bilgiliadam
Yeni Üye
Cevremizde sık kullanılan deyimler ve anlamları
Aba altından değnek gostermek: Sakin, yumuşak gorunmekle birlikte karşısındakini gizliden gizliye korkutmakSakın onlara aba altından değnek gostermeye kalkma, yoksa kacırırsın
Abacı, kebeci, ara yerde sen neci?: Tamam, ilgililer bu işe karışabilirler, ama sen neci oluyorsunanlamında kullanılır
Abayı yakmak: Gonul verip aşık olmak, tutulmakTurkmen kızına abayı yakalı beri, sazı elinden duşurmez oldu
Abbas yolcu: 1 Yola cıkmaya kesin kararlıAbbas yolcu! Daha fazla oyalamayın2 Olmek uzere (olan) Komaya girdi, abbas yolcu mu ne?
Abesle iştigal etmek: Yersiz, yararsız, boş ve anlamsız şeylerle vakit gecirmekŞu yaşa geldin, ama abesle iştigal etmekten vazgecmedin
Abuk sabuk konuşmak: Duşunmeden, birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsız, sacma sapan soz soylemek Yeter artık, abuk sabuk konuşmalarına daha fazla dayanamayacağım
Obur (oteki) dunya: Ahiret, insanların oldukten sonra gidecekleri ve ebedi olarak kalacakları alemOteki dunyada inşallah yuzumuz guler
Oc almak: Yapılan bir kotuluğun acısını aynı derecede bir kotuluk yaparak cıkarmakOc alma fikrinden vazgecirmeliyiz onu
Odu patlamak: Ani bir olay sebebiyle cok korkmakFareden odum kopar
Okuzun altında buzağı aramak: Kimi sebepler, bahaneler uydurarak suc ve suclu bulma cabasında olmak
Okuz oldu, ortaklık bozuldu: Aradaki yakınlık dayanağı kalktı, yakınlık da kalmadı
Olcuyu kacırmak: Uygun derecenin ustune cıkmak, aşırı gitmek,Sofraya her oturuşunda olcuyu kacırırdı
Olme eşeğim olme (yaza yonca bitecek): Umutsuz bir bekleyişi anlatmak icin kullanılır
Olmek var, donmek yok: Neye mal olursa olsun, iş sonuna kadar goturulecektir, yapılmasından kacınılmayacaktıranlamında kullanılırOzgurluk yolunda olmek var, donmek yok bize
Olu fiyatına: Yok pahasına, değerinden cok ucuza, az bir para ileArsaları olu fiyatına satmak zorunda kaldık
Olu mevsim: İşin veya alışverişin az olduğu, durgun gectiği zaman dilimiBizim iş en olu mevsimini yaşıyor
Olum Allah`ın emri: 1 Herkes olecek, olum mukadderdir 2 Kesin karar verme durumunda kullanılır
Olumu goze almak: Yaptığı iş uğruna olmekten korkmamak, yurekli davranmakAllah yolunda olumu goze aldı yiğitler
Olumune susamak: Yapmakta olduğu tehlikeli işte olumu kendi uzerine cekecek davranışta bulunmakOlumune mi susadın, cekil şu arabanın onunden!
Olup olup dirilmek: 1 Cok ağır bir hastalıktan kurtulmak 2 Ard arda gelen sıkıntılı, acı veren durumlara duşmek
Olur musun, oldurur musun?: Oyle ters bir iş yaptı ki ona mı ceza vermeliyim kendime mi?anlamında kullanılır
Omru billah: Hicbir zaman, ya da şimdiye kadarOmru billah yalan soylememiştir o
Omrune bereket: Var ol, sağ ol, omrun uzun olsunanlamında kullanılır
Tabana kuvvet: Binecek bir şey yok, yayan gitmekten başka care de kalmadıanlamında kullanılırHaydi kalkın bakalım, tabana kuvvet!
Tabanları kaldırmak: Cok hızlı yurumeye ya da cok hızlı koşarak kacmaya başlamakPolislerin geldiğini gorunce tabanları kaldırdı
Tabanları yağlamak: 1 Uzak bir yere yayan olarak gitmek icin hazırlanmak 2 Hızlıca koşarak kacmak
Taban tabana zıt: Birbirinin tamamen karşıtı olmak, birbirine cok aykırıTaban tabana zıt duşuncelere sahiptiler
Taban tepmek (patlatmak): Yayan olarak cok uzun yol yurumek, cok sık gidip gelmekKasaba ile koy arasında o iş icin az taban tepmedim
Tabanvayla gitmek: Aracla değil de yuruyerek gitmek
Taburcu olmak: İyileşen hasta, bakıma gerek duymadığından hastaneden cıkmakTaburcu olan arkadaşlarını karşılamaya gittiler
Tadı damağında kalmak: Tadını, lezzetini bir turlu unutamamakO kebabın tadı damağımda kaldı
Tadına bakmak: Kucuk bir parcasını ağzına alarak lezzetini denemek, nasıl olduğunu yoklamakYemeğin tadına baktın mı?
