bilgiliadam
Yeni Üye
Bartın'da Kültür ve Turizm KÜLTÜR VE TURİZM Antik çağda, Parthenios adı verilen Bartın Irmağının kenarında kurulan Bartın Kentinin PARTHENİA adıyla anıldığı ve Bartın’a dönüştüğü yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır Tarihi Paphlagoniabölgesindeki antik kentlerden; Sesamos (Amasra), Kromna (Kurucaşile) ve Erythinoi (Çakraz) Bartın sınırları içindedir Bartın İli Kentsel Sit Alanı olup, sit sınırları içinde 219 adet kayıtlı sivil mimarlık örneği bulunmaktadır Bartın İli sınırları içerisinde 2 adet kazıbilimsel sit alanı bulunmaktadır Bunlardan biri Amasra İlçesi diğeri de Güzelcehisar Köyü’ dür Bartın, 700 yıllık Kilise binası, 100300 takvim camiler, köprüler, hanlar, hamamlar, ve yakın tarihi özetleyen birer tabloyu hatırlatan ahşap Bartın evleri, geleneksel Garıla Pazarı ve düğünleri, yüzyılların desenlerini gümüş pırıltılı ışıklarla yansıtan el sanatlarından telkırma, seçkin yöre mutfağı ve çilek festivali gibi tarihi, kültürel ve folklorik değerleri, deniz, ırmak, mağara, plato ve av turizmine olasılık karşılayan ilginç doğal değerleriyle beğenilir Bartın, millet kültürünün vazgeçilmez öğeleri açısından seçkin bir yere sahiptir Yöre insanı, toplumsal değişimden etkilenmekle birlikte gelenek ve göreneklerini, halk müziği oyunları ve müziğini, giyimini, el sanatlarını, mutfak kültürünü ve yöresel şiveyi günümüze taşımasını bilmiştir Amasra Bedesteni, Antik Tiyatro, Akropol, Necropol, Yeraltı Çarşısı, İlkçağ Opus Revincium Rıhtımlar ve Dalgakıranlar, Bizans Dönemine ait Yıkık Kilise, Amasra Kalesi, Güzelcehisar, Şarköy, Fırınlı ve Tekkeönü Kaleleri,Halilbey Camisi (Yukarı Cami), İbrahimpaşa Camisi (Orta Cami), Şadırvan Camisi (Aşağı Cami), Fatih Camisi (Eski Kilise), Kültür Evi(Eski Chapel), Aya Nikolas Kilisesi, Ebu Derda Türbesi, Şimşirli Baba Camii, Küçüktepe Martyrium’u,18321835 yıllarında Hacı Ali Ağa’nın yaptırdığı Taşhan, 1747’de Bartın Voyvodası Çalıkoğlu tarafından yaptırılmış Şehir Hamamı, Amasra’da Osmanlı hamamı kalıntıları, Amasra’da Bizans dönemine ait Kemere Köprü , Kemerdere Köprüsü, İl merkezinde Orduyeri (Kışla) Köprüsü, Kemerköprü, Amasra’da Roma Dön ait Kuşkayası Anıtı, Yeraltı Galerileri, Amasra Büyüktepe (İnziva) Mağarası, Bartın Çeştepe Höyüğü, Karasu Höyüğü, Millet Höyüğü, Ulus Abdipaşa Höyüğü, MS13 Yy Başlarında Bölgeye dominant olan Cenevizlilerden kalan Su Sarnıcı, İl merkezindeki Şadırvan, Yerel Sivil Mimari Örneklerinden Bartın Evleri İlin kültürel değerleri aralarında bulunmaktadır Bartın, 3000 yıllık geçmişinden günümüze taşıdığı seçkin tarihi, kültürel ve folklorik değerleri ile olağanüstü güzellikler sergileyen doğal turizm kaynaklarıyla kayda değer bir cazibeye sahiptir Turizmden laf edildiğinde ilk akla gelen; Amasra ve Kültür turizmidir TURİZM OLANAKLARI KÜLTÜR TURİZMİ: Tarihi Paphlagonia bölgesinde en eski mesken merkezlerinden olan ve ülke ölçeğinde köklü bir turizm geleneği yer alan Amasra‘da, az önce açığa çıkarılamayan zengin antik değerler ile Osmanlı Evleri, el sanatları ve öteki folklorik özellikler kültür turizminde değerlendirilebilecek kaynaklardır El sanatlarından 400 takvim bir geleneği yansıtan ahşap yat ve tekne yapımcılığı, Amasra’da ağaç işleri (oymacılık dekor) ve Merkezde tel kırma ile yöre mutfağı… Amasra, Tekkeönü ve Güzelcehisar Kaleleri, Halitbey, İbrahimpaşa, Şadırvan, Hacımehmet, Yahyaağa, Orduyeri, Kemerköprü, Fatih Camileri ile İçkale Mescidi, Kemer, Orduyeri, Kemerdere Köprüleri, Kuşkayası Yol Anıtı, Aya Nikolas Kilisesi, Kiliseler ile Roma Meclis Sarayı kalıntıları, Kromna kenti kalıntıları olan Mahzen ve Galeri ile Yedikuyular, Ebu Derda Türbesi, Amasra Çekiciler Sokağı ve Yerel Sivil Mimarinin örnekleriden de Bartın Evleri gibi tarihi yapılar kültür turizmine kaynak teşkil etmektedir DENİZ TURİZMİ: İnkumu, Amasra, Güzelcehisar, Mugada, Kızılkum, Çakraz, Akkonak, Göçkün, Kurucaşile Tekkeönü, Hatipler, Çambu, Karaman,Kapısuyu pilajlarında yüzme olanaklarınının yanı sıra deniz turları ile kıyı peyzajının seyri olanakları bulunmaktadır IRMAK TURİZMİ: İlimizde Bartın ırmağı; lüzum debisi ve akış hızı ve gerekse çevresindeki doğal peyzaj ile önemli bir kaynaktır Altın IrmakGümüş Deniz Turları’nın açılış noktası olup, kano, su bi*leti ve sandal gezileri ile kürek yarışları gibi aktivitelere olasılık sağlamaktadır YAYLA TURİZMİ: Bartın‘da; Uluyayla, Ardıç ve Gezen yaylaları mucizevi güzellikler sergilemektedir DAĞ VE DOĞA TURİZMİ: İl sınırları içerisinde KastamonuBartın Küre Dağları Milli Parkının % 40’lık kısmı Bartın sınırları içinde bulunmaktadır Milletlerarası öneme sahip kanyonlar, boğazlar, mağaralar, şelaleler, düdenler gibi garip karstik oluşumları; 1200 yıllık doğal flora ve endemik bitki varlığı; 129 kuş ve 40 memeli türünün yaşadığı fauna zenginliği, bilimsel araştırma ve çevresel izleme olanakları ile doğa, mağara, bitkibilimsel, fotosafari, ornitoloji ve kültür turizmi açısından oldukça çekici zengin farklılık sunmaktadır MAĞARA TURİZMİ: Gürcüoluk, Sipahiler ve Uluyayla Mağaraları AV VE