Son Konu

Bakara Ayeti Türkçe Ve İngilizce Meali

Forumdas

Editor
Katılım
6 Ara 2022
Mesajlar
7,544
Tepkime
15,298
Puanları
113
Konum
adana
Web
forumdas.com.tr
Credits
-11
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
بسم الله الرحمان الرحيم

Transcription
Bismi Allahi alrrahmani alrraheemi
Çeviriyazı
Bismillâhir rahmânir rahîm.
Edip Yüksel
Rahman, Rahim Allah'ın ismiyle
Yaşar Nuri Öztürk
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla...
Muhammed Esed
RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
Ali Bulaç
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
2:1 الم
2:1 alm
Transcription (English)
2:1 Alif-lam-meem
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:1 Elif, lâm, mim.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:1 A1L30M401
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:1 Elif, Lam, Mim.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:1 Elif-Lâm-Mîm.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:1 Elif, Lam, Mim,
2:2 ذالك الكتاب لا ريب فيه هدى للمتقين
2:2 źalk alktab la ryb fyh hdy llmtqyn
Transcription (English)
2:2 Thalika alkitabu larayba feehi hudan lilmuttaqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:2 Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh|i|, huden lil muttekîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:2 Bu, erdemliler için yol gösterici, kuşku içermeyen bir kitaptır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:2 İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:2 ÜZERİNDE hiçbir şüpheye yer olmayan bu ilahi kelâm Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara bir rehber (olarak indirilmiş)tir,
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:2 Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır.
2:3 الذين يؤمنون بالغيب ويقيمون الصلواة ومما رزقناهم ينفقون
2:3 alźyn yamnwn balğyb wyqymwn alSlwaẗ wmma rzqnahm ynfqwn
Transcription (English)
2:3 Allatheena yu/minoona bialghaybiwayuqeemoona alssalata wamimma razaqnahumyunfiqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:3 Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Üç Grup: Erdemliler (Muttakiler), Fanatik İnkarcılar (Kafirler), İkiyüzlüler (Münafıklar)
2:3 Onlar ki duyularıyla algılayamadıkları gerçekleri de onaylarlar, namazı (salat) gözetirler, kendilerine verdiğimiz rızıktan muhtaçlara verirler.2
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:3 Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızık olarak sunduklarımızdan başkalarına pay çıkaranlardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:3 Onlar ki, insan idrakinin aşa(n olguların varlığı)na inanırlar ve namazlarında dikkatli ve devamlıdırlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar,
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:3 Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
2:4 والذين يؤمنون بما انزل اليك وما انزل من قبلك وبالءاخرة هم يوقنون
2:4 walźyn yamnwn bma anzl alyk wma anzl mn qblk wbalaaKrẗ hm ywqnwn
Transcription (English)
2:4 Waallatheena yu/minoona bimaonzila ilayka wama onzila min qablika wabial-akhiratihum yooqinoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:4 Vellezîne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablik|e| ve bil âhireti hum yûkınûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:4 Sana indirileni ve senden önce indirileni onaylarlar. Ahiret konusunda da hiçbir kuşkuları yoktur.3
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:4 Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır onlar. Ahireti gereyince kavrayıp anlayanlar da onlardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:4 Ve onlar (ey peygamber), sana indirilene de senden önce indirilmiş olana da iman ederler, öteki dünyanın varlığından bütün kalpleriyle emindirler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:4 Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
2:5 اولائك علىا هدى من ربهم واولائك هم المفلحون
2:5 awlaak Alya hdy mn rbhm wawlaak hm almflHwn
Transcription (English)
2:5 Ola-ika AAala hudan minrabbihim waola-ika humu almuflihoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:5 Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:5 İşte, Rab'leri tarafından yol gösterilenler ve mutluluğa erenler bunlardır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:5 İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:5 İşte Rablerinin gösterdiği yolda yürüyenler onlardır, mutluluğa erişecek olanlarda!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:5 İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
2:6 ان الذين كفروا سواء عليهم ءانذرتهم ام لم تنذرهم لا يؤمنون
2:6 an alźyn kfrwa swaa Alyhm aanźrthm am lm tnźrhm la yamnwn
Transcription (English)
2:6 Inna allatheena kafaroo sawaonAAalayhim aanthartahum am lam tunthirhum layu/minoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:6 İnnellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:6 İnkar edenlere gelince, onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; onlar onaylamazlar.4
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:6 Şu bir gerçek ki, o küfre batmış olanları sen korkutsan da korkutmasan da onlar için aynıdır; iman etmezler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:6 UNUTMA Kİ hakikati inkara şartlanmış olanlar için kendilerini uyarıp uyarmaman fark etmez; onlar inanmazlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:6 Şüphesiz, inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için farketmez; inanmazlar.
2:7 ختم الله علىا قلوبهم وعلىا سمعهم وعلىا ابصارهم غشاوة ولهم عذاب عظيم
2:7 Ktm allh Alya qlwbhm wAlya smAhm wAlya abSarhm ğşawẗ wlhm Aźab AZym
Transcription (English)
2:7 Khatama Allahu AAala quloobihimwaAAala samAAihim waAAala absarihim ghishawatunwalahum AAathabun AAatheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:7 Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:7 ALLAH kalplerini ve kulaklarını mühürler. Gözlerinde perde vardır ve büyük azap onlar içindir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:7 Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır. Onların kafa gözleri üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir azap öngörülmüştür.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:7 Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ve gözleri üzerinde de bir perde vardır; dehşet verici bir azap beklemektedir onları.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:7 Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab onlaradır.
2:8 ومن الناس من يقول ءامنا بالله وباليوم الءاخر وما هم بمؤمنين
2:8 wmn alnas mn yqwl aamna ballh wbalywm alaaKr wma hm bmamnyn
Transcription (English)
2:8 Wamina alnnasi man yaqoolu amannabiAllahi wabialyawmi al-akhiri wamahum bimu/mineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:8 Ve minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi ve bil yevmil âhıri ve mâ hum bi mu’minîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:8 Halktan öyle kimseler var ki aslında onaylamadıkları halde "ALLAH'a ve ahiret gününü onayladık" derler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:8 İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve ahiret gününe inandık" derler ama onlar inanmış değillerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:8 Ve öyle kimseler var ki, gerçekte inanmadıkları halde "Biz Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyoruz" derler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:8 İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.
2:9 يخادعون الله والذين ءامنوا وما يخدعون الا انفسهم وما يشعرون
2:9 yKadAwn allh walźyn aamnwa wma yKdAwn ala anfshm wma yşArwn
Transcription (English)
2:9 YukhadiAAoona Allaha waallatheenaamanoo wama yakhdaAAoona illa anfusahum wamayashAAuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:9 Yuhâdiûnallâhe vellezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:9 ALLAH'ı ve müminleri aldatmak isterler. Halbuki kendi kendilerini aldatıyorlar. Farkında bile değiller.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:9 Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderler. Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:9 (Aslında) onlar, (böylece) Allah'ı ve iman etmiş olanları kandırmak isterler. Halbuki kendilerinden başka kimseyi kandıramazlar; ve bunu da fark etmezler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:9 (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.
2:10 فى قلوبهم مرض فزادهم الله مرضا ولهم عذاب اليم بما كانوا يكذبون
2:10 fy qlwbhm mrD fzadhm allh mrDa wlhm Aźab alym bma kanwa ykźbwn
Transcription (English)
2:10 Fee quloobihim maradun fazadahumuAllahu maradan walahum AAathabun aleemun bimakanoo yakthiboona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:10 Fî kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâ(maradan) ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:10 Kalplerinde hastalık var. ALLAH da hastalıklarını arttırır. Yalanları yüzünden acı bir azabı hak ederler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:10 Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:10 Kalpleri hastalıklıdır, Allah hastalıklarını daha da artırmıştır ve ısrarlı yalanlarından dolayı onları şiddetli bir azap beklemektedir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:10 Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır.
2:11 واذا قيل لهم لا تفسدوا فى الارض قالوا انما نحن مصلحون
2:11 waźa qyl lhm la tfsdwa fy alarD qalwa anma nHn mSlHwn
Transcription (English)
2:11 Wa-itha qeela lahum latufsidoo fee al-ardi qaloo innama nahnumuslihoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:11 Ve izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:11 Kendilerine, "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın" denildiğinde "Bizler sadece düzeltenleriz" derler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:11 Onlara, "yeryüzünde bozgun çıkarmayın" dendiğinde, "tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz" demişlerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:11 Onlara "Yeryüzünde yozlaşmaya ve çürümeye yol açmayın!" dediklerinde "Biz sadece düzeltmeye ve iyileştirmeye çalışıyoruz!" diye cevap verirler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:11 Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.
2:12 الا انهم هم المفسدون ولاكن لا يشعرون
2:12 ala anhm hm almfsdwn wlakn la yşArwn
Transcription (English)
2:12 Ala innahum humu almufsidoona walakinla yashAAuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:12 E lâ innehum humul mufsidûne ve lâkin lâ yeş’urûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:12 Oysa onlardır asıl bozguncu; farkında bile değiller.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:12 Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:12 Gerçekte onlar yozlaşmaya ve çürümeye yol açan kimselerdir, ama bunu (kendileri de) idrak etmezler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:12 Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.
2:13 واذا قيل لهم ءامنوا كما ءامن الناس قالوا انؤمن كما ءامن السفهاء الا انهم هم السفهاء ولاكن لا يعلمون
2:13 waźa qyl lhm aamnwa kma aamn alnas qalwa anamn kma aamn alsfhaa ala anhm hm alsfhaa wlakn la yAlmwn
Transcription (English)
2:13 Wa-itha qeela lahum aminoo kamaamana alnnasu qaloo anu/minu kamaamana alssufahao ala innahum humu alssufahaowalakin la yaAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:13 Ve izâ kîle lehum âminû kemâ âmenen nâsu kâlû e nu’minu kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:13 Kendilerine, "Şu halkın gerçeği onayladığı gibi onaylayın" denildiğinde, "Beyinsizlerin onayladığı gibi mi onaylayacağız" derler. Gerçek beyinsizler onlardır; fakat bilmezler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:13 Onlara, "insanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı" derler. Haberiniz olsun ki, kafası çalışmayan düşük seviyeliler onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:13 Onlara: "Diğer insanların inandığı gibi inanın!" denildiğinde, "(Şu) dar kafalıların inandığı gibi mi?" diye cevap verirler. Gerçekte onlardır dar kafalılar, ama bunu bilmezler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:13 Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük akıllılar kendileridir; ama bilmezler.
2:14 واذا لقوا الذين ءامنوا قالوا ءامنا واذا خلوا الىا شياطينهم قالوا انا معكم انما نحن مستهزءون
2:14 waźa lqwa alźyn aamnwa qalwa aamna waźa Klwa alya şyaTynhm qalwa ana mAkm anma nHn msthzawn
Transcription (English)
2:14 Wa-itha laqoo allatheena amanooqaloo amanna wa-itha khalaw ilashayateenihim qaloo inna maAAakum innamanahnu mustahzi-oona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:14 Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halev ilâ şeyâtînihim, kâlû innâ meakum, innemâ nahnu mustehziûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:14 Gerçeği onaylayanlarla karşılaştıkları vakit, "Gerçeği onaylıyoruz" derler; fakat sapkınlarıyla başbaşa kaldıklarında, "Sizinle beraberiz. Biz sadece hafife almaktayız" derler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:14 Bunlar iman etmiş olanlarla yüzyüze geldiklerinde, "iman ettik" derler. Kendi şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise söyledikleri şudur: "Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:14 Ve iman etmiş olanlarla karşılaştıkları zaman da, "Biz de (sizin gibi) inanıyoruz!" iddiasında bulunurlar; ama şeytani dürtüleriyle baş başa kaldıklarında, "Aslında biz sizin yanınızdayız, onlarla sadece eğleniyoruz" derler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:14 İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."
2:15 الله يستهزئ بهم ويمدهم فى طغيانهم يعمهون
2:15 allh ysthza bhm wymdhm fy Tğyanhm yAmhwn
Transcription (English)
2:15 Allahu yastahzi-o bihim wayamudduhumfee tughyanihim yaAAmahoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:15 Allâhu yestehziu bihim ve yemudduhum fî tugyânihim ya’mehûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:15 ALLAH da, taşkınlıkları içinde bocalar durumda bırakarak asıl onları hafife alır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:15 Allah onlarla alay ediyor da kendilerini kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde sürüklüyor.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:15 Allah da bu alaycı tavırlarından dolayı onlara hak ettikleri karşılığı verecek ve onları küstahlıkları ile baş başa şaşkınca bocalamaya terk edecektir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:15 (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.
2:16 اولائك الذين اشتروا الضلالة بالهدىا فما ربحت تجارتهم وما كانوا مهتدين
2:16 awlaak alźyn aştrwa alDlalẗ balhdya fma rbHt tjarthm wma kanwa mhtdyn
Transcription (English)
2:16 Ola-ika allatheena ishtarawooalddalalata bialhuda famarabihat tijaratuhum wama kanoomuhtadeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:16 Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:16 Onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın aldı. Ticaretleri ne kâr bırakır, ne de onları gerçeğe ulaştırır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:16 İşte bunlar doğruluk ve aydınlığı verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiçbir kazanç sağlamadı. Bir yol-yordama girebilmiş de değillerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:16 (Çünkü) onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlar, ama ne (bu) ticaretleri onlara fayda sağlamış, ne de (başka bir şekilde) hidayet bulmuşlardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:16 İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
2:17 مثلهم كمثل الذى استوقد نارا فلما اضاءت ما حوله ذهب الله بنورهم وتركهم فى ظلمات لا يبصرون
2:17 mślhm kmśl alźy astwqd nara flma aDaat ma Hwlh źhb allh bnwrhm wtrkhm fy Zlmat la ybSrwn
Transcription (English)
2:17 Mathaluhum kamathali allatheeistawqada naran falamma adaat ma hawlahuthahaba Allahu binoorihim watarakahum fee thulumatinla yubsiroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:17 Meseluhum ke meselillezistevkade nârâ(nâren), fe lemmâ edâet mâ havlehu zeheballâhu bi nûrihim ve terekehum fî zulumâtin lâ yubsirûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:17 Durumları, ateş yakan kimselerin şu durumuna benzer: Ateş çevrelerini aydınlatmaya başlayınca ALLAH onların ışığını giderir ve onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:17 Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi. Ateş, çevresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık göremezler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:17 Onların hali, ateş yakan öyle kimselerin haline benzer ki, o (ateş), çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah, görmesinler diye ışıklarını alıp onları zifiri karanlığa gömer;
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:17 Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.
2:18 صم بكم عمى فهم لا يرجعون
2:18 Sm bkm Amy fhm la yrjAwn
Transcription (English)
2:18 Summun bukmun AAumyun fahum layarjiAAoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:18 Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:18 Sağır, dilsiz ve kördürler; yönlerini değiştiremezler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:18 Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:18 Onlar, sağır, dilsiz, kördürler; ve (artık) geriye dönüşleri de yoktur.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:18 Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
2:19 او كصيب من السماء فيه ظلمات ورعد وبرق يجعلون اصابعهم فى ءاذانهم من الصواعق حذر الموت والله محيط بالكافرين
2:19 aw kSyb mn alsmaa fyh Zlmat wrAd wbrq yjAlwn aSabAhm fy aaźanhm mn alSwaAq Hźr almwt wallh mHyT balkafryn
Transcription (English)
2:19 Aw kasayyibin mina alssama-ifeehi thulumatun waraAAdun wabarqunyajAAaloona asabiAAahum fee athanihim mina alssawaAAiqihathara almawti waAllahu muheetunbialkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:19 Ev ke sayyibin mines semâi fîhi zulumâtun ve ra’dun ve berk(berkun), yec’alûne esâbiahum fî âzânihim mines savâiki hazaral mevt|i|, vallâhu muhîtun bil kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:19 Ya da, karanlık, gök gürültüsü ve şimşekler arasında gökten boşanan bir yağmur altında yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzerler. ALLAH inkârcıları böyle kuşatır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:19 Yahut gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki onda karanlıklar var, bir gök gürlemesi var, bir şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah, Muhit'tir, küfre sapanları çepeçevre kuşatmıştır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:19 Ya da (onların durumu) gökten zifiri karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle gelen şiddetli bir sağanağ(a benzer): Ölümün dehşeti içinde yıldırımlardan korunmak için parmakları ile kulaklarını tıkarlar, ama Allah hakikati inkar edenleri (kudreti ile) kuşatır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:19 Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
2:20 يكاد البرق يخطف ابصارهم كلما اضاء لهم مشوا فيه واذا اظلم عليهم قاموا ولو شاء الله لذهب بسمعهم وابصارهم ان الله علىا كل شىء قدير
2:20 ykad albrq yKTf abSarhm klma aDaa lhm mşwa fyh waźa aZlm Alyhm qamwa wlw şaa allh lźhb bsmAhm wabSarhm an allh Alya kl şya qdyr
Transcription (English)
2:20 Yakadu albarqu yakhtafu absarahumkullama adaa lahum mashaw feehi wa-itha athlamaAAalayhim qamoo walaw shaa Allahu lathahababisamAAihim waabsarihim inna Allaha AAalakulli shay-in qadeerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:20 Yekâdul berku yahtafu ebsârehum kullemâ edâe lehum meşev fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve lev şâellâhu le zehebe bi sem’ihim ve ebsârihim innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:20 Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek! Önlerini aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca da dikilir kalırlar. ALLAH dileseydi işitme ve görmelerini giderirdi. ALLAH her şeye gücü yetendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:20 Şimşek neredeyse gözlerini çarpıp götürüverecek. Kendilerine her aydınlık sunduğunda, orada yürürler. Üzerlerine karanlık binince çakılıp kalırlar. Eğer Allah dileseydi, işitme güçlerini de gözlerini de elbette alıp götürürdü. Çünkü Allah herşeye Kadir'dir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:20 Çakan şimşekler neredeyse gözlerini alıverir; ışık verince hareket ederler, karanlık çökünce oldukları yerde çakılıp kalırlar. Şayet Allah dileseydi, onları işitme ve görme (yetenek)lerinden yoksun bırakabilirdi: Çünkü Allah her şeye kâdirdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:20 Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
2:21 ياايها الناس اعبدوا ربكم الذى خلقكم والذين من قبلكم لعلكم تتقون
2:21 yaayha alnas aAbdwa rbkm alźy Klqkm walźyn mn qblkm lAlkm ttqwn
Transcription (English)
2:21 Ya ayyuha alnnasuoAAbudoo rabbakumu allathee khalaqakum waallatheenamin qablikum laAAallakum tattaqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:21 Yâ eyyuhen nâsu’budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:21 İnsanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize hizmet edin ki korunasınız.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:21 Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin ki, korunabilesiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:21 EY İNSANLAR! Sizi ve sizden önce yaşamış olanları yaratan Rabbinize kulluk edin ki, O'na karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:21 Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.
2:22 الذى جعل لكم الارض فراشا والسماء بناء وانزل من السماء ماء فاخرج به من الثمرات رزقا لكم فلا تجعلوا لله اندادا وانتم تعلمون
2:22 alźy jAl lkm alarD fraşa walsmaa bnaa wanzl mn alsmaa maa faKrj bh mn alśmrat rzqa lkm fla tjAlwa llh andada wantm tAlmwn
Transcription (English)
2:22 Allathee jaAAala lakumu al-ardafirashan waalssamaa binaan waanzalamina alssama-i maan faakhraja bihi mina alththamaratirizqan lakum fala tajAAaloo lillahi andadanwaantum taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:22 Ellezî ceale lekumul arda firâşen ves semâe binââ(binâen), ve enzele mines semâi mâen fe ahrece bihî mines semarâti rızkan lekum, fe lâ tec’alû lillâhi endâden ve entum ta’lemûn(tâ’lemune).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:22 O, yeryüzünü sizin için oturulabilir hale soktu ve göğü de bir yapı kıldı. Gökten su indirdi ve onunla rızık olarak size çeşitli ürünler çıkardı. Bile bile ALLAH'a eşler koşmayın.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:22 O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Ve gökten bir su indirdi de onunla sizin için meyvalardan / ürünlerden bir rızık çıkardı. Artık bilip durduğunuz halde Allah'a ortaklar koşmayın.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:22 O ki, yeryüzünü size bir dinlenme yeri, gökyüzünü bir çardak yapmış, gökten su indirmiş ve onunla size rızık olarak meyveler çıkarmıştır: O halde (Bir ve Tek İlah olduğunu) bile bile Allah'a ortaklar koşmayın.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:22 O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.
2:23 وان كنتم فى ريب مما نزلنا علىا عبدنا فاتوا بسورة من مثله وادعوا شهداءكم من دون الله ان كنتم صادقين
2:23 wan kntm fy ryb mma nzlna Alya Abdna fatwa bswrẗ mn mślh wadAwa şhdaakm mn dwn allh an kntm Sadqyn
Transcription (English)
2:23 Wa-in kuntum fee raybin mimma nazzalnaAAala AAabdina fa/too bisooratin min mithlihi waodAAooshuhadaakum min dooni Allahi in kuntum sadiqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:23 Ve in kuntum fî reybin mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ fe’tû bi sûretin min mislihî, ved’û şuhedâekum min dûnillâhi in kuntum sâdıkîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Yanlışlanabilir, Sınanabilir Delil
2:23 Kulumuza indirdiğimizden kuşku içinde iseniz, buna benzer bir sure getirin. ALLAH'tan başka tüm tanıklarınızı da yardıma çağırın, doğru sözlü iseniz.5
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:23 Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku içindeyseniz, hadi onun benzerinden bir sure getirin. Allah dışındaki destekçilerinizi / tanıklarınızı da çağırın. Eğer doğru sözlü kişilerseniz...
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:23 Eğer kulumuz (Muhammed)'e katımızdan safha safha indirdiğimiz vahyin bir kısmından şüphe ediyorsanız o zaman aynı değerde bir sure getirin (de görelim) ve -eğer dediğiniz doğruysa- Allah'tan başkalarını da size şahitlik etmeleri için çağırın.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:23 Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)'den şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın.
2:24 فان لم تفعلوا ولن تفعلوا فاتقوا النار التى وقودها الناس والحجارة اعدت للكافرين
2:24 fan lm tfAlwa wln tfAlwa fatqwa alnar alty wqwdha alnas walHjarẗ aAdt llkafryn
Transcription (English)
2:24 Fa-in lam tafAAaloo walan tafAAaloo faittaqooalnnara allatee waqooduha alnnasuwaalhijaratu oAAiddat lilkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:24 Fe in lem tef’alû ve len tef’alû fettekûn nârelletî vakûduhân nâsu vel hicâratu, uiddet lil kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:24 Bunu yapamazsanız –ki asla yapamayacaksınız– o takdirde inkârcılar için hazırlanan ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:24 Eğer yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- korkun o ateşten ki yakıtı insanlarla taşlardır. Küfre sapanlar için hazırlanmıştır o.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:24 Eğer bunu yapamıyorsanız -ki kesinlikle yapamayacaksınız- o zaman yakıtı insanlar ve taşlar olan, hakikati inkar edenler için hazırlanmış ateşi bekleyin!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:24 Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız- bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.
2:25 وبشر الذين ءامنوا وعملوا الصالحات ان لهم جنات تجرى من تحتها الانهار كلما رزقوا منها من ثمرة رزقا قالوا هاذا الذى رزقنا من قبل واتوا به متشابها ولهم فيها ازواج مطهرة وهم فيها خالدون
2:25 wbşr alźyn aamnwa wAmlwa alSalHat an lhm jnat tjry mn tHtha alanhar klma rzqwa mnha mn śmrẗ rzqa qalwa haźa alźy rzqna mn qbl watwa bh mtşabha wlhm fyha azwaj mThrẗ whm fyha Kaldwn
Transcription (English)
2:25 Wabashshiri allatheena amanoowaAAamiloo alssalihati anna lahum jannatintajree min tahtiha al-anharu kullamaruziqoo minha min thamaratin rizqan qaloo hathaallathee ruziqna min qablu waotoo bihi mutashabihanwalahum feeha azwajun mutahharatun wahumfeeha khalidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:25 Ve beşşirillezîne âmenû ve amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr|u|, kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl|u| ve utû bihî muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:25 Gerçeği onaylayıp erdemli davrananları, içlerinde ırmaklar akan bahçelerle müjdele. Kendilerine oradaki ürünlerden rızıklar sunulduğunda "Bu, daha önce bize sunulan nimetlerdir" derler. Böylece, kendilerine mecazi tanımlar (benzetmeler) verilir. Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar orada ebedi kalıcıdırlar.6
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:25 İman edip barışa yönelik değerler üretenlere / iyi işler yapanlara şunu müjdele: Kendileri için altlarından ırmaklar akan cennetler olacaktır. Onlardaki herhangi bir meyvadan bir rızık olarak her nasiplendirildiklerinde, şöyle diyeceklerdir: "İşte bu, daha önce rızıklandırıldığımız şey." Bu rızık onlara buna benzer şekilde verilmişti. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada sürekli kalacaklardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:25 Ama imana ermiş olup doğru ve yararlı işler yapanlara, içlerinden ırmaklar akan has bahçelerin kendilerine ait olacağını müjdele! Onlara ne zaman rızık olarak oradan bazı ürünler bahşedilse, "Bunlar, bize daha önce bahşedilenlerin aynısıymış" diyecekler. Çünkü onlara o(geçmişte tadılanlar)ı hatırlatacak şeyler verilecek. Onlar, orada tertemiz eşler bulacaklar ve orayı mesken edinecekler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:25 (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.
2:26 ان الله لا يستحى ان يضرب مثلا ما بعوضة فما فوقها فاما الذين ءامنوا فيعلمون انه الحق من ربهم واما الذين كفروا فيقولون ماذا اراد الله بهاذا مثلا يضل به كثيرا ويهدى به كثيرا وما يضل به الا الفاسقين
2:26 an allh la ystHy an yDrb mśla ma bAwDẗ fma fwqha fama alźyn aamnwa fyAlmwn anh alHq mn rbhm wama alźyn kfrwa fyqwlwn maźa arad allh bhaźa mśla yDl bh kśyra wyhdy bh kśyra wma yDl bh ala alfasqyn
Transcription (English)
2:26 Inna Allaha la yastahyeean yadriba mathalan ma baAAoodatan famafawqaha faamma allatheena amanoofayaAAlamoona annahu alhaqqu min rabbihim waammaallatheena kafaroo fayaqooloona matha aradaAllahu bihatha mathalan yudillu bihikatheeran wayahdee bihi katheeran wama yudillu bihiilla alfasiqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:26 İnnallâhe lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen), yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ(kesîran) ve mâ yudıllu bihî illel fâsıkîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Bahçe ve Cehennem Tasvirleri Birer Mecazdır
2:26 ALLAH bir sivrisineği hatta onun üzerindekini örnek vermekten çekinmez. Gerçeği onaylayanlar, bunun Rab'lerinden gelen bir gerçek olduğunu bilir. İnkarcılar ise "ALLAH bu benzetme ile neyi amaçladı" derler. O, bununla birçok kişiyi saptırır ve birçok kişiyi de doğruya iletir. O, bununla sadece fasıkları saptırır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:26 Şu bir gerçek ki Allah, bir sivrisineği hatta onun da üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz. Böyle bir durumda, inananlar bilirler ki o, Rablerinden bir gerçektir. Küfre sapmışlar ise şöyle derler: "Allah, bunu örnek vermekle ne demek istedi?" Allah onunla birçoğunu saptırır, birçoğunu da onunla doğruya ve güzele kılavuzlar. Allah onunla fasıklardan başkasını saptırmaz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:26 Bakın, Allah, bir sivrisineği (hatta) ondan daha küçük bir şeyi örnek getirmekten kaçınmaz. İmana ermiş olanlara gelince, onun Rablerinden gelen bir hakikat olduğunu bilirler. Hakikati inkara şartlanmış olanlar ise, "Bu örnek ile Allah ne demek istiyor acaba?" derler. Bu yolla Allah, bir çoğunu saptırırken bir çoğunu da doğruya yöneltir, fakat fasıklardan başkasını saptırmaz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:26 Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz.
2:27 الذين ينقضون عهد الله من بعد ميثاقه ويقطعون ما امر الله به ان يوصل ويفسدون فى الارض اولائك هم الخاسرون
2:27 alźyn ynqDwn Ahd allh mn bAd myśaqh wyqTAwn ma amr allh bh an ywSl wyfsdwn fy alarD awlaak hm alKasrwn
Transcription (English)
2:27 Allatheena yanqudoona AAahdaAllahi min baAAdi meethaqihi wayaqtaAAoona maamara Allahu bihi an yoosala wayufsidoona fee al-ardiola-ika humu alkhasiroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:27 Ellezîne yenkudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıh|î|, ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ard|ı| ulâike humul hâsirûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:27 Onlar ki ALLAH ile yaptıkları anlaşmaya bağlılık sözü verdikten sonra onu bozarlar, ALLAH'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar kaybedenlerdir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:27 O fasıklar ki Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın birleştirmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:27 Onlar ki, (fıtratlarına) yerleştikten sonra Allah'a karşı taahhütlerini bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi koparıp ayırır ve yeryüzünü fesada verirler: İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:27 Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır.
2:28 كيف تكفرون بالله وكنتم امواتا فاحياكم ثم يميتكم ثم يحييكم ثم اليه ترجعون
2:28 kyf tkfrwn ballh wkntm amwata faHyakm śm ymytkm śm yHyykm śm alyh trjAwn
Transcription (English)
2:28 Kayfa takfuroona biAllahiwakuntum amwatan faahyakum thumma yumeetukumthumma yuhyeekum thumma ilayhi turjaAAoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:28 Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
İki Ölüm ve İki Hayat
2:28 ALLAH'ı nasıl inkâr edersiniz? Siz ölüler idiniz o sizi diriltti. Sonra sizi öldürür ve tekrar diriltir ve sonunda ona döndürülürsünüz.7
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:28 Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:28 Cansız iken size hayat veren ve sizi ölüme götüren, sonra tekrar hayata kavuşturan ve (sonunda) Kendisine döndürüleceğiniz Allah'ı nasıl inkar edersiniz?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:28 Nasıl oluyor da Allah'ı inkâr ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz.
2:29 هو الذى خلق لكم ما فى الارض جميعا ثم استوىا الى السماء فسوىاهن سبع سماوات وهو بكل شىء عليم
2:29 hw alźy Klq lkm ma fy alarD jmyAa śm astwya aly alsmaa fswyahn sbA smawat whw bkl şya Alym
Transcription (English)
2:29 Huwa allathee khalaqa lakum mafee al-ardi jameeAAan thumma istawa ila alssama-ifasawwahunna sabAAa samawatin wahuwa bikullishay-in AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:29 Huvellezî halaka lekum mâ fîl ardı cemîan summestevâ iles semâi fe sevvâhunne seb’a semâvât(semâvâtin), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:29 Yeryüzünde her şeyi sizin için yaratan O'dur. Nitekim göğe yönelip onu yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi Bilir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:29 O Allah'tır ki, yeryüzündekilerin tümünü sizin için yarattı. Sonra göğe saltanat kurdu da onları yedi gök halinde düzenledi. O Alim'dir, herşeyi çok iyi bilir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:29 Ve dünya üzerinde ne varsa sizin için yaratan, plan ve tasarımını göklere uygulayıp onları yedi gök şeklinde düzenleyen O'dur; ve yalnızca O'dur her şeyin tam bilgisine sahip olan.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:29 Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir.
2:30 واذ قال ربك للملائكة انى جاعل فى الارض خليفة قالوا اتجعل فيها من يفسد فيها ويسفك الدماء ونحن نسبح بحمدك ونقدس لك قال انى اعلم ما لا تعلمون
2:30 waź qal rbk llmlaakẗ any jaAl fy alarD Klyfẗ qalwa atjAl fyha mn yfsd fyha wysfk aldmaa wnHn nsbH bHmdk wnqds lk qal any aAlm ma la tAlmwn
Transcription (English)
2:30 Wa-ith qala rabbuka lilmala-ikatiinnee jaAAilun fee al-ardi khaleefatan qalooatajAAalu feeha man yufsidu feeha wayasfiku alddimaawanahnu nusabbihu bihamdika wanuqaddisu lakaqala innee aAAlamu ma la taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:30 Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ|e|, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek|e|, kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Yaratılış
2:30 Rabbin, meleklere şöyle demişti: "Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim." melekler de: "Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birisini mi yerleştireceksin? Halbuki biz seni överek yüceltiyor ve mutlak otoriteni onaylıyoruz" dediler. "Bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:30 Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuştu: "Orada bozgunculuk yapmakta, kan dökmekte olan birini mi atayacaksın? Oysa ki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:30 İŞTE O Zaman Rabbin meleklere: "Bakın, Ben yeryüzünde ona sahip çıkacak birini yaratacağım!" demişti. Onlar: "Seni övgüyle yüceltip takdis eden bizler dururken, orada bozgunculuğa ve yozlaşmaya yol açacak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. (Allah) "Sizin bilmediğiniz (çok şey var, onları) Ben bilirim!" diye cevapladı.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:30 Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi.
2:31 وعلم ءادم الاسماء كلها ثم عرضهم على الملائكة فقال انبونى باسماء هاؤلاء ان كنتم صادقين
2:31 wAlm aadm alasmaa klha śm ArDhm Aly almlaakẗ fqal anbwny basmaa haalaa an kntm Sadqyn
Transcription (English)
2:31 WaAAallama adama al-asmaakullaha thumma AAaradahum AAala almala-ikatifaqala anbi-oonee bi-asma-i haola-iin kuntum sadiqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:31 Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:31 Adem'e tüm isimleri (nitelemeleri) öğretti, sonra onları meleklere sunup, "Doğru iseniz, şunların isimlerini (özelliklerini, niteliklerini) siz bana bildirin" dedi.8
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:31 Ve Adem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere sunarak şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:31 Ve O, Âdem'e her şeyin ismini öğretti, sonra onları meleklerin önüne koydu ve "Dedikleriniz doğruysa haydi bu (şeylerin) isimlerini Bana söyleyin bakalım!"dedi.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:31 Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin" dedi.
2:32 قالوا سبحانك لا علم لنا الا ما علمتنا انك انت العليم الحكيم
2:32 qalwa sbHank la Alm lna ala ma Almtna ank ant alAlym alHkym
Transcription (English)
2:32 Qaloo subhanaka laAAilma lana illa ma AAallamtanainnaka anta alAAaleemu alhakeemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:32 Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:32 Dediler: "Sen Yücesin, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yok. Sen Bilensin, Bilgesin."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:32 Dediler ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alim'sin, herşeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakim'sin, herşeyin bütün hikmetlerine sahipsin."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:32 Onlar: "Sen kudret ve egemenlikte kusursuz ve eksiksizsin! Senin bize bildirdiğin dışında bir bilgimiz yoktur. Doğrusu yalnız Senin her şeyi bilen, gerçek hikmet Sahibi!" diye cevap verdiler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:32 Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
2:33 قال ياادم انبئهم باسمائهم فلما انباهم باسمائهم قال الم اقل لكم انى اعلم غيب السماوات والارض واعلم ما تبدون وما كنتم تكتمون
2:33 qal yaadm anbahm basmaahm flma anbahm basmaahm qal alm aql lkm any aAlm ğyb alsmawat walarD waAlm ma tbdwn wma kntm tktmwn
Transcription (English)
2:33 Qala ya adamu anbi/humbi-asma-ihim falamma anbaahum bi-asma-ihim qalaalam aqul lakum innee aAAlamu ghayba alssamawatiwaal-ardi waaAAlamu ma tubdoona wamakuntum taktumoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:33 Kâle yâ âdemu enbi’hum bi esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî a’lemu gaybes semâvâti vel ardı ve a’lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:33 Dedi: "Adem! Onların isimlerini şunlara haber ver." İsimlerini onlara haber verince, "Size, yerin ve göklerin sırlarını biliyorum, açıkladığınızı da gizlediğinizi de biliyorum dememiş miydim" dedi.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:33 Allah buyurdu: "Ey Adem, haber ver onlara onların adlarını." Adem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:33 O: "Ey Âdem, bu (şeylerin) isimlerini onlara bildir!" buyurdu. (Âdem) isimleri onlara bildirince (Allah): "Size, 'göklerin ve yerin gizli gerçeğini, açıkladıklarınızın ve gizlediklerinizin tümünü yalnız Ben bilirim' dememiş miydim?" dedi.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:33 (Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim."
2:34 واذ قلنا للملائكة اسجدوا لءادم فسجدوا الا ابليس ابىا واستكبر وكان من الكافرين
2:34 waź qlna llmlaakẗ asjdwa laadm fsjdwa ala ablys abya wastkbr wkan mn alkafryn
Transcription (English)
2:34 Wa-ith qulna lilmala-ikatiosjudoo li-adama fasajadoo illa ibleesa abawaistakbara wakana mina alkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:34 Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs|e|, ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Sapkının İnsanla, İnsanın da sapkınla Sınanması
2:34 Denetçilere, "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler, o ise diretti, büyüklük tasladı ve nankörlük etti.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:34 O vakit biz meleklere, "Adem'e secde edin" demiştik de İblis dışında tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:34 Sonra Meleklere "(Haydi!) Âdem'in önünde yere kapanın" dediğimizde İblis dışında hepsi yere kapandı, o ise reddetti ve (üstelik) küstahça böbürlendi: Böylece hakkı inkar edenlerden oldu.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:34 Ve meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.
2:35 وقلنا ياادم اسكن انت وزوجك الجنة وكلا منها رغدا حيث شئتما ولا تقربا هاذه الشجرة فتكونا من الظالمين
2:35 wqlna yaadm askn ant wzwjk aljnẗ wkla mnha rğda Hyś şatma wla tqrba haźh alşjrẗ ftkwna mn alZalmyn
Transcription (English)
2:35 Waqulna ya adamu oskunanta wazawjuka aljannata wakula minha raghadan haythushi/tuma wala taqraba hathihi alshshajaratafatakoona mina alththalimeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:35 Ve kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete ve kulâ minhâ ragaden haysu şi’tumâ ve lâ takrabâ hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:35 "Adem! Eşinle birlikte bahçede kal. Dilediğiniz yerde ondan bolca yeyin; ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz!" dedik.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:35 Ve Adem'e şöyle buyurmuştuk: "Ey Adem, sen ve eşin cennete yerleşin ve ondan dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:35 Ve (sonra) "Ey Âdem" dedik: "Sen ve eşin bu bahçeye yerleşin ve orada dilediğinizden serbestçe yiyin; ancak bir tek şu ağaca yaklaşmayın ki zalimlerden olmayasınız."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:35 Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
2:36 فازلهما الشيطان عنها فاخرجهما مما كانا فيه وقلنا اهبطوا بعضكم لبعض عدو ولكم فى الارض مستقر ومتاع الىا حين
2:36 fazlhma alşyTan Anha faKrjhma mma kana fyh wqlna ahbTwa bADkm lbAD Adw wlkm fy alarD mstqr wmtaA alya Hyn
Transcription (English)
2:36 Faazallahuma alshshaytanuAAanha faakhrajahuma mimma kanafeehi waqulna ihbitoo baAAdukum libaAAdinAAaduwwun walakum fee al-ardi mustaqarrun wamataAAunila heenin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:36 Fe ezellehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîh|i|, ve kulnâhbitû ba’dukum li ba’din aduvv(aduvvun), ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn(hînin).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:36 Sapkın, onları oradan kaydırıp bulundukları yerden çıkarttı. Nihayet, "Birbirinize düşman olarak aşağı inin. Yeryüzünde belli bir süre kalıp yaşayacaksınız" dedik.9
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:36 Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süreye kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet / bir yararlanma imkanı olacaktır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:36 Ama Şeytan orada ikisini de yoldan çıkardı ve böylece sahip oldukları konumu yitirmelerine sebep oldu. Bu yüzden Biz: "İnin, (bundan böyle) kiminiz kiminize düşman olarak yaşayın ve yeryüzünü bir müddet için mesken edinip orada geçiminizi sağlayın!" dedik.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:36 Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.
2:37 فتلقىا ءادم من ربه كلمات فتاب عليه انه هو التواب الرحيم
2:37 ftlqya aadm mn rbh klmat ftab Alyh anh hw altwab alrHym
Transcription (English)
2:37 Fatalaqqa adamu min rabbihikalimatin fataba AAalayhi innahu huwa alttawwabualrraheemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:37 Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyh|i|, innehu huvet tevvâbur rahîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:37 Adem, Rabbinden kelimeler aldı. Bunun üzerine onun tövbesini kabul etti. O, yönelişlere karşılık verendir, Rahim'dir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:37 Bunun üzerine Adem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, evet O, Tevvab'dır, tövbeleri cömertçe kabul eder; Rahim'dir, rahmetini cömertçe sunar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:37 Derken Âdem Rabbinden (yol gösterici) sözler aldı. Ve (Allah) O'nun tevbesini kabul etti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:37 Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
2:38 قلنا اهبطوا منها جميعا فاما ياتينكم منى هدى فمن تبع هداى فلا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:38 qlna ahbTwa mnha jmyAa fama yatynkm mny hdy fmn tbA hday fla Kwf Alyhm wla hm yHznwn
Transcription (English)
2:38 Qulna ihbitoo minhajameeAAan fa-imma ya/tiyannakum minnee hudan faman tabiAAahudaya fala khawfun AAalayhim wala hum yahzanoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:38 Kulnâhbitû minhâ cemîa|n|, fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:38 "Oradan topluca ininiz" dedik, "Benden size bir yol gösterici geldiği zaman, o yol göstericiye uyanlar için artık bir korku yok ve onlar üzülmeyecekler."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:38 "Hepiniz oradan aşağı inin." dedik. Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa, artık böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:38 Biz, "Hepiniz buradan çıkıp gidin!" dedikse de size yol göstericiliğimiz devam edecektir: ve Benim yol gösterici mesajlarıma uyanlar için artık ne korku vardır, ne de üzüntü;
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:38 Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size benden bir hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."
2:39 والذين كفروا وكذبوا باياتنا اولائك اصحاب النار هم فيها خالدون
2:39 walźyn kfrwa wkźbwa bayatna awlaak aSHab alnar hm fyha Kaldwn
Transcription (English)
2:39 Waallatheena kafaroo wakaththaboobi-ayatina ola-ika as-habualnnari hum feeha khalidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:39 Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâr|ı|, hum fîhâ hâlidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:39 "Ayetlerimizi yalanlayıp inkâr edenler ise ateşe mahkûmdur; orada sürekli kalacaklar."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:39 Nankörlüğe sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar ateşin dostu olacaklardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:39 Hakikati inkara şartlanmış olanlara ve mesajlarımızı yalanlayanlara gelince -işte onlar, içinde yaşayıp kalmak üzere ateşe mahkum olan kimselerdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:39 "İnkâr edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır."
2:40 يابنى اسراءيل اذكروا نعمتى التى انعمت عليكم واوفوا بعهدى اوف بعهدكم واياى فارهبون
2:40 yabny asraayl aźkrwa nAmty alty anAmt Alykm wawfwa bAhdy awf bAhdkm wayay farhbwn
Transcription (English)
2:40 Ya banee isra-eela othkurooniAAmatiya allatee anAAamtu AAalaykum waawfoo biAAahdee oofibiAAahdikum wa-iyyaya fairhabooni
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:40 Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve evfû bi ahdî ûfi bi ahdikum ve iyyâye ferhebûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Bu Kuran'ı Onaylamalısınız
2:40 İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki ben de size verdiğim sözü tutayım; yalnız benden korkun!
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:40 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım. Ve yalnız benden korkun.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:40 EY İSRAİLOĞULLARI! Size bağışladığım o nimetleri hatırlayın ve Bana verdiğiniz sözü tutun (ki) Ben de sözümü tutayım; ve Benden, yalnız Benden sakının!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:40 Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca benden korkun.
2:41 وءامنوا بما انزلت مصدقا لما معكم ولا تكونوا اول كافر به ولا تشتروا باياتى ثمنا قليلا واياى فاتقون
2:41 waamnwa bma anzlt mSdqa lma mAkm wla tkwnwa awl kafr bh wla tştrwa bayaty śmna qlyla wayay fatqwn
Transcription (English)
2:41 Waaminoo bima anzaltu musaddiqanlima maAAakum wala takoonoo awwala kafirinbihi wala tashtaroo bi-ayatee thamananqaleelan wa-iyyaya faittaqooni
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:41 Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bih(bîhî), ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye fettekûni.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:41 Yanınızdakini doğrulayıcı olarak indirdiğimi onaylayın. Ona karşı çıkanların ilki olmayın. Ayetlerimi değeri düşük şeylerle değişmeyin; sadece benden çekinin.10
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:41 Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:41 Bunun için de, size geçmişte bildirilmiş olan haberleri doğrulayıcı nitelikte indirdiğim bu vahye inanın; onun gerçekliğini inkar edenlerin öncüsü olmayın; mesajlarımı küçük bir kazanca değişmeyin; ve Bana, yalnızca Bana karşı sorumluluk bilinci taşıyın!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:41 Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca benden korkun.
2:42 ولا تلبسوا الحق بالباطل وتكتموا الحق وانتم تعلمون
2:42 wla tlbswa alHq balbaTl wtktmwa alHq wantm tAlmwn
Transcription (English)
2:42 Wala talbisoo alhaqqa bialbatiliwataktumoo alhaqqa waantum taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:42 Ve lâ telbisûl hakka bil bâtılı ve tektumûl hakka ve entum ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:42 Bile bile gerçeği yanlış ile karıştırmayın, gerçeği gizlemeyin.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:42 Hakkı batılla / saçmalıkla ve tutarsızlıkla kirletmeyin. Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:42 Hakkı bâtıl ile örtüp bile bile gizlemeyin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:42 Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.
2:43 واقيموا الصلواة وءاتوا الزكواة واركعوا مع الراكعين
2:43 waqymwa alSlwaẗ waatwa alzkwaẗ warkAwa mA alrakAyn
Transcription (English)
2:43 Waaqeemoo alssalata waatooalzzakata wairkaAAoo maAAa alrrakiAAeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:43 Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:43 Namazı gözetin, zekatı verin ve eğilenlerle birlikte eğilin.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:43 Namazı kılın, zekatı verin; rüku edenlerle birlikte rüku edin.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:43 Namazda dikkatli ve devamlı olun, karşılıksız yardımda bulunun ve namazda rükû edenlerle birlikte rükû edin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:43 Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.
2:44 اتامرون الناس بالبر وتنسون انفسكم وانتم تتلون الكتاب افلا تعقلون
2:44 atamrwn alnas balbr wtnswn anfskm wantm ttlwn alktab afla tAqlwn
Transcription (English)
2:44 Ata/muroona alnnasa bialbirriwatansawna anfusakum waantum tatloona alkitaba afalataAAqiloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:44 E te’murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâb|e| e fe lâ ta’kılûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:44 Halkı iyilik yapmaya çağırıp dururken kendinizi unutuyor musunuz? Üstelik Kitabı da okuyorsunuz? Aklınızı kullanmaz mısınız?
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:44 İnsanlara iyiyi ve güzeli emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:44 Siz kendinizi unutarak diğer insanlara erdemli olmayı mı öğütlüyorsunuz -hem de ilahî kelâmı okuyup durduğunuz halde? Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:44 Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?
2:45 واستعينوا بالصبر والصلواة وانها لكبيرة الا على الخاشعين
2:45 wastAynwa balSbr walSlwaẗ wanha lkbyrẗ ala Aly alKaşAyn
Transcription (English)
2:45 WaistaAAeenoo bialssabriwaalssalati wa-innaha lakabeeratunilla AAala alkhashiAAeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:45 Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:45 Güçlüklere karşı direnerek (sabır) ve namazla yardım isteyiniz. Elbette bu, halka ağır gelir; ancak saygılı olanlar hariç.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:45 Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:45 (Ey müminler!) Sabır ve namazla yardım dileyin: Bu, tam bir sığınma duygusu içinde yürekten Allah'a yönelenler dışında herkes için zor bir iştir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:45 Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır.
2:46 الذين يظنون انهم ملاقوا ربهم وانهم اليه راجعون
2:46 alźyn yZnwn anhm mlaqwa rbhm wanhm alyh rajAwn
Transcription (English)
2:46 Allatheena yathunnoonaannahum mulaqoo rabbihim waannahum ilayhi rajiAAoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:46 Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:46 Nitekim onlar, Rab'lerine kavuşacaklarına ve O'na döneceklerine inanırlar.11
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:46 O ürperti duyanlar, Rabbine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:46 Onlar ise (sonunda) Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini kesinlikle bilirler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:46 Onlar, (mü'minler ise), şüphesiz, Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz, O'na döneceklerini bilirler.
2:47 يابنى اسراءيل اذكروا نعمتى التى انعمت عليكم وانى فضلتكم على العالمين
2:47 yabny asraayl aźkrwa nAmty alty anAmt Alykm wany fDltkm Aly alAalmyn
Transcription (English)
2:47 Ya banee isra-eela othkurooniAAmatiya allatee anAAamtu AAalaykum waannee faddaltukumAAala alAAalameena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:47 Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:47 İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi ve sizi tüm halklara üstün tutmamı hatırlayın.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:47 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:47 Ey İsrailoğulları! Size bağışladığım nimetleri ve sizin diğer kavimlere karşı üstün gelmenizi sağladığım günleri hatırlasanıza!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:47 Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
2:48 واتقوا يوما لا تجزى نفس عن نفس شيا ولا يقبل منها شفاعة ولا يؤخذ منها عدل ولا هم ينصرون
2:48 watqwa ywma la tjzy nfs An nfs şya wla yqbl mnha şfaAẗ wla yaKź mnha Adl wla hm ynSrwn
Transcription (English)
2:48 Waittaqoo yawman la tajzeenafsun AAan nafsin shay-an wala yuqbalu minha shafaAAatunwala yu/khathu minha AAadlun wala humyunsaroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:48 Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:48 Öyle bir günden sakının ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, aracılık (şefaat) kabul edilmez, kimseden bir fidye alınmaz ve yardım da edilmez.12
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:48 Ve korkun o günden ki, hiçbir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiçbir benlikten şefaat kabul edilmez, hiçbir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:48 Ve hiçbir insanın ötekine en ufak bir yararının dokunmayacağı, hiç kimseden şefaatin kabul edilmeyeceği, kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin yardım görmeyeceği Gün(ün mutlaka gelip çatacağı) bilinciyle yaşasanıza!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:48 Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
2:49 واذ نجيناكم من ءال فرعون يسومونكم سوء العذاب يذبحون ابناءكم ويستحيون نساءكم وفى ذالكم بلاء من ربكم عظيم
2:49 waź njynakm mn aal frAwn yswmwnkm swa alAźab yźbHwn abnaakm wystHywn nsaakm wfy źalkm blaa mn rbkm AZym
Transcription (English)
2:49 Wa-ith najjaynakum min alifirAAawna yasoomoonakum soo-a alAAathabi yuthabbihoonaabnaakum wayastahyoona nisaakum wafee thalikumbalaon min rabbikum AAatheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:49 Ve iz necceynâkum min âli fir’avne yesûmûnekum sûel azâbi yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîm(azîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:49 İşkencenin en kötüsünü size uygulayan, kadınlarınızı utandırıp oğullarınızı öldüren Firavunun adamlarından sizi kurtarmıştık. Bu ikisi, Rabbinizden büyük bir sınav idi.13
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:49 Sizi Firavun hanedanından kurtardığımızı da hatırlayın. Hani onlar size azabın en çirkini ile kötülük ediyorlardı: Erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlar / kadınlarınızın rahimlerini yoklayıp çocuk alıyorlar / kadınlarınıza utanç duyulacak şeyler yapıyorlardı. İşte bunda sizin için, Rabbinizden gelen büyük bir ıstırap ve imtihan vardı.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:49 Ve (hatırlayın) azapların en korkuncu olarak -ki sizin için Rabbinizden büyük bir imtihandı- oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanının elinden sizi kurtardığımız (günleri).
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:49 Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.
2:50 واذ فرقنا بكم البحر فانجيناكم واغرقنا ءال فرعون وانتم تنظرون
2:50 waź frqna bkm albHr fanjynakm wağrqna aal frAwn wantm tnZrwn
Transcription (English)
2:50 Wa-ith faraqna bikumu albahrafaanjaynakum waaghraqna ala firAAawnawaantum tanthuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:50 Ve iz faraknâ bikumul bahre fe enceynâkum ve agraknâ âle fir’avne ve entum tenzurûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:50 Denizi yararak sizi kurtarmış, Firavunun adamlarını da gözlerinizin önünde boğmuştuk.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:50 Hani önünüzde denizi yarmıştık da sizi kurtarmış, Firavun hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:50 Ve önünüzdeki denizi yararak sizi kurtarıp, Firavun hanedanını gözlerinizin önünde boğduğumuz (günleri).
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:50 Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde- boğduğumuzu hatırlayın.
 

