istedi?" Allah onunla birçoğunu saptırır, birçoğunu da onunla doğruya ve güzele kılavuzlar. Allah onunla fasıklardan başkasını saptırmaz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:26 Bakın, Allah, bir sivrisineği (hatta) ondan daha küçük bir şeyi örnek getirmekten kaçınmaz. İmana ermiş olanlara gelince, onun Rablerinden gelen bir hakikat olduğunu bilirler. Hakikati inkara şartlanmış olanlar ise, "Bu örnek ile Allah ne demek istiyor acaba?" derler. Bu yolla Allah, bir çoğunu saptırırken bir çoğunu da doğruya yöneltir, fakat fasıklardan başkasını saptırmaz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:26 Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz.
2:27 الذين ينقضون عهد الله من بعد ميثاقه ويقطعون ما امر الله به ان يوصل ويفسدون فى الارض اولائك هم الخاسرون
2:27 alźyn ynqDwn Ahd allh mn bAd myśaqh wyqTAwn ma amr allh bh an ywSl wyfsdwn fy alarD awlaak hm alKasrwn
Transcription (English)
2:27 Allatheena yanqudoona AAahdaAllahi min baAAdi meethaqihi wayaqtaAAoona maamara Allahu bihi an yoosala wayufsidoona fee al-ardiola-ika humu alkhasiroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:27 Ellezîne yenkudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıh|î|, ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ard|ı| ulâike humul hâsirûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:27 Onlar ki ALLAH ile yaptıkları anlaşmaya bağlılık sözü verdikten sonra onu bozarlar, ALLAH'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar kaybedenlerdir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:27 O fasıklar ki Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın birleştirmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:27 Onlar ki, (fıtratlarına) yerleştikten sonra Allah'a karşı taahhütlerini bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi koparıp ayırır ve yeryüzünü fesada verirler: İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:27 Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır.
2:28 كيف تكفرون بالله وكنتم امواتا فاحياكم ثم يميتكم ثم يحييكم ثم اليه ترجعون
2:28 kyf tkfrwn ballh wkntm amwata faHyakm śm ymytkm śm yHyykm śm alyh trjAwn
Transcription (English)
2:28 Kayfa takfuroona biAllahiwakuntum amwatan faahyakum thumma yumeetukumthumma yuhyeekum thumma ilayhi turjaAAoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:28 Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
İki Ölüm ve İki Hayat
2:28 ALLAH'ı nasıl inkâr edersiniz? Siz ölüler idiniz o sizi diriltti. Sonra sizi öldürür ve tekrar diriltir ve sonunda ona döndürülürsünüz.7
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:28 Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:28 Cansız iken size hayat veren ve sizi ölüme götüren, sonra tekrar hayata kavuşturan ve (sonunda) Kendisine döndürüleceğiniz Allah'ı nasıl inkar edersiniz?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:28 Nasıl oluyor da Allah'ı inkâr ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz.
2:29 هو الذى خلق لكم ما فى الارض جميعا ثم استوىا الى السماء فسوىاهن سبع سماوات وهو بكل شىء عليم
2:29 hw alźy Klq lkm ma fy alarD jmyAa śm astwya aly alsmaa fswyahn sbA smawat whw bkl şya Alym
Transcription (English)
2:29 Huwa allathee khalaqa lakum mafee al-ardi jameeAAan thumma istawa ila alssama-ifasawwahunna sabAAa samawatin wahuwa bikullishay-in AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:29 Huvellezî halaka lekum mâ fîl ardı cemîan summestevâ iles semâi fe sevvâhunne seb’a semâvât(semâvâtin), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:29 Yeryüzünde her şeyi sizin için yaratan O'dur. Nitekim göğe yönelip onu yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi Bilir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:29 O Allah'tır ki, yeryüzündekilerin tümünü sizin için yarattı. Sonra göğe saltanat kurdu da onları yedi gök halinde düzenledi. O Alim'dir, herşeyi çok iyi bilir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:29 Ve dünya üzerinde ne varsa sizin için yaratan, plan ve tasarımını göklere uygulayıp onları yedi gök şeklinde düzenleyen O'dur; ve yalnızca O'dur her şeyin tam bilgisine sahip olan.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:29 Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir.
