Son Konu

Din Kardeşliği mi Beka Sorunu mu? 17 Soruda Türkiye'de Göç Gerçeği

dadaş

Yeni Üye
Katılım
9 Ocak 2022
Mesajlar
152,364
Tepkime
0
Puanları
36
Yaş
45
Credits
0
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
s-a31c15672048abd6eac842470c907b68d47fb4d4.jpg


Kimileri onları 'din kardeşlerimiz' olarak görüyor kimileri ise Türkiye'nin geleceği için bir tehdit. Bazıları kalmalarını istiyor, bazıları 'gitsinler' diyor. Kim nasıl yaklaşırsa yaklaşsın göç ve göçmenler konusu daha uzun yıllar gündemden düşmeyecek bir başlık olarak karşımızda duruyor. Peki Türkiye'ye göç etmiş bu insanlarla ilgili neler biliniyor? Güncel rakamlar bize ne söylüyor?

Dünya üzerinde en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye'deki göç konusunu ele aldık. 


1. Göç terminolojisi: Mülteci - sığınmacı - göçmen ne demek?




Göç sorununu ele almadan önce terminolojiye bir göz atmakta fayda var. Zira göç ve göçmenlik konusunda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir kavram karmaşası yaşanıyor. Mülteci, sığınmacı, göçmen gibi farklı statüleri ifade eden tanımların sıklıkla karıştırıldığını ve birbirinin yerine kullanıldığına şahit oluyoruz.

Peki bu kavramlar ne anlama geliyor? 
  • Mülteci
Türkiye'de iltica başvurularını almak ve değerlendirmekle yükümlü olan Göç İdaresi Başkanlığı mültecinin tanımını şöyle yapıyor:

'Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında verilen statüyü ifade eder.' 

Bu tanımdaki 'Avrupa' vurgusu önemli çünkü Türkiye sadece Avrupa'dan gelen kişileri mülteci olarak kabul ediyor. Suriye, Irak, Afganistan gibi ülkelerden gelenlere ise mülteci statüsü tanınmıyor. Bunun nedeni '1967 Protokolü' olarak bilinen anlaşmaya Türkiye'nin koyduğu 'coğrafi sınırlama' şerhi. Bu konuya ileride tekrar değineceğiz.

Sığınmacıların Göç İdaresi Başkanlığına, ülkelerini terk etmelerine neden olan korku ve endişelerinde haklı olduklarını kanıtlamaları gerekiyor. İnceleme ve onay süreci duruma göre aylar alabiliyor. Başvuran her sığınmacının mülteci statüsü alacağının da bir garantisi yok.

Mülteci statüsüne sahip olmak eğitim, çalışma, iş yeri açma, şirket kurma gibi pek çok hakkı da beraberinde getiriyor. 

Mülteciler ile ilgili bilinmesi gereken önemli bir ayrıntı da bu kişilerin gönüllü olmadığı sürece ülkelerine geri gönderilemeyecek olmaları.
  • Sığınmacı
Mülteci ile sıklıkla karıştırılan sığınmacı kavramı ise uluslararası koruma talep ettiği ülkeye yaptığı iltica başvurusu henüz onaylanmamış yani resmi olarak mülteci statüsü verilmemiş kişileri ifade etmekte kullanılıyor.

Bu her sığınmacının mülteci olarak tanınmadığı ancak her mültecinin iltica sürecinin başında bir sığınmacı olduğu anlamına geliyor.
  • Göçmen - Düzensiz Göçmen
Uluslararası alanda kabul edilmiş ortak bir tanımı bulunmayan göçmen, ülkesinde zulme uğrayacağından endişe edenlerden ziyade ekonomik ve sosyal anlamda daha iyi bir yaşam standardına kavuşabilmek için kendi istekleri ile ülkelerini terk edenler için kullanılıyor.

Düzensiz göçmen terimi ise göç ettiği ülkeye o ülkenin yasalarını ihlal ederek giriş yapan, ülkede kalmak için yasal hakkı bulunmayan kişiler için kullanılıyor. Bu kişiler zaman zaman 'kaçak göçmen' olarak da anılıyor. Ancak insani yardım kuruluşları ve mülteci örgütleri, suç işleme eylemiyle özdeşleştirilen 'kaçak' ve 'yasa dışı' tabirlerinin kullanılmaması gerektiğini belirtiyor. 