Forumdas

Editor
Katılım
6 Ara 2022
Mesajlar
7,544
Tepkime
15,298
Puanları
113
Konum
adana
Web
forumdas.com.tr
Credits
-11
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
2:51 واذ واعدنا موسىا اربعين ليلة ثم اتخذتم العجل من بعده وانتم ظالمون

2:51 waź waAdna mwsya arbAyn lylẗ śm atKźtm alAjl mn bAdh wantm Zalmwn
Transcription (English)
2:51 Wa-ith waAAadna moosaarbaAAeena laylatan thumma ittakhathtumu alAAijla minbaAAdihi waantum thalimoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:51 Ve iz vâadnâ mûsâ erbaîne leyleten summettehaztumul icle min ba’dihî ve entum zâlimûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:51 Musa'yla kırk gece için sözleşmiştik. Ancak siz onun ardından kendinize zulmederek buzağıya hizmet ettiniz.14
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:51 Ve Musa ile kırk gece için sözleşmiştik de siz bunun ardından buzağıyı tanrı edinmiştiniz. Zulme sapmıştınız siz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:51 Musa'yı (Sina Dağı'nda) kırk gece tuttuğumuz ve O'nun yokluğunda (altın) buzağıya tapmaya başladığınız ve böylece zalimlerden olduğunuz,
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:51 Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Ama sonra siz, onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve (böylece) zalimler olmuştunuz.
2:52 ثم عفونا عنكم من بعد ذالك لعلكم تشكرون
2:52 śm Afwna Ankm mn bAd źalk lAlkm tşkrwn
Transcription (English)
2:52 Thumma AAafawna AAankum min baAAdi thalikalaAAallakum tashkuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:52 Summe afevnâ ankum min ba’di zâlike leallekum teşkurûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:52 Bunlara rağmen, şükredersiniz diye sizi affettik.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:52 Belki şükredersiniz diye bunun ardından da sizi affetmiştik.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:52 Dahası, (bütün) bunlardan sonra, belki şükredenlerden olursunu diye bu günahınızı affettiğimiz (günleri).
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:52 Bundan sonra, (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık.
2:53 واذ ءاتينا موسى الكتاب والفرقان لعلكم تهتدون
2:53 waź aatyna mwsy alktab walfrqan lAlkm thtdwn
Transcription (English)
2:53 Wa-ith atayna moosaalkitaba waalfurqana laAAallakum tahtadoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:53 Ve iz âteynâ mûsâl kitâbe vel furkâne leallekum tehtedûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:53 Yola gelmeniz için de Musa'ya kitabı ve yasayı verdik.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:53 İyiye ve güzele yol bulursunuz ümidiyle Musa'ya Kitap'ı ve furkanı / hakla batılı ayıran mesajı vermiştik.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:53 Ve (hatırlayın), Musa'ya ilahî kelâmı -(böylece) doğruyu yanlıştan ayırt etmek için (kullanacağı) ölçüyü -vermiştik ki doğru yola yönelesiniz;
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:53 Ve hidayete eresiniz diye Musa'ya Kitab'ı ve Furkan'ı verdik.
2:54 واذ قال موسىا لقومه ياقوم انكم ظلمتم انفسكم باتخاذكم العجل فتوبوا الىا بارئكم فاقتلوا انفسكم ذالكم خير لكم عند بارئكم فتاب عليكم انه هو التواب الرحيم
2:54 waź qal mwsya lqwmh yaqwm ankm Zlmtm anfskm batKaźkm alAjl ftwbwa alya barakm faqtlwa anfskm źalkm Kyr lkm And barakm ftab Alykm anh hw altwab alrHym
Transcription (English)
2:54 Wa-ith qala moosaliqawmihi ya qawmi innakum thalamtumanfusakum biittikhathikumu alAAijla fatooboo ilabari-ikum faoqtuloo anfusakum thalikumkhayrun lakum AAinda bari-ikum fataba AAalaykuminnahu huwa alttawwabu alrraheemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:54 Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi innekum zalemtum enfusekum bittihâzikumul icle fe tûbû ilâ bâriikum faktulû enfusekum zâlikum hayrun lekum inde bâriikum fe tâbe aleykum innehu huvet tevvâbur rahîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Egonuzu Öldürün veya Kendinizle Yüzleşin
2:54 Musa, halkına demişti ki: "Ey halkım, sizler buzağıya hizmet etmekle nefsinize (kişilik, öz, ruh) zulmettiniz. Yaratıcınıza tövbe edin ve nefsinizi (egonuzu) öldürün/nefsinizle yüzleşin. Bu, yaratıcınız katında sizin için daha iyidir." O, sizi affeder. Elbette O, tövbeleri kabul edendir, Rahim'dir.15
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:54 Hani Musa toplumuna demişti ki: "Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle öz benliklerinize zulmettiniz. Hadi, yaratıcınıza, Bari'inize tövbe edin; egolarınızı öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin için daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder. Hiç kuşkusuz O, evet O tövbeleri çok kabul edendir, rahmeti sonsuz olandır."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:54 Ve Musa, halkına (dönüp) "Ey halkım!" demişti. "Doğrusu buzağıya taparak kendinize karşı suç işlediniz, o halde tevbe ederek (tekrar) Yaratıcınıza yönelin ve nefsinizi yok edin; bu, sizin için Yaratıcınızın katında en hayırlısı olacaktır." Bunun üzerine O, tevbenizi kabul etmişti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, Rahmet Dağıtan.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:54 Hani Musa, kavmine: "Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca yaratan (gerçek ilah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
2:55 واذ قلتم ياموسىا لن نؤمن لك حتىا نرى الله جهرة فاخذتكم الصاعقة وانتم تنظرون
2:55 waź qltm yamwsya ln namn lk Htya nry allh jhrẗ faKźtkm alSaAqẗ wantm tnZrwn
Transcription (English)
2:55 Wa-ith qultum ya moosalan nu/mina laka hatta nara Allahajahratan faakhathatkumu alssaAAiqatu waantumtanthuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:55 Ve iz kultum yâ mûsâ len nu’mine leke hattâ nerallâhe cehreten fe ehazetkumus sâikatu ve entum tenzurûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Yıldırım Enerjisine Dayanamayanlar Tanrı'yı Görmek İstiyor!
2:55 Bir zamanlar, "Ey Musa, ALLAH'ı fiziksel olarak görmedikçe onaylamayız" demiştiniz. Bakınıp dururken size yıldırım çarpmıştı.16 17
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:55 Siz şunu da söylemiştiniz: "Ey Musa! Biz, Allah'ı apaçık görmedikçe sana asla inanmayacağız." Bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:55 Ve (hatırlayın) (hani), "Ey Musa, doğrusu Allah'ı kendi gözümüzle görmedikçe sana asla inanmayacağız!" dediğinizde, (işte o an) siz daha (ne oluyor diye) çevrenize bakıp dururken ceza yıldırımı sizi yakalamıştı.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:55 Ve demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.
2:56 ثم بعثناكم من بعد موتكم لعلكم تشكرون
2:56 śm bAśnakm mn bAd mwtkm lAlkm tşkrwn
Transcription (English)
2:56 Thumma baAAathnakum min baAAdimawtikum laAAallakum tashkuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:56 Summe beasnâkum min ba’di mevtikum leallekum teşkurûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:56 Sonra, belki şükredersiniz diye ölümünüzün ardından sizi diriltmiştik.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:56 Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki, şükredebilesiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:56 Ama ölü (bir toplum) haline geldikten sonra belki şükredenlerden olursunuz diye sizi tekrar dirilttik.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:56 Sonra şükredesiniz diye, sizi ölümünüzden sonra dirilttik.
2:57 وظللنا عليكم الغمام وانزلنا عليكم المن والسلوىا كلوا من طيبات ما رزقناكم وما ظلمونا ولاكن كانوا انفسهم يظلمون
2:57 wZllna Alykm alğmam wanzlna Alykm almn walslwya klwa mn Tybat ma rzqnakm wma Zlmwna wlakn kanwa anfshm yZlmwn
Transcription (English)
2:57 Wathallalna AAalaykumualghamama waanzalna AAalaykumu almanna waalssalwakuloo min tayyibati ma razaqnakum wamathalamoona walakin kanooanfusahum yathlimoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:57 Ve zallelnâ aleykumul gamâme ve enzelnâ aleykumul menne ves selvâ kulû min tayyibâti mâ razaknâkum ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Ödemekten Kaçınıyorlar
2:57 Sizi bulutlarla gölgelendirmiş ve sizin için menna ve bıldırcın indirmiştik: "Size verdiğimiz iyi rızıklardan yiyin." Fakat onlar bize değil, sadece kendilerine zulmediyorlardı.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:57 Ve bulutu üstünüze gölgelik yaptık ve size kudret helvasıyla bıldırcın indirdik: "Rızık olarak size verdiklerimizin en temizlerinden yiyin." dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar kendi benliklerine zulmetmekteydiler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:57 Ve bulutların sizi gölgeleri ile ferahlatmasını sağladık, ayrıca "Size rızık olarak verdiğimiz güzel şeylerden yararlanın" (diyerek) kudret helvası ve bıldırcın gönderdik. O soydaşlarınız (işledikleri günahlarla) bize hiçbir zarar vermediler, fakat (sadece) kendilerine zulmettiler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:57 Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler.
2:58 واذ قلنا ادخلوا هاذه القرية فكلوا منها حيث شئتم رغدا وادخلوا الباب سجدا وقولوا حطة نغفر لكم خطاياكم وسنزيد المحسنين
2:58 waź qlna adKlwa haźh alqryẗ fklwa mnha Hyś şatm rğda wadKlwa albab sjda wqwlwa HTẗ nğfr lkm KTayakm wsnzyd almHsnyn
Transcription (English)
2:58 Wa-ith qulna odkhuloo hathihialqaryata fakuloo minha haythu shi/tum raghadan waodkhulooalbaba sujjadan waqooloo hittatun naghfirlakum khatayakum wasanazeedu almuhsineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:58 Ve iz kulnâdhulû hâzihil karyete fe kulû minhâ haysu şi’tum ragaden vedhulûl bâbe succeden ve kûlû hıttatun nagfir lekum hatâyâkum ve senezîdul muhsinîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:58 "Bu şehre girin. Orada dilediğiniz yerden bol bol yiyin. Kapıdan alçak gönüllü olarak girin ve dostça konuşun ki hatalarınızı bağışlayalım. Güzel davrananlara daha fazlasını veririz" demiştik.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:58 Şöyle demiştik: "Girin şu kente; orada, dilediğiniz yerde bolbol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve affet bizi' deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da veririz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:58 Ve yine (hatırlayın o günleri), Biz, "Bu beldeye girin ve yiyeceklerinden dilediğiniz kadar bol bol yiyin; fakat kapıdan (tevazu içinde) boyun eğerek girin ve 'Günahlarımızın yükünü üzerimizden kaldır!' deyin ki, günahlarınızı bağışlayayım ve iyilik yapanlara sınırsız mükafat vereyim" demiştik.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:58 Ve hatırlayın, demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; (biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız."
2:59 فبدل الذين ظلموا قولا غير الذى قيل لهم فانزلنا على الذين ظلموا رجزا من السماء بما كانوا يفسقون
2:59 fbdl alźyn Zlmwa qwla ğyr alźy qyl lhm fanzlna Aly alźyn Zlmwa rjza mn alsmaa bma kanwa yfsqwn
Transcription (English)
2:59 Fabaddala allatheena thalamooqawlan ghayra allathee qeela lahum faanzalna AAalaallatheena thalamoo rijzan mina alssama-ibima kanoo yafsuqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:59 Fe beddelellezîne zalemû kavlen gayrellezî kîle lehum fe enzelnâ alellezîne zalemû riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:59 Ancak içinizdeki zalimler, kendilerine verilen kelimeleri başka kelimelerle değiştirdiler. Nitekim, yoldan çıktıkları için zulmedenlerin üzerine gökten bir azap indirdik.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:59 Ne var ki zulme sapanlar, sözü kendilerine söylenmiş olandan başkasıyla değiştirdiler. Bunun üzerine biz, bu zalimler üstüne, ürettikleri kötülüklere karşılık olarak gökten bir pislik indirdik.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:59 Ama o zulmetmeye şartlanmış olanlar kendilerine tevdî edilmiş olan (söz)ü başka bir sözle değiştirdiler: bunun üzerinde Biz de yoldan çıkmalarından ötürü o zalimlerin üzerine gökten bir bela indirdik.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:59 Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azab indirdik.
2:60 واذ استسقىا موسىا لقومه فقلنا اضرب بعصاك الحجر فانفجرت منه اثنتا عشرة عينا قد علم كل اناس مشربهم كلوا واشربوا من رزق الله ولا تعثوا فى الارض مفسدين
2:60 waź astsqya mwsya lqwmh fqlna aDrb bASak alHjr fanfjrt mnh aśnta Aşrẗ Ayna qd Alm kl anas mşrbhm klwa waşrbwa mn rzq allh wla tAśwa fy alarD mfsdyn
Transcription (English)
2:60 Wa-ithi istasqa moosaliqawmihi faqulna idrib biAAasaka alhajarafainfajarat minhu ithnata AAashrata AAaynan qadAAalima kullu onasin mashrabahum kuloo waishraboomin rizqi Allahi wala taAAthaw fee al-ardimufsideena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:60 Ve izisteskâ mûsâ li kavmihî fe kulnâdrib bi asâkel hacer|e| fenfeceret minhusnetâ aşrete aynâ(aynen), kad alime kullu unâsin meşrebehum kulû veşrebû min rızkıllâhi ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:60 Musa, bir zamanlar halkı için su aramıştı. "Değneğinle taşa vur" demiştik. Bunun üzerine taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kabile, içmesi için ayrılan pınarı bilmişti: "ALLAH'ın rızkından yiyin için, yeryüzünde bozgunculuk ve düzenbazlık yapmayın."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:60 Bir zamanlar Musa, toplumu için su istemişti de biz, "değneğinle şu taşa vur" demiştik. Taştan hemen on iki göze fışkırmıştı. Her bölük insan kendilerine özgü su kaynağını bilmişti. "Allah'ın rızkından yiyin, için; yeryüzünde bozgunculuk yaparak şuna buna saldırmayın." demiştik.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:60 Ve yine bir keresinde Musa, kavminin su ihtiyacı için (Bize) yalvarmıştı ve Biz de kendisine: "Asânla kayaya vur" demiştik. Bunun üzerine oradan on iki kaynak (birden) fışkırmıştı ki halkın tümü nereden (hangi kaynaktan) içeceğini bilsin. (Ve Musa demişti): "Allah tarafından verilen rızıktan yiyip için, ama yeryüzünün yozlaşmasına ve çürümesine yol açacak bozgunculuk yapmayın."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:60 (Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan oniki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın.
2:61 واذ قلتم ياموسىا لن نصبر علىا طعام واحد فادع لنا ربك يخرج لنا مما تنبت الارض من بقلها وقثائها وفومها وعدسها وبصلها قال اتستبدلون الذى هو ادنىا بالذى هو خير اهبطوا مصرا فان لكم ما سالتم وضربت عليهم الذلة والمسكنة وباءو بغضب من الله ذالك بانهم كانوا يكفرون بايات الله ويقتلون النبين بغير الحق ذالك بما عصوا وكانوا يعتدون
2:61 waź qltm yamwsya ln nSbr Alya TAam waHd fadA lna rbk yKrj lna mma tnbt alarD mn bqlha wqśaaha wfwmha wAdsha wbSlha qal atstbdlwn alźy hw adnya balźy hw Kyr ahbTwa mSra fan lkm ma saltm wDrbt Alyhm alźlẗ walmsknẗ wbaaw bğDb mn allh źalk banhm kanwa ykfrwn bayat allh wyqtlwn alnbyn bğyr alHq źalk bma ASwa wkanwa yAtdwn
Transcription (English)
2:61 Wa-ith qultum ya moosalan nasbira AAala taAAamin wahidinfaodAAu lana rabbaka yukhrij lana mimmatunbitu al-ardu min baqliha waqiththa-ihawafoomiha waAAadasiha wabasaliha qalaatastabdiloona allathee huwa adna biallatheehuwa khayrun ihbitoo misran fa-inna lakum masaaltum waduribat AAalayhimu alththillatu waalmaskanatuwabaoo bighadabin mina Allahi thalikabi-annahum kanoo yakfuroona bi-ayati Allahiwayaqtuloona alnnabiyyeena bighayri alhaqqi thalikabima AAasaw wakanoo yaAAtadoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:61 Ve iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed’u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayr(hayrun), ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu ve bâu bi gadabin minallâh|i|, zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hak(hakkı), zâlike bi mâ asav ve kânû ya’tedûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:61 Fakat siz, "Musa! Artık tek bir çeşit yiyeceğe dayanamayacağız. Rabbini bizim için çağır da bize fasulye, kabak, sarımsak, mercimek, soğan gibi toprağın bitirdiğinden yetiştirsin" demiştiniz de, "İyi olanı daha düşük olanla mı (özgürlüğü kölelikle mi) değiştirmek istiyorsunuz? İsterseniz Mısır'a geri dönün, orada aradığınızı bulabilirsiniz!" demişti. Böylece alçaklık ve yoksulluğa mahkûm edildiler ve ALLAH'ın gazabına uğradılar. Çünkü onlar ALLAH'ın ayetlerine karşı sürekli nankörce davranıyorlar, peygamberleri haksız yere öldürüyorlardı. Çünkü onlar, karşı gelip taşkınlıkta bulunuyorlardı.18
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:61 Siz şöyle demiştiniz: "Ey Musa, biz bir tek yemeğe asla dayanamayız, bizim için Rabbine dua et de bize yerin bitirdiklerinden, baklasından, acurundan, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin." Musa şöyle demişti: "Siz daha aşağı bir nimete daha üstün bir nimeti mi değişmek istiyorsunuz? İnin bir kasabaya; istediğiniz sizin olacaktır." Ve üzerlerine zillet, eziklik ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'tan bir gazaba çarpıldılar. Bu böyle oldu, çünkü onlar Allah'ın ayetlerini inkar ediyor ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İsyan ettikleri için böyle oldu. Sınır tanımıyor, azgınlık yapıyorlardı.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:61 Ve bir zamanlar yine size: "Ey Musa, doğrusu biz bir çeşit yiyecekle yetinemeyiz, öyleyse Rabbine dua et de bize topraktan yetişen ürünler, sebze, salatalık, sarımsak, mercimek, soğan (gibi ürünler) çıkarsın" demiştiniz. (Musa): "Daha hayırlı (ve onurlu) olan durumu daha aşağılık olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? O halde, utanç içinde Mısır'a dönün; orada istediğiniz şeylere kavuşabilirsiniz!" demişti. Böylece, onlara yoksulluk, düşkünlük damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bütün bunlar, Allah'ın mesajının gerçeğini inkar etmedeki ısrarlı ve haksız şekilde Peygamberleri öldürmeleri yüzündendir: Bütün bunlar, (Allah'a) isyan etmeleri ve hakkın sınırlarını ihlal etmedeki ısrarlarından dolayıdır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:61 Siz (ise şöyle) demiştiniz: «Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.» (O zaman Musa da) «Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.» demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi.
2:62 ان الذين ءامنوا والذين هادوا والنصارىا والصابين من ءامن بالله واليوم الءاخر وعمل صالحا فلهم اجرهم عند ربهم ولا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:62 an alźyn aamnwa walźyn hadwa walnSarya walSabyn mn aamn ballh walywm alaaKr wAml SalHa flhm ajrhm And rbhm wla Kwf Alyhm wla hm yHznwn
Transcription (English)
2:62 Inna allatheena amanoo waallatheenahadoo waalnnasara waalssabi-eenaman amana biAllahi waalyawmi al-akhiriwaAAamila salihan falahum ajruhum AAinda rabbihimwala khawfun AAalayhim wala hum yahzanoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:62 İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Kurtuluşun Garantisi
2:62 Gerçeği onaylayanlar, Yahudiler, Hıristiyanlar ve diğer dinlerden her kim: ALLAH'ı ve ahiret gününü onaylar ve erdemli bir hayat sürdürürse, onların ödülleri Rab'leri katındadır. Onlar için korku ve üzüntü yoktur.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:62 Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabiilerden Allah'a ve ahiret gününe inanıp barışa yönelik iş / hayırlı iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaktır onlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:62 KUŞKUSUZ, (bu ilahî kelâma) iman edenler ile Yahudi inancının takipçilerinden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmış, doğru ve yararlı işler yapmış olanların tümü Rablerinden hak ettikleri mükafatları alacaklardır; ve onlar ne korkacak, ne de üzüleceklerdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:62 Şüphesiz, iman edenler(le) yahudiler, hristiyanlar ve sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
2:63 واذ اخذنا ميثاقكم ورفعنا فوقكم الطور خذوا ما ءاتيناكم بقوة واذكروا ما فيه لعلكم تتقون
2:63 waź aKźna myśaqkm wrfAna fwqkm alTwr Kźwa ma aatynakm bqwẗ waźkrwa ma fyh lAlkm ttqwn
Transcription (English)
2:63 Wa-ith akhathna meethaqakumwarafaAAna fawqakumu alttoora khuthooma ataynakum biquwwatin waothkurooma feehi laAAallakum tattaqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:63 Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa’nâ fevkakumut tûr|a| huzû mâ ateynâkum bi kuvvetin vezkurû mâ fîhi leallekum tettekûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:63 Sina dağını üzerinize kaldırarak bir zamanlar sizden söz almıştık: "Size verdiğimize kuvvetle sarılın, içindekileri hatırlayın ki korunasınız" demiştik.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:63 Hani sizden kesin söz almış, dağı üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp zikredin ki, sakınabilesiniz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:63 İŞTE O ZAMAN, Sina Dağı'nı üzerinize şahit tutarak ciddi ve samimî (görünen) taahhüdünüzü kabul etmiş ve "Size bahşettiğimiz şeye (bütün) gücünüzle sımsıkı sarılın ki Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız!" (demiştik).
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:63 Sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız."
2:64 ثم توليتم من بعد ذالك فلولا فضل الله عليكم ورحمته لكنتم من الخاسرين
2:64 śm twlytm mn bAd źalk flwla fDl allh Alykm wrHmth lkntm mn alKasryn
Transcription (English)
2:64 Thumma tawallaytum min baAAdi thalikafalawla fadlu Allahi AAalaykum warahmatuhulakuntum mina alkhasireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:64 Summe tevelleytum min ba’di zâlik|e|, fe lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu le kuntum minel hâsirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:64 Fakat bundan sonra da yüz çevirdiniz. ALLAH'ın size bol nimeti ve merhameti olmasaydı kaybederdiniz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:64 Bunun ardından da yüz çevirip döndünüz. Eğer Allah'ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olacaktınız.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:64 Ama siz ondan sonra sözünüzden döndünüz! Eğer Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı kendinizi muhakkak ziyana uğrayanlar arasında bulurdunuz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:64 Siz ise, bundan sonra da yüz çevirdiniz. Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı, siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.
2:65 ولقد علمتم الذين اعتدوا منكم فى السبت فقلنا لهم كونوا قردة خاسين
2:65 wlqd Almtm alźyn aAtdwa mnkm fy alsbt fqlna lhm kwnwa qrdẗ Kasyn
Transcription (English)
2:65 Walaqad AAalimtumu allatheenaiAAtadaw minkum fee alssabti faqulna lahum koonooqiradatan khasi-eena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:65 Ve lekad alimtumullezîne’tedev minkum fîs sebti fe kulnâ lehum kûnû kıradeten hâsiîn(hasiîne).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:65 Sizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. Onlara "Aşağılık maymunlar olun" dedik.19
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:65 Yemin olsun, içinizden Cumartesi gününde azgınlık yapanları siz bilirsiniz. Onlara şöyle dedik: "Aşağılık maymunlar oluverin."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:65 Nitekim, içinizde Sebt Günü'nün kutsallığını ihlal edenleri biliyoruz; bu davranışlarınızdan ötürü onlara: "Aşağılık maymunlar gibi olun!" dedik.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:65 Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik.
2:66 فجعلناها نكالا لما بين يديها وما خلفها وموعظة للمتقين
2:66 fjAlnaha nkala lma byn ydyha wma Klfha wmwAZẗ llmtqyn
Transcription (English)
2:66 FajaAAalnaha nakalanlima bayna yadayha wama khalfahawamawAAithatan lilmuttaqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:66 Fe cealnâhâ nekâlen li mâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ ve mev’ızaten lil muttakîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:66 Bu cezayı çağdaşlarına ve sonraki kuşaklara bir ibret ve erdemli insanlar için de bir öğüt yaptık.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:66 Bu durumu, o zamankilere ve onların ardından geleceklere ibret dolu bir ceza, takva sahiplerine de bir öğüt yaptık.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:66 Ve onları hem kendi zamanları, hem de bütün gelecek zamanlar için uyarıcı bir örnek kıldık, Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara da ibret alınacak bir ders.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:66 Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.
2:67 واذ قال موسىا لقومه ان الله يامركم ان تذبحوا بقرة قالوا اتتخذنا هزوا قال اعوذ بالله ان اكون من الجاهلين
2:67 waź qal mwsya lqwmh an allh yamrkm an tźbHwa bqrẗ qalwa attKźna hzwa qal aAwź ballh an akwn mn aljahlyn
Transcription (English)
2:67 Wa-ith qala moosaliqawmihi inna Allaha ya/murukum an tathbahoobaqaratan qaloo atattakhithuna huzuwan qalaaAAoothu biAllahi an akoona mina aljahileena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:67 Ve iz kâle mûsâ li kavmihî innallâhe ye’murukum en tezbehû bakarah(bakaraten), kâlû e tettehızunâ huzuvâ(huzuven), kâle eûzu billâhi en ekûne minel câhilîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Detaylarla Dini Zorlaştırmayın
2:67 Hani, Musa halkına: "ALLAH bir inek boğazlamanızı emrediyor" demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun" deyince de "Cahilce davranmaktan ALLAH'a sığınırım" dedi.20
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:67 Musa, toplumuna dedi ki: "Allah size, bir inek kesmenizi emrediyor." Dediler ki: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Dedi ki: "Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:67 HANİ, O ZAMAN Musa, halkına: "Dinleyin! Allah bir sığır kurban etmenizi emrediyor" demişti. Onlar: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. O: "Bu kadar cahil olmaktan Allah'a sığınırım!" diye cevap verdi.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:67 Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi.
2:68 قالوا ادع لنا ربك يبين لنا ما هى قال انه يقول انها بقرة لا فارض ولا بكر عوان بين ذالك فافعلوا ما تؤمرون
2:68 qalwa adA lna rbk ybyn lna ma hy qal anh yqwl anha bqrẗ la farD wla bkr Awan byn źalk fafAlwa ma tamrwn
Transcription (English)
2:68 Qaloo odAAu lana rabbakayubayyin lana ma hiya qala innahu yaqooluinnaha baqaratun la faridun walabikrun AAawanun bayna thalika faifAAaloo matu/maroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:68 Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiy|e|, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ fâridun ve lâ bikr(bikrun), avânun beyne zâlik(zalike) fef’alû mâ tu’merûn(tu’merune).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:68 "Bizim için Rabbini çağır da onun niteliğini bize açıklasın" dediler. "O diyor ki, o ne kart ne körpe, ikisinin ortasında bir düvedir. Size emredileni yapın" dedi.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:68 Şöyle konuştular: "Çağır Rabbine bizim için, açıklasın bize neymiş o!" Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim ne yaşlıdır ne de körpe. İkisi arası bir inektir." Hadi size emredileni yapın.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:68 Onlar: "(Madem öyle), Rabbine bizim için dua et de bunun nasıl bir kurban olacağını bize açıklasın" dediler. (Musa) "Bakın!" dedi, "O, ne yaşlı ne körpe, ama ikisi arasında orta yaşta bir sığır olmasını istiyor. O halde size verilen emri yerine getirin!"
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:68 "Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın" dediler. (Musa, Rabbine yalvardıktan sonra) "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi.
2:69 قالوا ادع لنا ربك يبين لنا ما لونها قال انه يقول انها بقرة صفراء فاقع لونها تسر الناظرين
2:69 qalwa adA lna rbk ybyn lna ma lwnha qal anh yqwl anha bqrẗ Sfraa faqA lwnha tsr alnaZryn
Transcription (English)
2:69 Qaloo odAAu lana rabbakayubayyin lana ma lawnuha qala innahuyaqoolu innaha baqaratun safrao faqiAAunlawnuha tasurru alnnathireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:69 Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ levnuhâ, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun safrâu, fâkiun levnuhâ tesurrun nâzırîn(nâzirîne).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:69 "Bizim için Rabbini çağır da onun rengini de açıklasın" dediler. "O diyor ki, o rengi parlak sarı bir düvedir, bakanların içini açar" dedi.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:69 Şöyle dediler: "Çağır Rabbine bizim için, neymiş onun rengi açıklasın bize." Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim, sarı, rengi parlak bir inektir; seyredenlere mutluluk verir."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:69 Onlar: "Rabbine bizim için dua et de onun renginin nasıl olacağını bize açıklasın" dediler. (Musa'nın) cevabı şu oldu: "O, kurbanın sarı renkte, parlak tonda, görenlere zevk veren bir sığır olmasını istiyor."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:69 (Bu sefer) dediler ki: "Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi.
2:70 قالوا ادع لنا ربك يبين لنا ما هى ان البقر تشابه علينا وانا ان شاء الله لمهتدون
2:70 qalwa adA lna rbk ybyn lna ma hy an albqr tşabh Alyna wana an şaa allh lmhtdwn
Transcription (English)
2:70 Qaloo odAAu lana rabbakayubayyin lana ma hiya inna albaqara tashabahaAAalayna wa-inna in shaa Allahulamuhtadoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:70 Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleynâ, ve innâ in şâallâhu le muhtedûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:70 "Bizim için Rabbini çağır da, onun niteliğini bize daha da açıklasın. Çünkü düveler bizce birbirine benziyor. ALLAH dilerse yolu buluruz" dediler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:70 Şöyle dediler: "Dua et Rabbine, açıklasın bize neymiş o! Çünkü bu inek, bizim gözümüzde başkalarıyla karıştı. Ve biz, Allah dilerse, doğruya ve güzele elbette kılavuzlanacağız."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:70 Onlar: "Rabbine bizim için dua et de onun nasıl olacağını bize (daha açık) bildirsin, (çünkü) bize göre tüm sığırlar birbirine benzer; ve sonra, Allah arzu ederse biz elbette doğru yola yöneliriz!" dediler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:70 (Onlar yine:) "Rabbine adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaallah (Allah dilerse) biz doğruyu buluruz" dediler.
2:71 قال انه يقول انها بقرة لا ذلول تثير الارض ولا تسقى الحرث مسلمة لا شية فيها قالوا الان جئت بالحق فذبحوها وما كادوا يفعلون
2:71 qal anh yqwl anha bqrẗ la źlwl tśyr alarD wla tsqy alHrś mslmẗ la şyẗ fyha qalwa alan jat balHq fźbHwha wma kadwa yfAlwn
Transcription (English)
2:71 Qala innahu yaqoolu innahabaqaratun la thaloolun tutheeru al-arda walatasqee alhartha musallamatun la shiyata feehaqaloo al-ana ji/ta bialhaqqi fathabahoohawama kadoo yafAAaloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:71 Kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ zelûlun tusîrul arda ve lâ teskıl hars|e|, musellemetun lâ şiyete fîhâ kâlûl’âne ci’te bil hakk|ı|, fe zebehûhâ ve mâ kâdû yef’alûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:71 "O diyor ki, o düve yeri sürüp ekini sulayarak boyunduruk altında ezilmemiş, kusursuz, alacasız bir düvedir" dedi. "İşte şimdi gerçeği getirdin!" diyerek sonunda düveyi boğazladılar; az kalsın bunu yapmayacaklardı.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:71 Cevap verdi Musa: "Allah diyor ki, bahsettiğim, boyunduruk yememiş bir inektir; toprağı sürmez, ekini sulamaz. Salma hayvandır. Alaca yoktur onda." Dediler ki: "İşte şimdi gerçeği getirdin." Ve ardından onu boğazladılar, az kalsın yapmayacaklardı.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:71 (Musa'nın) cevabı şu oldu: "O, kurbanın ekinleri sulamak veya toprağı sürmek için hiç koşulmamış, kusursuz, alacasız bir sığır olmasını istiyor." Onlar: "İşte, sonunda gerçeği bildirdin!" dediler; ve hemen (onu) kurban ettiler, halbuki neredeyse hiçbir şey yapmadan kalacaklardı.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:71 (Bunun üzerine Musa, "Rabbim) diyor ki: O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. (O zaman): "Şimdi gerçeği getirdin" dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı.
2:72 واذ قتلتم نفسا فاداراتم فيها والله مخرج ما كنتم تكتمون
2:72 waź qtltm nfsa fadaratm fyha wallh mKrj ma kntm tktmwn
Transcription (English)
2:72 Wa-ith qataltum nafsan faiddara/tumfeeha waAllahu mukhrijun ma kuntumtaktumoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:72 Ve iz kateltum nefsen feddâre’tum fîhâ vallâhu muhricun mâ kuntum tektumûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:72 Hani bir kişiyi öldürmüş ve suçu birbirinize atmıştınız. Oysa ALLAH gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:72 Siz bir adam öldürmüştünüz de onunla ilgili olarak çekişip duruyordunuz. Oysa ki Allah, sizin sakladıklarınızı ortaya çıkaracaktı.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:72 Çünkü ey İsrailoğulları, siz bir adam öldürmüştünüz ve sonra da bu (suçlunun sorumluluğunu birbirinizin üstüne atmıştınız. Oysa Allah, sizin örtbas ettiğiniz her şeyi açığa çıkarmaya kâdirdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:72 Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı.
2:73 فقلنا اضربوه ببعضها كذالك يحى الله الموتىا ويريكم ءاياته لعلكم تعقلون
2:73 fqlna aDrbwh bbADha kźalk yHy allh almwtya wyrykm aayath lAlkm tAqlwn
Transcription (English)
2:73 Faqulna idriboohu bibaAAdihakathalika yuhyee Allahu almawtawayureekum ayatihi laAAallakum taAAqiloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:73 Fe kulnâdribûhu bi ba’dıhâ kezâlike yuhyîllâhul mevtâ ve yurîkum âyâtihî leallekum ta’kılûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:73 "Bir parçasıyla ona vurun" dedik. İşte, ALLAH ölüleri böyle diriltir ve düşünesiniz diye ayetlerini böyle gösterir.21
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:73 Şöyle dedik: "Kesilen ineğin bir parçasıyla öldürülen adama vurun." İşte böyle diriltir Allah ölüleri. Size ayetlerini gösteriyor ki, aklınızı işletebilesiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:73 Biz dedik ki: "Bu (prensibi) bu gibi (çözümlenmemiş cinayet olaylarının bazılarında da uygulayın: Bu yolla Allah canları ölümden korur ve kendi iradesini size gösterir ki (bunu görüp) muhakemenizi kullan(mayı öğren)ebilirsiniz."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:73 Bunun için de: "Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız.
2:74 ثم قست قلوبكم من بعد ذالك فهى كالحجارة او اشد قسوة وان من الحجارة لما يتفجر منه الانهار وان منها لما يشقق فيخرج منه الماء وان منها لما يهبط من خشية الله وما الله بغافل عما تعملون
2:74 śm qst qlwbkm mn bAd źalk fhy kalHjarẗ aw aşd qswẗ wan mn alHjarẗ lma ytfjr mnh alanhar wan mnha lma yşqq fyKrj mnh almaa wan mnha lma yhbT mn Kşyẗ allh wma allh bğafl Ama tAmlwn
Transcription (English)
2:74 Thumma qasat quloobukum min baAAdi thalikafahiya kaalhijarati aw ashaddu qaswatanwa-inna mina alhijarati lama yatafajjaruminhu al-anharu wa-inna minha lamayashshaqqaqu fayakhruju minhu almao wa-inna minhalama yahbitu min khashyati Allahi wamaAllahu bighafilin AAamma taAAmaloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:74 Summe kaset kulûbukum min ba’di zâlike fe hiye kel hıcâreti ev eşeddu kasveh(kasveten), ve inne minel hıcâreti lemâ yetefecceru minhul enhâr|u|, ve inne minhâ lemâ yeşşakkaku fe yahrucu minhul mâu, ve inne minhâ lemâyehbitu min haşyetillâh|i|, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:74 Tüm bunlara rağmen yine kalpleriniz katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü öyle taşlar var ki kendisinden ırmaklar fışkırır. Bazıları yarılır, bağrından su çıkarır. Bazıları ise ALLAH'a olan saygıdan dolayı siner. ALLAH yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:74 Sonra bunun ardından kalpleriniz yine kaskatı kesildi. Taş gibidir o. Belki daha da katıdır. Taşların bazıları var ki, ondan ırmaklar fışkırır. Bazıları var ki, çatır çatır yarılır da içinden su çıkar. Öylesi var ki, Allah korkusundan aşağılara düşer. Allah, yapıp durduklarınızdan gafil değildir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:74 Ama, bütün bunlardan sonra kalpleriniz katılaştı; kaya gibi hatta daha da set oldu; Çünkü, unutmayın, öyle kayalar var ki içinden ırmaklar fışkırır; ve öylesi de var ki, yarıldığında içinden su çıkar; bazısı da Allah korkusuyla (yerinden kopup) aşağı yuvarlanır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:74 Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.
2:75 افتطمعون ان يؤمنوا لكم وقد كان فريق منهم يسمعون كلام الله ثم يحرفونه من بعد ما عقلوه وهم يعلمون
2:75 aftTmAwn an yamnwa lkm wqd kan fryq mnhm ysmAwn klam allh śm yHrfwnh mn bAd ma Aqlwh whm yAlmwn
Transcription (English)
2:75 AfatatmaAAoona an yu/minoo lakumwaqad kana fareequn minhum yasmaAAoona kalama Allahithumma yuharrifoonahu min baAAdi ma AAaqaloohuwahum yaAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:75 E fe tatmeûne en yu’minû lekum ve kad kâne ferîkun minhum yesmeûne kelâmallâhi summe yuharrifûnehu min ba’di mâ akalûhu ve hum ya’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:75 Onların sizi onaylayacaklarını mı umuyorsunuz? Halbuki onların bir kısmı, ALLAH'ın sözünü işitip kavradıktan sonra, bile bile çarpıtıp tahrif ederlerdi.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:75 Şimdi siz bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Bunların içinden bir grup vardı ki, Allah'ın kelamını dinliyorlar, sonra onu kavramalarının ardından, bilip durdukları halde tahrif ediyorlardı.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:75 ŞİMDİ, onların tebliğ ettiğimiz şeye inanacaklarını bekliyor musunuz? Aksine, bir çoğu Allah'ın kelâmını dinler ama onu anladıktan sonra bile bile çarpıtırlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:75 Siz (müslümanlar,) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah'ın sözünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı.
2:76 واذا لقوا الذين ءامنوا قالوا ءامنا واذا خلا بعضهم الىا بعض قالوا اتحدثونهم بما فتح الله عليكم ليحاجوكم به عند ربكم افلا تعقلون
