bilgisayarci
Yeni Üye
Bu zamana kadar çok fazla savaş, gizlilik veya takım odaklı oyun piyasaya sürüldü. Battlefield gibi pata küte aksiyona girdiğimiz, Sniper Elite gibi gizlice askeri bölgelerin arasına sızdığımız veya Rainbow Six: Siege gibi takım oyununun inanılmaz önemli olduğu birçok oyunu oynamış biri olarak, bu oyunların hepsine benzeyen ancak aynı zamanda hiçbirine benzemeyen bir oyun var ki ilk oynadığım anda beni etkilemeyi başardı: Hunt: Showdown.
Aslında 2018 yılında beta testleriyle birlikte görücüye çıkan ve 2019'da tam sürümüne kavuştuğumuz Hunt: Showdown'u 2020 yılına kadar oynamamıştım. Daha sonra bir arkadaşımın 'beraber oynarız' diye bana aldırması (ancak benimle bir kez oyuna girdikten sonra oyunu beğenmemesi), bilgisayar başına beni kitleyen bir oyunla tanışmama vesile oldu. FPS oyunlarını iyi oynayan bir oyuncu olarak buna da kolay alışacağımı düşünmüştüm, yanılmışım.
Hunt: Showdown nasıl bir oyun?
Hunt: Showdown, isminden de anlayabileceğimiz üzere aslında 'av' temellerine dayandırılmış bir oyun. Bounty hunt, yani ödül avcılığı yaptığımız bu oyunda belirli kontratlar var ve her kontratın kendine özel bir ödülü, yani bossu var. Ancak Hunt: Showdown'da avlamaya çalıştığımız tek şey, kontratın belirlediği bosslar değil.
Hunt: Showdown, isminin hakkını veriyor zira bu oyunda hem bossları hem de diğer oyucuları avlamaya çalışıyorsunuz. Bunun yanında bir de av olmamaya çalışmanız var. Yani "Ben boss'u öldürdüm, ödülü aldım, hadi çıkışa gideyim de bitsin oyun" diye bir durum yok. Siz ödülü aldığınız anda diğer tüm oyuncuların haritasında gözüküyorsunuz, bu da artık sizin av olduğunuz anlamına geliyor.
Ödülü alınca da iş bitmiyor. Bu ödülü belirli çıkış noktalarına götürerek 30 saniye civarı bir süre beklemeniz gerekiyor. Eğer bunu yaparken hayatta kalırsanız, kazanırsınız.
Biz yeni bir Crysis beklerken, nereden çıktı bu Hunt?
Büyük bir Crysis serisi hayranı olarak Crytek'ten yeni bir Crysis oyunu beklerken Hunt: Showdown karşıma çıktı. Bu sadece benim için değil, tüm oyun dünyası için aslında beklenmedik bir olay gibiydi zira Crytek'in giderek batmaya başladığı ve artık geliştiricilik yoluna devam edemeyeceği düşünülüyordu. Crytek ise Hunt: Showdown ile Crysis beklentilerini yıksa da "Bakın; ben buradayım, hala yıkılmadım!" dedi.
"Piyasada Hunt: Showdown gibi bir oyun yok mu?" derseniz eğer, var. Ancak burada dikkatinizi çekmek istediğim bir konu var; piyasada bir tane daha Hunt: Showdown yok. Bunun sebebi, Hunt: Showdown'un kendine has dinamiklere ve tüm FPS oyuncularını zorlayacak oynanış mekaniklerine sahip olması.
Benzersiz bir oyun deneyimi
Counter Strike, Battlefield, PUBG, Rainbow Six Siege ve bunlar dışında aklınıza gelebilecek birçok FPS oyununu çevremin de görüşüyle bir nebze iyi oynayan biri olduğumu söyleyebilirim ancak Hunt: Showdown beni çok zorladı. Çünkü bu oyunda "Elime silahı alayım, sıka sıka ilerleyeyim. Karşıma biri çıkarsa bam güm hedşat atar indiririm" diye bir mekanik yok. Tam aksine; sesleri dinleme, etraftaki olayları takip etme, bossların hareketlerini izleme, ufak ancak etkili detayları yakalama, silah sesinin mesafesi gibi inanılmaz detaylara boğan mekanikler var.
Yerde olan ancak göremediğiniz bir dal parçasına basmanız, ekranınızın bir anda kararmasına sebep olabilir. Koşarken çıkardığınız ayak sesleri, zombilere bıçakla veya muştayla saldırmak yerine sıktığınız her mermi, yanından geçerken ürkütmeniz sebebiyle havlayan köpekler ve kışkırtarak uçurduğunuz karga sürüleri, rakiplerinize "Ben buradayım, gel beni öldür" dediğiniz işaretler. Tabii aynı şeyler sizin rakiplerin yerini belirlemeniz için de geçerli. Yani aynı sizin gibi rakiplerinizin de bu konularda fazlasıyla hassas olması gerekiyor.
İşte oyunun benzersizliği de burada ortaya çıkıyor. Hunt: Showdown yalnızca bileğinizi konuşturarak kazanabileceğiniz bir oyun değil. Elbette hedef alma becerisi bire bir savaşlarda bariz bir fark ortaya koyuyor ancak geriye kalan zamanlarda her şeye fazlasıyla dikkat etmek sizi galibiyete götürecek anahtar.
