Son Konu

Cocuk Oykuleri

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
31
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Cocuk Oykuleri
Cocuk Hikayeleri
Cocuk Oykuleri ve Hikayeleri

Kırmızı Benekli Kelebek
Sıcak bir yaz gunuydu Oya kırlara cicek toplamaya cıkmıştı Yorulunca bir ağaca yaslandı Derken uyuyakaldı Ruya gormeye başladı Ruyasında cok guzel rengarenk bir kelebek gordu Kelebeğin kanatlarında yıldızlar parlıyordu Kırmızı benekleri vardı Durmadan dans ediyor ve şarkı soyluyordu Oya kelebeğin dansını hayranlıkla seyretti ve şarkılarını dinledi Uyandığında kırmızı benekli kelebek gitmişti Oya doğru eve gitti
Anne, kırmızı benekli kelebek nerde? diye sordu
Annesi:
Ne kelebeği? dedi
Oya :
Kırmızı benekli guzel kelebek , dedi O dans edip bana şarkılar soyledi
Oyanın annesi guldu:
Herhalde sen ruya gordun Kırmızı benekli kelebek yalnız ruya kelebeğidir
Oya onun kanatlarında parlayan yıldızları hatırladı ve :
O kelebek gercek olmalı, dedi Onu bulmaya gideceğim
Oya once arkadaşlarına sordu
Kırmızı benekli kelebeği gordunuz mu?
Arkadaşları :
Hayır, dediler Oyle bir kelebek olamaz
Fakat Oya kırmızı benekli kelebeği aramaya devam etti Gide gide kartalın yuvasına vardı Kartal tek başına duruyordu Oya butun gun guzel kelebeği aradı durdu Fakat ona bir turlu rastlamadı Sonunda eve dondu Cok yorulmuştu Hemen uyudu Ruyasında kırmızı benekli kelebeği yeniden gordu Kelebek yine durmadan dans ediyor, şarkı soyluyordu
Oya kelebeğe sordu:
Hep seni aradım Neredeydin? dedi
Kelebek cevap vermedi Dans etmeye devam etti
Sabahleyin Oya olanları babasına anlattı:
Bu kelebeğin gercek olduğuna inanıyorum, dedi
Babası ona:
Bir ruya gormuş olacaksın Cunku kırmızı benekli kelebek olmaz, dedi
Oya diretti:
Yine de arayıp bulacağım
Oya butun gun yine kırmızı benekli kelebeği aradı Ama bulamadı Eve donduğunde gece olmuştu Gokyuzunde yıldızlar parlıyordu Oya guzel kelebeğin kanatlarındaki yıldızları duşundu
Uyursam yine guzel kelebeği gorebilirim, dedi
Fakat o gece ruyasında guzel kelebeği gormedi Dere kenarını ve yuzen ordekleri gordu Ertesi gun Oya dere kenarına yurudu Yuzen yeşil ordeklere baktı Birden ordeklerin başında dans eden kırmızı benekli kelebeği gordu Kelebek şarkı soyluyordu Oya sevincle bağırdı:
Senin gercek bir kelebek olduğunu biliyordum! Benimle dost ol; birlikte oynayalım, dedi
Kelebek Oyanın avucuna kondu Oya onu eve goturup annesine, sonra arkadaşlarına gosterdi Bir gun arkadaşı Afacan kelebeği avucuna aldı Ona şarkı soyletti Sonra birlikte dans ettiler
Oya Afacana cok kızdı:
Seninle oynamasına izin veremem Cunku o benim kelebeğim, dedi
Afacan :
Ne olur biraz benimle kalsın! diye rica etti
Fakat Oya :
Hayır, imkansız! diyerek kelebeği alıp gitti
Oya dere boyunca yurudu Cok yorulunca kartalın yuvasına oturdu Kartal yoktu Oya kelebeğe :
Haydi guzel kelebeğim Şimdi benim icin dans edip şarkı soyle, dedi
Dedi ama kelebek yerinden bile kımıldamadı Butun gun calının ustune kondu durdu
Oya kelebeği orada bırakıp eve koştu Olanları annesine anlattı
Annesi ona :
Arkadaşlarınla oynamasına izin vermeliydin Onun icin kelebek sana kusmuştur, dedi
Sonra devam etti:
Sen kotu bir kızsın Sevdiğin bir şeyi arkadaşlarınla paylaşmalısın
Oya annesine hak verdi:
Peki anneciğim Bundan sonra iyi bir kız olacağım, dedi
Doğru kartalın yuvasına koştu Ama kelebek orada yoktu Kartal onu yemiş olmalıydı
Oya cok uzuldu Yaptığı kotulukten de cok utandı Kendi kendine iyi bir kız olmaya karar verdi
Birkac gun sonra Oya kırlara cicek toplamaya cıktı Sonra da bir ağacın altında uıuyakaldı Ruyasında kırmızı benekli kelebeğini gordu Cok sevindi
Geldiğin icin teşekkur ederim Git, arkadaşlarımla da oyna Onlara dans edip şarkı soyle , dedi
Kırmızı benekli kelebek Oyanın dediklerini aynen yaptı