2:76 waźa lqwa alźyn aamnwa qalwa aamna waźa Kla bADhm alya bAD qalwa atHdśwnhm bma ftH allh Alykm lyHajwkm bh And rbkm afla tAqlwn
Transcription (English)
2:76 Wa-itha laqoo allatheena amanooqaloo amanna wa-itha khalabaAAduhum ila baAAdin qaloo atuhaddithoonahumbima fataha Allahu AAalaykum liyuhajjookumbihi AAinda rabbikum afala taAAqiloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:76 Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halâ ba’duhum ilâ ba’din kâlû e tuhaddisûnehum bi mâ fetehallâhu aleykum li yuhâccûkum bihî inde rabbikum e fe lâ ta’kılûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:76 Gerçeği onaylayanlarla karşılaşınca, "Gerçeği onayladık" derler; baş başa kaldıklarında ise "Rabbiniz katında size karşı delil olarak kullanmaları için, ALLAH'ın size açıkladığını mı onlara anlatıyorsunuz, akletmez misiniz" derler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:76 İnanmış olanlarla karşılaştıklarında, "inandık" derler. Başbaşa kaldıklarında ise şöyle konuşurlar: "Allah'ın size açtığını, Rabbiniz katında sizinle tartışmada kanıt yapsınlar diye onlara söylüyor musunuz? Aklınızı işletmeyecek misiniz?"
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:76 Nitekim, imana ermiş olanlarla buluştuklarında, "(Sizin inandığınız gibi) inanıyoruz!" derler; ama birbirleriyle baş başa kaldıklarında, "Rabbinizin kelâmını size karşı koz olarak kullansınlar diye mi Allah'ın size açıkladığı şeyleri onlara haber veriyorsunuz? Aklınızı başınıza toplamayacak mısınız? derler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:76 İman edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise, derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını, Rabbiniz katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla konuşuyorsunuz? Hâlâ akıllanmayacak mısınız?"
2:77 اولا يعلمون ان الله يعلم ما يسرون وما يعلنون
2:77 awla yAlmwn an allh yAlm ma ysrwn wma yAlnwn
Transcription (English)
2:77 Awa la yaAAlamoona anna AllahayaAAlamu ma yusirroona wama yuAAlinoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:77 E ve lâ ya’lemûne ennallâhe ya’lemu mâ yusirrûne ve mâ yu’linûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:77 Bilmezler mi ki ALLAH gizledikleri ve açıkladıkları her şeyi biliyor?
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:77 Bilmezler mi ki, Allah onların sakladıklarını da açıklarını da çok iyi bilmektedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:77 Bilmezler mi ki Allah, açığa vurdukları şeylerden de gizlediklerinden de haberdardır?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:77 (Peki) Onlar, Allah'ın gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı?
2:78 ومنهم اميون لا يعلمون الكتاب الا امانى وان هم الا يظنون
2:78 wmnhm amywn la yAlmwn alktab ala amany wan hm ala yZnwn
Transcription (English)
2:78 Waminhum ommiyyoona la yaAAlamoonaalkitaba illa amaniyya wa-in hum illayathunnoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:78 Ve minhum ummiyyûne lâ ya’lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:78 Aralarında ümmiler var ki kuruntu ve söylentilerin dışında kitabı bilmezler; bildiklerini zannederler.22
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:78 İçlerinde ümmi olanlar da vardır ki Kitap'ı bilmezler, sadece hayal ve kuruntu bilirler. Onlar yalnız sanıya saplanırlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:78 Onlar arasında ilahî kelâmın gerçek bilgisine sahip olmayan, kitap ile ilgisiz insanlar var; (ki bunlar) sadece bir takım kuruntular(a tâbi olurlar) ve zanna dayanırlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:78 Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler.
2:79 فويل للذين يكتبون الكتاب بايديهم ثم يقولون هاذا من عند الله ليشتروا به ثمنا قليلا فويل لهم مما كتبت ايديهم وويل لهم مما يكسبون
2:79 fwyl llźyn yktbwn alktab baydyhm śm yqwlwn haźa mn And allh lyştrwa bh śmna qlyla fwyl lhm mma ktbt aydyhm wwyl lhm mma yksbwn
Transcription (English)
2:79 Fawaylun lillatheena yaktuboona alkitababi-aydeehim thumma yaqooloona hatha min AAindi Allahiliyashtaroo bihi thamanan qaleelan fawaylun lahum mimmakatabat aydeehim wawaylun lahum mimma yaksiboona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:79 Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Uydurdukları Kuralları ve Şeriatı Halka "Din" Diye Sunanlar
2:79 Kitab'ı elleriyle yazdıktan sonra onu ucuz bir fiyata satmak için onun ALLAH'tan olduğunu söyleyenlerin vay haline. Ellerinin yazdığından dolayı vay haline onların. Kazandıklarından dolayı vay haline onların!
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:79 Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "işte bu, Allah katındandır" derler. Vay haline onların ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların kazanıp durdukları yüzünden!
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:79 O halde, yazıklar olsun onlara ki, kendi elleriyle, ilahî kelâm(dan olduğunu iddia ettikleri hususlar)ı kaydettikten sonra, az bir kazanç elde etmek için, "Bu Allah'tandır!" derler. (Böyle diyerek) kendi elleriyle kaydettiklerinden ötürü yazıklar olsun onlara! Ve yine bütün o kazandıklarından ötürü yazıklar olsun böylelerine!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:79 Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah katındandır" diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına.
2:80 وقالوا لن تمسنا النار الا اياما معدودة قل اتخذتم عند الله عهدا فلن يخلف الله عهده ام تقولون على الله ما لا تعلمون
2:80 wqalwa ln tmsna alnar ala ayama mAdwdẗ ql atKźtm And allh Ahda fln yKlf allh Ahdh am tqwlwn Aly allh ma la tAlmwn
Transcription (English)
2:80 Waqaloo lan tamassana alnnaruilla ayyaman maAAdoodatan qul attakhathtumAAinda Allahi AAahdan falan yukhlifa AllahuAAahdahu am taqooloona AAala Allahi ma lataAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:80 Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:80 "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize değmeyecek" dediler. De ki: "ALLAH'tan böyle bir söz mü aldınız –ki ALLAH verdiği sözden dönmez– yoksa ALLAH adına bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?"
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:80 Dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan bir ahit mi aldınız! Allah, ahdine asla ters düşmez. Yoksa siz Allah'a isnat ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?"
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:80 Ve onlar: "Ateş bize birkaç günden fazla dokunmaz" derler. De ki (onlara): "Allah'tan bir söz mü aldınız -çünkü Allah hiçbir zaman sözünden caymaz- yoksa asla bilemeyeceğiniz bir şeyi mi Allah'a isnat ediyorsunuz?"
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:80 Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?"
2:81 بلىا من كسب سيئة واحاطت به خطيته فاولائك اصحاب النار هم فيها خالدون
2:81 blya mn ksb syaẗ waHaTt bh KTyth fawlaak aSHab alnar hm fyha Kaldwn
Transcription (English)
2:81 Bala man kasaba sayyi-atan waahatatbihi khatee-atuhu faola-ika as-habu alnnarihum feeha khalidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:81 Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr|i|, hum fîhâ hâlidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:81 Evet, günah işleyip suçu kendisini kuşatan kimseler ateş halkıdır; orada sürekli kalırlar.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:81 İş onların sandığı gibi değil. Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin dostudurlar. Sürekli kalacaklardır orada.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:81 Evet! İşte (böylesine) büyük bir kötülük işleyen ve (bunun) günahıyla çepeçevre kuşatılan kimseler var ya, işte böyleleridir içinde kalmak üzere ateşe mahkum olanlar!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:81 Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.
2:82 والذين ءامنوا وعملوا الصالحات اولائك اصحاب الجنة هم فيها خالدون
2:82 walźyn aamnwa wAmlwa alSalHat awlaak aSHab aljnẗ hm fyha Kaldwn
Transcription (English)
2:82 Waallatheena amanoowaAAamiloo alssalihati ola-ika as-habualjannati hum feeha khalidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:82 Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:82 Gerçeği onaylayıp erdemli bir hayat sürenler ise bahçe halkıdır; onlar da orada sürekli kalırlar.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:82 İman edip barışa yönelik işler yapanlar / hayır işleyenler ise cennetin dostudur. Onlar da orada sürekli kalacaklardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:82 İmana ermiş olup doğru ve yararlı işler yapanlara gelince, sürekli içinde kalmak üzere cenneti hak edenler de işte bunlardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:82 İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.
2:83 واذ اخذنا ميثاق بنى اسراءيل لا تعبدون الا الله وبالوالدين احسانا وذى القربىا واليتامىا والمساكين وقولوا للناس حسنا واقيموا الصلواة وءاتوا الزكواة ثم توليتم الا قليلا منكم وانتم معرضون
2:83 waź aKźna myśaq bny asraayl la tAbdwn ala allh wbalwaldyn aHsana wźy alqrbya walytamya walmsakyn wqwlwa llnas Hsna waqymwa alSlwaẗ waatwa alzkwaẗ śm twlytm ala qlyla mnkm wantm mArDwn
Transcription (English)
2:83 Wa-ith akhathna meethaqabanee isra-eela la taAAbudoona illa Allahawabialwalidayni ihsanan watheealqurba waalyatama waalmasakeeniwaqooloo lilnnasi husnan waaqeemoo alssalatawaatoo alzzakata thumma tawallaytum illaqaleelan minkum waantum muAAridoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:83 Ve iz ehaznâ mîsâka benî isrâîle lâ ta’budûne illâllâhe ve bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâvel yetâmâ vel mesâkîni ve kûlû lin nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz zekât|e|, summe tevelleytum illâ kalîlen minkum ve entum mu’ridûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
İsrailoğullarıyla Sözleşme
2:83 İsrailoğullarından şöyle söz almıştık: ALLAH'tan başkasına hizmet etmeyecek, anaya babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlarla dostça konuşacaksınız. Namazı gözetecek, zekatı vereceksiniz. Fakat bundan sonra pek azınız hariç geri döndünüz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:83 İsrailoğullarından şöyle bir söz de almıştık: Allah'tan başkasına ibadet etmeyin, anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve güzellikle davranın. İnsanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. Namazı kılın, zekatı verin. Bütün bunlardan sonra siz, pek azınız müstesna, sırt çevirdiniz. Hala da yüz çevirip duruyorsunuz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:83 VE BİR ZAMAN, (ey) İsrailoğulları, (sizden) şu (konularda) kesin taahhüt almıştık: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz; akraba ve ebeveyninize, yetimlere ve fakirlere iyilik yapacaksınız; bütün insanlarla güzellikle konuşacaksınız; namazlarınızda dikkatli ve devamlı olacaksınız ve karşılıksız yardımda bulunacaksınız." Ama, birkaçınız dışında bu sözünüzden döndünüz: zaten siz, inatçı, isyankar bir topluluksunuz!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:83 Hani İsrailoğullarından, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin" diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hâlâ) yüz çeviriyorsunuz.
2:84 واذ اخذنا ميثاقكم لا تسفكون دماءكم ولا تخرجون انفسكم من دياركم ثم اقررتم وانتم تشهدون
2:84 waź aKźna myśaqkm la tsfkwn dmaakm wla tKrjwn anfskm mn dyarkm śm aqrrtm wantm tşhdwn
Transcription (English)
2:84 Wa-ith akhathna meethaqakumla tasfikoona dimaakum wala tukhrijoonaanfusakum min diyarikum thumma aqrartum waantum tashhadoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:84 Ve iz ehaznâ mîsâkakum lâ tesfikûne dimâekum ve lâ tuhricûne enfusekum min diyârikum summe ekrartum ve entum teşhedûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:84 Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz ve birbirinizi yurtlarından çıkarmayacaksınız diye de sizden söz almıştık. Bunu kabul etmiş ve tanık olmuştunuz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:84 Sizden şu sözü de almıştık: Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz. Birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız. Bunu kabul etmiştiniz. Hala da buna tanıklarsınız.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:84 O zaman, birbirinizin kanını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan sürmeyeceğinize dair kesin söz almıştık sizden, siz de kabul etmiştiniz; ve (şimdi de) buna şahitlik yapıyorsunuz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:84 Hani sizden "Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın" diye misak almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız, hâlâ (buna) şahitlik ediyorsunuz.
2:85 ثم انتم هاؤلاء تقتلون انفسكم وتخرجون فريقا منكم من ديارهم تظاهرون عليهم بالاثم والعدوان وان ياتوكم اسارىا تفادوهم وهو محرم عليكم اخراجهم افتؤمنون ببعض الكتاب وتكفرون ببعض فما جزاء من يفعل ذالك منكم الا خزى فى الحيواة الدنيا ويوم القيامة يردون الىا اشد العذاب وما الله بغافل عما تعملون
2:85 śm antm haalaa tqtlwn anfskm wtKrjwn fryqa mnkm mn dyarhm tZahrwn Alyhm balaśm walAdwan wan yatwkm asarya tfadwhm whw mHrm Alykm aKrajhm aftamnwn bbAD alktab wtkfrwn bbAD fma jzaa mn yfAl źalk mnkm ala Kzy fy alHywaẗ aldnya wywm alqyamẗ yrdwn alya aşd alAźab wma allh bğafl Ama tAmlwn
Transcription (English)
2:85 Thumma antum haola-itaqtuloona anfusakum watukhrijoona fareeqan minkum min diyarihimtathaharoona AAalayhim bial-ithmi waalAAudwaniwa-in ya/tookum osara tufadoohum wahuwa muharramunAAalaykum ikhrajuhum afatu/minoona bibaAAdi alkitabiwatakfuroona bibaAAdin fama jazao manyafAAalu thalika minkum illa khizyun fee alhayatialddunya wayawma alqiyamati yuraddoona ilaashaddi alAAathabi wama Allahu bighafilinAAamma taAAmaloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:85 Summe entum hâulâi taktulûne enfusekum ve tuhricûne ferîkan minkummin diyârihim, tezâharûne aleyhim bil ismi vel udvân|i|, ve in ye’tûkum usârâ tufâdûhum ve huve muharremun aleykum ihrâcuhum e fe tu’minûne bi ba’dil kitâbive tekfurûne bi ba’d(ba’dın), fe mâ cezâu men yef’alu zâlike minkum illâ hızyun fîl hayâtid dunyâ, ve yevmel kıyâmeti yureddûne ilâ eşeddil azâb|i|, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:85 Tüm bunlardan sonra, sizler hâlâ birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir grubu yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmanız zaten size haramken, bu yetmiyormuş gibi size esir düştüklerinde bir de onlardan fidye istiyorsunuz. Yoksa siz kitabın bir kısmını onaylayıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Böyle davrananların cezası dünya hayatında rezil olmak ve Diriliş Gününde de azabın en çetinine uğratılmaktan başka ne olabilir? ALLAH yaptıklarınızdan gafil değil.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:85 Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz. İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka birşey değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:85 Buna rağmen yine sizlersiniz birbirinizi katleden ve -kesinlikle yasaklanmış olduğu halde- kendi halkınızdan bir kısmını yurtlarından süren, onlara karşı günahkarlık ve nefrette yarışıp yardımlaşan ve esir olarak elinize düştüklerinde onları ancak fidye alarak bırakın! Böyle yaparak, ilahî kelâmın bir kısmına inanıyor, diğer kısmını inkar mı ediyorsunuz? Öyleyse bilin ki, içinizden böyle yapanların karşılığı, bütün dünya hayatında zilletten ve Kıyamet Günü en acıklı azaba uğratılmaktan başka bir şey olmayacaktır. Zira Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:85 Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
2:86 اولائك الذين اشتروا الحيواة الدنيا بالءاخرة فلا يخفف عنهم العذاب ولا هم ينصرون
2:86 awlaak alźyn aştrwa alHywaẗ aldnya balaaKrẗ fla yKff Anhm alAźab wla hm ynSrwn
Transcription (English)
2:86 Ola-ika allatheena ishtarawooalhayata alddunya bial-akhiratifala yukhaffafu AAanhumu alAAathabu wala humyunsaroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:86 Ulâikellezîneşteravul hayâted dunyâ bil âhireti, fe lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunsarûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:86 Onlar, ahiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:86 Şu tanıtılanlar, ahiret karşılığında dünyayı satın alan kişilerdir. Azap, hafifletilmeyecektir onlardan. Hiçbir şekilde yardım da edilmeyecektir onlara.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:86 Ahiret hayatı karşılığında bu dünya hayatını satın alanlar var ya, işte böylelerinin azabı hafifletilmeyecek ve onlara yardım edilmeyecektir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:86 İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azabları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.
2:87 ولقد ءاتينا موسى الكتاب وقفينا من بعده بالرسل وءاتينا عيسى ابن مريم البينات وايدناه بروح القدس افكلما جاءكم رسول بما لا تهوىا انفسكم استكبرتم ففريقا كذبتم وفريقا تقتلون
2:87 wlqd aatyna mwsy alktab wqfyna mn bAdh balrsl waatyna Aysy abn mrym albynat waydnah brwH alqds afklma jaakm rswl bma la thwya anfskm astkbrtm ffryqa kźbtm wfryqa tqtlwn
Transcription (English)
2:87 Walaqad atayna moosaalkitaba waqaffayna min baAAdihi bialrrusuliwaatayna AAeesa ibna maryama albayyinatiwaayyadnahu biroohi alqudusi afakullama jaakumrasoolun bima la tahwa anfusukumuistakbartum fafareeqan kaththabtum wafareeqan taqtuloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:87 Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus|i|, e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
İsrailoğullarına Gönderilen Elçiler ve Fanatizm
2:87 Musa'ya kitabı verdik ve ondan sonra ard arda elçiler gönderdik. Meryemoğlu İsa'ya da apaçık deliller verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. Hoşunuza gitmeyen bir şeyle ne zaman size bir elçi geldiyse büyüklük taslamadınız mı? Nitekim, bir kısmınız yalanladınız ve bir kısmınız da öldürüyordunuz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:87 Yemin olsun ki, Musa'ya Kitap'ı verdik. Ve arkasından da resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı birşey getirdiği her seferinde büyüklük taslamadınız mı? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:87 Biz Musa'ya ilahî kelâmı bahşettik ve birbiri ardınca O'nu izleyen elçiler gönderdik: Meryem oğlu İsa'ya da hakikatin tüm kanıtlarını vahy ettik ve O'nu kutsal ilham ile güçlendirdik. (Ama) ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir ley getirdiyse küstahlıkla haddi aşarak bir kısmını öldürdünüz ve diğerlerini yalanladınız, öyle değil mi?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:87 Andolsun, biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peşpeşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?
2:88 وقالوا قلوبنا غلف بل لعنهم الله بكفرهم فقليلا ما يؤمنون
2:88 wqalwa qlwbna ğlf bl lAnhm allh bkfrhm fqlyla ma yamnwn
Transcription (English)
2:88 Waqaloo quloobuna ghulfun ballaAAanahumu Allahu bikufrihim faqaleelan mayu/minoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:88 Ve kâlû kulûbunâ gulf(gulfun), bel leanehumullâhu bi kufrihim fe kalîlen mâ yu’minun(yu’minûne).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:88 Hatta "Sabit fikirliyiz" dediler. Halbuki, inkârlarından dolayı ALLAH onları lanetlemişti! Bu yüzden onların pek azı gerçeği onaylar.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:88 "Kalplerimiz kabuk tutmuştur." dediler. Hayır öyle değil. Küfürleri yüzünden Allah onları lanetlemiştir de çok az bir kısmı iman eder.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:88 Ama onlar: "Kalplerimiz zaten bilgi ile dolu!" derler. Hayır, bilakis Allah, onları hakikati kabullenmeyi reddettikleri için gözden çıkarmıştır. Zira onlar sadece basmakalıp birkaç şeye inanırlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:88 Dediler ki: "Bizim kalplerimiz örtülüdür." Hayır; Allah, inkârlarından dolayı onları lanetlemiştir. Bundan dolayı pek azı iman eder.
2:89 ولما جاءهم كتاب من عند الله مصدق لما معهم وكانوا من قبل يستفتحون على الذين كفروا فلما جاءهم ما عرفوا كفروا به فلعنة الله على الكافرين
2:89 wlma jaahm ktab mn And allh mSdq lma mAhm wkanwa mn qbl ystftHwn Aly alźyn kfrwa flma jaahm ma Arfwa kfrwa bh flAnẗ allh Aly alkafryn
Transcription (English)
2:89 Walamma jaahum kitabunmin AAindi Allahi musaddiqun lima maAAahumwakanoo min qablu yastaftihoona AAala allatheenakafaroo falamma jaahum ma AAarafoo kafaroobihi falaAAnatu Allahi AAala alkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:89 Ve lemmâ câehum kitâbun min indillâhi musaddikun limâ meahum, ve kânû min kablu yesteftihûne alellezîne keferû, fe lemmâ câehum mâ arafû keferû bihî, fe la’netullâhi alel kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Kuran, Önceki Kitapları Onaylayıp Tamamlar
2:89 İnkarcılara karşı yardım beklemelerine rağmen, onlara ALLAH katından yanlarındakini doğrulayıcı bir kitap, bu bekledikleri şey, kendilerine gelince onu inkâr ettiler. ALLAH'ın laneti, inkarcılara olsun!
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:89 Yanlarındakini doğrulamak üzere kendilerine Allah katından bir kitap geldiğinde, daha önce inkar edenlere karşı zafer isteyip durdukları halde, tanıyıp bildikleri kendilerine gelince, onu inkar ettiler. Küfre sapanların üstüne olsun Allah'ın laneti!..
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:89 Ve ne zaman Allah katından onlara, halen sahip oldukları hakikati tasdik eden bir (yeni) vahiy geldiyse, daha önce, hakikati inkara şartlanmış olanlara karşı üstün gelmek için yalvarıp yakardı(klarını çarçabuk unutarak) daha önce tanıdıkları (hakikati) bu defa inkara kalkıştılar. Ve Allah'ın lâneti, hakikati inkar eden herkesin üzerindedir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:89 Allah katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayan bir Kitap geldiği zaman, -ki bundan önce inkâr edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip tanıdıkları gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir.
2:90 بئسما اشتروا به انفسهم ان يكفروا بما انزل الله بغيا ان ينزل الله من فضله علىا من يشاء من عباده فباءو بغضب علىا غضب وللكافرين عذاب مهين
2:90 basma aştrwa bh anfshm an ykfrwa bma anzl allh bğya an ynzl allh mn fDlh Alya mn yşaa mn Abadh fbaaw bğDb Alya ğDb wllkafryn Aźab mhyn
Transcription (English)
2:90 Bi/sama ishtaraw bihi anfusahum anyakfuroo bima anzala Allahu baghyan an yunazzilaAllahu min fadlihi AAala man yashaomin AAibadihi fabaoo bighadabin AAalaghadabin walilkafireena AAathabun muheenun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:90 Bi’semeşterav bihî enfusehum en yekfurû bi mâ enzelallâhu bagyen en yunezzilallâhu min fadlihî alâ men yeşâu min ibâdih|î|, fe bâû bi gadabin alâ gadab(gadabin), ve lil kâfirîne azâbun muhîn(muhînun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:90 ALLAH'ın, lütfunu kullarından dilediğine indirmesini çekemeyerek ALLAH'ın indirdiğini inkâr etmek için kişiliklerini satmaları ne kötü! Böylece gazap üstüne gazaba uğradılar. Kafirlere alçaltıcı bir azap var.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:90 Allah'ın, kullarından dilediğine lütfunun eseri olarak indirdiğini zalimce kıskanarak, Allah'ın vahyettiğini inkar etmeleri uğruna öz benliklerini sattıkları şey ne çirkindir! Bu yüzdendir ki gazap üzerine gazaba çarpıldılar. Gerçeği örtenler için rezil edici bir azap vardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:90 Allah'ın lütfunu dilediği kuluna bahşetmesini kıskanarak Allah'ın indirdiği hakikati inkar etmeleri ve böylece kendilerini kaptırdıkları şu (boş gurur) ne kötü! Onlar böylece Allah'ın gazabını tekrar tekrar hak ettiler. Ve o hakikati inkar edenler için hazırlanmış utanç verici bir azap vardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:90 Allah'ın kullarından, dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azab vardır.
2:91 واذا قيل لهم ءامنوا بما انزل الله قالوا نؤمن بما انزل علينا ويكفرون بما وراءه وهو الحق مصدقا لما معهم قل فلم تقتلون انبياء الله من قبل ان كنتم مؤمنين
2:91 waźa qyl lhm aamnwa bma anzl allh qalwa namn bma anzl Alyna wykfrwn bma wraah whw alHq mSdqa lma mAhm ql flm tqtlwn anbyaa allh mn qbl an kntm mamnyn
Transcription (English)
2:91 Wa-itha qeela lahum aminoo bimaanzala Allahu qaloo nu/minu bima onzilaAAalayna wayakfuroona bima waraahu wahuwa alhaqqumusaddiqan lima maAAahum qul falima taqtuloonaanbiyaa Allahi min qablu in kuntum mu/mineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:91 Ve izâ kîle lehum âminû bi mâ enzelallâhu kâlû nu’minu bi mâ unzile aleynâ ve yekfurûne bi mâ verâehu ve huvel hakku musaddikan limâ meahum kul fe lime taktulûne enbiyâallâhi min kablu in kuntum mu’minîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:91 Kendilerine, "ALLAH'ın indirdiğini onaylayın" denildiğinde, "Bize indirileni onaylarız" diyerek ondan sonrasını inkâr ederler. Oysa bu, yanlarında bulunanı doğrulayan gerçektir. "Gerçeği onayladı iseniz, neden daha önce ALLAH'ın peygamberlerini öldürüyordunuz" de.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:91 Onlara, "Allah'ın indirmiş olduğuna inanın" denildiğinde şöyle konuşurlar: "Biz, bize indirilene inanırız." Ve ondan ötesini inkar ederler. Oysa ki o, kendilerinin yanındakini doğrulayıcı bir gerçektir. Söyle onlara: "Madem iman sahibiydiniz, daha önce Allah'ın peygamberlerini niye öldürüyordunuz?"
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:91 Nitekim onlara: "Allah'ın indirdiğine inanın!" denildiğinde, "Biz (yalnızca) bize indirilene inanırız!" diye cevap verirler; ve zaten bildikleri bir gerçeği tasdik ve teyit eden bir hakikat bile olsa, sonra gelen her haberi inkar ederler. De ki: "Madem (gerçek) müminler idiniz neden Allah'ın önceki peygamberlerini öldürdünüz?"
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:91 Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde: "Biz, bize indirilene iman ederiz" derler ve ondan sonra olan (Kur'an)ı inkâr ederler. Oysa o (Kur'an), yanlarındakini (Kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"
2:92 ولقد جاءكم موسىا بالبينات ثم اتخذتم العجل من بعده وانتم ظالمون
2:92 wlqd jaakm mwsya balbynat śm atKźtm alAjl mn bAdh wantm Zalmwn
Transcription (English)
2:92 Walaqad jaakum moosa bialbayyinatithumma ittakhathtumu alAAijla min baAAdihi waantum thalimoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:92 Ve lekad câekum mûsâ bil beyyinâti summettehaztumul icle min ba’dihî ve entum zâlimûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
İsrailoğullarının Tarihinden Dersler
2:92 Musa, size mucizelerle gelmişti; fakat onun ardından buzağıyı tanrı edinerek zalimlerden oldunuz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:92 Yemin olsun ki, Musa size açık-seçik hak beyanlarla gelmişti de onun arkasından buzağıyı ilah edinmiştiniz. Zalimlersiniz sizler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:92 Gerçekten Musa size hakikatin tüm kanıtları ile gelmişti (ama) O'nun yokluğunda hemen (altın) buzağıya tapmaya başlamış ve böylece haince bir davranış içine girmiştiniz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:92 Andolsun, Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz.
2:93 واذ اخذنا ميثاقكم ورفعنا فوقكم الطور خذوا ما ءاتيناكم بقوة واسمعوا قالوا سمعنا وعصينا واشربوا فى قلوبهم العجل بكفرهم قل بئسما يامركم به ايمانكم ان كنتم مؤمنين
2:93 waź aKźna myśaqkm wrfAna fwqkm alTwr Kźwa ma aatynakm bqwẗ wasmAwa qalwa smAna wASyna waşrbwa fy qlwbhm alAjl bkfrhm ql basma yamrkm bh aymankm an kntm mamnyn
Transcription (English)
2:93 Wa-ith akhathna meethaqakumwarafaAAna fawqakumu alttoora khuthooma ataynakum biquwwatin waismaAAoo qaloosamiAAna waAAasayna waoshriboo feequloobihimu alAAijla bikufrihim qul bi/sama ya/murukumbihi eemanukum in kuntum mu/mineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:93 Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa’nâ fevkakumut tûr|a|, huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû kâlû semi’nâ ve aseynâ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi’se mâ ye’murukum bihî îmânukum in kuntum mu’minîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:93 Hani üzerinize Tur dağını kaldırıp sizden söz almıştık: "Size verdiğim emirlere sıkıca sarılın ve dinleyin." Fakat "Dinledik ve karşı geldik" dediler. İnkarlarından dolayı kalpleri buzağı ile kandı. De ki: "Onaylamışsanız, onayınız size ne de kötü yön veriyor!"
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:93 Hani kesin söz almıştık sizden de Tur'u üzerinize kaldırmıştık. "Size verdiğimizi kuvvetlice tutun ve dinleyin." demiştik. Şöyle demişlerdi: "Dinledik ve isyan ettik." İnkarları yüzünden gönüllerine buzağı içirildi. De ki: "Eğer inanan kişilerseniz, ne kötü şeydir size imanınızın emretmekte olduğu..."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:93 Biz o zaman, Sina Dağı'nı üzerinize şahit tutarak, "Size emanet ettiğimiz şeye (bütün) gücünüzle sarılın ve ona kulak verin!" (diyerek) sizden kesin bir taahhüt almıştık. (Bütün bu hatırlatmalara rağmen) onlar; "Dinledik, ama itaat etmiyoruz!" derler. Zira, hakikati reddetmeleri yüzünden bunların kalplerini (altın) buzağı sevgisi kaplamıştır. De ki: "Ne kötü (şu) inancınızın sizi yönelttiği (şey)! Eğer gerçekten bir şeylere inanıyorsanız."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:93 Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (Kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkârları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?"
2:94 قل ان كانت لكم الدار الءاخرة عند الله خالصة من دون الناس فتمنوا الموت ان كنتم صادقين
2:94 ql an kant lkm aldar alaaKrẗ And allh KalSẗ mn dwn alnas ftmnwa almwt an kntm Sadqyn
Transcription (English)
2:94 Qul in kanat lakumu alddarual-akhiratu AAinda Allahi khalisatanmin dooni alnnasi fatamannawoo almawta in kuntum sadiqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:94 Kul in kânet lekumud dârul âhiretu indallâhi hâlisaten min dûnin nâsi fe temennevûl mevte in kuntum sâdikîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:94 De ki: "İleri sürdüğünüz gibi, ahiret yurdu ALLAH tarafından hiç kimseye değil sadece size ayrılmışsa ve bu savınızda samimi iseniz haydi ölümü isteyin!"
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:94 De ki: "Allah katındaki ahiret yurdu diğer insanların değil de yalnız ve yalnız sizin ise, eğer doğru sözlü iseniz, hadi isteyin ölümü!"
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:94 De ki: "Eğer Allah katındaki ahiret hayatı, başka hiç kimseye değil de yalnız size mahsus ise ve kanaatinizde samimi iseniz o zaman ölümü arzulamanız gerekmez mi?"
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:94 De ki: "Eğer Allah katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin."
2:95 ولن يتمنوه ابدا بما قدمت ايديهم والله عليم بالظالمين
2:95 wln ytmnwh abda bma qdmt aydyhm wallh Alym balZalmyn
Transcription (English)
2:95 Walan yatamannawhu abadan bimaqaddamat aydeehim waAllahu AAaleemun bialththalimeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:95 Ve len yetemennevhu ebeden bimâ kaddemet eydîhim vallâhu alîmun biz zâlimîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:95 Ellerinin işlediklerinden ötürü bunu asla dilemeyeceklerdir. ALLAH zalimleri bilir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:95 Ellerinin önden gönderdiği şeyler yüzünden ölümü hiçbir zaman istemeyeceklerdir. Allah, zalimleri çok iyi bilmektedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:95 Ama kendi elleriyle yapıp-ettikleri ortadayken bunu hiçbir zaman temenni etmeyecekler: Allah zalimleri her halleriyle bilmektedir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:95 Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiç bir zaman kesin olarak dilemiyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir.
2:96 ولتجدنهم احرص الناس علىا حيواة ومن الذين اشركوا يود احدهم لو يعمر الف سنة وما هو بمزحزحه من العذاب ان يعمر والله بصير بما يعملون
2:96 wltjdnhm aHrS alnas Alya Hywaẗ wmn alźyn aşrkwa ywd aHdhm lw yAmr alf snẗ wma hw bmzHzHh mn alAźab an yAmr wallh bSyr bma yAmlwn
Transcription (English)
2:96 Walatajidannahum ahrasa alnnasiAAala hayatin wamina allatheenaashrakoo yawaddu ahaduhum law yuAAammaru alfa sanatin wamahuwa bimuzahzihihi mina alAAathabi anyuAAammara waAllahu baseerun bimayaAAmaloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:96 Ve le tecidennehum ahrasan nâsi alâ hayâtin, ve minellezîne eşrakû yeveddu ehaduhum lev yuammeru elfe seneh(senetin), ve mâ huve bi muzahzihıhî minel azâbi en yuammer|e|, vallâhu basîrun bimâ ya’melûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:96 Onları, yaşamaya en düşkün insanlar olarak bulacaksın; putperestlerden bile fazla… Onlardan her biri bin sene yaşamak ister. Oysa, uzun yaşaması onu azaptan uzaklaştırmaz. ALLAH yaptıklarını görendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:96 Sen onları, insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun. Şirke batanlardan bile... Her biri bin yıl ömür sürsün ister. Oysa ki, uzun yaşaması onu azaptan uzaklaştıracak değildir. Allah, yapmakta olduklarını çok iyi görmektedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:96 Ve sen onları başkalarından daha ihtirasla hayata sarılmış göreceksin, hatta Allah'tan başkasına ilahlık yakıştırmaya şartlanmış olanlardan bil daha çok onların her biri binlerce yıl yaşamak ister; halbuki uzun yaşaması, böyle birini (ahirette) azaptan kurtarmaz; zira Allah onun bütün yapıp-ettiklerini görmektedir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:96 Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azabtan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir.
2:97 قل من كان عدوا لجبريل فانه نزله علىا قلبك باذن الله مصدقا لما بين يديه وهدى وبشرىا للمؤمنين
2:97 ql mn kan Adwa ljbryl fanh nzlh Alya qlbk baźn allh mSdqa lma byn ydyh whdy wbşrya llmamnyn
Transcription (English)
2:97 Qul man kana AAaduwwan lijibreelafa-innahu nazzalahu AAala qalbika bi-ithni Allahimusaddiqan lima bayna yadayhi wahudan wabushralilmu/mineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:97 Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:97 Şunu de: "Cibril'e her kim düşman olursa," ki kendinden öncekileri doğrulayıcı, gerçeği onaylayanlara yol gösterici ve müjde olarak ALLAH'ın izniyle bunu kalbine indirmiştir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:97 De ki: "Kim Cebrail'e -ki o, Allah'ın izniyle Kur'an'ı kendinden öncekini doğrulayıcı, insanlara yol gösterici ve müjde olarak senin kalbine indirmiştir- düşman kesilirse,
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:97 (EY PEYGAMBER, onlara) şunu anlat: Kim ki, Allah'ın izniyle senin kalbine, önceki çağlarda indirdiklerini doğrulayan, inananlara bir muştu ve rehber olan bu (ilahî kelâm)ı indirdiği için Cebrail'e düşmanlık besliyorsa;
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:97 De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur.
2:98 من كان عدوا لله وملائكته ورسله وجبريل وميكىال فان الله عدو للكافرين
2:98 mn kan Adwa llh wmlaakth wrslh wjbryl wmykyal fan allh Adw llkafryn
Transcription (English)
2:98 Man kana AAaduwwan lillahiwamala-ikatihi warusulihi wajibreela wameekalafa-inna Allaha AAaduwwun lilkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:98 Men kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun lil kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:98 "Evet, ALLAH'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e kim düşman olursa bilsin ki ALLAH da kafirlerin düşmanıdır."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:98 Kim Allah'a, O'nun meleklerine, resullerine, Cebrail'e, Mikail'e düşman kesilirse, Allah da bu tür inkarcılara düşman kesilir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:98 Kim ki Allah'a, O'nun meleklerine, Cebrail ve Mikail de dahil O'nun elçilerine düşmanlık besliyorsa, bilsin ki Allah da hakikati inkar eden herkese düşmanlık beslemektedir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:98 Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır."
2:99 ولقد انزلنا اليك ءايات بينات وما يكفر بها الا الفاسقون
2:99 wlqd anzlna alyk aayat bynat wma ykfr bha ala alfasqwn
Transcription (English)
2:99 Walaqad anzalna ilayka ayatinbayyinatin wama yakfuru biha illa alfasiqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:99 Ve lekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinât(beyyinâtin), ve mâ yekfuru bihâ illel fâsikûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:99 Sana apaçık ayetler indirdik. Yoldan çıkmış olanlardan başkası onları inkâr etmez.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:99 Andolsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, pislik ve sapıklığa bulaşmış olanlardan başkası inkar etmez.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:99 Gerçekten Biz sana apaçık mesajlar indirdik ve onların gerçekliğini yoldan çıkmış olanlardan başkası inkar etmez.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:99 Andolsun biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkâr etmez.
2:100 اوكلما عاهدوا عهدا نبذه فريق منهم بل اكثرهم لا يؤمنون
2:100 awklma Aahdwa Ahda nbźh fryq mnhm bl akśrhm la yamnwn
Transcription (English)
2:100 Awa kullama AAahadoo AAahdannabathahu fareequn minhum bal aktharuhum layu/minoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:100 E ve kullemâ âhedû ahden nebezehu ferîkun minhum bel ekseruhum lâ yu’minûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:100 Her ne zaman bir anlaşma yaptılarsa onlardan bir grup onu bozup atmadı mı? Zaten onların çoğu gerçeği onaylamaz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:100 Bir ahitle söz verdikleri her seferinde, içlerinden bir grup ahdi kaldırıp atmadı mı? Doğrusu şu ki, onların çoğu iman etmez.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:100 Ne zaman (Allah'a) söz verdilerse bazıları sözlerini (çiğneyip) bir kenara atmadı mı? Gerçek şu ki, aslında onların çoğu inanmıyor.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:100 Ne zaman bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı? Hayır, onların çoğu iman etmezler.
 