2:30 واذ قال ربك للملائكة انى جاعل فى الارض خليفة قالوا اتجعل فيها من يفسد فيها ويسفك الدماء ونحن نسبح بحمدك ونقدس لك قال انى اعلم ما لا تعلمون
2:30 waź qal rbk llmlaakẗ any jaAl fy alarD Klyfẗ qalwa atjAl fyha mn yfsd fyha wysfk aldmaa wnHn nsbH bHmdk wnqds lk qal any aAlm ma la tAlmwn
Transcription (English)
2:30 Wa-ith qala rabbuka lilmala-ikatiinnee jaAAilun fee al-ardi khaleefatan qalooatajAAalu feeha man yufsidu feeha wayasfiku alddimaawanahnu nusabbihu bihamdika wanuqaddisu lakaqala innee aAAlamu ma la taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:30 Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ|e|, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek|e|, kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Yaratılış
2:30 Rabbin, meleklere şöyle demişti: "Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim." melekler de: "Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birisini mi yerleştireceksin? Halbuki biz seni överek yüceltiyor ve mutlak otoriteni onaylıyoruz" dediler. "Bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:30 Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuştu: "Orada bozgunculuk yapmakta, kan dökmekte olan birini mi atayacaksın? Oysa ki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:30 İŞTE O Zaman Rabbin meleklere: "Bakın, Ben yeryüzünde ona sahip çıkacak birini yaratacağım!" demişti. Onlar: "Seni övgüyle yüceltip takdis eden bizler dururken, orada bozgunculuğa ve yozlaşmaya yol açacak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. (Allah) "Sizin bilmediğiniz (çok şey var, onları) Ben bilirim!" diye cevapladı.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:30 Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi.
2:31 وعلم ءادم الاسماء كلها ثم عرضهم على الملائكة فقال انبونى باسماء هاؤلاء ان كنتم صادقين
2:31 wAlm aadm alasmaa klha śm ArDhm Aly almlaakẗ fqal anbwny basmaa haalaa an kntm Sadqyn
Transcription (English)
2:31 WaAAallama adama al-asmaakullaha thumma AAaradahum AAala almala-ikatifaqala anbi-oonee bi-asma-i haola-iin kuntum sadiqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:31 Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:31 Adem'e tüm isimleri (nitelemeleri) öğretti, sonra onları meleklere sunup, "Doğru iseniz, şunların isimlerini (özelliklerini, niteliklerini) siz bana bildirin" dedi.8
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:31 Ve Adem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere sunarak şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:31 Ve O, Âdem'e her şeyin ismini öğretti, sonra onları meleklerin önüne koydu ve "Dedikleriniz doğruysa haydi bu (şeylerin) isimlerini Bana söyleyin bakalım!"dedi.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:31 Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin" dedi.
2:32 قالوا سبحانك لا علم لنا الا ما علمتنا انك انت العليم الحكيم
2:32 qalwa sbHank la Alm lna ala ma Almtna ank ant alAlym alHkym
Transcription (English)
2:32 Qaloo subhanaka laAAilma lana illa ma AAallamtanainnaka anta alAAaleemu alhakeemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:32 Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:32 Dediler: "Sen Yücesin, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yok. Sen Bilensin, Bilgesin."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:32 Dediler ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alim'sin, herşeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakim'sin, herşeyin bütün hikmetlerine sahipsin."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:32 Onlar: "Sen kudret ve egemenlikte kusursuz ve eksiksizsin! Senin bize bildirdiğin dışında bir bilgimiz yoktur. Doğrusu yalnız Senin her şeyi bilen, gerçek hikmet Sahibi!" diye cevap verdiler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:32 Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
2:33 قال ياادم انبئهم باسمائهم فلما انباهم باسمائهم قال الم اقل لكم انى اعلم غيب السماوات والارض واعلم ما تبدون وما كنتم تكتمون
2:33 qal yaadm anbahm basmaahm flma anbahm basmaahm qal alm aql lkm any aAlm ğyb alsmawat walarD waAlm ma tbdwn wma kntm tktmwn
Transcription (English)
2:33 Qala ya adamu anbi/humbi-asma-ihim falamma anbaahum bi-asma-ihim qalaalam aqul lakum innee aAAlamu ghayba alssamawatiwaal-ardi waaAAlamu ma tubdoona wamakuntum taktumoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:33 Kâle yâ âdemu enbi’hum bi esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî a’lemu gaybes semâvâti vel ardı ve a’lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:33 Dedi: "Adem! Onların isimlerini şunlara haber ver." İsimlerini onlara haber verince, "Size, yerin ve göklerin sırlarını biliyorum, açıkladığınızı da gizlediğinizi de biliyorum dememiş miydim" dedi.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:33 Allah buyurdu: "Ey Adem, haber ver onlara onların adlarını." Adem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:33 O: "Ey Âdem, bu (şeylerin) isimlerini onlara bildir!" buyurdu. (Âdem) isimleri onlara bildirince (Allah): "Size, 'göklerin ve yerin gizli gerçeğini, açıkladıklarınızın ve gizlediklerinizin tümünü yalnız Ben bilirim' dememiş miydim?" dedi.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:33 (Allah "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim."
