bilgiliadam
Yeni Üye
Doğal Doku ve Oluşumu Hakkında Bilgi
dokuların etkileri doku ve işlev dış yuzeylerde renk ve doku secimi doku ve direnc
Doğayı doğa yapan buyuk sırlardan biriside dokusudur Coğu kez doğa, yapısı zengin bir doku ortusu altında gizlenmiş olarak gorunur İlk bakışta doğanın ustunde gercek yapısından bambaşka bir kabuk, bambaşka yasalarla ortulmuş bir doğa dokusu var gibi gelir Fakat yasalar araştırılırsa, bu doku duzeninin tamamen devinen ve gercek yapının anlatımından başka bir şey olmayan orgu olduğu gorulur Başka bir deyişle, doku ortusunun altında gizlenen doğanın gercek yapısını bize coğu kez yine ışık altında renklenerek beliren bu doku duzeni gosterir
Yerbilim yapısına gore yer yer kayalıklar, yer yer toprak olan arazide, yalnız toprak kumelerinde yetişen bitki topluluklarının oluşturduğu seyrek bir doku bize ye yapısı hakkında bir duşunu verebilmektedir Aynı bicimde volkanik bir kitleyi, kurak bir tarlayı, gevşek ve nemli bir toprağı hep dokuları aracılığı ile sezinleyebiliriz Yapılarına gore doğada turlu dokular biz fışkırma, kuraklık, monotonluk, kısırlık ve verimlilik anlatımını verirler
DOKULARIN ETKİLERİ
Doku, tum cevresini saran, doğanın ve kişinin yapısını yuzey ve bicimlerini gucle karakterize eden bir oğe olarak karşımıza cıkar Yoremizde her duruk(statik) cismin yapısı, her devingen cismin devinimi, bir doku oluşturmakla bizi dokuları ile etkilemektedir
Doğada dokular coğunlukla gercek dokulardır Gozlerimizi kapatarak parmaklarımızı bir ağac kabuğu, bir portakal yuzeyi uzerinde veya bir kuzunun sırtında gezdirdiğimizde birbirinden ayrı etkilerle uyarılırız Aynı bicimde, karanlıkta bir odada iken parmaklarımızla cam ve duvar yuzeyleri dokuları sayesinde ayırt edebiliriz Butun yuzeyler, dokunulduğunda bize dokusal duygulanmalar oluşturur Bu sebeple, yuzeylerin kendilerine ozgu farklı dokusal etkileri ve değerleri vardır Dokusal değerler nesnenin yuzey niteliğine bağlı olarak etkilenmektedir
1Kaba puturlu dokular,
2Orta puturlu dokular,
3Az puturluputursuz dokular
Parmakla algılanan gercek dokular, kişi uzerinde kabalık, yumuşaklık, kaypaklık, soğukluk gibi duygusal etkiler vermektedir Otların, betonun, toprağın, ipeğin, kağıdın, karın ve ağac kabuğunun dokuları, parmaklarımıza cok ayrı anlamlar verirler Orneğin, bir kumaş mağazasında, butun alıcılar kumaşlara parmakları ile dokunarak onun yuzey niteliğini anlamak isterler Ancak parmaklarımızla sezinlediğimiz dokunsal sezi yanında gozumuze etki eden gorsel sezide vardır Bunlar, renklerle, motiflerle, değerlerle oluşmuş iki boyu oğelerdir
DOKU VE İŞLEV
Doğada gecek doku, coğu kez bir işlev anlatımıdır Nesne yapılarında da ancak boyle oldu zaman doku bir değer kazanmaktadır Bu konuda da bireyler en buyuk yapıtlarını yine doğadan almaktadırlar Doğada canlı ve cansız tum yaratıklar bir cok işlevlerini turlu dokularla cozmuşler Bunun nedenlerini kendi yasaları icinde yaşama ve surekliliklerini surdurmek zorunluluğundandır
Orneğin, kaplumbağanın koruyucu kabuğu, kirpinin dikenli dış yapısı, bukalemunun bulunduğu cevreye uyumu, ısırgan otlarının dokunulduğu zaman rahatsız edici olan dokuları sayesinde korunmalarıdır Bireyler, oykuculuğe ve doğadan ornekler alarak kendilerini korumak icin, goze batması istenilmeyen her şeyi dokuları sayesinde uydurmaya calışmışlardır
