Son Konu

Duanin Fazileti Ve Vakti

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Duanin Fazileti Ve Vakti DUANIN FAZİLETİ VE VAKTİ 1722 Nu'man İbnu Beşîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): Dua ibadetin kendisidirbuyurdular ve daha sonra şu âyeti okudular (Meâlen): Rabbiniz: ''Bana dua edin ancak size icâbet edeyim Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdirbuyurdu(Gâfır 60) Tirmizî, Tefsir, Gâfir, (2973); Ebû Dâvud, Salât 358, (1479) Metin Tirmizî'ye aittir 1723 İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kaıları açılmış demektir Allah'a taleb edilen (dünyevî şeylerden) Allah'ın en çok sevdiği afiyettir Dua, inen ve hemen şimdi inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır Kazayı yalnızca dua geri çevirir Öyle ise sizlere dua etmek gerekir Tirmizî, Daavât 112, (3542) 1724 Ubâde İbn'sSâmit (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Yeryüzünde, mâsiyet ya da sılai rahmi koparıcı olmamak kaydıyla Allah'tan bir talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini atamak ya da ondan onun mislince bir günahı kusuruna bakmamak suretiyle icabet etmesin Tirmizî, Daavât 126, (3568) 1725 Ebû'dDerdâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûli Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm), (bir gün) sordu: En bahtı açık olan ve derecenizi en ziyade artıran, melîkinizin yanında en temiz, sizin için gümüş ve altın paralar bağışlamaktan daha sevaplı, düşmanla karşılaşıp boyunlarını vurmanız ya da boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha bahtı açık olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi ? Evet! Ey Allah'ın Resûlü!dediler Allah'ın zikridir!buyurdu Tirmizî, Daavat 6, (3374); Muvatta, Kur'ân 24 1726 Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Allahu Teâlâ hazretleri şöyle seslenir: Beni bir gün zikreden ya da bir makamda benden korkan kimseyi ateşten çıkarın!Tirmizî, Cehennem 9, (2597) 1727 Hz Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Akşamdan (abdestli olarak) temizleme üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya ve âhiret için hàyır taleb eden hiç kimse yoktur fakat Allah dilediğini vermesinEbû Dâvud, Edeb 105, (5042) 1728 Hz Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Bir kimse evine veya yatağına gir'ince hemen bir melek ve bir şeytan alelacele gelirler Melek: Hayırla aç!der Iblis da: Şerle aç!der Adam, şayet (o sırada) Allah'ı zikrederse melek Şeytanı kovar ve onu korumaya başlar Adam uykusundan uyanınca, melek ve şeytan aynı şeyi tekrar söylerler Adam, şayet: Nefsimi, ölümden daha sonra bana geri iade eden ve uykusunda öldürmeyen Allah hamdolsun İzniyle yedi semayı arzın üstüne düşmekten alıkoyan Allah'a hamdolsundese bu kimse yatağından düşüp ölse şehit olur, kalkıp namaz kılsa faziletler içinde namaz kılmış olurRezîn ilâvesidir 1729 HzEnes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Allah'ı zikreden bir cemaatle sabahleyin namazı vaktinden güneş doğuncaya dek birlikte oturmam, bana İsmâil'in oğullarından dört tanesini âzad etmemden daha sevgili kazanç Allah'ı zikreden bir cemaatle ikindi namazı vaktinden güneş batımına dek oturmam dört birey âzad etmemden daha sevgili gelirEbû Dâvud, İlm 13, (3667) 1730 Hz Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular fakat: Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semasına iner ve; Kim bana dua ediyorsa ona icabet edeyim Kim benden bir şey istemişse onu vereyim, kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette bulunayımder Rivayetin Müslim'deki bir vechi şöyle: Allahu Teâla gecenin birincil üçte biri geçinceye dek mühlet verir Ondan sonra yakın semâya inerek şöyle der: Melik benim, Melik benim Kim bana dua edecek?Buhârî, Tevhid 35, Teheccüd 14, Daavât 13, Müslim,Salâtu'1Müsâfırin 166, (758); Muvatta, Kur'ân 30, (1,214); Tirmizî, Daavât 80, (3493); Ebû Dâvud, Salât 311, (1315) 1731 Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: Derdi oysa: Ey Allah'ın Resûlü! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan dua hangisidir? Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların arkasından yapılan dualardır!diye yanıt verdiTirmizî, Daavât 80 1732 Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ancak: Ezanla kaamet aralarında yapılan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur) Öyleyse, dendi, ey Allah'ın Resûlü, nasıl dua edelim? Allah'tan, dedi, dünya ve âhiret için âfıyet isteyin!Ebû Dâvud, Salât 35, (521); Tirmizî, Salât 46, (216), Daavât 138, (3588, 3589) 1733 Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ancak: İki şey vardır, katiyen reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan dua ile, halk birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan duaMuvatta, Nidâ 7, (1, 70); Ebû