2:34 واذ قلنا للملائكة اسجدوا لءادم فسجدوا الا ابليس ابىا واستكبر وكان من الكافرين
2:34 waź qlna llmlaakẗ asjdwa laadm fsjdwa ala ablys abya wastkbr wkan mn alkafryn
Transcription (English)
2:34 Wa-ith qulna lilmala-ikatiosjudoo li-adama fasajadoo illa ibleesa abawaistakbara wakana mina alkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:34 Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs|e|, ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Sapkının İnsanla, İnsanın da sapkınla Sınanması
2:34 Denetçilere, "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler, o ise diretti, büyüklük tasladı ve nankörlük etti.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:34 O vakit biz meleklere, "Adem'e secde edin" demiştik de İblis dışında tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:34 Sonra Meleklere "(Haydi!) Âdem'in önünde yere kapanın" dediğimizde İblis dışında hepsi yere kapandı, o ise reddetti ve (üstelik) küstahça böbürlendi: Böylece hakkı inkar edenlerden oldu.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:34 Ve meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.
2:35 وقلنا ياادم اسكن انت وزوجك الجنة وكلا منها رغدا حيث شئتما ولا تقربا هاذه الشجرة فتكونا من الظالمين
2:35 wqlna yaadm askn ant wzwjk aljnẗ wkla mnha rğda Hyś şatma wla tqrba haźh alşjrẗ ftkwna mn alZalmyn
Transcription (English)
2:35 Waqulna ya adamu oskunanta wazawjuka aljannata wakula minha raghadan haythushi/tuma wala taqraba hathihi alshshajaratafatakoona mina alththalimeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:35 Ve kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete ve kulâ minhâ ragaden haysu şi’tumâ ve lâ takrabâ hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:35 "Adem! Eşinle birlikte bahçede kal. Dilediğiniz yerde ondan bolca yeyin; ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz!" dedik.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:35 Ve Adem'e şöyle buyurmuştuk: "Ey Adem, sen ve eşin cennete yerleşin ve ondan dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:35 Ve (sonra) "Ey Âdem" dedik: "Sen ve eşin bu bahçeye yerleşin ve orada dilediğinizden serbestçe yiyin; ancak bir tek şu ağaca yaklaşmayın ki zalimlerden olmayasınız."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:35 Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
2:36 فازلهما الشيطان عنها فاخرجهما مما كانا فيه وقلنا اهبطوا بعضكم لبعض عدو ولكم فى الارض مستقر ومتاع الىا حين
2:36 fazlhma alşyTan Anha faKrjhma mma kana fyh wqlna ahbTwa bADkm lbAD Adw wlkm fy alarD mstqr wmtaA alya Hyn
Transcription (English)
2:36 Faazallahuma alshshaytanuAAanha faakhrajahuma mimma kanafeehi waqulna ihbitoo baAAdukum libaAAdinAAaduwwun walakum fee al-ardi mustaqarrun wamataAAunila heenin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:36 Fe ezellehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîh|i|, ve kulnâhbitû ba’dukum li ba’din aduvv(aduvvun), ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn(hînin).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:36 Sapkın, onları oradan kaydırıp bulundukları yerden çıkarttı. Nihayet, "Birbirinize düşman olarak aşağı inin. Yeryüzünde belli bir süre kalıp yaşayacaksınız" dedik.9
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:36 Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süreye kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet / bir yararlanma imkanı olacaktır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:36 Ama Şeytan orada ikisini de yoldan çıkardı ve böylece sahip oldukları konumu yitirmelerine sebep oldu. Bu yüzden Biz: "İnin, (bundan böyle) kiminiz kiminize düşman olarak yaşayın ve yeryüzünü bir müddet için mesken edinip orada geçiminizi sağlayın!" dedik.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:36 Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.
