Son Konu

Çocuğun Kefaleti-Çocuğun Kefaleti nedir

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Çocuğun Kefaleti farzmıdır,İslamda Çocuk gözetimi , Çocuğun Kefaleti , İslamda Çocuğun Kefaleti hakkinda , müslüman bir annenin çocuğuna ilgisi

Çocuğun kefaleti farzdır

Çünkü terk edildiği vakit çocuk helak olur Bu, Allah'ın vacip kıldığı canın korunması tarzında bir farziyettir Dolayısıyla çocuğun helak olmaktan korunması ve helak edici şeylerden kurtarılması gerekir Çocuğun kefaleti farz olmakla birlikte akrabalık hakkı ile de ilgilidir Çünkü orada çocuğun istihkakının temin edilmesi söz konusudur Dolayısıyla kefaletin farziyetinin bununla ilgisi olduğu gibi yargı sahibi olmanın da ilgisi vardır Her çocuk için bir kefalet hakkı vardır Bu adalet, çocuğun kefaleti üzerine farz olanlara aittir Tıpkı belirtildiği süre bu, “hadın üstüne farz olur Ancak Allah ’ın, kefaleti üzerlerine almayı farz kıldığı kişilerin buna ehil olmaları lazımdır Dolayısıyla herkesin bunu alma hakkı yoktur Mesela; çocuğu zarar edecek kimse bu kefalet hakkına sahip olamaz Zira bu durumdaki bir çocuğun yok olmakla karşılaşması kaçınılmazdır Dolayısıyla çocuk olan bir kimsenin ya da bunağın kefaleti olmaz Zira her ikisi de çocuğa bakmaktan acizdirler Dahası bunamış bir kimse başkasına muhtaçtır Başkasına yoksul olan ise bir çocuğun kefaletini üstlenemez Dolayısıyla yanına çocuğun kaybolacağı kimse, ihmalinden, emzirme ile uğraşmasını engelleyecek bir işle meşgul olmasından ya da fasıklık sıfatlarına sahip olmasından dolayı zira böyle bir kişinin elinde yetişen çocuğun da fasık olması söz konusudur kefalet hakkını kazanamaz Çünkü bozgunculuk helak türlerindendir
Kafir bir kimsenin müslüman bir annenin çocuğuna babalık yapması tasavvur deha edilemez Çünkü müslüman bir kadının kafir bir erkekle evlenmesi caiz değildir Dolayısıyla çocuğun kefaleti için en yerinde kimsenin annesi veya annesinin dışında bir başkasının olabileceği görülmektedir Bu durumda meseleye bakılır Şayet çocuk eşyaları kavrayabilecek değin zihin sahibi ise, annesi ile babasının muamelesini ayırabiliyorsa yani sütten, memeden kesilme yaşının üzerinde ise, annesi ile babası aralarında ikisinden birisini seçmekte özgür bırakılır Ebu Davud, Abdulhamid b Cafer'in babasından ve dedesi Rafi' b Sinan'dan şunu söylenti etmektedir:
Rafi' b Sinan müslüman oldu Annesi ise müslüman olmaktan kaçındı Annesi Nebi (tez)'e gelerek; Kızım henüz sütten kesildi veya sütten henüz yeni kesilmiş bir yaştadırdedi Rafi'; Kız benimdirdedi Bunun üstüne Nebi (iddia), Rafi b Sinan'ın bir yanına, kadının da diğer yanına oturmalarını söyledi Peşinde onlara: Çocuğu kendinize çağırın, dedi Çocuk, annesine yöneldi Nebi (sav): Ey Allah'ım, onu doğru olana yönelt, deyince çocuk babasına yöneldi ve babası çocuğu aldıAynı hadisi Ahmed ve Nesei de, bu hadisde yer alan benzer anlamda ayrı lafızlarla söylenti etmişlerdir