Mültecilerin aksine düzensiz göçmenler yakalandıktan sonra menşe ülkeye sınır dışı ediliyor.
  • Vatansız
Hiçbir devletle uyrukluk bağı bulunmayan kişiler, 'vatansız' kabul ediliyor. Bu terime uluslararası alanda 'Heimatlos' da deniliyor. 

Birleşmiş Milletler'e göre vatansızlık, dünya genelinde tahminen 12 milyon insanı etkileyen büyük bir problem durumunda.

2. Avrupa dışından gelenler neden mülteci sayılmıyor?



Bugünkü uluslararası iltica hukuku ve terminolojisinin temelini oluşturan temel metin, İkinci Dünya Savaşı sonrası 1951 yılında ortaya çıkan Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi. 

Türkiye'nin de taraf olduğu ve ilk imzalandığında '1951 yılı ve öncesi Avrupa'da meydana gelen olaylar nedeniyle mültecileri korumaya yönelik' ifadelerinin yer aldığı sözleşme, '1967 Protokolü' ile yeniden düzenlendi. Bu düzenlemeyle zaman sınırlaması ve coğrafi şart kaldırıldı. Ancak daha önce 'coğrafi sınırlama' beyanı ile anlaşmaya taraf olan ülkelere bu koşulu sürdürme hakkı tanındı. 

Bu sınırlamayı günümüze kadar muhafaza eden Türkiye, şu an sözleşmeye bu şekilde taraf olan tek Avrupa Konseyi ülkesi konumunda. Bu sınırlama (çekince) Türkiye'nin Avrupalı olmayan sığınmacılara mülteci statüsü tanımamasının temel dayanağını oluşturuyor.

Uluslararası Af Örgütü'nün de aralarında olduğu bazı insani yardım ve mülteci örgütleri, Türkiye'yi bu tutumu nedeniyle eleştiriyor.

'Türkiye bu sınırlamayı kaldırmalı, Türkiye’ye sığınanlara coğrafi ayrım yapmadan etkin bir uluslararası koruma imkanı sunmalıdır.'

3. Türkiye'de hangi statüler bulunuyor?



Türkiye’deki yabancıların statüleri 2013 tarihli 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile düzenleniyor. Bu kanun çerçevesinde faaliyet yürüten Göç İdaresi Başkanlığı, yabancıların statülerini 'Uluslararası Koruma' ve 'Geçici Koruma' şeklindeki iki başlık altında değerlendiriyor. 

'Uluslararası Koruma' başlığı altındaki statüler şöyle:

  • Mülteci: Avrupa ülkelerinden gelen ve uluslararası koruma başvurusu kabul edilen kişiler. (İlk maddedeki tanıma bakınız)

  • Şartlı Mülteci: Avrupa dışından gelen ve uluslararası koruma talebi kabul edilen ancak üçüncü bir ülkeye yerleştirilinceye kadar Türkiye’de kalmasına izin verilen kişiler.

  • İkincil Koruma: Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen ancak ülkesine geri gönderildiği takdirde ölüm ya da işkence gibi insanlık dışı muamelelere maruz kalacağı, ülkesi tarafından korunamayacağı düşünülen kişiler için oluşturulan statü.
'Geçici Koruma'

Bu statüyü yukarıdaki üçlüden farklı kılan şey mevcut bireysel sığınma prosedürlerinin uygulayamayacağı kitlesel göç durumlarında uygulanıyor oluşu. Göç İdaresi Başkanlığı, bu statü ile ilgili tanımlamasında şu ifadelere yer veriyor:

'Geçici koruma, kitlesel akın olaylarında acil çözümler bulmak üzere geliştirilen bir koruma biçimidir. Devletlerin geri göndermeme yükümlülükleri çerçevesinde kitleler halinde ülke sınırlarına ulaşan kişilere, bireysel statü belirleme işlemleri ile vakit kaybetmeden, uygulanan pratik ve tamamlayıcı bir çözüm yoludur.'