YABAN YAŞAMSAL TURİZMİ: Bartın İli’nde lüzum karasal alanlar gerekse su yüzeyli alanlar üzerinde, yaban hayatı bakımından zenginlik mevcuttur YAT TURİZMİ: Amasra limanı ve Bartın ırmağı; yat turizmine uygundur BARTIN ADININ KAYNAĞI VE ESKİ ÇAĞLARDA BARTIN BARTIN ADININ KAYNAĞI: PARTHENİAdan Bartın'a dönüşen adın kaynağı PARTHENİOSdur Bartın Irmağının antik çağdaki adı olan Parthenios; Yunan mitolojisinde, Tanrıların Babası OKENAUS'un çocukları olan yüzlerce tanrıdan birisi ve Sular Tanrısıdır Sular ilahı veya Müthiş akan suanlamlarına gelir Bir diğer anlamı da Genç bakire veya Genç Kızlar için koro türküleri Genç Bakireise, tanrıça Athena'nın bir sıfatı id Antik çağda, Parthenios adı bahşedilen Bartın Irmağının kenarında kurulan Bartın Kentinin PARTHENİA adıyla anıldığı ve zamanla Bartın'a dönüştüğü yazılmış kaynaklardan anlaşılmaktadır Meşhur ozan HOMEROS, İLYADA destanında; Truva kentini korumak için Anadolu'dan gelen cengaverlere Parthenios Irmağı'nın suladığı ülkeden de yiğitlerin katıldığını anlatır Amasyalı Strabon da bir eserinde tekrar Parthenios'tan sözeder ESKİ ÇAĞLARDA BARTIN: MÖ 30002400 yılları arasında Akaların Ege'de Miken Medeniyeti'ni kurmadan önce uzun Zaman Batı Anadolu (Samsun, Sinop ve Amasra ) kıyılarında dolaştıkları, buraları işgalle Bakır Devri Medeniyetini yerli halka öğrettikleri, iç kesimlerde de Kaskalar'ın ve Hititler'in bölgenin hakimi olduğu ve tekrar Bakır Medeniyeti'ni yaşadıkları savunulmaktadır Birincil sahiplerinin, MÖ 14 Yyda Gaskalar ve 13 Yy'da Hititler olduğu kabul edilen Bartın ve çevresi; 13 Yy sonlarında Bitinyalılar ve Paflagonyalıların, 12 Yy'da Friglerin, 7Yy sonlarında Kimmerlerin, 6Yy'da Lidyalıların, 547 yılında Perslerin, 334 yılında Makedonya Krallığının, 279 yılında da Pontus Krallığının egemenliğinde kalmıştır BİZANS DÖNEMİNDE BARTIN: MÖ 70 yılında Anadolu'ya giren Romalılar, Pontus Krallığının egemenliğine son vererek yöreye sahip oldular Bitinya ile Pontus'un Paflagonya'daki bölümü BitinyaPontus Eyaleti olarak Satraplıkla yönetilmeye başladı Amasra da bu Eyaletin Pontus bölümü Başkenti oldu MS 395 yılına kadar Roma İmparatorluğu'nun, RomaBizans bölünmesi üstüne de Bizans İmparatorluğunun sınırları içinde yer aldı Bartın ve çevresi; MÖ 390 yıllarında Hazar, Peçenek ve Kumanların, MS 798 yıllarında Müslüman Arapların, 800 yıllarında Selçukluların ve 865 yıllarında da Rusların yoğun akınlarına amaç oldu 1084 yılında, Kutalmışoğlu Süleyman Beyin Komutanlarından Dikte Karatigin Sinop, Çankırı, Kastamonu ve Zonguldak'ı alarak yörede Bartın, Ulus, Eflani, Safranbolu ve Devrek'i de kapsayan bir Türk Emirliği kurdu 200 yıllık Selçuklu Döneminden sonra 1326'da Kastamonu yöresine dominant olan Candaroğulları Beyliği ve 1392'den itibaren de Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine girdi Kastamonu, Sinop ve Bolu tarihleri ile birlikte incelenen Bartın tarihinin IV Haçlı Seferleri ile 1460 yılları arasındaki dönemine bakıldığında, Bartın ve Kamu'un ; Anadolu'da yoğunlaşan nüfuz kavgaları sebebiyle sık sık el ve sınır değiştiren İmparatorluklar ve Beylikler dönemini yaşadıkları, Amasra'nın ise; MÖ70 MS1261 yılları aralarında Roma ve Bizans'ın, sonradan Bizans hakimiyetinde Ceneviz Kolonisi olarak kaldığı görülür 1460 yılına gelindiğinde, Bartın ve çevresi; Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde, Amasra ise; Ceneviz Kolonisi idi Fatih Sultan Mehmet Han, Anadolu'da Türk birliğini sağlamak, Cenevizlilerin elinde bulunan Karadeniz ticaretini ve denizyolunu ülkesine kazandırmak nedeniyle Kuzey Anadolu Seferine hazırlanırken ilk hedef olarak Amasra, Kastamonu ve Sinop'u seçti 1460 yılı Ekim ayında Bartın'a gelip ordugahını bugünkü Orduyeri'ne kurdu Donanmanın göründüğünü haber alınca Amasra üzerine yürüyen Fatih, Ceneviz Senyoru'ndan kan dökülmeden Amasra'yı teslim aldı Bartın, Osmanlı Döneminin 14601692 yılları aralarında Anadolu Beylerbeyliği'ne bağlı Bolu Sancağı sınırları içinde yer aldı Bolu Sancağı'nın kaldırılmasıyla 16921811 yılları aralarında Voyvodalıkla yönetildi 1811 yılında Kastamonu Vilayetine tabi olarak her yerde kurulan Bolu Sancağı'na bağlandı Bu dönemde ticari potansiyeliyle bölgenin pazar yeri olan ve Oniki Divan adını alan Bartın, 1867 yılında ilçe oldu 1876 yılında da Belediye Teşkilatı kuruldu CUMHURİYET DÖNEMİNDE BARTIN: Bartın; Zonguldak ilinin (1924) ilçesi iken, 07 Eylül 1991 tarihinde 28081991 tarih ve 3760 sayılı yasayla İL statüsüne kavuşmuştur Bartın'ın ilçelerinden Kamu; 1944 yılında ilçe ve benzer yıl Belediye, Kurucaşile; 1957 yılında ilçe ve 1958 yılında da Belediye teşkilatlarına kavuşmuştur Amasra ise; Osmanlı Döneminde ilçe iken, Cumhuriyetle birlikte bucak statüsüne düşürülmüş, 1987 yılında yeniden İlçe olmuştur Belediye teşkilatının kuruluşu ise 1956 yılına rastlar Beldelerden; Kozcağız'da 1967, Kumluca'da 1988, Arıt ve Abdipaşa'da 1994, Hasankadı'da 1999 yıllarında Belediye teşkilatları kuruldu Bartın İlinin Merkez, Amasra, Halk ve Kurucaşile olmak üzere 4 ilçesi; Kozcağız, Arıt, Hasankadı, Kumluca