Son Konu

Beyin ve Düşünce İlişkisi

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Felsefeciler, sinirbilimciler ve konunun uzmanı olmayan kişiler bilincinzihnin nasıl ortaya çıktığını uzun süreden beri merak ediyor Beyin üzerine yapılan daha kapsamlı araştırmalar sonucunda yüzyıllardır akılları kurcalayan sorun çözülebilir

Bir binyıl sona erdikten sonra yaşam bilimlerindeki yanıtlanması gereken sorular listesinin ilk sırasında şu sorunun geldiği görülüyor: Zihin (düşünce) dediğimiz bir dizi süreç, beyin adını verdiğimiz organın etkinliğiyle nasıl ortaya çıkıyor?

Aslında bu yeni bir soru değil Yüzyıllar boyunca aynı soruya şu ya da bu şekilde farklı çözümler önerildi Son zamanlarda bu soru hem uzmanların *bilişsel (cognitive) sinirbilimcilerin ve felsefecilerin hem de zihnin, özellikle de bilincinkökenini merak eden başka kişilerin kafalarını kurcalıyor

Bilinç, bugün üzerinde çok durulan bir mesele; çünkü genel anlamıyla biyoloji özelde sinirbilim yaşamın bir sürü sırrını gözle görülür başarıyla açığa çıkarıyor

1990'larda ki bu zaman dilimi beynin on yılıolarak adlandırılıyor beyin ve zihin hakkında psikolojiyle sinirbilimin tüm geçmiş tarihi boyunca elde edilen bilgiden fazlası öğrenildi Bilincin nörobiyolojik temelini aydınlatmaya yönelik verilen mücadele buna bedenzihin probleminin başka bir türü de denilebilir giderek güçleniyor

Araştırmanın temel konusu bilinçolunca, zihni formüle etmeye çalışan kişide bu çaba yılgınlık yaratabiliyor Bazı düşünürler, uzmanlar ve hatta amatörler sorunun yanıtlanabileceğine inanıyor Başkaları ise yeni bilgi akışındaki inanılmaz artış sayesinde, kuram doğru ve kullanılan teknik etkin oldukça, bilimin saldırısına hiçbir problemin karşı koyamayacağı gibi baş döndüren bir hisse kapılıyorlar

Ancak bu tartışmalar, bilincinzihnin öğeleri olan görme ya da bellek gibi süreçleri beynin nasıl gerçekleştirdiğini açıklamaya yönelik karşılıklı fikirler öne sürülmedikçe anlamlı olamaz Temel sorunlar ve karşı savlar

Zihnin nasıl oluştuğuna yönelik sağlam bir açıklama belki de çok yakında yapılacak Ancak bilincin zihninbiyolojik temelini araştıranları bekleyen önemli problemler var İlk problem, beyin ile ondan türediğini düşündüğümüz bilinçzihinarasındaki ilişkiyi kurarken hangi perspektiften bakılacağıyla ilgili

Herhangi birinin bedeni ile beyni, başkaları tarafından gözlenebilir; oysa zihin ancak ona sahip olan kişi tarafından incelenebilir Aynı beden ya da beyinle uğraşan farklı bireyler, o beyin ya da bedenle ilgili aynı gözlemi yapabilir; ancak karşılaştırma amacıyla, üçüncü bir şahsın herhangi bir kişinin zihnini doğrudan gözlem olanağı yoktur

Beden ve onun bir parçası olan beyin dışa açıktır ve objektif olarak incelenebilir Oysa zihin (düşünce) kişiye özeldir, gizlidir, içseldir ve öznel bir varlıktır Öyleyse birincişahsa ait zihin ile üçüncüşahsın bedeni arasındaki bağlantı nasıl ve hangi noktada kurulacak?

Kötümserler Ne Diyor?

Beyni incelemek için beyin taraması ve beyindeki nöronlar arasındaki elektriksel etkinliği ölçmek gibi çeşitli teknikler kullanılır Ancak kötümserler, toplanan bir sürü verinin ancak zihin durumlarını deneştirmeye (korelasyona) yarayacağını, asıl zihin durumuna ilişkin ise bilgi veremeyeceğini düşünüyor Onlara göre yaşayan madde üzerinde yapılan detaylı gözlemler bizi zihnin (düşüncenin) açıklamasına değil, ancak yaşayan maddenin detaylarına götürebilir

Yaşayan maddenin, zihnin ayırtedici bir özelliği olan benlik bilincini (sense of self) başka deyişle zihnimdeki imgeler bana aittir ve benim perspektifimde oluşmuşlardırdüşüncesini nasıl yarattığını açıklamak olanaksızdır Bu sav yanlış olmasına karşın zihni açıklamaya çalışan birçok umut dolu araştırmacıyı sessiz bırakır

Kötümserlere göre bilinçzihin problemini çözmek o kadar güçtür ki, daha zihinsel süreçlerin, farklı beden durumlarıyla ya da dış dünyadaki nesnelerle ilgili neden içsel temsiller yarattığını açıklamak bile olanaksızdır (Felsefeciler zihnin bu temsil yeteneğine karşılık gelen amaçlılık (intentionality)gibi aklı karıştıran bir terim kullanır) Bu karşıt düşünce de yanlıştır