Doku, işlev anlatımı olduğu zaman yadırganmaz Bir zımparanın dokusu goze hoş gelebilir Kullanıldığı yere gore belki de gorsel etkiler oluşturabilir Fakat dokunduğumuz zaman olumsuz duygularla karşılaşabiliriz Aynı zamanda, iri puturlu adi sıva ic mekanda kullanıldığı zaman rahatsız edici olur
Doku yardımıyla devinim ve surtunme işlevini doğa turlu bicimlerde cozmuştur Bu kendi yaşama koşulları icinde tum canlı yaratıklarda gorulebilir Bireylerin erince kavuşmak, icinde rahatca yaşamlarını surdurmek icin işlevlerden doğan yapılarda, mağazalarda cağdaş makine olanakları sayesinde cok turlu nitelikte bicimler oluşturmak olağandır Onemli olan bu değerleri yerli yerinde kullanmaktır
Mimarlıkta, turlu işlevlerin zorunluluğu olarak tum yapıtlarda doku değerleri ile karşılaşmaktayız Yapının işlevine uygun olarak cevresiyle ve yapısal değerinin belirlenmesi bir gercektir Cunku, tum bu goruntulerde coğu kez ic işlevleri yansıtan, yonlere ve cevreye uygun bir bicimde cozulmuş olmasıdır Doğada ve tum yapıt ve teknoloji dallarında olduğu gibi, mimarlıkta da işlevleri sayılmayacak kadar cok olan doku ıraları yepyeni bir bakışla değerlendirilmesi gereklidir
DOKU VE DİRENC
Bu gune kadar mimarlıkta kullanılan doku kavramı, sadece gerec ile ilgili bir gorsel kavram olarak olagelmiştir Oysa, gerecin dokusu mimarlıkta gorsel olduğu kadar statik olarak da katılmaktadır Doku sadece goze hoş gelmekle, sadece gorsel olanakların cok ceşitli anlatımlarına erişmekle kalmayıp, aynı zamanda gerecin direnci uzerinde de roller oynamaktadır
Dumduz bir dokuya iyi iken hicbir direnimi olmayan bircok gerecin, belirli bir bicimde puturleşerek, buruşarak, cizgileşerek cok yuksek direnimlere ulaştıkları doğada sıkca gorulur
Bu sayısız orneklerden biride deniz kabuklarıdır Tonlarca su ağarlığına direnebilmek icin aslında cok ince ve direnimsiz olan kabuk, kendisine uygun bir doku oluşturmuş ve bu sayede yuksek bir direnc kazanmıştır Deniz kabuğunun ilkel cağlardan beri goz onunde duran bu yasalarını insanoğlu milyonlarca yıl sonra, teknolojide kullanacaklardır
Bugun ince gerec ile yuksek direnc elde etmek ancak gerece istenilen dokuyu vermekle mumkun olabilmektedir En yalınc oluklu cinko plaklardan, buyuk acıklıkları gecen betonarme dizgelere kadar, doku ile kazanılan direnimler artık hesaplarla matematiksel olarak bulunuyor
İC MEKANDA RENK VE DOKU SECİMİ
Mimarlıkta mekan, kişiyi, madde ve yuzeyin ortaklaşa etkilediği bir hacim kavramıdır Mekan anlayışına bu iki oğeden biri olan, maddenin gerecinin renk ve doku değerleri onemli katkıda bulunur
İşlevden doğan renk ve dokuda, ışık, devinim, kesilmeler, tekrar, uygunlukzıtlık, tondeğer gibi ucuncu boyutta yuruyen, bağlanan mekanlarda bu oğelerin aldığı turlu değerlerin yakınlık ve uzaklık bağlantılarının kurulması, kişi onunde cok onemli gorsel ve algısal etkiler oluşturmaktadır
İc mekan kavramında uzaklık ve gerecin gorsel bir algı olduğu duşunulurse; buradaki uzaklık kavramının, doğrudan doğruya gerecin plastik değerlerine bağlı olarak oluştuğu, mutlak bir kavram olanağından yoksun olduğu gorulur Nedeni: sayısal olcu ile durağan olan uzaklıktaki gerece turlu plastik değerler katkısıyla, gorsel uzaklık kavra mı değişebilir
Yani, sayısal uzaklık kavramıyla gorsel olarak duyulan uzaklık her zaman aynı değildir Coğu kez ayrı ayrı bicimlerdedir Bu nedenle, sayısal olarak bir ara kavramı kendini sınırlayan oğeler ile turlu duzenler hep başka turlu uzaklık verirler