'İkamet İzni'

Bu statülerin dışında Türkiye'de yabancıların barınmasına olanak tanıyan İkamet ya da oturum izni adında bir uygulama da bulunuyor. Türkiye’de kalmak isteyen yabancılar eğitim, ticaret, aile durumu, bilimsel araştırma, Türkiye'de taşınmazının bulunması gibi pek çok gerekçeyle aşağıdaki izinlere başvurabiliyor. Bu izinlerin süreleri kategorisine göre değişiyor. O kategoriler şöyle:

  • Kısa dönem ikamet izni

  • Aile ikamet izni

  • Öğrenci ikamet izni

  • Uzun dönem ikamet izni

  • İnsani ikamet izni

  • İnsan ticareti mağduru ikamet izni
4. Türkiye'deki yabancı sayısı ne?



Yakın tarihli resmi verilere göre Türkiye'de farklı statülerde toplam 5.5 milyon yabancı bulunuyor. 

Bunların 3,7 milyonu geçici koruma statüsündeki Suriyelilerden, yaklaşık 1,4 milyonu da farklı milletlere mensup ikamet izni verilmiş yabancılardan oluşuyor. 

İkamet izni kapsamdaki en kalabalık nüfusu 166 bin kişi ile Irak uyruklular oluşturuyor. Onları 124 bin ile Türkmenistan, 114 bin ile İran, 108 bin ile Suriye ve 76 bin ile Özbekistan uyruklular izliyor.





Türkiye'deki uluslararası koruma başvuru ve statü sahibi (sığınmacı, mülteci ya da şartlı mülteci) kişi sayısı da 300 binden fazla. Bu kişilerin uyruklarına ilişkin paylaşılan resmi veri bulunmuyor.  

Rusya'nın işgali nedeniyle ülkelerini terk eden 60 bine yakın Ukrayna vatandaşı da Türkiye'de barınanlar arasında. Bu kişiler de Suriyeliler gibi geçici koruma kapsamında. 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye'de ayrıca 376 'vatansız'  kişi bulunuyor. 

Ülkedeki düzensiz göçmenlerin sayısı ile ilgili ise bazı tahminler dışında elde somut bir bilgi yok. Resmi veriler, 2014'e kadar her yıl ortalama 40 - 50 bin civarında düzensiz göçmen yakalanırken 2015 ve sonrasında bu sayının belirgin bir şekilde arttığını söylüyor. 2014-2022 arasında 8 yılda yakalanan düzensiz göçmen sayısı 1,5 milyon olurken bu kişilerin büyük bir bölümünün Afgan uyruklu olduğu göze çarpıyor.

Afganların İran üzerinden kitleler halinde Türkiye'ye göç ettiğini gösteren görüntüler sosyal medyada sıkça paylaşılan ve gündem yaratan bir konu olmuştu.









5. Geçici koruma statüsündeki Suriyeliler: Ne kadarı kamplarda, ne kadarı kentlerde?



Mart 2011'de başlayan iç savaş nedeniyle 22 milyonluk Suriye nüfusunun 3'te 1'i göç etti. 7 milyon kişi, yarıdan fazlası Türkiye olmak üzere Lübnan, Ürdün, Irak gibi komşu ülkelere dağıldı. 

Çatışmaların başladığı ilk günlerde 'açık kapı politikası' uygulayacağını duyuran Türkiye, kritik eşik olarak 100 bini belirledi. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, gelen Suriyelilerin sayısının bu sayıyı aşması halinde sınırda bir tampon bölgenin gündeme geleceğini söyledi ancak kitlesel göç tahminlerin çok ötesine geçti. 

2012'de sınırın bu tarafına geçen Suriyeli sayısı 14 bin civarındayken 2013'te 224 bine, 2014'te 1,5 milyona, 2015'te ise 2,5 milyona ulaştı.

Türkiye, bu kişiler için 10 ayrı şehirde 26 geçici barınma merkezi kurdu. 

Suriye'deki belirsizliğin göç eden kişilerin kalış sürelerini uzatması neticesinde 'sosyal uyum' politikasına geçildi. 