Dâvud, Cihâd 41, (2540) 1734 Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ancak: Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapınMüslim, Salât 215, (482); Ebû Dâvud, Salât 152, (875) 1735 Yeniden Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) anlatıyor: (Allah'ın kabul ettiği) üç müstecab dua vardır, bunların icâbete mazhariyetleri hususunda hiç bir şekk yoktur Mazlumun duası, müsâfirin duası, babanın evladına duasıTirmizî, Birr 7, (1906); Cennet 2, (2528), Daavât 139, (3592); Ebû Dâvud, Salât 364, (1536); İbnu Mâce, Dua 11, (3862) 1736 Abdullah İbnu Amr İbni'lÂs (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular fakat: İcâbete mazhar olmada gâib kimsenin gâib kimse hakkında yaptığı duadan daha sür'atli olanı yokturTirmizî, Birr 50, (1981), Ebû Dâvud, Salât 364, (1535); Müslim, Zikr 88, (2733); Buhârî, Mezâlim 9 DUA EDENİN HEY'ETİ (DIŞ GÖRÜNÜŞÜ) 1737 İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) hazretleri anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ama: Duvaları örtmeyin Kim kardeşinin mektubuna, onun izni olmadan bakarsa, tıpkı ateşe bakmış gibi olur Allah'tan avuçlarımızın içiyle isteyin, sırtlarıyla istemeyin; duayı tamamlayınca avucunuzu yüzlerinize sürünEbû Dâvud, Salât 358, (1489,1490,1491) 1738 Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua ederken ellerini böylece kaldırdı oysa, koltuk altlarının beyazlığını gördümBuhârî, İstiska 21 1739 Hz Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ellerini dua ederken kaldırınca, onları yüzlerine sürmedikçe geri bırakmazlardıTirmizî, Daavât 11, (3383) 1740 Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Adamın biri iki parmağı ile dua ediyordu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): Birle! Birle!diye müdâhale ettiTirmizî, Daavât 117, (3552); Nesâî, Sehv 37, (3, 38) 1741 Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı ne minberde ne de bir başka şey üzerinde dua yaparken ellerini uzattığını görmedim Bilakis şöyle gördümdedi ve baş ve orta parmaklarını kapayıp şehâdet parmağını açmış vaziyette sinyâl ettiEbû Dâvud, Salât 230, (1105) 1742 Hz Selmân (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular oysa: Rabbiniz hayiydir, kerimdir Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı süre, O, ellerini anlamsız çevirmekten istihya ederTirmizî, Daavât 118, (3551); Ebû Dâvud, Salât 358, (1488) 1743 Hz Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlulla: (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ama: Allah'a duayı, size icabet edeceğinden belli olarak yapın Şunu bilin ama Allah celle şânuhu (bu inançla olmayan ve) gafletle (diğer meşguliyetlerle) oyalanan kalbin duasını kabul etmezTirmizî, Daavât 66(3474) DUANIN KEYFİYETİ 1744 Fadâle İbnu Ubeyd (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua eden bir adamın, dua sırasında Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e salat ve selam okumadığını görmüştü Hemencecik: Bu kimse acele ettibuyurdu Sonra adamı çağırıp: Biriniz dua ederken, Allahu Teâlâ'ya hamd u senâ ederek başlasın, sonra Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e salât okusun, daha sonra da dilediğini istesinbuyurduTirmizî, Daavat 66,(3473, 3475); Ebû Dâvud, Salât 358, (1481); Nesâî, Sehv 48, (3, 44) 1745 Hz Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular oysa: Dua sema ile talep aralarında durur Bana salat okunmadıkça, Allah'a yükselmez (Beni hayvanına binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salât okuyun)Tirmizî, Salât 352, (486) Tirmizî, bunu Hz Ömer (radıyallahu anh)'e mevkuf olarak söylenti etmiştir Rezîn ise merfu olarak söylenti etmiştir 1746 Hz İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz Ebû Bekir, Hz Ömer (radıyallâhu anhümâ) beraber otururlarken ben namaz kılıyordum (Namazı bitirip) oturunca, Allah'a sena ile zikretmeye başladım ve arkasında Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a salât okuyarak devam ettim Sanra kendim için duada bulundum (Bu tarzımı beğenmiş olacak ama) Hz Peygaınber (aleyhissalâtu vesselâm); İşte!İstediğin veriliyor İşte! İstediğin veriliyor'' dediTirmizî, Cum'a 64, (593) 1747 Hz Übeyy İbnu Ka'b (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) birisine dua edeceği süre önce kendisine dua ederek başlardıTirmizî, Daavât, 10, (3382) 1748 Ebû Müsabbih elMakrâî, Ebû Züheyr enNümeyrî (radıyallahu anh)'den naklen anlatıyor: Bir gece Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraber çıktık, Derken bir adama rastlatdık Sual (ve Allah'tan istek) hususunda fazla ısrarlı idi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onu kulak vermek üzere durakladı Ve: Eğer (duayı) sonlandırırsa vâcib oldu!buyurdu Kendisine: Ne ile sonlandırırsa ey Allah'ın Resûlü!denildi Amin ilededi, uzaklaştı Adama: Ey