ve Abdipaşa beldeleriyle birlikte 270 köyü vardır Adını, Kraliçe Amastris'den alır Bartın'ın kuzeyinde düşey yamaçları Karadeniz'le buluşturan bir yarımada ve iki ada üstüne kurulmuştur Yüzölçümü 120 km2 'dir MÖ 14Yyda Gaskalar ve 13Yyda Hititlerden sora 12 Yy sonlarında Bithynie Bölgesindeki Bartın'a Frigler, Paphlagonie Bölgesindeki Amasra'ya Fenikeliler yerleşti Fenikeliler; Amasra (Sesemos), Ereğli (Heraklia), Sinop (Sinope) ve Tekkeönü'nde (Kromna) birincil Sayda Kolonilerini oluşturdular 9 yyda Akdeniz'deki baskı dengelerinin bozulmasıyla Fenikeliler ve ortakları Karyalılar Amasra ve Kromna'yı terk etti Karanlık geçen yüzyıllık bir dönemden sonra, 7yy başlarında bölgeye bu kez İonların soyundan gelme Megaralı göçmenler yerleşti Amasra ve Kromna da öteki Karadeniz siteleri ile birlikte İon (Halk Müziği) Kolonisine katıldılar Bölge, 7yy sonlarında Kimmerlerin, 6yy'da Lidyalıların, 547 yılında da Perslerin hakimiyetine girmesine karşın; Karadeniz kolonileri uzun vakit bu statülerini korudular 334 yılında Perslerin hakimiyetine son veren Makedonya Kralı İskender, Bartın ve Millet'un yönetimini General Eumenes'e, Amasra ve Tekkeönü'nün yönetimini de Frigya Satrabına bıraktı MÖ 12 Yy'dan beri Sesamos adıyla anılan şehir halkı, 302286 yılları arasında Kraliçe Amastris göre yönetildi ve kraliçenin adını aldı Pers Kralı 3Dareios'un yeğeni ve Makedonya kralı İskender'in baldızı olan Kraliçe Amastris, İskender'in komutanlarından General Krateros'la evlenerek Makedonya'ya gelin gelmişti MÖ322 yılında Ereğli Tiran'ı Dionysios'la, 302 yılında da Trakya kralı Lysimachos'la evlenmiş; evlilikleri uzun sürmeyince de Amasra'ya yerleşerek oğulları namına Amasra'nın yönetimini üstlenmiş, 286 yılında oğulları göre bindiği gemi batırılmak suretiyle öldürülünceye kadar burada yaşamıştı Kraliçe Amastris; 16 takvim iktidarında (302286), Amasra'da Tium (FilyosHisarönü), Kromna (TekkeönüHisar) ve Kytoros (Gideros) sitelerinden oluşan bir şehir halkı devleti (Symoikismos Siteler Birliği) kurmuş, 295 yılında bağımsızlığını duyurarak namına paralar bastırmış, kenti sanatsal ağırlıklı yapılarla donatmıştı Amasra ve Bartın çevresi; yöredeki savaşlar sonrasında 279 yılında Pontus krallığının, MÖ 70 MS 395 yılları aralarında Roma, RomaBizans bölünmesi üzerine de Bizans İmparatorluğunun egemenliğine girdi ve uzun yıllar Bizans'ın hakimiyetinde kaldı Roma Döneminde, Bitinya ile Pontus'un Paflagonya'daki bölümü BitinyaPontus Eyaleti olarak Satraplıkla yönetilmeye başladı Amasra da bu Eyaletin Pontus bölümü Başkenti oldu 1084 yılında, Selçuklu himayesinde yörede kurulan Türk Emirliği; 1086 yılında Süleyman Beyin ölümü ve 1096 yılında başlayan 1 Haçlı Seferleri ardından önemli sıkıntılar yaşadı Haçlı müttefiklerle Bizans arasında yapılan anlaşma ile ilk olarak Amasra, Sinop ve Ereğli olmak üzere İstanbul'dan Samsun'a dek bütün Karadeniz sahili yeniden Bizans'ın hakimiyetine girdi Bizans İmparatoru M Paleologos, 1261 yılında, karşılaştığı güçlükleri göğüslemek için Cenovalılardan destek istedi Buna karşılık, Galata'da bir ticaret üssü kurmalarına müsade verilmesi ve 1261 yılında yapılan Nymphaion Anlaşması'yla da Karadeniz'deki birkaç limanla birlikte Amasra'nın da kullanımını da Cenovalılara bırakması Amasra'nın kaderini değiştirdi Amasra, gitgide çoğalan bir Ceneviz Kolonisi oldu Cenovalılar, çevre yönetimlerle kurdukları dostluklar doğru uzun zaman bu statülerini koruyup 1460 yılına kadar 200 sene Amasra'ya hakim oldular Amasra; MÖ 12yy'da Fenike ve 7yy'da Miletos (İon) kolonisi, Amastris döneminde Symoikismos Siteler Birliğinin, Roma döneminde (MS70395) Paflagonya Eyaletinin, sonraları bu eyaletin BitinyaPontus bölümünün merkezi, Bizans döneminde (MS12611460) Ceneviz kolonisi, tarih her tarafında hem askeri bakımdan önemli bir üs ayrıca de esir ticareti yapılan, kereste, şimşir, ton balığı ve kürk ihraç eden ticari bir liman kentidir Fatih Sultan Mehmed'in, Lala, lala Çeşmi Evren bu m'oladediği Amasra, keşfedilmeyi bekleyen tarihi ve doğal sırlarıyla Uyuyan Prensese benzetilir Amasra, 1940'lı yıllarda Ev pansiyonculuğu ve çadır kampçılığına öncülük eden ve Ülkemizde Turizmin başladığı yerolarak bilinir TARİHİ MEKANLAR CAMİLER VE KİLİSLER: Halilbey Camii (Yukarı Cami): Bartın şehir halkı merkezindedir 1872 yılında Halil Bey kadar yaptırılmıştır Kubbesiz, dikdörtgen planlı, iki pencere ile aydınlanan kagir bir yapıdır İbrahimpaşa Camii (Orta Cami): Bartın çarşısındadır Bosna Valisi İbrahim Paşa kadar yaptırılmıştır Üretim yılı bilinmemekle birlikte 150 yıllık bir geçmişe sahip olduğu varsayım edilmektedir, 1864 ve 1897 yıllarında iki yangın geçirdiği, 1898 yılında baştan yaptırılarak 1901 yılında ibadete açıldığı bilinmektedir 1968 yılında zelzele sonrası tamir görmüştür 12'si büyük kubbenin etrafında edinmek üzere 32 pencerelidirKare planlı, tek kubbeli ve tek minarelidir Belli Başlı araç gereç; köşelerde blok kesme taş, öteki kısımları moloz taştır Altında 11 adet dükkân bulunmaktadır Fatih Camii: 9 yüzyılda Amasra Kalesi