Son karşıt düşünce ise şöyledir: Bilincinzihnin nasıl ortaya çıktığını akılda tasarlamak için yalnızca incelenecek zihnin kendinden yararlanılabilir Kendi üzerinde inceleme sürdürülen bir araç zihin ile araştırmayı sürdürmek hem problemin tanımını hem de çözüme yönelik yaklaşımı büsbütün karmaşık hale getirir Bize şöyle söylenir: Gözlemci ve gözlenen arasındaki bu çatışma nedeniyle, insan zekasının, beynin zihni nasıl oluşturduğunu tartışması mümkün değildir

Böyle bir ikilem vardır, ancak bunun üstesinden gelinemeyecek olduğu görüşü kusurludur Özetle, bilinçzihin probleminin benzersiz oluşu ve bu probleme yaklaşımı karmaşık hale getiren zorluklar iki etki yaratır: Bunlar hem çözüme ulaşmaya kendini adayan araştırmacıları hayal kırıklığına uğratır, hem de çözümün bizim sınırlarımızın ötesinde olduğuna körü körüne bağlı kişileri haklı çıkarır

Zorlukların Değerlendirilmesi

Beynin yaşayan maddesi üzerinde zihnin tözünüaçıklamak için araştırma yapmanın olanaksızlığını düşünen kişiler, yaşayan maddeyle ilgili eldeki bilginin böyle bir son yargıya varmak için yeterli olduğunu varsayar Ancak bu yanlış bir yaklaşımdır Çünkü nörobiyolojik olguları daha tam anlamıyla açıklayamadık

Moleküler düzeyde nöronların ve sinir hücresi devrelerinin işlevleriyle ilgili bir sürü detayı aydınlattık Ancak lokal bir beyin bölgesindeki sinir hücrelerinin (nöronların) grup halindeki davranışlarını henüz tam anlamıyla kavrayamadık Farklı beyin bölgelerinden oluşan daha büyük ölçekli sistemleri de tam olarak aydınlatamadık

Birbirinden ayrı beyin bölgeleri arasındaki etkileşimin, her bir bölgenin tek başına yaptıklarının toplamından daha karmaşık biyolojik durumlar yarattığı gerçeğini ise yeni yeni anlamaya başladık Fiziğin biyolojik olaylarla ilgili açıklamaları da henüz eksik Öyleyse Bilinçzihin problemi çözümsüzdür, çünkü beyni bütünüyle inceledik ve zihni bulamadıksavı gülünçtür

Henüz zihnin ne nörobiyolojisini ne de onun fiziğini bütünüyle inceleyemedik Sözgelimi, zihnin tanımı ve duyusal imgelerin zihinde nasıl kurulduğunu açıklamak için kuantum düzeyinde bir açıklama gerekebilir Kuantum fiziğinin zihnin tasarlanmasında bir rolü olabileceği fikrini Oxford Üniversitesi'nden matematiksel fizikçi Roger Penrose ileri sürdü

Kuantum düzeyindeki işlemler bizim bir zihne nasıl sahip olduğumuz konusunu açıklayabilir Bilinçzihin problemini bu kadar tuhaf karşılamamız çoğunlukla bilgi eksikliğinden kaynaklanır Bu eksiklik hayal gücünü sınırlar ve olanaklıyı olanaksız gibi gösterir

Bilimkurgu yazarı Arthur C Clark Yeterince ileri bir teknoloji sihir gibidirdemiştir Beynin teknolojisionun sihirliolduğunu, en azından bilinemeyeceğini düşündürecek kadar karmaşıktır Zihinsel durumlar (mental states) ile biyolojikfiziksel olgular arasındaki derin uçurum iki farklı bilgi edinme yöntemi arasında eşitsizlikten kaynaklanıyor: Bir yanda yüzyıllar boyunca felsefenin yöntemleriyle (içe bakışla) sağlanan kapsamlı bir zihinkavrayışı, öbür yanda eksik sinirsel bilgiyi kullanarak biliş*yeteneğini araştıran bilim adamlarının (cognitive scientists) çabaları

Ancak nörobiyolojinin bu uçurumu giderememesi için bir neden göremiyorum Bu yüzden de, biyolojik süreçlerin aslında zihin süreçlerine karşılık geldiği konusunda ısrar ediyorum Bence biyolojik süreçler ayrıntılarıyla anlaşılınca bunun doğru olduğu görülecek Zihnin varlığını reddetmiyorum

Biyolojiye ilişkin gerekli her şeyi öğrenince zihin kavramının yok olacağını da söylemiyorum Yalnızca, eşsiz ve değerli, kişiye özgü zihnin de biyolojik olduğuna ve günün birinde kişisel zihnin (düşüncenin), hem zihinsel hem de biyolojik çerçevede tanımlanabileceğine inanıyorum

Bir Diğer Sav

Zihnin kavranmasının olanaksız olduğuna ilişkin bir başka sav da, gözlemci ile gözlenen arasındaki çatışma nedeniyle insan zekasının kendi zihni üzerinde inceleme yapamaz olduğudur Ne var ki zihnin de, beynin de bir basmakalıp olmadığını bilmek çok önemlidir: İkisi de farklı yapısal seviyelerden oluşur; en üstteki seviyeler diğer seviyelerin incelenmesine (gözlenmesine) olanak verecek araçlar sağlar

Örneğin dil yeteneğimiz, zihnimize, bilgiyi mantık ilkeleriyle sınıflandırmayı ve kullanmayı bahşetmiştir Bu da gözlemlerimizin doğru ya da yanlış olduğunu açıklamak konusunda bize yardımcı olur İnsan doğasını bütünüyle açıklamak konusunda alçakgönüllü olmalıyız
 
Üst Alt