elektronikci
Yeni Üye
Depresyonu, derin bir üzüntüyle birlikte bozulan düşüncelerin, duygu ve davranışlarda bozulmaya yol açması diye tanımlayabiliriz. Bozulma her ne kadar düşünce yapısında olsa da kişi sadece duygu durumunun farkındadır. Yani kişinin anladığı, duygu durumunda olan iniş/çıkışlardır ve genel olarak depresyonda da çökkün bir ruh hali hakimdir. Bu duygu durum, sağlıklı bir insanın çok sevdiği bir yakınını kaybettiğinde hissettiği duyguyla birbirine çok benzerdir.
Depresyondaki kişilerde genellikle yüz çizgileri belirginleşmiş, omuzlar düşük ve bitkin bir görüntü mevcuttur. Bireyde öncelikle düşünce ve konuşma hızında sonra da motor hareketlerde yavaşlama görülebilmektedir. Halsizlik bu hastalığın tipik belirtilerindendir. Hafif ve orta derecedeki depresyonda kişilerle iletişim kurulabilirken, daha ağır derecedekilerde konuşmama durumu ortaya çıkabilmektedir. Majör depresyon diye de nitelendirilen ağır derecedeki depresyon hastalarında düşük ses tonuyla konuşma ve sosyal ilişkilerde zayıflama görülmektedir.
Bu tür vakalarda genel olarak isteksizlik, yaptıkları hiçbir şeyden zevk alamama, enerji kaybı, değersizlik, uyku ve iştah sorunları, dikkat dağınıklığı vb. belirtiler görülebilmektedir. Bir kişiye depresyon tanısı koymamız için bu belirtilerden en az ikisinin 2 hafta boyunca görülmesi gerekmektedir.
Depresyon tedavisinde kullanılan birçok yöntem vardır. Bunlardan en etkililerinden biri Bilişsel ve Davranışçı Terapi yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre öncelikle kişiyle empati kurulması gerekmektedir. Yani hastanın olayları nasıl yapılandırdığını ve onlara nasıl tepkiler verdiğini anlamaktır. Eğer aynı bakış açısını yakalayabilirseniz süreç çok daha hızlı ilerlemektedir.
Bundan sonraki süreçte de stresle nasıl baş ettiğini, edemediği durumlarda nasıl yaklaşımlar sergilemesi gerektiğini hastaya anlatmak ve savunma mekanizmalarını güçlendirmek şeklinde ilerlemektedir.