Tadına varamamak: Bir şeydeki ince guzelliği duyamamak, hissedememek ya da kavrayamamakŞu dostluğumuzun tadına varamadım daha
Tadında bırakmak: Olculu olup aşırılığa kacmamakYeter cocuklar! Tadında bırakın, havayı bozacaksınız yoksa
Tadını almak: 1 Bir şeyin lezzetini almak 2 Yaptığı işten zevk duymaya başlamakO işin tadını aldı bir kez, daha peşini bırakmaz
Tadını cıkarmak: Bir şeyin sağladığı guzelliklerden ya da imkanlardan istediği gibi yararlanmakŞu tatilin tadını cıkarmaya calışacağım
Tadını kacırmak: Zevkine varılmaya calışılan bir şeyde aşırılığa kacarak olumsuz bir durum oluşturmak, zevki bozmak
Tadı tuzu kalmamak: Eski zevk veren yanı kalmamak, yavanlaşmak, guzel ve cekici durumu ortadan kalkmakİşlerimizin artık tadı tuzu kalmadı
Tahtalı koy: Mezarlık
Tahtası eksik: Aklı noksan, deliO ne bicim hareketti, tahtası eksik galiba!
Takım taklavat: Hepsi, parcalarıyla birlikte
Takıp takıştırmak: Ozenerek suslenmekTakıp takıştırmış, oyle cıkmıştı sokağa
Takke duştu kel gorundu: Kusuru, kabahati orten şey ortadan kalkınca butun cirkinlikler, hileler, ayıplar ortaya cıktı
Tam adamını bulmak: 1 En uygun kişiyi secmek 2 En uygunsuz kişiyi secmekTam adamını bulmuşsunuz hani!
Tam takır kuru bakır: İcinde hicbir şey yok, bomboşTam takır kuru bakır bir ev bırakıp gitmişler
Tam ustune basmak: İstenilen şeyi bulmak, fikir ve davranışlarında isabet kaydetmek, istenilen sozu soylemek
Tanrı misafiri: Eve kendiliğinden gelen konukO bir Tanrı misafiridir Nasıl kalk git diyebilirim
Vadesi gelmek (yetmek): 1 Omru sona ermek, eceli gelmek, olmek 2 Suresi dolmak, odeme zamanı gelmekVadesi geldi geciyor ama senet sahibi hala ortalıkta gorunmuyor
Vakit gecirmek: Oyalanmak, bazı şeylerle meşgul olarak zamanın gecmesini sağlamakTop oynayarak vakit gecirebiliriz sanırım
Vakit kazanmak: 1 Karşı tarafı oyalayarak zamanı uzatmak 2 Bir şeye ayrılan ya da harcanan zamanı uzatmakSen onu meşgul et ki hemen yola cıkmasın, bu sayede biz de biraz vakit kazanmış oluruz
Vakitli vakitsiz: Rastgele bir zamanda, gelişiguzel, uygun bir zamanı gozetmedenVakitli vakitsiz gelip giderdi evine
Vaktini almak: Epey zaman harcanmasını gerektirmek, başka bir işe ayrılmış zamanı tutmakVaktini alıyorum ama başka carem de yok
Vaktini oldurmek: Zamanını yararsız, gereksiz, boş işlerle ya da hic iş yapmadan, boş yere gecirmekBu kazanc getirmeyen işle butun vaktini oldurecek misin yani?