Çocuk, eşyaları henüz tanıyamıyacak dek minik ise, annesi ile babasının muamelesini birbirinden ayıramıyorsa yani sütten kesilme yaşında veya daha aşağı ise veya buna yakın bir yaşta ise, anne veya babasından birisini tercihte serbest bırakılmaz, doğrudan doğruya annesine verilir Yukarıda geçen Rafi' b Sinan hadisinin mefhumu bunu göstermektedir Zira çocuğu emzirmede annenin daha çok yargı sahibi olduğu sabittir Bundan anneyi men edecek herhangi bir nass da yoktur Kefalet, bir nevi velayet gibidir; dolayısıyla müslümanın kafir üstünde velayeti söz konusu olamaz, biçiminde bir itiraz ileri sürülemez Zira çocuk henüz memededir ve bakıma muhtaçtır, bu ise velayet değildir Dolayısıyla velayetle ilgili hükümler burada uygulanamaz
Boşanan bir anne çocuğun kefaletinde daha artı hak sahibidir Ebu Davud Abdullah b Amr b elAs'dan söylenti ediyor:
“Bir kadın Rasulullah (iddia)'e gelerek şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasulü! Şu benim oğlum, karnım ona bir kap, göğsüm ona su kaynağı, bağrım onu bastığım yer oldu Babası ise beni boşadı ve onu benden çekip edinmek istedi? Rasulullah (tez) şöyle dedi: Başka Biri ile evlenmediğin sürece onu edinmek senin hakkındırİbni Şeybe, Ömer'den şunu söylenti eder: Ömer, Asım'ın annesini boşadı, sonra kucağında Asım olduğu halde yanında geldi ve annesinin kucağından onu elde etmek istedi Aralarında bir sürtüşme oldu ve böylece çocuk ağladı Gerisinde baştan sona Ebu Bekir esSıddık'a gittiler de Ebu Bekir (ra) şöyle dedi: Annesinin onu sıvazlaması, bağrına basması, annesinin kokusunu alması, çocuk için senden daha hayırlıdır Ta ki çocuk yetişinceye kadar O zaman da çocuk istediğini seçerOysa anne, yukarıda sayılan kefalet şartlarının tümüne ya da bir kısmına ehil değilse, yani kadın bir başkası ile evlenmiş, bunamış ya da bir diğer durumda ise hemen hemen değil olmuş gibidir Bu durumda, çocuğun kefaleti çocuğa en yakın olana intikal eder Fakat ebeveynin her ikisi de çocuğa bakmaya ehil değillerse onlara en yakın olan kimselere bu adalet intikal eder Zira onların her ikisi yok hükmündedirler Çocuğun bakımıyla ilgili durumların tümünde annenin önceliği vardır Sonra annenin annesi yani anneanne kazanç Bu silsile anne tarafından yakınlık sırasına kadar kadınlar aralarında devam eder Çünkü onlar kadındırlar ve onların doğurganlıkları gerçek bir vakıadır Bunlar anne konumundadırlar sonra baba, babaanne, dede, dedenin annesi, dedenin babası, dedenin babasının annesi Babaanneler mirasçı olmasalar dahi çocuğun bakımında hak sahibidirler Çünkü onlar baba kadar “hadane grubuna giren kadınlardandır Eğer besbelli anneler ve babalar yoksa çocuğun bakımı, terbiyesi kız kardeşlere intikal eder Kardeşler aralarında ise annebabanın kız kardeşlerinin önceliği vardır Sonra babadan kız kardeşi sonradan da anneden kız kardeş gelir Kız kardeşin erkek kardeşe önceliği vardır Çünkü kız kardeşler süt emzirme grubuna giren kimselerdendir Erkekler kadınlarla benzer derecede olmalarına karşın kadınlar seçim edilirler Belki kız kardeşler yahut, annebabanın erkek kardeşlerinin öncelikleri vardır Bunlardan sonra baba bir kardeşi, sonra öz ve üvey amca çocukları kazanç Anne bir erkek kardeşin hadane hakkı yoktur Bütün bunların hiçbiri yoksa hadane hakkı teyzelere intikal eder Teyzeler yoksa halalara, halalar da yoksa başlıcababa bir amcalara, daha sonra bab bir amcalara, daha sonra bab bir teyzelere, anne bir amcaların bakım hakkı yoktur Bunlar da yahut bakım hakkı anne bir teyzelere sonradan baba bir teyzelere sonra babanın halalarına intikal eder Annenin halalarının bakım hakkı yoktur Çünkü onlar anne grubuna girenlerdendir