Forumdas

Editor
Katılım
6 Ara 2022
Mesajlar
7,544
Tepkime
15,298
Puanları
113
Konum
adana
Web
forumdas.com.tr
Credits
-11
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
2:100 اوكلما عاهدوا عهدا نبذه فريق منهم بل اكثرهم لا يؤمنون
2:100 awklma Aahdwa Ahda nbźh fryq mnhm bl akśrhm la yamnwn
Transcription (English)
2:100 Awa kullama AAahadoo AAahdannabathahu fareequn minhum bal aktharuhum layu/minoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:100 E ve kullemâ âhedû ahden nebezehu ferîkun minhum bel ekseruhum lâ yu’minûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:100 Her ne zaman bir anlaşma yaptılarsa onlardan bir grup onu bozup atmadı mı? Zaten onların çoğu gerçeği onaylamaz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:100 Bir ahitle söz verdikleri her seferinde, içlerinden bir grup ahdi kaldırıp atmadı mı? Doğrusu şu ki, onların çoğu iman etmez.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:100 Ne zaman (Allah'a) söz verdilerse bazıları sözlerini (çiğneyip) bir kenara atmadı mı? Gerçek şu ki, aslında onların çoğu inanmıyor.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:100 Ne zaman bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı? Hayır, onların çoğu iman etmezler.
2:101 ولما جاءهم رسول من عند الله مصدق لما معهم نبذ فريق من الذين اوتوا الكتاب كتاب الله وراء ظهورهم كانهم لا يعلمون
2:101 wlma jaahm rswl mn And allh mSdq lma mAhm nbź fryq mn alźyn awtwa alktab ktab allh wraa Zhwrhm kanhm la yAlmwn
Transcription (English)
2:101 Walamma jaahum rasoolun minAAindi Allahi musaddiqun lima maAAahum nabathafareequn mina allatheena ootoo alkitaba kitabaAllahi waraa thuhoorihim kaannahum layaAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:101 Ve lemmâ câehum resûlun min indillâhi musaddikun limâ meahum nebeze ferîkun minellezîne ûtûl kitâb|e|, kitâballâhi verâe zuhûrihim ke ennehum lâ ya’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:101 Yanlarındakini doğrulayan bir elçi ALLAH tarafından görevli olarak kendilerine gelince, kitap verilenlerin bazısı, ALLAH'ın kitabını sırtlarının ardına attı. Bilmezlermiş gibi…
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:101 Allah katından kendilerine, ellerinde bulunanı tasdikleyici bir resul geldiğinde, kitap verilenlerden bir grup, Allah'ın Kitabı'nı hiç bilmiyorlarmış gibi kaldırıp arkalarına attılar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:101 Ve(şimdi bile), ne zaman Allah'tan onlara halen sahip oldukları hakikati tasdik eden bir elçi gele, kendilerini önceki çağlarda vahyedilen kelâma bağlı sayanlardan bazısı, (O'nun dediklerinin) farkında değillermiş gibi ilahî kelâma sırtlarını dönerler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:101 Ne zaman onlara Allah katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse, kitap verilenlerden bir takımı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabını arkalarına attılar.
2:102 واتبعوا ما تتلوا الشياطين علىا ملك سليمان وما كفر سليمان ولاكن الشياطين كفروا يعلمون الناس السحر وما انزل على الملكين ببابل هاروت وماروت وما يعلمان من احد حتىا يقولا انما نحن فتنة فلا تكفر فيتعلمون منهما ما يفرقون به بين المرء وزوجه وما هم بضارين به من احد الا باذن الله ويتعلمون ما يضرهم ولا ينفعهم ولقد علموا لمن اشترىاه ما له فى الءاخرة من خلاق ولبئس ما شروا به انفسهم لو كانوا يعلمون
2:102 watbAwa ma ttlwa alşyaTyn Alya mlk slyman wma kfr slyman wlakn alşyaTyn kfrwa yAlmwn alnas alsHr wma anzl Aly almlkyn bbabl harwt wmarwt wma yAlman mn aHd Htya yqwla anma nHn ftnẗ fla tkfr fytAlmwn mnhma ma yfrqwn bh byn almra wzwjh wma hm bDaryn bh mn aHd ala baźn allh wytAlmwn ma yDrhm wla ynfAhm wlqd Almwa lmn aştryah ma lh fy alaaKrẗ mn Klaq wlbas ma şrwa bh anfshm lw kanwa yAlmwn
Transcription (English)
2:102 WaittabaAAoo ma tatloo alshshayateenuAAala mulki sulaymana wama kafara sulaymanuwalakinna alshshayateena kafarooyuAAallimoona alnnasa alssihra wamaonzila AAala almalakayni bibabila harootawamaroota wama yuAAallimani min ahadinhatta yaqoola innama nahnufitnatun fala takfur fayataAAallamoona minhuma mayufarriqoona bihi bayna almar-i wazawjihi wama hum bidarreenabihi min ahadin illa bi-ithni AllahiwayataAAallamoona ma yadurruhum walayanfaAAuhum walaqad AAalimoo lamani ishtarahu malahu fee al-akhirati min khalaqin walabi/sa masharaw bihi anfusahum law kanoo yaAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:102 Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân|e| ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût|e|, ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih|î|, ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh|i|, ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhireti min halâkın, ve le bi’se mâ şerev bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Büyücülük Kınanıyor
2:102 Süleyman'ın otoritesi hakkında sapkınların anlattığına uydular. Oysa Süleyman inkâr etmedi; halka büyücülüğü ve Babil'de Harut ve Marut adlı iki meleğe indirileni öğreten sapkınlar inkâr etmişti. Bu ikisi: "Bu bir sınavdır, nankör olmayın!" demedikçe kimseye onu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden öğrendiklerini, koca ile karısının arasını açmak için kullandılar. Oysa ALLAH'ın izni olmadan onlar hiç kimseye bir zarar veremezdi. Kendilerine yarar vereni değil, zarar vereni öğreniyorlardı. Üstelik, ona müşteri olanların ahirette bir payı olmadığını da iyi biliyorlardı. Karşılığında kişiliklerini sattıkları şey ne kötü. Bir bilselerdi!23
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:102 Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil'de Harut ve Marut adlı iki melek üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysa ki o iki melek, "biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma" demedikçe hiç kimseye birşey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın ahirette hiçbir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi!
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:102 Ve (onun yerine) Süleyman'ın hükümdarlığı sırasında şeytanca niyetler taşıyan kimselerin telkin ede geldiklerine uyarlar. Hakikati inkar eden Süleyman değildi, ama o şeytanca niyetler taşıyan kişiler halka sihir öğreterek hakikati inkar ettiler; -ve onlar, Babil'deki iki melek Hârût ve Mârût vasıtasıyla ihdas edilene (uyarlar)- gerçi bu ikili, öncelikle, "Biz sadece ayartıcılar; sakın (Allah'ın vahyettiği) hakikati inkara yeltenmeyin!" şeklinde uyarıda bulunmadan hiç kimseye onu öğretmediler. Ve onlar, bu ikiliden, karı koca arasında nasıl huzursuzluk çıkarılacağını öğreniyorlardır; ancak Allah'ın izni olmadan onunla hiç kimseye zarar veremedikleri gibi sadece kendilerine zarar veren ve hiç faydası olmayan bir bilgi ediniyorlardı; oysa onlar, bu (bilgiyi) edinenin ahiret hayatının güzelliğinden nasipsiz kalacağını biliyorlardı. Doğrusu, karşılığında ruhlarını sattıkları o (sanat) ne kötüdür, keşke bunu bilselerdi!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:102 Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiç bir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi.
2:103 ولو انهم ءامنوا واتقوا لمثوبة من عند الله خير لو كانوا يعلمون
2:103 wlw anhm aamnwa watqwa lmśwbẗ mn And allh Kyr lw kanwa yAlmwn
Transcription (English)
2:103 Walaw annahum amanoo waittaqawlamathoobatun min AAindi Allahi khayrun law kanooyaAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:103 Ve lev ennehum âmenû vettekav le mesûbetun min indillâhi hayr(hayrun), lev kânû ya’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:103 Onlar gerçeği onaylayıp günahlardan sakınmış olsalardı elbette ALLAH'tan alacakları ödül çok daha hayırlı olurdu. Bir bilselerdi!
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:103 Eğer onlar iman edip sakınsalardı, Allah katından bir sevap elbette daha kıymetli olurdu. Keşke bilebilselerdi!
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:103 Eğer inansalar ve O'na karşı sorumluluklarının bilincinde olsalardı, doğrusu, Allah'ın mükafatı onlara iyilik getirecekti; keşke bunu bilselerdi!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:103 Eğer gerçekten iman edip sakınsalardı, Allah katındaki sevab(ları) gerçekten daha hayırlı olurdu; bir bilselerdi.
2:104 ياايها الذين ءامنوا لا تقولوا راعنا وقولوا انظرنا واسمعوا وللكافرين عذاب اليم
2:104 yaayha alźyn aamnwa la tqwlwa raAna wqwlwa anZrna wasmAwa wllkafryn Aźab alym
Transcription (English)
2:104 Ya ayyuha allatheena amanoola taqooloo raAAina waqooloo onthurnawaismaAAoo walilkafireena AAathabun aleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:104 Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:104 Gerçeği onaylayanlar! "Bize çobanlık et (raina)" demeyin; "Bizi gözetiniz (unzurna)" deyin ve dinleyin. İnkarcılar için acı bir azap var.24
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:104 Ey iman edenler! "Raina" demeyin, "unzuma" deyin / "bizi bekle" diye konuşmayın, "bize bak" diye konuşun ve dinleyin. Kafirler için korkunç bir azap vardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:104 SİZ EY imana ermiş olanlar! (Peygambere) "Bizi dinle" demeyin; onun yerine, "Bize karşı tahammüllü ol!" demeyi tercih edin. Ve (O'na) kulak verin. Çünkü, hakikati inkar edenleri şiddetli azap bekliyor. 85
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:104 Ey iman edenler, "Raina-Bizi güt, bize bak" demeyin. "Unzurna-Bizi gözet" deyin ve dinleyin. Kafirler için acı bir azab vardır.
2:105 ما يود الذين كفروا من اهل الكتاب ولا المشركين ان ينزل عليكم من خير من ربكم والله يختص برحمته من يشاء والله ذو الفضل العظيم
2:105 ma ywd alźyn kfrwa mn ahl alktab wla almşrkyn an ynzl Alykm mn Kyr mn rbkm wallh yKtS brHmth mn yşaa wallh źw alfDl alAZym
Transcription (English)
2:105 Ma yawaddu allatheena kafaroomin ahli alkitabi wala almushrikeena an yunazzalaAAalaykum min khayrin min rabbikum waAllahu yakhtassubirahmatihi man yashao waAllahu thooalfadli alAAatheemi
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:105 Mâ yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne en yunezzele aleykum min hayrin min rabbikum vallâhu yahtassu bi rahmetihî men yeşâu, vallâhu zul fadlil azîm|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:105 Kitaplıların inkârcıları da, putperestler de Rabbinizden size bir iyilik indirilmesini istemez. ALLAH rahmetini dilediğine verir. ALLAH büyük lütuf sahibidir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:105 Ehlikitap'ın küfre sapanlarıyla müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Ama Allah, rahmetini dilediğine özgüler. Allah, büyük lütfun sahibidir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:105 Ne önceki vahyin takipçilerinden hakikati inkara yeltenenler, ne de Allah'tan başka şeylere ilahlık yakıştıranlar, Rabbin tarafından sana indirilen bir hayrı görmekten hoşlanırlar; ancak Allah dilediğini rahmete ulaştırır; zira Allah, sınırsız lütuf Sahibidir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:105 Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir.
2:106 ما ننسخ من ءاية او ننسها نات بخير منها او مثلها الم تعلم ان الله علىا كل شىء قدير
2:106 ma nnsK mn aayẗ aw nnsha nat bKyr mnha aw mślha alm tAlm an allh Alya kl şya qdyr
Transcription (English)
2:106 Ma nansakh min ayatin awnunsiha na/ti bikhayrin minha aw mithlihaalam taAAlam anna Allaha AAala kulli shay-in qadeerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:106 Mâ nensah min âyetin ev nunsihâ ne’ti bi hayrin minhâ ev mislihâ e lem ta’lem ennallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:106 Daha iyisini veya benzerini getirmedikçe bir mucize veya şeriatı yürürlükten kaldırmaz veya unutturmayız. ALLAH'ın her şeye gücü yettiğini bilmez misin?25
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:106 Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:106 Biz yürürlükten kaldırdığımız veya unutturduğumuz her hangi bir mesajı mutlaka daha iyisi veya benzeri ile değiştiririz. Allah'ın her şeye kâdir olduğunu bilmez misin?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:106 Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiç bir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir.
2:107 الم تعلم ان الله له ملك السماوات والارض وما لكم من دون الله من ولى ولا نصير
2:107 alm tAlm an allh lh mlk alsmawat walarD wma lkm mn dwn allh mn wly wla nSyr
Transcription (English)
2:107 Alam taAAlam anna Allaha lahu mulkualssamawati waal-ardi wamalakum min dooni Allahi min waliyyin wala naseerin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:107 E lem ta’lem ennellâhe lehu mulkus semâvâti vel ard|ı|, ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Yerin ve Göklerin Egemenliği
2:107 Yerin, göklerin egemenliğinin ALLAH'a ait olduğunu ve ALLAH'tan başka bir sahip ve yardımcın olmadığını bilmez misin?
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:107 Bilmedin mi ki göklerin de yerin de mülk ve saltanatı yalnız Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir Veli vardır ne de bir Nasır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:107 Bilmez misin ki göklerin ve yerin hükümdarlığı Allah'ındır ve Allah'tan başka sizi koruyacak ve yardım edecek hiç kimse yoktur?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:107 (Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.
2:108 ام تريدون ان تسلوا رسولكم كما سئل موسىا من قبل ومن يتبدل الكفر بالايمان فقد ضل سواء السبيل
2:108 am trydwn an tslwa rswlkm kma sal mwsya mn qbl wmn ytbdl alkfr balayman fqd Dl swaa alsbyl
Transcription (English)
2:108 Am tureedoona an tas-aloo rasoolakum kamasu-ila moosa min qablu waman yatabaddali alkufra bial-eemanifaqad dalla sawaa alssabeeli
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:108 Em turîdûne en tes’elû resûlekum kemâ suile mûsâ min kabl|u|, ve men yetebeddelil kufra bil îmâni fe kad dalle sevâes sebîl|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:108 Daha önce Musa'dan istendiği gibi, siz de elçinizden isteklerde mi bulunmayı arzuluyorsunuz? Kim gerçeği onaylamayı inkâr ile değiştirirse o doğru yolu kaybetmiştir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:108 Yoksa siz de resulünüzden, daha önce Musa'dan istekte bulunulduğu gibi isteklerde bulunmak mı istiyorsunuz?! İmanı küfürle değiştirmeye kalkan, yolun dosdoğrusunu saptırmış olur.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:108 Yoksa, size gönderilmiş olan Elçi'den, daha önce Musa'dan istenenleri mi istiyorsunuz? Ama her kim, hakikate inanmak yerine onu inkar etmeyi tercih ederse doğru yoldan sapmış olur.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:108 Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi, siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkâr ile değişirse, artık o, dümdüz yoldan sapmış olur.
2:109 ود كثير من اهل الكتاب لو يردونكم من بعد ايمانكم كفارا حسدا من عند انفسهم من بعد ما تبين لهم الحق فاعفوا واصفحوا حتىا ياتى الله بامره ان الله علىا كل شىء قدير
2:109 wd kśyr mn ahl alktab lw yrdwnkm mn bAd aymankm kfara Hsda mn And anfshm mn bAd ma tbyn lhm alHq faAfwa waSfHwa Htya yaty allh bamrh an allh Alya kl şya qdyr
Transcription (English)
2:109 Wadda katheerun min ahli alkitabilaw yaruddoonakum min baAAdi eemanikum kuffaran hasadanmin AAindi anfusihim min baAAdi ma tabayyana lahumu alhaqqufaoAAfoo waisfahoo hattaya/tiya Allahu bi-amrihi inna Allaha AAalakulli shay-in qadeerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:109 Vedde kesîrun min ehlil kitâbi lev yeruddûnekum min ba’di îmânikum kuffârâ(kuffâran), haseden min indi enfusihim min ba’di mâ tebeyyene lehumul hakk|u|, fa’fû vasfehû hattâ ye’tiyallâhu bi emrih|î|, innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:109 Kitap ehlinin birçoğu, gerçek kendilerine belli olduğu halde, özlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi onayınızdan sonra inkâra döndürmeyi arzular. ALLAH emrini getirinceye kadar onları affediniz, tolerans gösteriniz. ALLAH her şeye gücü yetendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:109 Ehlikitap'tan birçoğu, benliklerindeki kıskançlık yüzünden sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek ister. Hem de gerçek kendilerine ayan-beyan olduktan sonra... Allah, buyruğunu getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Allah, her şeye gücü yetendir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:109 Kendilerini önceki vahye bağlı sayanların çoğu, kıskançlıklarından dolayı, sizi iman ettikten sonra yeniden hakikati inkara döndürmek isterler; (hatta) hakikat kendileri için apaçık ortaya çıktıktan sonra bile. Buna karşılık, siz (ey imana erişenler) Allah'ın iradesini ortaya koyacağı vakte kadar onları hoşgörün ve dayanın: Unutmayın, Allah her şeye kâdirdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:109 Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
2:110 واقيموا الصلواة وءاتوا الزكواة وما تقدموا لانفسكم من خير تجدوه عند الله ان الله بما تعملون بصير
2:110 waqymwa alSlwaẗ waatwa alzkwaẗ wma tqdmwa lanfskm mn Kyr tjdwh And allh an allh bma tAmlwn bSyr
Transcription (English)
2:110 Waaqeemoo alssalata waatooalzzakata wama tuqaddimoo li-anfusikum minkhayrin tajidoohu AAinda Allahi inna Allaha bimataAAmaloona baseerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:110 Ve ekîmus salâte ve âtûz zekât|e|, ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâh|i| innallâhe bi mâ ta’melûne basîr(basîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:110 Namazı gözetin, zekatı verin. Kendiniz için yapıp gönderdiğiniz her iyiliği elbette ALLAH katında bulacaksınız. ALLAH yaptığınız her şeyi görür.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:110 Namazı kılın, zekatı verin. Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz her hayrı, Allah katında bulacaksınız. Hiç kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:110 Namazınızda dikkatli ve devamlı olun, arındırıcı (malî) yükümlülüğünüzü yerine getirin, çünkü kendiniz için önceden yaptığınız her iyiliği Allah katında mutlaka bulacaksınız: Unutmayın, Allah bütün yaptıklarınızı görür.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:110 Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir.
2:111 وقالوا لن يدخل الجنة الا من كان هودا او نصارىا تلك امانيهم قل هاتوا برهانكم ان كنتم صادقين
2:111 wqalwa ln ydKl aljnẗ ala mn kan hwda aw nSarya tlk amanyhm ql hatwa brhankm an kntm Sadqyn
Transcription (English)
2:111 Waqaloo lan yadkhula aljannata illaman kana hoodan aw nasara tilka amaniyyuhumqul hatoo burhanakum in kuntum sadiqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:111 Ve kâlû len yedhulel cennete illâ men kâne hûden ev nasâr|â|, tilke emâniyyuhum kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Erdemli Bir Hayat Süren Herkes Kurtulur
2:111 "Yahudi veya Hıristiyanlardan başkası bahçeye giremez" dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: "Doğru sözlüler iseniz delilinizi getirin."26
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:111 "Yahudi yahut Hıristiyan olandan başkası cennete asla giremeyecek." dediler. Bu, onların hayalleri, kuruntularıdır. De ki onlara: "Eğer doğru sözlü iseniz hadi getirin kanıtınızı."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:111 ONLAR: "Yahudi ve Hıristiyan olmadıkça hiç kimse cennete giremez!" diye iddia ederler. Bu onların kuruntusudur! De ki: "Eğer söylediklerinizde samimi iseniz, iddianızı kanıtlayın!"
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:111 Dediler ki: "Yahudi veya hristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez." Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz, kesin kanıtınızı (burhan) getirin."
2:112 بلىا من اسلم وجهه لله وهو محسن فله اجره عند ربه ولا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:112 blya mn aslm wjhh llh whw mHsn flh ajrh And rbh wla Kwf Alyhm wla hm yHznwn
Transcription (English)
2:112 Bala man aslama wajhahu lillahiwahuwa muhsinun falahu ajruhu AAinda rabbihi walakhawfun AAalayhim wala hum yahzanoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:112 Belâ men esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:112 Doğrusu, kim iyilik yaparak kendini ALLAH'a teslim ederse, onun ödülü Rabbinin yanındadır; onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:112 İş onların sandığı gibi değil! Kim güzel davranışlar sergileyerek yüzünü Allah'a teslim ederse, Rabbi katında ödülü vardır onun. Korku yoktur böyleleri için; tasalanmayacaklardır onlar...
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:112 Evet, gerçekten her kim tüm benliğini Allah'a teslim eder ve iyilik yapanlardan olursa, Rabbi katında mükafatını görecektir, ve böyleleri ne korkacak, ne de üzülecekler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:112 Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
2:113 وقالت اليهود ليست النصارىا علىا شىء وقالت النصارىا ليست اليهود علىا شىء وهم يتلون الكتاب كذالك قال الذين لا يعلمون مثل قولهم فالله يحكم بينهم يوم القيامة فيما كانوا فيه يختلفون
2:113 wqalt alyhwd lyst alnSarya Alya şya wqalt alnSarya lyst alyhwd Alya şya whm ytlwn alktab kźalk qal alźyn la yAlmwn mśl qwlhm fallh yHkm bynhm ywm alqyamẗ fyma kanwa fyh yKtlfwn
Transcription (English)
2:113 Waqalati alyahoodu laysati alnnasaraAAala shay-in waqalati alnnasaralaysati alyahoodu AAala shay-in wahum yatloona alkitabakathalika qala allatheena layaAAlamoona mithla qawlihim faAllahu yahkumubaynahum yawma alqiyamati feema kanoo feehiyakhtalifoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:113 Ve kâletil yahûdu leysetin nasârâ alâ şey’(şey’in) ve kâletin nasârâ leysetil yahûdu alâ şey’in ve hum yetlûnel kitâb|e|, kezâlike kâlellezine lâ ya’lemûne misle kavlihim, fallâhu yahkumu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:113 Yahudiler: "Hıristiyanların bir temeli yok" derken, Hıristiyanlar da: "Yahudilerin bir temeli yok" dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Cahiller de tıpkı onlar gibi konuşur. Diriliş günü ALLAH ayrılığa düştükleri konularda aralarında hüküm verecektir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:113 Yahudiler: "Hıristiyanlar hiçbir şey üzerinde değil." dediler. Hıristiyanlar da: "Yahudiler hiçbir şey üzerinde değil." dediler. Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar. Birşey bilmeyenler de aynen onların söyledikleri gibi söylediler. Tartışmaya girdikleri şey hakkında, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:113 Ayrıca Yahudiler, "Hıristiyanlar geçerli, tutarlı bir inanç temelinden yoksunlar" iddiasında bulunurken Hıristiyanlar da (aynı şekilde); "Yahudiler, geçerli, tutarlı bir inanç temelinden yoksunlar" diye iddia ederler; ve her iki taraf da (bu iddialarında) ilahî kelâma atıfta bulunurlar! Hatta bilgiden yoksun bulunanlar, onların söylediklerini aynen tekrarlayıp dururlar; ama anlaşamadıkları şeyler konusunda Kıyamet Günü aralarında hüküm verecek olan Allah'tır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:113 Yahudiler dediler ki: "Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; hristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (bilgisizler) de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir.
2:114 ومن اظلم ممن منع مساجد الله ان يذكر فيها اسمه وسعىا فى خرابها اولائك ما كان لهم ان يدخلوها الا خائفين لهم فى الدنيا خزى ولهم فى الءاخرة عذاب عظيم
2:114 wmn aZlm mmn mnA msajd allh an yźkr fyha asmh wsAya fy Krabha awlaak ma kan lhm an ydKlwha ala Kaafyn lhm fy aldnya Kzy wlhm fy alaaKrẗ Aźab AZym
Transcription (English)
2:114 Waman athlamu mimman manaAAamasajida Allahi an yuthkara feehaismuhu wasaAAa fee kharabiha ola-ikama kana lahum an yadkhulooha illa kha-ifeenalahum fee alddunya khizyun walahum fee al-akhiratiAAathabun AAatheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:114 Ve men azlemu mimmen menea mesâcidallâhi en yuzkere fîhesmuhu ve seâ fî harâbihâ ulâike mâ kâne lehum en yedhulûhâ illâ hâifîn|e| lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhireti azâbun azîm(azîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:114 ALLAH'ın mescitlerinde, O'nun isminin anılmasına engel olan ve oraların yıkılması için çalışan kimseden daha kötü kim olabilir? Halbuki onların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Onlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap var.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:114 Allah'ın mescitlerini, içlerinde Allah'ın adı anılmasın diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir!.. Böylelerinin, o mescitlere girmeleri ancak korka korka olacaktır. Böyleleri için dünyada bir rezillik vardır. Ahirette ise bunlara çok büyük bir azap öngörülmüştür.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:114 Allah'ın adının O'nun meclislerinde anılmasına mani olan ve onları tahrip etmek için çalışan kimselerden daha zalim kim olabilir? İşte böylelerinin bu yerlere (Allah) korkusu dışında bir sâikle girmeye hakları yoktur! Onlar için bu dünyada zillet, ahirette ise korkunç bir azap vardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:114 Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azab vardır.
2:115 ولله المشرق والمغرب فاينما تولوا فثم وجه الله ان الله واسع عليم
2:115 wllh almşrq walmğrb faynma twlwa fśm wjh allh an allh wasA Alym
Transcription (English)
2:115 Walillahi almashriqu waalmaghribufaaynama tuwalloo fathamma wajhu Allahi inna AllahawasiAAun AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:115 Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh|i| innallâhe vâsiun alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:115 Doğu da batı da ALLAH'ındır. Nereye yönelirseniz ALLAH'ın yüzü oradadır. ALLAH her şeyi kuşatan ve her şeyi bilendir.*
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:115 Doğu da batı da yalnız Allah'ındır. O halde nereye dönerseniz orada Allah'ın yüzü vardır. Allah Vasi'dir, varlığı sürekli genişlrtip büyütür; Alim'dir; her şeyi en iyi biçimde bilir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:115 Doğu da Batı da Allah'ındır: Nereye dönerseniz dönün Allah'ın yönü orasıdır. Unutmayın ki, Allah rahmet ve kudretinde sınırsızdır, her şeyi bilendir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:115 Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir.
2:116 وقالوا اتخذ الله ولدا سبحانه بل له ما فى السماوات والارض كل له قانتون
2:116 wqalwa atKź allh wlda sbHanh bl lh ma fy alsmawat walarD kl lh qantwn
Transcription (English)
2:116 Waqaloo itakhatha Allahuwaladan subhanahu bal lahu ma fee alssamawatiwaal-ardi kullun lahu qanitoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:116 Ve kâlûttehazellâhu veleden, subhâneh|u|, bel lehu mâ fîs semâvâti vel ard|ı|, kullun lehu kânitûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Büyük Cehalet
2:116 "ALLAH çocuk edindi" dediler. Haşa, O yücedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:116 "Allah çocuk edindi." dediler. Haşa! Böyle bir şeyden arınmıştır O! Tam aksine, göklerdekiler de yerdekiler de O'na aittir. Bunların tümü O'nun önünde boyun bükmektedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:116 Bir kısım insanlar da, "Allah kendilerine bir oğul edindi!" iddiasında bulunurlar. (Asla!) O, yaratılmışlara özgü böyle vasıflardan kesinlikle uzaktır. Göklerde ve yerde ne varsa yalnız O'nundur. Her şey bütün varlığıyla O'nun iradesine tâbidir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:116 Dediler ki: "Allah oğul edindi." O, (bu yakıştırmadan) yücedir. Hayır, göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir.
2:117 بديع السماوات والارض واذا قضىا امرا فانما يقول له كن فيكون
2:117 bdyA alsmawat walarD waźa qDya amra fanma yqwl lh kn fykwn
Transcription (English)
2:117 BadeeAAu alssamawatiwaal-ardi wa-itha qada amran fa-innamayaqoolu lahu kun fayakoonu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:117 Bedîus semâvâti vel ard|ı|, ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:117 Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir işin olmasını dilerse, ona sadece "Ol" der ve olur.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:117 Gökleri ve yeri, güzelliklerle donatarak yaratan Bedi' O'dur. Bir şeyin olmasına karar verdi mi ona sadece "ol" der. Artık o, oluverir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:117 Göklerin ve yerin yaratıcısı O'dur; bir şeyin olmasını istediğinde ona sadece "Ol" der -ve o (şey hemen) oluverir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:117 Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir.
2:118 وقال الذين لا يعلمون لولا يكلمنا الله او تاتينا ءاية كذالك قال الذين من قبلهم مثل قولهم تشابهت قلوبهم قد بينا الءايات لقوم يوقنون
2:118 wqal alźyn la yAlmwn lwla yklmna allh aw tatyna aayẗ kźalk qal alźyn mn qblhm mśl qwlhm tşabht qlwbhm qd byna alaayat lqwm ywqnwn
Transcription (English)
2:118 Waqala allatheena layaAAlamoona lawla yukallimuna Allahu awta/teena ayatun kathalika qala allatheenamin qablihim mithla qawlihim tashabahat quloobuhum qadbayyanna al-ayati liqawmin yooqinoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:118 Ve kâlellezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:118 Cahiller, "ALLAH bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi" dediler. Daha öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Kafaları birbirine benziyor. Biz ayetleri, onaylayacak olanlara sergileriz.27
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:118 Bilgiden yoksun olanlar dediler ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya!.." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişlerdi. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:118 (YALNIZ) bilgiden yoksun olanlar: "Allah neden bizimle konuşmaz ve neden bize (mucizevî) bir işaret göstermez?" derler. Onlardan önce yaşamış olanlar da tıpkı onların dedikleri gibi demişlerdi: Kalpleri hep birbirine benziyor. Gerçekte Biz, bütün işaretleri, yürekten inanıp tasdik etmeye niyetli olanlar için açık ve anlaşılır kıldık.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:118 Bilgisizler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik.
2:119 انا ارسلناك بالحق بشيرا ونذيرا ولا تسل عن اصحاب الجحيم
2:119 ana arslnak balHq bşyra wnźyra wla tsl An aSHab aljHym
Transcription (English)
2:119 Inna arsalnaka bialhaqqibasheeran wanatheeran wala tus-alu Aaan as-habialjaheemi
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:119 İnnâ erselnâke bil hakkı beşîren ve nezîren, ve lâ tus’elu an ashâbil cahîm|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:119 Biz seni, gerçekle, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem halkından sen sorumlu değilsin.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:119 İnan olsun ki, biz seni hak üzere bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen, cehennem ehlinden sorgu-suale çekilmeyeceksin / cehennem yaranından sen sorumlu değilsin.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:119 Doğrusu Biz seni (ey Peygamber) hakikat ile gönderdik: Bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak; yakıcı ateşe mahkum olanlardan sen sorumlu değilsin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:119 Şüphesiz biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kur'an) ile gönderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın.
2:120 ولن ترضىا عنك اليهود ولا النصارىا حتىا تتبع ملتهم قل ان هدى الله هو الهدىا ولئن اتبعت اهواءهم بعد الذى جاءك من العلم ما لك من الله من ولى ولا نصير
2:120 wln trDya Ank alyhwd wla alnSarya Htya ttbA mlthm ql an hdy allh hw alhdya wlan atbAt ahwaahm bAd alźy jaak mn alAlm ma lk mn allh mn wly wla nSyr
Transcription (English)
2:120 Walan tarda AAanka alyahoodu walaalnnasara hatta tattabiAAamillatahum qul inna huda Allahi huwa alhudawala-ini ittabaAAta ahwaahum baAAda allathee jaakamina alAAilmi ma laka mina Allahi min waliyyin walanaseerin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:120 Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Fanatikler
2:120 Dinlerine girmedikçe ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar, senden hoşnut olmazlar. De ki: "Doğru yol ALLAH'ın yoludur." Sana gelen bilgiden sonra onların fantezilerine uyarsan ALLAH'a karşı seni savunacak ne bir dost ne de bir destekleyici bulamazsın.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:120 Sen onların öz milletlerine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar. De ki: "Allah'ın kılavuzluğu erdirici kılavuzluğun ta kendisidir." İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir dostun olur ne de bir yardımcın.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:120 Sen onların inanç sistemine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden memnun olmayacaklardır. De ki: "Dinletin! Allah'ın rehberliği tek doğru rehberliktir." Ve doğrusu, sana ilim geldikten sonra onların sapık görüşlerini takip etmeye devam edersen ne seni Allah'ın elinden alacak bir kimse bulursun, ne de yardımcı.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:120 Sen onların dinlerine uymadıkça, yahudi ve hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir. De ki: "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur." Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
2:121 الذين ءاتيناهم الكتاب يتلونه حق تلاوته اولائك يؤمنون به ومن يكفر به فاولائك هم الخاسرون
2:121 alźyn aatynahm alktab ytlwnh Hq tlawth awlaak yamnwn bh wmn ykfr bh fawlaak hm alKasrwn
Transcription (English)
2:121 Allatheena ataynahumualkitaba yatloonahu haqqa tilawatihi ola-ikayu/minoona bihi waman yakfur bihi faola-ika humu alkhasiroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:121 Ellezîne âteynâhumul kitâbe yetlûnehu hakka tilâvetih|î| ulâike yu’minûne bih|î|, ve men yekfur bihî fe ulâike humul hâsirûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:121 Kendilerine verdiğimiz kitabı gereği gibi izleyenler bu gerçeği onaylar; inkâr edenlerse kaybeder.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:121 Kendilerine Kitap'ı verdiklerimiz onu, okunuşunun hakkını vererek okurlar. İşte onlar ona inanırlar. Onu inkar edenlere gelince, onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:121 Kendilerine ilahî kelâmı emanet ettiklerimiz (ve) ona gereği gibi uyanlar -işte onlardır (gerçekten) iman edenler; hakikati inkara kalkışanlara gelince- işte onlardır asıl kaybedenler!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:121 Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır. Kim de onu inkâr ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
2:122 يابنى اسراءيل اذكروا نعمتى التى انعمت عليكم وانى فضلتكم على العالمين
2:122 yabny asraayl aźkrwa nAmty alty anAmt Alykm wany fDltkm Aly alAalmyn
Transcription (English)
2:122 Ya banee isra-eela othkurooniAAmatiya allatee anAAamtu AAalaykum waannee faddaltukumAAala alAAalameena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:122 Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:122 İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi ve diğer halklardan daha çok size bağışta bulunduğumu hatırlayın.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:122 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın. Ben sizi alemlerden daha üstün kılmıştım.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:122 EY İSRAİLOĞULLARI! Size lütfettiğim o nimetleri ve sizin diğer kavimlere üstün gelmenizi sağladığım günleri hatırlayın;
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:122 Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere muhakkak üstün kıldığımı hatırlayın.
2:123 واتقوا يوما لا تجزى نفس عن نفس شيا ولا يقبل منها عدل ولا تنفعها شفاعة ولا هم ينصرون
2:123 watqwa ywma la tjzy nfs An nfs şya wla yqbl mnha Adl wla tnfAha şfaAẗ wla hm ynSrwn
Transcription (English)
2:123 Waittaqoo yawman la tajzeenafsun AAan nafsin shay-an wala yuqbalu minhaAAadlun wala tanfaAAuha shafaAAatun walahum yunsaroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:123 Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum yunsarûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:123 Kimsenin kimseden yana bir şey ödeyemediği, hiç kimseden fidye alınmadığı ve hiç kimseye aracılığın (şefaat) yarar sağlamadığı ve yardımın kesildiği bir günden sakının.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:123 Kimsenin kimse yerine birşey ödemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiçbir yardım göremeyecekleri o günden korkun.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:123 Ve hiçbir insanın diğerine bir yararının olmayacağı, hiç birinden fidye kabul edilmeyeceği; şefaatin fayda etmeyeceği ve hiç kimseye yardım edilmeyeceği bir Günü(n gelip çatacağını) aklınızdan çıkarmayın.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:123 Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
2:124 واذ ابتلىا ابراهم ربه بكلمات فاتمهن قال انى جاعلك للناس اماما قال ومن ذريتى قال لا ينال عهدى الظالمين
2:124 waź abtlya abrahm rbh bklmat fatmhn qal any jaAlk llnas amama qal wmn źryty qal la ynal Ahdy alZalmyn
Transcription (English)
2:124 Wa-ithi ibtala ibraheemarabbuhu bikalimatin faatammahunna qala innee jaAAilukalilnnasi imaman qala wamin thurriyyateeqala la yanalu AAahdee alththalimeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:124 Ve izibtelâ ibrâhîme rabbuhu bi kelimâtin fe etemmehun(etemmehunne), kâle innî câiluke lin nâsi imâmâ(imâmen), kâle ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdiz zâlimîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
İbrahim
2:124 Rabbi, bir zamanlar İbrahim'i birtakım kelimelerle sınamış; o da onları tamamlamıştı: "Seni insanlara önder yapacağım" demişti. "Soyumdan da?.." deyince, "Zalimler benim sözüme dahil olmaz" buyurmuştu.28
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:124 Hani, Rabbi, İbrahim'i bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların hakkını vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni insanlara önder yapacağım." İbrahim, "soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdime zalimler eremezler." buyurdu.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:124 Ve (şunu hatırlayın): Rabbi, İbrahim'i buyrukları ile sınadığında ve İbrahim de bunları yerine getirdiğinde O'na: "Seni insanlara önder yapacağım!" demişti. İbrahim de sormuştu: "Benim neslimden de mi (önderler çıkaracaksın)?" (Allah) cevap vermişti: "Benim ahdim zalimleri kapsamaz."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:124 Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler benim ahdime erişemez" dedi.
2:125 واذ جعلنا البيت مثابة للناس وامنا واتخذوا من مقام ابراهم مصلى وعهدنا الىا ابراهم واسماعيل ان طهرا بيتى للطائفين والعاكفين والركع السجود
2:125 waź jAlna albyt mśabẗ llnas wamna watKźwa mn mqam abrahm mSly wAhdna alya abrahm wasmaAyl an Thra byty llTaafyn walAakfyn walrkA alsjwd
Transcription (English)
2:125 Wa-ith jaAAalna albayta mathabatanlilnnasi waamnan waittakhithoo minmaqami ibraheema musallan waAAahidnaila ibraheema wa-ismaAAeela an tahhirabaytiya liltta-ifeena waalAAakifeenawaalrrukkaAAi alssujoodi
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:125 Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:125 Ev'i halk için bir odak noktası ve bir güven yeri kıldık. İbrahim'in makamını bir namaz yeri olarak kullanın. "Ziyaretçiler, kendini ibadete verenler ve eğilip secde edenler için ikiniz Evimi temiz tutun" diye İbrahim ve İsmail'i görevlendirmiştik.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:125 Hatırla o zamanı ki, biz Beytullah'ı insanlar için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir dua yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e şu sözü ulaştırmıştık: "Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rüku-secde edenler için evimi temizleyin."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:125 O ZAMAN Biz Mabed'i insanların tekrar tekrar yöneleceği bir hedef ve bir kutsal sığınak yapmıştık: 102 Öyleyse İbrahim için vaktiyle belirlenen yeri ibadet mahalli edinin. Nitekim Biz, İbrahim ve İsmail'e emrettik: "Mâbedimi, onu tavaf edecekler için, onun yanında tefekküre dalacaklar için ve (namazda) rükû ve secde edecekler için temiz tutun."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:125 Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.
2:126 واذ قال ابراهم رب اجعل هاذا بلدا ءامنا وارزق اهله من الثمرات من ءامن منهم بالله واليوم الءاخر قال ومن كفر فامتعه قليلا ثم اضطره الىا عذاب النار وبئس المصير
2:126 waź qal abrahm rb ajAl haźa blda aamna warzq ahlh mn alśmrat mn aamn mnhm ballh walywm alaaKr qal wmn kfr famtAh qlyla śm aDTrh alya Aźab alnar wbas almSyr
Transcription (English)
2:126 Wa-ith qala ibraheemurabbi ijAAal hatha baladan aminan waorzuqahlahu mina alththamarati man amana minhumbiAllahi waalyawmi al-akhiri qalawaman kafara faomattiAAuhu qaleelan thumma adtarruhu ilaAAathabi alnnari wabi/sa almaseeru
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:126 Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âmene minhum billâhi vel yevmil âhir|i|, kâle ve men kefere fe umettiuhu kalîlen summe adtarruhu ilâ azâbin nâr|i|, ve bi’sel masîr|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:126 İbrahim, "Rabbim, burayı güvenlik yeri kıl. ALLAH'a ve ahiret gününü onaylayan halkına ürünlerle rızık ver" deyince, "İnkar edene de rızık vereceğim. Onu kısa bir süre geçindirir, sonra onu ateş cezasına mahkûm ederim. Ne kötü bir uğrak yeridir orası!" dedi.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:126 İbrahim şöyle yakarmıştı: "Rabbim! Şu kenti güvenli bir kent yap, halkını Allah'a ve ahiret gününe inananlarını çeşitli ürünlerle rızıklandır." Rab dedi ki: "Küfre sapanları bile rızıklandırırım. Ama az bir nimetle rızıklandırır, sonra da ateş azabına itiveririm. Ne kötü bir dönüş yeridir o..."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:126 Ve İbrahim: "Ey Rabbim!" diye yalvardı, "Burayı emin bir bölge yap ve halkından Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edenlere bereketli rızıklar bağışla." (Allah): "Her kim hakikati inkar ederse, onun kısa bir süre zevk ü sefa içinde yaşamasına izin veririm -ama sonunda onu ateşin azabına sürerim; ne kötü bir duraktır o!" diye cevap verdi.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:126 Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: "Sadece inananları değil) inkâr edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti.
2:127 واذ يرفع ابراهم القواعد من البيت واسماعيل ربنا تقبل منا انك انت السميع العليم
2:127 waź yrfA abrahm alqwaAd mn albyt wasmaAyl rbna tqbl mna ank ant alsmyA alAlym
Transcription (English)
2:127 Wa-ith yarfaAAu ibraheemualqawaAAida mina albayti wa-ismaAAeelu rabbanataqabbal minna innaka anta alssameeAAu alAAaleemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:127 Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîl|u| rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
İslam Dininin Tüm İbadetleri İbrahim'e Bildirildi
2:127 İbrahim, İsmail ile birlikte Ev'in temellerini yükseltiyor: "Rabbimiz, bizden kabul et, şüphesiz sen İşitensin, Bilensin."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:127 İbrahim'ini İsmail'le birlikte, Beytullah'ın ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: "Rabbimiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen, Semi'sin, herşeyi çok iyi duyarsın; Alim'sin, herşeyi çok iyi bilirsin."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:127 İbrahim ve İsmail Mâbed'in temellerini yükseltirken yalvardılar: "Ey Rabbimiz! Bunu kabul et; Sensin her şeyi bilen, her şeyi duyan!"
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:127 İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin";
2:128 ربنا واجعلنا مسلمين لك ومن ذريتنا امة مسلمة لك وارنا مناسكنا وتب علينا انك انت التواب الرحيم
2:128 rbna wajAlna mslmyn lk wmn źrytna amẗ mslmẗ lk warna mnaskna wtb Alyna ank ant altwab alrHym
Transcription (English)
2:128 Rabbana waijAAalnamuslimayni laka wamin thurriyyatina ommatanmuslimatan laka waarina manasikana watubAAalayna innaka anta alttawwabu alrraheemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:128 Rabbenâ vec’alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet tevvâbur rahîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:128 "Rabbimiz, ikimizi sana barış içinde teslim olanlar (Müslümanlar) yap. Soyumuzdan da sana barış içinde teslim olan bir topluluk çıkar. Bize nasıl ibadet edeceğimizi göster, sana yönelmemizi kabul et, kuşkusuz sen yönelişleri kabul edensin, Rahimsin."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:128 "Rabbimiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen Tevvab'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahim'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:128 "Ey Rabbimiz, bizi Sana teslim olanlardan kıl ve bizim soyumuzdan Sana teslim olacak bir topluluk çıkar, bize ibadet yollarını göster ve tevbemizi kabul et: Şüphesiz yalnız Sensin tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan!"
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:128 "Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş (müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."
2:129 ربنا وابعث فيهم رسولا منهم يتلوا عليهم ءاياتك ويعلمهم الكتاب والحكمة ويزكيهم انك انت العزيز الحكيم
2:129 rbna wabAś fyhm rswla mnhm ytlwa Alyhm aayatk wyAlmhm alktab walHkmẗ wyzkyhm ank ant alAzyz alHkym
Transcription (English)
2:129 Rabbana waibAAath feehimrasoolan minhum yatloo AAalayhim ayatikawayuAAallimuhumu alkitaba waalhikmatawayuzakkeehim innaka anta alAAazeezu alhakeemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:129 Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:129 "Rabbimiz, onların arasından, ayetlerini onlara okuyacak, onlara kitabı ve bilgeliği öğretecek ve onları temizleyecek bir elçi gönder. Sen Yücesin, Bilgesin."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:129 "Rabbimiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder. Sen, evet sen, Aziz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakim'sin, tüm hikmetlerin kaynağısın."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:129 "Ey Rabbimiz! Soyumuz içinden onlara Senin mesajlarını iletecek, vahyi ve hikmeti öğretecek ve onları arındırıp temiz kılacak bir elçi çıkar: Çünkü yalnız Sensin kudret ve hikmet sahibi!"
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:129 "Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."
2:130 ومن يرغب عن ملة ابراهم الا من سفه نفسه ولقد اصطفيناه فى الدنيا وانه فى الءاخرة لمن الصالحين
2:130 wmn yrğb An mlẗ abrahm ala mn sfh nfsh wlqd aSTfynah fy aldnya wanh fy alaaKrẗ lmn alSalHyn
Transcription (English)
2:130 Waman yarghabu AAan millati ibraheemailla man safiha nafsahu walaqadi istafaynahufee alddunya wa-innahu fee al-akhiratilamina alssaliheena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:130 Ve men yergabu an milleti ibrâhîme illâ men sefihe nefseh|u|, ve lekadistafeynâhufîd dunyâ, ve innehu fîlâhireti le mines sâlihîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:130 Kendini kandırandan başkası İbrahim'in dininden yüz çevirmez. Onu bu dünyada seçtik, ahirette de erdemli kişilerden olacak.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:130 Öz benliğini beyinsizliğe itenden başka kim, İbrahim'in milletinden yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o, ahirette de barışseverlerden / iyilerden biri olacaktır elbette...
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:130 Ve düşünme melekeleri dumura uğramış olanlar dışında kim, bu dünyada gerçekten yücelttiğimiz ve şüphesiz ahirette de dürüst ve erdemliler arasında yer alacak olan İbrahim'in inanç sistemini terk etmek ister?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:130 Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir.
2:131 اذ قال له ربه اسلم قال اسلمت لرب العالمين
2:131 aź qal lh rbh aslm qal aslmt lrb alAalmyn
Transcription (English)
2:131 Ith qala lahu rabbuhu aslim qalaaslamtu lirabbi alAAalameena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:131 İz kâle lehû rabbuhû eslim kâle eslemtu li rabbil âlemîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:131 Rabbi, kendisine "Barış içinde teslim ol" dediğinde; "Evrenlerin Rabbine barış içinde teslim oldum" diye karşılık vermişti.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:131 Rabbi ona, "müslüman olup bana teslim ol" dediğinde o şu cevabı vermişti: "Teslim oldum alemlerin Rabbi'ne!"
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:131 Rabbi, O'na: "Bana teslim ol!" dediğinde; "(Sana), bütün alemlerin Rabbine teslim oldum!" diye cevap verdi.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:131 Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti.
2:132 ووصىا بها ابراهم بنيه ويعقوب يابنى ان الله اصطفىا لكم الدين فلا تموتن الا وانتم مسلمون
2:132 wwSya bha abrahm bnyh wyAqwb yabny an allh aSTfya lkm aldyn fla tmwtn ala wantm mslmwn
Transcription (English)
2:132 Wawassa biha ibraheemubaneehi wayaAAqoobu ya baniyya inna Allaha istafalakumu alddeena fala tamootunna illa waantummuslimoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:132 Ve vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve ya’kûb|u|, yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:132 İbrahim ve daha sonra Yakup şunu çocuklarına öğütledi: "Evlatlarım! ALLAH sizin için bu dini seçti; Müslüman olarak ölmeye bakın."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:132 İbrahim de oğullarına şunu vasiyet etti, Yakub da: "Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçmiştir. O halde ancak müslümanlar olarak can verin."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:132 Ve İbrahim çocuklarına bunu aynen vasiyet etti; Yakup da (böyle yaptı): "Evlatlarım! Bakın, Allah size en saf ve temiz inancı bahşetti; öyleyse O'na teslim olmadan ölümün sizi alt etmesine izin vermeyin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:132 Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.)
2:133 ام كنتم شهداء اذ حضر يعقوب الموت اذ قال لبنيه ما تعبدون من بعدى قالوا نعبد الاهك والاه ءابائك ابراهم واسماعيل واسحاق الاها واحدا ونحن له مسلمون
2:133 am kntm şhdaa aź HDr yAqwb almwt aź qal lbnyh ma tAbdwn mn bAdy qalwa nAbd alahk walah aabaak abrahm wasmaAyl wasHaq alaha waHda wnHn lh mslmwn
Transcription (English)
2:133 Am kuntum shuhadaa ith hadarayaAAqooba almawtu ith qala libaneehi mataAAbudoona min baAAdee qaloo naAAbudu ilahakawa-ilaha aba-ika ibraheema wa-ismaAAeelawa-ishaqa ilahan wahidan wanahnu lahumuslimoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:133 Em kuntum şuhedâe iz hadara ya’kûbel mevtu, iz kâle li benîhi mâ ta’budûne min ba’dî kâlû na’budu ilâheke ve ilâhe âbâike ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ilâhen vâhidâ(vahiden) ve nahnu lehu muslimûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:133 Yakup can verirken tanık olsaydınız. O, çocuklarına: "Benden sonra kime hizmet edeceksiniz" diye sormuştu. Onlar da, "Senin Tanrın, ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Tanrısı olan tek Tanrıya hizmet edeceğiz, biz O'na teslim olanlarız" demişlerdi.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:133 Yoksa siz, Yakub'a ölümün gelip çatışına tanıklar mıydınız? Hani oğullarına şunu sormuştu: "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" Cevapları şu olmuştu: "Senin ilahına, ataların İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın ilahına, tek ve biricik olan ilaha kulluk edeceğiz; biz yalnız O'na teslim olanlarız."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:133 Evet, siz, (ey İsrailoğulları) Yakub'un, son nefesini vermeye yaklaşırken oğullarına: "Ben gittikten sonra siz kime kulluk edeceksiniz? Diye seslendiğine şahitsiniz. Onlar: "Senin tanrına, ataların İbrahim, İsmail ve İshâk'ın tanrısına, O Tek Tanrıya kulluk edecek ve O'na teslim olacağız!" diye cevap verdiler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:133 Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz; bizler ona teslim olduk" demişlerdi.
2:134 تلك امة قد خلت لها ما كسبت ولكم ما كسبتم ولا تسلون عما كانوا يعملون
2:134 tlk amẗ qd Klt lha ma ksbt wlkm ma ksbtm wla tslwn Ama kanwa yAmlwn
Transcription (English)
2:134 Tilka ommatun qad khalat laha makasabat walakum ma kasabtum wala tus-aloona AAammakano yaAAmaloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:134 Tilke ummetun kad halet, lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum, ve lâ tus’elûne ammâ kânû ya’melûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:134 Geçmişteki bir toplum bu! Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:134 İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerinindir. Sizin kazandıklarınız da sizin olacaktır. Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:134 Şimdi o toplumlar geçip gittiler; onların kazandıkları kendilerine yazılacak, sizin kazandıklarınız ise size; ve siz, onların yaptıklarından ötürü yargılanacak değilsiniz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:134 Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
2:135 وقالوا كونوا هودا او نصارىا تهتدوا قل بل ملة ابراهم حنيفا وما كان من المشركين
2:135 wqalwa kwnwa hwda aw nSarya thtdwa ql bl mlẗ abrahm Hnyfa wma kan mn almşrkyn
Transcription (English)
2:135 Waqaloo koonoo hoodan aw nasaratahtadoo qul bal millata ibraheema haneefan wamakana mina almushrikeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:135 Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Tek Din: İslam (Barışçı olmak, Tanrı'ya teslim olmak): Tektanrıcılık
2:135 "Yahudi veya Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız" dediler. De ki: "Hayır, biz İbrahim'in tektanrıcı dinine uyarız. O, ortak koşanlardan olmadı."29
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:135 "Yahudi yahut Hıristiyan olun ki doğruya kılavuzlanasınız." dediler. De ki: "Hayır, öyle değil. Şirk ve yozlaşmadan uzak bir biçimde, İbrahim milletinden olalım. O, şirke bulaşanlardan değildi."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:135 ONLAR: "Yahudi ve Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız" derler. De ki: "Hayır, (bizimki) bâtıl olan her şeyden yüz çeviren ve Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıranlardan olmayan İbrahim'in inanç sistemi(dir)."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:135 Dediler ki: "Yahudi veya Hristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."
2:136 قولوا ءامنا بالله وما انزل الينا وما انزل الىا ابراهم واسماعيل واسحاق ويعقوب والاسباط وما اوتى موسىا وعيسىا وما اوتى النبيون من ربهم لا نفرق بين احد منهم ونحن له مسلمون
2:136 qwlwa aamna ballh wma anzl alyna wma anzl alya abrahm wasmaAyl wasHaq wyAqwb walasbaT wma awty mwsya wAysya wma awty alnbywn mn rbhm la nfrq byn aHd mnhm wnHn lh mslmwn
Transcription (English)
2:136 Qooloo amanna biAllahiwama onzila ilayna wama onzila ilaibraheema wa-ismaAAeela wa-ishaqawayaAAqooba waal-asbati wama ootiya moosawaAAeesa wama ootiya alnnabiyyoona minrabbihim la nufarriqu bayna ahadin minhum wanahnulahu muslimoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:136 Kûlû âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:136 "ALLAH'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilenlere, Musa'ya, İsa'ya verilene ve tüm peygamberlere Rab'leri tarafından verilenleri onayladık. Onların hiçbiri arasında ayrım yapmayız. Biz sadece O'na teslim olanlarız" deyiniz.30
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:136 Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Musa'ya ve İsa'ya verilene, ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na / Allah'a teslim olanlarız."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:136 Deyin ki: "Biz Allah'a inanırız; ve bize indirilene ve İbrahim'e, İsmail'e, İshâk'a, Yakub'a ve onların soyundan gelenlere indirilene; ve Musa'ya, İsa'ya ve Rableri tarafından (diğer) tüm peygamberlere tevdî edilmiş olana (inanırız); onların arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve biz O'na teslim olanlarız."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:136 Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiç birini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."
2:137 فان ءامنوا بمثل ما ءامنتم به فقد اهتدوا وان تولوا فانما هم فى شقاق فسيكفيكهم الله وهو السميع العليم
2:137 fan aamnwa bmśl ma aamntm bh fqd ahtdwa wan twlwa fanma hm fy şqaq fsykfykhm allh whw alsmyA alAlym
Transcription (English)
2:137 Fa-in amanoo bimithli ma amantumbihi faqadi ihtadaw wa-in tawallaw fa-innama hum fee shiqaqinfasayakfeekahumu Allahu wahuwa alssameeAAualAAaleemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:137 Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh|u|, ve huves semîul alîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:137 Sizin onayladığınız gibi onaylasalar doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, karşıt olmuş olurlar. Onlara karşı ALLAH sana yeter. O İşitendir, Bilendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:137 Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, hiç kuşkusuz iyiyi ve güzeli bulmuş olurlar; eğer sırt dönerlerse artık onlar şıkak içindedirler / parçalanmış olurlar. Onlara karşı sana Allah yeter. En iyi işiten, en güzel bilendir O.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:137 Eğer (ötekiler de) sizin inandığınız gibi inanırlarsa şüphesiz doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse de derin bir çıkmaza saplanmış olurlar, ama Allah seni bundan korumaktadır. Zira yalnız O'dur her şeyi işiten, her şeyi bilen.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:137 Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana onlara karşı Allah yeter. O, işitendir, bilendir.
2:138 صبغة الله ومن احسن من الله صبغة ونحن له عابدون
2:138 Sbğẗ allh wmn aHsn mn allh Sbğẗ wnHn lh Aabdwn
Transcription (English)
2:138 Sibghata Allahi waman ahsanumina Allahi sibghatan wanahnu lahu AAabidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:138 Sıbgatallâh|i| ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:138 Budur ALLAH'ın sistemi! Kimin sistemi ALLAH'ınkinden daha iyidir? "Biz yalnız O'na hizmet ederiz."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:138 Allah'ın boyasını esas alın. Allah'tan daha güzel kim boya vurabilir! Biz yalnız O'na kulluk ederiz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:138 (De ki: "Hayatımız) Allah'ın rengi (ile renklenir!) Kim (hayata) Allah'tan daha güzel renk verebilir, eğer gerçekten O'na kulluk ediyorsak?"
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:138 Allah'ın boyası... Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O'na kulluk edenleriz.
2:139 قل اتحاجوننا فى الله وهو ربنا وربكم ولنا اعمالنا ولكم اعمالكم ونحن له مخلصون
2:139 ql atHajwnna fy allh whw rbna wrbkm wlna aAmalna wlkm aAmalkm wnHn lh mKlSwn
Transcription (English)
2:139 Qul atuhajjoonana fee Allahiwahuwa rabbuna warabbukum walana aAAmalunawalakum aAAmalukum wanahnu lahu mukhlisoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:139 Kul e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â’mâlunâ ve lekum a’mâlukum ve nahnu lehu muhlisûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:139 "Bizimle ALLAH hakkında mı tartışıyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Biz işlediğimizden, siz de işlediğinizden sorumlusunuz. Biz kendimizi sadece O'na adadık" de.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:139 De ki onlara: "Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Oysa ki Allah hem bizim Rabbimizdir hem sizin Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Biz yalnız O'na / Allah'a gönül verenleriz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:139 (Yahudi ve Hıristiyanlara) de ki: "Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Nasıl olur? O, bizim gibi sizinde Rabbinizdir; bizim işimiz bize, sizin işiniz de size aittir; ve biz kendimizi yalnızca O'na adamışızdır."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:139 De ki: "O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız."
2:140 ام تقولون ان ابراهم واسماعيل واسحاق ويعقوب والاسباط كانوا هودا او نصارىا قل ءانتم اعلم ام الله ومن اظلم ممن كتم شهادة عنده من الله وما الله بغافل عما تعملون
2:140 am tqwlwn an abrahm wasmaAyl wasHaq wyAqwb walasbaT kanwa hwda aw nSarya ql aantm aAlm am allh wmn aZlm mmn ktm şhadẗ Andh mn allh wma allh bğafl Ama tAmlwn
Transcription (English)
2:140 Am taqooloona inna ibraheema wa-ismaAAeelawa-ishaqa wayaAAqooba waal-asbata kanoohoodan aw nasara qul aantum aAAlamu ami Allahuwaman athlamu mimman katama shahadatanAAindahu mina Allahi wama Allahu bighafilinAAamma taAAmaloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:140 Em tekûlûne inne ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâta kânû hûden ev nasârâ kul e entum a’lemu emillâh|u|, ve men azlemu mimmen keteme şehâdeten indehu minallâh|i|, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:140 İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduğunu mu ileri sürüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa ALLAH mı? ALLAH'ın bildirdiğini gizleyenden daha zalim kim olabilir? ALLAH yaptıklarınızdan gafil değil."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:140 Yoksa siz, "İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunları Yahudi yahut Hıristiyandı" mı diyorsunuz? Söyle onlara: "Siz mi daha bilgilisiniz yoksa Allah mı?" Allah'tan kendine ulaşmış bir tanıklığı gizleyenden daha zalim kim vardır! Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:140 "İbrahim'in, İsmail'in, İshâk'ın, Yakub'un ve onların soyundan gelenlerin 'Yahudi' yahut 'Hıristiyan' olduklarını mı iddia ediyorsunuz?" De ki: "Allah'tan iyi mi biliyorsunuz? Allah tarafından kendilerine verilen bir delili örtbas edenden daha zalim kim olabilir? Ama Allah yaptıklarınızdan gafil değildir."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:140 Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının yahudi veya hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."
2:141 تلك امة قد خلت لها ما كسبت ولكم ما كسبتم ولا تسلون عما كانوا يعملون
2:141 tlk amẗ qd Klt lha ma ksbt wlkm ma ksbtm wla tslwn Ama kanwa yAmlwn
Transcription (English)
2:141 Tilka ommatun qad khalat laha makasabat walakum ma kasabtum wala tus-aloona AAammakanoo yaAAmaloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:141 Tilke ummetun kad halet lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum ve lâ tus’elûne ammâ kânû ya’melûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:141 İşte onlar bir toplumdu; gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:141 İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerine. Sizin kazandığınız da size. Onların yapıp ettiklerinden siz sorumlu olmayacaksınız.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:141 "Şimdi o toplumlar gelip geçtiler; onların kazandıkları onlara yazılacak, sizin kazandıklarınız ise size. Ve siz onların yaptıklarından ötürü yargılanacak değilsiniz."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:141 Onlar, bir ümmetti, gelip geçti; onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
2:142 سيقول السفهاء من الناس ما ولىاهم عن قبلتهم التى كانوا عليها قل لله المشرق والمغرب يهدى من يشاء الىا صراط مستقيم
2:142 syqwl alsfhaa mn alnas ma wlyahm An qblthm alty kanwa Alyha ql llh almşrq walmğrb yhdy mn yşaa alya SraT mstqym
Transcription (English)
2:142 Sayaqoolu alssufahao mina alnnasima wallahum AAan qiblatihimu allatee kanooAAalayha qul lillahi almashriqu waalmaghribuyahdee man yashao ila siratinmustaqeemin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:142 Se yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku vel magrıb|u|, yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Mescit Kıble Oluyor
2:142 Halktan bazı beyinsizler: "Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da batı da ALLAH'ındır. O dilediğini/dileyeni doğru yola iletir."31
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:142 İnsanlar içinden bazı beyinsizler: "Onları, yönelmekte oldukları kıbleden ne çevirdi?" diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ın, batı da. O, dilediğini dosdoğru yola kılavuzlar."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:142 İNSANLAR arasındaki dar kafalı düşünceler, "Şimdiye kadar uydukları kıbleden onları vazgeçiren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Batı da Allah'ındır; O, dilediğinin doğru yola iletir."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:142 Bir takım beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ındır, batı da. O dilediğini doğru yola yöneltir."
2:143 وكذالك جعلناكم امة وسطا لتكونوا شهداء على الناس ويكون الرسول عليكم شهيدا وما جعلنا القبلة التى كنت عليها الا لنعلم من يتبع الرسول ممن ينقلب علىا عقبيه وان كانت لكبيرة الا على الذين هدى الله وما كان الله ليضيع ايمانكم ان الله بالناس لرءوف رحيم
2:143 wkźalk jAlnakm amẗ wsTa ltkwnwa şhdaa Aly alnas wykwn alrswl Alykm şhyda wma jAlna alqblẗ alty knt Alyha ala lnAlm mn ytbA alrswl mmn ynqlb Alya Aqbyh wan kant lkbyrẗ ala Aly alźyn hdy allh wma kan allh lyDyA aymankm an allh balnas lrawf rHym
Transcription (English)
2:143 Wakathalika jaAAalnakumommatan wasatan litakoonoo shuhadaa AAala alnnasiwayakoona alrrasoolu AAalaykum shaheedan wamajaAAalna alqiblata allatee kunta AAalayha illalinaAAlama man yattabiAAu alrrasoola mimman yanqalibu AAalaAAaqibayhi wa-in kanat lakabeeratan illa AAalaallatheena hada Allahu wama kanaAllahu liyudeeAAa eemanakum inna Allahabialnnasi laraoofun raheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:143 Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâ(şehîden), ve mâ cealnâl kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na’leme men yettebiur resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyh|i|, ve in kânet le kebîreten illâ alellezîne hedallâh|u| ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bin nâsi le raûfun rahîm(rahîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:143 Böylece sizi açık fikirli bir toplum kıldık ki halkın arasında tanıklar olabilesiniz ve elçi de aranızda tanık olabilsin. Elçiye uyanlarla topukları üzerinde geriye dönenleri birbirinden ayırmak için eskiden yöneldiğin kıbleyi değiştirdik. ALLAH'ın yol gösterdiği kimseden başkasına elbette bu ağır gelir. ALLAH onayınızı boşa çıkarmaz. ALLAH insanlara Şefkatlidir, Rahimdir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:143 İşte böyle! Biz sizi, insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık olsun diye, orta bir ümmet yaptık. Biz, eskiden yönelmekte olduğunuz Kabe'yi kıble haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne geri dönenden ayıralım. Bu, Allah'ın kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor gelecektir. Ama Allah, imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir gerçek ki, Allah öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:143 Ve böylece sizin dengeli ve ölçülü bir toplum olmanızı istedik ki (hayatınızla) tüm insanlığın huzurunda hakikatin şahitleri olmanız ve Elçi de sizin huzurunuzda ona şahitlik yapsın. Ve Elçi'ye uyanlar ile ökçeleri üzerinde gerisin geri dönenler arasında açık bir ayrım yapabilmek amacıyla senin, (ey Peygamber) daha önce yöneldiğin hedefi (bu topluluk için) kıble olarak tayin ettik: Şüphesiz bu, Allah'ın doğru yola ulaştırdığı kişilerden başka herkes için zor bir sınavdı. Allah sizin inancınızı kesinlikle göz ardı etmeyecektir; zira, unutmayın ki, Allah insana karşı en şefkatli olandır, rahmet kaynağıdır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:143 Böylece biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırdetmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.
2:144 قد نرىا تقلب وجهك فى السماء فلنولينك قبلة ترضىاها فول وجهك شطر المسجد الحرام وحيث ما كنتم فولوا وجوهكم شطره وان الذين اوتوا الكتاب ليعلمون انه الحق من ربهم وما الله بغافل عما يعملون
2:144 qd nrya tqlb wjhk fy alsmaa flnwlynk qblẗ trDyaha fwl wjhk şTr almsjd alHram wHyś ma kntm fwlwa wjwhkm şTrh wan alźyn awtwa alktab lyAlmwn anh alHq mn rbhm wma allh bğafl Ama yAmlwn
Transcription (English)
2:144 Qad nara taqalluba wajhika fee alssama-ifalanuwalliyannaka qiblatan tardaha fawalli wajhakashatra almasjidi alharami wahaythu makuntum fawalloo wujoohakum shatrahu wa-inna allatheenaootoo alkitaba layaAAlamoona annahu alhaqqu minrabbihim wama Allahu bighafilin AAammayaAAmaloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:144 Kad nerâ tekallube vechike fîs semâi, fe le nuvelliyenneke kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke şatral mescidil harâm|i|, ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrah|u|, ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya’melûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:144 Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Seni, hoşlanacağın bir kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Sınırlanmış Mescid'e çevir. Nerede olursanız olun yüzlerinizi o yöne çevirin. Kuşkusuz, kendilerine kitap verilenler, bunun Rab'lerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. ALLAH onların yaptığından gafil değildir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:144 Biz senin, yüzünü habire göğe doğru çevirdiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:144 Biz, (ey Peygamber) senin sık sık yüzünü (bir kılavuz arayışı içinde) göğe çevirdiğini görüyoruz: ve şimdi seni tam tatmin edecek bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm'a çevir; ve siz, hepiniz, nerede olursanız olun, yüzünüzü (namaz esnasında) o yöne döndürün. Doğrusu, daha önce kendilerine vahiy tevdî edilmiş olanlar, bu emrin Rablerinden gelen bir hakikat olduğunu çok iyi bilirler; ve Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:144 Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnud olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
2:145 ولئن اتيت الذين اوتوا الكتاب بكل ءاية ما تبعوا قبلتك وما انت بتابع قبلتهم وما بعضهم بتابع قبلة بعض ولئن اتبعت اهواءهم من بعد ما جاءك من العلم انك اذا لمن الظالمين
2:145 wlan atyt alźyn awtwa alktab bkl aayẗ ma tbAwa qbltk wma ant btabA qblthm wma bADhm btabA qblẗ bAD wlan atbAt ahwaahm mn bAd ma jaak mn alAlm ank aźa lmn alZalmyn
Transcription (English)
2:145 Wala-in atayta allatheena ootooalkitaba bikulli ayatin ma tabiAAooqiblataka wama anta bitabiAAin qiblatahum wamabaAAduhum bitabiAAin qiblata baAAdinwala-ini ittabaAAta ahwaahum min baAAdi ma jaakamina alAAilmi innaka ithan lamina alththalimeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:145 Ve le in eteytellezîne ûtûl kitâbe bi kulli âyetin mâ tebiû kıbletek|e| ve mâ ente bi tâbîın kıbletehum, ve mâ ba’duhum bi tâbîın kıblete ba’d(ba’dın), ve le initteba’te ehvâehum min ba’di mâ câeke minel ilmi inneke izen le minez zâlimîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:145 Kitap verilenlere her türlü ayeti (mucizeyi) getirsen de onlar yine senin kıblene yönelmez. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymaz. Sana gelen bu bilgiden sonra, onların keyfine uyarsan zalimlerden olursun.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:145 Ehlikitap'a sen her türlü mucizeyi getirsen de onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uymayacaksın. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman kesinlikle zalimlerden olursun.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:145 Ama daha önce kendilerine vahiy tevdî edilmiş olanların önüne bütün delilleri koymuş olsaydın bile senin kıblene yönelmezlerdi; ne sen onların kıblelerine yönelirsin, ne de onlar birbirlerinin kıblelerine yönelirler. Ve eğer sana ilim geldikten sonra onların asılsız görüşlerine uysaydın muhakkak ki zalimlerden olurdun.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:145 Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun.
2:146 الذين ءاتيناهم الكتاب يعرفونه كما يعرفون ابناءهم وان فريقا منهم ليكتمون الحق وهم يعلمون
2:146 alźyn aatynahm alktab yArfwnh kma yArfwn abnaahm wan fryqa mnhm lyktmwn alHq whm yAlmwn
Transcription (English)
2:146 Allatheena ataynahumualkitaba yaAArifoonahu kama yaAArifoona abnaahumwa-inna fareeqan minhum layaktumoona alhaqqa wahumyaAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:146 Ellezîne âteynâhumul kitâbe ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum ve inne ferîkan minhum le yektumûnel hakka ve hum ya’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Anlamını Saptırmak
2:146 Kendilerine kitap verdiklerimiz, bu gerçekleri çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar; ama yine de onlardan bir grup bile bile gerçeği gizler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:146 Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durdukları halde gerçeği hep gizler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:146 Daha önce kendilerine vahiy verdiklerimiz, onu kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar: Ancak bilin ki, onların bazısı hakikati bile bile örtbas eder.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:146 Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler.
2:147 الحق من ربك فلا تكونن من الممترين
2:147 alHq mn rbk fla tkwnn mn almmtryn
Transcription (English)
2:147 Alhaqqu min rabbika falatakoonanna mina almumtareena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:147 El hakku min rabbike fe lâ tekûnenne minel mumterîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:147 Bu, Rabbinden gelen gerçektir; artık kuşkulanma.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:147 Gerçek, Rabbinden gelir. O halde sakın kuşkuya düşenlerden olma.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:147 Rablerinden gelen hakikati! O halde sen, şüphe edenlerden olma.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:147 Gerçek (hak) Rabbinden (gelen)dir. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma.
2:148 ولكل وجهة هو موليها فاستبقوا الخيرات اين ما تكونوا يات بكم الله جميعا ان الله علىا كل شىء قدير
2:148 wlkl wjhẗ hw mwlyha fastbqwa alKyrat ayn ma tkwnwa yat bkm allh jmyAa an allh Alya kl şya qdyr
Transcription (English)
2:148 Walikullin wijhatun huwa muwalleehafaistabiqoo alkhayrati aynama takoonoo ya/tibikumu Allahu jameeAAan inna Allaha AAalakulli shay-in qadeerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:148 Ve li kullin vichetun huve muvellîhâ festebikûl hayrât|i|, eyne mâ tekûnû ye’ti bikumullâhu cemîâ(cemîan), innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:148 Her birinizin seçtiği bir yön ve yöntem var; siz iyilikte yarışın. Nerede olursanız olun ALLAH sizi bir araya getirir. ALLAH elbette her şeye gücü yetendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:148 Herkesin bir yönü vardır, ona döner. O halde hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi biraraya getirecektir. Allah her şeye güç yetirendir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:148 Çünkü her topluluk, merkezinde O'nun, (Allah'ın) bulunduğu kendisine ait bir istikamete yöneltir. Öyleyse, iyi ve güzel işlerde yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi kendi katında toplayacaktır: çünkü, Allah her şeye kâdirdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:148 Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
2:149 ومن حيث خرجت فول وجهك شطر المسجد الحرام وانه للحق من ربك وما الله بغافل عما تعملون
2:149 wmn Hyś Krjt fwl wjhk şTr almsjd alHram wanh llHq mn rbk wma allh bğafl Ama tAmlwn
Transcription (English)
2:149 Wamin haythu kharajta fawalliwajhaka shatra almasjidi alharami wa-innahulalhaqqu min rabbika wama Allahu bighafilinAAamma taAAmaloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:149 Ve min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil harâm|i|, ve innehu lel hakku min rabbik|e|, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:149 Her nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Sınırlanmış Mescide doğru çevirmelisin. Bu, elbette Rabbinden gelen bir gerçektir. ALLAH yaptığınız hiçbir şeyden habersiz değildir.32
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:149 Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a döndür. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçektir. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:149 Böylece, nereden gelirseniz gelin, (namazda) yüzünüzü Mescid-i Harâm'a doğru çevirin. Bilin ki bu (emir) Rabbinizden gelen bir hakikattir; ve Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:149 Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
2:150 ومن حيث خرجت فول وجهك شطر المسجد الحرام وحيث ما كنتم فولوا وجوهكم شطره لئلا يكون للناس عليكم حجة الا الذين ظلموا منهم فلا تخشوهم واخشونى ولاتم نعمتى عليكم ولعلكم تهتدون
2:150 wmn Hyś Krjt fwl wjhk şTr almsjd alHram wHyś ma kntm fwlwa wjwhkm şTrh lala ykwn llnas Alykm Hjẗ ala alźyn Zlmwa mnhm fla tKşwhm waKşwny wlatm nAmty Alykm wlAlkm thtdwn
Transcription (English)
2:150 Wamin haythu kharajta fawalliwajhaka shatra almasjidi alharami wahaythuma kuntum fawalloo wujoohakum shatrahu li-allayakoona lilnnasi AAalaykum hujjatun illaallatheena thalamoo minhum falatakhshawhum waikhshawnee wali-otimma niAAmatee AAalaykumwalaAAallakum tahtadoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:150 Ve min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil harâm|i|, ve haysu mâ kuntum fe vellûvucûhekum şatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum hucceh(huccetun), illellezîne zalemû minhum fe lâ tahşevhum vahşevnî ve li utimme ni’metî aleykum ve leallekum tehtedûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:150 Her nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Sınırlanmış Mescide doğru çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin ki halkın size karşı bir eleştiri malzemesi olmasın. Zalimlere gelince, onlardan çekinmeyin, benden çekinin ki size olan nimetimi tamamlayayım ve siz de doğruya ulaşabilesiniz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:150 Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın. Onların zulme sapanları müstesna. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Yüzünüzü Mescid-i Haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:150 O halde, nereden gelirseniz gelin, (namazda) yüzünüzü Mescid-i Harâm'a çevirin ve nerede olursanız olun yüzünüzü ona çevirin ki, zulüm yapmaya şartlanmış olmadıkça insanların size karşı hiçbir bahaneleri kalmasın. Onlardan korkmayın, Ben'den korkun. (Bana itaat edin) ki, size olan nimetimi tamamlayayım ve böylece siz de doğru yolu bulabilesiniz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:150 Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz.
 