Acıkkoyu, sıcaksoğuk renklerle elde dilen yakınlaştırıcı ve uzaklaştırıcı uygulamalar yanı sıra, yanı eş dokuları kullanarak elde etmekte olağandır Gercekte mekanı sınırlayan gerec ile, mekanın kendisi ayrılmaz bir butundur Mekanı oluşturan gerecin plastik değerleri o mekandan asla kopuk olamaz
Gereci yansıtan bir dokunun uygulandığı durumlarda, mekan icinde yaşayan bireyde fiziki aldanmanın vereceği fiziksel tedirginlik belirir ki, bu da gerec ile mekanın birliğini koparan, ayıran, hemen hemen ilişkilerini kesen, oğe noksanlığını yaratan bir etken olur
Bu nedenle, mekanın sınırlamasında bir fiziki uzaklık vardır ki, bu gerecin fiziksel ozelliklerine, değerlerine bağlı olduğu gibi, mekan sınırlamasındaki fiziksel sağlamlığın gorsel olarak da belirtilmesi demektir Gerecin, bu gercek anlatımına kavuşmasına en buyuk yardımcısı dokusudur
Başka bircok durum icinde bu boyledir Orneğin, konutlarımızın en dural koşelerinde bile mekan anlayışı acık bir aşama gosterir Artan acıklıklar, yaşama mekanlarının ici ve dışı cozum bekler Butun bunlar yapı tasarımı bicimine ve renk kullanışına yankılamaktadır Boylelikle de pencere buyutulmuş ve renkler acılmıştır Boylece mekan, duygusu artan bir hacim kavramını geliştirdi Cağımızda mekan, gecmiş zamanlara nazaran faklı sezinlendiği icin mekan icindeki dokuların temel ilkelerinin aynı olma zorunluluğu vardır
Bu nedenle bir mekan dokusunu oluştururken iki ana ope uzerinde durmamızda yarar vardır
1Mekanı oluşturan yuzeylerin bicimlendiği hacimler,
2Bu hacimlerde işleve ve gereksinmeye bağlı olarak yer alan gerecler
Bu mekan kavramlarını, cok iyi yaşamak ve gerecin mekan icindeki yerini, o gerecin dokusu ve rengine gore yapacağı ruhsal etkiyi de duşunerek cok iyi bir bicimde tasarlamak zorundayız Boylece mekan ruhla dolmuş ve beslenmiş olur
Mekan kavramı mimarlığın gercek ilkelerinden biridir Bir anlamda, mimarlık, mekan icinde mekan sanatıdır Bu mekanda, kişi yaşar, devinir, kısacası tum yaşamını gecirir Sonunda o kişinin kendi cevresinde yaratmak ve icinde yaşamak zorunda olduğu gercek sanat atmosferinin kendisidir Bu atmosfer, dunyanın her bolgesinde, orada yaşayan topluluklara gore ayrı bir anlatım taşır Bolgenin doğal ve sosyal yapısı bu nedenle onemli bir etmendir
İC MEKANDA RENKSEL VE DOKUSAL DENGE
Cok iyi kullanılmış renk ve doku duzenleri bize her zaman aynı hacimsel değerleri vermez Bu nedenle, ic mekanlar arasında bir denge kurmak zorunluluğu vardır Bu da, renk ve doku olaya girmeden yapının ırasına girmeden uygun bir hacimsel denge kurmakla oluşur
İki boyutlu yuzey (duzlem), ucuncu boyuta (bicime) gecerken hacimsel dokuyu oluşturduğunu goruruz Ancak hacimsel dokuyu saptamadan once, onu oluşturan yuzeyleri şeklini ve bu şekillerin birbirlerine olan akışını cok iyi olarak kurmamız gerekir Orneğin, bir yapıda gerekli yuzeylerden cıkan alanları ve bu alanların kullanılacağı işlevlere gore bir tasarım duşunulur Bu tasarımda, hacimlerin birbirine akışını sağlayan duşey boşluklarla hacimleri dışa bağlayan boşlukların iyi bicimde saptanması gereklidir
Cok guzel dengelenmiş bir hacimde bilincsiz kullanılan gerec ve renk o hacmi bozabilir Bazen bu hacimsel deneyi yukseklik ayırımları ile veremediğimizde, bu denge renk ve doku duzenlemesi ile ayarlanabilir Orneğin, yuksek bir tavanı koyu renge boyayarak alcak yada alcak bir tavanı acık bir renge boyayarak yuksek gosterebiliriz
