Birinci derece doğal sit alanı olan Boğaziçi Üniversitesi yerleşkesi ve yakın çevresinin bulunduğu 422 bin metrekarelik alanın koruma statüsü düşürüldü, ikinci ve üçüncü derece doğal sit alanı haline getirildi. Bu değişiklikle birlikte Boğaziçi Üniversitesi ve çevresi yapılaşmaya açılabilir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nün 8 Eylül'de duyurduğu karara göre, yeşil alan içinde bulunan Boğaziçi Üniversitesi ve yakın çevresi doğal sit alanının statüsünde değişikliğe gidildi.
Tamamı 'kesin korunacak hassas alan' statüsündeki 422 bin metrekarelik birinci derece doğal sit alanı, 'nitelikli koruma alanı' ve 'sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanlarına' çevrildi.
İstanbul Mimarlar Odası'na göre bu değişiklikle birlikte imara açılan kampüs yerleşkesi ve ağaçlık alanlarda yapılaşmanın önü açıldı.
Nitelikli doğal koruma alanı yani ikinci derece sit alanlarında, 'atık su arıtma tesisi, atık su deşarjı, kanalizasyon şebekesi, içme suyu temini, jeotermal suyun çıkartılması ve iletim hattı, enerji nakil hattı, trafo, şalt sahası, iletişim hattı, ulaşım hattı, açık otopark, teleferik ve telesiyej' yapılabiliyor.
Bunun yanı sıra ikinci derece sit alanlarında park ve rekreaktif bölgeler yapılabiliyor, bu alanlar şehitlik veya mezarlığa dönüştürülebiliyor. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı bu alanlarda tarım, hayvancılık ve balıkçılık faaliyetlerine izin verebiliyor.
Sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanları yani üçüncü derece sit alanları ise 'düşük yoğunluklu yerleşim yerleri' olarak planlanıyor. Bu alanlarda kültürel bakımdan uyumlu faaliyetlerin yanı sıra turizm tesislerine ve yerleşim bölgelerine izin veriyor.
Boğaziçi Üniversitesi'nin sit alanı statüsünde yapılan değişikliğe itiraz eden akademisyenler, bugün toplu olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na itiraz dilekçelerini sundu.
Şimdiye kadar 100'e yakın itiraz dilekçesi sundukların söyleyen akademisyenler, itirazları kabul edilmezse, hukuki yollardan kampüsün korunması için girişimlerde bulunacaklarını duyurdu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı: 'Üniversite arazisine yönelik planlama çalışması bulunmuyor'
BBC Türkçe'den Funda Öztürk'ün haberine göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 8 Ekim günü ise yazılı bir açıklama yayımladı. Buna göre, Bakanlık tarafından Boğaziçi Üniversitesi arazisine yönelik herhangi bir planlama çalışması bulunmuyor:
'Söz konusu alanda Boğaziçi Kanunu'na aykırı hiçbir uygulama ve faaliyetin gerçekleştirilmesi, yapılaşmaya açılması kesinlikle mümkün değildir. Ayrıca yapılan ekolojik temelli bilimsel çalışmalar kapsamında; alanda mevcut yapı ve yerleşimler dışındaki yapılaşmaya izin verecek bir düzenleme asla söz konusu değildir.
Boğaziçi öngörünüm alanı ve sahil şeritlerinde koruma esasları ve yapılanma şartları, Boğaziçi Kanunu ve imar planı kapsamında belirlenmekte olup, bu alanlarda Boğaziçi Kanunu'na aykırı hiçbir uygulama ve faaliyetin gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Ayrıca Bakanlığımız bünyesinde Boğaziçi Üniversitesi arazisine yönelik herhangi bir planlama çalışması bulunmamaktadır.'
Bakanlık açıklaması
'Park, turizm tesisi ve konut yapılma riski var'
Boğaziçi Üniversitesi'nde yarı zamanlı akademisyen Duygu Erten, 'Birinci derece sit olduğu için koruma altında bulunan ve hiçbir yapılaşmaya izin verilmeyen kampüsümüz; bu değişiklikle birlikte park, turizm tesisi ve konut yapılma riskiyle karşı karşıya' diyor.
BBC Türkçe'ye konuşan kaynaklar, kararın sebebi ve bilimsel dayanakları hakkında hiçbir kamu kuruluşundan bilgi edinemediklerini söylüyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ilgili kararda, Boğaziçi Üniversitesi ve yakın çevresinin koruma statüsünün yeniden değerlendirilmesi için hazırlanan 'Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu'nu' işaret ediyor.
Raporun 8 ve 13 Temmuz 2021 tarihlerinde İstanbul 3 Numaralı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu'nda görüşülerek karara bağlandığını ifade ediliyor.
Raporun kamuoyu ile paylaşılmadığını belirten TMMOB Mimarlar Odası'na göre Çevre ve Şehircilik İstanbul İl Müdürlüğü, raporun paylaşılması için yapılan bireysel ya da kurumsal başvuruları da reddediyor.
