iltasyazilim
Yeni Üye
Batı Edebiyatı ve Akımlar nedir
yeni batı edebiyatı ve akımlar
batı edebiyatındaki klasisizm ve romantizm akımları
BATI EDEBİYATI VE AKIMLAR
Batı edebiyatından etkilenen aydınların oluşturduğu yeni edebiyata geçmeden önce, aydınlarımızı derinden etkileyen Batı edebiyatını genel yönleriyle bilmeliyiz Bilhassa Batı şair ve yazarlarının savunduğu ve bizim aydınlarımızın da değişik yönlerden temsil ettiği edebiyat akımlarını bilmeden Tanzimat, Serveti Fünün ve diğer dönemlerin düşünce dünyalarını anlayamayız böylece Batı etkisindeki Türk Edebiyatına geçmeden Batı edebiyatı ve akımları inceleyeceğiz
BATI EDEBİYATI
Batı ’ya açılan Türk aydınları Batı ’nın 19 yüzyıldaki edebiyatıyla tanışmışlardır Bu da Romantizm, Realizm dönemlerine eşit gelir Ama Batı ’daki bu edebiyat anlayışları da kendinden önceki anlayışlardan bir etkilenme sonucunda meydana gelmiştir bu nedenle 19 yüzyıla gelinceye kadarki önemli Batı ürünlerinden söz etmeliyiz
Batı edebiyatlarının temelini Yunan ve Latin edebiyatları oluşturur
Yunan edebiyatında İlyada ve Odise destanlarıyla Homeros, trajedileriyle Aiskhilos, Sophokles ve Euripides, komedileriyle Aristophanes, tarih eserleriyle Heredot, Felsefe eserleriyle Eflatun, Aristoteles, fablleriyle Aisopos kendinden sonrakileri etkilemiştir Yunan edebiyatı MÖ II yüzyılda biter
Latin edebiyatı ise Yunan edebiyatının bitiminde başlar Hitabe dalında Cicero, pastoral, epik ve lirik şiirde Virgillius yetişmiştir
Bu şairin ayrıca ünlü Aeneis (ene) adlı destanı vardır Satirik ve didaktik şiirde Horatius tanınır Felsefe ve trajedide ise Seneca kalıcı eserler bırakmıştır
Bu dönemlerden sonradan Avrupa ’da takriben 1000 takvim bir karanlık ödev başlar Bu dönem içinde manâlı o kadar bir edebiyat çalışması görülmez Bu sessizlik Rönesans devrine kadar sürer Rönesans ’ın beşiği İtalya ’da 13 yüzyılda Dante ortaya çıkar ve İtalyan dilini bir edebiyat dili haline getirir
Dante ’nin en kayda değer eseri “İlahi Komedi dir Eser değişik dünyada Dante ’nin yaptığı 7 jurnal seyahati anlatır Cennet, Cehennem ve Araf ’tan bahseder Dante keza Beatrice adlı sevgilisi için yazdığı şiirlerle tanınır O, bu ismi bir amblem haline getirmiştir
Rönesans döneminde ayrıca lirik şiirleriyle tanınan Petrarca ve ufak öykü türünün kurucusu farzedilen Boccacio Avrupa edebiyatının temelini oluşturur Rönesans döneminin destan türündeki en büyük yazarı ise Kurtarılmış Kudüs adlı destanın yazarı Tasso ’dur
İtalyan edebiyatındaki bu aydınlık dönemden sonradan Fransız edebiyatı etkisini göstermeye başlar ve 20 yüzyıla dek süren edebiyat hareketlerinin merkezi Fransa olur
Fransız edebiyatı, Klasisizm döneminden önce, Insancılık adı da verilen bir bağımsızlık fikir ortamı yaşamıştır Bilhassa Montaigne denemeleriyle, Ronsard şiirleriyle, Rabelais birincil roman denemeleriyle yeni bir anlayışın müjdelerini vermiştir Bundan daha sonra ardışık edebiyat toplulukları, edebiyat akımlarını oluşturmuştur
EDEBİYAT AKIMLARI
Edebiyat akımı, benzer görüşte olan sanatçıların bir araya gelerek, belirledikleri ilkeler doğrultusunda eser vermeleri demektir
KLASİSİZM
XVI yüzyılın ikinci yarısında dili yabancı etkilerden kurtarıp şiir kurallarını saptamaya çalışan Malharbe ile başlayan Klasisizim bilhassa XVII yüzyılda gelişmiştir
Akımın Oluştuğu Etraf
Fransa ’da 17 yüzyılın ikinci yarısında, iç kargaşalıklar sona ermiş, derebeylik ve kilise direnişleri kırılmış, asiller sarayın buyruğuna girmiş ve monarşi güçlenmişti Siyasal alanda görülen bu harmoni ve kurala uyarlama etkisini edebiyatta da göstermeye başlamış, hatta dilin ve edebiyatın kurallarını vermek üzere Fransız Akademisi kurulmuştu Ayrıca filozof Descartes ’ın Akılcılık felsefesi sanatçılarda müsbet düşüncenin temellerini atmıştı
Akımın Felsefesi
Klasisizm ’in temelini us ve sağduyu oluşturur “Düşünüyorum, öyleyse varım diyen Descartes ’a kadar insan aklının kabul etmediği hiçbir şey doğru değildir Aşk, kin, dehşet, acınacak şey gibi duygular aklın kontrolünde olduğu sürece insancıldır İnsan aşırılıklardan sakınmak, tutkularına iradesi ile istikamet devretmek zorundadır Dolayısıyla böyle bir insan erdemlidir ve anlatılmaya bedel Akımın kurallarını belirleyen Boileau “Aklı seviniz, eserleriniz ihtişam ve değerini akıldan alsın diyerek herzamanki eserin felsefesini açıklamıştır
Akımın Konusu
Olağan edebiyatta konu sık sık tarihten hatta mitolojiden alınır Özellikle Yunan ve Latin edebiyatlarında görülen konular daima işlenmiştir
Çünkü herzamanki sanatçıya tarafından gelmiş geçmiş en çok iyi sanat, eskiye ait olandır Dolayısıyla, eski Yunan ’da görülen insan tipi yeniden ele alınmıştır Ancak bu insan, fiziğiyle, çevresiyle yok ruhsal özellikleriyle anlatılmıştır Yani hırslılığı, cimriliği, kindarlığı yönüyle ele alınmıştır
Klasisizm ’de görülen insan, basmakalıp bir insan değildir Eğitim görmüş aristokrat bir insandır Bu insan emin bir toprağın malı yok evrenseldir Yani eserde insanların tümünde görülebilen, zamanla değişmeyecek özellikler anlatılmıştır Aristokrat insanın “bozuk çıkmış nüshaları saydıkları banal kişilere eserlerde yer verilmemiştir
Akımın Dili ve Üslubu
Klasisizm ’de yazar olayları anlatırken kendini gizler Kendi duygularını, zaaflarını, tutkularını, sırlarını söylemekten kaçınır Ona kadar eser yazarın iç dökme yeri değildir Okuyucunun veya seyircinin dikkati yalnızca konu içindeki tipler üzerinde toplanmalıdır
Eserde biçim mükemmelliği aranır Anlatılmak istenen, açık ve net bir biçimde ortaya konmalı, yersiz sözlerden arınmalıdır Üslup yapmacıktan uzaktan, sade ve ağırbaşlıdır Okurun dikkati söyleyişteki süse yok söylenene çekilir
Konu reel hayata yerinde olmalıdır Okura veya seyirciye inanılmayacak şey sunmaktan kaçınılır Konuya yok konunun ele alış biçimine bedel verildiğinden aynı olay birçok defa anlatılmıştır Bu yönüyle Divan edebiyatına aynı
Kullanılan Türler ve Temsilcileri
Klasisizim ’de tiyatroya büyük layık verilir Özellikle felaket ve komedi sıkı kurallarla ortaya konur
Lirik şiir duygusal olduğundan ihmal edilmiştir
Aşağı yazarların kullandığı türler ve eserleri verilmiştir
Felaket
Corneille : Le Cid, Horace
Racine : Andromaque, İphigenie
Komedi
Moliere : Komik Kibarlar, Tartuffe Zorunlu Tabip, Pinti, Kibarlık Budalası, Scapin ’in Dolapları, Rahatsızlık Hastası
Manzum mektup ve yergi ® Bouileu
Fabl
La Fontaine : Fabller
Felsefe
Descartes : Usul Üzerine Hitabe
Pascal : Fikirler
Porte
La Bruyere : Karakterler
Roman
Fenelon: Telemak