içinde üretilmiş eski bir Bizans kilisesidir Amasra'nın fethi esnasında 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet göre camiye çevrilmiştir İçkale Mescidi: Amasra Kalesi içinde, eski bir şapeldir 15 yüzyılda mescide dönüştürülmüş, 1930 yılında ibadete kapatılmıştır 9 yüzyılda fazla özenli bir tuğlataş örgü sistemi ile yapılan şapel, 11x7 m boyutlarındadır Ambon tonozunda İsa Peygamber’in Göğe Yükselişi(Ascension) sahnesini andıran izler; ambon, narteks ve duvarlarının ise, renkli ve dinsel konulu duvar resimleri (fresk) ile süslü olduğu görülmektedir Ancak duvarlar ince bir sıva ile kapatıldığından, bu freskolar zamanla düşen sıva tabakaları altından yer yer ortaya çıkmakta ve tahribata uğradığı anlaşılmaktadır TARİHİ VE KAZIBILIMSEL DEĞERLER: Tarihi Paphlagoniabölgesindeki antik kentlerden; Sesamos (Amasra), Kromna (Kurucaşile) ve Erythinoi (Çakraz) Bartın sınırları içindedir Antik değerlerin maksimum görüldüğü antik büyük kasaba Amasra'dır Kromna kentinin merkezi Tekkeönü (Hisar) köyünde de antik kalıntılar bulunmaktadır Eritnoi kentinin merkezinin ise Çakraz olduğu bilinmesine rağmen antik kalıntılara rastlanmamaktadır Amasra: Dünyada tek olan Kuşkayası Anıtı, Kale ve üzerindeki armalar, Kilise (Fatih Camii), Chapel (Kültür Evi), Yeraltı Galerileri, Oyma Mağaralar ve Bedesten kalıntıları antik kentin görünen yüzleridir 5000 şahsiyet Tiyatro, Forum, Şeref yolu, Yeraltı Çarşısı, akropol ve nekropol gibi bölümler toprak altındadır ANTİK TİYATRO: Roma Dönemine ait olup, Aya Yorgi Tepesi'nin güney yamacındadır Tiyatro boşluğu (Cavea) ve Sahne (Skone) bölümleri yıkılmıştır Yeri kabristan olarak kullanılan tiyatronun yalnızca bir giriş kapısına ait kalıntılar görülebilmektedir AKROPOL: Bedesten'in güneybatısındadır Surlarından fazla az bir kısmı ayaktadır Burada bulunan bazı sütunlar Amasra Müzesi'nde sergilenmektedir NECROPOL: Aya Yorgi Tepesi eteklerindeki bu antik mezarlık önemli ölçüde yıkım olmuş, Anıt mezarlar ve Lahit taşları inşaatlarda kullanılmıştır Günümüzde yalnızca yeri bilinmektedir YERALTI ÇARŞISI: Roma Dönemine ait olduğu farzedilen Çarşının, en önemli bölümü Tomaşkuyusu mevkisindedir Bedesten'deki inşa tekniklerinin tıpkı uygulandığı 17 mlik bir ana galeri ile buraya açılan takriben 50 odadan oluşmaktadır Güneye ve batıya dürüst antik kent alanlarında yer yer geniş kanalizasyonlara ve rogarlara rastlanır RIHTIMLAR VE DALGAKIRANLAR: İlkçağda yapılan ve sonraki dönemlerde de onarılan harçsızkenetli örgü (Opus Revincium) tarzındaki muntazam dock sistemlerinin 12 ton ağırlığında blok kesme taşlarla yapıldığı görülmektedir Tarihi izlerin birçok günümüze ulaşamamış, fakat 1803 yılında Jouannin ve 1886 yılında da Von Diest'in çizdikleri Amasra krokilerinde limanın ve dalgakıranların konumu adamakıllı gösterilmektedir YIKIK KİLİSE: Tavşan Adası'nda da Bizans Dönemine ait kilise kalıntılarına rastlanmaktadır Kurucaşile: HİSAR KALESİ VE MAHZENİ: Tarihi Kromna Kenti'nin merkezi olan Tekkeönü (Hisar) Köyündedir Tekkeönü Kalesine ait kalıntılarla bütünleşen ve kale içinden denize değin uzanan bir dehliz ile 7 adet Kayakuyusundan oluşmaktadır Dönemi bilinmemekle birlikte, kuyuların, Kromna halkınca savaşta erzaklarını saklamak için kullanıldığı, dehlizin gerektiğinde kaleden denize kaçış dehlizi olduğu ve denize açılan kapısının liman yapımı sırasında doldurulduğu söylenmektedir MÜZELER: Amasra Müzesi: Amasra Müzesi; Antik bir yerleşim merkezi olan Amasra ve çevresinde sıkça taşınabilir eski eserlerin ortaya çıkması, burada müze kurulması fikrini oluşturmuş, 1955 yılından itibaren derlenen arkeolojik ve etnografik eserler 1982 yılında müze olarak hizmete açılan bu günkü tarihi binasında sergilenmeye başlamıştır Amasra Müzesi hizmet binası da Osmanlı dönemi eserlerindendir 1884 yılında Denizcilik Okulu olarak yapımına başlanan fakat bitirilemeyen bugünkü bina Kültür Bakanlığı'nca 1976 yılında satın alınarak restore edilmiş ve 1982 yılında hizmete açılmıştır Dört teşhir salonundan oluşan Amasra Müzesi'nde; 1 Nolu Arkeolojik Eserler Salonunda; Helenistik, Roma ve Bizans Dönemlerine ait pişmiş toprak ve cam koku şişeleri, altın ve bronz süs eşyaları, Amphorolar ve testiler, bronz heykelcikler, bilezikler, haçlar, silahlar, kandiller ve kaplar ile Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemlerine ait altın, ve bronz *keler, 2 Nolu Kazibilimsel Eserler Salonunda; Burada en ince ayrıntısına kadar Hellenistik, Roma, Bizans ve Ceneviz Dönemlerine ait misket eserler, heykeller, heykel başları, kabir stelleri, kabartmalı dağıtılmış parçalar sergilenmektedir 1 Nolu Etnografik Eserler Salonunda; Osmanlı Dönemine ait bakır mutfak kapları, imlâ takımları, silahlar, şamdanlar, mühürler, kantarlar, seramikler ve yüzükler ile Amasra yöresine özgü ağaç güzellik sanatını yansıtan kaplar, 2Nolu Etnografik Esreler Salonunda; Osmanlı Dönemine ait, yörenin giyimkuşam zevkini yansıtan giysiler, gümüş süsleme eşyaları, yatak ve yastık örtüleri, halılar, keseler, eski duvar saatleri ile Kur'an'ı