Cafer Mahiroğlu sessizliğini bozdu: Nevzat Çiçek'in sorularını yanıtladı

Halk TV İdare Şurası Lideri Cafer Mahiroğlu, Independent Türkçe Genel Yayın Direktörü Nevzat Çiçek'e konuştu. Mahiroğlu, çok konuşulan ve tartışma yaratan bahislere da açıklık getirdi.

İlk kez açıklamalarda bulunan Mahiroğlu, Çiçek'in 'Niye beklediniz' sorusuna "Ben de bu soruyu kendime çok sordum aslında "Niye bugün?" diye lakin demek ki bazen süreç sizi bir noktaya getirdiğinde konuşma gereksinimi hissediyorsunuz. O da bugünmüş" cevabını verdi.

Mahiroğlu'nun karşılıkları şöyle:

Size niçin çok saldırıyorlar? Yani şöyle; mesela CHP'ye yakınsınız, CHP'yi destekliyorsunuz bunda bir külfet yok lakin hükümete yakın medyanın sizi bir halde eleştirmesini anlıyorum; bir biçimde size saldırmasını anlıyorum. Ancak bu türlü kendisini sol cenaha yakın hisseden beşerler da eleştiriyor. Neye bağlıyorsunuz? Halk TV niçin gayede?

Biz CHP'ye yakın değiliz. Ferdî olarak bir Cafer Mahiroğlu var, bir de Halk TV var. Şayet kastınız Cafer Mahiroğlu'nun kendi kimliği ise, evet ben CHP'li bir aileden geliyorum, CHP'liyim.

- Halk TV de o denli biliniyor.

Halk TV o denli değil, Halk TV Türkiye'de haksızlıkları lisana getiren bir televizyon ve toplumun tüm katmanlarının meselelerini lisana getiriyor. Şayet muhalefet algısı CHP üzerindense, onların telaffuzları ile bizim telaffuzlarımız örtüşüyorsa ve şayet bu bizi CHP'li yapıyorsa; kanal olarak CHP'liyiz o vakit.

Biz yalnızca bu ülkede demokrasinin özgürce yaşanabilmesi, hukukun, adaletin eşit gelir dağılımının sağlanabilmesi için doğruları söylüyoruz. Şayet bu CHP'nin söylemi ile ya da ana muhalefet partisinin söylemi ile denk geliyorsa ne yapabiliriz, gerçek tektir.

- Ancak şöyle algılanıyor ekseriyetle muhalefetin doğruları ile birlikte hareket ediyorsunuz. İktidarın doğruları çok olmayınca bu türlü bir algı çıkıyor. Daha doğrusu şöyle deniyor; "A Haber ile Halk TV ortasında bir fark yok."

Çok ağır formda bunu duyuyoruz fakat elinizde data olması lazım. Neye nazaran bu söyleniyor?

- Yayınlardan dolayı…

Yayınlardan ötürü bunu söylemek çok geniş kapsamlı bir durum. Biz birilerinin kitlesel olarak slogan attığı bir televizyon değiliz. Fikri takibi yanlışları gerçek olarak kabul ettirmek ismine yapan bir televizyon da değiliz. Biz bu ülkede gerçek haberi neyse birebir halde halka ulaştırmak istiyoruz.

- Pekala sizi kim izliyor? Türkiye'nin en çok izlenen kanalı. Araştırmalardan da görüyoruz. Sizin yaptığınız araştırmalar da vardır; yani yalnızca kamuoyunun bildiği üzere, CHP'ye yakın beşerler mı sizi izliyor, muhafazakarlar mı, DÜZGÜN Partililer mi? Kim izliyor sizi?

Bizi şu anda Türkiye'de hem coğrafik olarak hem sosyolojik olarak her bölümünden beşerler izliyor. İzleyiciyi kategorize etmeyi hakikat bulmuyorum.

- Bu izlenme oranında reklam alıyor musunuz?