Mme de la Fayette : Prenses de Clives
ROMANTİZM
XVIII yüzyıl, sonlarına dürüst ortaya çıkmış XIX yüzyıl başlarında bütün Avrupa ’ya yayılmıştır Alışılmış sanatın sıkı kurallarına bir tepki olarak doğmuştur
Akımın Oluştuğu Ortam
18 yüzyıl, aydınlanma çağı olarak görülür Klasisizmin ortaya koyduğu hafıza ve sağduyu, bilimin gelişmesini hızlandırmış, toplum yapısı, gelenekler, siyaset yeniden bilimsel açıdan ele alınmıştır
Bunun sonucu olarak Jean Jacques Rousseau, Montesquieu, Diderot gibi felsefeciler, ilerlemeye engel oluşturan tüm önyargı ve zorbalığa karşısında us aracılığıyla çetin bir savaş açmış, dinsel müsamaha, toplumsal ve siyasal denklik, birey haklarına ve zihin özgürlüğüne hürmet gibi konuları halka yaymaya çalışmışlardır
Bu görüşler ırk göre benimsenmiş ve sonuçta Fransız İhtilali patlak vermiş, monarşi mahvolmuş, soylulara aleyhinde kent soylu sınıfı oluşmuştur İşte Romantizm, böyle bir ortamda doğmuştur
Akımın Felsefesi
Romantizmin başlıca felsefesi Klasisizme aleyhinde olmaktır Onun sanatçıyı sıkan tüm prensiplerine savaş açan Romantikler önce, onun akla ve sağduyuya verdiği önemi reddedip duygu ve hayale değerinde verdiler “Dahi akıldadır diyen Klasiklere, “Dahi yürektedir karşılığını verdiler Sınırsız bir düş gücüne kavuşan artist kendini daha bağımsızlık, daha marifetli fark etti Bu duyguyla oluşan sanat eserinde de alabildiğine serbestlik baskın oldu
Akımın Konusu
Herzamanki akımı benimseyen sanatçıların eski Yunan ve Latin edebiyatlarına bedel vermesine karşılık, Romantikler onları çağdışı bulmuş, sanatçılar kendi tarihlerini ve jurnal yaşantılarını ön plana çıkarmışlardır Klasisizm ’de dikkatsizlik edilen Hristiyanlık, baştan, mucizeleriyle ele alınmıştır
Ulusallık, yerli renk, aranan bir özellik haline gelmiş, evrensellik ikinci plana itilmiştir
Romantizm ’de görülen insan tipi, Klasisizm ’deki gibi görünmeyen değildir Aksine çevresiyle, fiziğiyle muhakkak biridir
Fakat kişiler tek yönlüdür Yani ya defalarca iyi ya her zaman kötüdür Eser sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır Bu yönüyle insan yine iyice ele alınmamıştır diyebiliriz Eserlerde her cins kişiye rastlanır Bayağı insanlar, soylular tıpkı hayattaki gibi iç içedir
Akımın Dili ve Üslubu
Romantik yazar, Herzamanki yazarın aksine, kendini gizlemeyip, olaylar ve durumlar karşısında kendi duygu ve düşüncelerini anlatır Romantiklere göre “İnsan başkasına yükleyerek, ama kendi kalbini tanımlama eder; dahi anılardan oluşur Muhakkak böyle düşünen artist, işe kendini anlatarak başlar
Eserlerde kullanılan dil, duygu ve hayallerin coşkunluğu ölçüsünde dağınık ve başıboştur Kelime seçimine pek tartı vermemişlerdir Temelde halkın kullandığı dil alınmıştır
Süse ve sanata değerinde verdiklerinden, benzetmeler, mecazlar eserde büyük yer miktar Bilhassa doğa manzaralarının betimlenmesine büyük bedel verilir
Kullanılan Türler ve Temsilcileri
Romantikler, Klasiklerin bedel verdiği tiyatroyu ihmal etmişler, bilhassa trajedi ve komediyi kuralcılığından nedeniyle bir kenara itip sanatçıyı bağımsızlık bırakan dramı tercih etmişlerdir
Şiirde özellikle lirik şiir büyük rağbet görmüştür Roman ise en kayda değer yazınsal türlerden olmuştur
Temsilcilerini ve eserlerini şu şekilde gösterebiliriz
Montesquie: Felsefe Kitabı : Kanunların Ruhu
Jean Jacques Rousseau : Felsefe Kitabı: Toplum Sözleşmesi,
Özeleştiri kitabı : İtiraflar
Lamartine : Şiir kitapları: Bir Meleğin Düşmesi, Şairane Görüşler
Romanları: Graziella, Raphael
Victor Hugo: Şiir kitapları: Akşam Şarkıları, Işıklar ve Gölgeler, Sonbahar Yaprakları
Romanları : Sefiller, Notre Dame ’ın Kamburu
Dramları : Hernani, Kral Eğleniyor, Ruy Blas
Voltaire : Şiirde Henriade adlı destanı ünlüdür
Romanları: Candide, Zadig
Romantizm aslında önce Almanya ’da başlamış, İngiltere ’de rağbet görmüş, fakat Fransa ’da kuralları belirlenip oradan tüm Avrupa ’ya yayılmıştır
Almanya ’daki Temsilcileri
Goethe : Şiir kitapları : Divan
Dramları : Faust, Egmont
Romanları: Genç Werther ’in Istırapları
Schiller : Dramları : Haydutlar, Wilhelm Tell
İngiltere ’deki temsilcileri
Bu ülkede Romantizmi “Gölcüler adı bahşedilen grup başlatmıştır Bunların en ünlüleri “Sheakespeare, Coleridge ve Wordsworth ’tır
Diğer romantik sanatçılar ise şunlardır
Lord Byron : Şiir Kitabı: Childe Harold ’un Gezisi
Dramları: Kaabil, Sardanapal
Puşkin : Şiir kitapları : Kafkas Esir, Çingeneler
Romanları: Yüzbaşının Kızı
REALIZM
XIX yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan ve Romantizm ’e tepki olarak doğan edebiyat akımıdır Gerçekçilik roman ve hikayede etkin olmuştur
Akımın Oluştuğu Etraf
19 yüzyılda deneysel bilimler son derece gelişmişti İnsanın hayatını değiştiren çoğu teknolojik buluş ortaya çıkmış, bilim kendini ispatlamıştı Auguste Comte ’un ortaya attığı Pozitivizm felsefesi de bu dönemde, insanın yalnızca gördüğüne inanması biçiminde özetlenebilecek bir görüşü savunmuştur Bunun bilim sahasında geçerliliği ispatlanmış ve sosyal bilimlerde de geçerli olacağı savunulmuştur İşte Pozitivizm ’in edebiyata uygulanması Realizm ’i doğurmuştur
Akımın Felsefesi
Gerçekçilik Pozitivizm ’in bir koşulu olarak gözleme büyük bedel vermiştir İnsanın duygularının onu aldatacağı savunulmuş, görülenin olduğu gibi verilmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur
“Roman dediğin, bir uzun yol üstünde gezdirilen aynadır görüşüyle gerçeğe verilen layık anlatılır
“Tarih, yazılmış belgelerle meydana getirildiği gibi, bugünkü roman da, romancının kendisinin dinlediği veya ilk elden derlediği belgelerle meydana getirilir; tarihçiler geçmiş zamanın , romancılar ise şimdiki zamanın hikayecisidir sözleri Realistlerin bütün felsefesini ortaya koyar
Akımın Konusu
Realizm ’de konu gerçek hayattır Olağanüstü görülen istisnai olaylara yer verilmez Okura yaşanmış bir olay ya da yaşanabileceğinden şüphe edilmeyecek bir olay sunulur
Gerçekçilik ’de anlatılan kişi, tam anlamıyla insandır Çevresiyle davranışlarıyla, tutkularıyla en ince ayrıntısına dek tanıtılan bir insan görülür eserde Muhakkak bu insan çevresinin bir ürünü olan, çevresindeki şartlara tarafından karakter kazanmış biridir
Akımın Dili ve Üslubu
Gerçekçilik ’de, usta eserle okuru başbaşa vazgeçmek için kendini gizler Bu yönüyle Klasisizm ’e aynı Olayları tabi tutmayan, nesnel bir bakışla inceler ressam
Eserde biçim kusursuzluğu fazla önemlidir Kılı kırk yararcasına yapılan gözlemin aynı özenle anlatılmasına, üslubun açık, sağlam, yapmacıksız, söz oyunlarından uzakta olmasına siklet verilir