Anne Guverci n
Guzel bir yaz gunuydu Batur elinde sapan evlerinin yakınındaki ağaclıkta kuş avına cıkmıştı Gozleri radar gibi dikkatle cevreyi tarıyordu Birden arkasında bir ses duydu: Vurma kuşları Dondu, baktı Seslenen yabancı değildi Mahalle arkadaşı Sarperdi: “ Ne istersin şu kucuk yaratıklardan bilmem ki? Ne zararı var onların sana? Bırak otsunler, ucsunlar, kanat cırpsınlar “ Batur: “ Sarper yine mi sen? Bu kacıncı? İşime karışma demedim mi ben sana? Bak kuşları urkuttun, kacıp gittiler Kuş vurmak yasak mı yani? “ Sarper: “ Yasak tabii Şu sıralar kuş yavrularının buyume zamanı Batur: “ Amma yaptın ha Yasakmış Yasaksa yasak Kim bilecek benim kuş vurduğumu? Cevrede bir yığın kuş var Bir kuş vursam kuş kıtlığına kıran girmez ya, kuş nesli tukenmez ya Bana bak Sarper, sen iyi bir arkadaşsın, fakat şu kuş işine karışma “ dedi ve ses cıkarmamaya dikkat ederek usul usul ilerlemeye başladı Yirmi metre kadar gittikten sonra bir ağacın altında durdu Sapanını yukarıya doğru kaldırdı İyice nişan aldıktan sonra sapanındaki taşı fırlattı Taş hedefini bulmuştu Kuş yere duşerken aynı anda havalanan bir başka kuşun kanat sesleri duyuldu Batur az otesinde yere duşen kuşu aldı Kuş can cekişmekteydi Hemen kuşun kafasını kopardı Kendisine doğru yurumekte olan Sarpere donerek: “ Nasıldım ama? Tek atışta hedef on ikiden Tık kafa gitti Tuylerini yoldum mu, kucuk bir ateş yakarım Cız bız Sonra deyme keyfime “ dedi

Arkadaşının sozlerine aldırış etmemesine icerleyen Sarper: “ Ne desem, ne soylesem boşuna Başkalarının senden daha iyi duşunebileceğini hicbir zaman kabul etmezsin zaten Vurduğun bir yabani guvercin yavrusu Yirmi gram et ya cıkar, ya cıkmaz Hem duşunmediğin bir şey var Bu yere duşerken kanat sesleri duymuştuk Herhalde anne guvercindi ucan Yabani guvercinler bildiğim kadarıyla kin tutarlar Yavrusunu vurmakla hic iyi yapmadın “ dedikten sonra geriye donerek hızlı adımlarla oradan uzaklaştı Batur daha sonra ağaclığın kenarında kucuk bir ateş yaktı Buraya gelirken yavru guvercinin tuylerini yolmuş ve ic organlarını temizlemişti Kuşu pişirmeye başladı Fakat arka tarafındaki ağaclardan birinde uzgun ve yaşlı bir cift gozun kendisini izlediğinin farkında bile değildi