Reklam alamıyoruz. Devlet kurumları bize reklam vermiyor. Ne Türk Hava Yolları ne bankası ne de başka kurumları... Türk Hava Yolları ve bankaları anlamıyorum. Güya THY'den bilet alanlar Halk TV izlemiyor mu? Halkbank, Ziraat ve Vakıfbank'a para yatıranlar Halk TV izleyicisi değil mi?

- Bu kurumlarla temas kurdunuz mu hiç?

Evet.

- Ne münasebet sunuyorlar?

"Şu anda kampanyamız yok. Kampanyamız olduğunda bakacağız" diye geçiştiriyorlar. Bizim reklam almamızdan çok, bu ülke ismine çok üzücü. Biz de bu ülke ismine haber yapıyoruz. Şayet bu ülke ismine toplanan, vergilerle reklam vereceksen devlet kurumları olarak bunu eşit dağıtmalısın. Bunu adalet ismine yapmalısın.

- Kimden reklam alıyorsunuz pekala?

Özel şirketler…

- CHP'li belediyeler?

CHP'li belediyeler bize çok ender reklam veriyor. O da işte, 30 Ağustos, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.

- O vakit siz artık cepten harcıyorsunuz?

Tabi tabi, mutlaka.

- Fakat İsmail Küçükkaya'yı transfer ederken tam da bunlar gündeme geldi. Dendi ki; "Cafer Mahiroğlu 3 milyon dolar transfer parası verdi." Ki keşke vermiş olsanız. Yani bilmiyorum lakin basında artık o paralar yok... "İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sayın İmamoğlu finanse etti" diye haberler çıktı. Siz çok konuşmadınız, ben de sormuş olayım: Hakikaten bu türlü bir şey var mı?

Bunu ben de okudum. Aslında bir site, daima bizimle ilgili haber yapıyor. Yapabilir, en doğal hakkı. Ancak elinde data, bilgi olması lazım. En azından benimle ilgili bir şey yazıyorsanız beni aramak zorundasınız. Yanlışsız kabul edersiniz, etmezsiniz. Ulaşan yok, arayan yok, soran yok. 3 milyonları yazıyorlar. Daima yazıyor. İftira, palavra.

- Siz söylemezsiniz değil mi, İsmail Bey'in transfer fiyatını?

Ona ben bir açıklık getireyim. İsmail (Küçükkaya) parasını FOX'tan aldı. İsmail Beyefendi bunu kendisi de açıkladı. Ben kendisini yaklaşık 15 yıldır tanıyorum, Akşam Gazetesi Genel Yayın Direktörlüğü vaktinden tanıyorum. Sonra FOX'ta çok âlâ bir 10 yıl geçirdi. Türkiye'nin sevdiği haberlerinin güvenilirliği tartışma götürmeyen bir program yapıyordu. Herkesin gıpta ile izlediği biriydi. Ben de münasebetiyle izleyip beğeniyordum. Ben ona "Birlikte çalışabilir miyiz?" diye sordum. Herkes de sorar bunu ancak İsmail'in bize gelişinin parayla bir ilgisi yok.

- Tazminatını falan oradan aldı değil mi?

FOX'tan, çalıştığı son günün primine varana dek alıp geldi. Yani o, parasını FOX'tan aldı. Bundan bile haberdar değiller. Biz Halk TV olarak ona yeni bir açılım yapma imkanı sunduk. Sabah haberlerinde çok güçlüydü, onu verdik. Akşam bir program yapmak istiyordu; onu teklif ettik, kabul etti. Halk TV'yi kendini yenileme fırsatı olarak gördü. Sonuçta biz FOX'tan farklı olarak, haber kanalıyız.