Bugün sadece 7 tanesi faal durumda olan bu merkezler 50 bin kadar geçici koruma statüsündeki Suriyeliyi barındırıyor. Geri kalan 3 milyon 700 bin Suriyeli ise farklı kentlerde yaşamlarını sürdürüyor.





6. Hangi şehirlerde yaşıyorlar?



Türkiye'de en fazla Suriyeli nüfusu barındıran kent, 540 bin kişiyle İstanbul. İstanbul'u 462 bin ile Gaziantep, 432 bin ile Hatay, 429 bin ile Şanlıurfa, 256 bin ile Adana izliyor.

En az Suriyelinin yaşadığı yer ise 66 kişi ile Tunceli. Tunceli'yi 68 kişi le Artvin, 80 kişi ile Bayburt, 81 kişi ile Siirt takip ediyor.





7. Yaş ve cinsiyet dağılımı nasıl?



Geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin 2 milyon 25 bin 937'si erkeklerden, 1 milyon 737 bin 628'i de kadınlardan oluşuyor. 

Yaş dağılımlarına bakıldığında ise en fazla çocuk ve gençlerin olduğu görülüyor. 10 yaş altındaki çocuk sayısı 1 milyonu aşarken 30 yaşın üzerindekilerin sayısı yaş ilerledikçe düşüyor.





8. Türkiye'de doğan Suriyeli sayısı ne?



İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 19 Eylül 2019 tarihli açıklamasında Türkiye’de doğan Suriyeli bebek sayısının 450 bin civarında olduğu belirtmişti.

Daha güncel bazı araştırmalar bu sayının 750 bin civarında olduğunu söylüyor.

9. Ne kadarı ülkesine döndü?



Türkiye'deki ekonomik krizin giderek derinleşmesi ve Suriye'nin kuzeyindeki Afrin, El Bab, Azez ve Mare gibi bölgelerin güvenli hale gelmesi ile birlikte bazı Suriyeliler gönüllü olarak geri dönüşe başladı.

İçişleri Bakanı Yardımcısı İsmail Çataklı, Şubat 2022’de ülkesine geri dönen Suriyeli sayısının 484 bin 400 olduğu açıkladı. Göç İdaresi Başkanı Savaş Ünlü ise Mart 2022'de dönenler için '500 bine yakın' dedi.

10. Geri dönmeyi ve dönmemeyi düşünenlerin oranı ne?



17 Şubat'ta, Suriyelilere ilişkin yaptırdıkları bir anketin sonuçlarını paylaşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, şu bilgileri aktarmıştı:

  • 'Geri dönmeyi düşünmüyorum' diyenlerin oranı yüzde 3.1,

  • 'Savaş biter, istediğimiz şekilde yönetim olursa dönerim' diyenlerin oranı yüzde 28.2,

  • 'Savaş biterse istediğimiz yönetim oluşmasa da dönerim' diyenlerin oranı yüzde 13.7,

  • 'Güvenli bölge oluşursa dönerim' diyenlerin oranı yüzde 12,

  • 'Savaş devam etse de döneceğim' diyenlerin oranı yüzde 4.1,

  • 'Bilmiyorum karar vermedim' diyenlerin oranı yüzde 38.
Bağımsız araştırmalar tam tersini söylüyor



Bu alandaki diğer araştırmalar, Soylu'nun verdiği rakamlardan farklı bir tablo çiziyor. Ankara Üniversitesi Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Erdoğan öncülüğünde hazırlanan ve sonuçları Mart 2022'de açıklanan 'Suriyeliler Barometresi 2020' adlı çalışmaya göre geri dönmeyi düşünmeyen Suriyelilerin oranı neredeyse yüzde 80 ve bu oran yıldan yıla artmış durumda.

Araştırmaya göre 2017 yılında Suriyeli katılımcıların yüzde 16,7’si geri dönmemeyi düşünürken, bu oran 2019’da yüzde 51,8’e, 2020’de ise yüzde 77,8’e yükselmiş. 

Araştırmada “Suriye’de savaş biter ve bizim istediğimiz şekilde bir yönetim oluşursa dönerim” diyenlerin oranında da radikal azalma göze çarpıyor. Bu oran 2017’de yüzde 59,6, 2019’da yüzde 30,3, 2020’de de yüzde 16 düzeyinde.

