Son Konu

Biraz Gözyaşı Alırmıydınız?

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Garip bir hal yaşıyordu son dönemlerdeDuaya el açtığında göz pınarları coşuyorduOysa erkekler ağlamaz diye öğrenmiş;ağlamanın zafiyet,acizlik,çaresizlik olduğu yönünde toplumsal empozelere maruz kalmıştıKaranlığı,geceyi,sükûtu seviyorduOdanın ışıklarını söndürdüKoltuğun arkasına itina ile yerleştirdiği okuma lambası haricinde dış dünyaya çekti perdeleriniSatırlarda dalgalanan okyanusa açılmaktı niyetiRadyo;lise yıllarından beri vazgeçilmez arkadaşıydıKarıştırdı FM dalgasınıMinik Serçe şakıyordu:“Ağlamak güzeldirSüzülürken yaşlar gözünden sakın utanma!

Hay Allah’ım ya!Yine mi ağlamak?Biraz daha karıştırdıSanat Musikisi olmalıydı şöyleHani şu temiz aşklar sahnelenen Yeşilçam klasiklerinden birinin müziği mesela:“Duydum ki unutmuşsun gözlerimin renginiYazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara

Yine gözyaşı!UfffffYok mu şöyle şıkırmıkır oyun havası,enstrümantal bir şeyler falan? Anlaşılan olmayacakİyisi mi kapamak radyoyuTaktığı konu varsa,yemeziçmez araştırır üstüne giderdi
Ağlamaya,gözyaşına takmıştı bir kereAyethadis bulmalıydıBir konu ayette, hadiste varsa kıymetliydi
Hayatın içinde yaşanıp da Hayat Kitabında olmayan konu olur muydu hiç?Çağın en büyük nimeti saydığı internetten taradı ayetleri,hadisleriBulduklarını yavaş yavaş okuyor, düşünüyordu:

Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?(Necm60)
Hiç kuşkusuz, güldüren de O'dur,ağlatan da(Necm43)
Kazanır oldukları yüzünden artık az gülsünler,çok ağlasınlar(Tevbe82)
Bildiğimi bilseydiniz;az güler çok ağlardınız!HzMuhammed(as)

Rasül neden böyle demişti?O’nun bildiğini bilmeye kimin gücü yeterdi ki?O özel bir varlıktı O halde neyi işaret etmek istemişti?Ayetleri,hadisleri bazen mantık önermeleri gibi ele alır,kelimeleri,cümleleri farklı yerlerde düşünüp yeni anlamlar yakalamaya çalışırdıBuldum dedi,buldum! demek olamaz mıydı? Üstelik Hakka Erenler tatlı bir hüzün ve gözyaşını kuşanmışlar;şiir,ilahi,kasidelerde kutlu bir anlam yüklemişlerdi gözyaşınaGece yarısı okuma sonrası içlenince ilhamlar hissederdiKendinde yaşıyordu tespit ettiği manayıBaşkaları ne der,diye düşündü
Ne derlerse desinler,hüküm kalbe göreydi madem,madem ki kalp Nazargâhı İlahi idi,böyleydi işte
Hem herkes kendi yaşıyordu,başkalarının yargısına ne hacet?!

Sonra yürek titremesi diye bir kavram çıktı önüne:“İnanmış olanlar ancak o kişilerdir ki,Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda,bu onların imanlarını artırır (Enfal2)

Yürek neden,nasıl titrerdi? GazzeBatı Şeria bombalanırken,Güney Asya’da binlerce insan tsunamiye kapılırken;mazlumların,açların,gariplerin haberlerini izlerken içlenmesi miydi? Yoksa daha farklı bir şey mi? Kalp titremesinin dışa vurumu;gözyaşı mıydı yoksa?Bunu Medine’de,Mescidi Nebevi’de yaşamıştı bir Ramazan akşamıİmam,Yusuf Suresinden okuyor,kuyuya atılma ayetine gelince sesi titriyor,hıçkırıklara boğuluyorduMihraptan yayılan hüzün bulutu dalga dalga kaplıyordu cemaati
Topluca titriyordu yüreklerYine gözyaşına çıkmıştı yolu

Mesnevi’ye baktı biraz Bakalım Aşkın Sultanı gözyaşı için ne diyordu?Ooooo!Neler demiyordu ki, Mevlana’nın hıçkırıkları duyuluyordu sayfalarda Aşkla gözyaşı asırlardır yapışık ikizdilerMevlana sırılsıklam aşıktı Şems’e Büyük aşığın iniltilerini,hasretini duydu cümlelerde:

Akarsu neredeyse orası yeşerir Gözyaşı varsa rahmet gelecektir
İki deniz olan gözlerin incilerle dolsun istersen,gam toprağından gözüne sürme çek de ağla
Dal,ağlayan buluttan yeşerirMum ağladıkça aydınlık artar
Tevbe tohumunu gözyaşı ile sulamazsan rahmet meyvesi nasıl beklersin?