İkincisi, bu meczup saçması sav ile ilgili şunu da söylemeliyim: Biz politik bir gaye için niçin İsmail Küçükkaya'yı alalım? Bunu anlayamıyorum. Bizim kanalımızda İsmail üzere çok kıymetli gazeteciler var. Hepsi başka farklı güçlü ve tesirli. O yürütülen mantığın oturduğu yer bile yanlış. Birçok yerden akın ve baskı altındayız. Ancak insanın kendi durduğu yerden yayın yaptığını söylediği mecralar bize karşı aparatlar olarak mı kullanılıyor?

- Pekala İsmail Küçükkaya konusuna dönersek, büyükşehirin finansı ile geldiği noktasına…

Akıl var, mantık var. Meczup saçması bir söylenti. Bir tez ortaya atıyorsanız, bunun az çok mantıklı bir açıklaması olmalı. Allah aşkına İmamoğlu, Küçükkaya için niçin para versin?

İsmail Küçükkaya'nın Halk TV'ye gelişinin parayla bir ilgisi yok. O, aslında Fox'tan 10 yıllık hakkını, hukukunu parasını alarak geldi. Bir de şunu sormalı beşerler; İsmail Küçükkaya'ya neden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı para versin?

Bunun bir mantığını kurabiliyorlar mı? Hangi mantık? Yani bugün Halk TV'de bir tane İsmail Küçükkaya yok ki, bugün Türkiye medyasının yetiştirdiği, kalemini satmamış onurlu gazetecilerinin buluştuğu bir mecra burası. Absürt ve meczup saçmasından öteye giden bir şey değil.

- Bu ortada ben bir bağlantıcı olarak söyleyeyim. Kanaldaki arkadaşlar kanalı âlâ götürüyorlar. Artık siz kanalı satın aldınız. Gazete kuruyorsunuz. İnternet siteniz çok güçlü. Yeni bir yere taşınıyorsunuz. Oradan başlayalım, nereye taşınıyorsunuz?

Şu anda Davutpaşa mevkisine, Topkapı'ya taşınıyoruz. Şu anda bulunduğumuz yere sığmıyoruz. Halk TV çok süratli bir biçimde büyüme gösterdi.

- Bir CHP'li belediyeden bir AK Parti'li belediyenin hudutlarına gelmek sizi huzursuz ediyor mu?

Ülke hepimizin. Niçin etsin? Bizim AK Parti'li yahut CHP'li belediye diye bir ayrımımız yok ki.

Peki, biraz da tahrik edici bir soru sorayım. Sizde başörtülü bir muhabir çalışabilir mi?

Kesinlikle çalışır. Neden çalışmasın?

- Sizin gazetecilikte misyonunuz nedir? Uğur Mumcu misyonu mudur mesela?

Evet, ben Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Çetin Emeç'ler diyorum her vakit. Bunu daha evvel de söyledim.

- Pekala, CHP içinden farklı politikler var. Örneğin yerelde kendisini göstermek istiyor yahut daha fazla çıkmak istiyor. Bunları nasıl dengeliyorsunuz?

Biz parti idaresi değiliz ki. Ben anlayamadım.

- Artık CHP tabanının en çok izlediği televizyon. Yüklü olarak.

Öyleydi tahminen lakin artık yalnızca CHP'lilerin değil, bütün Türkiye'nin izlediği bir tartıya sahip.

- Pekala kanalın sahipliği noktasında, siz çok saçma buldunuz fakat ben sorayım. Abdullah Gül ve birtakım isimler "finansal dayanak veriyor" deniyor. Ne diyorsunuz buna? Yanıt vermediniz ama…

Cevap vermedim zira bazen karşılık vereceğiniz şeyde kendinize hürmetiniz olması lazım. Kamuoyuna hürmetiniz olması lazım. Saçma sapan biri kalkıp bir şey dediğinde ben ne diyeyim buna. Artık geçti artık Abdullah Gül demiyorlar, artık diğer yeni trendler buluyorlar. Ben bunları dedikodu düzeneğinin işleyişine bağlıyorum. Bunları ciddiye mi alacağız?

