Yeni doğan ve süt çocukluğu döneminde, işitme ve konuşmanın gelişimi, toplumda ileri yaş sağlıklı bireyleri için çok önemlidir.
Yeni doğanda (0-6 ay):
Ani ortaya çıkan yüksek seslere tepki verir (hareket etme, zıplama, ağlama).
Gürültüde uyanır.
Sesleri serbest olarak taklit eder.
Ses ile sakinleşir.
Sesin geldiği yöne doğru başını çevirir.
6-12 ay arasında:
Sorulduğunda tanıdığı bir kişiyi ya da objeyi gösterebilir.
Ağlamaya başlar.
12 aylık olduğunda:
“el salla” gibi basit ifadeleri anlar.
Süt çocukluğu döneminde (13 ay-2 yaş):
Yumuşak bir sesle çağrıldığında dahi ilk çağrıya bakar.
Çevredeki seslere tepki gösterir.
Sesin nereden geldiğini anlar.
18 aylık olduğunda:
Tanıdık kişiler ve objeler için basit birkaç sözcük kullanmaya başlar.
Televizyonu normal sesle dinler ya da sürekli televizyonun yakınına gider.
Yaşıtları ile yaklaşık aynı dil gelişimine sahiptir.
Bebeğinizde işitme kaybı olup olmadığı saptanabilir. Basit bir kulak muayenesi sonrası işitme testleri uygulanır. Bu gün için iki test yöntemi vardır: Birincisi iç kulak (koklea) çalışmasını ölçen otoakustik emisyon, ikincisi beyin sapı düzeyinde işitme eşiklerini kesin olarak gösteren BERA (brainstem evoked response audiometry)’dır. Bunlardan otoakustik emisyon yeni doğan döneminden başlayarak kullanılabilen, kısa sürede sonuç veren, bebeğe hiçbir rahatsızlık vermeyen bir testtir. İşitme ölçümündeki değeri BERA’ya oranla daha düşük olduğundan tarama testi olarak da kullanılır. Bebeklerde BERA testi genel anestezi altında yapılır. Ancak işitme kaybından ciddi şekilde kuşkulanıldığında, seçilecek test BERA’dır. Çocuğun gelişimine göre, 3 ya da 4 yaşından itibaren oyun odyometrisi yapılabilir. İşitme kaybı açısından riskli durumlar şunlardır: Genetik risk (Ailede bir ya da birkaç kişide yaşamın erken çağlarında ortaya çıkan işitme kaybı varsa), gebelik sırasında (Anne, kızıl ya da soğuk algınlığı gibi viral bir hastalık geçirmişse), anne alkol kullanmışsa, doğum ve yeni doğan (0-28 gün) döneminde (doğum ağırlığı 1500 gramdan düşükse), yüz ve başı ilgilendiren bir şekil bozukluğu varsa, 5 günden fazla yeni doğan yoğun bakım ünitesinde kalmışsa, kan değiştirilmesini gerektirecek düzeyde yeni doğan sarılığı geçirmişse, bebeklik ve süt çocukluğu döneminde (damardan antibiyotik tedavisi almışsa), menenjit geçirmişse, kafata travması geçirmişse (kulağından kan gelmesi şart değildir), üç aydan uzun süre kulak akıntısı ile giden kulak enfeksiyonu geçirmişse, nörolojik bozuklukları varsa, dil gelişimi yukarıda bahsedilenden geriyse, bebeğinize işitme testi yaptırmakta yarar vardır. 6 aylık olmasına karşın kapı zili, telefon ya da annesinin çağrısı gibi çevresel seslere yanıt vermeyen bebeklere BERA yapılmalıdır. 18 aylık olmasına karşın hiçbir sözcük söylemeyen çocuklara da kulak muayenesi ve işitme testi yapılması uygun olur.
İdeal koşullarda, okula başlamadan önce tüm çocuklara işitme testi yapılmalıdır. Bebeklerdeki işitme kaybının nedenleri, iletim tipi (dış ve/veya orta kulak ile ilgili) ve duyusal-sinirsel tip, (yani iç kulak ve/veya işitme siniri ile ilgili olarak) ikiye ayrılır.
İletim tipi kayıpların nedeni; kulak kanalının kulak kir veya yabancı cisimle kapatılması, kulak zarı delinmeleri, orta kulak boşluğunda sıvı birikmesi , orta kulakta kemikçik zincir devamlılığının bozulması, östaki tüpünün fonksiyon bozukluğudur. İletim tipi kayıplar ilaç tedavisi ya da cerrahi tedavi ile geri dönebilen kayıplardır. Duyusal-sinirsel tipte kayıpların en önde gelen nedeni, iç kulaktaki işlevsel bozukluklar ya da doğumsal anomalilerdir. İlaç toksisitesi, geçirilen hastalıklara bağlı iç kulak tipi işitme kayıpları, kırıklara bağlı iç kulak hasarı daha sonra gelir. Duyusal-sinirsel işitme kayıpları kalıcıdır.
İşitme kaybının erken dönemde saptanmasının önemi, bebeklerde işitmenin konuşma gelişmesi için şart olmasıdır. Çünkü çocuklar taklit yoluyla öğrenirler ve doğru telaffuz için de iyi işitmeye gerek duyarlar. Bebeklik çağındaki işitme kayıplarının bir kısmı (örneğin kulak kirleri), son derece kolayca muayene odasında ortadan kaldırılabilir. Bir kısmı ilaç tedavisi ya da gerekirse cerrahi tedavi ile (örneğin orta kulak boşluğunda sıvı birikimi, ventilasyon tüpü takılarak) düzeltilebilir. Sensorinöral işitme kaybı varlığında ise genellikle tam bir sağırlık söz konusu değildir, bebeğin kullanabileceği düzeyde işitme kapasitesi vardır. Bu durumda, erken dönemde işitme cihazı kullanılması ile konuşmanın normal gelişimi sağlanır. İşitme kaybının ilk üç yıl içinde fark edilmemesi ve işitmenin normale yükseltilmemesi durumunda konuşma gelişimi için özel eğitim vermek şarttır. Sinirsel tip işitme kaybı, iki taraflı tam sağırlık derecesinde ise ve iç kulakta yapısal anomali yoksa biyonik kulak (cochlear implant) takılıp eğitilerek, çocuk normal hatta normale yakın işitir ve konuşur. Ancak biyonik kulakla alınan sonuçlar, konuşmayı öğrendikten sonra gelişen sağırlıklarda daha yüz güldürücüdür. İşitme testi yaptırmanın hiçbir sakıncası ya da bebeğe zararı yoktur. Daha net olarak şöyle söylenilebilir: İşitme testi yaptırmakla hiçbir şey kaybedilmez ancak bebekte işitme kaybı varsa erken tanı konulmasını sağlar.