Evliya Sözleri kitabına yöneldiŞemseddin Yeşil,Allah Dostlarının aşklarını ne güzel de akıcı bir üslupla anlatmıştıBazen yaptığı gibi rast gele açtı sayfayı,parmağını koyduğu ilk satırı okudu:Ağaçlar meyve vermek için iki şey bekler:1Güneşin Harareti2Semanın YağmuruVahdet Ağacından Marifet yemişi yemek istersen iki şey gerek:1Allah aşkının hararetiyle yanan bir Kalp2Gözlerinden akan yaşlar

Gece neyse de güpegündüz göğsü sıkışıyor,içinde kaynayan volkan,yana yakıla patlamak istiyordu O saatlerde sudan bahanelerle kaçardı kuytu köşelereKentin en gözde türbesine yol uğrattı ikindi vakti Servili mezarlıkta huzur buluyorduBirkaç ziyaretten sonra tam ayrılmak üzereyken cami avlusunda zamanla alay eden çınarlar altında gördü O’nuBüyük sürprizdi karşılaşmalarıMütevazı,nur yüzlü ihtiyarın elini öpmek istediHafifçe kucakladı ihtiyar,el öptürmediDaha önce Onu bir başka şehirde görmüş ama içine sürüklendiği gerginlik nedeniyle istifade edememiştiBöylesi öze ermiş kimseler sessizce dinlenmeliydi Soru sormak bile kayıp olabilirdi o anHalhatırdan sonra ihtiyar sakin bir tonda başladı anlatmaya:
Bir hayvan gördüm az önceKuş mu desem,kelebek mi? Acayip bir mahlukÇiçekten çiçeğe, duvardan duvara konuyor,içecek su,yiyecek kırıntı arıyorduSu da,yiyecek de yanı başındaydı ama göremiyordu mübarek!…

Büyükler böyle mecazlarla konuşurduKuş yada kelebekte kim bilir neler saklıydı
İnsan da böyledir…Bazen yanı başındaki hazineyi göremez değil mi?İyi bakmak gerekGörmek gerekGörüp de istifade etmek gerek
Eyvallah, dedi
Allah’ı seviyor musun?Duada için titriyor,namazda seccadeden yıldızlara seyahat edebiliyorsan Allah’ı seviyorsun demektir Ama yetmez senin Allah’ı sevmen! Bakalım Allah seni seviyor mu?

Beyni zonkluyor,başında ateşler yanıyorduAyak üstü ne ağır bir noktaya gelmişti sohbet!Sesi titreyerek sordu:Nasıl anlarım Allah’ın beni sevdiğini? Sormasa mıydı yoksa!Ya ağır bir görev yüklerse şimdi,ya yeni bir sınava kapı aralarsa nice olurdu hali? Soru ile başına iş alabilirdi,ama sormuştu bir kereİhtiyar iki parmağını gözlerine götürüp yere doğru yavaş yavaş indiriyorduBir iki defa tekrarladı bu hareketi

Anladın mı?Gözlerin yaş döküyorsa bil ki seviyor!Çorak toprak yağmura susar değil mi?Toprak kuraklıktan çatlar,inler,kururBulut yağmur bırakırsa,yer sevildiğini anlar! Kendinden semaya yönelince akar göz yaşıİşte o semanın,meleklerin ikramı sana!Göz yaşı senden akar sanırsın,semadan akar, melekler akıtır onuYaşlı nineler torunlarına öğretir ya;her yağmur tanesini bir melek indirir hani! Göz yaşını da melek indirir!

Olduğu yerde öylece kalakalmış,yolu yine gözyaşına çıkmıştıVakit mesai sonlarına doğru ilerliyordu
İstiyordu ki dede daha çok anlatsınBir yandan da sorumluluğu vardı,göreve dönmeliydiDestur istemek bile ayıptı şimdiAma nasıl söylesindi? İyisi mi susmak, beklemektiGönül ehli bilirdi insanın içiniAkşam ezanı yaklaşırken dede camiye yöneldi:
Dön artıkDaralırsan buraya akşamda,yatsıda uğra Buralarda olurum benAllah’ı sev, O’nun da seni sevdiğini sinende hisset oldu mu?
Burnunun dibindeki nimeti fark edemeyen kelebek(…) Allah’ı sevmek(…) Sevildiğini bilmek() Ve yine gözyaşıDakikalara hikmetler sığmıştıDini yayınlar satılan çarşıları seri adımlarla geçtiKasetlerden ilahiler taşıyordu:
Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um deyuuuu
Medineye varamadımGül kokusun alamadımBen Rasüle doyamadımYaralıyım yaralıyımHacerul Esvedin taşıAkıttı gözümden yaşıBulunmaz Rasülün eşi Yaralıyım yaralıyım

Yağmur çiseliyor,melekler belirlenmiş noktalara taneler bırakıyorduMeşhur ilahiyi mırıldanarak bindi dolmuşa:

Gece gündüz döne döne
İstediğim Hak’tır benim
Allah deyip yana yana
İstediğim Hak’tır benim

Yoluna terk edip canı
Akıtıp gözümden kanı
Ah eyleyip dünü günü
İstediğim Hak’tır benim

Münkirler aşk halin bilmez
Münafıklar yola gelmez
Ağlar bu gözlerim gülmez
İstediğim Hak’tır benim

Kor olayım kül olayım
Taşkın akan sel olayım
Çiğneneyim yol olayım
İstediğim Hak’tır benim
 
Üst Alt