Depresyon eski çağlardan beri bilinen, en yaygın görülen hastalıklardan biridir. İnsanlar tarafından depresyonun çökkünlük anlamına geldiği, üzgün ve mutsuz olmayla ilgili olduğu bilinmektedir. Çoğu kez depresyon yaşamın bir parçası olarak kabul edilir ve tedaviye başvurulmaz. Yaşam boyu insanların yaklaşık beşte biri depresyon geçirir.
Çocukluk çağı depresyonu son yirmi yıl içinde incelenmiş ve araştırmalar sonucunda ayrıntılı bilgilere ulaşılmıştır. Depresyon sadece erişkin çağı hastalığı gibi görülmekte, çocukların depresyon geçirebileceği göz önünde bulundurulmamaktadır. Çocuklarda görülen depresyon belirtileri erişkin dönemde görülen belirtilerden farklı olması sebebiyle gözden kaçma ihtimali yüksek olmaktadır.
Yetişkinlerde ortaya çıkan hayattan zevk alamama, durgunluk belirtileri çocukluk depresyonunda belirgin bir biçimde görülmez. Bunun yerine çocuklarda daha çok bedensel şikayetler, işitme halüsinasyonları, hezeyanlar görülür.
Okul öncesi çocuklarda depresyonun görülme sıklığı binde 3 iken, okul çağı çocuklarında binde 4 ila otuz, ergenlerde binde 4 ila altmış dörttür. Bir defa depresyona girmiş olan çocuğun tekrar depresyon geçirme ihtimali daha yüksektir. Depresyon çocuğun kendine güvenini azaltır, üzüntü verici olaylara karşı duyarlılığını artırır.
Çocukluk Depresyonunun Nedenleri
Depresyonun en iyi bilinen biyolojik sebebi serotonin ve diğer bazı maddelerin eksikliğidir. Depresyonun ortaya çıkışında irsiyet faktörünün de önemli bir rolü vardır. Olayların sadece olumsuz taraflarını görme, ümitsizlik, kendini yetersiz görme, mükemmeliyetçilik de çocukları ve ergenleri depresyona yatkın kılar.
Eşler arasındaki anlaşmazlık, aile içi anlaşmazlıklar çocuğun depresyona girmesine sebep olabilir. Aile bireylerinden birinin başına gelen üzücü bir olayın diğer aile üyeleri tarafından paylaşılmaması depresyona neden olabilir. Ebeveynlerin boşanması ya da aile bireylerinden birinin kaybı depresyonu tetikleyebilir. Şiddete maruz kalan, cinsel istismara uğrayan çocuklarda depresyon görülme ihtimali yüksektir. Fiziksel ve cinsel istismar dışında duygusal istismara uğrayan çocuklarda da depresyon görülebilir. Çocuğun tehdit edilmesi, küçük düşürülmesi, ağır biçimde eleştirilmesi duygusal istismar kapsamındadır. Ayrıca çocuğun fiziksel ya da duygusal ihmale uğraması da depresyona neden olabilir. Çocuğun bakımının yapılmaması, beslenme, giyim ve temizlik imkanlarından mahrum bırakılması, güvenliğine dikkat edilmemesi fiziksel ihmale örnek gösterilebilir. Çocuğa yeterli düzeyde sevgi ve ilgi verilmemesi, çocuğun alkol ya da madde kullanmasına müsade etmek duygusal ihmal kapsamına girer.
Çocukluk Depresyonunun Belirtileri
Depresyonun temel belirtileri aynı olmakla birlikte bazı yaşlarda bazı belirtiler daha sık veya seyrek görülebilir. Depresyona giren çocuklar üzgün hissettiklerini söyleseler bile üzgün görünmeyebilirler. Daha çok huzursuz görünürler. Aniden depresyona giren çocukların davranışlarında, ruhsal durumlarında, çevreyle olan ilişkilerinde, okul başarılarında değişiklik gösterir ve depresyon bu şekilde kendini belli eder. Yavaş yavaş depresyona giren bir çocuğun gösterdiği belirtiler belirli bir süreçte ortaya çıkacağından, çocuğun davranışları kötü huy ya da beceriksizlik olarak tanımlanabilir. Ergenlerde daha çok suçluluk duyguları, ümitsizlik, gelecek kaygıları, hayattan zevk almama, hezeyanlar, zihinsel ve bedensel durgunluk görülürken çocuklarda bedensel yakınmalar (mide bulantısı, karın ağrısı, baş ağrısı) ön plandadır. Okul öncesi dönemde gülmeme, faaliyetlere ilgi göstermeme, kolayca ağlama, saldırganlık belirtileri görülür. Okul çağı çocuğunda akranlarından uzaklaşma, okula gitmek istememe, ders başarısında düşme, agresiflik belirtileri daha belirgindir.
