DEPRESYON TEHLİKESİ ARTIYOR!
Depresyon; son yıllarda daha sık duyduğumuz, bazen bizi bazen de yakınımızı etkileyen birebir tanıklık ettiğimiz en önemli psikolojik hastalıklardan biridir.
Depresyon, üzüntü duygusu ile özdeşleşse de üzüntüden farklıdır. Üzüntü hissettiğimiz duygulardan biridir. Depresyon ise duygu, davranış ve düşünce boyutu olan bir hastalıktır. Depresyonun 3 farklı boyutu vardır:
-
Duygu boyutu: Depresyonda olan kişi genel olarak karamsardır. Geleceğe dair ümitsizlik hissi vardır. Mutsuzluk, çaresizlik, değersizlik, öfke, suçluluk (daha çok kendine yönelik) gibi duygular depresyondaki kişiye eşlik eden diğer duygulardır. -
Davranış boyutu: Kişide genel bir hareketsizlik söz konusudur. Sürekli uyuma isteği veya uyuyamama durumu, yemek yemeyi reddetme veya aşırı yemek yeme, madde kullanımı veya kullanımda artış, konuşmak istememe, yorgunluk, halsizlik gibi davranışlar görülür. -
Bilişsel boyutu: Kişinin düşünceleri karışık ve dağınıktır. Odaklanma ve konsantrasyon sorunu yaşar. Kişi, kendini değersiz, yaşamı anlamsız gören düşüncelere sahiptir. Kişinin; ‘Hayat anlamsız, yaşanmaya değmez, her şey çok kötü, kimse beni sevmiyor, ben işe yaramaz biriyim vb.’ negatif ve genelleyici düşünceleri yaygındır.
Depresyon pek çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına yol açar. Kişinin kendini sosyal hayattan ve iş yaşamından geri çekmesine, psikolojik, bedensel ve sosyal olarak yıpranmasına, bununla birlikte enerji kaybı yaşamasına neden olur.
Who (Dünya Sağlık Örgütü) : Depresyon 2030’a kadar küresel bir kriz olacak!
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tüm dünyadaki hastalıkların değişen sıklığı ile ilgili periyodik olarak istatistiksel analizler yayınlamaktadır. Ayrıca yeni hastalıkların gelişim sıklığına bakarak ilerleyen yıllarda ne gibi sağlık sorunlarının beklendiğini açıklamaktadır. En son yayınlanan rapora göre en sık görülecek hastalık kalp damar hastalıkları ve ikinci sırada depresyon bulunmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü, dünya genelinde yaklaşık her 10 kişiden birinin ruh sağlığının bozuk olduğunu, her yıl 900 bin kişinin intihar ettiğini, ruh sağlığı ciddi anlamda bozuk olan her 4 kişiden 3’ünün hiçbir tedavi almadığını ve 2030 yılına kadar depresyonun küresel bir kriz olacağını açıkladı.
Rapora göre, az ve orta gelirli ülkelerde 100 bin kişiye bir uzman düşerken, zengin ülkelerde 2 bin kişiye bir uzman düşmektedir. Yoksul ülkelerde ruh sağlığı için kişi başı 2 dolar harcanırken, yüksek gelirli ülkelerde 50 dolar harcanmaktadır.
Depresyon İş Gücü Kaybına yol Açmaktadır
Depresyon, kişinin kendisini ve yakınlarını etkilediği gibi çalıştığı işyerindeki verimini de etkilemektedir. Depresyonun kişide oluşturduğu isteksizlik, hareketsizlik, karamsarlık, motivasyon eksikliği, enerji kaybı ve iş verimindeki düşüş sonucunda önümüzdeki yıllarda kamuda da özel sektörde de ciddi iş kayıplarının yaşanması öngörülmektedir. Ciddi bir hastalık olan depresyon şu anda iş gücü kaybı sıralamasında 5. Sıradadır.
Depresyonun sık görülen hastalıklara eklenmesi ile oluşacak fiziksel, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik zararlar, önleyici tedbirlerin alınması gereğini ortaya çıkarmaktadır.
Depresyon İman Zayıflığı Mıdır?
Bazı kişiler depresyonun iman zayıflığından kaynaklandığını iddia etmektedirler. Bu iddiaya Mevlana’nın şu tespiti ile cevap vermekte fayda olduğunu düşünüyorum. Mevlana’ya göre; kalp, tecelligah-ı ilahi deryasının sahilidir. O deryadan kalbe devamlı dalgalar gelir. Bunlar ışık dalgaları gibi değişik şekil ve boydadır. Bu dalgaların geldiği yere göre kişide oluşturduğu bir tesir vardır. Bu dalgaların bir kısmı Allah’ın ‘Basıt’ isminden gelir ve kalpte oluşturduğu etki ferahlıktır. Kişi bu dalganın tesiriyle inşirah duyar. Başka bir dalga ise Allah’ın ‘Kabz’ isminden gelir ve kalpte sıkıntı, daralma ve bunalmaya sebep olur.