Hacimlerin oluşumunda ikinci etkende, bu hacimlerin duzenlenmesinde kullanılan gereclerin bicimleridir Cunku istediğim olcude duzenli hacimler duzenleyelim, bicimde ve yerinde kullanmazsak hacim kavramı ortadan kalkar Bu nedenle, oylukların duzenlenmesinde, mekanın ırasına ve işlevine bağlı olarak tum durağan ve devinimli uyuşum icinde olması gerekmektedir Bu mekanların gorsel ve fiziksel olarak iyi bir etki yaratabilmesi bu nedenlere bağlıdır
Hacimlerin arasındaki bu denge, yapı ırasına bağlı olduğu kadar bolge ırasına da bağlıdır Boylece, tum bu koşullar o bolgenin getirdiklerine uygun hacimler oluşturur, ve yerleşme dokusunu doğurur Birbirlerine bağlı bu hacimler ne kadar bilincli yapılırsa, bireyler huzur icinde yaşar ve cevreyi yadırgamazlar
DIŞ YUZLERDE RENK VE DOKU SECİMİ
İc mekan ve yuzeylerin gereksinme ve işlevine bağlı olarak, renk ve doku seciminden sonra, bu oğelerin dışa vuruşunda oluşturduğu yuzeylerin renk ve doku sorunun ortaya cıktığı gorulur
Her cağın, her yorenin tum yaşamlarını yansıtan geleneksel halk sanatları ve mimarisidir Oyle ki, bu geleneksel sanatlar ic ve dış mekanlarda, kişiyle, doğasıyla icli dışlıdır Cağımızın zorunlu gerceği olarak değişimine uğrayınca, kendi icinde bu icli dışlı denge sarsılmaya başlamıştır Ozellikle değişen yapı dizgelerinin hızla gelişmesi, ic mekanda ve duzeyde geleneksel yaşamdan kopma sureci icine itmiştir
Bu duşunuden giderek, olanakların elverdiği bicimde, geleneksel yapım dizgelerine bağlı kalmak, bu dizgeleri cağdaş koşullara gore, yeni yapım dizgelerine uydurmak zorundayız
Mimar olarak bu goruşu tum yapım sanatımızda sezmek, yaşatmak ve ic mekanda olduğu gibi yuzeylerin oluşumunda da aynı seziyi duymak ve yaşamak gorevimizdir Bu nedenle, yuzeyleri oluşturan renk ve doku kavramı, tek başına yeterli değildir Cunku, mekanıyla, gereciyle, bicimiyle birlikte yaşayan bireyler bir butun sağladığı zaman renk ve doku bir anlam kazanır Aksi durumda, yapı, boşlukta sureklilik sağlamayan bir oğeden oteye gidemez ve ruhsuz bir anlam taşır
Bir yuzeyin renk ve dokusu, gereksinme ve işlevlerden meydana gelen bir takım doluluk ve boşluklardan oluşur Bunlar, mekanları sınırlayan dolu yuzeyler, ve mekanları bağlayan boşluklardır Bu oğelerin yerleri ve olculeri hem ic hem de dış mekanda titizlikle saptanmalıdır
Bu saptamada en onemli etmen, yapım dizgesi ve bu dizgeye gore uygulanan gereclerdir Orneğin, yığma yapılarda doluluğu veren yuzeyler hem taşıyıcı hem de bolucudur Bunların oluşturduğu yuzey dokusu daha cok doluluk sezisi verir Oysa, yeni yapım dizgelerinden olan karkas yapılarda taşıyıcı olarak ince yapılı kolonlar kullanılmaktadır Bu nedenle, yuzeylerin oluşumunda değişik oyunlar ve yapısal değişiklikler sağlanır Boylece, doğal gereclerin yanında yapay gereclerde doku olarak yuzeylerde kullanılmaya başlanmıştır
Bu koşullar altında sanatcı yapacağı yapım dizgesini ve dizgeye bağlı olarak yuzey dokusunu oluşturur Bu yuzey oluşumunda bazı mimarlar, matematiksel dizgelere gore, bazı mimarlar ise iki boyutlu resim duzlemin gore duzenleme yaparlar
Birinci bicimde dizge rasyonel bir cozumdur Olculer ustunde verilecek bir karar matematiksel sağduyuya gore saptanır İkinci kural ise en cok kullanılan yontemdir Burada sanatcı, ic anlatımları veren ceşitli gorunuşlere gore yuzeyleri oluşturur Burada verilen kararlar sanatcının yaratıcılığına bağlıdır
Konunun derinliğin inilince, mimar olarak sezdiğimiz sonuc; Her ulkenin tum olanak ve koşullarına, halk yaşamlarını yansıtan ilkel, geleneksel ve cağdaş yapılarının ayrılığıdır Bu nedenle yapıların oluşumu cağlara gore surekli ilerleme gostermektedir Burada onemli olan geleneksel toplum yaşamını bozmadan yapıcı kaynaklar aramaktır