'Turizm ve yerleşim alanı olarak yapılaşmaya açık hale geldi'
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen, sadece Boğaziçi Üniversitesi'nin değil, içerisinde konut alanlarının yer aldığı yakın çevresinin de yeni yapılaşma riskiyle karşı karşıya olduğunu söylüyor:
'Boğaziçi Üniversitesi'nin ve yakın çevresinin birinci derece doğal sit alanı statüsünün düşürülmesi, özellikle üçüncü derece doğal sit alanı ilan edilen bölümlerde turizm ve yerleşim alanı olarak yapılaşma riskinin yolunu açmış oldu. Kampüs içerisinde ve konut alanlarının bulunduğu yakın çevresinde inşaat ve yapılaşma yoğunluğu artabilir.
Alanın içerisinde hali hazırda tescil edilmiş kültürel ve tarihi yapılar var ise bunlar 2860 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'na göre koruma altındadır. Ama bunların dışındaki binaların bile yıkılıp yeniden yapılması söz konusu olabilir.'
Güney Kampüsü'nde yer alan ağaçlık alanların ikici değil üçüncü derece sit alanı statüsüne düşürüldüğünü söyleyen akademisyen Duygu Erten de bu alanlarda yapılaşmanın hedeflendiğini düşünüyor:
'Boğaziçi arazisinin çok özel bir ekolojisi var. 1800'lerden beri yetişen ağaçlar bulunuyor ve çoğu Japonya'dan, Nepal'den. Botanik bahçelerde bile göremeyeceğimiz bir çeşitliliğe sahip. Bunların aynı şekilde korunması gerekiyor.'
Değişikliğe gerekçe gösteren bilimsel rapor nerede?
TMMOB Mimarlar Odası karara karşı dava açma hazırlığında. Boğaziçi Üniversitesi inisiyatifleri ve mezun dernekleri de çeşitli çalışmalar düzenleyerek Ankara'da ve İstanbul'da ilgili kamu kurumlarına itiraz dilekçelerini iletiyor.
Boğaziçi Üniversitesi İçin Mezunlar Girişimi'nden Banu Can, Boğaziçi Üniversite ve çevresini birinci sit alanından çıkaran ekolojik değerlendirme raporlarını talep ettiklerini ancak geri çevrildiklerini anlatıyor:
'Koruma statüsünü düşüren rapora ne öğretim üyeleri ne mezunlar ne de STK'lar ulaşabildi. Raporu talep ettiğimiz İstanbul İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, 'Zaten karara dava açacağınızı biliyoruz, raporu dava dosyasında görürsünüz' diyor. Belki ortada böyle bir rapor bile yok, belki de davaya yetişmek üzere hala hazırlanıyor.'
Esin Köymen ise sürecin hukuksuz olduğunu söylüyor:
'Bu bilimsel raporun içeriğinde ne olduğu, hangi kıstaslara göre birinci derece doğal sit alanı statüsünün değiştirildiği yönünde yapılan çalışmaların, böyle bir karar alınmadan önce kamuoyunun ve bilim insanlarının görüşüne sunulması gerekiyordu.'
'Boğaziçi Kanunu'na da aykırı'
Koruma statüsü düşürülen alan, 1983 yılında Boğaziçi'nde kültürel ve tarihsel değerleri koruyabilmek ve bu alandaki nüfus yoğunluğunu sınırlandırmak amacıyla yürürlüğe giren Boğaziçi Kanunu kapsamında.
Esin Köymen, koruma statüsü değiştirilen alanın tamamının aynı zamanda bu kanunla korunduğunu söylüyor.
'Bu yasanın temel amacı, imar planlarıyla burada yapılaşmanın ve yoğunluğun artırılmasının önüne geçmek ve kıyıların halkın kullanımına açık kalmasını sağlamak. Fakat bu değişiklikle bütün bu kısıtlamalar da ortadan kaldırılacak.
Öte yandan koruma statüsü değiştirilen bu alanda yine Boğaziçi Yasası'na göre üçlü bir idari heyet bulunuyor. İdari heyetinin bir bölümü de doğrudan doğruya İBB'ye bağlı Boğaziçi İmar Müdürlüğüdür. Bu kararla Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nün yetki alanı da ortadan kaldırılmış oluyor. Çünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu sit alanlarını ilan ettikten sonra, imar planlarını doğrudan doğruya kendisi yapıyor. Dolayısıyla yerel yönetim özerkliğine de aykırı olarak, merkezi idare tarafından yerel yönetimlerin alanına bir müdahale söz konusu.'
2011 yılında doğal sit alanlarının durumuyla ilgili bütün yetki Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan alınarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na devredildi.
Hemen ardından hazırlanan bir yönetmelikle, birinci derece doğal sit alanları için 'kesin korunacak hassas alanlar', ikinci derece sit alanları için 'nitelikli doğal koruma alanları' ve üçüncü derece sit alanları için ise 'sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı' tanımları getirildi.
Bu değişikliklerle birlikte sit alanlarındaki yapılaşmanın önünün açıldığını söyleyen Esin Köymen, 'Özellikle sürdürülebilir doğal koruma alanlarında, turizm alanı ve hatta maden aramalarına ve yerleşim alanları yapılmasına izin verildi' diyor.