Suriyelilere yöneltilen “Önümüzdeki 12 ay içinde Suriye’ye geri dönmeyle ilgili planlarınız nedir?” sorusuna “Geri dönmeyi planlamıyorum” diyenlerin oranı 2019’da yüzde 56,1 iken 2020’de yüzde 89’a yükselmiş. 

Araştırma, Türkiye’de Suriyelilerin en çok istedikleri statünün Türk vatandaşlığı olduğunu da gösteriyor. 'Hem Suriye, hem Türk Vatandaşı olmak üzere çifte vatandaş olmak' isteyenlerin oranı yüzde 64,4.

11. Kaç Suriyeliye vatandaşlık verildi?



Türk vatandaşlığı verilen Suriyeliler konusunda ortaya atılan iddialar ile resmi açıklamalar arasında derin bir uçurum bulunuyor. 

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, 900 bin kadar Suriyeliye Türk vatandaşlığı verildiğini tespit ettiklerini söylerken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, '31 Aralık 2021 tarihine kadar 84 bin 152'si çocuk olmak üzere 193 bin 293 Suriyeli Türk vatandaşı oldu' diyor.

'900 bin' iddiasının arkasında durmaya devam eden Özdağ, vatandaşlık alan Suriyelilerin ilk 10 sene oy kullanamaması için bir yasa teklifi de vermişti.

12. Türk vatandaşları Suriyelilere nasıl bakıyor?



'Suriyeliler Barometresi: 2020' araştırmasına göre 'Her halükârda geri gönderilmeliler' diyenlerin oranı yıllara göre artış gösteriyor. 2017'de yüzde 11,5 olan bu oran 2019'da yüzde 25'e, 2020'de yüzde 48'e çıkmış durumda.

Araştırmaya göre Türk toplumunun yüzde 90’ı Suriyelilerin kalıcı olduğuna inanıyor. Ancak yüzde 85’i bir arada yaşamayı değil, onların bir biçimde ya geri gönderilmesini ya da izole edilmesini öneriyor. 

Türk toplumu Suriyelilerin iş yeri/işletme/şirket kurmalarına da yüksek oranlarda karşı çıkıyor. Suriyelilerin çalışmalarına izin verilmesine karşı çıkanların oranı yüzde 49 iken, “Suriyeliler hangi durumlarda iş yeri açabilmeliler?” sorusundakiseçenekler içinde “Kesinlikle açamamalıdırlar” diyenler 2020’de yüzde 55 oluyor.

Konda Araştırma'nın 3 yıl önce paylaştığı Barometre araştırmasının sonuçları da Türk toplumunun Suriyelileri 'gönülsüz' şekilde kabullendiği görüşünü destekliyor. 

Bu araştırmada 2016-2019 arasındaki üç yıllık süreçte 'Suriyelilerle aynı şehirde yaşamam' diyenlerin oranının yüzde 28'den yüzde 60'a çıktığı, aynı mahallede yaşamak istemeyenlerin oranının ise yüzde 43'ten yüzde 69'a yükseldiği vurgulanıyor.

Metropoll Araştırma da yakın zamanda yaptığı bir ankette, katılımcılarının yüzde 81.7'sinin Suriyelilerin ülkelerine geri dönmelerini istediklerini belirtiyor.

Sınır illeri, kültürel benzerlik hakkında ne düşünüyor?



Suriyeliler Barometresi'ne göre Türkiye genelinde 'Kültürel olarak Suriyelilere benzemiyoruz.” diyenlerin oranı yüzde 77,6. 

Suriyeliler ile dil, din, etnik köken, gelenek gibi konularda oldukça yakın özelliklere sahip sınır illerinde ise bu oran yüzde 83,4’e çıkıyor. 

Araştırmada bu konuyla ilgili şu değerlendirme yapılıyor:

'Kültürel yakınlık söylemi, kitlesel insani hareketlerde başlangıç aşamasında önemli ve olumlu bir rol oynamaktadır. “Zor durumda olan kardeşlere destek” kendini hissettirmektedir. Ancak sonradan gelenlerin kalış süreleri uzadıkça ve yerel toplumu tedirgin edecek sayısal  büyüklüklere ulaşınca kültürel benzerlik algısı da katkısı da azalmaktadır.'