dokuların etkileri doku ve işlev dış yuzeylerde renk ve doku secimi doku ve direnc
Doğayı doğa yapan buyuk sırlardan biriside dokusudur Coğu kez doğa, yapısı zengin bir doku ortusu altında gizlenmiş olarak gorunur İlk bakışta doğanın ustunde gercek yapısından bambaşka bir kabuk, bambaşka yasalarla ortulmuş bir doğa dokusu var gibi gelir Fakat yasalar araştırılırsa, bu doku duzeninin tamamen devinen ve gercek yapının anlatımından başka bir şey olmayan orgu olduğu gorulur Başka bir deyişle, doku ortusunun altında gizlenen doğanın gercek yapısını bize coğu kez yine ışık altında renklenerek beliren bu doku duzeni gosterir
Yerbilim yapısına gore yer yer kayalıklar, yer yer toprak olan arazide, yalnız toprak kumelerinde yetişen bitki topluluklarının oluşturduğu seyrek bir doku bize ye yapısı hakkında bir duşunu verebilmektedir Aynı bicimde volkanik bir kitleyi, kurak bir tarlayı, gevşek ve nemli bir toprağı hep dokuları aracılığı ile sezinleyebiliriz Yapılarına gore doğada turlu dokular biz fışkırma, kuraklık, monotonluk, kısırlık ve verimlilik anlatımını verirler
DOKULARIN ETKİLERİ
Doku, tum cevresini saran, doğanın ve kişinin yapısını yuzey ve bicimlerini gucle karakterize eden bir oğe olarak karşımıza cıkar Yoremizde her duruk(statik) cismin yapısı, her devingen cismin devinimi, bir doku oluşturmakla bizi dokuları ile etkilemektedir
Doğada dokular coğunlukla gercek dokulardır Gozlerimizi kapatarak parmaklarımızı bir ağac kabuğu, bir portakal yuzeyi uzerinde veya bir kuzunun sırtında gezdirdiğimizde birbirinden ayrı etkilerle uyarılırız Aynı bicimde, karanlıkta bir odada iken parmaklarımızla cam ve duvar yuzeyleri dokuları sayesinde ayırt edebiliriz Butun yuzeyler, dokunulduğunda bize dokusal duygulanmalar oluşturur Bu sebeple, yuzeylerin kendilerine ozgu farklı dokusal etkileri ve değerleri vardır Dokusal değerler nesnenin yuzey niteliğine bağlı olarak etkilenmektedir
1Kaba puturlu dokular,
2Orta puturlu dokular,
3Az puturluputursuz dokular
Parmakla algılanan gercek dokular, kişi uzerinde kabalık, yumuşaklık, kaypaklık, soğukluk gibi duygusal etkiler vermektedir Otların, betonun, toprağın, ipeğin, kağıdın, karın ve ağac kabuğunun dokuları, parmaklarımıza cok ayrı anlamlar verirler Orneğin, bir kumaş mağazasında, butun alıcılar kumaşlara parmakları ile dokunarak onun yuzey niteliğini anlamak isterler Ancak parmaklarımızla sezinlediğimiz dokunsal sezi yanında gozumuze etki eden gorsel sezide vardır Bunlar, renklerle, motiflerle, değerlerle oluşmuş iki boyu oğelerdir
DOKU VE İŞLEV
Doğada gecek doku, coğu kez bir işlev anlatımıdır Nesne yapılarında da ancak boyle oldu zaman doku bir değer kazanmaktadır Bu konuda da bireyler en buyuk yapıtlarını yine doğadan almaktadırlar Doğada canlı ve cansız tum yaratıklar bir cok işlevlerini turlu dokularla cozmuşler Bunun nedenlerini kendi yasaları icinde yaşama ve surekliliklerini surdurmek zorunluluğundandır
Orneğin, kaplumbağanın koruyucu kabuğu, kirpinin dikenli dış yapısı, bukalemunun bulunduğu cevreye uyumu, ısırgan otlarının dokunulduğu zaman rahatsız edici olan dokuları sayesinde korunmalarıdır Bireyler, oykuculuğe ve doğadan ornekler alarak kendilerini korumak icin, goze batması istenilmeyen her şeyi dokuları sayesinde uydurmaya calışmışlardır
Doku, işlev anlatımı olduğu zaman yadırganmaz Bir zımparanın dokusu goze hoş gelebilir Kullanıldığı yere gore belki de gorsel etkiler oluşturabilir Fakat dokunduğumuz zaman olumsuz duygularla karşılaşabiliriz Aynı zamanda, iri puturlu adi sıva ic mekanda kullanıldığı zaman rahatsız edici olur