Kerim'ler sergilenmektedir Hem; Müzenin koridorunda 1852 tarihli, Saray Matbaasında basılmış bir Akdeniz haritası, Müzenin bahçesinde de Hellenistik, Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı Dönemine ait taş eserler bulunmaktadır KALELER: Amasra Kalesi: Bizans Dönemine ait olan Amasra Kalesi, özelikle Ceneviz Dönemlerinde değişikliklere uğramış ve 1415 yylarda Ceneviz ve Osmanlı Dönemlerinde de ciddi onarımlar görmüştür Kale; iki başlıca kütleden oluşmaktadır Birisi, o süre ada olan ve Kemeredenilen bir köprüyle Amasra'ya bağlanan Boztepe'deki Sormagir Kalesi, diğeri Amasra'daki Zindan Kalesi'dir Kuzeydoğu ucunda Büyükliman Kapısı, batısında Küçükliman (Antik) Kapısı ve güneyinde Zindan Kapısı bulunmaktadır Sormagir Kalesine, Kemere Köprü'ye bitişik Karanlık yerdenilen tonozlu asıl kapıdan girildikten sonradan Antikliman ve Hacıdenizi yönlerinde iki tali kapıdan çıkılır Amasra Kalesi'nin kuzeydoğugüneydoğu arasındaki doğu surlarının uzunluğu 65 m, üstünde 8 adet burç yer alan güney surlarının uzunluğu 300 m ve Kemere Köprü'den itibaren de büyük bölümü yıkılan kuzey surlarının uzunluğu 200 m kadardır Sormagir Kalesi'nin kapıdan batıya içten uzanan surları ile doğu ve kuzeydoğusunu çevreleyen surların birçok harap, kapıya bitişik batı surlarının 50 m'lik bir kısmı ayaktadır Kuzey ve kuzeybatı tarafı denize çok dikey bir yar halinde indiğinden buraya sur yapılmadığı görülmektedir Adanın en yüksek uygun denizciler için üretilmiş bir fener bulunmaktadır Güzelcehisar, Şarköy, Fırınlı ve Tekkeönü Kaleleri: Merkez ilçe sınırları içindeki Güzelcehisar Şarköy ve Fırınlı Köyleri ile Kurucaşile ilçesinin tarihi Kromna kentinin merkezi olan Tekkeönü Köyü'nde, Cenevizlilerden kalma kale kalıntılarına rastlanmaktadır DİNİ YAPILAR VE İNANÇ TURİZMİ: Halilbey Camisi (Yukarı Cami) BARTIN: 1872 yılında Halilbey göre yaptırılmıştır Kubbesiz, dikdörtgen planlı, iki seri halinde 45 pencere ile aydınlanan kargir yapıdır Salon boyutları 12x13 m'dir İbrahim Paşa Camisi (Orta Cami) BARTIN : Bosna Valisi İbrahim Paşa kadar yaptırılmıştır Üretim yılı bilinmemekle birlikte 150 takvim bir geçmişe sahip olduğu tahmin edilmektedir 1864 ve 1897 yıllarında iki yangın geçirdiği, 1898 yılında yeniden yaptırılarak 1901 yılında ibadete açıldığı bilinmektedir 1968 yılında deprem sonrası tamir görmüştür 12'si büyük kubbenin etrafında elde etmek üzere 32 pencerelidir Kare planlı, tek kubbeli ve tek minarelidir Asıl malzeme; köşelerde blok kesme taş, öteki kısımları moloz taştır Altında 11 adet işyeri bulunmaktadır Şadırvan Camisi (Altında Cami) BARTIN: 19031905 yıllarında halktan toplanan paralarla yaptırıldığı söylenmektedir Minaresinin ise 1913 yılında yapıldığı şerefedeki kitabeden anlaşılmaktadır Dikdörtgen planlı olup, duvarları köşelerde kesme taş, öteki kısımları tuğla ve moloz taştan harçla yapılmıştır Kırk pencere ile aydınlanan ferah iç mekanlara sahiptir Aşağı dükkanlar bulunmaktadır Minaresi, kuzeybatı köşesinde kesme taştan fazla köşeli olarak yapılmıştır Fatih Camisi (ESKİ KİLİSE) AMASRA: 9 yyda Amasra Kalesi içinde üretilmiş eski bir Bizans Kilisesidir Amasra'nın fethi esnasında 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet göre camiye çevrilmiştir Dönemin bütün inşa özelliklerini içeren yapının Narthex (Birincil Cemaat) bölümü ve Ambon (Lapsis) çıkıntısı sonra mekana katılmıştır 19x11 m boyutlarındaki cami, 1887 yılında dört duvarı dışarıda mekanı örten ve yer yer yıkılma tehlikesi bildiren beşik tonoz örtüsü kaldırılmış, ahşap tavan ve çatı yapılarak büyük bir onarımdan geçirilmiştir Kültür Evi (ESKİ CHAPEL) AMASRA: Amasra kalesi içinde, eski bir (küçük kilise) Chapel iken 15 Yy da Mescide dönüştürülmüş, 1930 yılında ibadete kapatılmıştır 2002 yılında restore edilerek Kültür Evi olarak hizmete açılmıştır 9 Yy da fazla tedbirli bir tuğlataş örgü sistemi ile yapılan Chapel, 11 X 7 m boyutlarındadır Ambon Tonozu'nda İsa Peygamber'in Göğe Yükselişi(Ascension) sahnesini hatırlatan izler; Ambon, Narthex ve duvarlarının ise, renkli ve dinsel konulu duvar resimleri (Fresko) ile süslüdür Ama, Freskolar zamanla tahribata uğramıştır Avuç Içi Nikolas (BODOSAKİ) KİLİSESİ BARTIN: 1319 yılında Bartın'daki Rum Cemaati tarafından yaptırılmıştır 1936 yılından itibaren bir süre Elektrik Santralı olarak kullanılan bu tarihi yapı, 1995 yılında restore edilerek Kültür Evi olarak hizmete açılmıştır Ebu Derda Türbesi BARTIN: Hz Peygamberimizin Sancaktarı Ebu Derda Hazretlerine ait olduğu söylenir Ama; tarihi kaynaklara göre, Hicretin 50 yılında İstanbul'un kuşatılması sırasında bu bölgeden geçerken buralarda bir süre kaldığı tahmin edilen Ebu Derda Hazretleri hatırasına sonradan bir türbe yapıldığı ve burasının manevi bir makam olarak kabul edildiği olasıdır Türbenin, belgelenemeyen bir rivayete kadar Bartın Müftülerinden Toscuoğlu Hacı Rıfat Efendi göre yaptırıldığı söylenmekte, yılı bilinmemektedir Eldeki kaynaklardan, yaklaşık olarak yüz yıl dek önce geçirdiği büyük yangın sonrası onarıldığı anlaşılmaktadır Günümüze sadece