Vaktini şaşmamak: Tam zamanındaVaktini şaşmaz o, goreceksin şimdi gelecek
Vara yoğa karışmak: Her şeye, ustune lazım olsun olmasın her işe karışmakUvey annemin vara yoğa karışmasından bıkmış usanmıştım iyice
Varlık gostermek: Beğenilir bir iş yapmak; kendini kanıtlayacak, goze gorunur bir gorevini yerine getirmek; kendini gostermekOynadığı ilk oyunda bir varlık gosteremedi
Varlıkta darlık cekmek: Elinde her imkan olduğu halde bunlardan yararlanamamak, sıkıntıya duşmek
Aba altından değnek gostermek: Sakin, yumuşak gorunmekle birlikte karşısındakini gizliden gizliye korkutmakSakın onlara aba altından değnek gostermeye kalkma, yoksa kacırırsın
Abacı, kebeci, ara yerde sen neci?: Tamam, ilgililer bu işe karışabilirler, ama sen neci oluyorsunanlamında kullanılır
Abayı yakmak: Gonul verip aşık olmak, tutulmakTurkmen kızına abayı yakalı beri, sazı elinden duşurmez oldu
Abbas yolcu: 1 Yola cıkmaya kesin kararlıAbbas yolcu! Daha fazla oyalamayın2 Olmek uzere (olan) Komaya girdi, abbas yolcu mu ne?
Abesle iştigal etmek: Yersiz, yararsız, boş ve anlamsız şeylerle vakit gecirmekŞu yaşa geldin, ama abesle iştigal etmekten vazgecmedin
Abuk sabuk konuşmak: Duşunmeden, birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsız, sacma sapan soz soylemek Yeter artık, abuk sabuk konuşmalarına daha fazla dayanamayacağım
Obur (oteki) dunya: Ahiret, insanların oldukten sonra gidecekleri ve ebedi olarak kalacakları alemOteki dunyada inşallah yuzumuz guler
Oc almak: Yapılan bir kotuluğun acısını aynı derecede bir kotuluk yaparak cıkarmakOc alma fikrinden vazgecirmeliyiz onu
Odu patlamak: Ani bir olay sebebiyle cok korkmakFareden odum kopar
Okuzun altında buzağı aramak: Kimi sebepler, bahaneler uydurarak suc ve suclu bulma cabasında olmak
Okuz oldu, ortaklık bozuldu: Aradaki yakınlık dayanağı kalktı, yakınlık da kalmadı
Olcuyu kacırmak: Uygun derecenin ustune cıkmak, aşırı gitmek,Sofraya her oturuşunda olcuyu kacırırdı
Olme eşeğim olme (yaza yonca bitecek): Umutsuz bir bekleyişi anlatmak icin kullanılır
Olmek var, donmek yok: Neye mal olursa olsun, iş sonuna kadar goturulecektir, yapılmasından kacınılmayacaktıranlamında kullanılırOzgurluk yolunda olmek var, donmek yok bize
Olu fiyatına: Yok pahasına, değerinden cok ucuza, az bir para ileArsaları olu fiyatına satmak zorunda kaldık
Olu mevsim: İşin veya alışverişin az olduğu, durgun gectiği zaman dilimiBizim iş en olu mevsimini yaşıyor
Olum Allah`ın emri: 1 Herkes olecek, olum mukadderdir 2 Kesin karar verme durumunda kullanılır
Olumu goze almak: Yaptığı iş uğruna olmekten korkmamak, yurekli davranmakAllah yolunda olumu goze aldı yiğitler
Olumune susamak: Yapmakta olduğu tehlikeli işte olumu kendi uzerine cekecek davranışta bulunmakOlumune mi susadın, cekil şu arabanın onunden!
Olup olup dirilmek: 1 Cok ağır bir hastalıktan kurtulmak 2 Ard arda gelen sıkıntılı, acı veren durumlara duşmek
Olur musun, oldurur musun?: Oyle ters bir iş yaptı ki ona mı ceza vermeliyim kendime mi?anlamında kullanılır
Omru billah: Hicbir zaman, ya da şimdiye kadarOmru billah yalan soylememiştir o
Omrune bereket: Var ol, sağ ol, omrun uzun olsunanlamında kullanılır
Tabana kuvvet: Binecek bir şey yok, yayan gitmekten başka care de kalmadıanlamında kullanılırHaydi kalkın bakalım, tabana kuvvet!
Tabanları kaldırmak: Cok hızlı yurumeye ya da cok hızlı koşarak kacmaya başlamakPolislerin geldiğini gorunce tabanları kaldırdı
Tabanları yağlamak: 1 Uzak bir yere yayan olarak gitmek icin hazırlanmak 2 Hızlıca koşarak kacmak
Taban tabana zıt: Birbirinin tamamen karşıtı olmak, birbirine cok aykırıTaban tabana zıt duşuncelere sahiptiler
Taban tepmek (patlatmak): Yayan olarak cok uzun yol yurumek, cok sık gidip gelmekKasaba ile koy arasında o iş icin az taban tepmedim
Tabanvayla gitmek: Aracla değil de yuruyerek gitmek
Taburcu olmak: İyileşen hasta, bakıma gerek duymadığından hastaneden cıkmakTaburcu olan arkadaşlarını karşılamaya gittiler
Tadı damağında kalmak: Tadını, lezzetini bir turlu unutamamakO kebabın tadı damağımda kaldı
Tadına bakmak: Kucuk bir parcasını ağzına alarak lezzetini denemek, nasıl olduğunu yoklamakYemeğin tadına baktın mı?