- Pekala siz iş dünyasından geliyorsunuz. Dönüp baktığınızda "Medya işine girmeseydim" ya da "Keşke daha erken girseydim" dediğiniz oldu mu?

Aynı içecek, değişik bardak. Aslında işin özü o. Zira mantık ve işleyiş olarak tıpkı. Şayet adaletli ve vicdanlı olursan, işinde de tıpkı hassasiyeti gösterirsen sorun yok. Ben daima "Biz bu ülkenin adaleti ve vicdanı olacağız" dedim. Gerisi teferruat. Vicdanlı olduktan sonra istersen medya işvereni, istersen bir fabrikanın işvereni ol.

- Hangisi güç? Uğraştığınız alan mı, medya mı?

Medya sıkıntı.

- Niçin?

Çünkü sizin dışınızda da birçok dinamik var, hareketlilik var. Siz burada da hem adaleti hem vicdanı sağlamak hem de doğrululuğunun en yakın seviyede tespitini yapmak zorundasınız. Yapacağınız yanılgı birçok ziyana yol açabilir.

O yüzden burada yalnızca vicdan değil, aklınızı da soğukkanlılıkla koruyarak kararlar alabilmeniz lazım. Her adımı kamu faydasını gözeterek atmak lazım. İzleyici bunu seviyor diye bunu yapamazsın. Bu manada çok büyük bir sorumluluk.

- Pekala burada RTÜK'le anlaşamıyorsunuz. Sizin kamu faydasına yayıncılık yaptığınızı düşünmüyorlar herhalde? Çok ceza geldi mi?

Evet, yüksek cezalar geldi. Burada sayılar vererek birilerini tahrik etmek yanlışsız olmaz.

- Ödüyor musunuz?

Ödüyoruz tabi lakin mahkemede haklarımızı gizli tutarak. Bir örnek vereyim; yalnızca bizi izleyen ya da bu ropörtajı okuyacak olan insanlara soruyorum. Bir ülkenin ana muhalefet partisinin genel lideri "Bir canlı yayın yapacağım" diyor. Artık bu bir haber midir, haberdir. Ben o canlı yayını yayımladığım için ceza ve kapatma alıyorum. Bunu Türk halkının vicdanına sunuyorum.

- Siz ayrımcılığa tabi tutulduğunuza inanıyorsunuz aşikâr ki. Daima vurguladığınız şey, "Biz bu ülkenin çocukları değil miyiz?" diyorsunuz.

Evet. Ayrımcılığa uğruyoruz. Yalnızca ben değil sokaktaki birçok vatandaş bunu hissediyor. Doğruyu söyleyeceğim için ben "ceza alır mıyım", "bedel öder miyim" hissini yaşamamalıyım. Hakimiyet hukukundan iştirak hukukuna geçmeliyiz. Biz bu ülkenin ortak çocuklarıyız. Biz bu ülkenin değeriyiz. Biz bu ülkede varız ve bu topraklarda varlığımızı sürdüreceğiz. Bu yalnızca bizim değil, çocuklarımızın torunların varlığıdır. Bu topraklarda yaşayacaklar.

Bu öfke neye? Kime? Neden? Şayet bu ülkenin ana muhalefetinin genel liderinin açıklamasını verdim diye cezalandırılırsam ne yapmam gerekir? Nasıl ötekileşmediğimi hissetmemi bekliyorsun? Bunun üzere yüzlerce örnek sayabilirim.

- Pekala, bütün bu uğraşla birlikte bir de gazete projeniz var? Ne vakit faaliyete geçiyor?

Gazete ile ilgili şu anda çalışıyoruz. Grup oluşturuluyor işe alımlar yapılıyor ancak tabi gazetenin halini şemalini oturuşunu güzel bir halde dizaynını çalışıyoruz. Doğruyu bulduğumuz an çıkacağız.

- İzlenme tamam, izleniyorsunuz, bu inkar edilemez bir şey. Pekala, siz artık kendinize muvaffakiyet kriteri olarak ne koyuyorsunuz? İzlenme mi?