Doku yardımıyla devinim ve surtunme işlevini doğa turlu bicimlerde cozmuştur Bu kendi yaşama koşulları icinde tum canlı yaratıklarda gorulebilir Bireylerin erince kavuşmak, icinde rahatca yaşamlarını surdurmek icin işlevlerden doğan yapılarda, mağazalarda cağdaş makine olanakları sayesinde cok turlu nitelikte bicimler oluşturmak olağandır Onemli olan bu değerleri yerli yerinde kullanmaktır
Mimarlıkta, turlu işlevlerin zorunluluğu olarak tum yapıtlarda doku değerleri ile karşılaşmaktayız Yapının işlevine uygun olarak cevresiyle ve yapısal değerinin belirlenmesi bir gercektir Cunku, tum bu goruntulerde coğu kez ic işlevleri yansıtan, yonlere ve cevreye uygun bir bicimde cozulmuş olmasıdır Doğada ve tum yapıt ve teknoloji dallarında olduğu gibi, mimarlıkta da işlevleri sayılmayacak kadar cok olan doku ıraları yepyeni bir bakışla değerlendirilmesi gereklidir
DOKU VE DİRENC
Bu gune kadar mimarlıkta kullanılan doku kavramı, sadece gerec ile ilgili bir gorsel kavram olarak olagelmiştir Oysa, gerecin dokusu mimarlıkta gorsel olduğu kadar statik olarak da katılmaktadır Doku sadece goze hoş gelmekle, sadece gorsel olanakların cok ceşitli anlatımlarına erişmekle kalmayıp, aynı zamanda gerecin direnci uzerinde de roller oynamaktadır
Dumduz bir dokuya iyi iken hicbir direnimi olmayan bircok gerecin, belirli bir bicimde puturleşerek, buruşarak, cizgileşerek cok yuksek direnimlere ulaştıkları doğada sıkca gorulur
Bu sayısız orneklerden biride deniz kabuklarıdır Tonlarca su ağarlığına direnebilmek icin aslında cok ince ve direnimsiz olan kabuk, kendisine uygun bir doku oluşturmuş ve bu sayede yuksek bir direnc kazanmıştır Deniz kabuğunun ilkel cağlardan beri goz onunde duran bu yasalarını insanoğlu milyonlarca yıl sonra, teknolojide kullanacaklardır
Bugun ince gerec ile yuksek direnc elde etmek ancak gerece istenilen dokuyu vermekle mumkun olabilmektedir En yalınc oluklu cinko plaklardan, buyuk acıklıkları gecen betonarme dizgelere kadar, doku ile kazanılan direnimler artık hesaplarla matematiksel olarak bulunuyor
İC MEKANDA RENK VE DOKU SECİMİ
Mimarlıkta mekan, kişiyi, madde ve yuzeyin ortaklaşa etkilediği bir hacim kavramıdır Mekan anlayışına bu iki oğeden biri olan, maddenin gerecinin renk ve doku değerleri onemli katkıda bulunur
İşlevden doğan renk ve dokuda, ışık, devinim, kesilmeler, tekrar, uygunlukzıtlık, tondeğer gibi ucuncu boyutta yuruyen, bağlanan mekanlarda bu oğelerin aldığı turlu değerlerin yakınlık ve uzaklık bağlantılarının kurulması, kişi onunde cok onemli gorsel ve algısal etkiler oluşturmaktadır
İc mekan kavramında uzaklık ve gerecin gorsel bir algı olduğu duşunulurse; buradaki uzaklık kavramının, doğrudan doğruya gerecin plastik değerlerine bağlı olarak oluştuğu, mutlak bir kavram olanağından yoksun olduğu gorulur Nedeni: sayısal olcu ile durağan olan uzaklıktaki gerece turlu plastik değerler katkısıyla, gorsel uzaklık kavra mı değişebilir
Yani, sayısal uzaklık kavramıyla gorsel olarak duyulan uzaklık her zaman aynı değildir Coğu kez ayrı ayrı bicimlerdedir Bu nedenle, sayısal olarak bir ara kavramı kendini sınırlayan oğeler ile turlu duzenler hep başka turlu uzaklık verirler
Acıkkoyu, sıcaksoğuk renklerle elde dilen yakınlaştırıcı ve uzaklaştırıcı uygulamalar yanı sıra, yanı eş dokuları kullanarak elde etmekte olağandır Gercekte mekanı sınırlayan gerec ile, mekanın kendisi ayrılmaz bir butundur Mekanı oluşturan gerecin plastik değerleri o mekandan asla kopuk olamaz
