Son Konu

Can Yücel Kimdir Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği

nicebayan

Yeni Üye
Katılım
24 Ara 2016
Mesajlar
378,708
Tepkime
2
Puanları
38
Yaş
35
Web
nicebayan.com
Credits
-1
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
CAN YÜCEL (1926 1999)

1926 yılında İstanbul`da doğdu Türkiye'nin birincil Ulusal Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in oğlu olan Can Yücel, orta öğrenimini Ankara Erkek Lisesi'nde tamamladıktan sonra, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Herzamanki Dilbilim Bölümü'nde okudu İngiltere'de Cambridge Üniversitesi`nde eğitimini sürdüren Yücel, bir zaman Londra'da BBC Radyosu'nda çalıştı Türkiye'ye dönüşünde Bodrum'da turist rehberliği yapan Yücel, sonradan İstanbul'a yerleşti ve egemen çevirici olarak yaşamını sürdürdü

Can Yücel, 19451965 yılları aralarında Yenilikler, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Dost, Sosyal Yargı, Şiir Sanatı, Dönem, Yöne, Ant, İmece, Papirusadlı dergilerde yazdı Yeni Dergi, Birikim, Sanat Emeği, Yazko Edebiyatve Yeni Düşündergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleri ile belli Yücel, 1965cilt sonradan siyasal konularda da ürün verdi Birincil şiirlerini 1950 yılında Yazmaadlı kitapta toplayan Can Yücel, toplumsal sorunların yarattığı izlenimlerin ağırlığından kurtulmak istermiş gibikimi hiciv, kimi bıçak ile işleyen duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde, yalın dili ve buluşları ile dikkati çekti

Ünlü dünya şairlerinden çevirdiği şiirleri biraraya getirdiği Her Boydanadlı kitabı 1959 yılında yayımlanan Yücel, yapıtlarını Yazma(1950), Sevgi Duvarı(1973), Bir Siyasinin Şiirleri(1974), Vefat ve Oğlum(1976), Şiir Alayı(1981), Rengarenk(1982), Gök tepecik(1984), Can feda(1987), Fazla bi Çocuk(1988), Kısa devre(1990) ve Kuzgunun Yavrusu(1990) adlı kitaplarda topladı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e hakaretten yargılanan Yücel, 18 Nisan seçimlerinde ÖDP`nin İzmir 1 sıra milletvekili adayı oldu Yücel, 12 Ağustos 1999'da öldü
Eserleri
Yazma (1950), Sevgi Duvarı (1973), Bir Siyasinin Şiirleri (1974), Can feda (1986), Fazla Bi Çocuk (1988), Kısa Devre (1990), Kuzgunun Yavrusu (1990)
Sevgi Duvarı
Sen miydin o yalnızlığım mıydı yahut
Âmâ karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat sevicileri
Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak pek iyi

Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Böylece sıcaktı oysa çöpcülerin elleri
Çöpcülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne dek kötü kokarsak o kadar iyi

Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Dustuğum yer pek açık seçik oysa
Başucumda bi sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne değin yalansız yaşarsak öyle iyi

İğneli
ANAM BABAMA AŞIK OLMUŞ,
BABAM DA ANAMA
GEZELİM BU ÇARŞAMBA DEMİŞ BABAM
SURDİŞLİ ANAM, BÖYLECE ŞIK BİR FİSTANI YOK,
ABLASININ NİŞANLIĞINI İSTEMİŞ ÖDÜNÇ,
TEYZEM DAHA TOPLU, OTURMAMIŞ ÜZERINE ENTARİ,
TEYELLE, İĞNEYLE AYARLAMIŞLAR ÜZERINE
ANAMIN
BABAM, KAVİLLERİ ÜZRE, GELİP TOPKAPI DIŞINDAKİ EVLERİNE,
ANAMI ALIP, KAÇBİR TIRAMVAYLAN TRANSFER,
BEBEĞE GÖTÜRMÜŞ O AFRODİT'İ
BEBEK SIRTLARINA ÇIKMIŞLAR
BABAM OTURTMUŞ ANAMI ÇAYIRA,
DENİZİ GÖSTERMİŞ,
İYİ ŞEYLERDEN LAF ETMİŞLER,
DERKEN ÖPECEK OLMUŞ ANAMI,
ANAM ŞIMDIDEN RAZI
BABAM EL ATINCA ORASINA, BURASINA,
FİSTANDAKİ İĞNELER BATMAZ MI ELİNE!
AY! DEMİŞ BAĞIRMIŞ BABAM
O GÜN, O ÇAYIRDA, O AN
DÜŞTÜĞÜM İÇİN BEN ANAMIN İMGELEMİNE,
YAŞAMDA DA, ŞİİRDE DE
BÖYLE İĞNELİ KONUŞMAKLIĞIM

Fındık Faresi
Kafka'nın Fareöyküsü üzre,
Gözüme nasıl büyük görünürdü
Şu Sirkeci Garı'nın lokantası!
Sekizon yıl kapalı durup tekrar açıldığında
Gittim baktım ki götiçi değin kalmış
O hangar gibi yer
Garsona sordum: Niye küçülttüler, dedim burasını?
Değil, amca, dedi, dokunmadılar hiç ayrıntılı olarak
Siz artı şişmanladığımızdan, size o kadar geliyor
Dürüst dediği ola ki de
(Bir De garson Kafka'nın gençlik resimlerinden
birine öyle benziyordu)
şayet yaşlandıkça, yaşlanıp şişmanladıkça,
Hiçdurma küçülen bu zeminvatan ve tavan arasında
dönmüşümdür ben de Kafka'nın faresine
Yarın, meselâ, orta yerimden çatlasam ne lâzım gelir?
Gerçi içimden bir ses: Sen sen ol! Diyor,
Kafka'nın öyküsündeki fare emsal,
Cirit oyna oynayabildiğin değin,
Bulduğun neyse mekân!
Ellerin, ayakların ve çükünle değilse de,
Hâlâ genç kalan aklınla koşmaca oyna,
Duvarlara vursan da başını,
O tavanarası dek kaldığında cürmün ve cirmin,
Vefat Etmek ancak senin
başlayıp da bitiremediğin
allah bilir kaçıncı bin şiirin *
 
Üst Alt