Son Konu

Depresyonun bilişsel açıklaması

habercibotu

Yeni Üye
Katılım
29 Ocak 2023
Mesajlar
14,349
Tepkime
1
Puanları
38
Credits
0
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
670.jpg

Depresyonun bilişsel kuramı Beck'in Bilişsel Kuramı temel alınarak tartışılabilir. Bu kuramın dört temeli vardır. Bunlardan ilki “olumsuz üçlü -dünya ve yaşantıları, geleceği olumsuz algılama-”, ikincisi olumsuz otomatik düşünceler, üçüncüsü bilgi işlemede ve algılamada sistematik hataların oluşması ve dördüncüsü temel işlevsel olmayan sayıltıların ortaya çıkması

Olumsuz Üçlü
İlk öğesi kişinin kendini değersiz, yetersiz, ahlaken ya da fiziksel olarak özürlü olarak algılamasını kapsar. Kişi geçmişte olan olumsuz olaylardan kendini sorumlu tutar ve başkaları tarafından beğenilmediğini düşünür. Olumsuz üçlünün ikinci öğesi hastanın çevresiyle olan ilişkilerini ve yaşantılarını olumsuz olarak algılamasıyla ilgilidir. Kendinden çok şey talep edildiğini, dünyanın aşılamayacak güçlüklerle dolu olduğunu düşünür. Aynı şekilde, gelecek; karanlık, başarısızlıklara gebe, ümitsiz bir durum olarak algılanır.
Bu olumsuz bilişsel kavramların depresif sendromun özelliği olan hemen bütün belirtileri açıklayabilir.

Otomatik Düşünceler:
Olumsuz düşüncelerin otomatik olarak ortaya çıkması da depresyonun bilişsel kuramının önemli bir yönüdür. Bu işlevsel olmayan düşünceler, hasta önceden planlamadan, yargılamadan, düşünmeden çabuk ve otomatik olarak ortaya çıkarlar. Otomatik düşünceler doğrudan daha temel işlevsel olmayan şemaları ya da sayıltıları yansıtırlar ve kişi tarafından doğru olarak kabul edilirler. Bu düşünceler bazen o kadar çabuk oluşurlar ki hasta bunların farkında olamayabilir. Bilişsel terapide ilk başta ele alınan konulardan biri de kişiye bu otomatik düşüncelerini yakalamayı öğretmek ve bu düşüncelerin duygu ve davranışları nasıl etkilediğini göstermektir.

Sistematik Hatalar:
Kişinin kendisini, çevresini ve geleceği olumsuz olarak algılamasında önemli etkenlerden biri de bilgi işlemede yapılan sistematik hatalardır. Beck (1967, 1976) bu hataları aşağıdaki şekilde sıralamaktadır.

• Seçici Algılama: Bir durumun seçici olarak belli bir ayrıntısının algılanması, diğer önemli özelliklerin ise göz ardı edilmesi

• Abartma: Olumsuz olayları büyütme

• Küçümseme: Olumlu olayları küçümseme

• Aşırı Genelleme: Bir tek olaydan genel kurallar çıkartma

• Bireyselleştirme: Günlük aksiliklerden kendini sorumlu tutma

• Ya Hep ya Hiç Tarzı Düşünme: Olaylar, siyah-beyaz, çok kötü fevkalade, iyi-kötü gibi iki uçta algılanır

• Keyfi Çıkarsama: Kanıt olmadan ya da aksi kanıt olduğu hakkında bazı sonuçlara ulaşma*

İşlevsel Olmayan Şemalar
Depresyonun bilişsel kuramıyla ilgili dördüncü ve en önemli kavram ise temel işlevsel olmayan sayıtlılardır. Bu sayıltı ya da inançlar genellikle başlangıcı çocukluk döneminde olan, yaşam boyu gelişen, oldukça değişmez ve kalıcı özelliklerdir. Bireyin, ne yaparsa yapsın kendini değerli hissedebilmesi iç başkalarının onayının gerektiğine İnanması, başarılı sayılabilmek iç her alanda başarılı olma zorunluluğunu hissetme ya da' yaşamda iyi şeyin kontrol edilebileceğine inanma, işlevsel olmayan düşüncele örnek olarak verilebilir. Bu çeşit fikir ve inançlar sürekli olarak biliş çarpıtmalarla desteklenmektedir.
Şemalar olayları algılayarak bize anlam çerçeveleri sağlarlar. İnsanlar arası ilişki büyük ölçüde ortak şemalara dayanmaktadır. Bilgiyi bellekte saklayabilmek, farklı duyu organlarından gelen bilgileri birleştirebilmek, birbiriyle ilişkili bilgileri hatırlayabilmek, şemalar yardımıyla olmaktadır. Şemaların tekrarlanarak gelişmeleri ve otomatik işleyen zihinsel birimler biçimine dönüşmeleri uzun yıllar sürmektedir.