Gereci yansıtan bir dokunun uygulandığı durumlarda, mekan icinde yaşayan bireyde fiziki aldanmanın vereceği fiziksel tedirginlik belirir ki, bu da gerec ile mekanın birliğini koparan, ayıran, hemen hemen ilişkilerini kesen, oğe noksanlığını yaratan bir etken olur
Bu nedenle, mekanın sınırlamasında bir fiziki uzaklık vardır ki, bu gerecin fiziksel ozelliklerine, değerlerine bağlı olduğu gibi, mekan sınırlamasındaki fiziksel sağlamlığın gorsel olarak da belirtilmesi demektir Gerecin, bu gercek anlatımına kavuşmasına en buyuk yardımcısı dokusudur
Başka bircok durum icinde bu boyledir Orneğin, konutlarımızın en dural koşelerinde bile mekan anlayışı acık bir aşama gosterir Artan acıklıklar, yaşama mekanlarının ici ve dışı cozum bekler Butun bunlar yapı tasarımı bicimine ve renk kullanışına yankılamaktadır Boylelikle de pencere buyutulmuş ve renkler acılmıştır Boylece mekan, duygusu artan bir hacim kavramını geliştirdi Cağımızda mekan, gecmiş zamanlara nazaran faklı sezinlendiği icin mekan icindeki dokuların temel ilkelerinin aynı olma zorunluluğu vardır
Bu nedenle bir mekan dokusunu oluştururken iki ana ope uzerinde durmamızda yarar vardır
1Mekanı oluşturan yuzeylerin bicimlendiği hacimler,
2Bu hacimlerde işleve ve gereksinmeye bağlı olarak yer alan gerecler
Bu mekan kavramlarını, cok iyi yaşamak ve gerecin mekan icindeki yerini, o gerecin dokusu ve rengine gore yapacağı ruhsal etkiyi de duşunerek cok iyi bir bicimde tasarlamak zorundayız Boylece mekan ruhla dolmuş ve beslenmiş olur
Mekan kavramı mimarlığın gercek ilkelerinden biridir Bir anlamda, mimarlık, mekan icinde mekan sanatıdır Bu mekanda, kişi yaşar, devinir, kısacası tum yaşamını gecirir Sonunda o kişinin kendi cevresinde yaratmak ve icinde yaşamak zorunda olduğu gercek sanat atmosferinin kendisidir Bu atmosfer, dunyanın her bolgesinde, orada yaşayan topluluklara gore ayrı bir anlatım taşır Bolgenin doğal ve sosyal yapısı bu nedenle onemli bir etmendir
İC MEKANDA RENKSEL VE DOKUSAL DENGE
Cok iyi kullanılmış renk ve doku duzenleri bize her zaman aynı hacimsel değerleri vermez Bu nedenle, ic mekanlar arasında bir denge kurmak zorunluluğu vardır Bu da, renk ve doku olaya girmeden yapının ırasına girmeden uygun bir hacimsel denge kurmakla oluşur
İki boyutlu yuzey (duzlem), ucuncu boyuta (bicime) gecerken hacimsel dokuyu oluşturduğunu goruruz Ancak hacimsel dokuyu saptamadan once, onu oluşturan yuzeyleri şeklini ve bu şekillerin birbirlerine olan akışını cok iyi olarak kurmamız gerekir Orneğin, bir yapıda gerekli yuzeylerden cıkan alanları ve bu alanların kullanılacağı işlevlere gore bir tasarım duşunulur Bu tasarımda, hacimlerin birbirine akışını sağlayan duşey boşluklarla hacimleri dışa bağlayan boşlukların iyi bicimde saptanması gereklidir
Cok guzel dengelenmiş bir hacimde bilincsiz kullanılan gerec ve renk o hacmi bozabilir Bazen bu hacimsel deneyi yukseklik ayırımları ile veremediğimizde, bu denge renk ve doku duzenlemesi ile ayarlanabilir Orneğin, yuksek bir tavanı koyu renge boyayarak alcak yada alcak bir tavanı acık bir renge boyayarak yuksek gosterebiliriz
Hacimlerin oluşumunda ikinci etkende, bu hacimlerin duzenlenmesinde kullanılan gereclerin bicimleridir Cunku istediğim olcude duzenli hacimler duzenleyelim, bicimde ve yerinde kullanmazsak hacim kavramı ortadan kalkar Bu nedenle, oylukların duzenlenmesinde, mekanın ırasına ve işlevine bağlı olarak tum durağan ve devinimli uyuşum icinde olması gerekmektedir Bu mekanların gorsel ve fiziksel olarak iyi bir etki yaratabilmesi bu nedenlere bağlıdır