fülan! duanı âminle tamamla ve de gözün kültürlü olsun!dediEbû Dâvud, Salât 172, (938) 1749 Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ancak: Sizden biri dua edince Ya Rabb! Dilersen beni affet! Ya Rabb dilersen bana rahmet et!demesin Bilâkis, azimle (kesin bir üslubla) istesin, zira Allah Teâlâ Hazretleri'ni kimse icbâr edemez Buhârî, Daavât 21, Tevhîd 31; Müslim, Zikr 7, (267879); Muvatta, Kur'lahza 28 (1, 213); Tirmizî, Daavât 79 (3492); Ebû Dâvud, Salât 358, (1483); İbnu Mâce, Dua 8, (3854) 1750 Ebû Musâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: Bir sefere (Hayber Seferi) çıkmıştık Ahali (yolda, bir ara) yüksek sesle tekbir getirmeye başladı Bunun üzerine Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) (müdahele ederek): Nefislerinize karşı merhametli olun Zîra sizler, sağır birisine hitàb etmiyorsunuz, muhâtabınız gâib de yok Sizler gören, işiten, (nerede olsanız) sizinle olan bir Zât'a, Allah'a hitab ediyorsunuz Dua ettiğiniz Zât, her birirıize, bineğinin boynundan daha yakındırdediBuhârî, Daavât 50, 67, Cihâd 131, Meğâzî 38, Alın Yazısı 7, Tevhîd 9; Müslim, Zikr 44, (2704);Tirmizî, Daavât 3, 59, (3371, 3457); Ebû Dâvud, Salât 361 (1526,15271528) 1751 Hz Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir kimsenin: Ya Rabbi, senden nimetin kemâlini taleb ediyorumdediğini işitmişti Sordu: Nimetin kemâli nedir? Bu bir duadır, onunla dua edip, onunla hayır (çok mal) ümîd ettimdedi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Sordum, zîra, nimetin kemâli cennete girmektir, ateşten kurtulmaktırdedi Bir başkasının da şöyle dediğini işitti: Ey celâl ve ikrâb sâhibi Rabbim!anında şunu söyledi: Duana icâbet edilmiştir, (ne açlık ediyorsan) durma isteDerken ,bir başkasının: Ya Rabbi senden dayanıklılık istiyorum!dediğini işitmişti, ona da: Allah'tan bela istedin, sağlık de iste!dedi Tirmizî, Daavât 99, (3524) 1752 Hz Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) veciz duaları tercih eder, diğerlerini bırakırdıEbû Dâvud, Salât 358, (1482) 1753 Hz İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) duayı üç kez yapmaktan, istiğfarı üç kez yapmaktan hoşlanırdıEbû Dâvud, Salât 361, (1524) MÜTEFERRİK HADİSLER 1754 Hz Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyudular oysa: Acele etmediği müddetçe herbirinizin duasına icâbet olunur Oysa şöyle diyerek acele eden var: Ben Rabbime dua ettim duamı kabul etmediBuhârî, Daavât 22; Mislim, Zikr 92, (2735); Muvatta, Kur'an 29 (1, 213); Tirmizî, Daavât 145, (3602, 3603); Ebû Dâvud, Salât 358, (1484) Müslim'in diğer bir rivâyeti şöyledir: Kul, günah taleb etmedikçe ya da sılai rahmin kopmasını istemedikçe duası icâbet görmeye (kabul edilmeye) devam eder Tirmizî'nin bir öteki rivâyetinde şöyledir: Allah'a dua eden herkese Allah icâbet eder Bu icâbet, ya dünyada peşin olur, veya ahirete saklanır, yahut da dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek süretiyle olur, yeter ki günah taleb etmemiş ya da sılaı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da telaş etmemiş olsun1755 Hz Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular oysa: Nefslerinizin aleyhine dua etmeyin, çocuklarınızın aleyhine de dua etmeyin, hizmetçilerinizin aleyhine de dua etmeyin Mallarınızın aleyhine de dua etmeyin olur ya, Allah'ın duaları kabul ettiyi saate rastgelir de, istediğiniz kabul ediliverirEbû Dâvud, Salât 362(1532) 1756 Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular oysa: Sizden cümbür cemaat, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya değin istesinTirmizî, Daavât 149, (3607, 3608) 1757 Ebû Hüreyre hazretleri (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular fakat: Allah Teâla Hazretleri kendisinden istemeyene gadap ederTirmizî, Daavât 3, (3370); İbnu Mâce, Dua 1, (3827) 1758 İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) hazretleri anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ama: Allahu Teâla Hazretleri'nin fazlından isteyin Zira Allah, kendisinden istenmesini sever İbadetin en efdali de (dua edip) kurtuluşu beklemektirTirmizî, Daavât 126 (3566) 1759 Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: Bir kadın: Ey Allah'ın Resûlü, bana ve kocama dud eer!diye ricada bulunmuştu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz: Allah sana da, kocana da rahmet etsin!diye dua buyurduEbû Dâvud, Salât 363, (1533) 1760 Ebû'dDerdâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Kardeşinin gıyabında dua eden hiçbir mü'min yoktur ama melek de: Bir misli de sana olsundemesinMüslim, Zikr 86, 88, (2732, 2783); Ebû Dâvud, Salât 364, (1534) Ebû Dâvud'un rivâyetinde şu ziyâde vardır: : Âmin, bir misli de sana olsun!derler1761 Hz Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ama: Her kim, kendine zulmedene beddua ederse, ondan