Son Konu

Cahit Sıtkı Tarancı Edebi Kişiliği

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Cahit Sıtkı Tarancı ve Edebi Kişiliği

Edebi Kişiliği Cahit Sıtkı Tarancı


'Sanat icin sanat' ilkesine bağlı kaldı Ona gore şiir, kelimelerle guzel şekiller kurma sanatıdır Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama olculu veya serbest, her turlu şiirin guzel olabileceği inancını taşımıştır Acık ve sade bir uslubu vardır Coğu gerceğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir Uzak cağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur

Şiirlerinde en cok yaşama sevinci ve olum temalarına yer vermiş, nedense hep olumun ustune gitmiştir Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, cocukluk ozlemi de şiirlerine konu olmuştur Fransız şairlerinden, ozellikle Baudelaire ve Verlaine'den etkilenmiştir
Cahit Sıtkı, kimileri “Muhit ve “Serveti FununUyanış dergilerinde yayımlanan ilk şiirlerini topladığı Omrumde SukUt'ta (1933), deney evresinin olağan sayılacak acemiliklerini en aza indirebilen bir şair kimliği kazanmıştı Zaman, olum, aynalar gibi Ahmet Hamdi'nin, Necip Fazıl'ın sevdiği temaları işlerken hecenin değişik kalıplarını deniyordu Yetiştiği yıllar, Nazım Hikmet'in ozgur kuruluşlar icinde coşku cağıltıları haline gelen şiirlerindeki yeni ses, yeni kavramlar ve insanı bulunduğu her yerde arama kaygısı ilgisini cekmedi pek Ahmet Hamdi gibi erken yaşlanmışlara ozgu bir dunyada benmerkezli duyarlıkların ağırlığı altında kaldıkca, “Semada yıldızlardan,yerde kurtlardan başka olduğumu kimseler bilmeyecek (Omrumde SukUt) dizelerinde gorduğumuz genc insan gerceğinin taşıdığı doğallıklara uymayan acılara duştu

Olcuye egemenliği vardı; beğenisi, sesi vardı, ama bu yetenekleri, icerik yonunden kendi kendisini sınırlama tehlikesi taşıyan bir ortamda sergilendiği icin yeni bir şiir kurma olanağını vermediler

Varlık dergisinin ilk yılında cıkan dokuz şiirinin adları bile Cahit Sıtkı'nın işlediği temalarda, 1920 kuşağının izleyicisi olduğunu gosterir sanıyoruz Şiirine hareket noktası olan kimi sozcuklerle de saptayabiliriz bu durumu:

Sonbaharı duyar da ağac
Gunduzleri ceker işkence
Bir hulyada dalar da her gece

Başında gok urperen bir tac
Goz kırparken ona yıldızlar
Baharında sanıp kendini
Cağırır da bulbullerini
Ağac pırıl pırıl sayıklar

“Sayıklayan Ağac, (Varlık, 15 Haziran 1934) adını taşıyan bu şiiri oluşturan 30'a yakın sozcukten sonbahar, ağac, hulya, gece, yıldızlar, gok, urperme, bulbul Ahmet Hamdi; sayıklama, işkence, pırıl pırıl Necip Fazıl'ın pek cok kullandıkları sozcukler arasındadır

“Eşya (İlkin Varlık, 15 Temmuz 1934) adlı şiir ise hem icerik, hem bicim yonunden Necip Fazıl yorungesinde gorunur

Gece oldu mu korkunc
Şekiller alan eşya
İcime urpermeler
Korkular salan eşya

Ben sizi var sanırım
Sahiden var mısınız?

Cahit Sıtkı'nın dunyasına egemen olan yer yer idealizme donuk bireysellik, şiirinin daha sonraki aşamalarında da surduğu icin temaları ve sozcuk dunyası sınırlıdır

Bilmem ki hatıralar
Ne istersiniz benden
Gelir gelmez sonbahar,
Bu kanat cırpış neden
Cama vuracak ne var
Ey eski hatıralar
Sanmayın guller acar
Bulbul değildir oten
Bu ruzgar başka ruzgar