Anne guvercin bir taraftan yavrusunu vuran cocuğu seyrederken, bir taraftan da duşunuyordu: “ Aslında elinde bir cocuğun bize doğru yaklaştığını gormesek, duymasak bile hissederiz Fakat biz kuşlar, ağac dalları uzerinde otururken dalar gideriz Gecmişi duşunuruz Hatıralar gozlerimiz onunde canlanır Doğrularımız, yanlışlarımız aklımıza gelir Coğu zaman da hayaller kurarız Bunlar genellikle tadını damağımızda hissedeceğimiz hayallerdir Yani gercek olmasını istediğimiz İşte bu gibi durumlarda bir sapanın veya bir tufeğin bize doğru nişanlandığını gormemiz yahut yaklaşan birinin hışırtısını, ayak seslerini duymamız mumkun değildir Biricik yavruma ucmayı oğretiyordum Yavrum cok yorulmuştu Bir ağacın dalına konduk, dinleniyorduk Etraftaki ağaclar kuş doluydu ve sanırım coğu da benim gibi hayallere dalmıştı Kut diye bir ses duydum ve yavrumun feryadı ile kendime geldim Baktım yavrum vurulmuş duşuyordu Kanatlarımı cırptım ve uctum Havada geniş bir daire cizdikten sonra olayın olduğu yere dondum Cevrede kuş yoktu, hepsi kacıp gitmişlerdi Olayın nasıl olduğunu kuşlardan sorar, oğrenirim Neyse bırakayım şimdi bunları duşunmeyi Yavrumu vuran cocuk kalktı, gidiyor Gozden kaybetmeden takip edeyim şunu Evinin nerede olduğunu oğrenirim hic olmazsa “

Batur yolda gorduğu bir arkadaşıyla konuştuktan sonra oturdukları apartmanın kapısından iceriye girdi Oturdukları daire 4 kattaydı Anne guvercin karşı sokaktaki bir apartmanın catısında saatlerce bekledi Akşam olunca odaların, salonların ışıkları yanmaya başladı Yavrusunu vuran cocuğun girdiği binanın oda ve salonlarını kontrol etmeye başladı Ortulmeyen veya aralık bırakılan perdelerin arkasından iceri bakıyordu 4 kattaki balkonun korkuluk demirlerinin uzerine kondu Şoyle bir etrafına bakındı, bir tehlike var mı diye Sonra ağır ağır başını pencere tarafına doğru cevirdi Perdesi kapatılmamış pencereden icerisi rahatlıkla gorunuyordu Ve onu gordutam karşıda oturmuş, yanındaki birkac kişiye bir şeyler anlatıyordu Elkol hareketleri yapıyor, kahkahalarla guluyor, etrafındakileri gulduruyordu Onun son derece neşeli hali icini sızlattı Bu sahneyi daha fazla gormeye dayanamadı, kanatlarını cırptı ve simsiyah gokyuzune doğru ucup gitti Daha sonraki gunlerde Batur evlerinin yakınındaki ağaclıkta sık sık kuş avına cıktı Fakat hayret!Her zaman pek cok kuşun bulunduğu bu ağaclıkta bir tek kuşa rastlayamıyordu

Batur, yine bir gun elinde sapanıyla buraya geldi Cevreden cıt cıkmıyordu, etrafta hic kuş yoktu Tam yavru guvercini vurduğu ağacın altına gelmişti ki, aniden kanat sesleri duydu Şaşırmıştı Uzerine doğru dalışa gecen kuşu son anda fark etti Elleriyle yuzunu kapatması onu yaralanmaktan kurtardı Kuş cığlıklar atarak hemen ikinci defa saldırıya gecti Bu saldırı birincisinden cok daha şiddetli oldu Kuşun kanat vuruşları birer tokat gibi yuzune gelen Batur, sırtustu yere yuvarlanırken eliyle kuşa sert bir darbe indirdi Kuşun ilerdeki calılıkların arasına duştuğunu goren Batur, arkasına bile bakmadan kacıp gitti Batur o gece hic uyuyamadı Yatağında devamlı olarak bir o yana, bir bu yana dondu, durdu Sabaha karşı şafak sokerken o kuşun kim olduğunu ve kendisine neden saldırdığını anlamıştı O kuş, birkac gun once vurduğu yavru guvercini annesiydi Demek ki anne guvercin yavrusunu vuranı unutmamış, devamlı olarak takip etmişti Kuş vurmak icin ağaclığa gelirken orada bulunan kuşların kacıp gitmesini sağlamıştı Bu birkac gundur ağaclıkta hic kuş gorememesinin nedenini ortaya cıkarıyordu Korkunc bir takip altındaydı Eğer kuş vurmaya devam ederse anne guvercinin felaketine neden olacağını anladı Zararın neresinden donulurse kardı Bir daha kuş avına cıkmazsam anne guvercin belki peşimi bırakır diye duşundu Zaten sapanını anne guvercin ile boğuşurken duşurmuştu Bundan sonra kuş vurmayacağına soz verdi