intikamını (dünyada) almış olurTirmizî, Daavât 115, (3547) İSMİ ÂZAM VE ESMÂİ HÜSNA DUALARI 1762 Hz Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir adamın şöyle söylediğini işitti: Allah'ım, şehâdet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden diğer ilah olmayan Allah'sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın değil, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular: Nefsimi kudret elinde tutan Zât'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan İsmi Âzàmı namına talepte bulundu Şunu bilin fakat, kim İsmi Âzamla dua ederse Allah ona icâbet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir Tirmizî, Daavât 65, (3471); Ebû Dâvud, Salât 358, (1493) 1763 Mihcen İbnu'lEdra' (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir adamın: Ey Allah'ım, bir ve samed olan, doğurmayan ve doğurulmayan, eşi ve sözde de olmayan Allah adıyla senden istiyorum Günahlarımı mağfıret et, sen Gafürsun, Râhimsin!dediğini işitmişti, derhal şunu söyledi: O mağfiret edildi O mağfıret edildi O mağfiret edildi!Ebû Dâvud, Salât 184, (985); Nesâî, Sehv 57, (3, 52) 1764 Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Bir adam şöyle dua etmişti: Ey Allah'ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden diğer ilah yoktur, Sen semâvat ve arzın celâl ve ikrâm sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyümsun (kâinatı ayakta tutan hayat sahibisin) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum! (Bu duayı işiten) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sordu: Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz? Allah ve Resûlü daha iyi bilir`? Nefsimi kudret elinde tutan Zât'a yemin ederim fakat, o Allah'a, İsmi Âzam'ı ile dua etti O İsmi Âzam fakat, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verirTirmizî, Daavât 109 (3538); Ebû Dâvud, Salât 358, (1495); Nesâî, Sehv 57, (3, 52) 1765 Esmâ Bintu Yezîd (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Allah'ın İsmi Âzam'ı şu iki âyettedir: 1 İlahınız, tek olan ilahdır, ondan diğer ilah yoktur O Rahmân ve Rahîm'dir(Bakara 163) 2 Âli İmrân süresinin baş kısmı: Elif LâmMim O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur, O Hayy ve Kayyümdur(Âli İmrân 13) Ebû Dâvud, Salât 358, (1496); Tirmizî Daavât 65, (3472) 1766 Hz Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular oysa: Allah'ın doksan dokuz ismi vardır Kim bunları ezberlerse cennete girer Allah tektir, teki sever Bir rivâyette: Kim o isimleri sayarsa cenntete girerbuyurmuştur Buhârî hadisi bu lafızla tahric etmiştir Müslim'de tekkelimesi yoktur Buhârî, Daavât 68; Müslim, Zikr 5, (2677); Tirmizî, Daavât 87, (3502) Tirmizî'nin rivâyetinde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Allah'ın isimlerini şöyle yazdı: O Allah ki O'nda diğer ilâh yoktur Rahman'dır Rahim'dir E1Meliku'lKuddûsu, esSelâmu, elMü'minu, elMüheyminu, elAzîzu, elCebbâru, elMütekebbiru, elHâliku, elBâriu, elMusavviru, elGaffâru, elKahhâru, elVehhâbu, erRezzâku, elFettâhu, elAlîmu, elKâbizu, elBâsitu, elHâfidu, erRâfiu, elMuizzu, elMüzillu, esSemîu, elBasîru, elHakemu, elAdlu, elLatîfu, elHabîru, elHalîmu, elAzîmu, elGafûru, benzerŞekûru, elAliyyu, eIKebîru, elHafîzu, elMukîtu, elHasîbu, elCelîlu, elKerîmu, erRakîbu, elMucîbu, elVâsiu, elHakîmu, elVedûdu, elMecîdu, elBâisu, benzerŞehîdu, elHakku, elVekîlu, elKaviyyu, elMetînu, elVeliyyu, elHamîdu, elMuhsî, elMubdiu, elMuîdu, elMuhyi, elMümîtu, elHayyu, elKayyûmu, elVâcidu, elMâcidu, elVâhidu, elAhadu, esSamedu, elKâdiru, elMuktediru, elMuahhiru, elEvvelu, elÂhiru, ezZâhiru, elBâtinu, elVâli, elMüte'âli, elBerru, etTevvâbu, elMüntekimu, elAfuvvu, erRaûfu, Mâliku'lMülki, Zü'lCelâli ve'lİkrâm, elMuksitu, elCâmiu, elGaniyyu, elMuğnî, elMâni', edDârru, enNâfiu,enNûru, elHâdî, elBedîu, elBâki, elVârisu, erReşîdu esSâbüru İsimleri bu şekilde, sâdece Tirmizî saymıştır ALLAH'IN GÜZEL İSİMLERİNİN ŞERHİ 1767 El Kuddûs: Ayıplardan pak demektir esSelâm: Selâm sahibi‚ yani herçeşit ayıptan selâmette‚her türlü âfetten berî demektir elMü’min: Kullarına va’dinde sâdık olan demektir Tasdîk mânasına olan imandan gelir Yoksa‚ kıyamet günü kullarına‚ azabına aleyhinde garanti veren‚ güven veren demektir‚ bu mâna emân’dan kazanç elMuheyyim: Şâhid olan (görüp güzeten) demektir Emîn mânasına geldiği de söylenmiştir Aslı‚ müeymin’dir‚ fakat hemze‚ hâ’ya kalbolmuştur Ayrıca erRakîb ve elHafiz mânâsına geldiği de söylenmiştir elAzîzu: Kahreden‚ galebe çalan demektir İzzet‚galebe araklamak mânasına gelir el Cebbâr: Mahlukâtı mecbur eden; emir ya da yasak her ne dilerse ona zorlayan demektir Bu kelimenin‚ bütün mahlukâtının fevkinde yücedir mânasına geldiği de söylenmiştir elMütekebbir: Mahlukâta ait sıfatlardan ulu‚ uzaktan mânasına gelir Hem Mahlukâtından cömertlik taslayarak kendisiyle azamet