Şairin Otuz Beş Yaş kitabına da aldığı bu şiirin hatıra, sonbahar, gul, bulbul gibi şiirimizin esmişi sozcuklerinin en yuzeysel anlamlarına dayanarak kurulduğunu goruyoruz Daha değişik kavramlara acılmak istediği zaman Necip Fazıl'ın şiir dunyasına kapılıyor “Gunduz (Otuz Beş Yaş, 12 bas, sf 9) adlı şiirin ilk dortluğunu Kultur Haftası'ndaki (6 Mayıs 1936) biciminden okuyarak saptayabiliriz bu savı


Ey sakin suları karıştıran el
Balıklara huzur vermeyen dalgıc
Gunduz cuceyle dev, cirkinle guzel
Arkasında keskin parlayan kılıc

Bu geciş donemi, Orhan Burian'ın da belirttiği gibi, geceden ve olumden duyduğu urkuntunun yerini, hayata ve insanoğluna duyduğu sevgi alıncaya kadar surer Cahit Sıtkı'da Sonra “Bahar Sarhoşluğu gibi, “Abbas gibi dunyalı şiirler gorunmeye başlar Garipcilerin orta tabaka insanının gunluk yaşama bağlı duyarlıklarını ortaya koyuş bicimlerini benimsediğini gosteren orneklerin (Şaşırtmaca, Bir Saadet, Su Sesi, Dalgın Olu, Uctu Uctu) yanı sıra, Rıfat Ilgaz gibi ince yergiyi toplumsal taşlama duzeyine cıkaran şiirler de yazar

Bu konak eski paşalardan birinin
Bu arsa bir mebusundur
Bir doktorun bu apartman
Bu dukkan benim değil
Bu carşıya hukmeden Yahudiler
Bereket versin gokyuzunun tapusu yok
Herkes bakabilir
Bulutlara kimse el koyamaz
Hayal kurma hurriyeti var

Nedir ki, bir ceşit kendini yenileme cabası olarak duşunebileceğimiz bu girişimci heveslere karşın, şair, duyarlığına egemen olan iki temel etkenden kurtulamaz: Yaşlanma ve olum

Olum Tehlikesi, Dalgın Olu, İnsan Hali, Paydos, Akıbet, Olum gibi şiirlerde; olum teması ya doğrudan doğruya, ya dolaylı olarak işlenmiştir

Coktandır tekneyi aldı sular
Coktandır umitler sende olum?

Sabır tesbihim kopmak uzredir
Ne gun kalkacak bu perde olum (Olum)

Bir de baktım ki olmuşum
Dunya sonmuş başucumda (Bir de Baktım ki Olmuşum)

Gel diyordu uykumda oluler gel (Davet)

Bana da yolculuk gorunduğu gun
Bulunmasına bulunur sanırım
Tabutumu taşıyacak uc beş dost (İnsan Hali)

Olum yer yer bir istek olarak gorunmesine karşılık, coğun, korku ifadesidir Cahit Sıtkı'da Bu nedenle, belki cevre koşulları değiştiği, ic guclerine dayanarak kendini yaşının adamı kimliğinde duyduğu zamanlarında bilincaltını saran bu korkulara yeter demek ister Yalnızlıktan yakınır İctenliği şiirin başlıca koşullarından biri saydığı icin saklamaz kendini, “Bitirdi beni bu icki, bu kumar (Paydos), “Hani ev bark Hani coluk cocuk Ne gecti elime bu hayatın Meyhanesinde kerhanesinde (Garip Kişi) dizelerinde gorduğumuz gibi acılmamış penceresi kalmasın ister Her şeyi duyarlığa bağlıdır Sevgi bile sevgi ozlemiyle birlikte yaşar onda Kadını, aşkı, sevecenliğin egemen olacağı yaşamı ozlediği zaman, kotumserliği de, icindeki gizemci adamı da yenmiş gorulur

Olmek varsa gunun birinde gayri
Goz nuru, el emeği, alın teri
Yaşadığım iyi kotu gunleri
Değişmem hicbir cennet masalına (İnsanoğlu)

dizelerinde gorduğumuz gibi, bircok şiirine ve usa aykırı olan her şeye yeter demek isteyen bir davranışla yılların biriktirdiği alışkanlıklara karşı cıkar Bu elbette ki idealizmden materyalizme yoneliş değil, kişiliğinin artık kendine karşın, başkaldırısıdır

Ahmet Hamdi ve Necip Fazıl şiirini, 1940 hareketine ulaştıran Cahit Sıtkı'nın, donemi icinde yarattığı geniş etkiyi yaşadığını yazma alışkanlığına bağlayabiliriz


alıntı
 
Üst Alt