Bu dalgaların farklı şekilde tecelli etmelerinin amacı, kişinin tek düze yaşamasını engellemektir. Örneğin kişi hep ‘Basıt’ isminin tecellesiyle ve ihsanlarla karşılaşsa, bunun güzelliğini fark edebilir mi? Ferahlığın oluşturduğu durumu hissedebilmesi için ara sıra sıkıntı halini yaşaması gerekir. Çünkü her şey ancak zıddıyla bilinir.
Bütün bu açıklamalar ışığında kişinin duygu durumunda değişmeler olması doğaldır, sıkıntı durumunun uzun sürmesi, kişinin uygun müdahaleden yoksun olması ile açıklanabilir, iman zayıflığı ile değil.
Depresyonla İlgili Ne Yapılmalı?
Depresyon ortaya çıktıktan sonra iki şekilde tedavi edilmektedir.
-
İlaç Tedavisi: ilaç tedavisinde depresyonda olan hastaya antidepresan ilaçlar verilmekte, hastanın bu ilaçları en az 6 ay kullanması istenmektedir. İlacın erken kesilmesi ile birlikte depresyonun nüksetme ihtimali artmaktadır. İlaç terapiye göre depresyonun daha hızlı iyileşmesine yardımcı olmaktadır ama bazen tek başına kullanılması yeterli olmamaktadır. Çünkü ilaç ile kişinin hormonlarına müdahale edilmekte, yaşadığı duygu durumu dengelenmeye çalışılmakta ama davranış ve düşünce boyuna müdahale yetersiz kalmaktadır. -
Psikoterapi: Psikoterapi ile kişinin depresif duygu durumunu ortaya çıkaran ve sürdüren olumsuz ve işlevsiz otomatik düşüncelerin giderilmesi hedeflenmektedir. Terapist, işlevsiz düşüncelerin etkisinden kurtulan kişiye, işlevsel ve pozitif düşünme becerisi kazandırmaya yardımcı olmaktadır. Ayrıca davranış ve düşünceleri değiştirmeye yönelik öğrenilen becerilerin ev ödevleriyle desteklenmesini sağlamaktadır. Ev ödevleri ve fiziksel aktiviteler terapinin olmazsa olmazıdır.
En çok sorulan sorulardan biri de tedavide hangisinin daha etkin olduğudur. Bununla ilgili ülkeden ülkeye, hatta aynı ülkede uzmandan uzmana farklılar görülmektedir. Örneğin Amerika’da depresyon tedavisinde ilaç ve psikoterapi birlikte uygulanmaktadır. İngiltere’de ise farklı bir uygulama söz konusudur. İngiltere’de hafif ve orta düzey depresyonun başlangıç tedavisinde ilaç tedavisi yoktur. Psikoterapi tedavisi uygulanır. Psikoterapi ile depresyonun ilerlemesi engellenemediğinde ilaç ve psikoterapi birlikte uygulanır. Ülkemizde ise bu konu ile ilgili yaklaşım, uzmanların insiyatifine ve hastanın tercihine bırakılmıştır.
Genel görüş ise, ileri düzey depresyonda intiharı ve ortaya çıkabilecek diğer zararları önleme adına ilaç tedavisinin gerekli olduğudur. Ancak hafif ve orta düzey depresyonda psikoterapinin ilaç tedavisine benzer sonuçlar verdiği, yan etkilerinin olmaması sebebiyle avantajlı olduğu ve hastalığın nüksetme ihtimalinin ilaç tedavisine göre daha seyrek görüldüğü belirtilmiştir. Avrupa’da yapılan bir araştırmaya göre depresyonun nüksetme oranı sadece ilaç tedavisi uygulanan hastalarda %80 gibi yüksek bir oran iken, terapi uygulanan hastalarda %20-30 arasında görülmektedir. Bu sonuç depresyon tedavisinin ilaç kullanılarak sağlansa bile terapi ile de desteklenmesi gereğini ortaya koymuştur.
Özetlemek gerekirse, bilişsel davranışçı terapi ile kişinin işlevsiz düşüncelerine ve davranışlarına müdahale edilerek sağlıklı düşünce ve davranış edinmesine yönelik beceri kazandırılmakta, böylece hastalığın nüksetme ihtimali azalmaktadır. Kronik depresyon tedavisinde ise ilaç tedavisi ile psikoterapinin birlikte uygulanması önerilmektedir.