yarışına kalkanlara büyüklüyünü gösteren ve onlara haddini gösteren mânasına geldiği de söylenmiştirKeza şu mânaya geldiği de belirtilmiştir: MütekebbirAllah’ın azametini ifâde eden kibriyâ kelmesinden kazanç‚ tezyîfî bir mâna taşıyan gurur kelimesinden gelmez elBârîu: Mahlukâtı‚ mevcut bir misâle bakmaksızın‚ yoktan‚ örneksiz olarak yaratan mânasına kazanç Bu kelime‚ ilk önce hayvanlar için kullanılır‚ öteki mahluklar için o kadar kullanılmaz Hayvanlar dışındaki mahlukât hakkında nâdiren kullanılır elMüsavvir: Mahlukâtı bambaşka sûretlerde yaratandemektir Tsvîr lügat olarak hat ve şekil çizmek mânasına gelir elGaffâr: Kulların günahlarını tekrar tekrar affeden‚ mânasına kazanç Gafr kelimesi‚ doğrusu setr (örtmek) ve kapatmak mânalarına gelir Allah Teâla kullarının günahlarını affedici‚ onlar için cezayı terketmek sûretiyle (günahları) örtücüdür elFettâh: Kulları aralarında hâkim demektir Araplar, hâkim iki hasmın (dâvalıdâvacı) arasındaki ihtilafı çözdüğü vakit: Hâkim iki hasmın arasını fethettiderler Hükmetti, çözüme kavuşturdu mânasında, hâkime fâtih dendiği de olmuştur Mamafih Kullarına rızk ve rahmet kapılarını açan, rızıklarından kapanmış olanları açan mânasına da kazanç elKâbız: Kullarının rızkını lütfu ve hikmetiyle tutan mânasına gelir elBâsıt: Kullarına rızkı açıp cûd ve rahmetiyle genişleten demektir Böylece Cenâbı Hakk, hem ihsan sahibi, keza de onu men edici olmaktadır elHâfid: Cebbarları ve firavunları alçaltan demektir Yâni onları horlar ve değersiz kılar demektir erRâfi': Velîlerini, dostlarını yüeltir Azîz kılar demektir Bu Nedenle Allah, keza zelîl keza de azîz kılıcı olmaktadır elHakem: Hâkim demektir Bu da hakikatı hükmetme yetkisi kendis ne bahşedilen, ona gönderilen çağırmak olur elAdlu: Kendinde heva meyli olmayan, hükümde doğruluktan ayrılmayan cevre yer vermeyen mânasına kazanç Aslında masdardır Fakat âdil makamında kullanılmıştır Âdil'den daha beliğdir, çünkü müsemma, fiilin kendisiyle isimlenmiştir elLatîfu: Arzunu sana rıfkla ulaştıran demektir Mahiyeti, sezgi edilemeyecek değin latîfmânasına geldiği de söylenmiştir elHabîru: Olanı ve olacağı bilen kimseye denir elGafûru: Bağışlamada abartma eden, fazla bağışlayan demektir benzeyenŞekûru: Kullarını, sâlih fiilleri sebebiyle mükâfatlandıran ve sevap veren demektir Allah'ın kullarına şükrü, onlara mağfireti ve ibâdetlerini kabul etmesidir elKebîru: Celâ1 (soylu davranış) ve şânının yüceliği sıfatlarını taşıyan kimsedir elMukîtu: Muktedir demektir Keza, mahlukâta gıdalarını veren mânasına geldiği de söylenmiştir elHasîbu: elKâfi demektir Muf'il mânasında fâildir, tıpatıp mü'lim mânasında elim gibi, hasîb'in muhâsib mânasında kullanıldığı da söylenmiştir erRakîbu: Kendisinden hiçbir şey gâib olmayan hâfîz (muhâfız) demektir elMucîbu: Kullarının duasını kabul edip, icâbet eden zât demektir elVâsiu: Zenginliği, tüm fakrlar bürüyen; rahmeti herşeyi kuşatan demektir elVedûdu: elVedd (sevgi) kelimesinden mef'û1 mânasında feûl'dür Allah Teâlâ Mevdûd'dur Fazla sevilir Yani velilerinin kalbinde sevgilidir Ya Da fâil mânasında feûldür Yani Allah Teâla sâlih kullarını sever, bu da onlardan razı olurdemektir elMecîdu: Keremi geniş olan demektir Şerif mânasını taşıdığı da söylenmiştir elBâisu: Mahlukâtı, ölümden sonra kıyamet günü her tarafta diriltir demektir benzeyenŞehîdu: Kendisinden hiçbir şey gâib olmayan kimse demektir Şâhid ve şehîd benzer mânada kullanılır, tıpatıp âlim ve alîm kelimeleri gibi Mâna şöyledir: Allah, (her yerde) hâzırdır Eşyayı müşahede edip her an görür elHakku: Varlığı ve vücudu gerçek olan demektir elVekîlu: Kulların rızıklarına kefil demektir Realite şudur: Kendisine tevkîl edilmiş olanı işinde müstakil laf sâhibi olmaktır Bu hususta şu âyet hatırlanabilir: (Dediler ki) Allah bize yeter, O ne güzel vekildir(A1i İmrân 173) elKaviyyu: elKâdir (enerjik) demektir Hem: Kudreti ve kuvveti bütün, O'nu hiçbir şey âciz kılamazmânasına da gelir elMetînu: Şedîd ve kavî olup, hiçbir fiilinde meşakkatle karşılaşmayan demektir elVeliyyu: Nâsır (tezgâhtar) demektir Hem: İşlerin kendisiyle yürüdüğü mütevelli, yetimin velîsi gibidiye de açıklanmıştır elHamîdu: Fiiliyle hamde adalet kazanan mahmûd kimsedir Bu sözcük mef'ûl mânasında fâildir elMuhsî: İlmiyle herşeyi sayan, nazarından büyük veya minik hiçbir şey kaçmayan kimse demektir elMübdiu: Eşyayı yoktan birincil defa var eden, yaratan demektir elMuîdu: Mahlukâtı hayattan daha sonra yeniden ölüme, öldükten sonradan da her yerde hayata iâde eden kimse demektir elVâcidu: Fakirliğe düşmeyen varlıklı demektir Bu kelime, gına çağırmak olan cide kökünden gelir elVâhidu: Kimsesiz devamlı, yanında bir başkası olmayan ferd'dir Ayrıca, şerik ve arkadaşı olmayan kimse mânas da mevcuttur ElAhadu: Ferd demektir Ahad ile vâhid arasındaki farka gelince, ahad, kendisiyle