Anne guvercin ise, Batur ile yaptığı mucadeleden sonra yerde bulduğu sapanı gagasının arasına kıstırıp ucup gitmiş, uzaklara, cok uzaklara, kimsenin onu bulup bir daha kuş vurmasına imkan bulamayacağı kadar uzaklara giderek oralarda bulduğu bir cukura sapanı atmış ve uzerine toprak, yaprak ne bulduysa doldurarak gommuştu Anne guvercin daha sonraki gunlerde ağaclığın kenarında nobet tutmaya devam etti Birisi buraya gelmeye kalksa hemen ağaclar uzerinde dinlenen, uyuklayan veya hayal kurmakta olan kuşları uyaracak ve bu ağaclıkta kimsenin kuş vurmasına izin vermeyecekti Boylece aradan haftalar gecti Sonbaharın gelmesiyle havalar soğumaya başladı Butun gocmen kuşlar gibi anne guvercin de grubuyla birlikte kışı gecirmek icin sıcak ulkelere goc etti Ertesi yıl nisan ayında anne guvercin grubuyla birlikte tekrar bu ağaclığa geldi Gunler cok sakin ve olaysız geciyordu Anne guvercin fırsattan istifade ederek uc tane yumurta yumurtladı Bu yumurtaların uzerinde gunlerce kuluckaya yattı Sonunda yumurtalar catladı ve uc tane minimini yavru sahibi oldu Yaz mevsimi boyunca yavrularını buyuttu, onlara ucmayı oğretti Hayatta kendilerine yonelebilecek tehlikelere karşı daima uyanık durumda bulunmayı oğutledi Batur verdiği sozu tuttu Bir daha onu kuş vururken goren olmadı


