Güle oynaya seve sevile aşkla evleniliyor. Aradan biraz zaman geçiyor koşa koşa, nefretle boşanılıyor. Birbirinden çabuk mu bıkılıyor yoksa eşler kendilerini yanlış mı tanıtıyor bilemem.
İspanyol düşünür Miguel de Unamuno’nun çok sevdiğim bir sözü vardır: ”Aşk, aldanışın kızı; hayal, kırıklığın annesidir” peki o halde aşk biterse ne olur? Aşkı ilişkiden aldığımızda geriye ne kalır? Bir sen bir ben bir de bebek…
Bildiğiniz gibi anlaşamayarak yollarını ayıran çiftlerin sayısı her geçen gün artıyor. Boşanmalarda en çok etkilenen taraf ne yazık ki çocuklar oluyor. Yaşanılan mutsuzluğun boyutu ne olursa olsun eşler birbirlerinden boşanabilirler ama çocuklardan boşanmak söz konusu değildir.
Boşanma sürecinden en fazla etkilenen yaş grubu 3-6 yaş grubudur. Bu yaştaki çocuklar boşanmanın sebebini tamamen kendileri sanmaktadır. Çocuk ister istemez “Ben uslu olmadığım için annem ile babam boşanıyor” düşüncesine kapılıyor. 7-12 yaş grubunda ki çocuklar ise boşanma sebebini anne-baba üstüne atmaktadır. Biraz daha ileriki yaşlara gidersek 13-18 yaş grubu bu süreci çok zor atlatmakta. Ergenlik döneminde olan çocuğun uyuşturucuya başlama, kendine ya da arkadaşlarına zarar verme, küfür etme, kötü ortamlara girme gibi tepkisel davranışlar geliştirmesine rastlanabilir. Derslere odaklanamama, konsantre bozukluğu, ders çalışma isteksizliği, huzursuzluk, saldırgan davranışlar, yatak ıslatma, kekemelik, uyumsuzluk gibi belirtiler de görülebilmektedir.
Çocuk boşanma olayını duyunca hemen “ ben kimle yaşayacağım, bana ne olacak” gibi sorular sormaya başlar. Bu anlamda anne babanın çocuğun aklındaki soruları gidermesi çok önemli bir süreçtir. Çocuğu büyük insan yerine koyup ona olan biteni anlayabileceği bir dille anlatmak gerekmektedir. Fakat karşılığında büyük bir insan gibi tepki vermeyebileceğini de kabul edip sabırlı ve anlayışlı olmak dikkat edilecek önemli bir unsurdur. Çocuğa “Biz kendi aramızdaki sorunlarımız yüzünden ayrılmaya karar verdik. Hayatımıza evli devam edersek daha çok zarar göreceksin, bu süreçte en doğru olan ayrılmak. Ayrı evlerde yaşayacağız ama bu birbirimizi hiç görmeyeceğimiz, iletişimimizi koparacağımız anlamına gelmiyor. Belli aralıklarla annenle ben (veya baban) buluşup zaman geçireceğiz. Seni sürekli seveceğiz” gibi duygularla yaklaşmak onun endişe ve korkularını yenmesine yardımcı olacaktır.
Şurası hiç unutulmamalıdır ki anne babalar çocuğu kendi aralarındaki sorunlardan uzak tutmalı, kaldıramayacağı sorunları çocuğa yansıtmamalıdır. Çocuk için eski eş ile mutlaka bir işbirliği sağlanmalıdır. Bazen boşanma çocuk için en iyi çözüm yolu olurken, bazen de boşanmadan sonra çocukta yeni korkular ortaya çıkabiliyor. Boşanma sürecinin çocuk açısından sağlıklı olması için eski eşe karşı olumsuz duygu ifadesinin kontrol edilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra sakin düzenli bir yaşam stili benimsenmeli, disiplin konusunda eski eş ile iş birliği sağlanmalı. Çocuk ile bol bol konuşmak, çocuğa hafif sorumluluklar vermek, yaşına uygun etkinlikler planlamak, ev ödevleri veya okulu ile ilgilenmek ve ziyaretler dışında da çocuk ile iletişimin sürdürülmesi gerekmektedir. Kuşkusuz bir çocuk fiziksel ve psikolojik gelişimini en güzel şekilde ailesinin içinde tamamlar. Çocuk hem annenin hem de babanın ilgisine, sevgisine, şefkatine muhtaç bir varlıktır. Çocuğun ruhsal ve zihinsel açıdan sağlıklı olmasının başta gelen şartlarından birisi elbette ki kişiliğinin ideal bir aile tarafından yoğrulmasıdır. Ancak günümüzde yıkılan ailelere ne yazık ki oldukça sık rastlıyoruz. Şu bir gerçek ki boşanmanın yükünü en fazla çocuklar çekmekte. Eşler çocuğun psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaya özen göstermelidir. Anne baba ayrılsa da annelikten ve babalıktan istifa etmemelidir.
Günümüzde boşanmanın ardından anne ve baba arasında çocukla ilgili rekabet yarışına girmelerine de çok sık rastlanmakta. Bazı ebeveynler çocuğu kendi tarafına çekmek için çocuğa yanlış mesajlar vermektedir.. “Annen / Baban seni sevmiyor zaten” diyenler, karşı tarafı suçlayanlar dahi olabiliyor. Bu sözler çocuğun ruh dünyasında tahmin edilemez boyutlarda yaralar açmaktadır. Bu çok yanlış ve çocuk açısından çok yaralayıcı bir tutumdur. Eşler ayrılsalar bile çocuğu annesinden ya da babasından ayırmaya çalışmak, eski eşten öç almak için çocuğu kullanmak çocuğun ruh sağlığı açısından asla düşülmemesi gereken hataların başında gelir. Boşanan eşler, aralarında her ne yaşandıysa yaşansın arkadaş kalmaya gayret göstermeliler. Yaşamı boyunca çocuğun önüne çıkabilecek bir sürü problem olabilir. Anne babanın kimi zaman bu problemlere birbirlerine danışarak çözüm bulmaları, ortak kararlar alıp uygulamaları gerekir. Herhangi bir iş arkadaşı gibi, hiç olmazsa telefonla görüşülebilir. Dağılan bazı aileler çocukları için bazen bir araya gelip arkadaş gibi davranabiliyorlar. Bunu başarabilmek çocuğun bu dönemi yaralanmadan atlatmasına yardımcı olacaktır.
Çocuklara verilecek sevgi, şefkat, kendini güvende hissetme duygusu hiçbir şeyle ölçülemeyecek kadar büyük bir hediyedir.
Her ayrılıktan sonra parçalanmış ailenin bu durumdan az ya da çok olumsuz etkilendikleri bir gerçek. Sağlıklı yürümeyen evlilikleri bitirmek en doğrusu olmakla beraber bütün mesele ayrılan anne babanın kendilerine çocuklarıyla beraber yaşayabilecekleri sağlıklı ortamlar yaratabilmesindedir. Karşılıklı anlayış ve hoşgörü, ayrılık da olsa sorunların daha kolay çözümlenmesine uygun bir zemin hazırlayacaktır. Ayrılsak da beraberiz sözü işte burada çok önemli. Arada çocuk olduğu sürece unutmayın ki siz çocuğunuzun gözünde hala sevgilisiniz.
Attilla İlhan’ın bir şiirinde dediği gibi “Çünkü ayrılık da sevdaya dair çünkü ayrılanlar hala sevgili”...