2:37 فتلقىا ءادم من ربه كلمات فتاب عليه انه هو التواب الرحيم
2:37 ftlqya aadm mn rbh klmat ftab Alyh anh hw altwab alrHym
Transcription (English)
2:37 Fatalaqqa adamu min rabbihikalimatin fataba AAalayhi innahu huwa alttawwabualrraheemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:37 Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyh|i|, innehu huvet tevvâbur rahîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:37 Adem, Rabbinden kelimeler aldı. Bunun üzerine onun tövbesini kabul etti. O, yönelişlere karşılık verendir, Rahim'dir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:37 Bunun üzerine Adem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, evet O, Tevvab'dır, tövbeleri cömertçe kabul eder; Rahim'dir, rahmetini cömertçe sunar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:37 Derken Âdem Rabbinden (yol gösterici) sözler aldı. Ve (Allah) O'nun tevbesini kabul etti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:37 Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
2:38 قلنا اهبطوا منها جميعا فاما ياتينكم منى هدى فمن تبع هداى فلا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:38 qlna ahbTwa mnha jmyAa fama yatynkm mny hdy fmn tbA hday fla Kwf Alyhm wla hm yHznwn
Transcription (English)
2:38 Qulna ihbitoo minhajameeAAan fa-imma ya/tiyannakum minnee hudan faman tabiAAahudaya fala khawfun AAalayhim wala hum yahzanoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:38 Kulnâhbitû minhâ cemîa|n|, fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:38 "Oradan topluca ininiz" dedik, "Benden size bir yol gösterici geldiği zaman, o yol göstericiye uyanlar için artık bir korku yok ve onlar üzülmeyecekler."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:38 "Hepiniz oradan aşağı inin." dedik. Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa, artık böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:38 Biz, "Hepiniz buradan çıkıp gidin!" dedikse de size yol göstericiliğimiz devam edecektir: ve Benim yol gösterici mesajlarıma uyanlar için artık ne korku vardır, ne de üzüntü;
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:38 Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size benden bir hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."
2:39 والذين كفروا وكذبوا باياتنا اولائك اصحاب النار هم فيها خالدون
2:39 walźyn kfrwa wkźbwa bayatna awlaak aSHab alnar hm fyha Kaldwn
Transcription (English)
2:39 Waallatheena kafaroo wakaththaboobi-ayatina ola-ika as-habualnnari hum feeha khalidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:39 Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâr|ı|, hum fîhâ hâlidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:39 "Ayetlerimizi yalanlayıp inkâr edenler ise ateşe mahkûmdur; orada sürekli kalacaklar."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:39 Nankörlüğe sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar ateşin dostu olacaklardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:39 Hakikati inkara şartlanmış olanlara ve mesajlarımızı yalanlayanlara gelince -işte onlar, içinde yaşayıp kalmak üzere ateşe mahkum olan kimselerdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:39 "İnkâr edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır."
2:40 يابنى اسراءيل اذكروا نعمتى التى انعمت عليكم واوفوا بعهدى اوف بعهدكم واياى فارهبون
2:40 yabny asraayl aźkrwa nAmty alty anAmt Alykm wawfwa bAhdy awf bAhdkm wayay farhbwn
Transcription (English)
2:40 Ya banee isra-eela othkurooniAAmatiya allatee anAAamtu AAalaykum waawfoo biAAahdee oofibiAAahdikum wa-iyyaya fairhabooni
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:40 Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve evfû bi ahdî ûfi bi ahdikum ve iyyâye ferhebûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Bu Kuran'ı Onaylamalısınız
2:40 İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki ben de size verdiğim sözü tutayım; yalnız benden korkun!
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:40 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım. Ve yalnız benden korkun.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:40 EY İSRAİLOĞULLARI! Size bağışladığım o nimetleri hatırlayın ve Bana verdiğiniz sözü tutun (ki) Ben de sözümü tutayım; ve Benden, yalnız Benden sakının!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:40 Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca benden korkun.