“Yakınmak istenen şey ne olursa olsun, şüphesiz onu anlatacak tek bir kelime, canlandıracak tek bir fiil, nitelendirecek tek bir önad vardır İşte yazan bunu buluncaya kadar uğraşacak, yaklaşık olanla yetinmeyecektir sözleri Realistlerin anlayışını ortaya koyar
Kullanılan Türler ve Temsilcileri
Realizm, bir roman ve hikaye akımıdır Tiyatro, Romantizm ’den sonra artık o kadar görülmez Şiir ise Realist anlayışla yazılır; ama namına “Parnas denir
Gerçekçilik çoğu ülkede yaygın bir başvuru formu bulmuştur Birincil ürünlerini Romantiklerle modern olan Stendhal, Balzac, Merime vermiştir
Stendhal : Kırmızı ve Siyah, Parma Manastırı
Balzac : Vadideki Zambak, Eugenie Grandet, Goriot Baba
Gustave Flaubert : Madam Bovary, Salambo, Hissi Eğitim
Charles Dickens : Oliver Twist, David Copperfield,
Gogol : Ölü Canlar
Turgenyev : Rudin, Babalar ve Oğullar, Taşralı Bayan
Dostoyevski : Kabahat ve Suç Oluşturan, Karamazof Kardeşler, Budala
Tolstoy : Savaş ve Uzlaşma, Anna Karanina, İvan İlyiç ’in Ölümü
Gorki : Asıl, Üç Birey
Mark Twain : Tom Sawyer ’in Maceraları
NATURALİZM
Realizmi yeterince realist bulmayan bu akıntı Realizmle benzer dönemde gelişmiştir
Akımın Felsefesi
Cereyan Taine ’in Determinizm görüşünü edebiyata göstermek istemiş, edebiyatın da deneyde kullanılan bilimlerde olduğu gibi bir test sahası olabileceğine inanmıştır Bunlara tarafından gözlem bir eser için yeterli bir yol değildir
Akımın kurucusu Zola Realistlerle aralarındaki farkları şöyle açıklar: “Gözlemci demek, doğadaki olayları hiçbir değişikliğe uğratmadan, olduğu gibi inceleyen kişi demektir Deneyci ise olayları doğanın ortaya çıkardığı bi
çimlere göre yok de herhangi bir amaçla kendisinin onlara şu ya da bu koşullar aşağıda verdiği biçimlere kadar inceleyen kişidir
Bu sözlerden anlaşılacağı gibi gözlemci sadece gözler, deneyci ise olaylara müdahale ederek onları değiştirir
Akımın Konusu
Naturalizm ’de gerçeğin daha çok çirkin yönü ele alınır Realistler gerçekler arasında seçme yaptığı halde bunlar yapmaz Bu yönlerinin eleştirilmesine Zola şöyle cevap verir
Bizler toplumsal yaraların sabeplerini araştırıyoruz Bundan dolayı birçok süre kokuşmuşlukları koyulmak, insanın sefaletinin, çılgınlıklarının bulunduğu yerin dibine değin inmek zorundayız Bu akımda insanın duyguları, tutkuları, düşünceleri, eylemleri, soyunun ve içinde yetiştiği doğal ve toplumsal çevrenin etkisiyle oluşur
Yani insan davranışlarının temelinde soya çekim vardır Irsi özellikler çevre koşullarıyla birleşip kişinin karakterini oluşturur Muhakkak böyle bir insanın davranışlarını içgüdüleri yönlendirir
Akımın Dili ve Üslubu
Naturalizm ’de yazan, kendi kişiliğini gizler, yalnızca olanları yazar; bir zabıt yazmanı gibi davranır Zola ’nın deyimiyle “Nasıl ama kimya bilgini kendi hazırladığı şartlar altında oluşan doğal olayları gözleyip saptamakla yetinir, azota kızmadığı gibi, oksijene de aşırı sevgi göstermezse artist da suç aleyhinde yargıç kesilmez, erdem karşı ise alkış tutmaz
Dilde o kadar seçici değildir Kahramanları hangi çevreden seçerse o çevrenin diliyle konuşturur böylece argolar, küfürler eserde değiştirilmeden verilir
Temsilcileri
Naturalizm de bir roman ve hikaye akımıdır Kurucusu Emile Zola ’dır Zola, ileri sürdüğü görüşleri kanıtlamak için 20 deri tutarındaki “Deneysel Romanını yazmıştır Bu cilt içindeki önemli romanlar Germinal ve Birahane ’dir
Diğer Naturalist sanatçılar şunlardır:
Alphonse Daudet: Hikayeleri: Değirmenimden Mektuplar, Pazartesi Hikayeleri
Romanları: Trasconlu Tartarin, Jack
Guy de Maupassant : Hikayeleri: Tombalak, Ay Işığı,
Romanları: Bir Yaşam, Güzel Dost, Kalbimiz
Hauptmant: Tiyatroları: Güneş Doğarken, Dokumacılar, Güneş Batarken
PARNASİZM
Gerçekçi görüşleri benimseyen şiir akımıdır Romantizm ’e tepki olarak doğmuştur Romantizm ’in aşırı duygusallığına, öznelliğine, abartılı söyleyişlerine karşısında çıkan şairler, içe dönük şiir yerine dışa dönük, dış dünyayı objektif biçimde gözleyip anlatan şiiri seçim etmişlerdi
Akımın Felsefesi
“Sanat, sanat içindir ilkesini benimseyen Parnasyen (Parnasizmi benimseyen) şairler, şiirde güzelliğin peşine düştüler Bunlara tarafından çekicilik ama güzel biçimlerle elde edilebilir O bakımdan biçim olgunluğuna her şeyin üzerinde siklet verilmesi, şiirin ahlaksal, siyasal ve toplumsal sorunları anlatan bir vasıta olmaktan çıkarılıp bir hedef haline getirilmesi sanatın birincil şartıdır Şiirin güzelliği yararlılığa tercih edilmelidir Şiirin güzel olması, şiir elde etmek için yeterlidir
Akımın Konusu
Şair şiirde kişisel duygularının ve tutkularının yerine, dış dünyadaki gözlemlerini anlatmalıdır Bu da doğanın objektif bir tutumla betimlenmesi demektir başkaca felsefi düşünceler, hatta bilim ve fenle ilgili fikirler de şiire alınmıştır Bazen ise geçmiş vakit kişileri, olayları özellikle bilinmez egzotik alemler, Çin, Hint, Mısır gibi uzak ülkeler ve onların kültürleri şiire girmiştir Romantizm ’de bir yanlamasına bırakılan Yunan ve Latin mitolojisine tekrar dönülmüş, o kültürlerin yok olması karşısındaki üzüntüler anlatılmıştır
Akımın Dil ve Üslubu
Sanat sanat içindir, görüşüne uygun olarak, Parnasyen şairler şiirin şekli üstünde çok durmuşlardır
Nazım şekli, kafiye, ölçü vazgeçilmez öğeler olarak görülmüştür Sözcük seçimine büyük yük verilmiş, boşboğaz sözcük kullanmaktan, hatta verilmek istenen anlamı bütün olarak karşılayamayan bir sözcüğün bulunmasından kaçınmışlardır Betimlemelerde, sözcüklerin betimlenen manzaraya uygun olması, onu çağrıştırması şiir için son derece zorunlu görülmüştür
Akımın Temsilcileri
Sadece şiirde geçerli olan bu akımı, Teophile Gautier, Theodor de Banville, Leconte de Lisle benimsemiş ve birincil ürünlerini vermişlerdir
SEMBOLİZM
Parnasizm ’e tepki olarak doğan şiir akımıdır Önce Fransa ’da başlamış, oradan bütün Avrupa ’ya yayılmıştır
Akımın Oluştuğu Ortam
Gözlem ve deney metotlarını benimseyen Realist ve Naturalist edebiyatın egemen olduğu dönemde, Fransa ’da bir yanlamasına da idealist felsefe yayılmaya başlamıştı Zaten fazla gerçekçi bir yaklaşma, insanlara aradığı mutluluğu verememişti Bundan Başka Fransa ’da 1870 askeri bozgunundan sonra, halkta kötümserlik, bezginlik, siyasal ve toplumsal alanda bazı değişiklikler yapılmasını gerekli kılıyordu Ruhsal bunalım içindeki genç kuşak, eskiyi devirmek, geleneğin haricen bir yol tutmak eğiliminde idi Bu sırada Alman filozof Schopenhauer ’in ileriye sürdüğü “Dünya bir tasavvurdan ibarettir görüşü gençler kadar benimseniyordu Artık görünene değil, bilinç altına, öznelliğe yönelindi Böylece Sembolizm oluşmaya başladı