Çocuklarda görülen depresyon belirtileri çeşitlidir. İlgi azalması veya kaybı, yorgunluk, bitkinlik ve enerji azlığı, bunaltı, kaygı, sinirlilik ve hırçınlık, mutsuz ve üzgün duygu durumu, ağlamaklı olma ve ağlama nöbetleri, eşyalara zarar verme gibi hırçın davranışlar, ölüm düşüncesi, intihar düşüncesi veya girişimi, evden kaçma, dikkatini toplama güçlüğü, karar vermekte güçlük çekme, uyku düzensizlikleri, okul başarısında düşme, okula gitmek istememe, içe kapanma, gece altını ıslatma, büyük abdestini altına kaçırma, ümitsizlik ve çaresizlik hali, kendini yalnız hissetme, kendine güvenin azalması, kendinden nefret etme ve kendine kızma, kendini çirkin hissetme, düşüncenin yavaşlaması, kimsenin onu sevmediğini düşünme, iştah azalması veya artması, baş ağrısı, karın ağrısı, bulantı, kas veya eklem ağrısı gibi çeşitli bedensel şikayetler başlıca belirtilerdir. Bununla beraber depresyonun oluşumunda genetik geçişin önemi de göz önünde bulundurulmalıdır. Ailede depresyonun olması çocuk depresyonunu genetik, özdeşim ve öğrenme yoluyla etkilemektedir. Özellikle anne depresyonu ile çocuk depresyonu arasında güçlü bir ilişki olduğu düşünülmektedir. Çevresel stres faktörlerinin de depresyon üzerinde etkisi vardır. Anne babasını kaybetme gibi büyük bir kayıp yaşayan çocuğun depresyona girme olasılığı vardır. Kayıpla birlikte yaşanan üvey anne babayla yaşama, ekonomik zorluklar gibi değişimler de depresyonu tetikleyebilir.
Boşanmanın ve Diğer Değişkenlerin Çocuk Depresyonu Üzerindeki Olası Etkileri
Birçok çalışma boşanmış aile çocuklarının tam aile çocuklarına göre daha az mutlu olduğunu göstermiştir. Ayrı kaldığı ebeveynini sık gören çocukların iyilik halleri ayrı kalan ebeveynini az gören çocuklara göre daha yüksektir.
Boşanma öncesi ve sonrası süreçte ebeveynler arasında yaşanan çatışma çocuğun iyilik halini olumsuz etkilemektedir (Amato, 2001).
Amerika’da 1,197 çocuk üzerinde yapılan araştırma, boşanmış aile çocuklarının tam aile çocuklarına göre daha fazla problemli davranış ve psikolojik sıkıntı yaşadığını ortaya koymuştur.
2000-2001 öğretim yılında İzmir’de 4. ve 5. Sınıflarda öğrenim gören 365 öğrenci üzerinde yapılan araştırmada öğrencilerin depresyon düzeylerinin sosyo-ekonomik düzeyleri ve kaçıncı kardeş olduklarına göre anlamlı olarak farklılaştığı görülmüştür.
İzmir’de yaşayan 9-13 yaşları arasında anne babası boşanmış 117 çocuk ile anne babası boşanmamış 127 çocuğun örneklem olarak seçildiği araştırmada, çocuğun birlikte kaldığı anne ya da babasını görme sıklığına bağlı olarak anne babası boşanmış ve anne babası boşanmamış çocukların depresyon ölçeği puanları arasında anlamlı bir fark bulunmuştur.
Örneklemini Konya ilinin Selçuklu ilçesinde öğrenim gören 6, 7 ve 8. Sınıf öğrencileri arasından toplam 800 öğrencinin oluşturduğu çalışmada, cinsiyete göre depresyon düzeyleri arasında bir fark bulunmamıştır. Annenin çalışma durumu depresyon düzeyini etkilemezken, babası çalışmayan öğrencilerle babası çalışan öğrencilerin depresyon düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Kardeş sayısının ve ailenin kaçıncı çocuğu olduğunun depresyon düzeylerinde anlamlı bir farklılık oluşturmadığı görülmüştür.
Sonuç
Çocuklarda depresyon tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi hayatlarını oldukça etkileyen, işlevsel düzeylerinde azalmaya sebep olan dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Her üzüntü, öfke, bedensel yakınma depresyon sayılmayacağı gibi; çocukta görülen duygusal ve davranışsal değişimler, bu değişimlerin süresi ve sıklığı göz önünde bulundurularak uzman görüşüne başvurmak ve psikolojik destek almak önemlidir.