2:41 وءامنوا بما انزلت مصدقا لما معكم ولا تكونوا اول كافر به ولا تشتروا باياتى ثمنا قليلا واياى فاتقون
2:41 waamnwa bma anzlt mSdqa lma mAkm wla tkwnwa awl kafr bh wla tştrwa bayaty śmna qlyla wayay fatqwn
Transcription (English)
2:41 Waaminoo bima anzaltu musaddiqanlima maAAakum wala takoonoo awwala kafirinbihi wala tashtaroo bi-ayatee thamananqaleelan wa-iyyaya faittaqooni
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:41 Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bih(bîhî), ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye fettekûni.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:41 Yanınızdakini doğrulayıcı olarak indirdiğimi onaylayın. Ona karşı çıkanların ilki olmayın. Ayetlerimi değeri düşük şeylerle değişmeyin; sadece benden çekinin.10
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:41 Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:41 Bunun için de, size geçmişte bildirilmiş olan haberleri doğrulayıcı nitelikte indirdiğim bu vahye inanın; onun gerçekliğini inkar edenlerin öncüsü olmayın; mesajlarımı küçük bir kazanca değişmeyin; ve Bana, yalnızca Bana karşı sorumluluk bilinci taşıyın!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:41 Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca benden korkun.
2:42 ولا تلبسوا الحق بالباطل وتكتموا الحق وانتم تعلمون
2:42 wla tlbswa alHq balbaTl wtktmwa alHq wantm tAlmwn
Transcription (English)
2:42 Wala talbisoo alhaqqa bialbatiliwataktumoo alhaqqa waantum taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:42 Ve lâ telbisûl hakka bil bâtılı ve tektumûl hakka ve entum ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:42 Bile bile gerçeği yanlış ile karıştırmayın, gerçeği gizlemeyin.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:42 Hakkı batılla / saçmalıkla ve tutarsızlıkla kirletmeyin. Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:42 Hakkı bâtıl ile örtüp bile bile gizlemeyin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:42 Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.
2:43 واقيموا الصلواة وءاتوا الزكواة واركعوا مع الراكعين
2:43 waqymwa alSlwaẗ waatwa alzkwaẗ warkAwa mA alrakAyn
Transcription (English)
2:43 Waaqeemoo alssalata waatooalzzakata wairkaAAoo maAAa alrrakiAAeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:43 Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:43 Namazı gözetin, zekatı verin ve eğilenlerle birlikte eğilin.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:43 Namazı kılın, zekatı verin; rüku edenlerle birlikte rüku edin.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:43 Namazda dikkatli ve devamlı olun, karşılıksız yardımda bulunun ve namazda rükû edenlerle birlikte rükû edin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:43 Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.
2:44 اتامرون الناس بالبر وتنسون انفسكم وانتم تتلون الكتاب افلا تعقلون
2:44 atamrwn alnas balbr wtnswn anfskm wantm ttlwn alktab afla tAqlwn
Transcription (English)
2:44 Ata/muroona alnnasa bialbirriwatansawna anfusakum waantum tatloona alkitaba afalataAAqiloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:44 E te’murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâb|e| e fe lâ ta’kılûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:44 Halkı iyilik yapmaya çağırıp dururken kendinizi unutuyor musunuz? Üstelik Kitabı da okuyorsunuz? Aklınızı kullanmaz mısınız?
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:44 İnsanlara iyiyi ve güzeli emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:44 Siz kendinizi unutarak diğer insanlara erdemli olmayı mı öğütlüyorsunuz -hem de ilahî kelâmı okuyup durduğunuz halde? Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:44 Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?
2:45 واستعينوا بالصبر والصلواة وانها لكبيرة الا على الخاشعين
2:45 wastAynwa balSbr walSlwaẗ wanha lkbyrẗ ala Aly alKaşAyn
Transcription (English)
2:45 WaistaAAeenoo bialssabriwaalssalati wa-innaha lakabeeratunilla AAala alkhashiAAeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:45 Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:45 Güçlüklere karşı direnerek (sabır) ve namazla yardım isteyiniz. Elbette bu, halka ağır gelir; ancak saygılı olanlar hariç.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:45 Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:45 (Ey müminler!) Sabır ve namazla yardım dileyin: Bu, tam bir sığınma duygusu içinde yürekten Allah'a yönelenler dışında herkes için zor bir iştir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:45 Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır.
2:46 الذين يظنون انهم ملاقوا ربهم وانهم اليه راجعون
2:46 alźyn yZnwn anhm mlaqwa rbhm wanhm alyh rajAwn
Transcription (English)
2:46 Allatheena yathunnoonaannahum mulaqoo rabbihim waannahum ilayhi rajiAAoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:46 Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:46 Nitekim onlar, Rab'lerine kavuşacaklarına ve O'na döneceklerine inanırlar.11
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:46 O ürperti duyanlar, Rabbine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:46 Onlar ise (sonunda) Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini kesinlikle bilirler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:46 Onlar, (mü'minler ise), şüphesiz, Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz, O'na döneceklerini bilirler.