13. Yardımlar konusu: Devletten maaş alıyorlar mı?



Türk toplumunda Suriyelilerin devletten maaş aldığına ilişkin yaygın bir kanı var ancak bu doğru değil. Suriyelilerin aldıkları mali yardımlar yurt dışından finanse ediliyor. Bu yardımlar şu 3 başlık altında toplanıyor: 
  • Sosyal Uyum Yardımı Programı (SUY)
AB tarafından fonlanan bu proje kapsamında uygun bulunan ailelere, Halkbank üzerinden Kızılay Kart veriliyor ve ailede kayıtlı her fert başına ayda 155 TL yardım yapılıyor. Kızılay'ın Temmuz 2021'de paylaştığı verilere göre Türkiye'de 1 milyon 513 bin 736 yabancı SUY'dan yararlanıyor. Bu kişilerin yüzde 90,7'sini yani 1 milyon 372 bin 335'ini Suriyeliler oluşturuyor.
  • Tamamlayıcı Sosyal Uyum Yardımı (T-SUY)
Bu program da yine SUY gibi AB tarafından finanse ediliyor. Tanımı ise 'İş gücüne yönlendirilmeleri mümkün olmayan en kırılgan bireylerin temel ihtiyaçlarını onurlu bir şekilde karşılamalarını sağlamak üzere hazırlanan nakit temelli bir destek projesi' şeklinde yapılıyor.

AB'nin Ocak 2023'e kadar fon sağlamayı taahhüt ettiği bu proje kapsamında kişi başı aylık 250 TL nakit yardımı yapılıyor. Bu projeden yararlanan 346 bin 929 kişinin yüzde 85,9'unu yani 298 bin 115'ini Suriyeliler oluşturuyor.
  • Şartlı Eğitim Yardımı (Ş.E.Y.)
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) işbirliğinde 2003’ten bu yana T.C. vatandaşları için uygulanan bu sisteme 2017'de Suriyeliler de dahil edildi. Programının ana amacı; çocukları olan yoksul ailelerin önündeki mali engelleri azaltmak ve aileleri, çocuklarını düzenli olarak okula göndermeye teşvik etmek. 

AB'ye bağlı Sivil Koruma ve İnsani Yardım Operasyonları Birimi (ECHO), ABD Dışişleri Bakanlığı ve Norveç Hükümeti tarafından fonlanan program kapsamında ilköğretime devam eden erkek öğrencilere aylık 45 TL, kız öğrencilere 50 TL, ortaöğretime devam eden erkek öğrencilere aylık 55 TL, kız öğrencilere aylık 75 TL ödeme yapılıyor. Bu programdan yararlanan 695 bin 556 kişinin de yüzde 85'i yani 591 bin 308'i Suriyeli.

Suriyeliler bunların dışında valiliklerin idaresindeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları'na tek seferlik nakit yardımı, gıda dışı ihtiyaç malzemeleri yardımı, kömür yardımı, eğitim, barınma, sağlık, vb. yardımlar için de başvurabiliyor.

14. Türkiye ve AB Suriyeliler için ne kadar para harcadı?



Suriyelilere yapılan nakit yardımları Türkiye ile AB arasında 18 Mart 2016 mutabakatı ile AB’nin 4 sene boyunca sağlamayı taahhüt ettiği 6 milyar euro kaynak ile başladı. 

Türkiye bu anlaşma karşılığında Ege Denizi'ni geçerek yasa dışı yolla Yunanistan'a giren göçmenleri geri almayı kabul etmiş, AB ise Türk vatandaşlarına vize muafiyeti getirilmesi ve AB'ye üyelik müzakerelerinin hızlandırılması için taahhütte bulundu. Ancak herhangi bir ilerleme kaydedilemediğinden bu taahhütler askıya alındı.

