Genç kalmak herkesin dileğidir. Hiç kimse yüzünde kırışıklıkların ve sarkmaların olmasını istemez. Ancak
zamana karşı koymak mümkün değil. İnsanoğlu yüzyıllardır genç kalmanın sırrını araştırıyor. Bunun
sonucunda her geçen gün yeni teknolojiler geliştiriliyor.
Yaşlanmayı arttıran, stres, güneş ışınları, sigara, uykusuzluk gibi etmenler den mümkün olduğunca
uzaklaşmak gerekir. Düzenli ve dengeli beslenme genel sağlığınız için olduğu kadar cilt sağlığı için de
çok önemlidir. Örneğin; Yeterince protein tüketmezseniz cildiniz donuk, mat bir görünüm alır ve
elastikiyetini kaybeder. Çok sıkı bir diyet uygulamak, kısa sürede hızlı kilo vermek, cildi olumsuz etkiler.
Düzenli bir egzersiz ve günde 2-2,5 lt su tüketmek cildinizde olumlu etkiler yaratır.
Güneş ışınları, yaşlanmanın en önemli nedenidir. Özellikle solaryum güneş ışınlarından daha zararlıdır.
Güneşten korunmadan geçen yıllar sonrasında, erken yaşlarda kırışıklıklar, elastikiyet kaybı, kahverengi
lekeler oluşur. En önemli anti-aging ürünü güneş koruyucularıdır. Bunu unutmayın.
Yaşam tarzı kadar genetik etkiler de yaşlanmada önemli rol oynar. Genetiğiniz iyiyse cildiniz yıllara karşı
daha çok direnir.
Bir başka etmen anti-agingli ürünlerdir. Bu ürünler bir uzman doktorun önerisiyle alınmalı ve kişiye,
yaşına, cilt tipine uygun olmalıdır. Özellikle güneşli iklimlerde yaşayanlar bu ürünlere 25-30’lu yaşlarda
başlamalıdır.
Yaşa ya da kişinin alt yaşına göre, yapılan dermokozmetik uygulamalar da değişkenlik gösterir.
30’LU YAŞLAR
Yaşlılık etkilerinin oluşmadığı yaşlardır. Bu yaşlarda genellikle ciltle sivilce, leke, donukluk ve cansızlık
gibi sorunlar vardır. Bu yaşlarda amaç cildin taze ve parlak görünümünü sağlamaktır.
30’lu yaşlarda başlanan anti-agingli ürünler 40’lı,50’li hatta 60’lı yaşlara yatırım olacaktır. Eğer kişinin cildi
sivilceli ise salisilik asitli ürünler mutlaka kullanılmalıdır. Bunun yanında Retino (A vitamini türevidir,
kolajen sentezini uyarır.), antioksidanlar, hyalüronik asit, AHA (Alfa Hidroksi Asitler) diğer kullanılabilecek
anti-agingli ürünlerdir.
Bu yaşlarda yapılan yüzeyel kimyasal peelingler, cildi ölü hücrelerden arındırır, lekeleri hafifletir, cilde
parlaklık ve taze görünüm verir.
Botox çok mimikli kişilerde bu yaşlarda uygulanmaya başlanmalıdır. Koruyucu etkisi nedeni ile ileride
oluşarak ince çizgiler ve kırışıklıkları önler.
40’LI YAŞLAR
Zamanla yüzdeki yağ dokusu erimeye başlar. Yüzün orta kısmı olan yanak bölgesi boşalır ve çöker. Göz
altlarında hacim kaybına bağlı çöküklükler yüze yorgun ve yaşlı bir görünüm verir. Cildin nemi de giderek
azalır.
Genç yaşlarda yüz çeneye doğru indikçe daralan, yanaklar ve elmacık kemiklerine doğru çıktıkça
genişleyen bir V şekline sahiptir. Yağ, kas dokularının kayıpları ve cildin elastikiyetini kaybetmesi ile yüz
V şeklini kaybeder. Cilt, dokuları tutamaz hale geldiğinden yağ ve kas dokusu aşağı doğru yer değiştirir
ve yüz ters V şeklini alır.
Bu yaşlarda cildin taze ve parlak görünümüne ek olarak V şeklini yeniden oluşturmaya yönelik işlemler
de uygulamak gerekir.
Dolgu maddeleri ile hacim kaybı yerine konur. Aynı zamanda kolajen üretimi tetiklenir.
Botox üst yüzdeki mimik çizgileri için en ideal yöntemdir.
Sarkmalarda Ultheraphy, İple yüz germe, radyofrekans yöntemleri
Kolajen sentezini uyararak, çizgi ve kırışıklık tedavisinde Fraksiyonel Lazer, Fibrocell, PRP, Mezoterapi,
Işık Dolgusu, Kimyasal Peeling, Dermaterapi gibi yöntemler uygulanabilir.
50’Lİ YAŞLAR
Menapozla birlikte cilt kuruluğu artar. Azalan hyalüronik asit nem kaybını arttırır. Buna bağlı olarak
kırışıklık, çizgiler ve elastikiyet kaybı oluşur. Yüz aşağı doğru sarkar, çene altında da sarkmalar oluşur.
Bu yaşlarda daha çok kombine tedaviler uygulanır. Genellikle tek bir yöntem yeterli gelmez.
Örneğin; Göz çevresine ? Botox + Dolgu + Ultherapy + Işık dolgusu gibi.
Tüm kolajeni arttıran yöntemler kişiye göre uygulanabilir.
Fraksiyonel Lazer
Fokuslu Ultrason (Ultherapy)
Radyofrekans
İplerle Gençleşme
Hücresel Yöntemler ( Fibrocell), (PRP)
Kimyasal Yöntemler (Işık Dolgusu), (Mezoterapi), (Kimyasal Peeling)
Fiziksel Yöntemler (Dermaterapi)