Halka dokunduğunuz sürece her işte başarılı olursunuz. Somut bir şey değil bu. Benim tek hedefim sokağın hislerini yansıtmak. Manipüle etmek, köpürtmek değil. Hakikaten sokağın duygusu neyse onu vermek. Doğruyu yaparsan muvaffakiyet kaçınılmaz. Muvaffakiyete odaklanma, doğruya odaklan. Gerçek başarıyı getirir.

- Cafer Mahiroğlu siyasete girecek mi? Medyaya bunun için mi girdi?

Siyasete girmek için niçin medyaya sahip olayım ki?

- Kamuoyunda iki algı var; "A Haber hükümeti destekler", "Halk TV CHP'yi destekler"

Bu algı oturtulmak isteniyor. Reytinglerle konuşmuyorlar. Şayet A Haber ve Halk TV'yi karşılaştıracaksanız o vakit bilimsel olarak konuşacağız. Artık bir tanesi yüzde 99 bir tanesi yüzde 1. İkisi birebir yere oturmaz. O vakit kimse kusura bakmasın; 'A Haber yok, Halk TV var.' Bunu diyebilir miyiz?

Bunu dememiz ne kadar sıhhatsiz ve adil değilse, nasıl birçok insanın emeğine saygısızlıksa, tam bilakis bize de bunu söylemek saygısızlıktır; birebir emeğe saygısızlıktır. Biz bağıran kızgın öfkeli çocuklar değiliz. Biz bu ülkenin yetiştirdiği onurlu kalemi satılmamış onlarca gazetecinin yol yürüdüğü bir mecrayız.

- Pekala siz yarın CHP iktidar olduğunda TV siyaseti ile ilgili telaffuzlar var: Evet, çok hoş yayınlar yapıyorlar, çok muhalif takılıyorlar lakin CHP iktidar olduğunda ne olacak?

CHP iktidarı değil, iktidar değişimi diyebiliriz. CHP'li yahut AK Parti'li değiliz ki. Bunu reddediyorum. Türkiye'yiz kardeşim. Rüştümüzü şu anda ispat ettiğimizi düşünmüyorsanız, bizi iktidar değişiminde de görün.

Eğer bu yanlışlar bu hukuksuzluk ve adaletsizlikler bu ötekileştiren kendinden diğerini yok sayan, yetim hakkını çalan sistem burada da hayat buluyorsa onun da karşısında biz olacağız. Ancak bunu yapmazlarsa, çalmaz çırpmazlarsa bizim de diyecek lafımız yok.

- Ben söyleşiye hazırlanırken birkaç kişi aradı. "Cafer Mahiroğlu nasıl bu kadar yürekli olabiliyor" dediler.

Yaşım 50. Ne yaptım, nerede yürüdüm, hepsini bilirim. Benim hayatımdan yaşanmışlıklarım dışında öteki bir kıssa çıkaramazlar. Neden korkacağım?

Neden gözü pek olmayalım ki biz? Ne yapıyoruz ki? Hırsızlık mı yapıyoruz kardeşim? Ülkeye ihanet mi ediyoruz? Bu ülkede kaos için mi uğraşıyoruz, ayrım mı yapıyoruz, öfke mi kusuyoruz? Doğruyu söylemek muhalefet midir?

- Güçlendiğinizde sizin mahalle sizi daha çok denetim etmek ister. Biz de yaşıyoruz. Siz de yaşıyorsunuz.

Benim hiç kimseyle ilgim yok. Kimsenin ne önünde ne yanında ne gerisindeyim. İşimiz yalnızca medya. Benimle Halk TV'yi magazinleştirmeye çalışanlar yazık eder. Halk TV marka bir bedel. Bunun önünü kesmemek lazım. Bu toplum için bir şey yapacaksak her katmanı katacağız. Doğrular saklanamaz. Tek sesin olması bir ülkeye faydalı değil ziyanlıdır.