Forumdas

Editor
Katılım
6 Ara 2022
Mesajlar
7,544
Tepkime
15,298
Puanları
113
Konum
adana
Web
forumdas.com.tr
Credits
-11
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
2:151 كما ارسلنا فيكم رسولا منكم يتلوا عليكم ءاياتنا ويزكيكم ويعلمكم الكتاب والحكمة ويعلمكم ما لم تكونوا تعلمون
2:151 kma arslna fykm rswla mnkm ytlwa Alykm aayatna wyzkykm wyAlmkm alktab walHkmẗ wyAlmkm ma lm tkwnwa tAlmwn
Transcription (English)
2:151 Kama arsalna feekum rasoolanminkum yatloo AAalaykum ayatinawayuzakkeekum wayuAAallimukumu alkitaba waalhikmatawayuAAallimukum ma lam takoonoo taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:151 Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:151 Nitekim, bir elçiyi aranızdan seçip size gönderdik; size ayetlerimi okuyorlar. Böylece sizleri temizler, size kitap ve bilgeliği öğretir, bilmediklerinizi öğretir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:151 Nitekim size aranızdan bir resul göndermişiz; size ayetlerimizi okuyor, sizi temizleyip arıtıyor, size Kiatp'ı ve hikmeti öğretiyor, size, daha önce bilmediklerinizi belletiyor.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:151 Nitekim size, mesajlarımı iletmesi, sizi arındırması, vahiy ve hikmeti bildirmesi ve bilmediklerinizi öğretmesi için içinizden bir elçi gönderdik.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:151 Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.
2:152 فاذكرونى اذكركم واشكروا لى ولا تكفرون
2:152 faźkrwny aźkrkm waşkrwa ly wla tkfrwn
Transcription (English)
2:152 Faothkuroonee athkurkumwaoshkuroo lee wala takfurooni
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:152 Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûn|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:152 Beni hatırlayın ki ben de sizi hatırlayayım. Bana teşekkür edin; nankörlük etmeyin.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:152 Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:152 Öyleyse Beni anın ki, Ben de sizi anayım; Bana şükredin ve Beni inkar etmeyin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:152 Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.
2:153 ياايها الذين ءامنوا استعينوا بالصبر والصلواة ان الله مع الصابرين
2:153 yaayha alźyn aamnwa astAynwa balSbr walSlwaẗ an allh mA alSabryn
Transcription (English)
2:153 Ya ayyuha allatheena amanooistaAAeenoo bialssabri waalssalatiinna Allaha maAAa alssabireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:153 Yâ eyyuhellezîne âmenustainû bis sabri ves salât|i|, innallâhe meas sâbirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:153 Gerçeği onaylayanlar! Güçlüklere karşı sabır ve namaz ile yardım dileyin. ALLAH sabredenlerle beraberdir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:153 Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:153 SİZ EY imana ermiş olanlar! Sarsılmaz bir sabır ve namaz ile yardım arayın; zira, unutmayın, Allah zorluklara karşı sabredenlerle birliktedir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:153 Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.
2:154 ولا تقولوا لمن يقتل فى سبيل الله اموات بل احياء ولاكن لا تشعرون
2:154 wla tqwlwa lmn yqtl fy sbyl allh amwat bl aHyaa wlakn la tşArwn
Transcription (English)
2:154 Wala taqooloo liman yuqtalu feesabeeli Allahi amwatun bal ahyaon walakinla tashAAuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:154 Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvât(emvâtun), bel ehyâun ve lâkin lâ teş’urûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:154 ALLAH yolunda öldürülenlere, "Onlar ölülerdir" demeyin. Aksine onlar diridir fakat siz farkında değilsiniz.33
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:154 Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olmazsınız.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:154 Allah yolunda öldürülenler "ölü" demeyin: Hayır, onlar yaşıyor, ama siz farkında değilsiniz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:154 Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.
2:155 ولنبلونكم بشىء من الخوف والجوع ونقص من الاموال والانفس والثمرات وبشر الصابرين
2:155 wlnblwnkm bşya mn alKwf waljwA wnqS mn alamwal walanfs walśmrat wbşr alSabryn
Transcription (English)
2:155 Walanabluwannakum bishay-in mina alkhawfiwaaljooAAi wanaqsin mina al-amwali waal-anfusiwaalththamarati wabashshiri alssabireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:155 Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât|i|, ve beşşiris sâbirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:155 Sizi korkuyla, açlıkla, para, can ve ürün kaybıyla sınayacağız. Müjde ver sabredenlere…34
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:155 Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvalardan eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:155 Muhakkak ki, ölüm tehlikesiyle ve açlıkla, dünya malının, canın ve (alın teri) ürünlerinin kaybı ile sizi sınayacağız. Ama zorluklara karşı sabredenlere iyi haberler müjdele.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:155 Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.
2:156 الذين اذا اصابتهم مصيبة قالوا انا لله وانا اليه راجعون
2:156 alźyn aźa aSabthm mSybẗ qalwa ana llh wana alyh rajAwn
Transcription (English)
2:156 Allatheena itha asabat-hummuseebatun qaloo inna lillahi wa-innailayhi rajiAAoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:156 Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:156 Ki onlara bir musibet geldiğinde, "Biz ALLAH'a aidiz ve O'na dönücüyüz" derler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:156 Onlara bir ıstırap gelip çattığında şöyle derler: "Biz Allah içiniz ve sonunda O'na dönüp gideceğiz."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:156 Ki, onların başına bir musibet gelince, "Doğrusu biz Allah'a aidiz ve muhakkak O'na döneceğiz!" derler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:156 Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz."
2:157 اولائك عليهم صلوات من ربهم ورحمة واولائك هم المهتدون
2:157 awlaak Alyhm Slwat mn rbhm wrHmẗ wawlaak hm almhtdwn
Transcription (English)
2:157 Ola-ika AAalayhim salawatunmin rabbihim warahmatun waola-ika humu almuhtadoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:157 Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Uluslararası Yıllık Tartışma Konferansı
2:157 İşte onlara, Rab'lerinden destek ve rahmet vardır. Onlar doğruya ulaşanlardır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:157 İşte böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var. İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş olanlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:157 İşte Rablerinin nimetleri ve lütfu onlar içindir ve doğru yol üzerinde olanlar işte onlardır!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:157 Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.
2:158 ان الصفا والمروة من شعائر الله فمن حج البيت او اعتمر فلا جناح عليه ان يطوف بهما ومن تطوع خيرا فان الله شاكر عليم
2:158 an alSfa walmrwẗ mn şAaar allh fmn Hj albyt aw aAtmr fla jnaH Alyh an yTwf bhma wmn tTwA Kyra fan allh şakr Alym
Transcription (English)
2:158 Inna alssafa waalmarwatamin shaAAa-iri Allahi faman hajja albaytaawi iAAtamara fala junaha AAalayhi an yattawwafabihima waman tatawwaAAa khayran fa-inna Allahashakirun AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:158 İnnes safâ vel mervete min şeâirillâh|i|, fe men haccel beyte evı’temera fe lâ cunâha aleyhi en yettavvefe bi himâ ve men tetavvaa hayran, fe innallâhe şâkirun alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:158 Sükunet ve mertlik ALLAH'ın işaretlerindendir. Konferans veya ziyaret (umre) için Ev'e varan birisi o ikisi arasında gidip gelebilir. Kim gönülden bir iyilik yaparsa, ALLAH teşekküre karşılık verendir, Bilendir…
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:158 Safa ile Merve Allah'ın belliklerindendir. Beytullah'ı hac veya umre ile ziyaret edenin onları tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim içinden gelerek bir hayır işlerse Allah Şakir'dir, teşekkür eder, Alim'dir, en iyi biçimde bilir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:158 (O halde) unutmayın, Safâ ve Merve, Allah tarafından konulmuş sembollerdendir; böylece hac veya umre için Mâbede gelen birinin bu ikisi arasında gidip gelmesinde bir mahzur yoktur: 127 Zira, eğer kişi, yapılması gerekenden daha çok iyilik yaparsa bilsin ki Allah, şükre bol karşılık verendir, her şeyi bilendir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:158 Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir.
2:159 ان الذين يكتمون ما انزلنا من البينات والهدىا من بعد ما بيناه للناس فى الكتاب اولائك يلعنهم الله ويلعنهم اللاعنون
2:159 an alźyn yktmwn ma anzlna mn albynat walhdya mn bAd ma bynah llnas fy alktab awlaak ylAnhm allh wylAnhm allaAnwn
Transcription (English)
2:159 Inna allatheena yaktumoona maanzalna mina albayyinati waalhuda minbaAAdi ma bayyannahu lilnnasi feealkitabi ola-ika yalAAanuhumu AllahuwayalAAanuhumu allaAAinoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:159 İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Din adamlarının İşlediği Büyük Suç
2:159 İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti, –biz kitapta halka açıkladıktan sonra– gizleyenleri hem ALLAH ve hem de tüm lanetleyenler lanetler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:159 İndirdiğimiz açık-seçik delillerle, kılavuz mesajı; biz onu Kitap'ta insanlara ayan-beyan gösterdikten sonra gizleyenlere, işte onlara, hem Allah lanet eder hem de diğer lanet okuyanlar lanet ederler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:159 BAKIN, katımızdan indirdiğimiz hakikatin ve rehberliğin delilini ilahî kelâm aracılığıyla insanlığın önüne koyduktan sonra onu gizleyip örtbas edenlere gelince: İşte onlardır Allah'ın lânet edeceği ve onlardır yargılama yeteneğine sahip herkesin de lânet yağdıracağı.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:159 Gerçekten, apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için Kitapta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ediciler.
2:160 الا الذين تابوا واصلحوا وبينوا فاولائك اتوب عليهم وانا التواب الرحيم
2:160 ala alźyn tabwa waSlHwa wbynwa fawlaak atwb Alyhm wana altwab alrHym
Transcription (English)
2:160 Illa allatheena taboowaaslahoo wabayyanoo faola-ika atoobuAAalayhim waana alttawwabu alrraheemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:160 İllellezîne tâbû ve aslahû ve beyyenû fe ulâike etûbu aleyhim, ve enet tevvâbur rahîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:160 Ancak, yönelip kendilerini düzeltenler ve açıklayanlar hariç; onların tövbesini kabul ederim. Ben tövbeleri kabul edenim, Rahim'im.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:160 Tövbe edip hallerini düzeltenlerle gerçeği açıklayanlar müstesna. İşte böylelerinin tövbesini kabul ederim. Doğrusu ben tövbeleri çok çok kabul edenim, rahmeti sınırsız olanım.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:160 Ancak, tevbe edenler, kendilerini düzeltenler ve (tebliğ edilen) hakikati duyuranlar bunun dışındadır: Onların tevbesini kabul edeceğim; zira yalnız Benim tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:160 Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim.
2:161 ان الذين كفروا وماتوا وهم كفار اولائك عليهم لعنة الله والملائكة والناس اجمعين
2:161 an alźyn kfrwa wmatwa whm kfar awlaak Alyhm lAnẗ allh walmlaakẗ walnas ajmAyn
Transcription (English)
2:161 Inna allatheena kafaroo wamatoowahum kuffarun ola-ika AAalayhim laAAnatu Allahiwaalmala-ikati waalnnasi ajmaAAeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:161 İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:161 İnkar edip inkârcı olarak ölenler ise hem ALLAH'ın, hem meleklerin ve hem halkın lanetini kazanır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:161 Ayetlerimizi inkar etmiş ve küfre batmış halde ölenlere gelince; Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların ilenci onlar üstünedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:161 Hakikati inkara şartlanmış olanlara ve hakikat inkarcıları olarak ölenlere gelince: Onların cezası, Allah'ın, meleklerin ve tüm (dürüst ve erdemli) insanların lânetine uğramalarıdır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:161 Şüphesiz, inkâr edip kafir olarak ölenler, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti bunların üzerinedir.
2:162 خالدين فيها لا يخفف عنهم العذاب ولا هم ينظرون
2:162 Kaldyn fyha la yKff Anhm alAźab wla hm ynZrwn
Transcription (English)
2:162 Khalideena feeha layukhaffafu AAanhumu alAAathabu wala hum yuntharoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:162 Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:162 O durumda sürekli kalırlar. Azapları hafifletilmez ve ertelenmez.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:162 Sürekli o lanetin içindedirler. Ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:162 Onlar bu halde kalacaklar; (ve) ne azapları hafifletilecek, ne de soluk almalarına imkan verilecek.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:162 Onda (lanette) süresiz kalacaklardır, onlardan azab hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.
2:163 والاهكم الاه واحد لا الاه الا هو الرحمان الرحيم
2:163 walahkm alah waHd la alah ala hw alrHman alrHym
Transcription (English)
2:163 Wa-ilahukum ilahun wahidunla ilaha illa huwa alrrahmanualrraheemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:163 Ve ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:163 Tanrınız bir tek tanrı; O'ndan başka tanrı yoktur. Rahman'dır, Rahim'dir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:163 Sizin İlah'ınız Vahid'dir, bir tek İlah'tır. İlah yoktur ondan başka. Rahman'dır O, Rahim'dir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:163 VE SİZİN TANRINIZ, Tek Tanrı'dır; O'ndan başka tanrı yoktur; Rahmândır, Rahîmdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:163 Sizin ilahınız tek bir ilahtır; O'ndan başka ilah yoktur; O, Rahman'dır, Rahim'dir (bağışlayan ve esirgeyendir).
2:164 ان فى خلق السماوات والارض واختلاف اليل والنهار والفلك التى تجرى فى البحر بما ينفع الناس وما انزل الله من السماء من ماء فاحيا به الارض بعد موتها وبث فيها من كل دابة وتصريف الرياح والسحاب المسخر بين السماء والارض لءايات لقوم يعقلون
2:164 an fy Klq alsmawat walarD waKtlaf alyl walnhar walflk alty tjry fy albHr bma ynfA alnas wma anzl allh mn alsmaa mn maa faHya bh alarD bAd mwtha wbś fyha mn kl dabẗ wtSryf alryaH walsHab almsKr byn alsmaa walarD laayat lqwm yAqlwn
Transcription (English)
2:164 Inna fee khalqi alssamawatiwaal-ardi waikhtilafi allayli waalnnahariwaalfulki allatee tajree fee albahri bimayanfaAAu alnnasa wama anzala Allahumina alssama-i min ma-in faahyabihi al-arda baAAda mawtiha wabaththa feehamin kulli dabbatin watasreefi alrriyahiwaalssahabi almusakhkhari bayna alssama-iwaal-ardi laayatin liqawminyaAAqiloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:164 İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Tanrı'nın Doğadaki Ayetleri
2:164 Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün birbiriyle yer değiştirmesinde, insanların yararı için okyanusta akıp giden gemilerde, ALLAH'ın gökten su indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve orada yaydığı her çeşit canlıda, rüzgarları ve gök ile yer arasında hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde aklını kullanan bir toplum için elbette dersler/kanıtlar (ayaat) vardır.35
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:164 Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm canlılardan yaymasında, rüzgarların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler vardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:164 Kuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini takip edişinde; insanlara faydalı yüklerle denizlerde seyreden gemilerde; Allah'ın gökten indirerek onunla ölü toprağa can verdiği ve her çeşit canlının çoğalmasını sağladığı yağmurlarda; rüzgarların (yönünün) değişmesinde ve gökle yer arasında kendileri için tayin edilmiş belirli güzergahlarda akan bulutlarda: (bütün bunlarda) düşünüp, akıllarını kullananlar için mesajlar vardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:164 Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
2:165 ومن الناس من يتخذ من دون الله اندادا يحبونهم كحب الله والذين ءامنوا اشد حبا لله ولو يرى الذين ظلموا اذ يرون العذاب ان القوة لله جميعا وان الله شديد العذاب
2:165 wmn alnas mn ytKź mn dwn allh andada yHbwnhm kHb allh walźyn aamnwa aşd Hba llh wlw yry alźyn Zlmwa aź yrwn alAźab an alqwẗ llh jmyAa wan allh şdyd alAźab
Transcription (English)
2:165 Wamina alnnasi man yattakhithumin dooni Allahi andadan yuhibboonahum kahubbiAllahi waallatheena amanoo ashaddu hubbanlillahi walaw yara allatheena thalamooith yarawna alAAathaba anna alquwwata lillahijameeAAan waanna Allaha shadeedu alAAathabi
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:165 Ve minen nâsi men yettehızu min dûnillâhi endâden yuhıbbûnehum ke hubbillâh|i|, vellezîne âmenû eşeddu hubben lillâh|i|, ve lev yerâllezîne zalemû iz yeravnel azâbe, ennel kuvvete lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdul azâb|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Putlaştırılanlar, Putlaştıranlara Karşı
2:165 ALLAH'tan başkasını tanrı edinen ve ALLAH'ı sever gibi onları seven kimseler var. Gerçeği onaylayanlar ise en çok ALLAH'ı sever. O zulmedenler, azabı gördükleri zaman tüm gücün ALLAH'a ait ve ALLAH'ın azabının çetin olduğunu anlayacaklarını bir bilselerdi!36
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:165 İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar da onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlı ve taşkındırlar. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'ta bulunduğunu, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler!
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:165 Ama hâlâ Allah'a rakip gördükleri varlıklara inanmayı tercih eden ve onları (yalnızca) Allah'a özgü (olması gereken) bir sevgi ile seven insanlar var: Halbuki imana ermiş olanlar, Allah'ı başka her şeyden daha çok severler. Zulüm yapmaya şartlanmış olanlar, (Kıyamet Günü) azaba uğratıldıkları zaman görecekleri gibi, bütün kudretin yalnızca Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın cezalandırmada ne çetin olduğunu da keşke görselerdi!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:165 İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.
2:166 اذ تبرا الذين اتبعوا من الذين اتبعوا وراوا العذاب وتقطعت بهم الاسباب
2:166 aź tbra alźyn atbAwa mn alźyn atbAwa wrawa alAźab wtqTAt bhm alasbab
Transcription (English)
2:166 Ith tabarraa allatheenaittubiAAoo mina allatheena ittabaAAoo waraawoo alAAathabawataqattaAAat bihimu al-asbabu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:166 İz teberreellezînettubiû minellezînettebeû ve reavûl azâbe ve takattaat bihimul esbâb|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:166 O zaman, uyulanlar kendilerine uyanlardan uzak duracaktır. Artık azabı görmüşlerdir ve aralarındaki tüm bağlar kesilmiştir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:166 O zaman, izlenenler, kendilerini izleyenlerden uzaklaşıp gitmişlerdir. Azabı gördüler artık, aralarındaki bağlar parçalanıp koptu.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:166 (O Gün, haksız yere) kutsananlar, kendilerine tâbi olanları tanımazlıktan gelecekler ve onlara tâbi olanlar, bütün ümitleri paramparça olmuş bir şekilde (kendilerini bekleyen) azabı çekeceklerdir!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:166 Öyle ki (o gün) kendilerine tâbi olunanlar, kendilerine tâbi olanlardan uzaklaşıp kaçmışlardır. (Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp kopmuştur.
2:167 وقال الذين اتبعوا لو ان لنا كرة فنتبرا منهم كما تبرءوا منا كذالك يريهم الله اعمالهم حسرات عليهم وما هم بخارجين من النار
2:167 wqal alźyn atbAwa lw an lna krẗ fntbra mnhm kma tbrawa mna kźalk yryhm allh aAmalhm Hsrat Alyhm wma hm bKarjyn mn alnar
Transcription (English)
2:167 Waqala allatheena ittabaAAoolaw anna lana karratan fanatabarraa minhum kamatabarraoo minna kathalika yureehimu AllahuaAAmalahum hasaratin AAalayhim wamahum bikharijeena mina alnnari
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:167 Ve kâlellezînettebeû lev enne lenâ kerreten fe neteberree minhum kemâ teberreû minnâ kezâlike yurîhimullâhu a’mâlehum haserâtin aleyhim ve mâ hum bi hâricîne minen nâr|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:167 Uyanlar şöyle diyecek: "Keşke bir şansımız daha olsaydı da onların şimdi bizden uzak durdukları gibi biz de onlardan uzak dursaydık." Böylece ALLAH yaptıklarını pişmanlığa dönüştürür; ateşten çıkamazlar.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:167 İzleyenler şöyle demiştir: "Ne olurdu bir kez daha imkan verilse de şunların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak." Böylece Allah onlara, yapıp ettiklerini, kendilerine yönelmiş özleyişler olarak gösterir. Ama artık ateşten çıkamazlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:167 Ve o tâbi olanlar, "(Hayatta) ikinci bir fırsat yakalasaydık da onların bizi tanımazlıktan geldiği gibi biz de onları görmezden gelip reddetseydik!" diyecekler. Böylece, Allah yapıp-ettiklerini onlara acı bir pişmanlık (duygusu) tattırarak gösterecektir; ve onlar ateşten çıkarılmayacaklardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:167 (O zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık." Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler.
2:168 ياايها الناس كلوا مما فى الارض حلالا طيبا ولا تتبعوا خطوات الشيطان انه لكم عدو مبين
2:168 yaayha alnas klwa mma fy alarD Hlala Tyba wla ttbAwa KTwat alşyTan anh lkm Adw mbyn
Transcription (English)
2:168 Ya ayyuha alnnasukuloo mimma fee al-ardi halalan tayyibanwala tattabiAAoo khutuwati alshshaytaniinnahu lakum AAaduwwun mubeenun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:168 Yâ eyyuhen nâsu kulû mimmâ fîl ardı halâlen tayyiben, ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân|i|, innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Sapkını İzleyenler Uydurma Haramlar Üretir
2:168 İnsanlar! Yerin helal ve temiz ürünlerinden yiyin, sapkının adımlarını izlemeyin; o size açık düşmandır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:168 Ey insanlar! Yeryüzündeki nimetlerden temiz ve helal olmak şartıyla yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size açık bir düşmandır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:168 EY İNSANLAR! Yeryüzünde meşru ve iyi ne varsa ondan nasibinizi alın ve Şeytanın izinden gitmeyin: Zira o sizin apaçık düşmanınızdır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:168 Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır.
2:169 انما يامركم بالسوء والفحشاء وان تقولوا على الله ما لا تعلمون
2:169 anma yamrkm balswa walfHşaa wan tqwlwa Aly allh ma la tAlmwn
Transcription (English)
2:169 Innama ya/murukum bialssoo-iwaalfahsha-i waan taqooloo AAala Allahima la taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:169 İnnemâ ye’murukum bis sûi vel fahşâi ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:169 O size kötülüğü, hayasızlığı ve ALLAH'a bilmediğiniz şeyleri yakıştırmanızı emreder.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:169 Hiç kuşkusuz o, size kötülük, çirkinlik / düzensizlik ve pislik emreder. Ve size, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur-durur.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:169 Sizi yalnız kötülük işlemeye, iğrenç ve çirkin işler yapmaya ve hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyleri Allah'a isnat etmeye çağırır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:169 O Size yalnızca kötülügü çirkin –hayasızlığı ve Allaha karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.
2:170 واذا قيل لهم اتبعوا ما انزل الله قالوا بل نتبع ما الفينا عليه ءاباءنا اولو كان ءاباؤهم لا يعقلون شيا ولا يهتدون
2:170 waźa qyl lhm atbAwa ma anzl allh qalwa bl ntbA ma alfyna Alyh aabaana awlw kan aabaahm la yAqlwn şya wla yhtdwn
Transcription (English)
2:170 Wa-itha qeela lahumu ittabiAAoo maanzala Allahu qaloo bal nattabiAAu ma alfaynaAAalayhi abaana awa law kana abaohumla yaAAqiloona shay-an wala yahtadoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:170 Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Ataları Körükörüne İzlemek
2:170 Onlara, "ALLAH'ın indirdiğine uyun" dense, "Hayır, biz atalarımızın izlediği yolu izleriz" derler. Peki, ataları bir şey düşünemeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?!
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:170 Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulunduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!..
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:170 Ama onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiğinde bazıları: "Hayır, biz (yalnız) atalarımızdan gördüğümüz (inanç ve eylemler)e uyarız!" diye cevap verirler. Ya ataları akıllarını hiç kullanmamış ve hidayetten nasip almamış iseler?
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:170 Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?
2:171 ومثل الذين كفروا كمثل الذى ينعق بما لا يسمع الا دعاء ونداء صم بكم عمى فهم لا يعقلون
2:171 wmśl alźyn kfrwa kmśl alźy ynAq bma la ysmA ala dAaa wndaa Sm bkm Amy fhm la yAqlwn
Transcription (English)
2:171 Wamathalu allatheena kafarookamathali allathee yanAAiqu bima la yasmaAAuilla duAAaan wanidaan summun bukmunAAumyun fahum la yaAAqiloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:171 Ve meselullezîne keferû ke meselillezî yen’ıku bi mâ lâ yesmeû illâ duâen ve nidââ(nidâen), summun bukmun umyun fe hum lâ ya’kılûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:171 İnkarcıların durumu, sözleri ancak bağırma ve çağırma biçiminde algılayarak anlamadan tekrarlayan kişi gibidir. Sağır, dilsiz ve kördürler; düşünmezler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:171 O küfre sapanların durumu, bağırıp çağırma dışında bir şeyi işitmeyen varlıklara haykıranın durumuna benzer. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden akıllarını işletemez onlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:171 Böylece, hakikati inkara şartlanmış olanların durumu, çobanın haykırışını işiten ama onu yalnız bir ses ve çağrı şeklinde algılayan sürünün durumuna benzer. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; zira akıllarını kullanmazlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:171 İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.
2:172 ياايها الذين ءامنوا كلوا من طيبات ما رزقناكم واشكروا لله ان كنتم اياه تعبدون
2:172 yaayha alźyn aamnwa klwa mn Tybat ma rzqnakm waşkrwa llh an kntm ayah tAbdwn
Transcription (English)
2:172 Ya ayyuha allatheena amanookuloo min tayyibati ma razaqnakum waoshkuroolillahi in kuntum iyyahu taAAbudoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:172 Yâ eyyuhellezîne âmenû kulû min tayyibâti mâ razaknâkum veşkurû lillâhi in kuntum iyyâhu ta’budûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Sadece Dört Hayvansal Madde Haram Edilmiştir
2:172 Gerçeği onaylayanlar, size verdiğimiz rızıkların iyilerinden yiyin. ALLAH'a şükredin, sadece O'na hizmet ediyorsunuz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:172 Ey iman sahipleri! Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin ve -eğer kendisine kulluk ediyorsanız- Allah'a şükredin.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:172 Ey imana ermiş olanlar! Size rızk olarak sağladığımız iyi şeylerden nasiplenin ve Allah'a şükredin, eğer gerçekten O'na kulluk ediyorsanız.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:172 Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah'a şükredin.
2:173 انما حرم عليكم الميتة والدم ولحم الخنزير وما اهل به لغير الله فمن اضطر غير باغ ولا عاد فلا اثم عليه ان الله غفور رحيم
2:173 anma Hrm Alykm almytẗ waldm wlHm alKnzyr wma ahl bh lğyr allh fmn aDTr ğyr bağ wla Aad fla aśm Alyh an allh ğfwr rHym
Transcription (English)
2:173 Innama harrama AAalaykumualmaytata waalddama walahma alkhinzeeri wamaohilla bihi lighayri Allahi famani idturra ghayra baghinwala AAadin fala ithma AAalayhi inna Allahaghafoorun raheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:173 İnnemâ harrame aleykumul meytete ved deme ve lahmel hınzîri ve mâ uhille bihî li gayrillâh|i|, fe menidturra gayra bâgin ve lâ âdin fe lâ isme aleyh|i|, innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:173 O, size sadece leş, kan, domuz eti ve ALLAH'tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Her kim mecbur kalırsa, suistimal yolunu aramamak ve sınırı aşmamak koşuluyla günah işlemiş olmaz. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:173 Allah size leşi, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Ama zorda kalanın, sınırı aşmadan, şuna-buna haksızlık ve tecavüze gitmeden yemesinde kendisi için günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:173 O, size yalnız leşi, kanı, domuz etini ve üzerinde Allah'ın adından başka bir adın anıldığı şeyi yasakladı. Ama kim onlara mecbur kalırsa -bir arzu ve iştah duymamak ve zaruri ihtiyacının üstüne çıkmamak şartıyla- günaha girmiş olmaz: çünkü, unutmayın, Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:173 O, size ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
2:174 ان الذين يكتمون ما انزل الله من الكتاب ويشترون به ثمنا قليلا اولائك ما ياكلون فى بطونهم الا النار ولا يكلمهم الله يوم القيامة ولا يزكيهم ولهم عذاب اليم
2:174 an alźyn yktmwn ma anzl allh mn alktab wyştrwn bh śmna qlyla awlaak ma yaklwn fy bTwnhm ala alnar wla yklmhm allh ywm alqyamẗ wla yzkyhm wlhm Aźab alym
Transcription (English)
2:174 Inna allatheena yaktumoona maanzala Allahu mina alkitabi wayashtaroona bihithamanan qaleelan ola-ika ma ya/kuloona fee butoonihimilla alnnara wala yukallimuhumu Allahuyawma alqiyamati wala yuzakkeehim walahum AAathabunaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:174 İnnellezîne yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî semenen kalîlen, ulâike mâ ye’kulûne fî butûnihim illen nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîm(elîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Gerçekleri Gizleyen Din adamları
2:174 ALLAH'ın indirdiği kitaptan bir şey gizleyip onu az bir değere değişenler, karınlarına ateş tıkınıyorlar. Diriliş Gününde ALLAH onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Onlara acı verici bir azap var.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:174 Allah'ın Kitap'tan indirdiği şeyi gizleyip onu basit bir ücret karşılığı satanlar, karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacaktır, onları arındırmayacaktır da... Onlar için korkunç bir azap vardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:174 ALLAH'IN indirdiği vahiyden bazı kısımları gizleyenler ve bunu az bir kazanç karşılığı değiştirenlere gelince: onlar karınlarını ateşle doldurur. Ve Kıyamet Günü Allah onlarla ne konuşacak, ne de (günahlarından) onları arındıracaktır; şiddetli azap onları beklemektedir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:174 Allah'ın indirdiği Kitaptan bir şeyi gözardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır.
2:175 اولائك الذين اشتروا الضلالة بالهدىا والعذاب بالمغفرة فما اصبرهم على النار
2:175 awlaak alźyn aştrwa alDlalẗ balhdya walAźab balmğfrẗ fma aSbrhm Aly alnar
Transcription (English)
2:175 Ola-ika allatheena ishtarawooalddalalata bialhuda waalAAathababialmaghfirati fama asbarahum AAala alnnari
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:175 Ulâikellezîneşteravud dalâlete bil hudâ vel azâbe bil magfireh(magfireti), fe mâ asberehum alen nâr|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:175 Onlar, hidayet karşılığında sapıklığı ve affedilme karşılığında azabı satın almışlardır. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:175 Bunlar var ya, bunlar hidayeti satıp şaşkınlık, affedilmeyi satıp azap almışlardır. Ne kadar da dayanıklıdırlar ateşe!..
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:175 İşte onlar hidayet karşılığında sapıklığı ve mağfiret karşılığında azabı satın almışlardır. Oysa ateşten ne kadar az korkar görünüyorlar!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:175 Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!
2:176 ذالك بان الله نزل الكتاب بالحق وان الذين اختلفوا فى الكتاب لفى شقاق بعيد
2:176 źalk ban allh nzl alktab balHq wan alźyn aKtlfwa fy alktab lfy şqaq bAyd
Transcription (English)
2:176 Thalika bi-anna Allahanazzala alkitaba bialhaqqi wa-inna allatheenaikhtalafoo fee alkitabi lafee shiqaqin baAAeedin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:176 Zâlike bi ennellâhe nezzelel kitâbe bil hakk|ı|, ve innellezînahtelefû fîl kitâbi le fî şikâkin baîd(baîdin).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:176 Böyledir; çünkü ALLAH gerçeği içeren kitabı indirmiştir ve kitap hakkında tartışanlar ise doğrusu derin bir anlaşmazlık içindedir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:176 Bu böyledir. Çünkü Allah, Kitap'ı hak olarak indirmiştir. Kitap'ta çelişmeye girenler, şıkak'a düşmüşlerdir / bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:176 İşte böyle; hakikati ortaya koymak için ilahî kelâmı indiren Allah olduğuna göre, ona karşı kendi görüşlerini dayatanlar derin bir açmazdadırlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:176 Bu, Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler.
2:177 ليس البر ان تولوا وجوهكم قبل المشرق والمغرب ولاكن البر من ءامن بالله واليوم الءاخر والملائكة والكتاب والنبين وءاتى المال علىا حبه ذوى القربىا واليتامىا والمساكين وابن السبيل والسائلين وفى الرقاب واقام الصلواة وءاتى الزكواة والموفون بعهدهم اذا عاهدوا والصابرين فى الباساء والضراء وحين الباس اولائك الذين صدقوا واولائك هم المتقون
2:177 lys albr an twlwa wjwhkm qbl almşrq walmğrb wlakn albr mn aamn ballh walywm alaaKr walmlaakẗ walktab walnbyn waaty almal Alya Hbh źwy alqrbya walytamya walmsakyn wabn alsbyl walsaalyn wfy alrqab waqam alSlwaẗ waaty alzkwaẗ walmwfwn bAhdhm aźa Aahdwa walSabryn fy albasaa walDraa wHyn albas awlaak alźyn Sdqwa wawlaak hm almtqwn
Transcription (English)
2:177 Laysa albirra an tuwalloo wujoohakum qibalaalmashriqi waalmaghribi walakinna albirra man amanabiAllahi waalyawmi al-akhiri waalmala-ikatiwaalkitabi waalnnabiyyeena waataalmala AAala hubbihi thawee alqurbawaalyatama waalmasakeena waibnaalssabeeli waalssa-ileena wafee alrriqabiwaaqama alssalata waataalzzakata waalmoofoona biAAahdihim ithaAAahadoo waalssabireena fee alba/sa-iwaalddarra-i waheena alba/si ola-ikaallatheena sadaqoo waola-ika humualmuttaqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:177 Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn|e|, ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb|i|, ve ekâmes salâte ve âtez zekât|e|, vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed|û|, ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s|i| ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
İyilik Tanımlanıyor
2:177 Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH'ı, ahiret gününü, melekleri, kitabı ve peygamberleri onaylarlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, evsizlere, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; namazı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:177 Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır, akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:177 Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (malî) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:177 Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
2:178 ياايها الذين ءامنوا كتب عليكم القصاص فى القتلى الحر بالحر والعبد بالعبد والانثىا بالانثىا فمن عفى له من اخيه شىء فاتباع بالمعروف واداء اليه باحسان ذالك تخفيف من ربكم ورحمة فمن اعتدىا بعد ذالك فله عذاب اليم
2:178 yaayha alźyn aamnwa ktb Alykm alqSaS fy alqtly alHr balHr walAbd balAbd walanśya balanśya fmn Afy lh mn aKyh şya fatbaA balmArwf wadaa alyh baHsan źalk tKfyf mn rbkm wrHmẗ fmn aAtdya bAd źalk flh Aźab alym
Transcription (English)
2:178 Ya ayyuha allatheena amanookutiba AAalaykumu alqisasu fee alqatla alhurrubialhurri waalAAabdu bialAAabdi waalonthabialontha faman AAufiya lahu min akheehi shay-on faittibaAAunbialmaAAroofi waadaon ilayhi bi-ihsaninthalika takhfeefun min rabbikum warahmatun famaniiAAtada baAAda thalika falahu AAathabunaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:178 Yâ eyyuhellezîne âmenû kutibe aleykumul kısâsu fîl katlâ el hurru bil hurri vel abdu bil abdi vel unsâ bil unsâ fe men ufiye lehu min ahîhi şey’un fettibâun bil ma’rûfi ve edâun ileyhi bi ihsân(ihsânin), zâlike tahfîfun min rabbikum ve rahmeh(rahmetun), fe meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun elîm(elîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Ölüm Cezasını Sınırlamak ve Caydırmak
2:178 Gerçeği onaylayanlar! Öldürmede size eşitlik farz kılındı. Hürre karşı hür, köleye köle, kadına kadın… Ama kim maktulun hısımları tarafından bağışlanırsa, o zaman uygun olanı yapması ve diyeti güzelce ödemesi gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra kim sınırı aşarsa onun için acı bir azap var.37
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:178 Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır. Hür kişiye karşılık hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi... Kim kardeşi tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affedene en güzel biçimde bir ödeme yapmak gerekir. İşte bu, Rabbinizden size bir hafifletme ve bir rahmettir. Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç bir azap vardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:178 SİZ EY imana ermiş olanlar! Öldürme (olayların)da adil karşılık (kısas) size farz kılındı: Hür için hür, köle için köle ve kadın için kadın. Ve eğer kardeşi tarafından suçlu kimse (nin suçunun bir bölümünü) bağışlamışsa, bu (bağış) uygun şekilde tatbik edilmeli ve kardeşine tazminatı güzellikle ödenmelidir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Buna rağmen hak ve adalet sınırlarını bilerek ve isteyerek ihlal eden için şiddetli azap vardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:178 Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır.
2:179 ولكم فى القصاص حيواة يااولى الالباب لعلكم تتقون
2:179 wlkm fy alqSaS Hywaẗ yaawly alalbab lAlkm ttqwn
Transcription (English)
2:179 Walakum fee alqisasi hayatunya olee al-albabi laAAallakum tattaqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:179 Ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:179 Sizin için bu eşitlikte hayat kurtarma vardır, ey akıl sahipleri, böylece korunursunuz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:179 Ey aklı ve gönlü işleyenler, kısasta sizin için hayat vardır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:179 Çünkü, ey derin kavrayış sahipleri, adil karşılık ((kısas) yasası)nda sizin için hayat vardır, böylece belki Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursunuz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:179 Ey temiz akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız.
2:180 كتب عليكم اذا حضر احدكم الموت ان ترك خيرا الوصية للوالدين والاقربين بالمعروف حقا على المتقين
2:180 ktb Alykm aźa HDr aHdkm almwt an trk Kyra alwSyẗ llwaldyn walaqrbyn balmArwf Hqa Aly almtqyn
Transcription (English)
2:180 Kutiba AAalaykum itha hadaraahadakumu almawtu in taraka khayran alwasiyyatulilwalidayni waal-aqrabeena bialmaAAroofi haqqanAAala almuttaqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:180 Kutibe aleykum izâ hadara ehadekumul mevtu in tereke hayrâ(hayran), el vasiyyetu lil vâlideyni vel akrabîne bil ma’rûf|i|, hakkan alel muttekîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Vasiyet Yaz
2:180 Sizden birine ölüm yaklaştığında, bir mal bırakacaksa anaya babaya, yakınlara, uygun bir biçimde vasiyet etmesi farz kılındı. Bu, erdemliler için bir görevdir.38
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:180 İçinizden birine ölüm geldiğinde, eğer bir hayır bırakacaksa, üzerinize yazılan şudur: Ana-babaya, akrabaya, örfe uygun vasiyette bulunmak. Takva sahipleri üstüne bir hak olarak.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:180 HERHANGİ birinize ölüm yaklaştığında, eğer arkasında yeterli bir servet bırakıyorsa, ebeveynine ve (diğer) yakın akrabalarına uygun şekilde vasiyette bulunmak size farz kılındı: Bu, Allah'a karşı sorumluluk bilincini duyanlar için bir yükümlülüktür.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:180 Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı).
2:181 فمن بدله بعدما سمعه فانما اثمه على الذين يبدلونه ان الله سميع عليم
2:181 fmn bdlh bAdma smAh fanma aśmh Aly alźyn ybdlwnh an allh smyA Alym
Transcription (English)
2:181 Faman baddalahu baAAda ma samiAAahufa-innama ithmuhu AAala allatheenayubaddiloonahu inna Allaha sameeAAun AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:181 Fe men beddelehu ba’de mâ semiahu fe innemâ ismuhu alellezîne yubeddilûneh|u|, innallâhe semîun alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:181 Kim işittikten sonra onu değiştirirse, günahı onu değiştirenleredir. ALLAH İşitendir, Bilendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:181 Kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse hiç kuşkusuz bunun günahı onu değiştirenler üzerinedir. Allah herşeyi işitir, herşeyi bilir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:181 Ve kim, öğrendikten sonra böyle bir hükmü değiştirirse, böyle davranmanın günahı, yalnızca onu değiştirenedir. Doğrusu Allah, her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:181 Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
2:182 فمن خاف من موص جنفا او اثما فاصلح بينهم فلا اثم عليه ان الله غفور رحيم
2:182 fmn Kaf mn mwS jnfa aw aśma faSlH bynhm fla aśm Alyh an allh ğfwr rHym
Transcription (English)
2:182 Faman khafa min moosinjanafan aw ithman faaslaha baynahum falaithma AAalayhi inna Allaha ghafoorun raheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:182 Fe men hâfe min mûsın cenefen ev ismen fe aslaha beynehum fe lâ isme aleyh|i|, innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:182 Vasiyet edenin yanlışlık veya haksız bir paylaşım yapacağını sezen birisi olaya karışıp durumu düzeltirse günah işlemiş olmaz. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:182 Kim, vasiyet edenin haksızlığa sapmış veya günah işlemiş olmasından endişelenip de ilgililerin arasını bulursa ona günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhamet edicidir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:182 Ama her kim, vasiyet edenin bir hata yaptığından veya (bilerek) bir kusur işlediğinden endişe eder ve bunun üzerine mirasçılar arasında bir uzlaşma sağlanırsa (bu nedenle) kendisine bir günah terettüb etmez. Doğrusu Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:182 Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını bulup düzeltirse, artık ona günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
2:183 ياايها الذين ءامنوا كتب عليكم الصيام كما كتب على الذين من قبلكم لعلكم تتقون
2:183 yaayha alźyn aamnwa ktb Alykm alSyam kma ktb Aly alźyn mn qblkm lAlkm ttqwn
Transcription (English)
2:183 Ya ayyuha allatheena amanookutiba AAalaykumu alssiyamu kamakutiba AAala allatheena min qablikum laAAallakumtattaqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:183 Yâ eyyuhellezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:183 Gerçeği onaylayanlar, sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi, sakınmanız için size de farz kılındı.39
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:183 Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:183 SİZ EY imana ermiş olanlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı, ki Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:183 Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.
2:184 اياما معدودات فمن كان منكم مريضا او علىا سفر فعدة من ايام اخر وعلى الذين يطيقونه فدية طعام مسكين فمن تطوع خيرا فهو خير له وان تصوموا خير لكم ان كنتم تعلمون
2:184 ayama mAdwdat fmn kan mnkm mryDa aw Alya sfr fAdẗ mn ayam aKr wAly alźyn yTyqwnh fdyẗ TAam mskyn fmn tTwA Kyra fhw Kyr lh wan tSwmwa Kyr lkm an kntm tAlmwn
Transcription (English)
2:184 Ayyaman maAAdoodatin faman kanaminkum mareedan aw AAala safarin faAAiddatun minayyamin okhara waAAala allatheena yuteeqoonahufidyatun taAAamu miskeenin faman tatawwaAAakhayran fahuwa khayrun lahu waan tasoomoo khayrun lakum inkuntum taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:184 Eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), fe men kâne minkum marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar|a| ve alellezîne yutîkûnehu fidyetun taâmu miskîn(miskînin), fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun leh|u|, ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:184 Sayılı günlerde… Hasta olanlarınız veya yolculukta bulunanlarınız tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Güç yetirenler bir yoksulu doyurarak adakta bulunsunlar. Kim gönül isteğiyle iyilik yaparsa kendisi için daha iyidir; ancak oruç tutmanız sizin için en iyisidir, bir bilseniz!
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:184 Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:184 Sayılı günlerde (oruç). Ancak sizden kim, hasta veya seyahatte olursa diğer zamanlarda (aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır); ve (bu gibi hallerde) gücü yetenlere bir muhtacı doyurarak fidye vermek, bir yükümlülüktür. Her kim, yapmaya yükümlü olduğundan daha fazla iyilik yaparsa kendisine iyilik yapmış olur; zira oruç tutmak kendinize iyilik yapmaktır -keşke bunu bilseydiniz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:184 (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.
2:185 شهر رمضان الذى انزل فيه القرءان هدى للناس وبينات من الهدىا والفرقان فمن شهد منكم الشهر فليصمه ومن كان مريضا او علىا سفر فعدة من ايام اخر يريد الله بكم اليسر ولا يريد بكم العسر ولتكملوا العدة ولتكبروا الله علىا ما هدىاكم ولعلكم تشكرون
2:185 şhr rmDan alźy anzl fyh alqraan hdy llnas wbynat mn alhdya walfrqan fmn şhd mnkm alşhr flySmh wmn kan mryDa aw Alya sfr fAdẗ mn ayam aKr yryd allh bkm alysr wla yryd bkm alAsr wltkmlwa alAdẗ wltkbrwa allh Alya ma hdyakm wlAlkm tşkrwn
Transcription (English)
2:185 Shahru ramadana allatheeonzila feehi alqur-anu hudan lilnnasiwabayyinatin mina alhuda waalfurqanifaman shahida minkumu alshshahra falyasumhu waman kanamareedan aw AAala safarin faAAiddatun min ayyaminokhara yureedu Allahu bikumu alyusra wala yureedubikumu alAAusra walitukmiloo alAAiddata walitukabbiroo AllahaAAala ma hadakum walaAAallakum tashkuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:185 Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkân|i|, fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh|u|, ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar|a| yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:185 Ramazan, insanlara yol gösterici, apaçık bir öğreti ve yasa kitabı olan Kuran'ın indirildiği aydır. Kim o aya ulaşırsa oruç tutsun. Hasta veya yolcu olanlarınız, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde oruç tutar. ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Böylece sayıyı tamamlar, sizi doğruya ulaştıran ALLAH'ı yüceltip şükredersiniz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:185 Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:185 Kur'an, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak (ilk defa) bu Ramazan Ayında indirilmiştir. Bundan dolayı, sizden kim bu aya erişirse onu baştan başa tutsun. Ancak hasta veya seyahatte olan, başka günlerde (aynı sayıda oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk çekmenizi istemez; ama (belirlenen günlerin) sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmenizi ve (O'na) şükretmenizi (ister).
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:185 Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.
2:186 واذا سالك عبادى عنى فانى قريب اجيب دعوة الداع اذا دعان فليستجيبوا لى وليؤمنوا بى لعلهم يرشدون
2:186 waźa salk Abady Any fany qryb ajyb dAwẗ aldaA aźa dAan flystjybwa ly wlyamnwa by lAlhm yrşdwn
Transcription (English)
2:186 Wa-itha saalaka AAibadeeAAannee fa-innee qareebun ojeebu daAAwata alddaAAiitha daAAani falyastajeeboo lee walyu/minoo beelaAAallahum yarshudoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:186 Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:186 Kullarım beni sana soracak olurlarsa bilsinler ki ben yakınım. Beni çağırdığı vakit çağıranın çağrısına karşılık veririm. Doğru yolu bulmaları için onlar da bana karşılık vermeli ve beni onaylamalı.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:186 Kullarım sana benden sorarlarsa ben Karib'im, gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:186 EĞER kullarım sana Benim hakkımda sorular sorarsa -(bilsinler ki) Ben çok yakınım; dua edenin yakarışlarına her zaman karşılık veririm; öyleyse onlar da Bana karşılık versinler ve Bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:186 Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.
2:187 احل لكم ليلة الصيام الرفث الىا نسائكم هن لباس لكم وانتم لباس لهن علم الله انكم كنتم تختانون انفسكم فتاب عليكم وعفا عنكم فالان باشروهن وابتغوا ما كتب الله لكم وكلوا واشربوا حتىا يتبين لكم الخيط الابيض من الخيط الاسود من الفجر ثم اتموا الصيام الى اليل ولا تباشروهن وانتم عاكفون فى المساجد تلك حدود الله فلا تقربوها كذالك يبين الله ءاياته للناس لعلهم يتقون
2:187 aHl lkm lylẗ alSyam alrfś alya nsaakm hn lbas lkm wantm lbas lhn Alm allh ankm kntm tKtanwn anfskm ftab Alykm wAfa Ankm falan başrwhn wabtğwa ma ktb allh lkm wklwa waşrbwa Htya ytbyn lkm alKyT alabyD mn alKyT alaswd mn alfjr śm atmwa alSyam aly alyl wla tbaşrwhn wantm Aakfwn fy almsajd tlk Hdwd allh fla tqrbwha kźalk ybyn allh aayath llnas lAlhm ytqwn
Transcription (English)
2:187 Ohilla lakum laylata alssiyamialrrafathu ila nisa-ikum hunna libasunlakum waantum libasun lahunna AAalima Allahuannakum kuntum takhtanoona anfusakum fatabaAAalaykum waAAafa AAankum faal-ana bashiroohunnawaibtaghoo ma kataba Allahu lakum wakuloo waishraboohatta yatabayyana lakumu alkhaytu al-abyadumina alkhayti al-aswadi mina alfajri thumma atimmoo alssiyamaila allayli wala tubashiroohunna waantum AAakifoonafee almasajidi tilka hudoodu Allahi falataqrabooha kathalika yubayyinu Allahu ayatihililnnasi laAAallahum yattaqoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:187 Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid|i|, tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yettekûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Ramazan Orucu İçin Kolaylık Getiriliyor
2:187 Oruç gecelerinde kadınlarınızla cinsel ilişkide bulunmanız size helal kılındı. Onlar sizin örtüleriniz, siz de onların örtülerisiniz. ALLAH, kendinizi kandırıp durduğunuzu bildi de tövbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık ALLAH'ın sizin için belirlediğini dileyerek onlarla cinsel ilişkide bulunabilirsiniz. Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırt edinceye kadar yiyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlere kapanmış durumdayken onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. Bunlar ALLAH'ın koyduğu sınırlardır; onları çiğnemeyin. ALLAH korunmaları için ayetlerini halka böyle açıklar.40
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:187 Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir, siz de onlar için giysisiniz. Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikafta bulunduğunuz sırada eşlerinizle cinsel temas kurmayın. İşte bunlar Allah'ın yasaklarıdır, bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:187 (GÜNDÜZ) tutulan oruçtan sonraki gece boyunca kadınlarınıza yaklaşmanız helaldir: onlar sizin için bir elbise gibidirler ve siz de onlar için bir elbise gibisiniz. Allah bu konuda kendinizi sıkıntıya sokacağınızı bilir; bu yüzden O size mağfiret ile yönelmiş be bu zorluğu üzerinizden kaldırmıştır. Şimdi öyleyse onlara yaklaşabilir ve Allah'ın sizin için uygun gördüğünden yararlanabilirsiniz ve gecenin karanlığından tan yerinin aydınlığı fark edilinceye kadar yiyip içebilirsiniz. Sonra gece çökünceye kadar oruca devam edersiniz. Ama mescitlerde itikafta iken kadınlara yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır: O halde bu sınırları ihlal etmeyin: (işte) böylece Allah mesajlarını insanlara açıklıyor ki, O'na karşı sorumluluklarının bilincinde olabilsinler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:187 Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.
2:188 ولا تاكلوا اموالكم بينكم بالباطل وتدلوا بها الى الحكام لتاكلوا فريقا من اموال الناس بالاثم وانتم تعلمون
2:188 wla taklwa amwalkm bynkm balbaTl wtdlwa bha aly alHkam ltaklwa fryqa mn amwal alnas balaśm wantm tAlmwn
Transcription (English)
2:188 Wala ta/kuloo amwalakumbaynakum bialbatili watudloo biha ilaalhukkami lita/kuloo fareeqan min amwali alnnasibial-ithmi waantum taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:188 Ve lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı ve tudlû bihâ ilel hukkâmi li te’kulû ferîkan min emvâlin nâsi bil ismi ve entum ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Rüşvet Alıp Vermeyin
2:188 Paralarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Halkın parasını haksız yere yemek amacıyla bile bile memurlara/yöneticilere rüşvet vermeyin.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:188 Mallarınızı aranızda haksız ve uydurma yollara baş vurarak yemeyin; bilip durduğunuz halde insanların mallarından bir kısmını günaha saparak yemek için onları yargıçlara aktarmayın.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:188 BİRBİRİNİZİN mallarını haksız şekilde yiyip tüketmeyin ve başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tüketmek için hukukî hilelere başvurmayın.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:188 Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayın.
2:189 يسلونك عن الاهلة قل هى مواقيت للناس والحج وليس البر بان تاتوا البيوت من ظهورها ولاكن البر من اتقىا واتوا البيوت من ابوابها واتقوا الله لعلكم تفلحون
2:189 yslwnk An alahlẗ ql hy mwaqyt llnas walHj wlys albr ban tatwa albywt mn Zhwrha wlakn albr mn atqya watwa albywt mn abwabha watqwa allh lAlkm tflHwn
Transcription (English)
2:189 Yas-aloonaka AAani al-ahillati qul hiya mawaqeetulilnnasi waalhajji walaysa albirrubi-an ta/too albuyoota min thuhooriha walakinnaalbirra mani ittaqa wa/too albuyoota min abwabihawaittaqoo Allaha laAAallakum tuflihoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:189 Yes’elûneke anil ehilleh(ehilleti), kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacc|ı|, ve leysel birru bi en te’tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ, vettekûllâhe leallekum tuflihûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Açık Sözlü Olun
2:189 Sana ayın evrelerini soruyorlar. De ki o, insanlar ve konferans ibadeti için bir zaman ölçüsüdür. İyilik, lafı dolandırmak değildir, iyilik sakınmaktır. Dürüst olun. Kurtuluşunuz için ALLAH'ı dinleyin.41
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:189 Sana, doğan aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayra ulaşmak evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayra ulaşan o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:189 SANA ayın evrelerini soruyorlar. De ki: "Onlar, haccın ve insanların (öteki faaliyetlerinin) vaktini gösterir." Öte yandan erdemlilik, (zannedildiği gibi) evlere arkalardan girmeniz değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyandır. O halde evlere kapılarından girin ve Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki gerçek mutluluğa erişebilesiniz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:189 Sana, hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorarlar. De ki: "O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir. İyilik (birr), evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama iyilik sakınan(ın tutumudur). Evlere kapılarından girin. Allah'tan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
2:190 وقاتلوا فى سبيل الله الذين يقاتلونكم ولا تعتدوا ان الله لا يحب المعتدين
2:190 wqatlwa fy sbyl allh alźyn yqatlwnkm wla tAtdwa an allh la yHb almAtdyn
Transcription (English)
2:190 Waqatiloo fee sabeeli Allahiallatheena yuqatiloonakum wala taAAtadooinna Allaha la yuhibbu almuAAtadeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:190 Ve kâtilû fî sebîlillâhillezîne yukâtilûnekum ve lâ ta’tedû innallâhe lâ yuhıbbul mu’tedîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Savunma Amacıyla Savaş
2:190 Sizinle savaşanlarla ALLAH yolunda savaşın. Saldırgan olmayın. ALLAH saldırganları sevmez.42
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:190 Sizinle çarpışmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpışın. Ama haksız yere saldırmayın / çarpışmada zulme sapmayın. Çünkü Allah, sınır tanımaz azgınları sevmiyor.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:190 SİZE savaş açanlara karşı Allah yolunda savaşın, ama (amacınızı aşıp) saldırganlık yapmayın; doğrusu Allah saldırganları sevmez.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:190 Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.
2:191 واقتلوهم حيث ثقفتموهم واخرجوهم من حيث اخرجوكم والفتنة اشد من القتل ولا تقاتلوهم عند المسجد الحرام حتىا يقاتلوكم فيه فان قاتلوكم فاقتلوهم كذالك جزاء الكافرين
2:191 waqtlwhm Hyś śqftmwhm waKrjwhm mn Hyś aKrjwkm walftnẗ aşd mn alqtl wla tqatlwhm And almsjd alHram Htya yqatlwkm fyh fan qatlwkm faqtlwhm kźalk jzaa alkafryn
Transcription (English)
2:191 Waoqtuloohum haythuthaqiftumoohum waakhrijoohum min haythu akhrajookum waalfitnatuashaddu mina alqatli wala tuqatiloohum AAindaalmasjidi alharami hatta yuqatilookumfeehi fa-in qatalookum faoqtuloohum kathalikajazao alkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:191 Vaktulûhum haysu sekıftumûhum ve ahricûhum min haysu ahracûkum vel fitnetu eşeddu minel katli, ve lâ tukâtilûhum indel mescidil harâmi hattâ yukâtilûkum fîh|î|, fe in kâtelûkum faktulûhum kezâlike cezâul kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:191 Onlarla karşılaştığınız yerde onlarla savaşın ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın; zulüm ve işkence öldürmekten beterdir. Sınırlanmış Mescid'in yanında sizinle savaşmadıkça onlarla savaşmayın. Size saldırırlarsa siz de onlara saldırın. İnkarcıların cezası böyledir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:191 Onları yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne / baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da, onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer sizinle çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün. İşte böyle verilir küfre sapanların cezası!
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:191 Onları karşılaştığınız her yerde öldürün ve sizi sürdükleri yerden siz de onları sürün, zaten zulüm ve baskı, öldürmekten daha kötüdür. Onlar size savaş açmadıkça Mescid-i Harâm civarında onlarla savaşmayın; ama eğer sizinle savaşırlarsa onları öldürün; hakikati inkar edenlerin cezası böyle verilecektir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:191 Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir.
2:192 فان انتهوا فان الله غفور رحيم
2:192 fan anthwa fan allh ğfwr rHym
Transcription (English)
2:192 Fa-ini intahaw fa-inna Allahaghafoorun raheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:192 Fe inintehev fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:192 Son verirlerse, ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:192 Eğer savaşı sona erdirirlerse Allah çok affedici, çok merhametlidir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:192 Ancak vazgeçerlerse (siz de bırakın), unutmayın ki Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:192 Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir.
2:193 وقاتلوهم حتىا لا تكون فتنة ويكون الدين لله فان انتهوا فلا عدوان الا على الظالمين
2:193 wqatlwhm Htya la tkwn ftnẗ wykwn aldyn llh fan anthwa fla Adwan ala Aly alZalmyn
Transcription (English)
2:193 Waqatiloohum hatta latakoona fitnatun wayakoona alddeenu lillahi fa-iniintahaw fala AAudwana illa AAala alththalimeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:193 Ve kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu lillâh|i|, fe inintehev fe lâ udvâne illâ alez zâlimîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:193 Zulüm ve işkence ortadan kalkıncaya ve din ALLAH için oluncaya kadar onlarla savaşın. Son verirlerse, artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.43
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:193 Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:193 O halde, artık zulüm ve baskı kalmayınca ve yalnızca Allah'a kulluk edilinceye kadar onlarla savaşın; ancak vazgeçerlerse, (bilinçli olarak) zulüm işleyenlerin dışındakilere karşı tüm düşmanlıklar sona erecektir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:193 (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.
2:194 الشهر الحرام بالشهر الحرام والحرمات قصاص فمن اعتدىا عليكم فاعتدوا عليه بمثل ما اعتدىا عليكم واتقوا الله واعلموا ان الله مع المتقين
2:194 alşhr alHram balşhr alHram walHrmat qSaS fmn aAtdya Alykm faAtdwa Alyh bmśl ma aAtdya Alykm watqwa allh waAlmwa an allh mA almtqyn
Transcription (English)
2:194 Alshshahru alharamu bialshshahrialharami waalhurumatu qisasunfamani iAAtada AAalaykum faiAAtadoo AAalayhibimithli ma iAAtada AAalaykum waittaqoo AllahawaiAAlamoo anna Allaha maAAa almuttaqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:194 Eş şehrul harâmu biş şehril harâmi vel hurumâtu kısâs(kısâsun), fe meni’tedâ aleykum fa’tedû aleyhi bi misli ma’tedâ aleykum, vettekûllâhe va’lemû ennellâhe meal muttekîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:194 Sınırlanmış ay ancak iki taraflı gözetilebilir. Ateşkese uymak karşılıklıdır. Size saldırırlarsa onlara aynen saldırın. ALLAH'ı dinleyin ve bilin ki ALLAH erdemlilerin yanındadır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:194 Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde, azgınlık edip size saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, kendisinden korkup sakınanlarla beraberdir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:194 Saldırmazlık örfünün geçerli olduğu aylarda size saldıranlara siz de karşılık verin: zira saldırmazlık örfünün ihlali, adil karşılık ((kısas) yasasına tabi)dir. Böylece, eğer bir kimse saldırıda bulunursa, sizde onun saldırdığı gibi saldırın; ancak Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve Allah'ın, kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyanların yanında olduğunu bilin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:194 Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup sakınanlarla beraberdir.
2:195 وانفقوا فى سبيل الله ولا تلقوا بايديكم الى التهلكة واحسنوا ان الله يحب المحسنين
2:195 wanfqwa fy sbyl allh wla tlqwa baydykm aly althlkẗ waHsnwa an allh yHb almHsnyn
Transcription (English)
2:195 Waanfiqoo fee sabeeli Allahi walatulqoo bi-aydeekum ila alttahlukati waahsinooinna Allaha yuhibbu almuhsineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:195 Ve enfikû fî sebîlillâhi ve lâ tulkû bi eydîkum ilet tehluketi, ve ahsinû, innallâhe yuhıbbul muhsinîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:195 ALLAH yolunda harcayın, kendi kendinizi zarara sokmayın. İyilik edin. ALLAH iyilik edenleri sever.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:195 Allah yolunda harcama yapın / nimetleri paylaşın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Güzel düşünüp güzel işler yapın. Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri sever.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:195 Ve Allah yolunda (sınırsızca) harcayın, kendi elinizle kendinizi mahvetmeyin ve iyilik yapmaya azimle devam edin; unutmayın ki, Allah iyilik yapanları sever.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:195 Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.
2:196 واتموا الحج والعمرة لله فان احصرتم فما استيسر من الهدى ولا تحلقوا رءوسكم حتىا يبلغ الهدى محله فمن كان منكم مريضا او به اذى من راسه ففدية من صيام او صدقة او نسك فاذا امنتم فمن تمتع بالعمرة الى الحج فما استيسر من الهدى فمن لم يجد فصيام ثلاثة ايام فى الحج وسبعة اذا رجعتم تلك عشرة كاملة ذالك لمن لم يكن اهله حاضرى المسجد الحرام واتقوا الله واعلموا ان الله شديد العقاب
2:196 watmwa alHj walAmrẗ llh fan aHSrtm fma astysr mn alhdy wla tHlqwa rawskm Htya yblğ alhdy mHlh fmn kan mnkm mryDa aw bh aźy mn rash ffdyẗ mn Syam aw Sdqẗ aw nsk faźa amntm fmn tmtA balAmrẗ aly alHj fma astysr mn alhdy fmn lm yjd fSyam ślaśẗ ayam fy alHj wsbAẗ aźa rjAtm tlk Aşrẗ kamlẗ źalk lmn lm ykn ahlh HaDry almsjd alHram watqwa allh waAlmwa an allh şdyd alAqab
Transcription (English)
2:196 Waatimmoo alhajja waalAAumratalillahi fa-in ohsirtum fama istaysara minaalhadyi wala tahliqoo ruoosakum hattayablugha alhadyu mahillahu faman kana minkum mareedanaw bihi athan min ra/sihi fafidyatun min siyaminaw sadaqatin aw nusukin fa-itha amintum famantamattaAAa bialAAumrati ila alhajji famaistaysara mina alhadyi faman lam yajid fasiyamuthalathati ayyamin fee alhajji wasabAAatin itharajaAAtum tilka AAasharatun kamilatun thalika limanlam yakun ahluhu hadiree almasjidi alharamiwaittaqoo Allaha waiAAlamoo anna Allahashadeedu alAAiqabi
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:196 Ve etimmûl hacce vel umrete lillâh|i|, fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahilleh|u|, fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun), zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil harâm|i|, vettekûllâhe va’lemû ennellâhe şedîdul ikâb|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:196 Yıllık Tartışma Konferansı ve umreyi ALLAH için tamamlayın. Engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başınızı traş etmeyin; ancak hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunanlar, oruç, sadaka veya herhangi bir ibadetle fidye vermeli. Güven ortamında, her kim Konferans zamanına kadar ziyaretten yararlanırsa, kolayına gelen bir kurban göndermeli. Bunu yerine getiremeyenler, konferans anında üç gün ve döndükten sonra da yedi gün olmak üzere toplam on gün oruç tutmalı. Bu, ailesi Sınırlanmış Mescid civarında oturmayanlar içindir. ALLAH'ı dinleyin ve bilin ki ALLAH'ın azabı çetindir.44
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:196 Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen kurban yeterlidir. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek veya kurban keserek fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen kurbanı kessin. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:196 HACCI ve Umreyi Allah için ifa edin; fakat yapmaktan alıkonursanız gücünüzün yeteceği bir kurban kesin ve kurban kesilinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin; ama içinizden hasta olan yahut başında rahatsızlık olan kimse, oruç tutarak veya sadaka vererek veya (başka türlü) bir ibadet ile özrünü karşılayacak bir şey yapmalıdır. Sağlıklı ve emniyette olduğunuzda hac (vaktin)den önce umre yapan, gücünün elverdiği türden bir kurban kessin; ama kurbana gücü yetmeyen, hac sırasında üç gün ve döndükten sonra yedi gün, yani tam on (gün) oruç tutsun. Bütün bunlar, Mescid-i Harâm civarında yaşamayanlar içindir. Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve bilin ki Allah karşılık vermede şiddetlidir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:196 Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlara, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır.
2:197 الحج اشهر معلومات فمن فرض فيهن الحج فلا رفث ولا فسوق ولا جدال فى الحج وما تفعلوا من خير يعلمه الله وتزودوا فان خير الزاد التقوىا واتقون يااولى الالباب
2:197 alHj aşhr mAlwmat fmn frD fyhn alHj fla rfś wla fswq wla jdal fy alHj wma tfAlwa mn Kyr yAlmh allh wtzwdwa fan Kyr alzad altqwya watqwn yaawly alalbab
Transcription (English)
2:197 Alhajju ashhurun maAAloomatunfaman farada feehinna alhajja fala rafathawala fusooqa wala jidala fee alhajjiwama tafAAaloo min khayrin yaAAlamhu Allahuwatazawwadoo fa-inna khayra alzzadi alttaqwawaittaqooni ya olee al-albabi
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:197 El haccu eşhurun ma’lûmât(ma’lûmâtun), fe men farada fîhinnel hacca fe lâ refese ve lâ fusûka ve lâ cidâle fîl hacc|ı|, ve mâ tef’alû min hayrın ya’lemhullâh|u|, ve tezevvedû fe inne hayraz zâdit takvâ, vettekûni yâ ulîl elbâb|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
(Zilhicce, Muharrem, Safer, Rabi-ül Evvel)
2:197 Bilimsel tartışma konferansı, bilinen aylarda uygulanmalı. Kim o aylarda konferansa karar vermişse bilsin ki, konferansta cinsel ilişki, kötülük yapmak, çekişmek yoktur. Yaptığınız her iyiliği ALLAH bilir. Yol için azığınızı hazırlarken en hayırlı azığın erdemlilik olduğunu unutmayın. Anlayış sahipleri! Beni dinleyin.45
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:197 Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden korkun.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:197 Hac, belli aylarda ifa edilecektir. Her kim o (aylar)da haccı ifa edecekse, hac sırasında çirkin konuşmalardan, tüm yakışıksız davranışlardan ve kavgadan kaçınılmalıdır. Her ne iyilik yaparsanız Allah onun farkındadır. Ve kendiniz için hazırlıkta bulunan -ama şüphesiz, tüm hazırlıkların en güzeli, Allah'a karşı sorumluluk bilincine sahip olmaktır. Öyleyse Bana karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, siz ey derin kavrayış sahipleri!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:197 Hacc, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, benden korkup sakının.
2:198 ليس عليكم جناح ان تبتغوا فضلا من ربكم فاذا افضتم من عرفات فاذكروا الله عند المشعر الحرام واذكروه كما هدىاكم وان كنتم من قبله لمن الضالين
2:198 lys Alykm jnaH an tbtğwa fDla mn rbkm faźa afDtm mn Arfat faźkrwa allh And almşAr alHram waźkrwh kma hdyakm wan kntm mn qblh lmn alDalyn
Transcription (English)
2:198 Laysa AAalaykum junahun an tabtaghoofadlan min rabbikum fa-itha afadtum minAAarafatin faothkuroo Allaha AAindaalmashAAari alharami waothkuroohu kamahadakum wa-in kuntum min qablihi lamina alddalleena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:198 Leyse aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş’aril harâm|i|, vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined dâllîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:198 Rabbinizin iyiliğini aramanızda sakınca yok. Tanışma/kimlik istasyonundan ayrıldığınızda Sınırlanmış Bölgede ALLAH'ı anın. Sizi doğru yola ilettiği için O'nu anın; bundan önce siz sapıtmıştınız.*
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:198 Rabbinizden bir lütuf ve bereket istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin. O'nu, O'nun size gösterdiği gibi anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:198 (Bununla beraber), Rabbinizden (hac esnasında) bir lütuf elde etmek için çalışırsanız günah işlemiş olmazsınız. Arafat'tan kalabalıklar halinde dalga dalga indiğinizde, kutsal mahalde Allah'ı anın ve O'nu, yolunuzu gerçekten kaybetmişken size doğru yolu gösteren bir İlah olarak anın.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:198 Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O, sizi nasıl doğru yola yöneltip ilettiyse, siz de O'nu anın. Gerçek şu ki, siz bundan evvel sapmışlardandınız.
2:199 ثم افيضوا من حيث افاض الناس واستغفروا الله ان الله غفور رحيم
2:199 śm afyDwa mn Hyś afaD alnas wastğfrwa allh an allh ğfwr rHym
Transcription (English)
2:199 Thumma afeedoo min haythu afadaalnnasu waistaghfiroo Allaha inna Allahaghafoorun raheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:199 Summe efîdû min haysu efâdan nâsu vestagfirûllâh|e|, innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Putperest Halk Yıllık Tartışma Konferansı İbadetini Uyguluyordu
2:199 Sonra, halkın topluca yayıldığı yerden siz de yayılın, ALLAH'tan bağışlanma dileyin. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:199 Sonra, insanların akın edip döndüğü yerden siz de dönün ve Allah'tan af dileyin.Çünkü Allah çok affedicidir, çok merhametlidir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:199 Ve dalga dalga ilerleyen öteki kalabalıklarla birlikte siz de ilerleyin ve Allah'tan günahlarınıza mağfiret dileyin: Doğrusu Allah, çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:199 Sonra insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
2:200 فاذا قضيتم مناسككم فاذكروا الله كذكركم ءاباءكم او اشد ذكرا فمن الناس من يقول ربنا ءاتنا فى الدنيا وما له فى الءاخرة من خلاق
2:200 faźa qDytm mnaskkm faźkrwa allh kźkrkm aabaakm aw aşd źkra fmn alnas mn yqwl rbna aatna fy aldnya wma lh fy alaaKrẗ mn Klaq
Transcription (English)
2:200 Fa-itha qadaytum manasikakumfaothkuroo Allaha kathikrikum abaakumaw ashadda thikran famina alnnasi manyaqoolu rabbana atina fee alddunyawama lahu fee al-akhirati min khalaqin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:200 Fe izâ kadaytum menâsikekum fezkurûllâhe ke zikrikum âbâekum ev eşedde zikrâ(zikren), fe minen nâsi men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ ve mâ lehu fîl ahirati min halâk(halâkın).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:200 Töreninizi bitirdiğiniz zaman, atalarınızı andığınız gibi, hatta daha güçlü olarak ALLAH'ı anmayı sürdürün. Halktan kimi "Rabbimiz, bize bu dünyada ver" der; onun ahiretten bir payı olmaz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:200 Gerekli ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine Allah'ı anın. Tıpkı atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla. İnsanlardan bazısı şöyle der: "Ey Rabbimiz, bize dünyada ver." Böylesi için ahirette bir nasip yoktur.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:200 İbadetinizi bitirdiğinizde, atalarınızı hatırladığınız gibi, hatta daha güçlü bir haykırışla Allah'ı hatırla(maya devam ed)in! Çünkü öyle insanlar var ki, (sadece), "Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada ver." Diye dua ederler -böyleleri, ahiretin nimetlerinden nasip alamayacaklardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:200 (Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur.
 