Akımın Felsefesi
Dünyayı bir tasavvurdan ibaret gören, gerçeğe sırt çeviren Sembolist şair imgesel bir dünyada yaşar Onlara göre gerçeği olduğu gibi anlatmanın imkanı yoktur Duyularımız, dış dünyayı olduğu gibi değil, onun esas halini değiştirerek bize ulaştırır Nasıl düz bir çubuk, suda kırık görünürse, dış dünyadaki maddeler de reel durumlarıyla görünmezler Öyleyse biz dış dünyayı hiçbir süre reel halleriyle anlatamayız Ancak ondan aldığımız izlenimleri anlatmış oluruz Bu da kişiden kişiye değişir
Akımın Konusu
Sembolizm ’de şair sadece kendinden, kendi duygu ve izlenimlerinden söz eder Anlamda kapalılık esastır
bu nedenle Sembolist şair aydınlıktan kaçar Güneş batmaları, kısık lambalar, perdelere vuran gölgeler, ay ışığı, sakin sular, sararmış yapraklar, sükunet, bilinmedik uzaktan ülkeler özlemi konularında şiir yazmıştır Toplumsallıktan kaçmak, insanlardan uzakta yaşamak, bu şairlerin tercihidir
Akımın Dil ve Üslubu
Sembolist şair bir anlamı açıklama yapmak için değil, bir duyumu sezdirmek için şiir yazan bu nedenle şiirde tavsiye yolunu kullanır Ona kadar nesneler birer semboldür Verilmek istenen anlam mutlaka bir sembolün ardından gizlidir Bazen kelimeler imgeleri karşılayamayabilir Bu durumda şair, sözcüklere yeni anlamlar yükler, alışılmamış eski sözcükleri tekrar kullanır veya birtakım yeni sözcükler uydurup, dilin geleneksel laf dizimini bozar
Şiirde kullanılan sözcüklerin ses özelliği çok önemlidir Çünkü Sembolizm ’de “şiirin sözden ziyade musikiye yakın olması aranır Sembolist şair Verlaine “Musiki, her şeyden önce musiki derken şiirde neyin kayda değer olduğunu ortaya koyar bu nedenle şair, sesleri ahenkli olduktan sonra her sözcüğü kullanabilir
Sembolizm ’de kâinat bir tamamiyle görülmüş ve böylece duyular arasında ayrım görülmemiştir Sonuçta bir duyuyla ilgili olan kelime, öteki duyular için de kullanılabilir Sembolist şiirlerde acı yeşil, siyah nefret edilen şey, beyaz titreyiş ifadeleri böyle bir kasıt ilgisini karşılar
Dildeki bu özellikler, sembolist şiiri şiddet belli ki, hatta anlaşılmayan bir şiir haline getirmiş, bu, onun okur sayısını son derece azaltmış, bir salon edebiyatı haline gelmesine neden olmuştur
Biçim olarak olağan nazım biçimleri yerine, şairin isteğine kadar bir biçimi benimsemesi yerinde görülmüştür Birçok şiirde biçim serbestliği vardır Kuşkusuz bir musiki meydana getirmek isteyen şair ölçü, kafiye gibi uyum oluşturan unsurları da ihmalkârlık etmemiştir
Akımın Temsilcileri
Bir şiir akımı olan Sembolizm ’in ilk örneklerini Baudlaire vermiştir üstelik, Rimbaud, Verlaine, Paul Valery, Mallerme, Regnier diğer meşhur Sembolistlerdir
FÜTÜRİZM
İtalya ’da başlayıp oradan Avrupa ’ya yayılan edebiyat akımıdır Kurucusu Marinetti ’dir Hayatta her şeyin kesintisiz değiştiğini, sanatın da buna düzen sağlaması gerektiğini savunur Geçmişe ait ne varsa hepsinin unutulması, değil edilmesi gerektiğine inanır
Her şiirde hızın güzelliği vurgulanmış, uçaklara, trenlere övgüler düzülmüştür Şiirde geleneğe bağlı bütün kurallar harap, ölçü, kafiye, nazım biçimi terk edilmiş serbest nazım seçim edilmiştir Geleneksel gramer kuralları, sözdizimi kuralları kırılmış, hıza ve hareketlere uygun olan mastar halindeki fiillere, isimlere önem verilmiştir
Avrupa ’ya dağılırken, bilhassa Rus edebiyatında çoğu değişikliğe uğramış, savaş tutkusu barışa, milliyetçilik, evrenselliğe dönüşmüştür Rus şair Mayakovsky en kayda değer temsilcisidir
DADAİZM
Kişiyi aklın tutsaklığından kurtarmayı amaçlayan ama öyle taraftar bulmayan edebiyat akımıdır Bunlara kadar geçmişin bir değeri yoktur Daha açıkçası hiçbir şeyin anlamı yoktur İsmini bile bir sözlükten tesadüfen seçtikleri “dada sözü ifade eder
Sanatı dil, ölçü, kafiye, biçim, amaç kaygılarından kurtarmak, tanıdık anlamlar ve alışkın kurallar açık havada bir uyum oluşturmak gerektiğini savunan Tristan Tzara kadar kurulmuştur
SÜRREALIZM
İnsanın bilinçaltını açıklamaya çalışan edebiyat akımıdır İnsanların reel eğilimleri, istekleri, toplum yasalarının, geleneğin, ahlakın, dinin baskıları yüzünden, bilançaltında kapalı durmaktadır Rüyalar, sayıklamalar, sarhoşluk halleri, delilikler, aklın denetimi dışındaki hareketler olduğundan insanın gerçek kişiliğini açıklar Öyleyse reel insanı açıklamak durumunda olan sanat, insanın bu halleri üstünde durmalıdır İnsan bir aysberg gibidir Meçhul yönü, bilinenden daha fazladır
Sürrealizm Freud ’un psikanaliz verilerinden epeyce yararlanmıştır Onun elde ettiği sonuçları bilimsel hakiki gibi kabul etmişlerdir
Sürrealizm ’de otomatik yazı denen bir sistem uygulanır Bu yazı, evvelden hiçbir konu düşünmeden, kalemin ucuna gelenleri hiç ara vermeden süratli seri yazarak elde edilir ya da bir kişi hipnoz edilir Ona öbür sorular sorulur ve cevaplar hiçbir değişim yapmadan yazıya geçirilir
Kesinlikle böyle bir yöntemle elde edilen yazıda yararsız sözler, birbiriyle aldırışsız saçma ifadeler olabilir Sürrealizm ’e tarafından bu, hakiki bir sanat eseridir
Akımın hafıza dışılığa verdiği bu değer zamanla azalmış, akla seslenen oysa bilinçaltını ihmal etmeyen bir anlayışa dönüşmüştür
Sürrealizm ’i; Dadaizm ’den ayrılan Breton, Aragon, Eluard kurmuştur Edebiyatımızda özellikle Garipçiler bu akımdan etkilenmiştir
EGZİSTANSİYALİZM
Gerçekten bir felsefe akımıdır Sartre ’ın onu edebiyata uygulamasıyla edebiyat akımı haline gelmiştir
Bu akıma kadar insan var olmadan önce hiçbir özelliği olmaz Yani bir bebek, beyaz bir kağıt gibi doğar Olaylar aleyhinde gösterdiği tepkiler onun kişiliğini oluşturur bu nedenle Egzistansiyalist eserlerde şahsiyet değil, durumlarla aleyhinde karşıya kalmış halk vardır Bu halk karşılaştıkları durumlarda yaptıkları davranışlarla karakterini oluşturur
Bu akımın çıkış yeri Descartes ’in “Düşünüyorum öyleyse varım düşüncesidir Davranışlarını kendisi tercih etmek zorunda olan insan en doğruyu, en iyiyi tercih etmek zorunda olduğunun bilinciyle büyük bir bunaltı, iç sıkıntısı çeker Ama bu bunalma onun hareketlerine engel olmaz, aksine onların sorumluluk bilincini geliştirir
Bu özellikleri içeren kahramanların bulunduğu Egzistansiyalist romanda, kahramanların ne zaman ne yapacağı belirlenmiş olmaz Biz onu ancak eser sonunda bütün olarak kavrayabiliriz Bu Nedenle eser sürükleyiciliğini hiç kaybetmez ve okurun ilgisini canlı tutar
Akımın kurucusu Jean Paul Sartre ’dır Öteki meşhur yazarı ise Albert Camus sayılır *
