Çökkünlük ya da bunalım olarak da ifade edilmektedir. Depresyon tanımı geniş olarak kullanıldığında moral bozukluğu, karamsarlık, hüzünlü ve kederli hissetme hali ile genel bir isteksizlik ve yaşama karşı ilgi kaybından söz edilmektedir. Moral bozukluğu ve isteksizlik olarak özetlenebilecek bu belirtilere ek olarak uyku ve iştahtaki değişiklikler, gerginlik ve tahammülsüzlük, zihinsel yavaşlama, halsizlik ve çabuk yorulma, dalgınlık ve unutkanlık, kendine güvende azalma ve ölüm düşünceleri görülebilmektedir. Daha dar tanımıyla kendine güvendeki azalmanın belirleyici olduğu, kişinin kendine güveninin normal olduğu durumlarda depresyon tanısına daha temkinli yaklaşmanın gerekli olduğu da söylenmektedir.
Depresyonun geniş tanımı kullanıldığında her 5 kişiden birisinin hayatında en az bir kez depresyon geçirdiği veya geçireceği bulunmuştur. Depresyon riski kadınlarda daha yüksektir ve her 4 kadından birisinin depresyon riski altında olduğu kabul edilmektedir. Kadınların depresyon risklerinin daha yüksek olmasının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Örneğin, kadınlar ilişkilerinde daha kırılgan bir yapıya sahiptir ve duygusal dalgalanmaları daha derin yaşarlar. Erkeklerden farklı olarak kadınlar hormon dalgalanmalarına da maruz kalmaktadır. Gerek aylık adet döngülerinde, gerek gebelik ve doğum sonrası dönemde, gerekse menapoz ile birlikte kadınların cinsiyet hormonlarında ciddi değişiklikler meydana gelmektedir. Bu değişiklikler kadınların vücutlarını ve beyin yapılarını zorlayabilmektedir. Nitekim, pek çok kadın adet öncesi dönemde gerginlik ve sıkıntı hissinden şikayet etmektedir. Benzer şekilde doğum sonrası ve menapoz sonrası dönemlerde depresyon riski artmaktadır.
Depresyonun etkili olarak tedavi edilememesi durumunda halsizlik ve isteksizlik nedeniyle işgücü kayıpları, dalgınlık ve dikkat toplamadaki güçlükler nedeniyle kazalar, gerginlik ve tahammülsüzlük nedeniyle ilişkilerde sorunlar yaşanmaktadır. Depresyonun en önemli olumsuz sonuçları alkol- uyuşturucu madde kullanımı ve intihar ile ölümlerdir.
Depresyonun etkili tedavisi antidepresan olarak bilinen ilaçlar, elektrokonvulzif tedavi ve psikoterapilerle yapılmaktadır. Antidepresan ilaçların özellikle ağır depresyonlarda etkili olduğu bilinmektedir. Elektroşok tedavisi olarak bilinen elektrokonvulzif tedavi ise çok ağır ve ölüm risk içok yüksek olan hastalarda tercih edilen, hayat kurtarıcı bir tedavidir. Psikoterapiler, hafif veya orta şiddetteki depresyonlarda tercih edilmektedir. Hafif ve orta şiddetteki depresyonların tedavisinde ilaç yerine psikoterapilerin seçilmesi durumunda depresyonun tekrarlaması önlenebilmektedir. Depresyon tedavisinde kabul gören psikoterapiler ise bilişsel davranışçı terapi ve kişiler arası ilişkiler terapisidir. Depresyon tedavisinde hipnoz, homeopati veya akupunktur gibi yöntemlerin yeri yoktur; aksine hastanın tedavisiz kalması sonucunda kötüye gitmesine bile yol açabilir.
Depresyon ne yazık ki tekrarlayan bir rahatsızlıktır. Özellikle ağır depresyonlar, genç yaşta başlayan depresyonlar ve soyaçekimin olduğu depresyonlar daha zor tedavi edilmekte ve tedavi sonrasında tekrarlamaktadır. Depresyonların tedavisinde psikoterapilerin kullanılması tekrarlama riskini azaltmaktadır. Bunun nedeni psikoterapiler ile hastaya sorunlarını tanıma ve sorunlarıyla başa çıkma yöntemlerinin öğretilmesidir.