bir diğer adedin zikredilmesini men edecek bir yapıya sâhiptir Kelime hem müzekker, hem de müennestir Bana kimse (ahad) gelmedi derken, gelmeyen ayrıca erkektir, hem de kadındırVâhid'e gelince bu sayıların ilki olarak vazedilmiştir: Bana halktan biri (vahid) geldidenir fakat, Bana haktan kimse (ahad) geldidenmez Vâhid, emsâl ve nazîri kabûl etmeyen bir mâna üzere yapı edilmiştir Ahad ise ifrad ve arkadaşlardan yalnızlık üzere bina edilmiştir O Kadar ise, vâhid, zât itibariyle münferiddir, ahad ise mâna itibariyle münferiddir esSamedu: İhtiyaçlarını ihtiyacı karşılamak üzere, halkın kendisine başvurduğu efendidir Yani halkın kendisine yöneldiği kimsedir elMuktediru: Kudret kökünden müfteil babındandır Kâdir'den daha öte bir güçlülük ifâde eder elMukaddimu: Eşyayı ibraz edip, yerli yerine koyan demektir elMuahhiru: Eşyayı yerlerine te'hir eden demektir Kim takdime yargı kazanırsa ona takdîm eder, kim de te'hîre hak kazanırsa ona da te'hîr eder elEvvelu: Bütün eşyadan önce var olan demektir elÂhiru: Tüm eşyadan sonra bâkî kalacak olan demektir ezZâhiru: Herşeyin üstünde zâhir olan ve onların üzerine çıkan şey demektir elBâtınu: Mahlukâtın nazarlarından gizlenen demektir elVâlî: Eşyanın mâliki ve onlarda tasarruf eden demektir elMüteâli: Mahlukâtın sıfatlarından münezzeh olan, bu sıfatların biriyle muttasıf olmaktan yüce ve âlî olan elBerru: Katından gelen bir iyilik ve lütufla, kullarına karşı merhametli, şefkatli demektir elMüntakimu: Dilediğine cinayet vermede şiddetli davranan demektir Nekame kökünden müfteil babında bir kelimedir Nekame, hoşnudsuzluğun öfke ve nefret derecesine ulaşmasıdır elAfuvvu: Afv'dan feûl babında bir kelimedir Bu bâb abartma ifâde eder Öyle ise mâna: Günahları oldukça çok bağışlayandcmek olur erRaûfu: Katından gelen bir re'fetle (şefkatle) kullarına yufka yürekli ve şefkatli olan demektir Re'fetle rahmet arasındaki farka gelince; rahmet bazan maslahat gereği isteksizce de olabilir Re'fet gönülsüz olmaz, isteyerek olur Zü'lCelâl: Celâl, celîl'in masdarıdır Celâl, celâlet, nihâyet derecede büyüklük, azamet demektir Zü'lCelâl soylu davranış sahibi olan mânasına kazanç elMuksidu: Hükmünde âdil, demektir Ef'àl babında adaletli oldu mânasına olan bu sözcük, sülâsî aslında zulmetti mânasına gelir Nitekim kasıt; cevreden, zâlim demektir elCâmiu: Kıyamet günü mahlukâtı toplayan demektir elMâniu: Dostlarını, başkalarının eziyetinden koruyan muavin demektir enNûru: Körlüğü olanları nuruyla görür kılan, dalâlette olanları da hidâyetiyle irşâd eden demektir elVârisu: Mahlukâtın yok olmasından sonradan da bâki kalan demektir erReşîdu: Mahlukâta maslahatların belirten demektir esSabûru: Âsîlerden intikam almada acele etmeyen, cezalandırmayı kesin bir müddet te'hîr eden demektir Allah'ın sıfatı olarak sabûr'un mânası halîm'in mânasına yakındır Ancak ikisi aralarında şöyle bir ayrım vardır: Sabûr sıfatında cezanın mutlaka olacağını beklemeyebilirler Fakat halîm sıfatıyla Allah'ın cezasına belli nazarıyla bakarlar Allah inkarcıların söylediklerinden münezzeh ve mukaddestir, uludur, yücedir NAMAZ DUALARI 1768 Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaz için tahrime tekbirini alınca kıraate geçmezden önce bir müddet süküt buyurmuştur Ben: Ey Allah'ın Resûlü, dedim, anam babam sana feda olsun, tekbir ile kıraat arasındaki süküt esnasında ne okuyorsunuz?Bana şu cevabı verdi: Ey Allahım, beni hatalarımdan o kadar temizle ama, kirden paklanan beyaz elbise gibi olayım Allahım beni, hatalarımdan su, kar ve batmış ile yıkadiyorumBuhârî, Ezân 89; Müslim, Mesâcid 147, (598); Ebû Dâvud, Salât 123, (781); Nesâî, İftitâh 15, (2,128,129) Ebû Dâvud, Nesâî (ve Buhârî'nin) rivâyetlerinin başında şu ziyade vardır: Allahım, benimle hatalarımın arasını doğu ile batının arası gibi uzaktan kıl,1769 İbnu Ömer (radyallahu anhumâ) anlatıyor: Biz, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte namaz kılarken, cemaatten biri aniden: Allahu ekber kebîrâ, velhamdü lillâhi kesîrâ, subhânallâhi bükraten ve asîlâ (Allah, büyükte büyüktür, Allah'a hamdimiz çoktur, sabahleyin akşam tesbihimiz Allah'adır!dedi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz: Bu sözleri kim söyledi?diye sordu Söyleyen adam: Ben, ey Allah'ın Resûlüdedi Resûlullah (aleyhissalâtu vesellâm) efendimiz: O sözler hoşuma gitti Sema kapıları onlara açıldıbuyurdu İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) der ama: Söylediği günden beri o zikri okumayı hiç terketmedimMüslim, Mesâcid 150, (601); Tirmizî, Daavât 137, (3586); Nesâî İftitâh 8, (2,125) Nesâî, bir rivâyette şu ziyâdede bulunmuştur: On iki adet meleğin, bu sözleri (desteklemek üzere) koşuştuklarını gördüm1770 Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaz kılarken nefes nefese bir adam geldi ve: Allahu ekber, Elhamdü