Forumdas

Editor
Katılım
6 Ara 2022
Mesajlar
7,544
Tepkime
15,298
Puanları
113
Konum
adana
Web
forumdas.com.tr
Credits
-11
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
2:201 ومنهم من يقول ربنا ءاتنا فى الدنيا حسنة وفى الءاخرة حسنة وقنا عذاب النار
2:201 wmnhm mn yqwl rbna aatna fy aldnya Hsnẗ wfy alaaKrẗ Hsnẗ wqna Aźab alnar
Transcription (English)
2:201 Waminhum man yaqoolu rabbana atinafee alddunya hasanatan wafee al-akhiratihasanatan waqina AAathaba alnnari
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:201 Ve minhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nâr|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:201 Kimi de, "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi ateşin azabından koru" der.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:201 Onlardan kimi de şöyle yakarır: "Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver. Ve bizi ateş azabından koru."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:201 Ama içlerinde öyleleri de var ki: "Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ver, ahirette de ve bizi ateşin azabından koru!" diye dua ederler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:201 Onlardan öylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der.
2:202 اولائك لهم نصيب مما كسبوا والله سريع الحساب
2:202 awlaak lhm nSyb mma ksbwa wallh sryA alHsab
Transcription (English)
2:202 Ola-ika lahum naseebun mimmakasaboo waAllahu sareeAAu alhisabi
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:202 Ulâike lehum nasîbun mimmâ kesebû vallâhu serîul hısâb|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:202 Hepsinin kazandıklarından bir payı vardır. ALLAH hesabı çabuk görendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:202 İşte böyle diyenlere kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:202 İşte bunlar, kazandıklarına karşılık (mutluluktan) nasip alacak olanlardır. Ve Allah hesabı çok çabuk görendir
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:202 İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah, hesabı pek seri görendir.
2:203 واذكروا الله فى ايام معدودات فمن تعجل فى يومين فلا اثم عليه ومن تاخر فلا اثم عليه لمن اتقىا واتقوا الله واعلموا انكم اليه تحشرون
2:203 waźkrwa allh fy ayam mAdwdat fmn tAjl fy ywmyn fla aśm Alyh wmn taKr fla aśm Alyh lmn atqya watqwa allh waAlmwa ankm alyh tHşrwn
Transcription (English)
2:203 Waothkuroo Allaha feeayyamin maAAdoodatin faman taAAajjala fee yawmaynifala ithma AAalayhi waman taakhkhara fala ithmaAAalayhi limani ittaqa waittaqoo Allaha waiAAlamooannakum ilayhi tuhsharoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:203 Vezkurûllâhe fî eyyâmin ma’dûdât(ma’dûdâtin), fe men teaccele fî yevmeyni fe lâ isme aleyh|i|, ve men teahhara fe lâ isme aleyhi, li menittekâ vettekûllâhe va’lemû ennekum ileyhi tuhşerûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Konferansın Son Töreni
2:203 Sayılı günlerde ALLAH'ı anın. Erdemli davrandıkları sürece, bunu iki günde bitirmek için acele edene bir günah yoktur, geri kalana da bir günah yoktur. ALLAH'ı dinleyin ve O'nun huzurunda toplanacağınızı unutmayın.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:203 Allah'ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de bunu geciktirir-ertelerse sakınıp korunduğu taktirde ona da günah yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki, siz O'nun huzurunda haşredileceksiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:203 Ve Allah'ı tayin edilmiş belli günler de hatırlayın; her kim iki gün içinde acele ederse günaha girmez, kim daha uzun kalırsa o da Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde oldukça günaha girmemiş olur. O halde Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve sonunda O'nun huzurunda toplanacağınızı bilin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:203 Sayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde (Mina'dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. (Bu) sakınan için(dir). Allah'tan korkup sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp toplanacaksınız.
2:204 ومن الناس من يعجبك قوله فى الحيواة الدنيا ويشهد الله علىا ما فى قلبه وهو الد الخصام
2:204 wmn alnas mn yAjbk qwlh fy alHywaẗ aldnya wyşhd allh Alya ma fy qlbh whw ald alKSam
Transcription (English)
2:204 Wamina alnnasi man yuAAjibukaqawluhu fee alhayati alddunyawayushhidu Allaha AAala ma fee qalbihiwahuwa aladdu alkhisami
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:204 Ve minen nâsi men yu’cibuke kavluhu fîl hayâtid dunyâ ve yuşhidullâhe alâ mâ fî kalbihî, ve huve eleddul hısâm|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Görünüş Aldatıcı Olabilir
2:204 Dünya hayatı hakkında, sözleri senin hoşuna giden bazı kişiler var. Azılı bir düşman olduğu halde kalbinde olana ALLAH'ı tanık tutar.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:204 İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah'ı tanık tutar. Oysa ki o, düşmanların en yamanıdır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:204 İNSANLARDAN öylesi var ki, bu dünya hayatı hakkındaki görüşleri senin hoşuna gider; (dahası) kalbindekilere Allah'ı şahit tutar, üstelik tartışmada son derece ustadır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:204 İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır.
2:205 واذا تولىا سعىا فى الارض ليفسد فيها ويهلك الحرث والنسل والله لا يحب الفساد
2:205 waźa twlya sAya fy alarD lyfsd fyha wyhlk alHrś walnsl wallh la yHb alfsad
Transcription (English)
2:205 Wa-itha tawalla saAAafee al-ardi liyufsida feeha wayuhlika alharthawaalnnasla waAllahu la yuhibbualfasada
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:205 Ve izâ tevellâ seâ fîl ardı li yufside fîhâ ve yuhlikel harse ven nesl|e|, vallâhu lâ yuhıbbul fesâd|a|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:205 Dönüp gidince, yeryüzünde bozgunculuk yapmak, malı ve nesli yok etmek için çabalar. ALLAH bozgunculuğu sevmez.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:205 Yanından ayrıldığında / işbaşına geçtiğinde yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur. Oysa ki Allah, fesadı sevmez.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:205 Ancak hakimiyeti eline alır almaz yeryüzünde fesat çıkarmaya, (insanın) ürünü(nü) ve nesli(ni) yok etmeye çalışır; Allah fesadı sevmez.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:205 O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.
2:206 واذا قيل له اتق الله اخذته العزة بالاثم فحسبه جهنم ولبئس المهاد
2:206 waźa qyl lh atq allh aKźth alAzẗ balaśm fHsbh jhnm wlbas almhad
Transcription (English)
2:206 Wa-itha qeela lahu ittaqi Allahaakhathat-hu alAAizzatu bial-ithmi fahasbuhujahannamu walabi/sa almihadu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:206 Ve izâ kîle lehuttekıllâhe ehazethul izzetu bil ismi fe hasbuhu cehennem|u|, ve le bi’sel mihâd|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:206 Kendisine "ALLAH'ı dinle" dendiğinde kibir ve gurur içinde hiddetlenir. Onun hakkından cehennem gelir; ne kötü bir meskendir!
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:206 Ona, "Allah'tan kork" dendiğinde, gurur kendisini günaha götürür. Böylesine, cehennem yeter. Gerçekten ne kötü yataktır o.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:206 Kendisine ne zaman "Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!" dense, yersiz gururu onu günaha sevk eder: Böylelerinin payına cehennem düşecektir; ne kötü bir konaklama yeridir orası!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:206 Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o.
2:207 ومن الناس من يشرى نفسه ابتغاء مرضات الله والله رءوف بالعباد
2:207 wmn alnas mn yşry nfsh abtğaa mrDat allh wallh rawf balAbad
Transcription (English)
2:207 Wamina alnnasi man yashreenafsahu ibtighaa mardati Allahi waAllahuraoofun bialAAibadi
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:207 Ve minen nâsi men yeşrî nefsehubtigâe mardâtillâh|i|, vallâhu raûfun bil ıbâd|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:207 Halktan öylesi de var ki kendini ALLAH'ın rızasını kazanmaya adar. ALLAH kullarına çok şefkatlidir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:207 İnsanlardan öylesi de vardır ki, benliğini Allah'ın hoşnutluğunu elde etmeye satar. Allah, kullarına karşı Rauf'tur, çok şefkatlidir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:207 Ama insanlar arasında öylesi de var ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendisini feda eder: Allah ise, kullarına karşı daima şefkatlidir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:207 İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır.
2:208 ياايها الذين ءامنوا ادخلوا فى السلم كافة ولا تتبعوا خطوات الشيطان انه لكم عدو مبين
2:208 yaayha alźyn aamnwa adKlwa fy alslm kafẗ wla ttbAwa KTwat alşyTan anh lkm Adw mbyn
Transcription (English)
2:208 Ya ayyuha allatheena amanooodkhuloo fee alssilmi kaffatan walatattabiAAoo khutuwati alshshaytaniinnahu lakum AAaduwwun mubeenun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:208 Yâ eyyuhellezîne âmenûdhulû fîs silmi kâffeh(kâffeten), ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân|i|, innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:208 Gerçeği onaylayanlar, tümüyle teslim olun. Sapkının adımlarını izlemeyin; çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:208 Ey iman sahipleri! Hepiniz toptan barış içine girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:208 Ey imana ermiş olanlar! Allah'a kendinizi tam olarak teslim edin ve şeytanın ardından gitmeyin, zira o sizin apaçık düşmanınızdır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:208 Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
2:209 فان زللتم من بعد ما جاءتكم البينات فاعلموا ان الله عزيز حكيم
2:209 fan zlltm mn bAd ma jaatkm albynat faAlmwa an allh Azyz Hkym
Transcription (English)
2:209 Fa-in zalaltum min baAAdi ma jaatkumualbayyinatu faiAAlamoo anna Allaha AAazeezunhakeemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:209 Fe in zeleltum min ba’di mâ câetkumul beyyinâtu fa’lemû ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:209 Size apaçık deliller gelmesine rağmen doğru yoldan kayarsanız, bilesiniz ki ALLAH Üstündür, Bilgedir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:209 Size apaçık deliller geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki Allah, tüm yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:209 Ve eğer hakikatin bütün delilleri size geldikten sonra tökezlerseniz, bilin ki, Allah kudret ve hikmet sahibidir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:209 Size, apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
2:210 هل ينظرون الا ان ياتيهم الله فى ظلل من الغمام والملائكة وقضى الامر والى الله ترجع الامور
2:210 hl ynZrwn ala an yatyhm allh fy Zll mn alğmam walmlaakẗ wqDy alamr waly allh trjA alamwr
Transcription (English)
2:210 Hal yanthuroona illaan ya/tiyahumu Allahu fee thulalin minaalghamami waalmala-ikatu waqudiyaal-amru wa-ila Allahi turjaAAu al-omooru
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:210 Hel yenzurûne illâ en ye’tiyehumullâhu fî zulelin minel gamâmi vel melâiketu ve kudiyel emr|u|, ve ilâllâhi turceul umûr|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:210 ALLAH'ın ve meleklerin yoğun bulutlar arasından kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? O zaman her şey biterdi ve her şey ALLAH'a döndürülürdü.46
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:210 Onlar, Allah'ın ve meleklerin buluttan gölgeler içinde kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Bütün iş ve oluşlar sonunda Allah'a döndürülür.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:210 Bu insanlar, Allah'ın, Kendisini bulutların gölgeleri arasında meleklerle birlikte olanlara göstermesini mi bekliyorlar? Ama (o zaman) her şeye karar verilmiş ve her şey Allah'a döndürülmüş olurdu.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:210 Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler Allah'a döner.
2:211 سل بنى اسراءيل كم ءاتيناهم من ءاية بينة ومن يبدل نعمة الله من بعد ما جاءته فان الله شديد العقاب
2:211 sl bny asraayl km aatynahm mn aayẗ bynẗ wmn ybdl nAmẗ allh mn bAd ma jaath fan allh şdyd alAqab
Transcription (English)
2:211 Sal banee isra-eela kam ataynahummin ayatin bayyinatin waman yubaddil niAAmata Allahimin baAAdi ma jaat-hu fa-inna Allahashadeedu alAAiqabi
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:211 Sel benî isrâîle kem âteynâhum min âyetin beyyineh(beyyinetin), ve men yubeddil ni’metallâhi min ba’di mâ câethu fe innallâhe şedîdul ikâb|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Miyopluk
2:211 İsrailoğullarına sor, onlara nice apaçık ayetler verdik! Kendisine ALLAH'ın nimeti geldikten sonra onu değiştirenler için ALLAH ağır bir ceza verir.47
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:211 Sor İsrailoğullarına, onlara nice açık ayet verdik. Kim Allah'ın nimetini, o kendisine geldikten sonra başka kılığa sokarsa kuşku duymasın ki, Allah'ın azabı pek zorludur.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:211 İsrail oğullarına sor; Onlara nice açık mesajlar verdik! Kim Allah'ın kutlu mesajlarını kendisine ulaştıktan sonra değiştirirse bilsin ki Allah karşılık vermede şiddetlidir!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:211 İsrailoğullarına sor, onlara nice açık ayet(ler) verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır.
2:212 زين للذين كفروا الحيواة الدنيا ويسخرون من الذين ءامنوا والذين اتقوا فوقهم يوم القيامة والله يرزق من يشاء بغير حساب
2:212 zyn llźyn kfrwa alHywaẗ aldnya wysKrwn mn alźyn aamnwa walźyn atqwa fwqhm ywm alqyamẗ wallh yrzq mn yşaa bğyr Hsab
Transcription (English)
2:212 Zuyyina lillatheena kafaroo alhayatualddunya wayaskharoona mina allatheena amanoowaallatheena ittaqaw fawqahum yawma alqiyamatiwaAllahu yarzuqu man yashao bighayri hisabin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:212 Zuyyine lillezîne keferûl hayâtud dunyâ ve yesharûne minellezîne âmenû, vellezînettekav fevkahum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), vallâhu yerzuku men yeşâu bi gayrihisâb(hisâbin).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:212 İnkar edenler için dünya hayatı çekicidir. Bu yüzden gerçeği onaylayanları aşağılarlar. Oysa erdemliler Diriliş Günü onların üstündedir. ALLAH dilediğine hesapsız şekilde nimetler bahşeder.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:212 İğreti / sefil hayat küfre sapanlara süslü gösterilmiştir; onlar, iman sahipleriyle alay ederler. Takvaya sarılanlar, kıyamet günü onların tepelerinde olacaktır. Allah, dilediğini hesapsız biçimde rızıklandırır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:212 Hakikati inkara şartlanmış olanlara (yalnız) bu dünya hayatı güzel görünür. Bu nedenle, imana ermişlerle alay ederler; ama Kıyamet Günü Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar onlardan daha üstün (bir konumda) olacaklardır. Ve Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:212 İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
2:213 كان الناس امة واحدة فبعث الله النبين مبشرين ومنذرين وانزل معهم الكتاب بالحق ليحكم بين الناس فيما اختلفوا فيه وما اختلف فيه الا الذين اوتوه من بعد ما جاءتهم البينات بغيا بينهم فهدى الله الذين ءامنوا لما اختلفوا فيه من الحق باذنه والله يهدى من يشاء الىا صراط مستقيم
2:213 kan alnas amẗ waHdẗ fbAś allh alnbyn mbşryn wmnźryn wanzl mAhm alktab balHq lyHkm byn alnas fyma aKtlfwa fyh wma aKtlf fyh ala alźyn awtwh mn bAd ma jaathm albynat bğya bynhm fhdy allh alźyn aamnwa lma aKtlfwa fyh mn alHq baźnh wallh yhdy mn yşaa alya SraT mstqym
Transcription (English)
2:213 Kana alnnasu ommatan wahidatanfabaAAatha Allahu alnnabiyyeena mubashshireenawamunthireena waanzala maAAahumu alkitaba bialhaqqiliyahkuma bayna alnnasi feemaikhtalafoo feehi wama ikhtalafa feehi illa allatheenaootoohu min baAAdi ma jaat-humu albayyinatubaghyan baynahum fahada Allahu allatheena amanoolima ikhtalafoo feehi mina alhaqqi bi-ithnihiwaAllahu yahdee man yashao ila siratinmustaqeemin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:213 Kânen nâsu ummeten vâhıdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakkı li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîh|i|, ve mâhtelefe fîhi illellezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakkı bi iznih|î|, vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:213 İnsanlar bir tek topluluktu. ALLAH peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi ve anlaşmazlığa düştükleri konularda halkın arasında hükmetmeleri için onlarla birlikte gerçeği içeren kitabı indirdi. Oysa kitap verilenler kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra aralarındaki kıskançlıktan ötürü onun hakkında anlaşmazlığa düştüler. Fakat ALLAH, izniyle gerçeği onaylayanları onların anlaşmazlığa düştüğü gerçeğe ulaştırdı. ALLAH dilediğini/dileyeni doğru yola iletir.48
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:213 İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar arasında hükmetsinler diye gerçeği taşıyan Kitap'ı hak olarak indirdi. O Kitap'ta anlaşmazlığa düşenler, o Kitap'ın bizzat muhataplarından başkası değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden, çekişmeye girdiler. Sonra Allah kendi izniyle, inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı. Allah, dilediği kişiyi doğru yola iletir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:213 BÜTÜN İNSANLIK bir zamanlar tek bir topluluktu; (sonra ihtilafa düşmeye başladılar), bunun üzerine Allah, müjdeci ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi ve onlar aracılığıyla hakikati ortaya seren vahiy(ler) bahşetti ki, bununla insanların farklı görüşler edinmeye başladıkları her konuda karar verebilsin. Buna rağmen, kendilerine hakikatin bütün kanıtları geldikten sonra aralarındaki kıskançlıktan dolayı onun anlamı hakkında ihtilafa düşenler bizzat bu (vahy)in tevdî edildiği aynı insanlardı. Ancak Allah, insanları, kendi iradesiyle, üzerinde ihtilafa düştükleri hakikate sevk etti; çünkü Allah, (ulaşmak) isteyeni doğru yola ulaştırır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:213 İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir.
2:214 ام حسبتم ان تدخلوا الجنة ولما ياتكم مثل الذين خلوا من قبلكم مستهم الباساء والضراء وزلزلوا حتىا يقول الرسول والذين ءامنوا معه متىا نصر الله الا ان نصر الله قريب
2:214 am Hsbtm an tdKlwa aljnẗ wlma yatkm mśl alźyn Klwa mn qblkm msthm albasaa walDraa wzlzlwa Htya yqwl alrswl walźyn aamnwa mAh mtya nSr allh ala an nSr allh qryb
Transcription (English)
2:214 Am hasibtum an tadkhuloo aljannatawalamma ya/tikum mathalu allatheena khalaw minqablikum massat-humu alba/sao waalddarraowazulziloo hatta yaqoola alrrasoolu waallatheenaamanoo maAAahu mata nasru Allahi alainna nasra Allahi qareebun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:214 Em hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye’tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu metâ nasrullâh|i|, e lâ inne nasrallâhi karîb(karîbun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Zorluk ve Sıkıntı Yoluyla Test
2:214 Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler gibisi sizin de başınıza gelmeden bahçeye gireceğinizi mi sanıyorsunuz? Onlar zorluk ve sıkıntıya uğradılar ve öylesine sarsıldılar ki elçi ve beraberindeki gerçeği onaylayanlar, "ALLAH'ın yardımı ne zaman" dediler. İyi bilin ki ALLAH'ın yardımı yakındır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:214 Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların karşılaştıkları başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman" diye yakarıyorlardı. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:214 (Ama), sizden önce gelip geçen (mümin)ler gibi sıkıntı çekmeden cennete girebileceğinizi mi zannediyorsunuz? Onların başına öyle ezici sıkıntılar ve katlanılmaz darlıklar geldi ki ve öylesine sarsıldılar ki, müminlerle birlikte Elçi de: "Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?" diye feryat ediyordu. Gözünüzü açın, Allah'ın yardımı (daima) yakındır!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:214 Sizden önce gelip geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır.
2:215 يسلونك ماذا ينفقون قل ما انفقتم من خير فللوالدين والاقربين واليتامىا والمساكين وابن السبيل وما تفعلوا من خير فان الله به عليم
2:215 yslwnk maźa ynfqwn ql ma anfqtm mn Kyr fllwaldyn walaqrbyn walytamya walmsakyn wabn alsbyl wma tfAlwa mn Kyr fan allh bh Alym
Transcription (English)
2:215 Yas-aloonaka matha yunfiqoona qul maanfaqtum min khayrin falilwalidayni waal-aqrabeenawaalyatama waalmasakeeni waibnialssabeeli wama tafAAaloo min khayrin fa-inna Allahabihi AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:215 Yes’elûneke mâzâ yunfikûn|e|, kul mâ enfaktum min hayrin fe lil vâlideyni vel akrabîne vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîl|i|, ve mâ tef’alû min hayrin fe innallâhe bihî alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:215 Nasıl yardım edeceklerini soruyorlar sana. De ki: "Para ve mal yardımlarınızı ana-babaya, yakınlara, öksüzlere, yoksullara ve yolda kalmışlara yapmalısınız." İşlediğiniz her iyiliği ALLAH bilir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:215 Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: "İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:215 BAŞKALARI için ne harcayacaklarını sana soruyorlar. De ki: İyilik/hayır umarak yapacağınız harcama, (önce) ebeveyninize, yakın akrabanıza, yetime, muhtaca ve yolcuya aittir; her ne iyilik yaparsanız mutlaka Allah onu çok iyi bilir."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:215 Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir."
2:216 كتب عليكم القتال وهو كره لكم وعسىا ان تكرهوا شيا وهو خير لكم وعسىا ان تحبوا شيا وهو شر لكم والله يعلم وانتم لا تعلمون
2:216 ktb Alykm alqtal whw krh lkm wAsya an tkrhwa şya whw Kyr lkm wAsya an tHbwa şya whw şr lkm wallh yAlm wantm la tAlmwn
Transcription (English)
2:216 Kutiba AAalaykumu alqitalu wahuwakurhun lakum waAAasa an takrahoo shay-an wahuwa khayrunlakum waAAasa an tuhibboo shay-an wahuwa sharrunlakum waAllahu yaAAlamu waantum lataAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:216 Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrehû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:216 Sevmediğiniz halde savaş size zorunlu kılındı. Sevmediğiniz bir şey sizin için iyi ve sevdiğiniz bir şey de sizin için kötü olabilir. Siz bilmeseniz de ALLAH bilir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:216 Hoşunuza gitmemekle birlikte, savaş üzerinize yazılmıştır. Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:216 HOŞUNUZA gitmese de savaşmak size farz kılındı; mümkündür ki nefret ettiğiniz bir şey sizin için iyi olabilir ve yine mümkündür ki hoşlandığınız bir şey de sizin için kötü olabilir: Allah bilir, ama siz bilmezsiniz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:216 Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.
2:217 يسلونك عن الشهر الحرام قتال فيه قل قتال فيه كبير وصد عن سبيل الله وكفر به والمسجد الحرام واخراج اهله منه اكبر عند الله والفتنة اكبر من القتل ولا يزالون يقاتلونكم حتىا يردوكم عن دينكم ان استطاعوا ومن يرتدد منكم عن دينه فيمت وهو كافر فاولائك حبطت اعمالهم فى الدنيا والءاخرة واولائك اصحاب النار هم فيها خالدون
2:217 yslwnk An alşhr alHram qtal fyh ql qtal fyh kbyr wSd An sbyl allh wkfr bh walmsjd alHram waKraj ahlh mnh akbr And allh walftnẗ akbr mn alqtl wla yzalwn yqatlwnkm Htya yrdwkm An dynkm an astTaAwa wmn yrtdd mnkm An dynh fymt whw kafr fawlaak HbTt aAmalhm fy aldnya walaaKrẗ wawlaak aSHab alnar hm fyha Kaldwn
Transcription (English)
2:217 Yas-aloonaka AAani alshshahri alharamiqitalin feehi qul qitalun feehi kabeerun wasaddunAAan sabeeli Allahi wakufrun bihi waalmasjidi alharamiwa-ikhraju ahlihi minhu akbaru AAinda Allahi waalfitnatuakbaru mina alqatli wala yazaloona yuqatiloonakumhatta yaruddookum AAan deenikum ini istataAAoowaman yartadid minkum AAan deenihi fayamut wahuwa kafirunfaola-ika habitat aAAmaluhum fee alddunyawaal-akhirati waola-ika as-habualnnari hum feeha khalidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:217 Yes’elûneke aniş şehril harâmi kıtâlin fîh|i|, kul kıtâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihî vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâh|i|, vel fitnetu ekberu minel katl|i|, ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihî fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr|i|, hum fîhâ hâlidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:217 Sana, Sınırlanmış Ayda savaşmak konusunu da soruyorlar. De ki: "Onda savaş büyük bir günahtır. Fakat ALLAH'ın yolundan çevirmek, O'na ve Sınırlanmış Mescid'e nankörlük etmek ve halkını oradan çıkarmak ALLAH yanında daha büyük bir günahtır. Çünkü kargaşa ve zulüm, öldürmekten daha büyük bir suçtur." Güçleri yetse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşırlar. Sizden kim dininden döner ve inkârcı olarak ölürse, tüm yaptıkları dünyada ve ahirette boşa çıkar. Onlar ateş halkıdır ve orada sürekli kalıcıdırlar.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:217 Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: "O ayda savaş büyük bir günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak, O'na ve Mescid-i Haram'a nankörlük etmek, ora halkını oradan sürüp çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır." Fitne / baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür. Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim irtidat edip dininden dönerse kafir olarak ölür. Böylelerinin amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Ateş ehlidir onlar. Sürekli kalacaklardır orada.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:217 Sana saldırmazlık örfünün geçerli ayda savaşmanın hükmünü soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak çirkin bir şeydir; ancak insanları Allah yolundan çevirmek, O'nu inkar etmek ve Mescid-i Harâm(a girmekten onları men etmek) ve halkını oradan sürmek, (bütün bunlar) Allah katında daha da kötüdür, çünkü zulüm ve baskı öldürmekten daha korkunçtur." (Düşmanlarınız) güçleri yeterse, inancınızdan döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Ama sizden biri imanından döner ve hakikati inkar eden biri olarak ölürse, böyle birinin yapıp-ettikleri bu dünyada da, öteki dünyada da boşa gidecektir; işte böyleleri içinde yaşayıp kalacakları ateşe mahkum kimselerdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:217 Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır.
2:218 ان الذين ءامنوا والذين هاجروا وجاهدوا فى سبيل الله اولائك يرجون رحمت الله والله غفور رحيم
2:218 an alźyn aamnwa walźyn hajrwa wjahdwa fy sbyl allh awlaak yrjwn rHmt allh wallh ğfwr rHym
Transcription (English)
2:218 Inna allatheena amanoo waallatheenahajaroo wajahadoo fee sabeeli Allahi ola-ikayarjoona rahmata Allahi waAllahughafoorun raheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:218 İnnellezîne âmenû vellezîne hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi, ulâike yercûne rahmetallâh|i|, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:218 Gerçeği onaylayanlar, ALLAH yolunda göç edenler ve çaba harcayanlar ALLAH'ın rahmetini umar. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:218 İnanıp hicret eden ve Allah yolunda uğraşıp didinenlere gelince, onlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:218 Şüphe yok ki, imana ermiş olanlar, zulüm ve kötülük diyarından uzaklaşanlar ve Allah yolunda üstün gayret gösterenler, işte (ancak) onlar Allah'ın rahmetini umabilirler: Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:218 Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
2:219 يسلونك عن الخمر والميسر قل فيهما اثم كبير ومنافع للناس واثمهما اكبر من نفعهما ويسلونك ماذا ينفقون قل العفو كذالك يبين الله لكم الءايات لعلكم تتفكرون
2:219 yslwnk An alKmr walmysr ql fyhma aśm kbyr wmnafA llnas waśmhma akbr mn nfAhma wyslwnk maźa ynfqwn ql alAfw kźalk ybyn allh lkm alaayat lAlkm ttfkrwn
Transcription (English)
2:219 Yas-aloonaka AAani alkhamri waalmaysiriqul feehima ithmun kabeerun wamanafiAAu lilnnasiwa-ithmuhuma akbaru min nafAAihima wayas-aloonaka mathayunfiqoona quli alAAafwa kathalika yubayyinu Allahulakumu al-ayati laAAallakum tatafakkaroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:219 Yes’elûneke anil hamri vel meysir|i|, kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve yes’elûneke mâzâ yunfikûn|e| kulil afve, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Sarhoş Ediciler, Kumar ve Sadaka
2:219 Sana sarhoş edicilerden ve kumardan sorarlar: "O ikisinde büyük bir günah ve insanlar için yararlar var; ancak günahları yararlarından daha büyüktür" de. Ayrıca, sadaka olarak neyi vereceklerini senden sorarlar: "artanı" de. ALLAH ayetlerini işte böyle açıklıyor ki düşünesiniz…49
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:219 Sana, uyuşturucudan / şaraptan ve kumardan sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:219 SANA, sarhoşluk veren şeyler ve şans oyunları hakkında sorarlar. De ki: "Onların her ikisinde de hem büyük bir kötülük hem de insanlar için bazı yararlar vardır; ancak yol açtıkları kötülük, sağladıkları yararlardan daha büyüktür." (Allah yolunda) neyi harcayacaklarını sana sorarlar. De ki: "O'nun için ayırabileceğiniz her şeyi." Böylece Allah mesajlarını size açıklıyor ki tefekkür edesiniz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:219 Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz.
2:220 فى الدنيا والءاخرة ويسلونك عن اليتامىا قل اصلاح لهم خير وان تخالطوهم فاخوانكم والله يعلم المفسد من المصلح ولو شاء الله لاعنتكم ان الله عزيز حكيم
2:220 fy aldnya walaaKrẗ wyslwnk An alytamya ql aSlaH lhm Kyr wan tKalTwhm faKwankm wallh yAlm almfsd mn almSlH wlw şaa allh laAntkm an allh Azyz Hkym
Transcription (English)
2:220 Fee alddunya waal-akhiratiwayas-aloonaka AAani alyatama qul islahunlahum khayrun wa-in tukhalitoohum fa-ikhwanukumwaAllahu yaAAlamu almufsida mina almuslihiwalaw shaa Allahu laaAAnatakum inna AllahaAAazeezun hakeemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:220 Fîd dunyâ vel âhirah(âhirati) ve yes’elûneke anil yetâmâ kul ıslâhun lehum hayr(hayrun) ve in tuhâlitûhum fe ıhvânukum vallâhu ya’lemul mufside minel muslih|i| ve lev şâallâhu le a’netekum innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:220 Bu dünya ve ahiret hakkında… Sana bir de öksüzler hakkında sorarlar: De ki: "Onları erdemli kişiler olarak yetiştirmeniz en büyük iyiliktir. Mallarını mallarınıza katarsanız aile bireyiniz olurlar." ALLAH bozanı düzeltenden ayırt etmesini bilir. ALLAH dileseydi sizi zora sokardı. ALLAH Güçlüdür, Bilgedir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:220 Dünya ve ahiret hakkında... Sana yetimlerden de soruyorlar. De ki: "Onları, işe yarar hale getirmek kendileri için daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir." Allah, bozguncuyu barışseverden ayırmasını bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi zora sürerdi. Allah, tüm onurların sahibi, tüm hikmetlerin sahibidir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:220 Bu dünya ve ahiret hakkında, yetimler(e nasıl davranılacağı) hakkında sana sorarlar. De ki: "Onların durumlarını düzeltmek en hayırlı durumdur." Ve onların hayatlarını paylaşırsanız (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Zira Allah, bozgunculuk yapanları, düzeltmeye çalışanlardan ayırt etmesini bilir. Ve Allah dileseydi, taşıyamayacağınız yükleri omuzlarınıza yüklerdi: (Ama) unutmayın ki Allah kudret sahibidir, hikmet sahibidir!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:220 Hem dünya (konusun)da, hem ahiret (konusunda). Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder). Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."
2:221 ولا تنكحوا المشركات حتىا يؤمن ولامة مؤمنة خير من مشركة ولو اعجبتكم ولا تنكحوا المشركين حتىا يؤمنوا ولعبد مؤمن خير من مشرك ولو اعجبكم اولائك يدعون الى النار والله يدعوا الى الجنة والمغفرة باذنه ويبين ءاياته للناس لعلهم يتذكرون
2:221 wla tnkHwa almşrkat Htya yamn wlamẗ mamnẗ Kyr mn mşrkẗ wlw aAjbtkm wla tnkHwa almşrkyn Htya yamnwa wlAbd mamn Kyr mn mşrk wlw aAjbkm awlaak ydAwn aly alnar wallh ydAwa aly aljnẗ walmğfrẗ baźnh wybyn aayath llnas lAlhm ytźkrwn
Transcription (English)
2:221 Wala tankihoo almushrikatihatta yu/minna walaamatun mu/minatun khayrun minmushrikatin walaw aAAjabatkum wala tunkihooalmushrikeena hatta yu/minoo walaAAabdun mu/minunkhayrun min mushrikin walaw aAAjabakum ola-ika yadAAoonaila alnnari waAllahu yadAAooila aljannati waalmaghfirati bi-ithnihiwayubayyinu ayatihi lilnnasilaAAallahum yatathakkaroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:221 Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn|e|, ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr|i|, vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznih|i|, ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Müşriklerle Evlenmeyin
2:221 Gerçeği onaylamadıkça, ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Gerçeği onaylayan bir hizmetçi kadın ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır; ondan hoşlansanız bile. Ortak koşan erkeklerle de gerçekleri onaylayıncaya kadar evlenmeyin. Gerçeği onaylayan bir hizmetçi erkek ortak koşandan daha hayırlıdır, hoşlansanız bile… Onlar, ateşe çağırıyor. ALLAH ise bahçeye ve bağışlanmaya çağırır ve öğüt almaları için ayetlerini halka açıklar.*
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:221 Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. Özgürlüğünden yoksun inanmış bir kadın, müşrik bir kadından -müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikahlanmayın. İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten -o hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle cennete ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:221 VE ALLAH'TAN başkasına ilahlık yakıştıran kadınlarla onlar (sahih) inanca ulaşıncaya kadar evlenmeyin: Çünkü (Allah'a) bağlanmış mümin bir kadın, Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran kadından -bu sizin hoşunuza gitse de- kesinlikle daha hayırlıdır. Ve Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran erkekler ile onlar (sahih) inanca ulaşıncaya kadar kadınlarınızı nikahlamayın; zira (Allah'a) bağlanmış bir mümin erkekten -bu sizi hoşnut etse bile- kesinlikle daha hayırlıdır. (Böyleleri) sizi ateşe davet ederken Allah sizi cennete ve O'nun izniyle mağfiret(e nail olma)ya davet eder; ve Allah mesajını insanlığa açıklar ki ondan ders alabilsinler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:221 Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler.
2:222 ويسلونك عن المحيض قل هو اذى فاعتزلوا النساء فى المحيض ولا تقربوهن حتىا يطهرن فاذا تطهرن فاتوهن من حيث امركم الله ان الله يحب التوابين ويحب المتطهرين
2:222 wyslwnk An almHyD ql hw aźy faAtzlwa alnsaa fy almHyD wla tqrbwhn Htya yThrn faźa tThrn fatwhn mn Hyś amrkm allh an allh yHb altwabyn wyHb almtThryn
Transcription (English)
2:222 Wayas-aloonaka AAani almaheediqul huwa athan faiAAtaziloo alnnisaafee almaheedi wala taqraboohunna hattayathurna fa-itha tatahharna fa/toohunna min haythuamarakumu Allahu inna Allaha yuhibbu alttawwabeenawayuhibbu almutatahhireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:222 Ve yes’elûneke anil mahîd|i|, kul huve ezen, fa’tezilûn nisâe fîl mahîdi, ve lâ takrabûhunne hattâ yathurn|e| fe izâ tetahherne fe’tûhunne min haysu emerekumullâh|u| innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve yuhibbul mutetahhirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Aybaşı Hali; Cinsel İlişki
2:222 Sana aybaşı halini sorarlar: De ki: "O bir rahatsızlıktır. Aybaşı halinde olan kadınlarla cinsel ilişkiye girmeyin ve ondan kurtuluncaya kadar onlara yaklaşmayın. Kurtuldukları zaman ALLAH'ın size uygun gördüğü yerden onlarla cinsel ilişkide bulunun. ALLAH yönelenleri sever, arınanları sever."50
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:222 Sana adet halini de sorarlar. De ki: "O insana tiksinti ve rahatsızlık veren bir haldir. Hayızlı oldukları sırada kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiklerinde, Allah'ın emrettiği yerden onlara gidin." Şu bir gerçek ki Allah, çok tövbe edenleri sever, iyice temizlenenleri de sever.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:222 SANA (kadınların) ay halleri hakkında soruyorlar. De ki: "O bir zayıflık halidir. Bu yüzden, ay hali sırasında kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın; temizlendiklerinde ise Allah'ın emrettiği şekilde onlara yaklaşın." Doğrusu, Allah pişmanlıkla kendisine yönelenleri ve özlerini temiz tutanları sever.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:222 Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: "O, bir rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever."
2:223 نساؤكم حرث لكم فاتوا حرثكم انىا شئتم وقدموا لانفسكم واتقوا الله واعلموا انكم ملاقوه وبشر المؤمنين
2:223 nsaakm Hrś lkm fatwa Hrśkm anya şatm wqdmwa lanfskm watqwa allh waAlmwa ankm mlaqwh wbşr almamnyn
Transcription (English)
2:223 Nisaokum harthun lakum fa/tooharthakum anna shi/tum waqaddimoo li-anfusikum waittaqooAllaha waiAAlamoo annakum mulaqoohuwabashshiri almu/mineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:223 Nisâukum harsun lekum, fe’tû harsekum ennâ şi’tum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va’lemû ennekum mulâkûh|u|, ve beşşiril mu’minîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:223 Kadınlarınız, tohum ektiğiniz tarlalarınızdır. Tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için geleceğe hazırlanın. ALLAH'ı dinleyin ve onunla mutlaka karşılaşacağınızı bilin. Gerçeği onaylayanlara müjde ver.51
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:223 Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz şekilde varın. Öz benlikleriniz için önceden birşeyler gönderin. Allah'tan korkun ve bilin ki, O'na mutlaka ulaşacaksınız. İman sahiplerine müjde ver.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:223 Kadınlarınız sizin tarlalarınızdır; tarlanıza dilediğiniz şekilde girin, ama önce kendi ruhlarınız için bir hazırlık yapın. Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve bilin ki, O'na mutlaka kavuşacaksınız. Ve sen de (ey peygamber), imana erişenleri müjdele.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:223 Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver.
2:224 ولا تجعلوا الله عرضة لايمانكم ان تبروا وتتقوا وتصلحوا بين الناس والله سميع عليم
2:224 wla tjAlwa allh ArDẗ laymankm an tbrwa wttqwa wtSlHwa byn alnas wallh smyA Alym
Transcription (English)
2:224 Wala tajAAaloo Allaha AAurdatanli-aymanikum an tabarroo watattaqoo watuslihoobayna alnnasi waAllahu sameeAAunAAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:224 Ve lâ tec’alûllâhe urdaten li eymânikum en teberrû ve tettekû ve tuslihû beynen nâs|i|, vallâhu semîun alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Çıkarınız İçin Tanrı'nın Adına Yemin Etmeyiniz
2:224 Halk arasında iyi, erdemli ve dürüst görünmek için ALLAH'ı yeminlerinize alet etmeyin. ALLAH İşitir, Bilir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:224 İyilik etmenize, takvaya sarılmanıza, insanlar arasında barışı kurmanıza engel yapmak üzere Allah'ı yeminlerinize siper haline getirmeyin. Allah, herşeyi duyar, herşeyi bilir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:224 ALLAH adına yaptığınız yeminler, erdemliliğe, Allah'a karşı sorumluluk bilincine ve insanlar arasında barışın getirilmesine engel teşkil etmesin. Zira Allah, her şeyi duyan, her şeyi bilendir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:224 Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah'ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir.
2:225 لا يؤاخذكم الله باللغو فى ايمانكم ولاكن يؤاخذكم بما كسبت قلوبكم والله غفور حليم
2:225 la yaaKźkm allh ballğw fy aymankm wlakn yaaKźkm bma ksbt qlwbkm wallh ğfwr Hlym
Transcription (English)
2:225 La yu-akhithukumu Allahubiallaghwi fee aymanikum walakin yu-akhithukumbima kasabat quloobukum waAllahu ghafoorun haleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:225 Lâ yuâhızukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhızukum bi mâ kesebet kulûbukum vallâhu gafûrun halîm(halîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:225 ALLAH yaptığınız kasıtsız yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz; ancak kalbinizdeki gerçek niyetinizden sorumlu tutar. ALLAH Bağışlayandır, Şefkatlidir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:225 Allah sizi dil sürçmesi sonucu lağv olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığından hesaba çeker. Allah Gafur'dur, çok affeder; Halim'dir, çok yumuşak davranır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:225 Allah, düşünmeden yapmış olduğunuz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmayacak, ama kalplerinizin (ihtirasla) arzuladıklarından sorumlu tutacaktır: Allah, çok affedicidir, çok tahammül (hilm) sahibidir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:225 Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş, amaçsız sözler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır.
2:226 للذين يؤلون من نسائهم تربص اربعة اشهر فان فاءو فان الله غفور رحيم
2:226 llźyn yalwn mn nsaahm trbS arbAẗ aşhr fan faaw fan allh ğfwr rHym
Transcription (English)
2:226 Lillatheena yu/loona min nisa-ihimtarabbusu arbaAAati ashhurin fa-in faoo fa-inna Allahaghafoorun raheemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:226 Lillezîne yu’lûne min nisâihim terabbusu erbaati eşhur(eşhurin), fe in fâû fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Boşanma Hukuku
2:226 Kadınlarını boşamayı tasarlayanlar dört ay beklemeli. Vazgeçip uzlaşırlarsa ALLAH Bağışlayandır, Rahim'dir.52
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:226 Kadınlar hakkında ila / yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay bekleme vardır. Eğer o süre içinde eşlerine dönerlerse Allah bağışlayan, merhamet edendir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:226 Eşlerine yaklaşmayacaklarına dair yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır; şayet (yeminlerinden) dönerlerse, unutmayın ki Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:226 Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu süre içinde eşlerine) dönerlerse, şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
2:227 وان عزموا الطلاق فان الله سميع عليم
2:227 wan Azmwa alTlaq fan allh smyA Alym
Transcription (English)
2:227 Wa-in AAazamoo alttalaqafa-inna Allaha sameeAAun AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:227 Ve in azemût talâka fe innallâhe semîun alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:227 Boşamaya kararlıysalar, ALLAH İşiten ve Bilendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:227 Eğer boşanmaya kesin karar vermişlerse, şüphesiz Allah çok iyi işiten, çok iyi bilendir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:227 Ama eğer ayrılmaya kararlı iseler, unutmayın ki Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:227 (Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa (boşanırlar). Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
2:228 والمطلقات يتربصن بانفسهن ثلاثة قروء ولا يحل لهن ان يكتمن ما خلق الله فى ارحامهن ان كن يؤمن بالله واليوم الءاخر وبعولتهن احق بردهن فى ذالك ان ارادوا اصلاحا ولهن مثل الذى عليهن بالمعروف وللرجال عليهن درجة والله عزيز حكيم
2:228 walmTlqat ytrbSn banfshn ślaśẗ qrwa wla yHl lhn an yktmn ma Klq allh fy arHamhn an kn yamn ballh walywm alaaKr wbAwlthn aHq brdhn fy źalk an aradwa aSlaHa wlhn mśl alźy Alyhn balmArwf wllrjal Alyhn drjẗ wallh Azyz Hkym
Transcription (English)
2:228 Waalmutallaqatuyatarabbasna bi-anfusihinna thalathata quroo-in walayahillu lahunna an yaktumna ma khalaqa Allahufee arhamihinna in kunna yu/minna biAllahiwaalyawmi al-akhiri wabuAAoolatuhunna ahaqqubiraddihinna fee thalika in aradoo islahanwalahunna mithlu allathee AAalayhinna bialmaAAroofiwalilrrijali AAalayhinna darajatun waAllahuAAazeezun hakeemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:228 Vel mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu’minne billâhi vel yevmil âhır|i|, ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâ(ıslâhan), ve lehunne mislullezî aleyhinne bil ma’rûf|i|, ve lir ricâli aleyhinne dereceh(derecetun), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:228 Boşanan kadınlar kendi kendilerine üç aybaşı beklemeli. ALLAH'a ve ahiret gününü onaylıyorlarsa ALLAH'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri uygun olmaz. Bu durumda kocaları barışmak isterlerse onları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde eşit hakları vardır. (Gebelik durumunda) Erkeklerin onların üzerinde bir derecesi vardır. ALLAH Güçlüdür, Bilgedir.53
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:228 Boşanmış kadınlar kendi başlarına üç adet ve temizlenme süresi beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanmakta iseler, Allah'ın onların rahimlerinde yarattığını saklamaları kendilerine helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde herhangi bir şekilde barışmak isterlerse eşlerini geri almaya herkesten çok hak sahibidirler. Kadınların, örfe uygun biçimde, sorumluluklarına benzer hakları da vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah Aziz'dir, Hakim'dir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:228 Boşanmış kadınlar, evlenmeksizin üç ay hali boyunca bekleyeceklerdir: Çünkü eğer Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorlarsa, Allah'ın rahmetinden yarattıklarını gizlemeleri meşru değildir. Ve bu süre zarfında barışmak isterlerse, kocalarının onları kabul etmeye öncelikle hakları vardır; ama adalet ölçülerine göre, kadınların (kocaları üzerindeki) hakları, (kocaların) onlar üzerindeki haklarına eşittir, ancak erkekler (bu konuda) onlar üzerinde öncelik sahibidirler. Ve Allah kudret ve hikmet sahibidir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:228 Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Aziz'dir. Hakim'dir.
2:229 الطلاق مرتان فامساك بمعروف او تسريح باحسان ولا يحل لكم ان تاخذوا مما ءاتيتموهن شيا الا ان يخافا الا يقيما حدود الله فان خفتم الا يقيما حدود الله فلا جناح عليهما فيما افتدت به تلك حدود الله فلا تعتدوها ومن يتعد حدود الله فاولائك هم الظالمون
2:229 alTlaq mrtan famsak bmArwf aw tsryH baHsan wla yHl lkm an taKźwa mma aatytmwhn şya ala an yKafa ala yqyma Hdwd allh fan Kftm ala yqyma Hdwd allh fla jnaH Alyhma fyma aftdt bh tlk Hdwd allh fla tAtdwha wmn ytAd Hdwd allh fawlaak hm alZalmwn