yeni batı edebiyatı ve akımlar
batı edebiyatındaki klasisizm ve romantizm akımları
BATI EDEBİYATI VE AKIMLAR
Batı edebiyatından etkilenen aydınların oluşturduğu yeni edebiyata geçmeden önce, aydınlarımızı derinden etkileyen Batı edebiyatını genel yönleriyle bilmeliyiz Bilhassa Batı şair ve yazarlarının savunduğu ve bizim aydınlarımızın da değişik yönlerden temsil ettiği edebiyat akımlarını bilmeden Tanzimat, Serveti Fünün ve diğer dönemlerin düşünce dünyalarını anlayamayız böylece Batı etkisindeki Türk Edebiyatına geçmeden Batı edebiyatı ve akımları inceleyeceğiz
BATI EDEBİYATI
Batı ’ya açılan Türk aydınları Batı ’nın 19 yüzyıldaki edebiyatıyla tanışmışlardır Bu da Romantizm, Realizm dönemlerine eşit gelir Ama Batı ’daki bu edebiyat anlayışları da kendinden önceki anlayışlardan bir etkilenme sonucunda meydana gelmiştir bu nedenle 19 yüzyıla gelinceye kadarki önemli Batı ürünlerinden söz etmeliyiz
Batı edebiyatlarının temelini Yunan ve Latin edebiyatları oluşturur
Yunan edebiyatında İlyada ve Odise destanlarıyla Homeros, trajedileriyle Aiskhilos, Sophokles ve Euripides, komedileriyle Aristophanes, tarih eserleriyle Heredot, Felsefe eserleriyle Eflatun, Aristoteles, fablleriyle Aisopos kendinden sonrakileri etkilemiştir Yunan edebiyatı MÖ II yüzyılda biter
Latin edebiyatı ise Yunan edebiyatının bitiminde başlar Hitabe dalında Cicero, pastoral, epik ve lirik şiirde Virgillius yetişmiştir
Bu şairin ayrıca ünlü Aeneis (ene) adlı destanı vardır Satirik ve didaktik şiirde Horatius tanınır Felsefe ve trajedide ise Seneca kalıcı eserler bırakmıştır
Bu dönemlerden sonradan Avrupa ’da takriben 1000 takvim bir karanlık ödev başlar Bu dönem içinde manâlı o kadar bir edebiyat çalışması görülmez Bu sessizlik Rönesans devrine kadar sürer Rönesans ’ın beşiği İtalya ’da 13 yüzyılda Dante ortaya çıkar ve İtalyan dilini bir edebiyat dili haline getirir
Dante ’nin en kayda değer eseri “İlahi Komedi dir Eser değişik dünyada Dante ’nin yaptığı 7 jurnal seyahati anlatır Cennet, Cehennem ve Araf ’tan bahseder Dante keza Beatrice adlı sevgilisi için yazdığı şiirlerle tanınır O, bu ismi bir amblem haline getirmiştir
Rönesans döneminde ayrıca lirik şiirleriyle tanınan Petrarca ve ufak öykü türünün kurucusu farzedilen Boccacio Avrupa edebiyatının temelini oluşturur Rönesans döneminin destan türündeki en büyük yazarı ise Kurtarılmış Kudüs adlı destanın yazarı Tasso ’dur
İtalyan edebiyatındaki bu aydınlık dönemden sonradan Fransız edebiyatı etkisini göstermeye başlar ve 20 yüzyıla dek süren edebiyat hareketlerinin merkezi Fransa olur
Fransız edebiyatı, Klasisizm döneminden önce, Insancılık adı da verilen bir bağımsızlık fikir ortamı yaşamıştır Bilhassa Montaigne denemeleriyle, Ronsard şiirleriyle, Rabelais birincil roman denemeleriyle yeni bir anlayışın müjdelerini vermiştir Bundan daha sonra ardışık edebiyat toplulukları, edebiyat akımlarını oluşturmuştur
EDEBİYAT AKIMLARI
Edebiyat akımı, benzer görüşte olan sanatçıların bir araya gelerek, belirledikleri ilkeler doğrultusunda eser vermeleri demektir
KLASİSİZM
XVI yüzyılın ikinci yarısında dili yabancı etkilerden kurtarıp şiir kurallarını saptamaya çalışan Malharbe ile başlayan Klasisizim bilhassa XVII yüzyılda gelişmiştir
Akımın Oluştuğu Etraf
Fransa ’da 17 yüzyılın ikinci yarısında, iç kargaşalıklar sona ermiş, derebeylik ve kilise direnişleri kırılmış, asiller sarayın buyruğuna girmiş ve monarşi güçlenmişti Siyasal alanda görülen bu harmoni ve kurala uyarlama etkisini edebiyatta da göstermeye başlamış, hatta dilin ve edebiyatın kurallarını vermek üzere Fransız Akademisi kurulmuştu Ayrıca filozof Descartes ’ın Akılcılık felsefesi sanatçılarda müsbet düşüncenin temellerini atmıştı
Akımın Felsefesi
Klasisizm ’in temelini us ve sağduyu oluşturur “Düşünüyorum, öyleyse varım diyen Descartes ’a kadar insan aklının kabul etmediği hiçbir şey doğru değildir Aşk, kin, dehşet, acınacak şey gibi duygular aklın kontrolünde olduğu sürece insancıldır İnsan aşırılıklardan sakınmak, tutkularına iradesi ile istikamet devretmek zorundadır Dolayısıyla böyle bir insan erdemlidir ve anlatılmaya bedel Akımın kurallarını belirleyen Boileau “Aklı seviniz, eserleriniz ihtişam ve değerini akıldan alsın diyerek herzamanki eserin felsefesini açıklamıştır
Akımın Konusu
Olağan edebiyatta konu sık sık tarihten hatta mitolojiden alınır Özellikle Yunan ve Latin edebiyatlarında görülen konular daima işlenmiştir
Çünkü herzamanki sanatçıya tarafından gelmiş geçmiş en çok iyi sanat, eskiye ait olandır Dolayısıyla, eski Yunan ’da görülen insan tipi yeniden ele alınmıştır Ancak bu insan, fiziğiyle, çevresiyle yok ruhsal özellikleriyle anlatılmıştır Yani hırslılığı, cimriliği, kindarlığı yönüyle ele alınmıştır
Klasisizm ’de görülen insan, basmakalıp bir insan değildir Eğitim görmüş aristokrat bir insandır Bu insan emin bir toprağın malı yok evrenseldir Yani eserde insanların tümünde görülebilen, zamanla değişmeyecek özellikler anlatılmıştır Aristokrat insanın “bozuk çıkmış nüshaları saydıkları banal kişilere eserlerde yer verilmemiştir
Akımın Dili ve Üslubu
Klasisizm ’de yazar olayları anlatırken kendini gizler Kendi duygularını, zaaflarını, tutkularını, sırlarını söylemekten kaçınır Ona kadar eser yazarın iç dökme yeri değildir Okuyucunun veya seyircinin dikkati yalnızca konu içindeki tipler üzerinde toplanmalıdır
Eserde biçim mükemmelliği aranır Anlatılmak istenen, açık ve net bir biçimde ortaya konmalı, yersiz sözlerden arınmalıdır Üslup yapmacıktan uzaktan, sade ve ağırbaşlıdır Okurun dikkati söyleyişteki süse yok söylenene çekilir
Konu reel hayata yerinde olmalıdır Okura veya seyirciye inanılmayacak şey sunmaktan kaçınılır Konuya yok konunun ele alış biçimine bedel verildiğinden aynı olay birçok defa anlatılmıştır Bu yönüyle Divan edebiyatına aynı
Kullanılan Türler ve Temsilcileri
Klasisizim ’de tiyatroya büyük layık verilir Özellikle felaket ve komedi sıkı kurallarla ortaya konur
Lirik şiir duygusal olduğundan ihmal edilmiştir
Aşağı yazarların kullandığı türler ve eserleri verilmiştir
Felaket
Corneille : Le Cid, Horace
Racine : Andromaque, İphigenie
Komedi
Moliere : Komik Kibarlar, Tartuffe Zorunlu Tabip, Pinti, Kibarlık Budalası, Scapin ’in Dolapları, Rahatsızlık Hastası
Manzum mektup ve yergi ® Bouileu
Fabl
La Fontaine : Fabller
Felsefe
Descartes : Usul Üzerine Hitabe
Pascal : Fikirler
Porte
La Bruyere : Karakterler
Roman
Fenelon: Telemak
Mme de la Fayette : Prenses de Clives