- Şunu söyleyeyim, sonuçta memleketler arası bir medya yönetiyoruz. Siz de bir gazete sahibisiniz. Natürel Türkiye'de bu türlü tuzak sorular var. Ben şöyle bakıyorum bir haberciye bu bir emanet biz de bunu halka ulaştırmakla yükümlüyüz.

Geçenlerde olan olay beni o kadar üzdü ki, Zira kendi mahallemizden bize saldırıldı. Bir televizyonun genel yayın direktörü çıkıyor ve yayın prensiplerini açıklıyor. Bu unsurları de Halk TV aykırılığından kuruyor. Bu türlü bir akıl tutulması olabilir mi?

- Meyve veren ağaç taşlanıyorsa uygun bir şey...

Sen 1. adamını kaybetmişsin, 2. adamını kaybetmişsin. Buradan kendini sorgulaman gerekirken, yayın prensiplerini bizim mesleğimize atıfta bulunarak yapıyorsun. Bu insan bu ülkenin en çok izlenen televizyonunun başındaki adam.

- Gazetecilik onurlu bir iştir fakat gazetecilik imtiyazlı bir iş değildir. Sorumluluğu da ağırdır lakin bir tekstilciyle, fırıncıyla kıyaslamak... Bu insani bir şey değil.

Tekstil diyor... Adam senden paranı almış ve senden ayrılmış. Ne yapacaktı, bu ülke Türkiye'nin haberlerini Amerika'dan mı alacaktı kardeşim? Bu ülkenin haberleri buradan Amerika'ya gidip oradan tekrar buraya gelip halka mı sunulacaktı? Ne olacaktı?

- Bence herkes kendi oturduğu yere bakmalı. Şu ana kadar Halk TV'nin çalışma koşulları çok büyük bir yer değildi. Çok hoş işler çıkardılar. Meslektaşlarım daha rahat bir yerde çalışacaklar, gazete de umarım en yakın vakitte faaliyete geçer lakin şu algıdan kurtulma talihimiz yok; "Halk TV CHP'yi destekliyor". Etrafta en çok dillendirilen şey şu: Halk TV, CHP'ye itici bir güç oldu moral motivasyon açısından. Bu da söyleniyor, yanlış bir şey de değil. Ama dediğiniz üzere, herkes durduğu yere kendi ölçeğinde kendi vicdanında karar vermeli.

Biz aldığımızda ortalama 30 kişilik bir takımdık. Orası 150 metrekare bir yerdi, buraya geldik. O kadar süratli büyüdük ki...

- Muhtaçlık varsa...

İhtiyaç vardı. Biz hormonlu bir büyüme sağlamadık. Yeni yayın periyodu tanıtımını gördüm gelmeden, 32 isim saydım. Bunların hepsi ağır top diyebileceğimiz beşerler. Bu insanların zati hakikaten uzaklaşması kopması mümkün değil. Mesela bizim ana haberi sunan İrfan (Değirmenci) her gün metroyla gelip gidiyor. Halkın içinde. Ayşenur abla, İsmail, öbür İsmail keza o denli, Şirin'ler o denli...

"Beyaz Türk" değil, diyorsunuz yani.

Ben o tabirleri hiç bilmiyorum. Bu tabirleri yanlış buluyorum, ben beşerim.

- Şunun için söyledim Halk TV o denli çok büyük imkanlarla gelmedi. Yeni yer için uzun vakittir arayıştaydınız bulduğunuza sevindim, zira biz şuna inanıyoruz ne kadar farklı ses olursa o kadar rekabet ortamı doğar.

Doğrular saklanamaz. Keşke bu türlü 3-5 kanal daha olsa. Rusya'da 1 televizyon, bir radyo, bir tane de gazete vardı. Ne oldu? 50 yıl dayandı. Batıda bak çok seslilik kaç yıldır gidiyor. 1 sesin olması bir ülkeye faydalı değil ziyanlıdır.