Transcription (English)
2:229 Alttalaqu marratanifa-imsakun bimaAAroofin aw tasreehun bi-ihsaninwala yahillu lakum an ta/khuthoo mimmaataytumoohunna shay-an illa an yakhafaalla yuqeema hudooda Allahi fa-inkhiftum alla yuqeema hudooda Allahifala junaha AAalayhima feema iftadatbihi tilka hudoodu Allahi fala taAAtadoohawaman yataAAadda hudooda Allahi faola-ikahumu alththalimoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:229 Et talâku merratân|i|, fe imsâkun bi ma’rûfin ev tesrîhun bi ihsân(ihsânin), ve lâ yahıllu lekum en te’huzû mimmâ âteytumûhunne şey’en illâ en yehâfâ ellâ yukîmâ hudûdallâh|i|, fe in hıftum ellâ yukîmâ hudûdallâhi, fe lâ cunâha aleyhimâ fî meftedet bih|î|, tilke hudûdullâhi fe lâ ta’tedûhâ, ve men yeteadde hudûdallâhi fe ulâike humuz zâlimûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:229 Boşama iki defadır. Boşanmış kadınları ya iyilikle barındırmak ya da iyilikle bırakmak gerekir. Onlara vermiş bulunduğunuz şeyleri geri almanız size helal olmaz; eşler ALLAH'ın sınırını gözetememekten korkarlarsa başka. ALLAH'ın sınırlarını gözetememekten korkarsanız, o zaman kadının isteyerek geri verdiği şeylerden dolayı günaha girmezler. Bunlar ALLAH'ın sınırlarıdır; onları çiğnemeyin. ALLAH'ın sınırlarını kimler çiğnerse işte zalimler onlardır.54
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:229 Boşanma iki kezdir. Bunun ardından ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir. Onlara verdiğinizden birşeyi geri almanız size helal olmaz. Erkekle kadının Allah'ın sınırlarını korumada endişe etmeleri hali başka. Erkek ve kadının Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından endişe ederseniz, o zaman kadının verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Bunları aşmayın. Allah'ın sınırlarını aşanlar, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:229 Bir boşanma iki defa (geri alınabilir), ki bu durumda evlilik ya iyilikle devam eder veya güzel bir şekilde sona erdirilir. Ve kadınlarınıza verdiklerinizden her hangi bir şeyi geri almanız, her iki (taraf)ın da Allah'ın koyduğu sınırları koruyamamaktan korkmaları hali dışında, sizin için helal değildir: O halde, ikisinin de Allah'ın koyduğu sınırları koruyamayacaklarından korkuyorsanız, kadının serbestliğine kavuşması için (kocasına) bazı şeyler bırakmasında her iki taraf için de bir günah yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır; onları ihlal etmeyiniz: Zira kim Allah'ın koyduğu sınırları ihlal ederse, işte onlar zalimlerdir!
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:229 Boşanma iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir.
2:230 فان طلقها فلا تحل له من بعد حتىا تنكح زوجا غيره فان طلقها فلا جناح عليهما ان يتراجعا ان ظنا ان يقيما حدود الله وتلك حدود الله يبينها لقوم يعلمون
2:230 fan Tlqha fla tHl lh mn bAd Htya tnkH zwja ğyrh fan Tlqha fla jnaH Alyhma an ytrajAa an Zna an yqyma Hdwd allh wtlk Hdwd allh ybynha lqwm yAlmwn
Transcription (English)
2:230 Fa-in tallaqaha falatahillu lahu min baAAdu hatta tankihazawjan ghayrahu fa-in tallaqaha fala junahaAAalayhima an yatarajaAAa in thannaan yuqeema hudooda Allahi watilka hudooduAllahi yubayyinuha liqawmin yaAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:230 Fe in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen gayrah|u|, fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en yeterâceâ in zannâ en yukîmâ hudûdallâh|i|, ve tilke hudûdullâhi yubeyyinuhâ li kavmin ya’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:230 Kadını yine (üçüncü kez) boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikçe ona bundan sonra helal olmaz. Öteki adam da kadını boşarsa, ALLAH'ın yasasını gözeteceklerine inanırlarsa tekrar birbirlerine dönmelerinde bir sakınca yoktur. Bu ALLAH'ın yasasıdır; onu bilen bir toplum için açıkladık.55
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:230 Bütün bunların ardından erkek, kadını boşarsa artık bundan sonra başka bir eşle nikahlanıncaya kadar ilk erkeğe helal olmaz. Ikinci erkek kadını boşadığında, boşanan kadınla ilk erkek Allah'ın sınırlarını koruyabileceklerini düşünürlerse, birbirlerine dönmelerinde sakınca yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır ki, Allah bunları bilgi sahibi bir topluluğa açıklar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:230 Ve erkekler (sonunda) kadını boşarsa, bu kadın, başka bir erkekle evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz; eğer sonraki erkek de onu boşarsa -her ikisini de Allah'ın koyduğu sınırları koruyabileceklerini düşünmeleri şartıyla- birbirlerine dönmelerinde ikisi içinde bir günah yoktur: Bunlar, anlama ve kavrama yeteneğine sahip olanlara Allah'ın açıkladığı sınırlardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:230 Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar.
2:231 واذا طلقتم النساء فبلغن اجلهن فامسكوهن بمعروف او سرحوهن بمعروف ولا تمسكوهن ضرارا لتعتدوا ومن يفعل ذالك فقد ظلم نفسه ولا تتخذوا ءايات الله هزوا واذكروا نعمت الله عليكم وما انزل عليكم من الكتاب والحكمة يعظكم به واتقوا الله واعلموا ان الله بكل شىء عليم
2:231 waźa Tlqtm alnsaa fblğn ajlhn famskwhn bmArwf aw srHwhn bmArwf wla tmskwhn Drara ltAtdwa wmn yfAl źalk fqd Zlm nfsh wla ttKźwa aayat allh hzwa waźkrwa nAmt allh Alykm wma anzl Alykm mn alktab walHkmẗ yAZkm bh watqwa allh waAlmwa an allh bkl şya Alym
Transcription (English)
2:231 Wa-itha tallaqtumu alnnisaafabalaghna ajalahunna faamsikoohunna bimaAAroofin aw sarrihoohunnabimaAAroofin wala tumsikoohunna diraranlitaAAtadoo waman yafAAal thalika faqad thalamanafsahu wala tattakhithoo ayati Allahihuzuwan waothkuroo niAAmata Allahi AAalaykumwama anzala AAalaykum mina alkitabi waalhikmatiyaAAithukum bihi waittaqoo Allaha waiAAlamooanna Allaha bikulli shay-in AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:231 Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi ma’rûf(ma’rûfin), ve lâ tumsikûhunne dırâran li ta’tedû, ve men yef’al zâlike fe kad zaleme nefseh|u|, ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâ(huzuven), vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi vel hikmeti yeızukum bih|î|, vettekûllâhe va’lemû ennallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Boşanmış Kadınları Sokağa Atmayın
2:231 Kadınları boşadığınız zaman, bekleme sürelerini (üç aybaşını) bitirdiler mi onları ya iyilikle yanınızda tutun veya iyilikle bırakın. İntikam almak için onlara zarar verecek şekilde tutmayın. Bunu yapan kendisine zulmetmiş olur. ALLAH'ın ayetlerini hafife almayın. ALLAH'ın size verdiği nimetlerini ve size öğüt vermek için size indirdiği kitabı ve hikmeti düşünün. ALLAH'ı dinleyin ve bilin ki ALLAH her şeyi Bilir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:231 Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamladılar mı ya onları örfe uygun olarak tutun yahut da örfe uygun olarak serbest bırakın. Onları, zulmetmeniz için, zararlarına bir biçimde, tutmayın. Bunu yapan, öz benliğine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlence aracı yapmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve kendisiyle size öğüt vermek için indirdiği Kitap'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah herşeyi çok iyi bilmektedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:231 Böylece, kadınlarınızı boşadığınızda ve onlar bekleme sürelerinin sonuna yaklaşmak üzere iken onları ya güzellikle alıkoyun ya da güzel bir şekilde bırakın. Ama, arzuları hilafına, eziyet etmek için alıkoymayın: Çünkü, böyle bir davranışta bulunan, (yalnızca) kendisine haksızlık etmiş olur. Ve Allah'ın (bu) mesajlarını önemsemezlik yapmayın; Allah'ın size lütfettiği nimetleri ve size öğüt için indirdiği vahyi ve hikmeti hatırlayın; Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, ve bilin ki Allah her şeyin aslını bilir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:231 Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitab'ı ve hikmeti anın. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki, Allah her şeyi bilendir.
2:232 واذا طلقتم النساء فبلغن اجلهن فلا تعضلوهن ان ينكحن ازواجهن اذا تراضوا بينهم بالمعروف ذالك يوعظ به من كان منكم يؤمن بالله واليوم الءاخر ذالكم ازكىا لكم واطهر والله يعلم وانتم لا تعلمون
2:232 waźa Tlqtm alnsaa fblğn ajlhn fla tADlwhn an ynkHn azwajhn aźa traDwa bynhm balmArwf źalk ywAZ bh mn kan mnkm yamn ballh walywm alaaKr źalkm azkya lkm waThr wallh yAlm wantm la tAlmwn
Transcription (English)
2:232 Wa-itha tallaqtumu alnnisaafabalaghna ajalahunna fala taAAduloohunna an yankihnaazwajahunna itha taradaw baynahum bialmaAAroofithalika yooAAathu bihi man kanaminkum yu/minu biAllahi waalyawmi al-akhirithalikum azka lakum waatharu waAllahuyaAAlamu waantum la taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:232 Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe lâ ta’dulûhunne en yenkıhne ezvâcehunne izâ terâdav beynehum bil ma’rûf|i|, zâlike yûazu bihî men kâne minkum yu’minu billâhi vel yevmil âhır|i|, zâlikum ezkâ lekum ve ather|u|, vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:232 Boşanan kadınlar bekleme sürelerini bitirdikten sonra, kocalarıyla güzellikle anlaştıkları taktirde o kadınların tekrar evlenmelerine engel olmayın. İçinizden ALLAH'a ve ahiret gününü onaylayan kimseler bundan öğüt alır. Bu sizin için daha arı ve daha sağlıklıdır. Siz bilmeseniz de ALLAH bilir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:232 Kadınları boşadığınız zaman bekleme sürelerini tamamladıklarında, kendi aralarında örfe uygun olarak anlaşmışlarsa eski kocalarıyla nikahlanmaları hususunda onlara engel çıkarmayın. Bu, sizin Allah'a ve ahiret gününe inanmış olanınıza verilen öğüttür. Bu sizin için daha isabetli ve daha temizdir. Allah bilir ama siz bilmezsiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:232 Kadınları boşadıktan sonra, bekleme sürelerinin sonuna gelmişlerse, aralarında uygun bir şekilde anlaştıkları taktirde başka erkeklerle evlenmelerine engel olmayın. Bu, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanan her biriniz için uyarıdır; bu, sizin için en erdemli ve en temiz (yol)dur. Allah her şeyi aslıyla bilir, ama siz bilmezsiniz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:232 Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah, bilir de siz bilmezsiniz.
2:233 والوالدات يرضعن اولادهن حولين كاملين لمن اراد ان يتم الرضاعة وعلى المولود له رزقهن وكسوتهن بالمعروف لا تكلف نفس الا وسعها لا تضار والدة بولدها ولا مولود له بولده وعلى الوارث مثل ذالك فان ارادا فصالا عن تراض منهما وتشاور فلا جناح عليهما وان اردتم ان تسترضعوا اولادكم فلا جناح عليكم اذا سلمتم ما ءاتيتم بالمعروف واتقوا الله واعلموا ان الله بما تعملون بصير
2:233 walwaldat yrDAn awladhn Hwlyn kamlyn lmn arad an ytm alrDaAẗ wAly almwlwd lh rzqhn wkswthn balmArwf la tklf nfs ala wsAha la tDar waldẗ bwldha wla mwlwd lh bwldh wAly alwarś mśl źalk fan arada fSala An traD mnhma wtşawr fla jnaH Alyhma wan ardtm an tstrDAwa awladkm fla jnaH Alykm aźa slmtm ma aatytm balmArwf watqwa allh waAlmwa an allh bma tAmlwn bSyr
Transcription (English)
2:233 Waalwalidatu yurdiAAnaawladahunna hawlayni kamilayni liman aradaan yutimma alrradaAAata waAAala almawloodilahu rizquhunna wakiswatuhunna bialmaAAroofi latukallafu nafsun illa wusAAaha la tudarrawalidatun biwaladiha wala mawloodun lahubiwaladihi waAAala alwarithi mithlu thalikafa-in arada fisalan AAan taradinminhuma watashawurin fala junahaAAalayhima wa-in aradtum an tastardiAAoo awladakumfala junaha AAalaykum itha sallamtum maataytum bialmaAAroofi waittaqoo AllahawaiAAlamoo anna Allaha bima taAAmaloona baseerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:233 Vel vâlidâtu yurdı’ne evlâdehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimmer radâah(radâate), ve alel mevlûdi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bil ma’rûf|i|, lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi veledihî ve alel vârisi mislu zâlik|e|, fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil ma’rûf|i|, vettekullâhe va’lemû ennellâhe bi mâ ta’melûne basîr(basîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Boşanma Durumunda Çocuğun Emzirilmesi
2:233 Emzirme süresini tamamlamak isteyenler için analar bebeklerini tam iki yıl emzirmeli. Ananın yiyecek ve giyecek ihtiyacını ise çocuğun babası güzel ve uygun bir şekilde karşılamalı. Kimse kapasitesinin üzerinde sorumlu tutulamaz. Ne anne çocuğu yüzünden, ne de babası çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Bunu gerçekleştirmek mirasçısının da görevidir. Ana ve baba danışıp anlaştıktan sonra sütten kesmek isterse, ikisine de bir günah yoktur. Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz ücretini uygun bir biçimde ödediğiniz sürece size bir sorumluluk yoktur. ALLAH'ı dinleyin, ALLAH yaptıklarınızı Görür.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:233 Anneler çocuklarını emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseler için tam iki yıl emzirirler. Annelerin yiyeceklerini ve giyeceklerini örfe uygun biçimde hazırlamak çocuğun babasına aittir. Hiçbir benlik, yaradılış kapasitesi dışında birşeyle yükümlü tutulamaz. Ne anne çocuğu yüzünden ne de çocuğun babası kendi çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçı için de aynı ilke uygulanır. Eğer anne-baba karşılıklı anlaşma ve danışma sonucu çocuğu sütten kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz, örfe uygun olarak belirlediğiniz ücreti güzelce teslim etmek şartıyla bunu yapmanızda bir günah yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı en iyi biçimde görmektedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:233 Ve (boşanmış) anneler, eğer emzirme müddetini tamamlamak istiyorlarsa, çocuklarına iki tam yıl bakabilirler; onların yeme-içme ve giyimlerini uygun bir şekilde temin etmek, çocuğun babasına düşer. Hiç kimse taşıyabileceğinden daha fazlasıyla yükümlü tutulmaz: Ne anneye çocuğundan dolayı eziyet çektirilsin, ne de çocuğundan dolayı babasına. Ve (babanın) mirasçısına da aynı görev düşer. Ve eğer (anne-baba), her ikisi, (anne ile çocuğun) ayrılmasına karşılıklı rıza ve danışma ile karar verirlerse, (bundan dolayı) onlara bir günah yoktur; ve eğer çocuğunuzu süt annelere emanet etmeye karar verirseniz, teslim edeceğiniz çocuğun emniyetini uygun bir şekilde sağlamanız şartıyla size bir günah yüklenmez. Ama, Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve bilin ki Allah tüm yaptıklarınızı görür.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:233 Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde (ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir.
2:234 والذين يتوفون منكم ويذرون ازواجا يتربصن بانفسهن اربعة اشهر وعشرا فاذا بلغن اجلهن فلا جناح عليكم فيما فعلن فى انفسهن بالمعروف والله بما تعملون خبير
2:234 walźyn ytwfwn mnkm wyźrwn azwaja ytrbSn banfshn arbAẗ aşhr wAşra faźa blğn ajlhn fla jnaH Alykm fyma fAln fy anfshn balmArwf wallh bma tAmlwn Kbyr
Transcription (English)
2:234 Waallatheena yutawaffawnaminkum wayatharoona azwajan yatarabbasnabi-anfusihinna arbaAAata ashhurin waAAashran fa-ithabalaghna ajalahunna fala junaha AAalaykum feemafaAAalna fee anfusihinna bialmaAAroofi waAllahubima taAAmaloona khabeerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:234 Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcen yeterabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin ve aşrâ(aşran), fe izâ belagne ecelehunne fe lâ cunâhe aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne bil ma’rûf|i|, vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Dul Kadınlar
2:234 İçinizden ölen erkeklerin geride bıraktığı eşleri, dört ay ve on beklerler. Sürelerini doldurunca artık kendileri için uygun olanı yapmalarında size sorumluluk yoktur. ALLAH yaptıklarınızdan Haberlidir.56
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:234 İçinizden ölüp de geriye eşler bırakanların bu eşleri, dört ay on gün kendi başlarına beklerler. Sürelerini tamamladıklarında kendilerince uygun gördüklerini örfe uygun biçimde yapmalarında sizin için bir sakınca yoktur. Allah, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberdardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:234 İçinizden biri ölür ve ardından kadınlar bırakırsa, yeniden evlenmeleri için dört ay on günlük bir bekleme süresi geçirmeleri gerekir; bekleme süresinin sonuna vardıklarında kendileri ile ilgili olarak meşru şekilde ne yaparlarsa yapsınlar bir günah yoktur. Ve Allah tüm yaptıklarınızdan haberdardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:234 İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler. Bu bekleme süresi dolduğunda, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah, işlediklerinizden haberi olandır.
2:235 ولا جناح عليكم فيما عرضتم به من خطبة النساء او اكننتم فى انفسكم علم الله انكم ستذكرونهن ولاكن لا تواعدوهن سرا الا ان تقولوا قولا معروفا ولا تعزموا عقدة النكاح حتىا يبلغ الكتاب اجله واعلموا ان الله يعلم ما فى انفسكم فاحذروه واعلموا ان الله غفور حليم
2:235 wla jnaH Alykm fyma ArDtm bh mn KTbẗ alnsaa aw aknntm fy anfskm Alm allh ankm stźkrwnhn wlakn la twaAdwhn sra ala an tqwlwa qwla mArwfa wla tAzmwa Aqdẗ alnkaH Htya yblğ alktab ajlh waAlmwa an allh yAlm ma fy anfskm faHźrwh waAlmwa an allh ğfwr Hlym
Transcription (English)
2:235 Wala junaha AAalaykum feemaAAarradtum bihi min khitbati alnnisa-iaw aknantum fee anfusikum AAalima Allahu annakum satathkuroonahunnawalakin la tuwaAAidoohunna sirran illaan taqooloo qawlan maAAroofan wala taAAzimoo AAuqdata alnnikahihatta yablugha alkitabu ajalahu waiAAlamooanna Allaha yaAAlamu ma fee anfusikum faihtharoohuwaiAAlamoo anna Allaha ghafoorun haleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:235 Ve lâ cunâhe aleykum fîmâ arradtum bihî min hitbetin nisâi ev eknentum fî enfusikum, alimallâhu ennekum se tezkurûnehunne ve lâkin lâ tuvâıdûhunne sirran illâ en tekûlû kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen), ve lâ ta’zimû ukdeten nikâhı hattâ yeblugal kitâbu eceleh|u|, va’lemû ennallâhe ya’lemu mâ fî enfusikum fahzerûh|u|, va’lemû ennallâhe gafûrun halîm(halîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:235 Evlenme önerilerinizi o kadınlara bildirmenizden, ya da bu niyetinizi içinizde tutmanızdan dolayı size bir günah yoktur. ALLAH onlar hakkında düşüneceğinizi bilir. Onlarla uygun ve erdemli bir şekilde konuşma amacının dışında gizlice sözleşip buluşmayın. Bekleme süreleri dolmadan onlarla nikah bağını kurmaya kalkışmayın. Bilin ki ALLAH içinizde olanı bilir; öyleyse O'ndan çekinin. Yine bilin ki ALLAH Bağışlayandır, Şefkatlidir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:235 İddet bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi dolaylı yoldan anlatmanızda veya böyle birşeyi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah bilmiştir ki, siz onları mutlaka anacaksınız, unutmayacaksınız. Bu arada onlarla, örfün normal göreceği sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın. Ve bu zorunlu olan süre doluncaya kadar nikahını bağlamaya girişmeyin. Bilin ki Allah, benliklerinizin içindekini bilir. O'ndan sakının. Ve bilin ki Allah çok affedicidir, çok yumuşak davranışlıdır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:235 Ancak bu kadınlar(dan herhangi birin)e evlenme niyetinizi hissettirmenizde veya açığa vurmadan böyle bir niyet taşımanızda sizin için bir günah yoktur: (Çünkü) Allah, onlara evlenme teklifinde bulunma niyetinizi bilir. Ama yine de, onlara karşı duygularınızı gizlilik içinde bildirmek yerine onlarla en uygun ve makul şekilde konuşun; ve emredilen (bekleme süresi) sona ermeden önce evlilik bağını kurmaya kalkışmayın. Unutmayın ki Allah aklınızdan geçenleri bilir. Bu nedenle O'na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; ve bilin ki Allah çok affedicidir, çok tahammül (hilm) sahibidir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:235 (İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır.
2:236 لا جناح عليكم ان طلقتم النساء ما لم تمسوهن او تفرضوا لهن فريضة ومتعوهن على الموسع قدره وعلى المقتر قدره متاعا بالمعروف حقا على المحسنين
2:236 la jnaH Alykm an Tlqtm alnsaa ma lm tmswhn aw tfrDwa lhn fryDẗ wmtAwhn Aly almwsA qdrh wAly almqtr qdrh mtaAa balmArwf Hqa Aly almHsnyn
Transcription (English)
2:236 La junaha AAalaykum in tallaqtumualnnisaa ma lam tamassoohunna aw tafridoolahunna fareedatan wamattiAAoohunna AAalaalmoosiAAi qadaruhu waAAala almuqtiri qadaruhu mataAAanbialmaAAroofi haqqan AAala almuhsineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:236 Lâ cunâha aleykum in tallaktumun nisâe mâ lem temessûhunne ev tefridû lehunne farîdâh(farîdâten) ve mettiûhunne alel mûsiı kaderuhu ve alel muktiri kaderuh|u| metâan bil ma’rûf|i|, hakkan alel muhsinîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Nişanı Bozma
2:236 Henüz dokunmadan, yahut mehirlerini biçmeden önce kadınları boşamanızda bir sakınca yok. Bu durumda ödemede bulunun. Zengin, kendi gücü oranında, yoksul da kendi gücü oranında verdikleri zarara uygun bir tazminat vermeli. Bu, güzel davrananların görevidir.57
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:236 Kendilerine dokunmadan veya onlar için herhangi bir mehir belirlemeden kadınları boşamanızda sizin için günah yoktur. Ancak onları nimetlendirin. İmkanları geniş olan kendi gücünce yapar bunu, imkanları sınırlı olan da kendi gücünce yapar. Örfe uygun bir nimetlendirme... Güzel düşünüp güzel davrananlar üzerine bir borç...
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:236 Henüz dokunmadığınız veya mehir tespit etmediğiniz kadınları boşamanızda bir günah yoktur; ancak (böyle bir durumda bile) onlar için gerekli tedarikleri yapın; imkanları çok olan kendi gücüne dar olan da (yine) kendi gücüne göre adil şekilde bir tedarikte bulunsun; bu, güzel davranan herkesin üzerinde bir yükümlülüktür.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:236 Kendilerine el sürmediğiniz, mehirlerini tesbit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır.
2:237 وان طلقتموهن من قبل ان تمسوهن وقد فرضتم لهن فريضة فنصف ما فرضتم الا ان يعفون او يعفوا الذى بيده عقدة النكاح وان تعفوا اقرب للتقوىا ولا تنسوا الفضل بينكم ان الله بما تعملون بصير
2:237 wan Tlqtmwhn mn qbl an tmswhn wqd frDtm lhn fryDẗ fnSf ma frDtm ala an yAfwn aw yAfwa alźy bydh Aqdẗ alnkaH wan tAfwa aqrb lltqwya wla tnswa alfDl bynkm an allh bma tAmlwn bSyr
Transcription (English)
2:237 Wa-in tallaqtumoohunna min qabli antamassoohunna waqad faradtum lahunna fareedatanfanisfu ma faradtum illa an yaAAfoonaaw yaAAfuwa allathee biyadihi AAuqdatu alnnikahiwaan taAAfoo aqrabu lilttaqwa wala tansawooalfadla baynakum inna Allaha bimataAAmaloona baseerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:237 Ve in tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne ve kadfaradtum lehunne farîdaten fe nısfu mâ faradtum illâen ya’fûne ev ya’fuvellezî bi yedihî ukdetun nikâh|ı|, ve en ta’fû akrabu lit takvâ ve lâ tensevul fadla beynekum innallâhe bi mâ ta’melûne basîr(basîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:237 Mehir biçtikten sonra, ancak onlara dokunmadan önce onları boşamışsanız kendilerine söz verdiğiniz mehrin yarısını vermelisiniz. Ancak, kadın hakkından vazgeçerse veya koca mehrin tümünü vermek isterse başka… Vazgeçmeniz daha erdemli bir davranıştır. Aranızdaki dostluğu unutmayın. ALLAH yaptıklarınızı Görendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:237 Bir mehir belirlemişseniz ve kadınları hiç dokunmadan boşamışsanız kestiğiniz mehirin yarısını verin. Ancak kadınların vazgeçmesi ile, nikah bağı elinde bulunan erkeğin durumu müstesna. Erkekler olarak sizin vazgeçmeniz takvaya daha yakındır. Aranızdaki lütufkarlık farkını unutmayın. Allah, yapmakta olduklarınızı en iyi şekilde görmektedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:237 Ve eğer dokunmadan önce, ama mehrini karşıladıktan sonra onları boşarsanız, o zaman, kararlaştırdığınızın yarısı(nı verin), ancak onların taleplerinden vazgeçmeleri veya nikah bağını elinden tutanın (mehrin yarısı ile ilgili) talebinden vazgeçmesi hali müstesna: Size düşenden vazgeçmeniz, Allah'a karşı sorumluluk bilincine daha uygundur. Ve birbirinize karşı lütufkar davranma(nız gereği)ni unutmayın: Doğrusu Allah bütün yaptıklarınızı görür.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:237 Eğer onlara mehir tesbit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tesbit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.
2:238 حافظوا على الصلوات والصلواة الوسطىا وقوموا لله قانتين
2:238 HafZwa Aly alSlwat walSlwaẗ alwsTya wqwmwa llh qantyn
Transcription (English)
2:238 Hafithoo AAalaalssalawati waalssalatialwusta waqoomoo lillahi qaniteena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:238 Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Orta Namazına Dikkat Edin
2:238 Namazlara, özellikle orta namaza dikkat edin. Kendinizi tümüyle ALLAH'a vererek namaza durun.58
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:238 Namazları ve orta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:238 NAMAZLARINIZA ve namazı en uygun şekilde ifa etmeye dikkat edin; ve Allah'ın huzurunda içten bir bağlılıkla durun.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:238 Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun.
2:239 فان خفتم فرجالا او ركبانا فاذا امنتم فاذكروا الله كما علمكم ما لم تكونوا تعلمون
2:239 fan Kftm frjala aw rkbana faźa amntm faźkrwa allh kma Almkm ma lm tkwnwa tAlmwn
Transcription (English)
2:239 Fa-in khiftum farijalan aw rukbananfa-itha amintum faothkuroo Allaha kamaAAallamakum ma lam takoonoo taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:239 Fe in hıftum fe ricâlen ev rukbânâ(rukbânen), fe izâ emintum, fezkurûllâhe kemâ allemekum mâ lem tekûnû ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:239 Bir kaygı ve endişeniz varsa, yaya veya binmiş olarak (namazı kılın.) Güvene kavuştuğunuz zaman, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi ALLAH'ı anın.59
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:239 Bir korku ve endişe duyarsanız yürüyerek veya binit üzerinde kılın. Güvene kavuştuğunuzda bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:239 Ama eğer tehlikede iseniz, yürürken ve binek (üzerin)de (namazınızı ifa edin); tekrar güvenliğe kavuşunca Allah'ı anın, çünkü daha önce bilmediklerinizi size öğreten O'dur.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:239 Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken kılın. Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin.
2:240 والذين يتوفون منكم ويذرون ازواجا وصية لازواجهم متاعا الى الحول غير اخراج فان خرجن فلا جناح عليكم فى ما فعلن فى انفسهن من معروف والله عزيز حكيم
2:240 walźyn ytwfwn mnkm wyźrwn azwaja wSyẗ lazwajhm mtaAa aly alHwl ğyr aKraj fan Krjn fla jnaH Alykm fy ma fAln fy anfshn mn mArwf wallh Azyz Hkym
Transcription (English)
2:240 Waallatheena yutawaffawnaminkum wayatharoona azwajan wasiyyatanli-azwajihim mataAAan ila alhawlighayra ikhrajin fa-in kharajna fala junahaAAalaykum fee ma faAAalna fee anfusihinna min maAAroofinwaAllahu AAazeezun hakeemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:240 Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcâ(ezvâcen), vasıyyeten li ezvâcihim metâan ilel havli gayre ıhrâc(ıhrâcın), fe in harecne fe lâ cunâha aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne min ma’rûf(ma’rûfin), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Dul ve Boşanmış Kadınlara Yardım
2:240 Ölüp de geriye eşler bırakan erkekleriniz, eşlerinin evlerinden çıkarılmaksızın bir yıl boyunca geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Çıkarlarsa, kendileri için uygun olanı yapmalarından siz sorumlu değilsiniz. ALLAH Güçlüdür, Bilgedir.*
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:240 İçinizden ölüp de geriye eşler bırakan erkekler, eşlerinin evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkarlarsa onların kendileri için yararlı gördüklerini yapmaları yüzünden size bir günah yoktur. Allah Aziz'dir, Hakim'dir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:240 EĞER içinizden biri ölür ve arkasında kadınlar bırakırsa, dul eşlerine, (ölmüş kocasının evini) terk etmeksizin bir yıllık geçimlerini vasiyet etsinler. Ama eğer (kendi arzularıyla) ayrılırlarsa kendileri hakkındaki meşru tasarruflarından dolayı onlara bir günah yoktur. Ve Allah kudret ve hikmet sahibidir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:240 İçinizde ölüp de (geride) eşler bırakanlar, (evlerinden) çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet (bıraksınlar). Ama onlar, (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların maruf (meşru) olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah güçlü ve üstün olandır. Hüküm ve hikmet sahibidir.
2:241 وللمطلقات متاع بالمعروف حقا على المتقين
2:241 wllmTlqat mtaA balmArwf Hqa Aly almtqyn
Transcription (English)
2:241 Walilmutallaqati mataAAunbialmaAAroofi haqqan AAala almuttaqeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:241 Ve lil mutallakâti metâun bil ma’rûf|i| hakkan alel muttekîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:241 Boşanmış kadınlar için de uygun bir geçim yardımı yapılmalı. Bu, erdemli kişilerin görevidir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:241 Boşanmış kadınlar için örfe uygun bir geçim imkanı sağlanması Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:241 Ve boşanmış kadınlar da güzel bir şekilde geçimlerini sağlama (hakkına) sahip olacaklardır. Bu, Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyan herkes için bir görevdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:241 (Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır. Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır.
2:242 كذالك يبين الله لكم ءاياته لعلكم تعقلون
2:242 kźalk ybyn allh lkm aayath lAlkm tAqlwn
Transcription (English)
2:242 Kathalika yubayyinu Allahulakum ayatihi laAAallakum taAAqiloona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:242 Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:242 Düşünesiniz diye ALLAH ayetlerini böyle açıklar.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:242 Aklınızı işletmeniz ümidiyle Allah, ayetlerini size böyle açıklıyor.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:242 Aklınızı kullan(mayı öğren)meniz için Allah size mesajlarını böyle açıklıyor.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:242 İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz.
2:243 الم تر الى الذين خرجوا من ديارهم وهم الوف حذر الموت فقال لهم الله موتوا ثم احياهم ان الله لذو فضل على الناس ولاكن اكثر الناس لا يشكرون
2:243 alm tr aly alźyn Krjwa mn dyarhm whm alwf Hźr almwt fqal lhm allh mwtwa śm aHyahm an allh lźw fDl Aly alnas wlakn akśr alnas la yşkrwn
Transcription (English)
2:243 Alam tara ila allatheenakharajoo min diyarihim wahum oloofun hatharaalmawti faqala lahumu Allahu mootoo thumma ahyahuminna Allaha lathoo fadlin AAala alnnasiwalakinna akthara alnnasi layashkuroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:243 E lem tera ilellezîne haracû min diyârihim ve hum ulûfun hazaral mevti, fe kâle lehumullâhu mûtû summe ahyâhum innallâhe le zû fadlin alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Tanrı Yolunda Çaba Harcamak
2:243 Sayıları binlerce olduğu halde ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenler dikkatini çekti mi? ALLAH onlara "Ölün" dedi de sonra onları diriltti. ALLAH insanlara lütuf sahibidir; ancak insanların çoğu şükretmez.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:243 Ölüm korkusuyla binlerce kişi halinde yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara "ölün" dedi de sonra onları diriltti. Şu bir gerçek ki Allah, insanlara karşı çok lütufkardır. Fakat insanların çokları şükretmezler.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:243 SEN, ÖLÜM korkusuyla yurtlarını terk eden binlerce kişiyi görmedin mi? Ki bu durumda Allah onlara "Ölün!" diye seslenmiş ve sonra da onları hayata geri döndürmüştü. Unutmayın ki Allah, insanoğluna karşı lütfunda sınırsızdır, ancak insanların çoğu nankördür.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:243 Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: "Ölün" dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl sahibidir. Ancak, insanların çoğunluğu şükretmez.
2:244 وقاتلوا فى سبيل الله واعلموا ان الله سميع عليم
2:244 wqatlwa fy sbyl allh waAlmwa an allh smyA Alym
Transcription (English)
2:244 Waqatiloo fee sabeeli AllahiwaiAAlamoo anna Allaha sameeAAun AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:244 Ve kâtilû fî sebîlillâhi va’lemû ennallâhe semîun alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:244 ALLAH yolunda savaşın. Bilesiniz ki ALLAH İşitir, Bilir.60
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:244 Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, herşeyi duyar, herşeyi bilir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:244 Öyleyse Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:244 Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
2:245 من ذا الذى يقرض الله قرضا حسنا فيضاعفه له اضعافا كثيرة والله يقبض ويبصط واليه ترجعون
2:245 mn źa alźy yqrD allh qrDa Hsna fyDaAfh lh aDAafa kśyrẗ wallh yqbD wybST walyh trjAwn
Transcription (English)
2:245 Man tha allathee yuqriduAllaha qardan hasanan fayudaAAifahulahu adAAafan katheeratan waAllahuyaqbidu wayabsutu wa-ilayhi turjaAAoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:245 Menzellezî yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehû ed’âfen kesîrah(kesîraten), vallâhu yakbidu ve yebsut|u| ve ileyhi turceûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:245 Kat kat ödenecek güzel bir ödüncü kim ALLAH'a sunar? Kısan da açan da ALLAH'tır. O'na döndürüleceksiniz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:245 Kim var Allah'a güzel bir şeklide borç verecek? Ve Allah böyle birinin verdiğini birçok kez katlayarak artıracaktır. Allah, kabz haliyle kısar, bast haliyle açıp genişletir. Ve yalnız O'na döndürülürsünüz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:245 Allah'ın kat kat fazlasıyla geriye ödeyeceği bir güzel borcu O'na verecek olan kimdir? Allah alır ve kat kat fazlasıyla verir; ve hepiniz sonunda O'na döndürüleceksiniz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:245 Allah'a karşılığını çok arttırma ile kat kat arttıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz.
2:246 الم تر الى الملا من بنى اسراءيل من بعد موسىا اذ قالوا لنبى لهم ابعث لنا ملكا نقاتل فى سبيل الله قال هل عسيتم ان كتب عليكم القتال الا تقاتلوا قالوا وما لنا الا نقاتل فى سبيل الله وقد اخرجنا من ديارنا وابنائنا فلما كتب عليهم القتال تولوا الا قليلا منهم والله عليم بالظالمين
2:246 alm tr aly almla mn bny asraayl mn bAd mwsya aź qalwa lnby lhm abAś lna mlka nqatl fy sbyl allh qal hl Asytm an ktb Alykm alqtal ala tqatlwa qalwa wma lna ala nqatl fy sbyl allh wqd aKrjna mn dyarna wabnaana flma ktb Alyhm alqtal twlwa ala qlyla mnhm wallh Alym balZalmyn
Transcription (English)
2:246 Alam tara ila almala-i min banee isra-eelamin baAAdi moosa ith qaloo linabiyyin lahumuibAAath lana malikan nuqatil fee sabeeli Allahiqala hal AAasaytum in kutiba AAalaykumu alqitalualla tuqatiloo qaloo wama lanaalla nuqatila fee sabeeli Allahi waqadokhrijna min diyarina waabna-inafalamma kutiba AAalayhimu alqitalu tawallaw illaqaleelan minhum waAllahu AAaleemun bialththalimeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:246 E lem tera ilel melei min benî isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâh|i|, kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtil|û|, kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Talut ve Sözleşme Sandığı
2:246 Şu olay dikkatini çekmedi mi? İsrailoğullarının ileri gelenleri, Musa'dan sonra peygamberlerinden birine, "Bize bir lider atasan da ALLAH uğrunda savaşsak" demişlerdi. "Ya savaş gerekir de savaşmazsanız?!" demişti. Onlar, "Yurdumuzdan ve çocuklarımızdan uzaklaştırılmış durumda iken neden ALLAH yolunda savaşmayalım" diye karşılık vermişlerdi. Fakat kendilerine savaş farzedilince pek azı hariç yüz çevirdiler. ALLAH zalimleri Bilir.61
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:246 Musa'dan sonra İsrailoğullarının kodamanlar meclisini görmedin mi? Kendilerine gelen bir peygambere şöyle demişlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda çarpışalım." Peygamber dedi ki: "Üstünüze savaş yazılır da savaşmazsanız ne olacak?" Dediler ki: "Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayız? Yurtlarımızdan çıkarıldık, oğullarımızdan uzak düşürüldük." Nihayet üzerlerine savaş yazıldığında pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:246 Musa'dan sonra İsrail oğullarının önde gelenlerinin, peygamberlerden birine: "Bize bir kral tayin et ki Allah yolunda savaşalım!" dediklerini bilmez misin? O: "Ya savaşmanız emredilir de savaştan kaçarsanız?" diye sordu. Onlar: "Biz ve çocuklarımız yurtlarımızdan sürülmüşken Allah yolunda neden savaşmayalım?" diye cevap verdiler. Halbuki savaşmak onlara emredilince, birkaçı dışında, uzak durdular; ama Allah zalimleri çok iyi biliyordu.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:246 Musa'dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.
2:247 وقال لهم نبيهم ان الله قد بعث لكم طالوت ملكا قالوا انىا يكون له الملك علينا ونحن احق بالملك منه ولم يؤت سعة من المال قال ان الله اصطفىاه عليكم وزاده بسطة فى العلم والجسم والله يؤتى ملكه من يشاء والله واسع عليم
2:247 wqal lhm nbyhm an allh qd bAś lkm Talwt mlka qalwa anya ykwn lh almlk Alyna wnHn aHq balmlk mnh wlm yat sAẗ mn almal qal an allh aSTfyah Alykm wzadh bsTẗ fy alAlm waljsm wallh yaty mlkh mn yşaa wallh wasA Alym
Transcription (English)
2:247 Waqala lahum nabiyyuhum inna Allahaqad baAAatha lakum taloota malikan qaloo annayakoonu lahu almulku AAalayna wanahnu ahaqqubialmulki minhu walam yu/ta saAAatan mina almali qalainna Allaha istafahu AAalaykum wazadahubastatan fee alAAilmi waaljismi waAllahuyu/tee mulkahu man yashao waAllahu wasiAAunAAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:247 Ve kâle lehum nebiyyuhum innallâhe kad bease lekum tâlûtemelikâ(meliken), kâlû ennâ yekûnu lehul mulku aleynâ ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu’te seaten minel mâl|i|, kâle innallâhestafâhu aleykum ve zâdehu bestaten fîl ilmi vel cism|i|, vallâhu yu’tî mulkehu men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:247 Peygamberleri onlara, "ALLAH size lider olarak Talut'u atadı" dedi. Onlar, "Biz yönetime ondan daha layık olduğumuz halde nasıl olur da üzerimize buyruk sahibi olabilir? Üstelik zengin biri de değil" dediler. O da, "ALLAH onu üzerinize seçti. Onun bilgi ve beden gücünü arttırdı" dedi. ALLAH mülkünü dilediğine verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir.62
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:247 Peygamberleri onlara dedi ki: "Allah, Talut'u size kral gönderdi." Şöyle konuştular: "O bizim üzerimizde nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz ondan daha çok hak sahibiyiz. Ona bir mal genişliği de verilmiştir." Peygamber dedi ki: "Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve beden gücü yönünden üstün kıldı." Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, mülkü genişletendir, herşeyi bilendir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:247 Ve onların peygamberi, toplumunun önde gelenlerine, "Bakın," dedi, "Allah Tâlût'u size kral olarak tayin etti." Onlar: "Biz hükümranlığa ondan daha çok layık iken nasıl bizim üzerimizde hüküm sahibi olabilir?" dediler. (Peygamber) "Bakın," dedi, "Allah onu sizden daha üstün kılmış ve ona derin bilgi ve mükemmel bir beden bahşetmiştir. Ve Allah, hükümranlığı istediğine verir: zira Allah her şeyi kuşatan, her şeyi bilendir."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:247 Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir."
2:248 وقال لهم نبيهم ان ءاية ملكه ان ياتيكم التابوت فيه سكينة من ربكم وبقية مما ترك ءال موسىا وءال هارون تحمله الملائكة ان فى ذالك لءاية لكم ان كنتم مؤمنين
2:248 wqal lhm nbyhm an aayẗ mlkh an yatykm altabwt fyh skynẗ mn rbkm wbqyẗ mma trk aal mwsya waal harwn tHmlh almlaakẗ an fy źalk laayẗ lkm an kntm mamnyn
Transcription (English)
2:248 Waqala lahum nabiyyuhum inna ayatamulkihi an ya/tiyakumu alttabootu feehi sakeenatunmin rabbikum wabaqiyyatun mimma taraka alu moosawaalu haroona tahmiluhu almala-ikatuinna fee thalika laayatan lakum in kuntum mu/mineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:248 Ve kâle lehum nebiyyuhum inne âyete mulkihî en ye’tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum ve bakiyyetun mimmâ terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul melâikeh(melâiketu), inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:248 Peygamberleri onlara: "Onun hükümdarlığının kanıtı, sandığın size gelmesidir. Onda Rabbinizden bir huzur ve Musa ile Harun'un halkının geriye bıraktığı bir kalıntı bulacaksınız. Onu melekler taşımaktadır. Gerçeği onaylıyorsanız bunda sizi ikna edecek bir delil var."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:248 Nebileri onlara şöyle dedi: "Onun mülk ve saltanatının belirtisi o Tabut'un size gelmesidir. Onun içinde Rabbinizden bir huzur, Harun hanedanının, Musa hanedanının bıraktığından bir kalıntı vardır. Onu melekler taşır. Eğer iman sahipleri iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret vardır."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:248 Ve Peygamberleri olan, "Bakın, meşru hükümranlığın bir işareti olarak size içinde Rabbiniz tarafından bahşedilmiş bir iç huzuru, bir sükunet bulunan ve Musa'nın ve Harun'un ailelerinden geriye kalmış olup da meleklerce muhafaza edilen mirası içinde barındıran bir kalp bağışlanacaktır. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız, bunda sizin için bir işaret vardır" dedi.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:248 Peygamberleri, onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır."
2:249 فلما فصل طالوت بالجنود قال ان الله مبتليكم بنهر فمن شرب منه فليس منى ومن لم يطعمه فانه منى الا من اغترف غرفة بيده فشربوا منه الا قليلا منهم فلما جاوزه هو والذين ءامنوا معه قالوا لا طاقة لنا اليوم بجالوت وجنوده قال الذين يظنون انهم ملاقوا الله كم من فئة قليلة غلبت فئة كثيرة باذن الله والله مع الصابرين
2:249 flma fSl Talwt baljnwd qal an allh mbtlykm bnhr fmn şrb mnh flys mny wmn lm yTAmh fanh mny ala mn ağtrf ğrfẗ bydh fşrbwa mnh ala qlyla mnhm flma jawzh hw walźyn aamnwa mAh qalwa la Taqẗ lna alywm bjalwt wjnwdh qal alźyn yZnwn anhm mlaqwa allh km mn faẗ qlylẗ ğlbt faẗ kśyrẗ baźn allh wallh mA alSabryn
Transcription (English)
2:249 Falamma fasala talootubialjunoodi qala inna Allaha mubtaleekumbinaharin faman shariba minhu falaysa minnee waman lam yatAAamhufa-innahu minnee illa mani ightarafa ghurfatan biyadihifashariboo minhu illa qaleelan minhum falamma jawazahuhuwa waallatheena amanoo maAAahu qaloola taqata lana alyawma bijalootawajunoodihi qala allatheena yathunnoonaannahum mulaqoo Allahi kam min fi-atin qaleelatinghalabat fi-atan katheeratan bi-ithni Allahi waAllahumaAAa alssabireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:249 Fe lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neher(neherin), fe men şeribe minhu fe leyse minnî, ve men lem yat’amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedih|î|, fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdih|î|, kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâh|i|, vallâhu meas sâbirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Talut ve Calut
2:249 Talut ordunun kumandasını alınca şunları bildirdi: "ALLAH sizi bir ırmakla sınayacak. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmayıp sadece eliyle bir yudum alırsa bendendir." Pek azı dışında hepsi ondan içti. O, beraberindeki gerçeği onaylayanlarla ırmağı geçince, "Bugün Calut ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok" dediler. ALLAH ile karşılaşacaklarını sananlar ise şöyle dediler: "Sayıca az nice bölük, ALLAH'ın izniyle kalabalık bölükleri yenmiştir. ALLAH sabredenlerle beraberdir."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:249 Talut, askerleriyle yola çıkınca dedi ki: "Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. O halde, ondan içen benden değildir. Ama onu tatmayan bendendir. Eliyle bir avuç alan kişi başka." Bunun ardından, pek azı müstesna olmak üzere ondan içtiler. Nihayet o ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçtiklerinde şöyle dediler: "Bugün bizin Calut'a ve ordusuna karşı hiçbir gücümüz yoktur." Allah'a kavuşacaklarını düşünenler ise şöyle konuştular: "Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:249 Ve Tâlût, kuvvetleriyle yola koyulduğunda "Bakın," dedi, "Allah sizi şimdi bir nehirle imtihan edecek: ondan içen benden olmayacak, onu tatmaktan sakınan ise benden olacaktır; ondan sadece bir avuç dolusu içen ise affa mazhar olacaktır." Ancak, birkaçı dışında hepsi ondan (dolu dolu) içtiler.O ve ona inananlar nehri geçer geçmez ötekiler: "Câlût ve kuvvetlerine karşı (koymak için) bugün hiç gücümüz yok!" dediler.(Ama) kesin olarak Allah'a kavuşacaklarını bilenler: "Nice küçük topluluklar, Allah'ın izniyle büyük kalabalıklara üstün gelmiştir! Zira Allah, güçlüklere karşı sabırlı olanlarla beraberdir." diye cevap verdiler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:249 Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir."
2:250 ولما برزوا لجالوت وجنوده قالوا ربنا افرغ علينا صبرا وثبت اقدامنا وانصرنا على القوم الكافرين
2:250 wlma brzwa ljalwt wjnwdh qalwa rbna afrğ Alyna Sbra wśbt aqdamna wanSrna Aly alqwm alkafryn
Transcription (English)
2:250 Walamma barazoo lijalootawajunoodihi qaloo rabbana afrigh AAalayna sabranwathabbit aqdamana waonsurnaAAala alqawmi alkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:250 Ve lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:250 Calut ve ordusuyla karşılaştıklarında şöyle dediler: "Rabbimiz, bize direnme gücü ver, ayaklarımızı sağlam tut, inkârcılara karşı bize yardım et."
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:250 Calut ve ordusuyla karşılaştıklarında şöyle yakardılar: "Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı yere sağlam bastır. Ve küfre sapanlara karşı bize yardım et."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:250 Onlar Câlût ve kuvvetleriyle karşı karşıya geldiklerinde, "Ey Rabbimiz! Bize zorluklara tahammül gücü bağışla, adımlarımızı sağlam kıl ve hakikati inkar eden bu topluma karşı bize yardım et!" diye dua ettiler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:250 Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."
 