2:47 يابنى اسراءيل اذكروا نعمتى التى انعمت عليكم وانى فضلتكم على العالمين
2:47 yabny asraayl aźkrwa nAmty alty anAmt Alykm wany fDltkm Aly alAalmyn
Transcription (English)
2:47 Ya banee isra-eela othkurooniAAmatiya allatee anAAamtu AAalaykum waannee faddaltukumAAala alAAalameena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:47 Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:47 İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi ve sizi tüm halklara üstün tutmamı hatırlayın.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:47 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:47 Ey İsrailoğulları! Size bağışladığım nimetleri ve sizin diğer kavimlere karşı üstün gelmenizi sağladığım günleri hatırlasanıza!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:47 Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
2:48 واتقوا يوما لا تجزى نفس عن نفس شيا ولا يقبل منها شفاعة ولا يؤخذ منها عدل ولا هم ينصرون
2:48 watqwa ywma la tjzy nfs An nfs şya wla yqbl mnha şfaAẗ wla yaKź mnha Adl wla hm ynSrwn
Transcription (English)
2:48 Waittaqoo yawman la tajzeenafsun AAan nafsin shay-an wala yuqbalu minha shafaAAatunwala yu/khathu minha AAadlun wala humyunsaroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:48 Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:48 Öyle bir günden sakının ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, aracılık (şefaat) kabul edilmez, kimseden bir fidye alınmaz ve yardım da edilmez.12
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:48 Ve korkun o günden ki, hiçbir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiçbir benlikten şefaat kabul edilmez, hiçbir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:48 Ve hiçbir insanın ötekine en ufak bir yararının dokunmayacağı, hiç kimseden şefaatin kabul edilmeyeceği, kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin yardım görmeyeceği Gün(ün mutlaka gelip çatacağı) bilinciyle yaşasanıza!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:48 Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
2:49 واذ نجيناكم من ءال فرعون يسومونكم سوء العذاب يذبحون ابناءكم ويستحيون نساءكم وفى ذالكم بلاء من ربكم عظيم
2:49 waź njynakm mn aal frAwn yswmwnkm swa alAźab yźbHwn abnaakm wystHywn nsaakm wfy źalkm blaa mn rbkm AZym
Transcription (English)
2:49 Wa-ith najjaynakum min alifirAAawna yasoomoonakum soo-a alAAathabi yuthabbihoonaabnaakum wayastahyoona nisaakum wafee thalikumbalaon min rabbikum AAatheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:49 Ve iz necceynâkum min âli fir’avne yesûmûnekum sûel azâbi yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîm(azîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:49 İşkencenin en kötüsünü size uygulayan, kadınlarınızı utandırıp oğullarınızı öldüren Firavunun adamlarından sizi kurtarmıştık. Bu ikisi, Rabbinizden büyük bir sınav idi.13
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:49 Sizi Firavun hanedanından kurtardığımızı da hatırlayın. Hani onlar size azabın en çirkini ile kötülük ediyorlardı: Erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlar / kadınlarınızın rahimlerini yoklayıp çocuk alıyorlar / kadınlarınıza utanç duyulacak şeyler yapıyorlardı. İşte bunda sizin için, Rabbinizden gelen büyük bir ıstırap ve imtihan vardı.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:49 Ve (hatırlayın) azapların en korkuncu olarak -ki sizin için Rabbinizden büyük bir imtihandı- oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanının elinden sizi kurtardığımız (günleri).
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:49 Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.
2:50 واذ فرقنا بكم البحر فانجيناكم واغرقنا ءال فرعون وانتم تنظرون
2:50 waź frqna bkm albHr fanjynakm wağrqna aal frAwn wantm tnZrwn
Transcription (English)
2:50 Wa-ith faraqna bikumu albahrafaanjaynakum waaghraqna ala firAAawnawaantum tanthuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:50 Ve iz faraknâ bikumul bahre fe enceynâkum ve agraknâ âle fir’avne ve entum tenzurûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:50 Denizi yararak sizi kurtarmış, Firavunun adamlarını da gözlerinizin önünde boğmuştuk.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:50 Hani önünüzde denizi yarmıştık da sizi kurtarmış, Firavun hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:50 Ve önünüzdeki denizi yararak sizi kurtarıp, Firavun hanedanını gözlerinizin önünde boğduğumuz (günleri).
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:50 Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde- boğduğumuzu hatırlayın.