Hacimlerin arasındaki bu denge, yapı ırasına bağlı olduğu kadar bolge ırasına da bağlıdır Boylece, tum bu koşullar o bolgenin getirdiklerine uygun hacimler oluşturur, ve yerleşme dokusunu doğurur Birbirlerine bağlı bu hacimler ne kadar bilincli yapılırsa, bireyler huzur icinde yaşar ve cevreyi yadırgamazlar
DIŞ YUZLERDE RENK VE DOKU SECİMİ
İc mekan ve yuzeylerin gereksinme ve işlevine bağlı olarak, renk ve doku seciminden sonra, bu oğelerin dışa vuruşunda oluşturduğu yuzeylerin renk ve doku sorunun ortaya cıktığı gorulur
Her cağın, her yorenin tum yaşamlarını yansıtan geleneksel halk sanatları ve mimarisidir Oyle ki, bu geleneksel sanatlar ic ve dış mekanlarda, kişiyle, doğasıyla icli dışlıdır Cağımızın zorunlu gerceği olarak değişimine uğrayınca, kendi icinde bu icli dışlı denge sarsılmaya başlamıştır Ozellikle değişen yapı dizgelerinin hızla gelişmesi, ic mekanda ve duzeyde geleneksel yaşamdan kopma sureci icine itmiştir
Bu duşunuden giderek, olanakların elverdiği bicimde, geleneksel yapım dizgelerine bağlı kalmak, bu dizgeleri cağdaş koşullara gore, yeni yapım dizgelerine uydurmak zorundayız
Mimar olarak bu goruşu tum yapım sanatımızda sezmek, yaşatmak ve ic mekanda olduğu gibi yuzeylerin oluşumunda da aynı seziyi duymak ve yaşamak gorevimizdir Bu nedenle, yuzeyleri oluşturan renk ve doku kavramı, tek başına yeterli değildir Cunku, mekanıyla, gereciyle, bicimiyle birlikte yaşayan bireyler bir butun sağladığı zaman renk ve doku bir anlam kazanır Aksi durumda, yapı, boşlukta sureklilik sağlamayan bir oğeden oteye gidemez ve ruhsuz bir anlam taşır
Bir yuzeyin renk ve dokusu, gereksinme ve işlevlerden meydana gelen bir takım doluluk ve boşluklardan oluşur Bunlar, mekanları sınırlayan dolu yuzeyler, ve mekanları bağlayan boşluklardır Bu oğelerin yerleri ve olculeri hem ic hem de dış mekanda titizlikle saptanmalıdır
Bu saptamada en onemli etmen, yapım dizgesi ve bu dizgeye gore uygulanan gereclerdir Orneğin, yığma yapılarda doluluğu veren yuzeyler hem taşıyıcı hem de bolucudur Bunların oluşturduğu yuzey dokusu daha cok doluluk sezisi verir Oysa, yeni yapım dizgelerinden olan karkas yapılarda taşıyıcı olarak ince yapılı kolonlar kullanılmaktadır Bu nedenle, yuzeylerin oluşumunda değişik oyunlar ve yapısal değişiklikler sağlanır Boylece, doğal gereclerin yanında yapay gereclerde doku olarak yuzeylerde kullanılmaya başlanmıştır
Bu koşullar altında sanatcı yapacağı yapım dizgesini ve dizgeye bağlı olarak yuzey dokusunu oluşturur Bu yuzey oluşumunda bazı mimarlar, matematiksel dizgelere gore, bazı mimarlar ise iki boyutlu resim duzlemin gore duzenleme yaparlar
Birinci bicimde dizge rasyonel bir cozumdur Olculer ustunde verilecek bir karar matematiksel sağduyuya gore saptanır İkinci kural ise en cok kullanılan yontemdir Burada sanatcı, ic anlatımları veren ceşitli gorunuşlere gore yuzeyleri oluşturur Burada verilen kararlar sanatcının yaratıcılığına bağlıdır
Konunun derinliğin inilince, mimar olarak sezdiğimiz sonuc; Her ulkenin tum olanak ve koşullarına, halk yaşamlarını yansıtan ilkel, geleneksel ve cağdaş yapılarının ayrılığıdır Bu nedenle yapıların oluşumu cağlara gore surekli ilerleme gostermektedir Burada onemli olan geleneksel toplum yaşamını bozmadan yapıcı kaynaklar aramaktır