ROMANTİZM
XVIII yüzyıl, sonlarına dürüst ortaya çıkmış XIX yüzyıl başlarında bütün Avrupa ’ya yayılmıştır Alışılmış sanatın sıkı kurallarına bir tepki olarak doğmuştur
Akımın Oluştuğu Ortam
18 yüzyıl, aydınlanma çağı olarak görülür Klasisizmin ortaya koyduğu hafıza ve sağduyu, bilimin gelişmesini hızlandırmış, toplum yapısı, gelenekler, siyaset yeniden bilimsel açıdan ele alınmıştır
Bunun sonucu olarak Jean Jacques Rousseau, Montesquieu, Diderot gibi felsefeciler, ilerlemeye engel oluşturan tüm önyargı ve zorbalığa karşısında us aracılığıyla çetin bir savaş açmış, dinsel müsamaha, toplumsal ve siyasal denklik, birey haklarına ve zihin özgürlüğüne hürmet gibi konuları halka yaymaya çalışmışlardır
Bu görüşler ırk göre benimsenmiş ve sonuçta Fransız İhtilali patlak vermiş, monarşi mahvolmuş, soylulara aleyhinde kent soylu sınıfı oluşmuştur İşte Romantizm, böyle bir ortamda doğmuştur
Akımın Felsefesi
Romantizmin başlıca felsefesi Klasisizme aleyhinde olmaktır Onun sanatçıyı sıkan tüm prensiplerine savaş açan Romantikler önce, onun akla ve sağduyuya verdiği önemi reddedip duygu ve hayale değerinde verdiler “Dahi akıldadır diyen Klasiklere, “Dahi yürektedir karşılığını verdiler Sınırsız bir düş gücüne kavuşan artist kendini daha bağımsızlık, daha marifetli fark etti Bu duyguyla oluşan sanat eserinde de alabildiğine serbestlik baskın oldu
Akımın Konusu
Herzamanki akımı benimseyen sanatçıların eski Yunan ve Latin edebiyatlarına bedel vermesine karşılık, Romantikler onları çağdışı bulmuş, sanatçılar kendi tarihlerini ve jurnal yaşantılarını ön plana çıkarmışlardır Klasisizm ’de dikkatsizlik edilen Hristiyanlık, baştan, mucizeleriyle ele alınmıştır
Ulusallık, yerli renk, aranan bir özellik haline gelmiş, evrensellik ikinci plana itilmiştir
Romantizm ’de görülen insan tipi, Klasisizm ’deki gibi görünmeyen değildir Aksine çevresiyle, fiziğiyle muhakkak biridir
Fakat kişiler tek yönlüdür Yani ya defalarca iyi ya her zaman kötüdür Eser sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır Bu yönüyle insan yine iyice ele alınmamıştır diyebiliriz Eserlerde her cins kişiye rastlanır Bayağı insanlar, soylular tıpkı hayattaki gibi iç içedir
Akımın Dili ve Üslubu
Romantik yazar, Herzamanki yazarın aksine, kendini gizlemeyip, olaylar ve durumlar karşısında kendi duygu ve düşüncelerini anlatır Romantiklere göre “İnsan başkasına yükleyerek, ama kendi kalbini tanımlama eder; dahi anılardan oluşur Muhakkak böyle düşünen artist, işe kendini anlatarak başlar
Eserlerde kullanılan dil, duygu ve hayallerin coşkunluğu ölçüsünde dağınık ve başıboştur Kelime seçimine pek tartı vermemişlerdir Temelde halkın kullandığı dil alınmıştır
Süse ve sanata değerinde verdiklerinden, benzetmeler, mecazlar eserde büyük yer miktar Bilhassa doğa manzaralarının betimlenmesine büyük bedel verilir
Kullanılan Türler ve Temsilcileri
Romantikler, Klasiklerin bedel verdiği tiyatroyu ihmal etmişler, bilhassa trajedi ve komediyi kuralcılığından nedeniyle bir kenara itip sanatçıyı bağımsızlık bırakan dramı tercih etmişlerdir
Şiirde özellikle lirik şiir büyük rağbet görmüştür Roman ise en kayda değer yazınsal türlerden olmuştur
Temsilcilerini ve eserlerini şu şekilde gösterebiliriz
Montesquie: Felsefe Kitabı : Kanunların Ruhu
Jean Jacques Rousseau : Felsefe Kitabı: Toplum Sözleşmesi,
Özeleştiri kitabı : İtiraflar
Lamartine : Şiir kitapları: Bir Meleğin Düşmesi, Şairane Görüşler
Romanları: Graziella, Raphael
Victor Hugo: Şiir kitapları: Akşam Şarkıları, Işıklar ve Gölgeler, Sonbahar Yaprakları
Romanları : Sefiller, Notre Dame ’ın Kamburu
Dramları : Hernani, Kral Eğleniyor, Ruy Blas
Voltaire : Şiirde Henriade adlı destanı ünlüdür
Romanları: Candide, Zadig
Romantizm aslında önce Almanya ’da başlamış, İngiltere ’de rağbet görmüş, fakat Fransa ’da kuralları belirlenip oradan tüm Avrupa ’ya yayılmıştır
Almanya ’daki Temsilcileri
Goethe : Şiir kitapları : Divan
Dramları : Faust, Egmont
Romanları: Genç Werther ’in Istırapları
Schiller : Dramları : Haydutlar, Wilhelm Tell
İngiltere ’deki temsilcileri
Bu ülkede Romantizmi “Gölcüler adı bahşedilen grup başlatmıştır Bunların en ünlüleri “Sheakespeare, Coleridge ve Wordsworth ’tır
Diğer romantik sanatçılar ise şunlardır
Lord Byron : Şiir Kitabı: Childe Harold ’un Gezisi
Dramları: Kaabil, Sardanapal
Puşkin : Şiir kitapları : Kafkas Esir, Çingeneler
Romanları: Yüzbaşının Kızı
REALIZM
XIX yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan ve Romantizm ’e tepki olarak doğan edebiyat akımıdır Gerçekçilik roman ve hikayede etkin olmuştur
Akımın Oluştuğu Etraf
19 yüzyılda deneysel bilimler son derece gelişmişti İnsanın hayatını değiştiren çoğu teknolojik buluş ortaya çıkmış, bilim kendini ispatlamıştı Auguste Comte ’un ortaya attığı Pozitivizm felsefesi de bu dönemde, insanın yalnızca gördüğüne inanması biçiminde özetlenebilecek bir görüşü savunmuştur Bunun bilim sahasında geçerliliği ispatlanmış ve sosyal bilimlerde de geçerli olacağı savunulmuştur İşte Pozitivizm ’in edebiyata uygulanması Realizm ’i doğurmuştur
Akımın Felsefesi
Gerçekçilik Pozitivizm ’in bir koşulu olarak gözleme büyük bedel vermiştir İnsanın duygularının onu aldatacağı savunulmuş, görülenin olduğu gibi verilmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur
“Roman dediğin, bir uzun yol üstünde gezdirilen aynadır görüşüyle gerçeğe verilen layık anlatılır
“Tarih, yazılmış belgelerle meydana getirildiği gibi, bugünkü roman da, romancının kendisinin dinlediği veya ilk elden derlediği belgelerle meydana getirilir; tarihçiler geçmiş zamanın , romancılar ise şimdiki zamanın hikayecisidir sözleri Realistlerin bütün felsefesini ortaya koyar
Akımın Konusu
Realizm ’de konu gerçek hayattır Olağanüstü görülen istisnai olaylara yer verilmez Okura yaşanmış bir olay ya da yaşanabileceğinden şüphe edilmeyecek bir olay sunulur
Gerçekçilik ’de anlatılan kişi, tam anlamıyla insandır Çevresiyle davranışlarıyla, tutkularıyla en ince ayrıntısına dek tanıtılan bir insan görülür eserde Muhakkak bu insan çevresinin bir ürünü olan, çevresindeki şartlara tarafından karakter kazanmış biridir
Akımın Dili ve Üslubu
Gerçekçilik ’de, usta eserle okuru başbaşa vazgeçmek için kendini gizler Bu yönüyle Klasisizm ’e aynı Olayları tabi tutmayan, nesnel bir bakışla inceler ressam
Eserde biçim kusursuzluğu fazla önemlidir Kılı kırk yararcasına yapılan gözlemin aynı özenle anlatılmasına, üslubun açık, sağlam, yapmacıksız, söz oyunlarından uzakta olmasına siklet verilir