bir taş lahidi ulaşan ve yanında minik bir cami ile kavşak suyu çeşmesi ve bir kuyu bulunan türbe, manevi makam olarak hayli ziyaretçi çekmektedir Şimşirli Baba Camii HALK: Halk ilçesinin Kalecik köyündedir Tarihi bilinmemekle beraber, Şimşirli Baba tarafından bir gecede yapıldığı söylenti edilen caminin yanında kendi mezarı, Akşemseddin'in babası Hamza Efendi'nin mezarı ve soğuk sularıyla Akşemseddin Çeşmesi bulunmaktadır Kalecik yakınlarında uzun yıllar eşiyle birlikte yaşamış Kara Yusuf İzzettin Hazretleri'nin süre namazlarını uzun zaman yörede yoğun olan şimşir ve çınar ağaçlarının gölgesinde, sonradan da geniş gövdeli çınar ağacını oyarak yaptığı 4m2'lik mekanda kıldığından Şimşirli Baba adıyla anıldığı söylenir Günümüzde, 500 kişinin ibadet yapabildiği cami ve imaret; keza ibadet ve ayrıca de genç annelerin doğum sonrası eksik olan sütlerinin artması amacıyla günü birlik ziyaretçi çektiği gibi, her yıl Recep, Şaban ve Ramazan aylarında onbinlerce birey kadar ziyaret edilmektedir Özellikle, Recep'in 1haftasında (Regaip Kandili'ni müteakip) ilk Cuma günü akşamı, Cuma namazından sonra kesilen kurbanların yoğurt ve çorbalarla ziyaretçilere ikram edildiği ve konut sahipliğini çevre köylülerin yaptığı büyük kutlamalara da sahne olmaktadır Şimşirli Baba'nın oldukça artı ziyaretçi çekmesine niçin olan öykü ise hayli ilginçtir Yöre halkı Şimşirli Baba Tayyü Mekan'a vakıftı, tüm namazlarını Beytullah'ta (Kabe) kılardı Geçimini ise, sahibi olduğu tek inekten elde ettiği süt ürünlerinin takasıyla sağlardı Oysa, onlarca inekten alınmışçasına bol olan sütün kaynağı doğrusu yörede yaşamış geyiklerdi Her sabah toplu halde buraya gelen geyikler, hiçbir güçlük çıkarmadan Şimşirli Baba ve eşi kadar sağıldıktan daha sonra ormana dönerlerdi Keza Şimşirli Baba'nın bir gecede yaptığı bu caminin malzemesini de benzer gece geyikler taşımışlardıdiyorlar Küçüktepe Martyrıumu AMASRA: Uzun yıllar Roma ve Bizans yönetiminde kalan Amasra'nın, Ereğli ile birlikte Hıristiyanlığın gizlice örgütlendiği ve MS 1Yy sonları ile 2Yy'da bütün İmparatorlukta etkisi şipşak yayılan Hıristiyanlığın hayli taraftar bulduğu birincil yerlerden olduğu söylenmekte, 9yy'da Kırım'la ilişkisi bulunan etkin bir Başpiskoposluk merkezi olduğu bilinmektedir Amasra'da yaşamış ve 1Yy'da Hıristiyanlığı birincil yaymaya çalışan Pontus'lu Rahip Iakintos; 711 yılından sonra Hora ve Ayasofya kiliselerinde dualarla anılan Kyros; 8yy'da İkonoklast Yorgi Georgios; Hıristiyan inançları bakımından, dönemlerinde ruhani meclis tarafından Azizilan edilerek öldürüldükleri yerler, sığındıkları mağaralar ve mezarları kutsanan ilk Hıristiyanlardır Bugün, Amasra'yı ziyaret edenler; kutsanan yerlerden Iakintos ve Kyros'un mezarının bulunduğu Küçüktepe yamaçlarına, Georgios'un inzivaya çekildiği yer olarak tanıdık Büyüktepe mağarasına, Amasra Kilisesine (bugünkü Fatih Camii) yakın alaka göstermektedirler HANLAR: Taşhan BARTIN: 18321835 yılları arasında Hacı Ali Ağa kadar yaptırılmıştır 24,25 x 23,70 mlik alanı kaplamakta olup, iki katlı, dikdörtgen planlı ve açık avluludur 18 odası, 16 tonozlu bölmesi vardır Halen kişi mülkiyetinde ticari amaçla kullanılmaktadır Kent merkezinde, Hükümet caddesindedir Dervişoğlu Hanı BARTIN: 1897 yılında Dervişoğlu Ali ve Osman Kardeşler kadar yaptırılmıştır Dikdörtgene yakın planlı, iki katlı ve revaklıdır Birinci katta 7, ikinci katta 9 odası vardır Yapı malzemeleri taş ve tuğla olup, sonradan restore edilmiştir Halen ticari depo olarak kullanılmaktadır Karakaş caddesindedir HAMAMLAR: Büyük Kasaba Hamamı BARTIN: 1747 yılında Bartın Voyvodası Çalıkoğlu kadar yaptırılmıştır Yapının duvarları harçlı moloz taş, iki katlı soyunma yeri ahşaptır Bir büyük, üç minik kubbeli olup, ortasında ufak bir şadırvanı vardır Ana mekan camekanlı Soymalık, Sıcaklık ve Külhan'dır Osmanlı Hamamı Kalıntıları AMASRA: 17 yyda yapıldığı sanılmaktadır Soğukluk, Ilıklık, üç kurnalı yıkanma yeri ve su hazneleri ile külhan bulunmaktadır Yıkanma yeri bir orta kubbe iki apsis ile örtülüdür Soğukluk kısmı yıkılmıştır Dört köşesinde görülen Biyeler Anadolu Beylikleri döneminin tipik mimari özelliklerini taşımaktadır KÖPRÜLER: Kemerköprü BARTIN: 1872 yılında Çalıkoğlu İbrahim Bey göre yaptırılmıştır Kocanazçayı üzerinde, kesme taştan harçla yapılan çok sağlam üç but ve iki sivri kemer üstüne kurulmuştur Boyu 42 m, genişliği 85 m'dir İnşaat sırasında harcın daha güçlü olmasını karşılamak için içerisine binlerce yumurta akı katıldığı söylenmektedir Orduyeri (Kışla Köprüsü: 1887 yılında Bolu Mutasarrıfı İsmail Kemal Bey'in önderliğinde, halkın yardımıyla yapılmıştır Kocaçay üzerinde, kesme taştan beş sağlam ayak üzerine kurulmuştur Birinci ve ikinci ayaklar Yalı tarafında olup, aralarında yol geçmektedir Üçüncü ve dördüncü ayaklar nehir içinde, beşinci üçgenin taban olmayan kenarı ise Orduyeri Mahallesi tarafındadır Dere içindeki ayakların iki tarafında apsis şeklindeki çıkıntılar, suları iki tarafa dağıtmakta ve ayakların dibinin aşınmasını önlemektedir 98 m boyunda