Tadına varamamak: Bir şeydeki ince guzelliği duyamamak, hissedememek ya da kavrayamamakŞu dostluğumuzun tadına varamadım daha
Tadında bırakmak: Olculu olup aşırılığa kacmamakYeter cocuklar! Tadında bırakın, havayı bozacaksınız yoksa
Tadını almak: 1 Bir şeyin lezzetini almak 2 Yaptığı işten zevk duymaya başlamakO işin tadını aldı bir kez, daha peşini bırakmaz
Tadını cıkarmak: Bir şeyin sağladığı guzelliklerden ya da imkanlardan istediği gibi yararlanmakŞu tatilin tadını cıkarmaya calışacağım
Tadını kacırmak: Zevkine varılmaya calışılan bir şeyde aşırılığa kacarak olumsuz bir durum oluşturmak, zevki bozmak
Tadı tuzu kalmamak: Eski zevk veren yanı kalmamak, yavanlaşmak, guzel ve cekici durumu ortadan kalkmakİşlerimizin artık tadı tuzu kalmadı
Tahtalı koy: Mezarlık
Tahtası eksik: Aklı noksan, deliO ne bicim hareketti, tahtası eksik galiba!
Takım taklavat: Hepsi, parcalarıyla birlikte
Takıp takıştırmak: Ozenerek suslenmekTakıp takıştırmış, oyle cıkmıştı sokağa
Takke duştu kel gorundu: Kusuru, kabahati orten şey ortadan kalkınca butun cirkinlikler, hileler, ayıplar ortaya cıktı
Tam adamını bulmak: 1 En uygun kişiyi secmek 2 En uygunsuz kişiyi secmekTam adamını bulmuşsunuz hani!
Tam takır kuru bakır: İcinde hicbir şey yok, bomboşTam takır kuru bakır bir ev bırakıp gitmişler
Tam ustune basmak: İstenilen şeyi bulmak, fikir ve davranışlarında isabet kaydetmek, istenilen sozu soylemek
Tanrı misafiri: Eve kendiliğinden gelen konukO bir Tanrı misafiridir Nasıl kalk git diyebilirim
Vadesi gelmek (yetmek): 1 Omru sona ermek, eceli gelmek, olmek 2 Suresi dolmak, odeme zamanı gelmekVadesi geldi geciyor ama senet sahibi hala ortalıkta gorunmuyor
Vakit gecirmek: Oyalanmak, bazı şeylerle meşgul olarak zamanın gecmesini sağlamakTop oynayarak vakit gecirebiliriz sanırım
Vakit kazanmak: 1 Karşı tarafı oyalayarak zamanı uzatmak 2 Bir şeye ayrılan ya da harcanan zamanı uzatmakSen onu meşgul et ki hemen yola cıkmasın, bu sayede biz de biraz vakit kazanmış oluruz
Vakitli vakitsiz: Rastgele bir zamanda, gelişiguzel, uygun bir zamanı gozetmedenVakitli vakitsiz gelip giderdi evine
Vaktini almak: Epey zaman harcanmasını gerektirmek, başka bir işe ayrılmış zamanı tutmakVaktini alıyorum ama başka carem de yok
Vaktini oldurmek: Zamanını yararsız, gereksiz, boş işlerle ya da hic iş yapmadan, boş yere gecirmekBu kazanc getirmeyen işle butun vaktini oldurecek misin yani?
Vaktini şaşmamak: Tam zamanındaVaktini şaşmaz o, goreceksin şimdi gelecek
Vara yoğa karışmak: Her şeye, ustune lazım olsun olmasın her işe karışmakUvey annemin vara yoğa karışmasından bıkmış usanmıştım iyice
Varlık gostermek: Beğenilir bir iş yapmak; kendini kanıtlayacak, goze gorunur bir gorevini yerine getirmek; kendini gostermekOynadığı ilk oyunda bir varlık gosteremedi
Varlıkta darlık cekmek: Elinde her imkan olduğu halde bunlardan yararlanamamak, sıkıntıya duşmek