“Yakınmak istenen şey ne olursa olsun, şüphesiz onu anlatacak tek bir kelime, canlandıracak tek bir fiil, nitelendirecek tek bir önad vardır İşte yazan bunu buluncaya kadar uğraşacak, yaklaşık olanla yetinmeyecektir sözleri Realistlerin anlayışını ortaya koyar
Kullanılan Türler ve Temsilcileri
Realizm, bir roman ve hikaye akımıdır Tiyatro, Romantizm ’den sonra artık o kadar görülmez Şiir ise Realist anlayışla yazılır; ama namına “Parnas denir
Gerçekçilik çoğu ülkede yaygın bir başvuru formu bulmuştur Birincil ürünlerini Romantiklerle modern olan Stendhal, Balzac, Merime vermiştir
Stendhal : Kırmızı ve Siyah, Parma Manastırı
Balzac : Vadideki Zambak, Eugenie Grandet, Goriot Baba
Gustave Flaubert : Madam Bovary, Salambo, Hissi Eğitim
Charles Dickens : Oliver Twist, David Copperfield,
Gogol : Ölü Canlar
Turgenyev : Rudin, Babalar ve Oğullar, Taşralı Bayan
Dostoyevski : Kabahat ve Suç Oluşturan, Karamazof Kardeşler, Budala
Tolstoy : Savaş ve Uzlaşma, Anna Karanina, İvan İlyiç ’in Ölümü
Gorki : Asıl, Üç Birey
Mark Twain : Tom Sawyer ’in Maceraları
NATURALİZM
Realizmi yeterince realist bulmayan bu akıntı Realizmle benzer dönemde gelişmiştir
Akımın Felsefesi
Cereyan Taine ’in Determinizm görüşünü edebiyata göstermek istemiş, edebiyatın da deneyde kullanılan bilimlerde olduğu gibi bir test sahası olabileceğine inanmıştır Bunlara tarafından gözlem bir eser için yeterli bir yol değildir
Akımın kurucusu Zola Realistlerle aralarındaki farkları şöyle açıklar: “Gözlemci demek, doğadaki olayları hiçbir değişikliğe uğratmadan, olduğu gibi inceleyen kişi demektir Deneyci ise olayları doğanın ortaya çıkardığı bi
çimlere göre yok de herhangi bir amaçla kendisinin onlara şu ya da bu koşullar aşağıda verdiği biçimlere kadar inceleyen kişidir
Bu sözlerden anlaşılacağı gibi gözlemci sadece gözler, deneyci ise olaylara müdahale ederek onları değiştirir
Akımın Konusu
Naturalizm ’de gerçeğin daha çok çirkin yönü ele alınır Realistler gerçekler arasında seçme yaptığı halde bunlar yapmaz Bu yönlerinin eleştirilmesine Zola şöyle cevap verir
Bizler toplumsal yaraların sabeplerini araştırıyoruz Bundan dolayı birçok süre kokuşmuşlukları koyulmak, insanın sefaletinin, çılgınlıklarının bulunduğu yerin dibine değin inmek zorundayız Bu akımda insanın duyguları, tutkuları, düşünceleri, eylemleri, soyunun ve içinde yetiştiği doğal ve toplumsal çevrenin etkisiyle oluşur
Yani insan davranışlarının temelinde soya çekim vardır Irsi özellikler çevre koşullarıyla birleşip kişinin karakterini oluşturur Muhakkak böyle bir insanın davranışlarını içgüdüleri yönlendirir
Akımın Dili ve Üslubu
Naturalizm ’de yazan, kendi kişiliğini gizler, yalnızca olanları yazar; bir zabıt yazmanı gibi davranır Zola ’nın deyimiyle “Nasıl ama kimya bilgini kendi hazırladığı şartlar altında oluşan doğal olayları gözleyip saptamakla yetinir, azota kızmadığı gibi, oksijene de aşırı sevgi göstermezse artist da suç aleyhinde yargıç kesilmez, erdem karşı ise alkış tutmaz
Dilde o kadar seçici değildir Kahramanları hangi çevreden seçerse o çevrenin diliyle konuşturur böylece argolar, küfürler eserde değiştirilmeden verilir
Temsilcileri
Naturalizm de bir roman ve hikaye akımıdır Kurucusu Emile Zola ’dır Zola, ileri sürdüğü görüşleri kanıtlamak için 20 deri tutarındaki “Deneysel Romanını yazmıştır Bu cilt içindeki önemli romanlar Germinal ve Birahane ’dir
Diğer Naturalist sanatçılar şunlardır:
Alphonse Daudet: Hikayeleri: Değirmenimden Mektuplar, Pazartesi Hikayeleri
Romanları: Trasconlu Tartarin, Jack
Guy de Maupassant : Hikayeleri: Tombalak, Ay Işığı,
Romanları: Bir Yaşam, Güzel Dost, Kalbimiz
Hauptmant: Tiyatroları: Güneş Doğarken, Dokumacılar, Güneş Batarken
PARNASİZM
Gerçekçi görüşleri benimseyen şiir akımıdır Romantizm ’e tepki olarak doğmuştur Romantizm ’in aşırı duygusallığına, öznelliğine, abartılı söyleyişlerine karşısında çıkan şairler, içe dönük şiir yerine dışa dönük, dış dünyayı objektif biçimde gözleyip anlatan şiiri seçim etmişlerdi
Akımın Felsefesi
“Sanat, sanat içindir ilkesini benimseyen Parnasyen (Parnasizmi benimseyen) şairler, şiirde güzelliğin peşine düştüler Bunlara tarafından çekicilik ama güzel biçimlerle elde edilebilir O bakımdan biçim olgunluğuna her şeyin üzerinde siklet verilmesi, şiirin ahlaksal, siyasal ve toplumsal sorunları anlatan bir vasıta olmaktan çıkarılıp bir hedef haline getirilmesi sanatın birincil şartıdır Şiirin güzelliği yararlılığa tercih edilmelidir Şiirin güzel olması, şiir elde etmek için yeterlidir
Akımın Konusu
Şair şiirde kişisel duygularının ve tutkularının yerine, dış dünyadaki gözlemlerini anlatmalıdır Bu da doğanın objektif bir tutumla betimlenmesi demektir başkaca felsefi düşünceler, hatta bilim ve fenle ilgili fikirler de şiire alınmıştır Bazen ise geçmiş vakit kişileri, olayları özellikle bilinmez egzotik alemler, Çin, Hint, Mısır gibi uzak ülkeler ve onların kültürleri şiire girmiştir Romantizm ’de bir yanlamasına bırakılan Yunan ve Latin mitolojisine tekrar dönülmüş, o kültürlerin yok olması karşısındaki üzüntüler anlatılmıştır
Akımın Dil ve Üslubu
Sanat sanat içindir, görüşüne uygun olarak, Parnasyen şairler şiirin şekli üstünde çok durmuşlardır
Nazım şekli, kafiye, ölçü vazgeçilmez öğeler olarak görülmüştür Sözcük seçimine büyük yük verilmiş, boşboğaz sözcük kullanmaktan, hatta verilmek istenen anlamı bütün olarak karşılayamayan bir sözcüğün bulunmasından kaçınmışlardır Betimlemelerde, sözcüklerin betimlenen manzaraya uygun olması, onu çağrıştırması şiir için son derece zorunlu görülmüştür
Akımın Temsilcileri
Sadece şiirde geçerli olan bu akımı, Teophile Gautier, Theodor de Banville, Leconte de Lisle benimsemiş ve birincil ürünlerini vermişlerdir
SEMBOLİZM
Parnasizm ’e tepki olarak doğan şiir akımıdır Önce Fransa ’da başlamış, oradan bütün Avrupa ’ya yayılmıştır
Akımın Oluştuğu Ortam
Gözlem ve deney metotlarını benimseyen Realist ve Naturalist edebiyatın egemen olduğu dönemde, Fransa ’da bir yanlamasına da idealist felsefe yayılmaya başlamıştı Zaten fazla gerçekçi bir yaklaşma, insanlara aradığı mutluluğu verememişti Bundan Başka Fransa ’da 1870 askeri bozgunundan sonra, halkta kötümserlik, bezginlik, siyasal ve toplumsal alanda bazı değişiklikler yapılmasını gerekli kılıyordu Ruhsal bunalım içindeki genç kuşak, eskiyi devirmek, geleneğin haricen bir yol tutmak eğiliminde idi Bu sırada Alman filozof Schopenhauer ’in ileriye sürdüğü “Dünya bir tasavvurdan ibarettir görüşü gençler kadar benimseniyordu Artık görünene değil, bilinç altına, öznelliğe yönelindi Böylece Sembolizm oluşmaya başladı