Çocuğun bakımı, bu saydığımız kişilerden hiçbiri bulunmadıkça veya bunların yetersizlikleri söz konusu olmadıkça bir başkasına intikal etmez Ama çocuğun bakımı çocuğa bakabilme hakkına sahip olan birisine bırakılmışsa, çocuğun bakımını bir başkasına geçmesini gerektirecek bir şart olmadıkça başkasına intikal etmez Zira çocuğa bakmak her ne kadar hadına ait bir adalet ise de bununla beraber onun görevidir de Dolayısıyla çocuğun bakımı, bu görevi daha iyi yerine getirecek bir kişinin bulunması dışında başkasına bırakılamaz Böylesi bir şart söz konusu olduğu süre yukarıdaki sırılamaya göre yakınlık derecesindeki kişilerden birisine intikal eder Fakat çocuğa bakma hakkını elinde bulunduran bir kimse bu hakkından vezgeçmek isterse, çocuğa bakma ehliyetine sahip epeyce bu hakkından vazgeçemez ve çocuk kendisine geri verilir Benzer şekilde anne evlenir ve çocuğa bakma hakkı düşerse arkasından da her yerde boşanırsa çocuğun kefalet hakkı her tarafta anneye döner Bu koşul çocuğun bakımında yakınlık sırasındaki tüm kimseler için böyledir Yani dağıtılmış sebeplerle bakım hakkını kaybeden kimseler engellerin ortadan kalkmasıyla bu hakkı tekrar kazanırlar
Çocuğun bakımını üstlenmekte hangisinin daha bir yargı sahibi olduğunda bir grup ihtilaf ederse furu (çocuklar ve torunlar) arasında buna en fazla adalet sahibi olan kimse seçim edilir Bera b Azib'den: Hamza (ra)'ın kızının bakımını üstlenmekte Ali, Cafer ve Zeyd (ranhüm) birbirleri ile çekiştiler Ali (ra); ona bakmak benim hakkımdır çünkü o, benim amcamın kızıdır, dedi Cafer (ra), o, ayrıca benim amcamın kızıdır hem de onun teyzesi benim karımdır, dedi Zeyd (ra) ise, benim kardeşimin kızıdır, dedi Bu hususta Rasulullah (iddia), teyzesine verilmesine hükmetti ve şöyle dedi:
Teyze, anne konumundadır
Bu açıklamaların tümü, değil olmaktan korunmaya muhtaç minik çocuğun kefaleti hakkındaki açıklamalardır Ama, kefalete yoksul olmayan bir çocuktan kefalet illeti kalkar İlletin kalkması ile bununla ilgili hüküm de kalkar Bu durumda bakılır: Eğer kefalet hakkı kafir bir anneye aitse, çocuk ondan alınarak çocuğun velayetine sahip olan kimseye verilir Çünkü bu durumdaki çocuğun durumu, kefalet hükmüne değil velayet hükmüne girmektedir Velayet hakkına ise bir kafirin sahip olması caiz değildir Zira ulu Allah şöyle buyurmaktadır:
Allah, müslümanlar üzerinde kafirlere asla yol vermezRasulullah (iddia) de şöyle buyurmaktadır:
İslam yücedir, onun üstünde hiçbir şey yokturBu nasslar geneldir, herhangi bir şeyle ödev edilmemişlerdir Ama hadane hadisi görev edilmiş bir şekilde gelmiştir Fakat çocuk memeden kesilme yaşından büyükse, özel olarak gelmiş olan hadane hadisi çocuğa uygulanamaz Ama kefalet hakkına ve müslümanların velayet hakkına sahip olan kimseye gelince; anne ve baba müslüman kimseler ise kız ya da oğlan annesine veya babasına gitmesi konusunda özgür bırakılırlar Çocuk kimi seçerse ona verilir Ahmed, İbni Mace ve Tirmizi şu hadisi rivayet ederler: Ebu Hüreyre'den: Nebi (iddia), bir erkek çocuğu annesi ve babasından birini seçmesi hususunda bağımsızlık bıraktıEbu Davud'un rivayetinde ise şu vardır:
Bir kadın Nebi (sav)'e gelerek şöyle dedi: Ey Allah Rasulü! Kocam çocuğumu benden edinmek istiyor Halbuki oğlum bana Ebu Inebe kuyusundan su getirmekte ve faydası dokunmaktadır Rasulullah (tez) kura sürüklemek isteyince adam şöyle dedi: Kim benim oğlumu benden alabilir? Bunun üzerine Nebi (iddia) çocuğa: İşte annen, işte baban Bunlardan hangisini istersen onun elinden tut, dedi Bunun üstüne çocuk annesinin elini tuttu, annesi de çocukla birlikte kalkıp gittiler Beyhaki, Ömer (ra)'ın, bir çocuğu annesi ile babasından birini seçmekte özgür bıraktığını riviayet eder Tekrar Ali (ra)'ın, yedi ya da sekiz yaşlarında olan Ammara elCüzami'yi annesi ve halasından birisini seçmekte özgür bıraktığı rivayet edilir Bu hadislerin hepsi açıktır Anne ve baba çocukları üstünde çekiştikleri vakit, çocuğun bunlardan dilediğini seçmekte hür bırakılması gerektiğine ve çocuk kimi seçerse onunla gidebileceğine delalet etmektedir Ancak Ebu Davud'un rivayetinde yer alan kura çekme olayı, Nesei'nin rivayetinde ve öteki rivayetlerde yer almamaktadır Dolayısıyla bu rivayet, çocuğun annesi ve babasından birisini seçmemesi durumunda aralarında kura çekileceğine yorumlanır Çocuğun anne ve babasından birisini seçmekte serbest bırakılması belirtilmiş bir yaşla sınırlandırılmamıştır Bu husus, uzmanların takdirine göre hakimin değerlendirmesine bırakılmıştır Eğer uzmanlar çocuğun kefaletten yani süt emmeden müstağni olduğunu söylerlerse ve baskın de buna kanaat getirirse çocuğu serbest bırakır Aksi durumda hadane hakkına sahip olan kimseye verir Bu hüküm, çocukların durumlarındaki değişiklik ile değişir Beş yaşındaki bir çocuk kefaletten kurtulabilirken, dokuz yaşındaki bir çocuk az önce kefaletten kurtulmamış olabilir Burada, kefaletten kurtulup kurtulmadıkları hususunda çocuğun durumu dikkate alınır *
 
Üst Alt