Gerilimi dibine kadar hissettiren atmosfer
Hunt: Showdown'un bölüm tasarımları ve sesleri oyundaki gerilimi fazlasıyla hissettiriyor. CryENGINE V oyun motorunun da etkisiyle oyunun grafikleri de hayli etkileyici. Özellikle ormanlık alanlar ve labirent gibi olan yapılar, oyunda gece olmasıyla birlikte çok daha gerici olabiliyor zira düşmanın nereden çıkacağı hiç belli olmuyor.
Sesler de aynı şekilde fazlasıyla detaylı tasarlanmış. Silah sesi her 100 metrede bir farklı tonda geliyor, hatta bunun için oyun içerisinde silah seslerini mesafeye göre dinleyebileceğiniz bir alan bile bulunuyor. Ancak her 10 adımda bir dallara basarak çatırtı sesi duymak bazen insanı çıldırtabiliyor. Seslerin detaylı olmasının bir dezavantajı da yüksek seslerin olması. Siz görmeseniz bile bir anda uçmaya başlayan kargalar sanki kulağınızın dibinde bağırıyormuş gibi hissedebilir ve klavyeyi fareyi fırlatabilirsiniz.
Saçmalayan yapay zekâ:
Hunt: Showdown aslında yapay zekâsıyla ön plana çıkıyor gibi durmuyor ancak bazen yapay zekânın yaptığı saçma şeyler insana sinir krizi geçirtebilir. Eğildiğiniz ve sizin bile kendinizi duymadığınız bir anda herhangi bir zombinin arkası dönükken sizi görmesi veya arada bir köpeklerin hiç alakanız bile yokken havlamaya başlaması, rage quit dediğimiz olaylara sebebiyet verebiliyor.
Eşleştirme sistemi hâlâ düzgün değil
Oyunun çıkmasının üzerinden neredeyse 2 yıl geçmiş olmasına rağmen eşleştirme sistemi ne yazık ki pek düzgün çalışmıyor. Oyunlarda normalde 12'ye kadar farklı oyuncu oluyor ve PvP sistemi böyle işliyor. Tek kişi ve 2 kişilik ila 3 kişilik gruplar halinde girebildiğiniz kontratlarda bazen karşınıza hiç rakip çıkmayabiliyor. Yani bomboş, zevksiz ve sadece ödül avladığınız oyunlar oynayabiliyorsunuz.
Eğer şanssız değilseniz karşınıza rakipler geliyor ancak bu sefer de siz 30 seviyeyken karşınızdaki kişi 100 seviye çıkabiliyor. Yani siz daha oyuna yeni yeni alışırken karşınıza zaten oyunu yemiş bitirmiş, vurduğunu indiren, yılan gibi ormanın derinliklerinde kaybolup bir anda kâbus gibi üstünüze çökebilen rakiplerle karşılaşma olasılığınız çok yüksek.
Son yorum ve sonuç
Hunt: Showdown son zamanlarda sürekli olarak indirime giriyor, bu şekilde oyunu oynayan kişi sayısı da artış gösteriyor. Oyunu birkaç paragraf önce söylediğim gibi arkadaşımın tavsiyesiyle indirimdeyken almıştım. Yaklaşık 40 saatlik bir oyun süresi boyunca araya hiç başka oyun sokmadan Hunt: Showdown oynadığımı söyleyebilirim. Oyun benim için gayet akıcı, rekabetçi ve eğlenceli bir deneyim sundu.
Tabii bunda arkadaşlarınızla birlikte oynamanın da etkisi olabilir. Bana oyunu aldıran arkadaşım pek beğenmeyip oyunu oynamasa da oyun içinde tanıştığım birkaç kişiyle sürekli olarak 2-3 kişilik grup şeklinde oyunlara girdim. Bu da daha taktiksel oynayarak daha fazla oyun kazanmamı sağladı.
Sonuç olarak gelelim asıl meseleye: Hunt: Showdown, fiyatını hak ediyor mu? Alınır mı? Cevabım evet. Normalde 109 TL fiyat etiketine sahip olan Hunt: Showdown, indirimle 54,50 TL'ye kadar düşüyor ve bu fiyatı bence kesinlikle hak ediyor. Grafik, ses, oynanış ve bölüm tasarımıyla Hunt: Showdown, hayatım boyunca unutmayacağım ve gelecekte 'Böyle bir oyun vardı' diyeceğim oyunlar arasına kendi ismini yazdırmayı başardı.
Serimizin ikinci konuğu olan Hunt: Showdown incelemesinin de sonuna gelmiş bulunuyoruz dostlar. Sizlerin de bu oyunla ilgili fikirlerinizi veya oyun hakkında merak ettiklerinizi yorumlar kısmında bekliyorum. Bunun yanı sıra yorumlamasının/incelemesinin yapılmasını istediğiniz oyunlar varsa bunları da yorumlar kısmında paylaşabilirsiniz. Serinin devamı için bizleri takipte kalın, oyun oynamayı ve eğlenmeyi de asla bırakmayın.