lillâhi hamden kesîran tayyiben mubâreken fîhi (Allah büyüktür, çok temiz ve mübârek hamdler Allah'adır!)dedi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazı bitirince: Şu kelimeleri hanginiz söyledi?diye sordu Cemaat bir müddet sessiz kaldı, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): (Kim söylediyse çekinmesin, benim desin), Zîra kötü bir şey söylemiş yok)dedi Bunun üstüne adam: Ben, ey Allah'ın Resûlü!dedi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da: Ben on iki melek gördüm her biri, bu kelimeleri (Allah'ın huzuruna) kendisi yükseltmek için koşuşmuşlardıMüslim, Mesâcid 149, (600); Ebû Dâvud, Salât 121, (763): Nesâî, İftitâh 19, (2,132,133) 1771 Hz Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza başlarken tekbir getirir, sonradan (bazan) şunu okurdu: İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi Rabbi'lâlemîn Lâ şerîke lehu ve bizâlike ümirtü ve ene evvelü'lmüslimîn Allahümmehdinî liahseni'l a'mâli ve ahseni'lahlâki Lâ yehdî liahseniha illâ ente Ve kınî seyyie'la'mâl ve seyyie'lahlâk Lâ yakî seyyiehâ illâ ente (Namazım, ibâdetim hayatım ve ölümüm âlemlerin Şeriksiz Rabbi Allah içindir Ben bununla emrolundum Ben bu emre teslim olanların ilkiyim Ey Allah'ım, beni amellerin ve ahlâkın en iyisine sevket Bunların en iyisine senden başka sevkeden yoktur Beni kötü amellerden ve fena ahlâktan koru, bunların kötülerinden ancak sen korursunNesâî, İftitâh 16, (2,129) 1772 Muhammed İbnu Mesleme (radıyallâhu anh)anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) nâfile namaz kılmak için kalktığı vakit (bazan) şunu okurdu: Allahu ekber veccehtü vechiye li'llezî fatara'sSemâvâti ve'1arza hanîfen müslimen ve mâ ene mine'lmüşrikîn (Allah büyüktür Yüzümü Hanîf ve Müslüman olarak semâvat ve arzı yaratan Allah a yönelttim Ben müşriklerden değilim) ) Devamını Hz Câbir (radıyallâhu anh)'in rivâyetinde olduğu şekilde zikretti Sonra şunu okudu: Allahümme ente'lMeliku Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke ve bihamdike Allahım (kâinatın reel) Meliki sensin Senden başka ilah yoktur Seni hamdinle takdîs ederim Sonra kıraata geçtiNesâî, İftitâh 17, (2,131) 1773 Hz Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza (iftitah tekbiri ile) başlayınca şunu okurdu: Subhâneke Allahümme ve bihamdike ve tebârekesmüke ve teâlâ ceddüke ve lâ ilâhe gayruke (Allah'ım seni her değişiklik eksik sıfatlardan takdîs ederim, hamdim sanadır Senin ismin mübârek, azametin yücedir, senden başka ilah da yoktur)Tirmizî, Salat 179, (243); Ebû Dâvud, Salat 122, (776); İbnu Mâce, İkâmeti'sSalat 1, (804) RÜKÜ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR 1774 İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Haberiniz olsun, ben rükü ue secde hâlinde Kur'ân okumaktan men edildim Öyleyse rüküda Rabb Teâlâ'yı tâzim edin, secdede ise dua etmeye çaba edin, (zira secdede iken yaptığınız dua) icâbet edilmeye IâyıktırMüslim, Salât 207 (479); Ebü Dâvud, Salât 152, (876); Nesai, İftitâh 98, (2,189) 1775 Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) hazretleri anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), secdelerinde şunları söylerdi: Allahümmağfirli zenbi küllehu, dıkkahu ve cüllehu, evvelehu ve âhirehu, sırrahu ve alâniyyetehu (Allahım! Büyükminik birinci sonuncu, sıcacıkaçik, bütün günahlarımı mağfiret buyur Müslim, Salât 216, (483); Ebu Dâvud, Salât 152, (878) 1776 Hz Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: Resullulah (aleyhissalatu vesselâm) rüküsunda ve secdelerinde şu duayı çokca okurdu: Sübhânekallâhümme Rabbenâ ve bihamdike, Allahümmağfirli (Allah'ım, seni takdis ve tenzih ederim Rabbimiz! Takdisimiz hamdinledir Ey Allahım, beni mağfiret et)Bu duayı okumakla Kur'ân'a yani Kur'ân'ın: Rabbini hamd ile tesbih et(Nasr 3) âyetineuyuyorduBuhâri, Ezân 123, 139, Meğâzi 50, Tefsir, İzâcâe nasrullahi ve'lFeth; Müslim, Salât 217, (484); Ebü Dâvud, Salât 152, (877); Nesâi, İftitâh 153, (2, 219) Müslim, Ebu Dâvud ve Nesâi'de gelen bir rivâyette şöyle denir: Resüllullah (aleyhissalatu vesselâm) rükü ve secdesinde şöyle derdi: Subbühun kuddüsün Rabbü'lmelaiketi verRühi, (Münezzehsin, mükaddessin, meleklerin ve Ruh'un Rabbisin) 1777 Muvatta, Tirmizi ve Ebu Davud'un bir rivâyetinde şöyle denir: Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ı yatakta kaybettim ve araştırdım, derken elim ayağının altına rastladı Secdede idi ve: Allahümme inni eüzu birızâke min sahtike ve eüzu bimuâfâtike min ukübetike ve eüzu bike minke Lâ uhsi senâen aleyke Ente kemâ esneyte alâ nefsike (Allahım! Senin rızanı şefaatçi kılarak öfkenden sana sığınıyorum Affını şefaatçi yaparak cezandan sana sığınıyorum Senden de sana sığınıyorum Sana değer olduğun senâyı yapamam Sen kendini sena ettiğin gibisin)diyordu1778 İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Sizden