Depresyonun Bilişsel-Davranışçı Tedavisinin Özellikleri
Beck ve arkadaşlarının (1979) tanımıyla bilişsel terapi “aktif direktif, zaman sınırlı ve yapılandırılmış” bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın altında, bireyin duygu ve davranışlarının, büyük ölçüde dünyayı yorumlayıp algılamasıyla tayin edildiği şeklindeki kuramsal görüş vardır. Bilişsel terapinin temel özellikleri aşağıda özetlenmektedir.

1. Yapısal: Her terapi görüşmesi, hastanın ve terapistin anlaş tığı şekilde planlanır.

2. Aktif:Hem terapist hem hasta aktif olarak terapi sürecine katılırlar. Terapi ilişkisi önemlidir.

3. Direktif. Terapist görüşmeyi idare eder.

4. Esnek: Tedavinin.gidişine göre, hastanın gereksinmeleri göz önüne alınarak uygun teknikler ve ev ödevleri seçilir.

5. Kurama Dayalı: Tedavi, psikolojik bozuklukların bilişsel kuramına dayalıdır. Çeşitli tekniklerin altta yatan bir rasyonele göre uygulamaları içerir.

6. Kısa ve Zaman Sınırlı: Hastaların bağımsız başa çıkma yöntemlerini geliştirmeleri yüreklendirilir.

7. Soruna Yönelik: Odak sorunları sürdüren faktörleri anlamak ve ortadan kaldırmaktır.

Bilişsel terapi bir çeşit problem çözme yöntemi olarak algılanabilir. Hastalar, depresyonu da içeren çeşitli sorunlarla başvururlar. Depresif düşünce tarzı sorunları çözmeyi engeller. Otomatik olumsuz düşüncelerle uğraşmak sonuç değil sonuca giden yoldur. Terapinin amacı yalnızca hastanın rasyonel düşünmesine yardımcı olmak değil hastanın sorunlarına bilişsel-davranışsal stratejileri kullanarak çözümler bulmaktır. İlk amaç belirtileri azaltmak, uzun vadede ise yaşamla ilgili sorunları ele almak, böylece ileride olabilecek depresyon nöbetlerini önlemektir.

Depresyonda Bilişsel-Davranışçı Tedavinin Etkinliği
Literatürde depresyonun tedavisinde bilişsel-davranışçı terapinin kısa ve uzun süreli sonuçları ve etkinliği ile ilgili karşılaştırmalı çok sayıda araştırma yayınlanmış ve halen de yayınlanmaktadır. Tedavinin hemen sonrasındaki sonuçların değerlendirildiği çalışmalar, bilişsel davranışçı terapinin en azından trisiklik antidepresanlar kadar etkin olduğunu göstermektedir (Feımell, 1989 ve Blackburn, Davidson ve Kendel, 1990). Uzun süreli etkinliği ile ilgili yapılan üç ayrı izleme çalışmasında antidepresan ilaçlara göre nüksün önlenmesinde bilişsel davranışçı terapinin daha etkin olduğu saptanmıştır (Kovack ve ark., 1981; Slmons ve ark., 1986 ve Blackburn, Euson ve Bishop, 1986).
Dobson'm 1989'da yaptığı, yirmi sekiz ayrı araştırmanın karşılaştırıldığı bir meta analiz çalışmasında, bilişsel-davranışçı terapinin, davranışçı, psikodinamik, yöneltimci olmayan ve diğer terapi türlerine göre anlamlı düzeyde etkili olduğu bulunmuştur. Literatürdeki bir çok çalışma, depresif hastaların bilişsel-davranışçı terapiden yanıt aldıklarını gösterirken bazı depresif hastaların bu terapiden etkin yanıt alamadıkları da bır gerçektir (Fenneil, 1989). Özellikle şiddetli depresyonlarda ilaç tedavilerinin daha etkin ve daha hızlı tedavi edici etkileri olduğu bulgulanmıştır (Elkin ve ark., 1989). Şiddetli depresyonlarda özellikle intihar riskinin yüksek olduğu durumlarda farmakoterapi ve elektro-konvülsif tedavinin uygulanması gerektiği vurgulanmaktacıır. Diğer taraftan bilişsel-davranışçı terapinin kronik depresyonun tedavisinde nüksü önlemede üstünlüğü çalışmalarla gösterilmiştir (Craig ve Dobson, 1995).

Yeterli sayıda araştırma sonuçları, depresyonun tedavisinde farınakoterapi ve bilişsel-davraruşçı terapinin birlikte kullanımının sadece farmakoterapiden veya sadece psikolojik tedavilerden de daha etkin olduğunu göstermiştir (Cralg ve Dobson, 1995 ve Elldn ve ark., 1989). Bu araştırma sonuçları gözönüne alındığmda, farmakoterapi ve bilişsel-davranışçı terapinin birlikte kullanımının depresyonun tedavisinde etkin stratejilerden biri olarak kabul edildiği sonucuna varılabilmektedir.
 
Üst Alt