ve 73 m genişliğindeki köprünün ahşap olan üstteki kısmı 1957 yılında beton olarak yeniden yapılmıştır Köprünün ikinci ayağının güneye bakan kısmında bir kitabe ile dördüncü ayağın kuzeye bakan kısmında bir kurt bulunduğu; başı kuzeye doğru, ön ayakları tepede olan, arkadaki ayakları ve kuyruğu üstüne yerleşik durumdaki kurt heykelinin 1980'li yıllarda çalındığı söylenmektedir Kemere Köprü AMASRA: Boztepe'deki Sormagir Kalesini Amasra'daki Zindan Kalesine bağlayan tek gözlü bir köprüdür Bizans dönemine aittir Kemerdere Köprüsü: Roma İmparatoru Claudius döneminde (MS 4154) yapılan tek gözlü bir Roma Köprüsü olup, Amasra'ya 3 km uzaklıktaki Cevizlik Vadisi'ndedir Amasra'yı Bartın'a bağlayan ve 4 km'de de Kuşkayası Anıtı'nın önünden geçen Roma yol ağının bir parçasıdır Köprü Ayağındaki çok silik bir kabartma kompozisyonunda; mızrakla savaşan yedi asker, RomaPontus Savaşlarını anlatılır SAHİLLER Bartın'ın, tepede olan ve ağaçlık yamaçlarla denize ulaşan 59 Kmlik kıyı kesimi, mucizevi güzellikteki koyları ve renklerle bütünleşen bitki örtüsüyle ilginçtir Birçok bakir olan bu koylar, pak kumları, az dalgalı suları ve doğayla bütünleşen güzellikleriyle beğenilmektedir İNKUMU PLAJI: Doğal güzelliği ve plajı ile hayranlık uyandıran İnkumu; turistlerin her türlü gereksinimlerini karşılayabilecek donatılara sahiptir GÜZELCEHİRAR, MUGADO, HATIPLER VE KIZILKUM PLAJLARI: Bartın merkez ilçe sınırları içinde bulunan Güzelcehisar, Mugada ve Kızılkum koyları; ormanla dolgun çevre güzelliği, temiz kumu ve sularıyla günübirlikçilerin beğendiği tatil beldeleridir AMASRA PLAJI: Ülkemizde turizmin başladığı yer olarak tanıdık Çeşmi Evren Amasra; 3000 yıllık tarihsel değerleri yanına benzersiz doğal güzelliğiyle de Bartın'ın en eski turizm beldesidir ÇAKRAZ PLAJI: Amasra Kurucaşile karayolunun 18 Km'sindeki Çakraz; doğal güzellikleri, pak kumları ve sakin suları ile beğenilmektedir Turistlerin her türlü gereksinimlerini karşılayabilecek donatılara sahiptir BOZKÖY, AKKONAK, DELİKLİŞİLE VE GÖÇKÜN PLAJLARI: Amasra ilçesi sınırları içindeki Bozköy, Akkonak, Deliklişile ve Göçkün koyları; günübirlikçiler için, deniz ve doğa ile içiçe tatil yapılabilecek uygun donatılar ve kamp olanakları sunmaktadır KURUCAŞİLE, TEKKEÖNÜ, KAPISUYU, KARAMAN VE ÇAMBU PLAJLARI: Bartın'ın kuzeydoğu ucunda bulunan Kurucaşile, Tekkeönü, Karaman ve Kapısuyu plajları; Karadeniz'in kaba güzelliğini sergileyen doğası, pak kumu ve sularıyla hayran eden tatil beldelerimizdir Tarihi Kromna kentinin merkezi olan Tekkeönü ile balıkçı köyümüz Kapısuyu; turizme yönelik Ahşap Yat ve Tekne yapımcılığı ile de alaka çekmektedir Bartın’ın dikey ve ormanlık yamaçlarını deniz ile buluşturan 59 km’lik sahil şeridi ve plajları yerli ve tanıdık olmayan turistlerin ilgisini çekmektedir Bilhassa İnkumu Plajı deniz mevsiminin kısa olmasına karşın (HaziranEkim arası) yoğun ilgi görmektedir Bunun yanında Amasra, Çakraz, Kızılkum, Mogada, Güzelcehisar ve Bozköy bölgenin kayda değer öteki plajlarıdır KÜRE DAĞLARI Küre Dağları, doğa koruma açısından küresel düzeyde önemli 200 ekolojik bölge arasında yer alan Kafkasya ve Kuzey Anadolu Ilıman Kuşak Ormanları içerisinde yer alır Küre Dağları'nın özellikle batı kesimi, Batı Karadeniz'in doğal yaşlı ormanlar, kanyon ekosistemi, akarsu ekosistemi ve çayırlıklardan oluşan en geniş, el değmemiş, ıslak karstik ormanlarına sahiptir Jeomorfolojik süreçler içinde gerçekleşen aşınımlar sonucu oluşan dev kanyonlar, mağaralar, dolin ve çukurların gür ormanlarla birleşmesiyle oluşan eşsiz doğal peyzajlar, alanı benzersiz kılmaktadır Bu bakımdan Toros Dağları ile benzerlik belirten Küre Dağları'nın ayırt edici yanı, nemli yapraklı ve karışık ormanlarıdır Küre Dağları, bitki kuşakları açısından EuroSiberian floristik bölgenin öksin kesiminde yer almaktadır Türkiye'nin Manâlı Bitki Alanları aralarında yer alan Küre Dağları'nda, Türkiye'ye endemik 80 ve risk altında 46 takson kayıtlıdır Küre Dağları'nın bitkiler yapısı dört esas grupta toplanabilir: 1Batı Karadeniz ılıman kuşak kayın ve göknar ormanları 2Yalancı maki formasyonu 3Karstik alandaki biyolojik farklılık açısından kayda değer karmakarışık orman 4Endemik bitki türleri Öksin bölgenin genel karakterine emrindeki olarak, karışık yapraklı türlerle iğne yapraklı türler, orman ekosistemi içerisinde genellikle türdeş bir karışıma sahiptir Özellikle batı kesimlerde, her dem yeşil ve yaprağını döken ağaçlarla çalıların hakim olduğu, ıslak karaktere sahip bir bitkiler hakimdir Dona neden olan düşük sıcaklıkların görülmediği, buharlaşmayı artıran yüksek sıcaklık frekanslarıyla böylece karşılaşılmayan ve okyanus iklimi koşullarının etken olduğu kıyısal kesimlerde yeşerim dönemi uzundur Karadeniz'in doğrudan etkilerine açık ve görece yumuşak bir iklime sahip, kıyıya yakın bu kesimlerdeki korunaklı alanlarda; zeytin (Olea europea), defne (Laurus nobilis), mersin (Myrtus communis), karaçalı (Genista tinctoria), akçakesme (Phillyrea latifolia), sandal (Arbutus andrachne) gibi bir takım Akdeniz bitkilerine