Akımın Felsefesi
Dünyayı bir tasavvurdan ibaret gören, gerçeğe sırt çeviren Sembolist şair imgesel bir dünyada yaşar Onlara göre gerçeği olduğu gibi anlatmanın imkanı yoktur Duyularımız, dış dünyayı olduğu gibi değil, onun esas halini değiştirerek bize ulaştırır Nasıl düz bir çubuk, suda kırık görünürse, dış dünyadaki maddeler de reel durumlarıyla görünmezler Öyleyse biz dış dünyayı hiçbir süre reel halleriyle anlatamayız Ancak ondan aldığımız izlenimleri anlatmış oluruz Bu da kişiden kişiye değişir
Akımın Konusu
Sembolizm ’de şair sadece kendinden, kendi duygu ve izlenimlerinden söz eder Anlamda kapalılık esastır
bu nedenle Sembolist şair aydınlıktan kaçar Güneş batmaları, kısık lambalar, perdelere vuran gölgeler, ay ışığı, sakin sular, sararmış yapraklar, sükunet, bilinmedik uzaktan ülkeler özlemi konularında şiir yazmıştır Toplumsallıktan kaçmak, insanlardan uzakta yaşamak, bu şairlerin tercihidir
Akımın Dil ve Üslubu
Sembolist şair bir anlamı açıklama yapmak için değil, bir duyumu sezdirmek için şiir yazan bu nedenle şiirde tavsiye yolunu kullanır Ona kadar nesneler birer semboldür Verilmek istenen anlam mutlaka bir sembolün ardından gizlidir Bazen kelimeler imgeleri karşılayamayabilir Bu durumda şair, sözcüklere yeni anlamlar yükler, alışılmamış eski sözcükleri tekrar kullanır veya birtakım yeni sözcükler uydurup, dilin geleneksel laf dizimini bozar
Şiirde kullanılan sözcüklerin ses özelliği çok önemlidir Çünkü Sembolizm ’de “şiirin sözden ziyade musikiye yakın olması aranır Sembolist şair Verlaine “Musiki, her şeyden önce musiki derken şiirde neyin kayda değer olduğunu ortaya koyar bu nedenle şair, sesleri ahenkli olduktan sonra her sözcüğü kullanabilir
Sembolizm ’de kâinat bir tamamiyle görülmüş ve böylece duyular arasında ayrım görülmemiştir Sonuçta bir duyuyla ilgili olan kelime, öteki duyular için de kullanılabilir Sembolist şiirlerde acı yeşil, siyah nefret edilen şey, beyaz titreyiş ifadeleri böyle bir kasıt ilgisini karşılar
Dildeki bu özellikler, sembolist şiiri şiddet belli ki, hatta anlaşılmayan bir şiir haline getirmiş, bu, onun okur sayısını son derece azaltmış, bir salon edebiyatı haline gelmesine neden olmuştur
Biçim olarak olağan nazım biçimleri yerine, şairin isteğine kadar bir biçimi benimsemesi yerinde görülmüştür Birçok şiirde biçim serbestliği vardır Kuşkusuz bir musiki meydana getirmek isteyen şair ölçü, kafiye gibi uyum oluşturan unsurları da ihmalkârlık etmemiştir
Akımın Temsilcileri
Bir şiir akımı olan Sembolizm ’in ilk örneklerini Baudlaire vermiştir üstelik, Rimbaud, Verlaine, Paul Valery, Mallerme, Regnier diğer meşhur Sembolistlerdir
FÜTÜRİZM
İtalya ’da başlayıp oradan Avrupa ’ya yayılan edebiyat akımıdır Kurucusu Marinetti ’dir Hayatta her şeyin kesintisiz değiştiğini, sanatın da buna düzen sağlaması gerektiğini savunur Geçmişe ait ne varsa hepsinin unutulması, değil edilmesi gerektiğine inanır
Her şiirde hızın güzelliği vurgulanmış, uçaklara, trenlere övgüler düzülmüştür Şiirde geleneğe bağlı bütün kurallar harap, ölçü, kafiye, nazım biçimi terk edilmiş serbest nazım seçim edilmiştir Geleneksel gramer kuralları, sözdizimi kuralları kırılmış, hıza ve hareketlere uygun olan mastar halindeki fiillere, isimlere önem verilmiştir
Avrupa ’ya dağılırken, bilhassa Rus edebiyatında çoğu değişikliğe uğramış, savaş tutkusu barışa, milliyetçilik, evrenselliğe dönüşmüştür Rus şair Mayakovsky en kayda değer temsilcisidir
DADAİZM
Kişiyi aklın tutsaklığından kurtarmayı amaçlayan ama öyle taraftar bulmayan edebiyat akımıdır Bunlara kadar geçmişin bir değeri yoktur Daha açıkçası hiçbir şeyin anlamı yoktur İsmini bile bir sözlükten tesadüfen seçtikleri “dada sözü ifade eder
Sanatı dil, ölçü, kafiye, biçim, amaç kaygılarından kurtarmak, tanıdık anlamlar ve alışkın kurallar açık havada bir uyum oluşturmak gerektiğini savunan Tristan Tzara kadar kurulmuştur
SÜRREALIZM
İnsanın bilinçaltını açıklamaya çalışan edebiyat akımıdır İnsanların reel eğilimleri, istekleri, toplum yasalarının, geleneğin, ahlakın, dinin baskıları yüzünden, bilançaltında kapalı durmaktadır Rüyalar, sayıklamalar, sarhoşluk halleri, delilikler, aklın denetimi dışındaki hareketler olduğundan insanın gerçek kişiliğini açıklar Öyleyse reel insanı açıklamak durumunda olan sanat, insanın bu halleri üstünde durmalıdır İnsan bir aysberg gibidir Meçhul yönü, bilinenden daha fazladır
Sürrealizm Freud ’un psikanaliz verilerinden epeyce yararlanmıştır Onun elde ettiği sonuçları bilimsel hakiki gibi kabul etmişlerdir
Sürrealizm ’de otomatik yazı denen bir sistem uygulanır Bu yazı, evvelden hiçbir konu düşünmeden, kalemin ucuna gelenleri hiç ara vermeden süratli seri yazarak elde edilir ya da bir kişi hipnoz edilir Ona öbür sorular sorulur ve cevaplar hiçbir değişim yapmadan yazıya geçirilir
Kesinlikle böyle bir yöntemle elde edilen yazıda yararsız sözler, birbiriyle aldırışsız saçma ifadeler olabilir Sürrealizm ’e tarafından bu, hakiki bir sanat eseridir
Akımın hafıza dışılığa verdiği bu değer zamanla azalmış, akla seslenen oysa bilinçaltını ihmal etmeyen bir anlayışa dönüşmüştür
Sürrealizm ’i; Dadaizm ’den ayrılan Breton, Aragon, Eluard kurmuştur Edebiyatımızda özellikle Garipçiler bu akımdan etkilenmiştir
EGZİSTANSİYALİZM
Gerçekten bir felsefe akımıdır Sartre ’ın onu edebiyata uygulamasıyla edebiyat akımı haline gelmiştir
Bu akıma kadar insan var olmadan önce hiçbir özelliği olmaz Yani bir bebek, beyaz bir kağıt gibi doğar Olaylar aleyhinde gösterdiği tepkiler onun kişiliğini oluşturur bu nedenle Egzistansiyalist eserlerde şahsiyet değil, durumlarla aleyhinde karşıya kalmış halk vardır Bu halk karşılaştıkları durumlarda yaptıkları davranışlarla karakterini oluşturur
Bu akımın çıkış yeri Descartes ’in “Düşünüyorum öyleyse varım düşüncesidir Davranışlarını kendisi tercih etmek zorunda olan insan en doğruyu, en iyiyi tercih etmek zorunda olduğunun bilinciyle büyük bir bunaltı, iç sıkıntısı çeker Ama bu bunalma onun hareketlerine engel olmaz, aksine onların sorumluluk bilincini geliştirir
Bu özellikleri içeren kahramanların bulunduğu Egzistansiyalist romanda, kahramanların ne zaman ne yapacağı belirlenmiş olmaz Biz onu ancak eser sonunda bütün olarak kavrayabiliriz Bu Nedenle eser sürükleyiciliğini hiç kaybetmez ve okurun ilgisini canlı tutar
Akımın kurucusu Jean Paul Sartre ’dır Öteki meşhur yazarı ise Albert Camus sayılır *