Asla Yalan Soyleme
Eski zamanlarda, insanlar ilim oğrenmek icin cok calışırlar, her turlu gucluklere katlanırlardı Kucuk yaşlarında koylerinden, ailelerinden ilim oğrenmek icin ayrılırlar, yıllarca onlardan uzaklarda zor şartlar altında yaşarlardı
Seyyid Abdulkadirin de kucuk yaşta icine oğrenme arzusu duşmuş, bunun carelerini aramaya başlamıştı Sonunda dayanamadı, annesine gelerek;
Anneciğim, ilim oğrenmek icin Bağdata gitmek istiyorumdedi
Annesi ise;
Senden ayrılmaya gonlum razı olmuyor Ancak seni de Allah yolundan alıkoymak istemem
Annesi Abdulkadir icin yol hazırlıkları yaptı En sonunda da oğluna lazım olur diyerek, 40 altını kaybetmemesi icin bir kese icinde yeleğinin koltuk altına dikti Sonra oğlunun gozlerinin icine bakarak şoyle dedi;
Sana son olarak nasihatim şudur ki, eğer beni ve Allahı memnun etmek istiyorsan asla yalan soyleme, doğruluktan ayrılma Allah her zaman ve her yerde doğruların yardımcısıdır
Seyyid Abdulkadir annesine soz verdi ve ağlayarak elini optu Bağdata giden bir kervana katılarak yola cıktı
Hemedan yakınlarında dar bir gecide girdiklerinde kervanda bir bağrışma koptu Eşkıyalar kervana saldırmışlardı Bir anda butun sandıklar yere yıkıldı, eşyalar yağma edilmeye başlandı Haydutlar kervandakilerin neyi var neyi yoksa hepsini alıyorlardı Eşkıyalardan biri de Abdulkadirin yanına geldi Onun fakir haline bakarak şaka olsun diye;
Soyle bakalım senin neyin var fakir cocuk?
Abdulkadir;
Yalnız 40 altınım var, diye cevap verdi Haydut once şaşırdı sonra gulmeye başladı İnanamadı ve tekrar sordu;
Doğru mu soyluyorsun?
Abdulkadir:
Evet, doğru soyluyorum, 40 altınım var
Eşkıya meraklandı Abdulkadiri elinden tutup reislerine goturdu
Durumu reislerine anlattı Haydutların başı;
Senin 40 altının varmış, doğru mu bu?
Abdulkadir;
Evet doğru
Reis;
Soyle bakalım Onu nereye sakladın?
Abdulkadir;
Hırkamın icinde koltuğumun altında saklı
Bunun uzerine haydutlar hırkasının icinde, koltuğunun altında saklı bulunan 40 altını bularak reislerine verdiler Herkes cok şaşırmıştı
Reis hayretle sordu;
Peki evladım, sen nicin uzerinde altın olduğunu soyledin? Eğer bize soylemeseydin onları bulamazdık
Abdulkadir;
Ben annemden ayrılırken, asla yalan soylemeyeceğime dair soz vermiştim Arkadaşınız senin bir şeyin var mı diye sorunca, altınlarım olduğunu soyledim 40 altın icin verdiğim sozden doneceğimi mi zannediyorsunuz?
Bu sozleri duyan haydutların reisi cok şaşırdı ve derin bir duşunceye daldı Sonra etrafındakilere donerek;
Yazıklar olsun bizlere Bu cocuk kadar olamadık Bu cocuk annesine verdiği sozunden donmemek icin her şeyini veriyor Bizler ise Allaha soz verdiğimiz halde, hicbir zaman verdiğimiz sozlerde durmadık Onun yapma dediklerini yaptık yarın Allahın huzuruna cıktığımızda halimiz nice olacak?
Sonra şoyle devam etti:
Sizler şahit olun Şuanda bu cocuk benim kotu yoldan donmeme sebep olduŞimdiye kadar yaptığım butun gunahlarım icin pişman olup tovbe ediyorum Bundan sonra iyi bir insan olup, Rabbimin sevmediği işleri yapmayacağım
Reislerine cok bağlı olan haydutlar hep bir ağızdan;
Reisimiz, biz senden ayrılmayızSen hangi yolda yurursen biz de o yolda yururuz diyerek hepsi birden pişman olup tovbe ettiler
Kervandaki insanlardan ne aldılarsa hepsini geri verdiler ve bir daha haydutluk yapmayacaklarına soz verdiler
Seyyid Abdulkadir ise yoluna devam ederek Bağdata ulaştı Orada ilim tahsiliyle meşgul oldu Kısa bir zaman icinde cok unlu bir alim oldu Binlerce insanın
Kotuluklerden vazgecip iyi birer insan olmalarına vesile oldu

Kuşlar Tiyatrosu
Kuşlar kendi aralarında bir tiyatro kurmuşlardı İlk temsillerini vereceklerdi Hepsi de cok heyecanlıydı Kolay mı? O gece tum orman onları seyretmeye gelecekti
İşte şu gelen orman kralı arslandı Nasıl da kibirliydi! En ondeki sıraya gecti, oturdu
Arkadan diğerleri birer ikişer gelmeye başladılar En son gelen fil oldu
Butun hazırlıklar tamamlandı Nihayet perde acıldı Bir alkıştır koptu
Suslu tavus kuşu elinde mikrofon, artist kuşları takdim ediyordu:
– Şimdi karşınızda anne rolundeki sayın Leylek!
Leylek gozunde gozluk, yerlere kadar eğilip “Lak lak lak diyor ve halkı selamlıyordu
Tavus kuşu bu kez:
– Şimdi karşınızda baba rolundeki sayın Baykuş ! diyordu
Baykuş şapkasını cıkarıyor ve “Uhuuu! Uhuuu! diye halkı selamlıyordu
Tavuskuşu rengarenk tuylerini acıyor ve bağırıyordu:
– Şimdi de doktor rolunde sayın Karga!
Karga elinde cantası, boynunda stetoskop ile “Gak gak diyor ve halkı selamlıyordu
Tanıtma boylece surdu Sıra temsili oynamaya geldi Kuşlar rollerini cok iyi ezberlemişlerdi Hepsi cok guzel ve başarıyla oynadılar
Perde kapandı Seyirciler ayağa kalkıp alkış tuttular
– Bir daha, bir daha lutfen! diye kuşları sahneye cağırdılar
Perde tekrar acıldı Butun kuşlar toplu halde bir kez daha halkı selamladılar