Forumdas

Editor
Katılım
6 Ara 2022
Mesajlar
7,544
Tepkime
15,298
Puanları
113
Konum
adana
Web
forumdas.com.tr
Credits
-11
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
2:251 فهزموهم باذن الله وقتل داود جالوت وءاتىاه الله الملك والحكمة وعلمه مما يشاء ولولا دفع الله الناس بعضهم ببعض لفسدت الارض ولاكن الله ذو فضل على العالمين
2:251 fhzmwhm baźn allh wqtl dawd jalwt waatyah allh almlk walHkmẗ wAlmh mma yşaa wlwla dfA allh alnas bADhm bbAD lfsdt alarD wlakn allh źw fDl Aly alAalmyn
Transcription (English)
2:251 Fahazamoohum bi-ithni Allahiwaqatala dawoodu jaloota waatahu Allahualmulka waalhikmata waAAallamahu mimma yashaowalawla dafAAu Allahi alnnasa baAAdahumbibaAAdin lafasadati al-ardu walakinna Allahathoo fadlin AAala alAAalameena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:251 Fe hezemûhum bi iznillâhi, ve katele dâvudu câlûte ve âtâhullâhul mulke vel hikmete ve allemehu mimmâ yeşâu, ve lev lâ def’ullâhin nâse, bâ’dahum bi ba’din le fesedetil ardu ve lâkinnallâhe zû fadlin alel âlemîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:251 Nihayet ALLAH'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Talut Calut'u öldürdü. ALLAH ona hükümdarlık ve anlayış verdi, ona dilediğini öğretti. ALLAH insanların bir kısmıyla bir kısmını savmasaydı yeryüzü bozulurdu. Fakat ALLAH tüm yaratıklara karşı lütuf sahibidir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:251 Nihayet Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Ve Davud Calut'u öldürdü. Ve Allah, Davud'a mülk / saltanat ve hikmet verdi. Ve ona dilediği şeylerden öğretti. Eğer Allah'ın, bazı insanları diğer bazılarıyla savması olmasaydı, yeryüzü bozguna uğrardı. Ama Allah, alemlere karşı çok lütufkardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:251 Bunun üzerine, onları Allah'ın izniyle bozguna uğrattılar, Davud da Câlût'u öldürdü; Allah ona hükümranlık ve hikmet verdi ve istediği şeyin bilgisini öğretti. Ve eğer Allah, insanlara kendilerini başkalarına karşı savunma gücü vermeseydi yeryüzü çürüme ve yozlaşmaya maruz kalırdı: ama Allah bütün âlemlere karşı sınırsız lütuf sahibidir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:251 Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.
2:252 تلك ءايات الله نتلوها عليك بالحق وانك لمن المرسلين
2:252 tlk aayat allh ntlwha Alyk balHq wank lmn almrslyn
Transcription (English)
2:252 Tilka ayatu Allahinatlooha AAalayka bialhaqqi wa-innaka laminaalmursaleena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:252 Tilke âyâtullâhi netlûhâ aleyke bil hakk|ı|, ve inneke le minel murselîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:252 Bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz ALLAH'ın ayetleridir ve elbette sen elçilerden birisin.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:252 İşte bunlar Allah'ın ayetleri. Onları sana hak olarak okuyoruz. Yemin olsun ki sen, gönderilen elçilerdensin.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:252 BUNLAR Allah'ın mesajlarıdır: Biz (ey Peygamber,) hakikati ortaya koyan bu (mesaj)ları sana iletiyoruz: doğrusu sen, bu mesajların emanet edildiği (elçilerden)sin.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:252 İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyoruz. Sen de gönderilen elçilerdensin.
2:253 تلك الرسل فضلنا بعضهم علىا بعض منهم من كلم الله ورفع بعضهم درجات وءاتينا عيسى ابن مريم البينات وايدناه بروح القدس ولو شاء الله ما اقتتل الذين من بعدهم من بعد ما جاءتهم البينات ولاكن اختلفوا فمنهم من ءامن ومنهم من كفر ولو شاء الله ما اقتتلوا ولاكن الله يفعل ما يريد
2:253 tlk alrsl fDlna bADhm Alya bAD mnhm mn klm allh wrfA bADhm drjat waatyna Aysy abn mrym albynat waydnah brwH alqds wlw şaa allh ma aqttl alźyn mn bAdhm mn bAd ma jaathm albynat wlakn aKtlfwa fmnhm mn aamn wmnhm mn kfr wlw şaa allh ma aqttlwa wlakn allh yfAl ma yryd
Transcription (English)
2:253 Tilka alrrusulu faddalnabaAAdahum AAala baAAdin minhum man kallamaAllahu warafaAAa baAAdahum darajatin waataynaAAeesa ibna maryama albayyinati waayyadnahubiroohi alqudusi walaw shaa Allahu maiqtatala allatheena min baAAdihim min baAAdi ma jaat-humualbayyinatu walakini ikhtalafoo faminhum man amanawaminhum man kafara walaw shaa Allahu maiqtataloo walakinna Allaha yafAAalu mayureedu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:253 Tilker rusulu faddalnâ ba’dahum alâ ba’d(ba’din), minhum men kellemallâhu ve rafea ba’dahum derecât(derecâtin), ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhıl kudus|i|, ve lev şâallâhu maktetelellezîne min ba’dihim min ba’di mâ câethumul beyyinâtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men kefer|e|, ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef’alu mâ yurîd|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Birçok Elçi/Tek Mesaj
2:253 O elçilerin bazısına diğerlerinden daha fazla lütufta bulunduk.Örneğin, kimileriyle ALLAH konuştu, kimilerini de derecelerle yükseltti. Meryem oğlu İsa'ya apaçık deliller verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. ALLAH dileseydi, onların ardından gelenler kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirleriyle kavga etmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler. Kimisi onayladı, kimisi inkâr etti. ALLAH dileseydi birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat, ALLAH dilediğini yapar.63
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:253 İşte resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık ayetler verdik ve onu Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Allah dileseydi, onların ardından gelenler, açık seçik mesajlar kendilerine ulaştıktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak tartışmaya girdiler de içlerinden bazısı iman etti, bazısı küfre saptı. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Nevarki, Allah dilediğini yapıyor.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:253 Bu elçilerin bazılarına diğerlerinden daha fazla meziyetler bahşettik: İçlerinden kimi ile Allah (bizzat) konuşmuş, kimini de daha üst derecelere yükseltmiştir. Biz, Meryem oğlu İsa'ya hakikatin tüm kanıtlarını bahşettik ve o'nu kutsal ilham ile destekledik. Ve eğer Allah dileseydi, o (elçiler)den sonra gelenler, kendilerine hakikatin bütün kanıtları geldikten sonra birbirleriyle çatışmazlardı; ancak (vaki olduğu üzere) onlar karşıt görüşlere kapıldılar ve bazıları imana ererken diğerleri hakikati inkara yöneldi. Buna rağmen Allah dileseydi, birbirleriyle çatışmazlardı. Ama Allah dilediğini yapar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:253 İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O'nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkâr etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır.
2:254 ياايها الذين ءامنوا انفقوا مما رزقناكم من قبل ان ياتى يوم لا بيع فيه ولا خلة ولا شفاعة والكافرون هم الظالمون
2:254 yaayha alźyn aamnwa anfqwa mma rzqnakm mn qbl an yaty ywm la byA fyh wla Klẗ wla şfaAẗ walkafrwn hm alZalmwn
Transcription (English)
2:254 Ya ayyuha allatheena amanooanfiqoo mimma razaqnakum min qabli an ya/tiyayawmun la bayAAun feehi wala khullatun walashafaAAatun waalkafiroona humu alththalimoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:254 Yâ eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hulletun ve lâ şefâah(şefâatun), vel kâfirûne humuz zâlimûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:254 Gerçeği onaylayanlar, ne alışverişin ne dostluğun ve ne de aracılığın (şefaat) olmadığı gün gelmeden önce size verdiklerimizden dağıtın. İnkar edenler zalimlerdir.64
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:254 Ey iman edenler! Alışverişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:254 SİZ EY imana ermiş olanlar! Pazarlığın, dostluğun ve şefaatin geçerli olmayacağı bir Gün gelmeden önce size rızık olarak bağışladığımız şeylerden (Bizim yolumuzda) harcayın. Ve bilin ki hakikati inkar edenler zalimlerin tâ kendileridir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:254 Ey iman edenler, hiç bir alış-verişin, hiç bir dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler... Onlar zulmedenlerdir.
2:255 الله لا الاه الا هو الحى القيوم لا تاخذه سنة ولا نوم له ما فى السماوات وما فى الارض من ذا الذى يشفع عنده الا باذنه يعلم ما بين ايديهم وما خلفهم ولا يحيطون بشىء من علمه الا بما شاء وسع كرسيه السماوات والارض ولا يوده حفظهما وهو العلى العظيم
2:255 allh la alah ala hw alHy alqywm la taKźh snẗ wla nwm lh ma fy alsmawat wma fy alarD mn źa alźy yşfA Andh ala baźnh yAlm ma byn aydyhm wma Klfhm wla yHyTwn bşya mn Almh ala bma şaa wsA krsyh alsmawat walarD wla ywdh HfZhma whw alAly alAZym
Transcription (English)
2:255 Allahu la ilaha illahuwa alhayyu alqayyoomu la ta/khuthuhusinatun wala nawmun lahu ma fee alssamawatiwama fee al-ardi man tha allatheeyashfaAAu AAindahu illa bi-ithnihi yaAAlamu mabayna aydeehim wama khalfahum wala yuheetoonabishay-in min AAilmihi illa bima shaawasiAAa kursiyyuhu alssamawati waal-ardawala yaooduhu hifthuhumawahuwa alAAaliyyu alAAatheemu
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:255 Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm|u|, lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard|ı|, menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih|î| ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard|a|, ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Tanrı
2:255 ALLAH: O'ndan başka tanrı yoktur, Yaşayandır, Sürekli Gözetendir. Kendisini ne dalgınlık ne de uyuklama tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. İzni olmadan kim O'nun katında aracılık edebilir? Onların geçmişini ve geleceğini bilir. Dilediği miktar dışında O'nun bilgisinden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Egemenliği gökleri ve yeri kapsamıştır. Onları düzen içinde korumak onu yormaz. O Yücedir, Büyüktür.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:255 Allah'tan başka ilah yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyum'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça kim şefaat edebilir!.. O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!.. İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliği sınırsızdır; Azim'dir O, büyüklüğü sınırsızdır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:255 ALLAH -O'ndan başka ilah yoktur; Her Zaman Diridir, Bütün Varlıkların Kendi Kendine Yeterli Yegane Kaynağıdır. Ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku. Yeryüzünde ve göklerde ne varsa O'nundur. O'nun izni olmaksızın nezdinde şefaat edebilecek olan kimdir? O, insanların gözlerinin önünde olanı da, onlardan gizli tutulanı da bilir; oysa O dilemedikçe insanlar O'nun ilminden hiçbir şey edinemez, hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun sonsuz kudreti ve egemenliği gökleri ve yeri kaplar ve onların korunup desteklenmesi O'na ağır gelmez. Gerçekten yüce ve büyük olan yalnızca O'dur.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:255 Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kâimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiç birşeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür.
2:256 لا اكراه فى الدين قد تبين الرشد من الغى فمن يكفر بالطاغوت ويؤمن بالله فقد استمسك بالعروة الوثقىا لا انفصام لها والله سميع عليم
2:256 la akrah fy aldyn qd tbyn alrşd mn alğy fmn ykfr balTağwt wyamn ballh fqd astmsk balArwẗ alwśqya la anfSam lha wallh smyA Alym
Transcription (English)
2:256 La ikraha fee alddeeniqad tabayyana alrrushdu mina alghayyi faman yakfur bialttaghootiwayu/min biAllahi faqadi istamsaka bialAAurwatialwuthqa la infisama laha waAllahusameeAAun AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:256 Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy|i|, fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Özgürlük
2:256 Dinde zorlama yoktur. Artık doğruluk, sapıklıktan ayrılmıştır. Kim ki azgın küstahı inkâr edip ALLAH'ı onaylarsa, kopmaz ve sağlam bir bağa yapışmıştır. ALLAH İşitir, Bilir.65
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:256 Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru ve güzel olan, çirkinlik ve sapıklıktan net bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tağuta sirt dönüp Allah'a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:256 DİNDE zorlama yoktur. Artık doğru ile yanlış, birbirinden ayrılmıştır: O halde, şeytanî güçlere ve düzenlere (uymayı) reddedenler ve Allah'a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam mesnede tutunmuşlardır: Zira Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:256 Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.
2:257 الله ولى الذين ءامنوا يخرجهم من الظلمات الى النور والذين كفروا اولياؤهم الطاغوت يخرجونهم من النور الى الظلمات اولائك اصحاب النار هم فيها خالدون
2:257 allh wly alźyn aamnwa yKrjhm mn alZlmat aly alnwr walźyn kfrwa awlyaahm alTağwt yKrjwnhm mn alnwr aly alZlmat awlaak aSHab alnar hm fyha Kaldwn
Transcription (English)
2:257 Allahu waliyyu allatheena amanooyukhrijuhum mina alththulumati ilaalnnoori waallatheena kafaroo awliyaohumualttaghootu yukhrijoonahum mina alnnoori ilaalththulumati ola-ika as-habualnnari hum feeha khalidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:257 Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr|i|, vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât|i|, ulâike ashâbun nâr|i|, hum fîhâ hâlidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:257 ALLAH gerçeği onaylayanların egemeni ve dostudur; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlerin dostları ise azgın ve küstahlardır; onları aydınlıktan karanlığa çıkarırlar. Onlar ateş halkıdır, onlar orada sürekli kalıcıdır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:257 Allah, iman sahiplerinin Veli'sidir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların dostları tağuttur ki, kendilerini nurdan karanlıklara çıkarır. Bunlar cehennem halkıdır. Orada sürekli kalacaktır onlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:257 Allah inanç sahiplerine yakındır, onları koyu karanlıktan aydınlığa çıkarır; oysa hakikati inkara şartlanmış olanlara yakınlık gösterenler onları aydınlıktan çıkarıp derin karanlığa iten şeytanî güçlerdir: İçinde yaşayıp kalmak üzere ateşe mahkum olanlar da işte böyleleridir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:257 Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.
2:258 الم تر الى الذى حاج ابراهم فى ربه ان ءاتىاه الله الملك اذ قال ابراهم ربى الذى يحى ويميت قال انا احى واميت قال ابراهم فان الله ياتى بالشمس من المشرق فات بها من المغرب فبهت الذى كفر والله لا يهدى القوم الظالمين
2:258 alm tr aly alźy Haj abrahm fy rbh an aatyah allh almlk aź qal abrahm rby alźy yHy wymyt qal ana aHy wamyt qal abrahm fan allh yaty balşms mn almşrq fat bha mn almğrb fbht alźy kfr wallh la yhdy alqwm alZalmyn
Transcription (English)
2:258 Alam tara ila allathee hajjaibraheema fee rabbihi an atahu Allahualmulka ith qala ibraheemu rabbiya allatheeyuhyee wayumeetu qala ana ohyeewaomeetu qala ibraheemu fa-inna Allahaya/tee bialshshamsi mina almashriqi fa/ti biha minaalmaghribi fabuhita allathee kafara waAllahula yahdee alqawma alththalimeena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:258 E lem tera ilellezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulk|e|, iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umît|u|, kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi minel maşrıkı fe’ti bihâ minel magribi fe buhitellezî kefer|e|, vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
İbrahim Kralla Tartışıyor
2:258 ALLAH kendisine hükümdarlık verdiği halde, İbrahim ile Rabbi hakkında tartışan dikkatini çekmedi mi? İbrahim, "Benim Rabbim O'dur ki yaşatır ve öldürür" deyince, "Ben de yaşatır ve öldürürüm" demişti. İbrahim, "ALLAH güneşi doğudan getiriyor. Sen de batıdan getirsene" deyince inkârcı adam şaşırıp kalmıştı. ALLAH zalim toplumu doğruya iletmez.66
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:258 Allah kendisine mülk ve saltanat verdiği için, Rabbi hakkında İbrahim'le çekişeni görmedin mi? İbrahim şöyle demişti: "Benim Rabbim odur ki, hayat verir ve öldürür." O da şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, ben de öldürürüm." İbrahim, "Allah, güneşi doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir" deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:258 SIRF Allah kendisine hükümdarlık bağışladığı için İbrahim ile Rabbi hakkında münakaşa eden o (hükümdar)dan haberin yok mu? Hani İbrahim: "Rabbim hayat veren ve ölüm dağıtandır!" demişti. Hükümdar cevap vermişti: "Ben (de) hayat verir ve ölüm dağıtırım!" İbrahim: "Allah güneşi doğudan doğdurur; öyleyse sen de batıdan doğdur!" demişti. Bunun üzerine, hakikati inkara şartlanmış olan o kişi hayretler içinde kaldı: Allah (bile bile) zulüm işleyen toplumu hidayete erdirmez.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:258 Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
2:259 او كالذى مر علىا قرية وهى خاوية علىا عروشها قال انىا يحى هاذه الله بعد موتها فاماته الله مائة عام ثم بعثه قال كم لبثت قال لبثت يوما او بعض يوم قال بل لبثت مائة عام فانظر الىا طعامك وشرابك لم يتسنه وانظر الىا حمارك ولنجعلك ءاية للناس وانظر الى العظام كيف ننشزها ثم نكسوها لحما فلما تبين له قال اعلم ان الله علىا كل شىء قدير
2:259 aw kalźy mr Alya qryẗ why Kawyẗ Alya Arwşha qal anya yHy haźh allh bAd mwtha famath allh maaẗ Aam śm bAśh qal km lbśt qal lbśt ywma aw bAD ywm qal bl lbśt maaẗ Aam fanZr alya TAamk wşrabk lm ytsnh wanZr alya Hmark wlnjAlk aayẗ llnas wanZr aly alAZam kyf nnşzha śm nkswha lHma flma tbyn lh qal aAlm an allh Alya kl şya qdyr
Transcription (English)
2:259 Aw kaallathee marra AAalaqaryatin wahiya khawiyatun AAala AAurooshihaqala anna yuhyee hathihi AllahubaAAda mawtiha faamatahu Allahu mi-ata AAaminthumma baAAathahu qala kam labithta qala labithtuyawman aw baAAda yawmin qala bal labithta mi-ata AAaminfaonthur ila taAAamikawasharabika lam yatasannah waonthurila himarika walinajAAalaka ayatan lilnnasiwaonthur ila alAAithamikayfa nunshizuha thumma naksooha lahmanfalamma tabayyana lahu qala aAAlamu anna AllahaAAala kulli shay-in qadeerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:259 Ev kellezî merra alâ karyetin ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu ba’de mevtihâ, fe emâtehullâhu miete âmin summe beaseh|u|, kâle kem lebist|e|, kâle lebistu yevme ev ba’da yevm(yevmin), kâle bel lebiste miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem yetesenneh, venzur ilâ hımârike ve li nec’aleke âyeten lin nâsi venzur ilâl izâmi keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ lahmâ(lahmen), fe lemmâ tebeyyene lehu, kâle a’lemu ennallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Onaylamayı Destekleyici Kanıtlar
2:259 Yahut şu kimse gibisi de… Altı üstüne gelmiş yıkıntı bir kasabaya uğrar ve "ALLAH bunu ölümünden sonra nasıl diriltebilir" der. Bunun üzerine ALLAH onu yüz sene ölü bıraktıktan sonra diriltti. "Burada ne kadar kaldın" dedi. "Birgün yahut günün bir parçası kadar kaldım" dedi. "Hayır, sen yüz yıl kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak hâlâ bozulmamış. Eşeğine de bak. Seni halk için bir delil yaptık. Kemiklere dikkat et, onları nasıl üstüste koyuyor, sonra onlara nasıl da et giydiriyoruz." Durum kendisine aydınlanınca, "Artık ALLAH'ın her şeye gücü yettiğini biliyorum" dedi.67
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:259 Ya şu kişi gibisini görmedin mi? Çatıları çökmüş, duvarları-damları yere inmiş bir kente uğramıştı da şöyle demişti: "Allah şurayı ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturacak?" Bunun üzerine Allah, o kişiyi yüz yıllık bir süre için öldürmüş, sonra diriltmişti. "Ne kadar bekledin?" demişti. "Bir gün veya günün bir kısmı kadar bekledim." dedi. "Hayır" dedi, "aksine sen, yüz yıl kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak! Henüz bozulmamış. Eşeğine bak! Seni insanlara bir ibret yapalım diyedir bu. Kemiklere bak, nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara." İş kendisi için açıklık kazanınca şöyle dedi o: "Allah'ın herşeye kadir olduğunu biliyorum."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:259 Yoksa (ey insanoğlu, sen,) halkının terk ettiği, çatıları yıkılıp harap olmuş (virane) bir kasabadan geçen (ve): "Allah bütün bunları öldükten sonra nasıl diriltebilirmiş?" diyen o kişi (ile aynı fikirde) misin? Bunun üzerine Allah, onu yüzyıl süre ile ölü bırakmış ve sonra tekrar hayata döndürerek sormuştu: "Bu halde ne kadar kaldın?" O da: "Bu halde bir gün veya bir günden biraz daha az bir süre kaldım" diye cevap vermişti. (Allah): "Hayır" dedi, "bu halde bir yüzyıl kaldın! Yiyeceğine ve içeceğine bak -geçen yıllar onları bozmamış- ve eşeğine bak! (Biz bütün bunları) insanlara bir ibret olman için (yaptık). Birde şu (insanların ve hayvanların) kemiklerine bak -onları nasıl birleştirip et ile örttüğümüzü düşün!" (Bütün bunlar) ona açıklanınca, "(Şimdi) öğrendim ki" dedi, "Allah her şeye kâdirdir!"
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:259 Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona:) "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl bir araya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, her şeye güç yetirendir."
2:260 واذ قال ابراهم رب ارنى كيف تحى الموتىا قال اولم تؤمن قال بلىا ولاكن ليطمئن قلبى قال فخذ اربعة من الطير فصرهن اليك ثم اجعل علىا كل جبل منهن جزءا ثم ادعهن ياتينك سعيا واعلم ان الله عزيز حكيم
2:260 waź qal abrahm rb arny kyf tHy almwtya qal awlm tamn qal blya wlakn lyTman qlby qal fKź arbAẗ mn alTyr fSrhn alyk śm ajAl Alya kl jbl mnhn jzaa śm adAhn yatynk sAya waAlm an allh Azyz Hkym
Transcription (English)
2:260 Wa-ith qala ibraheemurabbi arinee kayfa tuhyee almawta qala awalam tu/min qala bala walakin liyatma-innaqalbee qala fakhuth arbaAAatan mina alttayrifasurhunna ilayka thumma ijAAal AAala kulli jabalinminhunna juz-an thumma odAAuhunna ya/teenaka saAAyan waiAAlamanna Allaha AAazeezun hakeemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:260 Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:260 İbrahim, "Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster" demişti. "Yoksa onaylamıyor musun" dedi. "Elbette; ancak kalbimi güçlendirmesi için" dedi. "Dört kuş al ve onları iyice incele. Sonra her bir dağın üzerine onlardan bir parça yerleştir. Daha sonra onları çağır. Sana hemen gelecekler. Bilesin ki ALLAH Güçlüdür, Bilgedir" dedi.68
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:260 Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı: "Rabbim, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için..." Allah dedi ki: "Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındırıp alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Aziz'dir, Hakim'dir."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:260 Hani İbrahim, "Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!" demişti. O da, "Yoksa inancın yok mu?" diye sormuştu. (İbrahim) cevap vermişti: "Hayır, ama (görmeme izin ver) ki kalbim tamamen mutmain olsun." "Öyleyse" demişti Allah, "Dört kuş al ve onlara sana itaat etmeyi öğret; sonra onları (etrafındaki) her tepeye ayrı ayrı sal; sonra da çağır: uçarak sana gelecekler. Bil ki Allah her şeye kâdirdir, hikmet sahibidir."
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:260 Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."
2:261 مثل الذين ينفقون اموالهم فى سبيل الله كمثل حبة انبتت سبع سنابل فى كل سنبلة مائة حبة والله يضاعف لمن يشاء والله واسع عليم
2:261 mśl alźyn ynfqwn amwalhm fy sbyl allh kmśl Hbẗ anbtt sbA snabl fy kl snblẗ maaẗ Hbẗ wallh yDaAf lmn yşaa wallh wasA Alym
Transcription (English)
2:261 Mathalu allatheena yunfiqoona amwalahumfee sabeeli Allahi kamathali habbatin anbatatsabAAa sanabila fee kulli sunbulatin mi-atu habbatinwaAllahu yudaAAifu liman yashao waAllahuwasiAAun AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:261 Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbeh(habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
En İyi Yatırım
2:261 Paralarını ALLAH yolunda harcayanların örneği, her birinde yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumuna benzer. ALLAH dileyene katlayarak verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:261 Mallarını Allah yolunda infak edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz dane bulunan yedi başak çıkarmış bir daneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da artırır. Allah Vasi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir; Alim'dir, herşeyi en iyi biçimde bilir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:261 ALLAH yolunda mallarını harcayanların durumu, kendisinden yedi başak çıkan ve her başakta yüz tane bulunan bir buğday tohumuna benzer: Allah dilediğine kat kat verir; ve Allah her şeyi kuşatan, her şeyi bilendir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:261 Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir.
2:262 الذين ينفقون اموالهم فى سبيل الله ثم لا يتبعون ما انفقوا منا ولا اذى لهم اجرهم عند ربهم ولا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:262 alźyn ynfqwn amwalhm fy sbyl allh śm la ytbAwn ma anfqwa mna wla aźy lhm ajrhm And rbhm wla Kwf Alyhm wla hm yHznwn
Transcription (English)
2:262 Allatheena yunfiqoona amwalahumfee sabeeli Allahi thumma la yutbiAAoona maanfaqoo mannan wala athan lahum ajruhum AAindarabbihim wala khawfun AAalayhim wala hum yahzanoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:262 Ellezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi summe lâ yutbiûne mâ enfekû mennen ve lâ ezen lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:262 Paralarını ALLAH yolunda harcadıktan sonra iyiliklerini başa kakıp eziyet etmeyenler için Rab'leri katında ödülleri vardır. Onlara korku ve üzüntü yok.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:262 Mallarını Allah yolunda harcayıp sonra bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardır onlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:262 Allah yolunda mallarını harcayan ve sonra iyiliklerini başa kakıp (muhtaç kişinin duygularını) inciterek (bu) harcamalarının değerini düşürmeyenler mükafatlarını Rableri katında bulacaklar; onlar için artık ne korku vardır, ne de üzüntü.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:262 Mallarını Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
2:263 قول معروف ومغفرة خير من صدقة يتبعها اذى والله غنى حليم
2:263 qwl mArwf wmğfrẗ Kyr mn Sdqẗ ytbAha aźy wallh ğny Hlym
Transcription (English)
2:263 Qawlun maAAroofun wamaghfiratun khayrun minsadaqatin yatbaAAuha athan waAllahughaniyyun haleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:263 Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ(ezen), vallâhu ganiyyun halîm(halîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:263 Güzel bir söz ve hoşgörü, peşinden onur kırıcı davranışlar getiren bir yardımdan daha hayırlıdır. ALLAH Zengindir, Şefkatlidir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:263 Güzel, yapıcı bir söz, bir bağışlama, ardından bir eziyet gelen sadakadan daha üstündür. Allah Gani'dir, cömertliğine sınır yoktur; Halim'dir, hoşgörüsüne sınır yoktur.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:263 Gönül alıcı bir söz ve başkasının eksiğini gizlemek, peşinden incitmenin geldiği bir yardımdan daha hayırlıdır; ve Allah Kendine yeterlidir, tahammül (hilm) Sahibidir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:263 Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır.
2:264 ياايها الذين ءامنوا لا تبطلوا صدقاتكم بالمن والاذىا كالذى ينفق ماله رئاء الناس ولا يؤمن بالله واليوم الءاخر فمثله كمثل صفوان عليه تراب فاصابه وابل فتركه صلدا لا يقدرون علىا شىء مما كسبوا والله لا يهدى القوم الكافرين
2:264 yaayha alźyn aamnwa la tbTlwa Sdqatkm balmn walaźya kalźy ynfq malh raaa alnas wla yamn ballh walywm alaaKr fmślh kmśl Sfwan Alyh trab faSabh wabl ftrkh Slda la yqdrwn Alya şya mma ksbwa wallh la yhdy alqwm alkafryn
Transcription (English)
2:264 Ya ayyuha allatheena amanoola tubtiloo sadaqatikum bialmanniwaal-atha kaallathee yunfiqu malahuri-aa alnnasi wala yu/minu biAllahiwaalyawmi al-akhiri famathaluhu kamathali safwaninAAalayhi turabun faasabahu wabilunfatarakahu saldan la yaqdiroona AAalashay-in mimma kasaboo waAllahu layahdee alqawma alkafireena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:264 Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tubtılû sadakâtikum bil menni vel ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen nâsi ve lâ yu’minu billâhi vel yevmil âhır|i|, fe meseluhu ke meseli safvânin aleyhi turâbun fe esâbehu vâbilun fe terakehu saldâ(salden), lâ yakdirûne alâ şey’in mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:264 Gerçeği onaylayanlar! ALLAH'ı ve ahiret gününü onaylamadığı halde halka gösteriş için yardımda bulunan kişi gibi yardımlarınızı başa kakmakla ve eziyet etmekle boşa çıkarmayın. Bu tip davranışın örneği, üzerinde toz toprak biriken bir kayaya benzer ki şiddetli bir sağanak onu çıplak bırakır. Yaptıklarından hiçbir şey kazanamazlar. ALLAH inkârcı toplumu doğruya iletmez.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:264 Ey iman sahipleri! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde, insanlara riya için malını infak eden kişi gibi sadakalarınızı başa kakmak ve eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak varken tepesine şiddetli bir yağmur inip kendisini cascavlak bırakmış yalçın bir kayanın haline benzer. Böyleleri, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, küfre sapan bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:264 Siz ey imana ermiş olanlar! Servetini gösteriş ve övgü için harcayan, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan kişinin yaptığı gibi, iyiliğinizi başa kakarak ve (muhtaç kimsenin duygularını) inciterek yardımlarınızı değersiz hale sokmayın: Onun hali, üzerinde (biraz) toprak bulunan yumuşak bir kayanın hali gibidir, bir sağanak vurunca onu sert ve çıplak bırakıverir. Bu gibilerin, yaptıkları (hayırlı) işlerinden hiçbir kazançları olmaz: zira Allah, hakikati reddeden bir toplumu hidayete erdirmez.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:264 Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez.
2:265 ومثل الذين ينفقون اموالهم ابتغاء مرضات الله وتثبيتا من انفسهم كمثل جنة بربوة اصابها وابل فاتت اكلها ضعفين فان لم يصبها وابل فطل والله بما تعملون بصير
2:265 wmśl alźyn ynfqwn amwalhm abtğaa mrDat allh wtśbyta mn anfshm kmśl jnẗ brbwẗ aSabha wabl fatt aklha DAfyn fan lm ySbha wabl fTl wallh bma tAmlwn bSyr
Transcription (English)
2:265 Wamathalu allatheena yunfiqoona amwalahumuibtighaa mardati Allahi watathbeetan minanfusihim kamathali jannatin birabwatin asabaha wabilunfaatat okulaha diAAfayni fa-in lam yusibhawabilun fatallun waAllahu bimataAAmaloona baseerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:265 Ve meselullezîne yunfikûne emvâlehumubtigâe mardâtillâhi ve tesbîten min enfusihim ke meseli cennetin bi rabvetin esâbehâ vâbilun fe âtet ukulehâ dı’feyn|i|, fe in lem yusıbhâ vâbilun fe tall(tallun), vallâhu bimâ ta’melûne basîr(basîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Yardım ve Kalitesi
2:265 ALLAH'ın rızasını kazanmak istedikleri ve buna ikna oldukları için paralarını harcayanların örneği, bol yağmur aldığında iki kat ürün veren, bol yağmur almasa bile çisentiyle yetinen yüksek verimli bir bahçe örneği gibidir. ALLAH yaptıklarınızı görmektedir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:265 Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve öz benliklerindekini kökleştirmek için infakta bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki kat veren bir bahçenin durumuna benzer. Böyle bir bahçeye bol yağmur düşmese de bir çisinti, bir nem bile yetişir. Allah, yapmakta olduklarınızı tam bir biçimde görmektedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:265 Servetlerini Allah'ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak harcayanların durumu (ise), verimli topraklar üzerindeki bahçe gibidir: Bir sağanak vurur, bu sayede ürün iki misli artar; sağanak olmadığı zaman da hafif yağmur (düşer oraya). Ve Allah yaptığınız her şeyi görür.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:265 Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir.
2:266 ايود احدكم ان تكون له جنة من نخيل واعناب تجرى من تحتها الانهار له فيها من كل الثمرات واصابه الكبر وله ذرية ضعفاء فاصابها اعصار فيه نار فاحترقت كذالك يبين الله لكم الءايات لعلكم تتفكرون
2:266 aywd aHdkm an tkwn lh jnẗ mn nKyl waAnab tjry mn tHtha alanhar lh fyha mn kl alśmrat waSabh alkbr wlh źryẗ DAfaa faSabha aASar fyh nar faHtrqt kźalk ybyn allh lkm alaayat lAlkm ttfkrwn
Transcription (English)
2:266 Ayawaddu ahadukum an takoona lahujannatun min nakheelin waaAAnabin tajree min tahtihaal-anharu lahu feeha min kulli alththamaratiwaasabahu alkibaru walahu thurriyyatun duAAafaofaasabaha iAAsarun feehi narun faihtaraqatkathalika yubayyinu Allahu lakumu al-ayatilaAAallakum tatafakkaroona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:266 E yeveddu ehadukum en tekûne lehu cennetun min nahîlin ve a’nâbin tecrî min tahtihel enhâru, lehû fîhâ min kullis semarâti ve esâbehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafâu fe esâbehâ ı’sârun fîhi nârun fahterakat kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:266 Biriniz ister mi ki, altından ırmaklar akan, her çeşit meyveyi içeren hurma ve üzüm bahçelerine ve küçük çocuklara sahip olsun da, kendisine yaşlılık, bahçesine de ateşli bir kasırga vursun yakıp kül etsin. Düşünmeniz için ALLAH size ayetlerini böyle açıklar.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:266 Herhangi biriniz ister mi ki; altından ırmaklar akan, içinde her türlü meyvası olan, hurmalardan, üzümlerden oluşmuş bir bahçesi bulunsun, kendisinin güçsüz-çaresiz yavruları da olsun ve bu haldeyken üstüne ihtiyarlık çöksün, tam bu sırada o bahçeye alevli bir bora isabet etsin de bahçe, baştan başa yansın. Allah size ayetleri işte bu şekilde açık-seçik bildiriyor ki, inceden inceye ve derinden derine düşünebilesiniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:266 Sizden biriniz, içinden ırmaklar akan ve çeşit çeşit meyve ile dolu bir hurma ve asma bahçesine sahip olmayı -ama sonra da sadece (bakıma muhtaç) zayıf çocuklarıyla yaşlılığa terkedilmeyi- ve sonra kızgın bir kasırganın bahçeye isabet edip onu tamamen kasıp kavurmasını ister mi? Belki düşünürsünüz diye Allah mesajlarını size böylece açıklar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:266 Hangi biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları olsun (böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet etsin de yanıversin. İşte Allah size ayetleri böyle açıklar, ki düşünesiniz.
2:267 ياايها الذين ءامنوا انفقوا من طيبات ما كسبتم ومما اخرجنا لكم من الارض ولا تيمموا الخبيث منه تنفقون ولستم باخذيه الا ان تغمضوا فيه واعلموا ان الله غنى حميد
2:267 yaayha alźyn aamnwa anfqwa mn Tybat ma ksbtm wmma aKrjna lkm mn alarD wla tymmwa alKbyś mnh tnfqwn wlstm baKźyh ala an tğmDwa fyh waAlmwa an allh ğny Hmyd
Transcription (English)
2:267 Ya ayyuha allatheena amanooanfiqoo min tayyibati ma kasabtum wamimmaakhrajna lakum mina al-ardi wala tayammamooalkhabeetha minhu tunfiqoona walastum bi-akhitheehiilla an tughmidoo feehi waiAAlamoo anna Allahaghaniyyun hameedun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:267 Yâ eyyuhellezîne âmenû enfikû min tayyibâti mâ kesebtum ve mimmâ ahracnâ lekum minel ard|ı|, ve lâ teyemmemûl habîse minhu tunfikûne ve lestum bi âhızîhı illâ en tugmidû fîh|î|, va’lemû ennallâhe ganiyyun hamîd(hamîdun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:267 Gerçeği onaylayanlar, kazandıklarınızdan ve sizin için yerden çıkardığımız nimetlerden yardım olarak verin. Size verilse, ancak gözünüz kapalı olarak kabul edebileceğiniz kötü mallarınızı yardım olarak vermeye kalkmayın. Bilin ki ALLAH Zengindir, Övgüye layıktır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:267 Ey iman sahipleri! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkarmış olduklarımızın temiz ve güzellerinden infak edin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis / bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah Gani'dir, cömertliğine sınır yoktur; Hamit'tir, bütün övgülerin sahibidir / övgüye layık olanları gereğince över.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:267 Siz ey imana ermiş olanlar! Kazandığınız güzel şeylerden ve topraktan sizin için bitirdiğimiz (ürünler)den başkaları için harcayın; ama harcamak için, size verildiğinde küçümser şekilde bakışlarınızı çevirmeden kabul etmeyeceğiniz bayağı şeyleri seçmeyin. Ve bilin ki Allah kendine yeterlidir, her zaman övgüye layık olandır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:267 Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.
2:268 الشيطان يعدكم الفقر ويامركم بالفحشاء والله يعدكم مغفرة منه وفضلا والله واسع عليم
2:268 alşyTan yAdkm alfqr wyamrkm balfHşaa wallh yAdkm mğfrẗ mnh wfDla wallh wasA Alym
Transcription (English)
2:268 Alshshaytanu yaAAidukumualfaqra waya/murukum bialfahsha-i waAllahuyaAAidukum maghfiratan minhu wafadlan waAllahuwasiAAun AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:268 Eş şeytânu yeidukumul fakra ve ye’murukumbil fahşâi vallâhu yeidukum magfireten minhuve fadlâ(fadlan), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:268 Sapkın size fakirliği söz verir ve kötülüğü emreder. ALLAH ise kendi tarafından sizin için bağışlama ve lütuf söz verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:268 Şeytan sizi fakirlikle korkutur, sizi görünür görünmez çirkinliklere sürükler. Allah ise size kendisinden bir bağışlanma ve lütuf vaadeder. Allah, Vasi'dir, Alim'dir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:268 Şeytan sizi fakirlik ihtimali ile korkutur ve cimriliği telkin eder. Oysa Allah, size bağışlamasını ve lütfunu vaad eder: Allah kudret ve egemenlikte sınırsızdır, her şeyi bilendir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:268 Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.
2:269 يؤتى الحكمة من يشاء ومن يؤت الحكمة فقد اوتى خيرا كثيرا وما يذكر الا اولوا الالباب
2:269 yaty alHkmẗ mn yşaa wmn yat alHkmẗ fqd awty Kyra kśyra wma yźkr ala awlwa alalbab
Transcription (English)
2:269 Yu/tee alhikmata man yashaowaman yu/ta alhikmata faqad ootiya khayran katheeran wamayaththakkaru illa oloo al-albabi
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:269 Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb|i|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Bilgelik: Büyük Nimet
2:269 Bilgeliği dilediğine verir. Kime bilgelik verilmişse ona çok büyük iyilik yapılmıştır. Düşünce sahiplerinden başkası öğüt almaz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:269 O, hikmeti dilediğine verir. Ve kendisine hikmet verilmiş olana çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Gönlünü ve aklını çalıştıranlardan başkası düşünüp anlayamaz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:269 Dilediğine hikmet bağışlar ve her kime hikmet bağışlanmışsa doğrusu ona en büyük servet verilmiş demektir. Ama derin kavrayış sahipleri dışında kimse bunu düşünüp anlayamaz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:269 Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.
2:270 وما انفقتم من نفقة او نذرتم من نذر فان الله يعلمه وما للظالمين من انصار
2:270 wma anfqtm mn nfqẗ aw nźrtm mn nźr fan allh yAlmh wma llZalmyn mn anSar
Transcription (English)
2:270 Wama anfaqtum min nafaqatin aw nathartummin nathrin fa-inna Allaha yaAAlamuhu wamalilththalimeena min ansarin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:270 Ve mâ enfaktum min nafakatin ev nezertum min nezrin fe innallâhe ya’lemuh|u|, ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârın).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:270 ALLAH ettiğiniz her ekonomik yardımı, adadığınız her adağı bilir. Zalimlerin yardımcısı yoktur.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:270 Hayır olarak harcadığınız, adak olarak adadığınız herşeyi, Allah mutlaka bilir. Zalimlerin, yardımcıları olmayacaktır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:270 Çünkü, başkaları için her ne harcarsanız ve neyi (harcamak için) adarsanız, Allah onu mutlaka bilir. Ve (hayırda bulunmayı engelleyerek) zulüm işleyenler, kendilerine yardım edecek kimse bulamazlar.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:270 Her neyi nafaka olarak infak eder ve adak olarak neyi adarsanız, muhakkak Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur.
2:271 ان تبدوا الصدقات فنعما هى وان تخفوها وتؤتوها الفقراء فهو خير لكم ويكفر عنكم من سياتكم والله بما تعملون خبير
2:271 an tbdwa alSdqat fnAma hy wan tKfwha wtatwha alfqraa fhw Kyr lkm wykfr Ankm mn syatkm wallh bma tAmlwn Kbyr
Transcription (English)
2:271 In tubdoo alssadaqatifaniAAimma hiya wa-in tukhfooha watu/toohaalfuqaraa fahuwa khayrun lakum wayukaffiru AAankum minsayyi-atikum waAllahu bimataAAmaloona khabeerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:271 İn tubdûs sadakâti fe niimmâ hiy|e|, ve in tuhfûhâ ve tu’tûhâl fukarâe fe huve hayrun lekum ve yukeffiru ankum min seyyiâtikum vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Yaptığınız Her İyilik Değerlendirilir
2:271 Yardımlarınızı açıklasanız, ne güzel. Ancak onları gizleyerek muhtaçlara verseniz daha iyidir ve bu bazı günahlarınızı örter. ALLAH yaptığınızı haber alır.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:271 Sadakalarınızı açıklarsanız bu da güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, Habir'dir, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberi vardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:271 Yardımları açıktan yapmanız güzeldir; ama muhtaca gizlice vermeniz sizin için daha hayırlı olur ve günahlarınızın bir kısmını bağışlatır. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:271 Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
2:272 ليس عليك هدىاهم ولاكن الله يهدى من يشاء وما تنفقوا من خير فلانفسكم وما تنفقون الا ابتغاء وجه الله وما تنفقوا من خير يوف اليكم وانتم لا تظلمون
2:272 lys Alyk hdyahm wlakn allh yhdy mn yşaa wma tnfqwa mn Kyr flanfskm wma tnfqwn ala abtğaa wjh allh wma tnfqwa mn Kyr ywf alykm wantm la tZlmwn
Transcription (English)
2:272 Laysa AAalayka hudahum walakinnaAllaha yahdee man yashao wama tunfiqoo minkhayrin fali-anfusikum wama tunfiqoona illa ibtighaawajhi Allahi wama tunfiqoo min khayrin yuwaffailaykum waantum la tuthlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:272 Leyse aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum, ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâh|i|, ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:272 Onları doğruya iletmek sana düşmez. Ancak ALLAH dilediğini doğruya iletir. Muhtaçlara ettiğiniz her iyilik kendi yararınızadır. Yardımlarınız yalnız ALLAH için olmalı. Yaptığınız her iyiliğin karşılığı size eksiksiz ödenecektir. Haksızlığa uğratılmayacaksınız.69
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:272 Onların iyiyi ve güzeli bulmaları, senin üzerine bir borç değildir. Tam aksine, dilediğini iyiye ve güzele kılavuzlayan Allah'tır. Nimet ve imkandan başkalarına bağışladığınız, esasında sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ın yüzünü arzulama dışında birşey için infak etmiyorsunuz. İnfak ettiğiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uğratılmazsınız.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:272 (Ey Peygamber,) İnsanları hidayete erdirmek senin işin değil, zira ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir. Ve yalnız Allah'ın rızasını kazanmak için harcamanız şartıyla, başkalarına her ne iyilik yaparsanız bu kendi yararınızadır: Çünkü yapacağınız her iyilik size olduğu gibi geri dönecek ve size haksızlık yapılmayacaktır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:272 Onların hidayete ermesi, senin üzerinde (bir yükümlülük) değildir. Ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir. Zaten siz, ancak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaçla) infak etmezsiniz. Hayırdan her ne infak ederseniz -haksızlığa (zulme) uğratılmaksızın- size eksiksizce ödenecektir.
2:273 للفقراء الذين احصروا فى سبيل الله لا يستطيعون ضربا فى الارض يحسبهم الجاهل اغنياء من التعفف تعرفهم بسيماهم لا يسلون الناس الحافا وما تنفقوا من خير فان الله به عليم
2:273 llfqraa alźyn aHSrwa fy sbyl allh la ystTyAwn Drba fy alarD yHsbhm aljahl ağnyaa mn altAff tArfhm bsymahm la yslwn alnas alHafa wma tnfqwa mn Kyr fan allh bh Alym
Transcription (English)
2:273 Lilfuqara-i allatheena ohsiroofee sabeeli Allahi la yastateeAAoona darbanfee al-ardi yahsabuhumu aljahilu aghniyaamina alttaAAaffufi taAArifuhum biseemahum layas-aloona alnnasa ilhafan wamatunfiqoo min khayrin fa-inna Allaha bihi AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:273 Lil fukarâillezîne uhsirû fî sebîlillâhi lâ yestatîûne darben fîl ardı, yahsebuhumul câhilu agniyâe minet teaffuf|i|, ta’rifuhum bi sîmâhum, lâ yes’elûnen nâse ilhâfâ(ilhâfen), ve mâ tunfikû min hayrin fe innallâhe bihî alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:273 ALLAH yolundaki çalışmasından ötürü özgürlükleri kısıtlanarak göç etme imkanından yoksun bırakılmış ihtiyaç sahiplerine verin. Onları tanımayanlar, onurlu tavırlarından ötürü onları zengin sanır. Onları yüzlerinden tanırsın. Halktan yardım dilenmezler. Ettiğiniz her iyiliği ALLAH bilir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:273 İnfak edilenler, Allah yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanırlar. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek insanlardan birşey istemezler. Nimet ve imkandan infak ettiğiniz herşeyi, Allah çok iyi bilmektedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:273 (Ve) Allah yoluna kendilerini tamamen adamış oldukları için yeryüzünde (rızık aramak niyetiyle) gezip dolaşamayan muhtaçlar(a yardım e-din). (Onların durumunun) farkında olmayan, onları zengin zanneder, çünkü (istemekten) çekinirler; (ancak) sen onları (bazı) özelliklerinden tanıyabilirsin: insanlardan arsız bir şekilde is-temekten kaçınırlar. Ve onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:273 (Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
2:274 الذين ينفقون اموالهم باليل والنهار سرا وعلانية فلهم اجرهم عند ربهم ولا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:274 alźyn ynfqwn amwalhm balyl walnhar sra wAlanyẗ flhm ajrhm And rbhm wla Kwf Alyhm wla hm yHznwn
Transcription (English)
2:274 Allatheena yunfiqoona amwalahumbiallayli waalnnahari sirran waAAalaniyatanfalahum ajruhum AAinda rabbihim wala khawfun AAalayhim walahum yahzanoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:274 Ellezîne yunfikûne emvâlehum bil leyli ven nehâri sirran ve alâniyeten fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:274 Paralarını gece ve gündüz gizli ve açık yardım için verenlerin ödülü Rab'lerinin yanındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmezler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:274 Mallarını; gece ve gündüz, gizli ve açık infak edenler var ya, işte onlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardır onlar.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:274 Servetlerini (Allah rızası için) gece ve gündüz, gizlice ve açıkça harcayanlar, mükafatlarını Rablerinin katında göreceklerdir: onlara ne korku vardır, ne de üzülürler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:274 Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler. Artık bunların ecirleri Rableri katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
2:275 الذين ياكلون الربواا لا يقومون الا كما يقوم الذى يتخبطه الشيطان من المس ذالك بانهم قالوا انما البيع مثل الربواا واحل الله البيع وحرم الربواا فمن جاءه موعظة من ربه فانتهىا فله ما سلف وامره الى الله ومن عاد فاولائك اصحاب النار هم فيها خالدون
2:275 alźyn yaklwn alrbwaa la yqwmwn ala kma yqwm alźy ytKbTh alşyTan mn alms źalk banhm qalwa anma albyA mśl alrbwaa waHl allh albyA wHrm alrbwaa fmn jaah mwAZẗ mn rbh fanthya flh ma slf wamrh aly allh wmn Aad fawlaak aSHab alnar hm fyha Kaldwn
Transcription (English)
2:275 Allatheena ya/kuloona alrribala yaqoomoona illa kama yaqoomu allatheeyatakhabbatuhu alshshaytanu mina almassi thalikabi-annahum qaloo innama albayAAu mithlu alrribawaahalla Allahu albayAAa waharrama alrribafaman jaahu mawAAithatun min rabbihi faintahafalahu ma salafa waamruhu ila Allahi wamanAAada faola-ika as-habu alnnarihum feeha khalidoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:275 Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess|i|, zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef|e|, ve emruhû ilâllâh|i|, ve men âde fe ulâike ashâbun nâr|i|, hum fîhâ hâlidûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Tefecilik Yapmayın
2:275 Tefecilikle para yiyenler, sapkının çarptığı kimse gibi ayağa kalkarlar. Bu, onların, "Tefecilik alışveriş gibidir" demelerinden ötürüdür. Halbuki ALLAH alışverişi helal, tefeciliği ise haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de vazgeçerse, geçmişte kazandıklarını tutabilir; işi de ALLAH'a kalmıştır. Devam edenler ise cehennem halkıdır ve orada sürekli kalırlar.70
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:275 O ribayı yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, "alış-veriş de riba gibidir" demişlerdir. Oysa ki Allah, alış-verişi helal, ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabbinden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah'a kalmıştır. Yeniden ribaya dönene gelince, böyleleri ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:275 FAİZ yiyenler, şeytanın çarptığı kimseler gibi davranırlar; çünkü onlar "Alışveriş de bir tür faizdir!" derler -halbuki Allah alışverişi helal ve faizi haram kılmıştır. Bu nedenle, kim Rabbinin öğüdünü dinler ve hemen (faizden) vazgeçerse, evvelki kazançlarını koruyabilir ve onun hakkında karar vermek artık Allah'a kalır; ona, (faize) geri dönenlere gelince; içinde yaşayıp kalacakları ateşe mahkum olanlar işte böyleleridir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:275 Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.
2:276 يمحق الله الربواا ويربى الصدقات والله لا يحب كل كفار اثيم
2:276 ymHq allh alrbwaa wyrby alSdqat wallh la yHb kl kfar aśym
Transcription (English)
2:276 Yamhaqu Allahu alrribawayurbee alssadaqati waAllahula yuhibbu kulla kaffarin atheemin
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:276 Yemhakullâhur ribâ ve yurbîs sadakât|i|, vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîm(esîmin).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:276 ALLAH tefeciliği mahkûm eder, karşılıksız yardımı destekler. ALLAH hiçbir günahkar nankörü sevmez.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:276 Allah, ribadan beklenen artışı mahveder, sadakalar karşılığında artışlar getirir. Allah, nankörlüğe batmış günahkarların hiçbirini sevmez.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:276 Allah faizli kazançları bereketten mahrum eder, ama karşılıksız yardımları kat kat arttırarak bereketlendirir. Allah, inatçı nankörleri ve günahta ısrarlı olanları sevmez.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:276 Allah, faizi yok eder de, sadakaları arttırır. Allah, günahkar kâfirlerin hiç birini sevmez.
2:277 ان الذين ءامنوا وعملوا الصالحات واقاموا الصلواة وءاتوا الزكواة لهم اجرهم عند ربهم ولا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:277 an alźyn aamnwa wAmlwa alSalHat waqamwa alSlwaẗ waatwa alzkwaẗ lhm ajrhm And rbhm wla Kwf Alyhm wla hm yHznwn
Transcription (English)
2:277 Inna allatheena amanoowaAAamiloo alssalihati waaqamoo alssalatawaatawoo alzzakata lahum ajruhum AAindarabbihim wala khawfun AAalayhim wala hum yahzanoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:277 İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve ekâmûs salâte ve âtevûz zekâte lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:277 Gerçeği onaylayıp erdemli bir hayat sürerek namazı gözetenlerin ve zekatı verenlerin ödülleri Rab'leri katındadır. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülmezler.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:277 İman edip barışa yönelik değerler üreten / hayırlı işler yapan, namazı kılan, zekatı verenlerin, Rableri katında kendilerine özgü ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için. Tasalanmayacaklardır onlar...
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:277 İmana ermiş olanlar, doğru ve yararlı işler yapanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar ve karşılıksız yardımda bulunanlar; işte onlar mükafatlarını Rablerinden alacaklardır ve onlara ne korku vardır, ne de üzülürler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:277 İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
2:278 ياايها الذين ءامنوا اتقوا الله وذروا ما بقى من الربواا ان كنتم مؤمنين
2:278 yaayha alźyn aamnwa atqwa allh wźrwa ma bqy mn alrbwaa an kntm mamnyn
Transcription (English)
2:278 Ya ayyuha allatheena amanooittaqoo Allaha watharoo ma baqiya mina alrribain kuntum mu/mineena
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:278 Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe ve zerû mâ bakiye miner ribâ in kuntum mu’minîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:278 Ey gerçeği onaylayanlar, gerçekten Gerçeği onaylıyorsanız ALLAH'ı dinleyin ve her çeşit tefecilik kalıntısını terk edin.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:278 Ey iman sahipleri, Allah'tan korkun. Ve eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:278 Siz ey imana ermiş olanlar! Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve eğer (gerçekten) müminseniz faizden doğan kazançların tümünden vazgeçin;
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:278 Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız, faizden artakalanı bırakın.
2:279 فان لم تفعلوا فاذنوا بحرب من الله ورسوله وان تبتم فلكم رءوس اموالكم لا تظلمون ولا تظلمون
2:279 fan lm tfAlwa faźnwa bHrb mn allh wrswlh wan tbtm flkm raws amwalkm la tZlmwn wla tZlmwn
Transcription (English)
2:279 Fa-in lam tafAAaloo fa/thanoo biharbinmina Allahi warasoolihi wa-in tubtum falakum ruoosu amwalikumla tathlimoona wala tuthlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:279 Fe in lem tef’alû fe’zenû bi harbin minallâhi ve resûlih|î|, ve in tubtum fe lekum ruûsu emvâlikum, lâ tazlimûne ve lâ tuzlemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:279 Böyle yapmazsanız ALLAH'tan ve elçisinden bir savaş bekleyin. Tövbe ederseniz anaparanız yine sizindir. Ne haksızlık edin ne de haksızlığa uğrayın.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:279 Eğer bunu yapmazsanız, Allah ve resulünden bir harp ilanını duymuş olun. Tövbe ederseniz, mallarınızın esasları / ana paralarınız sizindir; ne zulmeden olursunuz ne de zulme uğratılan.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:279 çünkü eğer böyle yapmazsanız, bilin ki Allah'a ve Elçisine savaş açmış olursunuz. Ama eğer tevbe ederseniz, ana-paranız(ı geri almay)a hak kazanırsınız: Böylece ne haksızlık yapmış ne de haksızlığa uğramış olursunuz.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:279 Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz.
2:280 وان كان ذو عسرة فنظرة الىا ميسرة وان تصدقوا خير لكم ان كنتم تعلمون
2:280 wan kan źw Asrẗ fnZrẗ alya mysrẗ wan tSdqwa Kyr lkm an kntm tAlmwn
Transcription (English)
2:280 Wa-in kana thoo AAusratinfanathiratun ila maysaratin waan tasaddaqookhayrun lakum in kuntum taAAlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:280 Ve in kâne zû usratin fe naziratun ilâ meysereh(meyseretin) ve en tesaddekû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:280 Borçlu darlık içinde ise, bir kolaylığa çıkıncaya kadar beklemek gerekir. Borcu karşılıksız yardım olarak bağışlarsanız sizin için daha iyidir, bir bilseniz.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:280 Eğer borçlu zorluk içinde ise eli genişleyinceye kadar beklenir. Borcunu sadaka olarak ona bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:280 Ancak (borçlu) güç durumda ise, rahatlayıncaya kadar ona bir vade verin; eğer bilirseniz, bir karşılık beklemeden (borcu tamamiyle) silmek, sizin kendi iyiliğinize olacaktır.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:280 Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.
2:281 واتقوا يوما ترجعون فيه الى الله ثم توفىا كل نفس ما كسبت وهم لا يظلمون
2:281 watqwa ywma trjAwn fyh aly allh śm twfya kl nfs ma ksbt whm la yZlmwn
Transcription (English)
2:281 Waittaqoo yawman turjaAAoona feehiila Allahi thumma tuwaffa kullu nafsin makasabat wahum la yuthlamoona
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:281 Vettekû yevmen turceûne fîhî ilâllâhi summe tuveffâ kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:281 ALLAH'a döndürüleceğiniz günden sakının. Herkese kazandığının karşılığı haksızlık edilmeden ödenecek.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:281 Korkun o günden ki, onda Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra her benliğe kazanmış olduğu tam bir biçimde verilecektir. Onlar hiçbir zulme uğratılmayacaklardır.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:281 Allah'a döneceğiniz, sonra herkesin kazancının kendisine eksiksiz geri verileceği ve hiç kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı Günü aklınızdan çıkarmayın.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:281 Allah'a döneceğiniz günden sakının. Sonra herkese kazandığı eksiksizce ödenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır.
2:282 ياايها الذين ءامنوا اذا تداينتم بدين الىا اجل مسمى فاكتبوه وليكتب بينكم كاتب بالعدل ولا ياب كاتب ان يكتب كما علمه الله فليكتب وليملل الذى عليه الحق وليتق الله ربه ولا يبخس منه شيا فان كان الذى عليه الحق سفيها او ضعيفا او لا يستطيع ان يمل هو فليملل وليه بالعدل واستشهدوا شهيدين من رجالكم فان لم يكونا رجلين فرجل وامراتان ممن ترضون من الشهداء ان تضل احدىاهما فتذكر احدىاهما الاخرىا ولا ياب الشهداء اذا ما دعوا ولا تسموا ان تكتبوه صغيرا او كبيرا الىا اجله ذالكم اقسط عند الله واقوم للشهادة وادنىا الا ترتابوا الا ان تكون تجارة حاضرة تديرونها بينكم فليس عليكم جناح الا تكتبوها واشهدوا اذا تبايعتم ولا يضار كاتب ولا شهيد وان تفعلوا فانه فسوق بكم واتقوا الله ويعلمكم الله والله بكل شىء عليم
2:282 yaayha alźyn aamnwa aźa tdayntm bdyn alya ajl msmy faktbwh wlyktb bynkm katb balAdl wla yab katb an yktb kma Almh allh flyktb wlymll alźy Alyh alHq wlytq allh rbh wla ybKs mnh şya fan kan alźy Alyh alHq sfyha aw DAyfa aw la ystTyA an yml hw flymll wlyh balAdl wastşhdwa şhydyn mn rjalkm fan lm ykwna rjlyn frjl wamratan mmn trDwn mn alşhdaa an tDl aHdyahma ftźkr aHdyahma alaKrya wla yab alşhdaa aźa ma dAwa wla tsmwa an tktbwh Sğyra aw kbyra alya ajlh źalkm aqsT And allh waqwm llşhadẗ wadnya ala trtabwa ala an tkwn tjarẗ HaDrẗ tdyrwnha bynkm flys Alykm jnaH ala tktbwha waşhdwa aźa tbayAtm wla yDar katb wla şhyd wan tfAlwa fanh fswq bkm watqwa allh wyAlmkm allh wallh bkl şya Alym
Transcription (English)
2:282 Ya ayyuha allatheena amanooitha tadayantum bidaynin ila ajalin musammanfaoktuboohu walyaktub baynakum katibun bialAAadliwala ya/ba katibun an yaktuba kamaAAallamahu Allahu falyaktub walyumlili allatheeAAalayhi alhaqqu walyattaqi Allaha rabbahu walayabkhas minhu shay-an fa-in kana allathee AAalayhialhaqqu safeehan aw daAAeefan aw la yastateeAAuan yumilla huwa falyumlil waliyyuhu bialAAadli waistashhidooshaheedayni min rijalikum fa-in lam yakoonarajulayni farajulun waimraatani mimman tardawnamina alshshuhada-i an tadilla ihdahumafatuthakkira ihdahuma al-okhrawala ya/ba alshshuhadao itha maduAAoo wala tas-amoo an taktuboohu sagheeran awkabeeran ila ajalihi thalikum aqsatu AAindaAllahi waaqwamu lilshshahadati waadnaalla tartaboo illa an takoona tijaratanhadiratan tudeeroonaha baynakum falaysa AAalaykumjunahun alla taktubooha waashhidoo ithatabayaAAtum wala yudarra katibun walashaheedun wa-in tafAAaloo fa-innahu fusooqun bikum waittaqooAllaha wayuAAallimukumu Allahu waAllahubikulli shay-in AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:282 Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûh|u|, velyektub beynekum kâtibun bil adl|i|, ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub, velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey’â(şey’en), fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adl|i|, vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş şuhedâi en tedılle ıhdâhumâ fe tuzekkire ıhdâhumâl uhrâ ve lâ ye’beş şuhedâu izâ mâ duû, ve lâ tes’emû en tektubûhu sagîran ev kebîran ilâ ecelih|î|, zâlikum aksatu indallâhi ve akvemu liş şehâdeti ve ednâ ellâ tertâbû illâ en tekûne ticâreten hâdıraten tudîrûnehâ beynekum fe leyse aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ ve eşhidû izâ tebâya’tum, ve lâ yudârra kâtibun ve lâ şehîd(şehîdun), ve in tef’alû fe innehu fusûkun bikum, vettekûllâh|e|, ve yuallimukumullâh|u|, vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Finansal İşlemlerinizi Kaydediniz
2:282 Gerçeği onaylayanlar! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Sizden bir yazıcı onu adaletle yazsın. Yazıcı, ALLAH'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlanan kişi de dikte ettirsin. Rabbi olan ALLAH'tan korksun, onda sahtekârlık yapmasın. Borçlanan kişi aklı ermez veya çaresiz, ya da dikte etmekten aciz ise velisi adaletle yazdırmalı. Erkeklerinizden iki şahit de tanıklık etsin. İki erkek şahit bulamazsanız dilediğiniz şahitlerden bir erkek ve iki kadın seçiniz ki kadınlardan biri yanıldığında diğeri ona hatırlatsın. Şahitler, çağrıldıkları vakit çekinmesin. Az olsun, çok olsun, ödeme tarihi ile birlikte onu yazmaktan üşenmeyin. Bu, ALLAH katında daha adaletli, tanıklık açısından daha sağlam ve kuşkulanmamanız için daha uygundur. Yalnız, ticaret peşin olursa onu yazmamanızda bir sakınca yok. Alışveriş yaptığınızda tanıklarınız bulunsun. Yazana da tanığa da zarar verilmesin. Aksi halde kendinize kötülük edersiniz. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH size öğretiyor. ALLAH her şeyi bilir.71
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:282 Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabbinden korksun da borcundan hiçbir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi, adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu, kadınlardan biri şaşırırsa / unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret sözkonusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alış-veriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle birşey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, herşeyi en iyi biçimde bilendir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:282 SİZ EY imana ermiş olanlar! Ne zaman belli bir vade ile borç verir veya alırsanız yazıyla tesbit edin. Bir yazıcı, tarafsız olarak onu kaydetsin. Ve hiçbir yazıcı, Allah'ın ona öğrettiği gibi yazmayı reddetmesin: öylece, olduğu gibi yazsın. Borçlanan kaydettirsin, Rabbine karşı sorumluluğunun bilincinde olsun ve taahhüdünden bir şey eksiltmesin. Ve eğer borç altına girenin aklî veya bedenî bir zaafı varsa veya kendisi (işlemi) kaydettirebilecek durumda değilse, onun menfaatini kollamakla görevli olan kimse, onu adil bir şekilde kaydettirsin. Ve içinizden iki erkek şahit tutun; eğer iki erkek bulunmazsa, kabul edebileceğiniz kimselerden bir erkek ve iki kadını şahit tutun ki onlardan biri hata yaparsa diğeri ona hatırlatabilsin. Ve şahitler çağrıldıklarında reddetmesinler. Küçük olsun büyük olsun, her anlaşma maddesini vade tarihi ile birlikte yazmaya üşenmeyin: Bu, Allah nazarında daha adil, kanıtlanma açısından daha güvenilir ve (sonra) sizi şüpheye düşmekten alıkoymakta daha uygun olandır. Ama eğer (aranızdaki muamele,) birbirinize doğrudan doğruya devredeceğiniz hazır mallar ile ilgiliyse onu yazmamanızda bir mahzur yoktur. Ve birbirinizle alış veriş yapacağınız zaman bir şahit bulundurun, ancak ne yazıcı ne de şahit bir zarara uğramasın; eğer onlara (zarar verici bir iş) yaparsanız, unutmayın ki, bu, sizin için günahkarca bir davranış olacaktır. Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, çünkü sizi eğiten Allah'tır ve Allah, her şeyin bilgisine sahiptir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:282 Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi bilendir.
2:283 وان كنتم علىا سفر ولم تجدوا كاتبا فرهان مقبوضة فان امن بعضكم بعضا فليؤد الذى اؤتمن امانته وليتق الله ربه ولا تكتموا الشهادة ومن يكتمها فانه ءاثم قلبه والله بما تعملون عليم
2:283 wan kntm Alya sfr wlm tjdwa katba frhan mqbwDẗ fan amn bADkm bADa flyad alźy aatmn amanth wlytq allh rbh wla tktmwa alşhadẗ wmn yktmha fanh aaśm qlbh wallh bma tAmlwn Alym
Transcription (English)
2:283 Wa-in kuntum AAala safarin walamtajidoo katiban farihanun maqboodatun fa-inamina baAAdukum baAAdan falyu-addi allatheei/tumina amanatahu walyattaqi Allaha rabbahuwala taktumoo alshshahadata waman yaktumhafa-innahu athimun qalbuhu waAllahu bimataAAmaloona AAaleemun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:283 Ve in kuntum alâ seferin ve lem tecidû kâtiben fe rihânun makbûdah(makbûdatun), fe in emine ba’dukum ba’dan felyueddillezî’tumine emânetehu velyettekıllâhe rabbeh|u|, ve lâ tektumûş şehâdeh(şehâdete), ve men yektumhâ fe innehû âsimun kalbuh|u|, vallâhu bi mâ ta’melûne alîm(alîmun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:283 Yolculukta olup bir yazıcı bulamasanız, ödemeyi garantileyecek bir senet veya makbuz gönderin. Birbirinize bu şekilde güvenirseniz, senedin sahibi ödemeyi zamanında yapsın ve Rabbi olan ALLAH'ı saysın. Tanıklığı gizlemeyin. Kim gizlerse kalbi günahkardır. ALLAH tüm yaptıklarınızı bilir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:283 Eğer yolculuk halinde olur da yazacak birini bulamazsanız, o taktirde, alınan rehinler yeter. Birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, emaneti ödesin; Rabbi olan Allah'tan korksun. Tanıklığı gizlemeyin. Onu gizleyen, kalbi günaha batmış / kendi kalbine kötülük etmiş biridir. Allah, yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:283 Eğer seyahatte iseniz ve bir yazıcı bulamazsanız, alınmış taahhütler ile yetinilebilir: ancak eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, bu güvene uygun davransın ve Rabbine karşı sorumluluğunun bilincinde olsun. Ve şahit olduğunuz şeyi gizlemeyin; zira, onu gizleyen kalben vebal altındadır; ve Allah yaptığınız her şeyin tüm bilgisine sahiptir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:283 Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (yeter). Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ödesin. Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkardır. Allah, yaptıklarınızı bilendir.
2:284 لله ما فى السماوات وما فى الارض وان تبدوا ما فى انفسكم او تخفوه يحاسبكم به الله فيغفر لمن يشاء ويعذب من يشاء والله علىا كل شىء قدير
2:284 llh ma fy alsmawat wma fy alarD wan tbdwa ma fy anfskm aw tKfwh yHasbkm bh allh fyğfr lmn yşaa wyAźb mn yşaa wallh Alya kl şya qdyr
Transcription (English)
2:284 Lillahi ma fee alssamawatiwama fee al-ardi wa-in tubdoo ma feeanfusikum aw tukhfoohu yuhasibkum bihi Allahufayaghfiru liman yashao wayuAAaththibu man yashaowaAllahu AAala kulli shay-in qadeerun
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:284 Lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard|ı|, ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâh|u|, fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
2:284 Yerde ve göklerde olanlar ALLAH'ındır. İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de ALLAH sizi ondan sorumlu tutar. Dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır. ALLAH her şeye gücü yetendir.
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:284 Göklerdekiler de yerdekiler de yalnız Allah'ındır. İçlerinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah, ondan sizi hesaba çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah Kadir'dir, herşeye gücü yeter.
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:284 Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'a aittir. Aklınızdan geçeni açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onun için hesaba çekecektir; ve sonra O, istediğini affedecek, istediğini cezalandıracaktır: Zira Allah her şeye kâdirdir.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:284 Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır. Allah, her şeye güç yetirendir.
2:285 ءامن الرسول بما انزل اليه من ربه والمؤمنون كل ءامن بالله وملائكته وكتبه ورسله لا نفرق بين احد من رسله وقالوا سمعنا واطعنا غفرانك ربنا واليك المصير
2:285 aamn alrswl bma anzl alyh mn rbh walmamnwn kl aamn ballh wmlaakth wktbh wrslh la nfrq byn aHd mn rslh wqalwa smAna waTAna ğfrank rbna walyk almSyr
Transcription (English)
2:285 Amana alrrasoolu bimaonzila ilayhi min rabbihi waalmu/minoona kullun amanabiAllahi wamala-ikatihi wakutubihiwarusulihi la nufarriqu bayna ahadin min rusulihiwaqaloo samiAAna waataAAna ghufranakarabbana wa-ilayka almaseeru
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:285 Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn|e|, kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih|î|, lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih|î|, ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr|u|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Tanrı'nın Elçileri Arasında Ayrım Yapmayınız
2:285 Elçi, Rabbinden kendisine indirileni onayladı, gerçeği onaylayanlar da… Hepsi, ALLAH'ı, meleklerini, kitaplarını ve elçilerini onaylarlar: "Elçilerinin hiçbirisi arasında ayrım yapmayız." Derler ki: "İşittik ve uyduk. Rabbimiz bizi bağışla; dönüş sanadır."72
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:285 Resul, Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır."
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:285 ELÇİ ve o'nunla birlikte olan müminler, Rabbi tarafından o'na indirilene inanırlar: Hepsi, Allah'a, meleklerine, vahiylerine ve elçilerine inanırlar; O'nun elçilerinden hiç biri arasında ayrım yapmazlar ve: "İşittik ve itaat ettik. Bize mağfiret et ey Rabbimiz, zira bütün yolculukların varış yeri Sensin!" derler.
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:285 Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine inandı. "O'nun elçileri arasında hiç birini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sana'dır" dediler.
2:286 لا يكلف الله نفسا الا وسعها لها ما كسبت وعليها ما اكتسبت ربنا لا تؤاخذنا ان نسينا او اخطانا ربنا ولا تحمل علينا اصرا كما حملته على الذين من قبلنا ربنا ولا تحملنا ما لا طاقة لنا به واعف عنا واغفر لنا وارحمنا انت مولىانا فانصرنا على القوم الكافرين
2:286 la yklf allh nfsa ala wsAha lha ma ksbt wAlyha ma aktsbt rbna la taaKźna an nsyna aw aKTana rbna wla tHml Alyna aSra kma Hmlth Aly alźyn mn qblna rbna wla tHmlna ma la Taqẗ lna bh waAf Ana wağfr lna warHmna ant mwlyana fanSrna Aly alqwm alkafryn
Transcription (English)
2:286 La yukallifu Allahu nafsanilla wusAAaha laha ma kasabatwaAAalayha ma iktasabat rabbana latu-akhithna in naseena aw akhta/narabbana wala tahmil AAalayna isrankama hamaltahu AAala allatheena minqablina rabbana wala tuhammilnama la taqata lana bihi waoAAfuAAanna waighfir lana wairhamnaanta mawlana faonsurna AAalaalqawmi alkafireena Bismi Allahi alrrahmanialrraheemi
Çeviriyazı (Türkçe Okunuş)
2:286 Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih|î|, va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn|e|.
Edip Yüksel (Mesaj: Kuran Çevirisi)
Biricik Mevlamız (Mevlana)
2:286 ALLAH kişiye ancak kapasitesi kadar yükler. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kazandığı kötülükse kendi zararınadır. "Rabbimiz, unutur yahut yanılırsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize ağır sorumluluk yükleme! Rabbimiz, gücümüzün yetmeyeceği şeyleri bize yükleme! Bizi hoşgör, bizi bağışla ve bize acı! Sensin bizim efendimiz/egemenimiz (mevlana). İnkarcılar topluluğuna karşı bize yardım et!"73
Yaşar Nuri Öztürk (Kur'an-ı Kerim Meali)
2:286 Allah hiçbir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez / teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir / kişinin hem kendisi hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir / kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir. "Ey Rabbimiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen bizim Mevla'mızsın. Küfre sapanlar topluluğuna karşı yardım et bize!"
Muhammed Esed (Kuran Mesajı)
2:286 "Allah hiç kimseye taşiyabileceginden daha fazlasini yüklemez: kişinin yaptigi her iyilik kendi lehinedir, her kötülük de kendi aleyhine." "Ey Rabbimiz! Unutur veya bilmeden hata yaparsak bizi sorgulama!" "Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yükler yükleme! Ey Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz yükleri bize taşıtma!" "Ve günahlarımızı affet, bizi bağışla ve rahmetini yağdır üstümüze! Sen Yüce Mevlâmızsın, hakikati inkar eden topluma karşı bize yardım et!"
Ali Bulaç (Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı)
2:286 Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."
 
Üst Alt