de rastlanır Kıyısal kesimden, 10200 m yüksekliklere dek bakımlı bir kuşak oluşturan maki, 250300 m yüksekliklere değin Karadeniz'in daha nemcil türlerine eşlik eder Karadeniz'e özgü bu bitki örtüsü psödomaki(yalancı maki) olarak adlandırılır Deniz etkisinin yaşandığı bu vadilerde maki bitkilerinin yanı sıra 20220 m arasında, minik topluluklar halinde kızılçamlar görülür Kıyı bölgesinin daha ardındaki geniş yapraklılardan oluşan nemli ormanlar yer alır Bu girift ormanların daha aşağı kısımlarında (720 m'ye değin) doğu kayını (Fagus orientalis), kestane (Castanea sativa) ve ıhlamur (Tilia rubra); daha yukarılarda (13001700 m) ise Uludağ göknarı (Abies nordmanniana ssp bornmüelleriana) fazla geniş, saf ve karışık meşcereler oluşturur Alanın en yüksek kesimlerinde yaygın olan bu ormanların, yer yer 300 m'ye değin indikleri de görülür Küre Dağları'nın karstik arazi yapısıyla nemli atmosferik koşulların birleşmesi sonucu ortaya meydana çıkan orman kompozisyonları, ihtiyar ağaçlardan oluşan doğal arboretumlar yaratır Karstik platolarda bulunan gizli çukurlarda ve vadi içlerinde, ıslak ormanlara özgü dev ağaç ve ağaççıklara rastlanır Yukarıda anılan türlerle birlikte şimşir (Buxus sempervirens), kayacık (Ostrya carpinifolia), üvez (Sorbus aucuparia), fındık (Corylus colurna), gürgen (Carpinus betulus), mürver (Sambucus ebulus), çınar yapraklı akçaağaç (Acer platanoides), çobanpüskülü (Ilex aquifolium), kızılcık (Cornus mas), orman gülü (Rhododendron ponticum) ve karayemiş (Prunus laurocerasus) de bu karışıma katılır; hatta yer yer başat ülkü gelir Yüksek kesimlerde saf göknar ormanları bulunur, sonradan sarıçamlar (Pinus sylvestris) görülür Ormanlar, iç kesimlere doğru Anadolu karaçamı (Pinus nigra spp pallasiana), hem karaçamsapsız ana kapı (Quercus petraea ssp iberica) karışımı biçiminde devam eder Meşeler, bölgenin en kayda değer yapraklı cinslerinden birini oluşturur Sahil kuşağında saplı meşe (Quercus robur) ve sapsız ana kapı; geçiş kuşağı ve yüksek kısımlarda mazı meşesi (Quercus infectoria), Türk meşesi (Quercus cerris); iç kısımlardaysa İspir meşesi (Q macranthera ssp syspirensis), Türk meşesi egemendir Yüksek kesimlerdeki ormanlık alanlar içinde yer yer rastlanan geniş düzlüklerde, otsu bitki türleri bakımından varlıklı çayırlıklar bulunur Bu ormanlar, Batı Karadeniz'in en korunaklı yerleri olarak, yaban hayatı türlerine ev sahipliği yapar Yer yer insanın ulaşmasına bile olanak vermeyen bu vahşi coğrafyada bozayı (Ursus arctos), vaşak (Lynx lynx), kurt (Canis lupus), tilki (Vulpes vulpes), karaca (Capreolus capreolus), yüce geyik (Cervus elaphus), yaban domuzu (Sus scrofa), porsuk (Meles meles) ve su samuru (Lutra lutra) gibi çoğu canlı türü yaşar Derinliği yüzlerce metreye ulaşan kanyonların sarp duvarları, endemik bitki türlerine ve yırtıcı kuşlara konut sahipliği yapar Bölgede görülen 129 kuş tarzında 46'sının neslinin tehlike aşağıda olduğu kaydedilmektedir Bunlardan bazıları; altın kartal (Aquila chrysaetos), minik akbaba (Neophron percnopterus), atmaca (Accipiter nisus), şahin (Buteo buteo), minik kartal (Hieraaetus pennatus) ve delice doğandır (Falco subbuteo) Küre Dağları, ılıman kuşak orman biyomu kuş türleri için potansiyel bir ÖKA'dır Bugüne kadar odun ürünleri üretimi için yoğun bir şekilde işletilmiş olan bu ormanlardan geriye doğru kalan, insan ulaşımının görece zor olduğu yüksek kokurdan kesimlerdir Ulaşım ve enerji projeleri, kontrolsüz avcılık, kaçak kesim ve küçük ölçekli madencilik faaliyetleri, Küre Dağları'nı korkutma eden en güncel sorunlardır Yerel insanlar, sivil toplum örgütleri, lokal yönetimler gibi farklı alanlara yönlendirilmiş ilgi gruplarının katılımı sonucu, 2000 yılında Milli Park olarak (37000 ha) dünyaya armağan edilen Küre Dağları'nda etkili bir korunan alan yönetiminin kurulması, sosyoekonomik yaşamı bütün olarak ormancılık faaliyetlerine dayalı olan yöre halkı için alternatif geçim olanaklarının yaratılması ve zarar görmüş alanların baştan doğaya kazandırılmasıyla ilgili zorluklar, yeniden ilgili tarafların işbirliğiyle aşılabilir WWFTürkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Küre Dağları'nda ülkemiz için örnek bir koruma alanı yönetimi oluşturmak amacıyla bir proje yürütmektedir MAĞARALAR GÜRCÜOLUK MAĞARASI: Gelişimini tamamlamış, ama iç şekillenmesi aralıksız Gürcüoluk Mağarası; görünümleri son derece hoş ve acayip sarkıt, dikit, kolon, makarna sarkıtları, duvar ve perde damlataşları ile bezeli rengarenk bir dünyadır Gürcüoluk Mağarası, Üçgen biçimli ve 34 M genişliğindeki başlıca girişten sonradan yaklaşık 45 M yüksekliğinde ve 6x7 m boyutlarındaki birincil oda çevresinde toplanan 15 odadan oluşur Gerek ulaşım kolaylığı ve doğal çevrenin güzelliği; gerekse renkleri gri, krem ve bej aralarında değişen rengarenk damlataşlar ve somut özellikler; Mağarayı çekici kılmaktadır Bartın'a 32 Km uzaklıkta ve Amasra ilçesi, Makaracı köyündedir Mağaraya, AmasraÇakraz karayolu güzergahında bulunan İnpiri ya da Karakaçak köyü üzerinden varmak mümkündür