Kara Tren
Evvel zaman icinde bir orman varmış Bu ormanın kenarından tren yolu gecermiş Her gun bir tren kasabadan kente giderken bu ormanın yamacından gecermiş Ormandaki hayvanlar treni cok severlermiş Tren ormanın kenarına gelince duduğunu otturur haber verirmiş: Duuuuuutt! O zaman hayvanlar ormanın kenarına koşarlarmış Tavşanlar, sincaplar kulaklarını sallayarak onu selamlarmış Cicekler bile başlarını sallar, kuşlar onunla yarışırlarmış Trende keyifli keyifli cuf, cuf cuf cuf eder, puf puf puf diye dumanını cıkararak gecer gidermiş

Bir gun kara karga, “Aman bıktım bu trenin sesinden diye gecirmis icinden Kargaların kendi sesleri cirkin olduğu icin olacak, trenin sesini, guzel duduğunu sevmemiş bizim kara karga Sonra da gidip trene şoyle demiş: “Biz senin sesini sevmiyoruz otturup durmaTren bu işe cok uzulmuş “Beni seviyorlar sanıyordum demiş Ertesi gunu ormanın kenarına varınca her zamanki gibi duduk calacakmış, ama karganın soyledikleri aklına gelince `dut` demiş kesmiş duduğu Sonra da kimse duymasın diye cok, ama cok yavaş gecmiş gitmiş: Cuf, cuf, cuf, puuuuff dumandan anlamış ormandakiler trenin gectiğini hemen koşmuşlar ama yetişememişler Tren o kadar yavaş gitmiş ki kente gec gelmiş Makinistler merak etmişler Acaba bir arıza mı var diye Oysa tren yavaş gittiği icin gecikmişErtesi gun tren ormanın kenarına gelince duduğunu hic calmamış Sonra da “duduk calmadan, ormandakileri gormeden ne diye gideyim, hic gitmem demiş Orada durmuş kalmış Kentte beklemişler Tren gelmemiş Makinistler “Dunden belli oluyordu, arıza yaptı herhalde demişler Yeni bir lokomotif cıkarmışlar ve treni kasabaya geri cekmişler Ertesi gun trene bakmaya karar vermişlerBu sırada ormandakiler toplanıp aralarında konuşmuşlar Treni ozledik ne yapsak, diye duşunmuşler Kuşlar ağlamışlar Bize darıldı diye uzuluyorlarmış Kara karga olanları gorunce yaptığı yanlışı anlamış “Sanırım siz seviyordunuz Oysa ben otmemesini soyledim Ama uzulmeyin gider kendim anlatırım demiş ve ormanda herkes seni cok seviyor ve sen gecmediğin icin uzuluyorlarKara tren bunu duyunca cok sevinmiş “Yarın geleceğim git soyle demişErtesi gun makinistler gelmişler Trende hicbir arıza bulamamışlar Cok şaşırmışlar Yağlanması gerektiğini duşunmuşler Treni bir guzel yağlamışlar Sonra da yola cıkarmışlar Tren koşa koşa ormana gelmiş Gelince de uzun bir duduk calmış Duuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuut Sincaplar, tavşanlar, kuşlar koşmuşlar trene, trende gene cuf cuf cuf, diye keyifle giderken puf puf puf, diye dumanını taa goklere salmış O gun kente tam vaktinde varmış ve bir daha hic bozulmamış

*Alıntı
 
Üst Alt