2020 yılında 6 milyar euroluk mali kaynağın aktarımının tamamlandığını açıklayan AB, Haziran 2021'de, Türkiye'nin Suriyeli sığınmacılara 2024 yılına kadar ev sahipliği yapmaya devam etmesi için 3,5 milyar euroluk yeni bir fon oluşturmayı planladığını duyurdu.

Türkiye'den yetkililer ise Suriyeliler için bugüne kadar 40 milyar dolardan fazla para harcandığını belirterek AB'den daha fazla maddi yardım talebinde bulunuyor.

15. Okula gitmeyen çocukların oranı ne?



Resmi açıklamalara göre okul çağındaki Suriyeli çocukların 3'te 1'i okula gitmiyor. Bu sayı neredeyse yarım milyona tekabül ediyor. 

Bir önceki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un Haziran 2021 tarihli açıklamasına göre 5-17 yaş aralığında eğitim çağındaki 1 milyon 272 bin 691 çocuktan 839 bin 735’i eğitim alırken, 432 bin 956'sı okula gitmiyor.

Resmi verilere göre 48 bin 192 Suriyeli Türkiye'de üniversitelerde eğitim alıyor. 

Okuryazar ya da ilkokulu dahi bitirmemiş Suriyeli oranı ise Suriyeliler Barometresi'ne göre yüzde 24,9.

16. Ne kadar Suriyeli çalışıyor?



Suriyeliler, AB'nin mali yardımları Türkiye'de insan onuruna yaraşır bir yaşam olanağı sunamadığı için çalışmak zorunda. Türkiye'de çalışabilmeleri için de çalışma iznine sahip olmaları gerekiyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre yabancılara verilen 123 bin çalışma izninden 62 bini Suriyelilere ait. Bu 62 binin içinde hem ikamet izni ile bulunanlar hem de geçici koruma statüsündeki Suriyeliler var.

Suriyeliler Barometresi araştırmaları, Türkiye’de en az 1 milyon Suriyelinin aktif çalışma hayatı içinde olduğunu söylüyor. Kayıtlı 62 bin kişi dışındakiler kaçak ve güvencesiz bir şekilde çalışmaya devam ediyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 2020 yılında hazırladığı rapora göre Suriyelilerin yüzde 46'sı İstanbul'da çalışıyor. İstanbul'u Adana, Bursa, Gaziantep ve Hatay takip ediyor.

Raporda Suriyelilerin en fazla yer aldığı sektörler ise şöyle sıralanıyor:

  • Hazır giyim (yüzde 31,1), 

  • Ticaret ve konaklama (yüzde 17,7), 

  • Diğer imalat (yüzde 17,1), 

  • İnşaat (yüzde 13,2), 

  • Tarım (yüzde 7,8), 

  • Diğer (yüzde 13,1).
Rapora göre yüzde 75'ten fazlası haftalık yasal sınır olan 45 saatten fazla çalışan Suriyeliler, ortalama olarak da asgari ücretin altında gelir elde ediyor.

Öte yandan Türkiye'de, en az bir ortağı Suriye uyruklu olan 15 bin 159 şirket bulunuyor. 2019'da bu açıklamayı yapan Eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, bu şirketlerde 10 bin 46 Suriyeli işçinin istihdam edildiğini de söylemişti.

17. Suriyelilerin suça karışma oranı ne?



Resmi verilere göre geçici koruma statüsündeki 3.7 milyon Suriyeliden suça karışanların sayısı 2020'de 37 bin 418, 2021'de ise 50 bin 231 oldu.

Bu rakamları paylaşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, oransal olarak Suriyelilerin suça karışma oranının Türk vatandaşlarınınkinden daha düşük olduğunu da belirtti.

Soylu, 2020'de Suriyelilerin kendi nüfusları içinde suça karışma oranının yüzde 1,1 iken Türk vatandaşlarının yüzde 1,9, 2021'de ise Suriyelilerin yüzde 1,3, Türk vatandaşlarının yüzde 2,1 olduğunu söyledi.

Kaynaklar: 

  • Suriyeliler Barometresi: 2020 Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi

  • Göç İdaresi Başkanlığı

  • BM Mülteciler Yüksek Komiserliği

  • BBC Türkçe

  • DW Türkçe

  • Gazete Duvar
 
Üst Alt