biri rükü edince üç kez Sübhâne rabbiyel azim (Büyük Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdirdesin Bu, en az miktardir Secde yapınca da üç defa Sübhane Rabbiye'l a'lâ (Ulu Rabbim (her çeşitlilik kusurdan) münezzehdirdesin Bu da en düşük miktardırEbu Dâvud, Salât 154, (886); Tirmizi, Salât 194, (261) 1779 Hz Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), rükü yaptığı zaman: AIIahümme Ieke reka'tu ve bike âmentü ve leke eslemtü ve aleyke tevekkeltü ente Rabbiye, haşaa sem'i ve basari ve Iahmî ve demi ve izâmi IiIIahi Ràbbi'Iâlemin (Ey AIIahım sana rükü yapıyorum, sana inandım, sana teslim oldum, sana tevekkül ettim Sen Rabbimsin, kulağım, gözüm, etim, kanım ve kemiklerim ÂIemIerin Rabbi olan Allah önünde haşyette, tezeIIüIdedirNesâi, İftitâh 104, (2,192) Bu rivâyet Müslim'de gelen uzun bir rivayetin bir parçasıdır (Salâtu'lMüsâfirin) 201, (771) 1780 İbnu Ebi Evfâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) sırtını rüküdan kaldırdığı vakit: SemiaIlâhu Iimen hamideh, Allahümme Rabbenâ Ieke'Ihamdü mil'essemâvâti ve miI'eIarzi ve miI'e mâ şi'te min şey'in ba'du (AIIah, kendisine hamd edeni işitir Ey AIIahım, ey Rabbimiz, semâlar dolusu, arz dolusu ve bunlardan diğer istediğin her şey dolusu hamdler sana olsunMüslim, Salat 204, (476); Ebu Dâvud, Salat 144, (846) 1781 İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) iki secde aralarında: Allahümme'ğfir li ve'rhamni, ve'cbürni, ve'hdini ve'rzukni (Allahım bana mağfiret et, acınacak şey et, beni zengin kıl, bana hidâyet ver, bana rızık ver) derdi Ebü Dâvud, Salât 145, (850); Tirmizi, Salât 211, (284); İbnu Mâce, Salât 23, (898) 1782 Hz Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) secde ettiği zaman şöyle dua okurdu: Allahım sana secde ettim, sana inandım, sana teslim oldum Yüzüm de, kendisini yaratıp şekillendiren, ona kulak, göz takan yaratanına secde etmiştir Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir(Hacc 14) Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın teşehhüdle selam aralarında okuduğu en son duası: Allahümmağfir Ii mâ kaddemtü ve mâ ahhartü ve ma esrertü ve mâ a'Ientü ve maesreftü ve mâ ente a'Iemu bihi minnî ente'Imukaddim ve ente'Imuahhir Lâ ilâhe illâ ente (Allahım, geçmiş ömrümde yaptıklarımı, gelecekte yapacaklarımı, dar işlediklerimi, aleni yaptıklarımı, israflarımı, benim bilmediğim fakat senin bildiğin kusurlarımı affet İlerleten sen, gerileten de sensin, senden başka ilah yoktur) Müslim, SalâtulMüsâfirin 201, (771), Tirmizi, Daavât 32, (3417, 3418, 3419); Ebü Dâvud, Salât 121, (760); Nesâi, İftitâh 17, (2,130) 1783 Abdullah İbnu Amr İbni'lBirli (radıyallâhu anhüma) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a, Hz Ebü Bekir (radıyallâhu anh) gelerek: Bana namazda okuyacağım bir dua öğretdedi Resülullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu duayı okumasını söyledi: Allahümme inni zalemtü nefsi zulmen kesiran ue lâ yağfiru zzünübe illâ ente fà'ğfir li mağfireten min indike verhamni inneke ente'lğàfüru'rrahim (Allahım ben nefsime çok zulmettim Günahları oysa sen affedersin O Kadar ise beni, şanına değer bir mağfiretIe bağışla, bana acıma et Sen affedici ve acınacak şey edicisin Buhâri, Sıfâtu'sSalât 149, Daavât 17, Tevhid 9; Müslim, Zikr 48, (2705); Tirmizi, Daavât 98, (3521); Nesâi, Sehiv 58, (3, 53) TEŞEHHUDDEN DAHA SONRA OKUNACAK DUA 1784 İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) hazretleri anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) teşehhüdden sonradan şunu okurdu: Allahümme inni eüzu bike min azâbi cehennem ve eüzu bike min azâbi'Ikabri ve eüzu bike min fitneti'dDeccâl ve eüzu bike min fitneti'Imahyâ ve'Imemât (AIIahım, ben cehennem azabından sana sığınırım Mezar azabından da sana sığınırım Deccal fitnesinden de sana sığınırım, yaşam ve ölüm fitnesinden de sana sığınırım) Ebu Dâvud, Salât 184, (984) SELAMDAN DAHA SONRA OKUNACAK DUA 1785 İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın geceleyin namazdan çıkınca şu duayı okuduğunu işittim: ÂlIahım! Senden, katından vereceğin öyIe bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidayet, işlerime nizam, dağınıklığıma tertip, içime kâmil iman, dışıma ameli sâlih, amellerime temizleme ve ihlâs verir, rızana yerinde istikâmeti ilham eder, ülfet edeceğim dostumu lutfeder, beni her çeşit kötülüklerden korursun Allahım, bana pek bir iman, böylece bir yakin ver ancak, artık yeniden küfür (ihtimali) kalmasın O Kadar bir rahmet ver ama, onunla, dünya ve ahirette senin nazarında değerli olan bir mertebeye ulaşayım Allahım! Hakkımızda vereceğin hükümde lütfunIa kurtuluş istiyorum, (kurbuna mazhàr olan) şühedâya has makamları niyaz ediyorum, bahtiyar kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı takviye taleb ediyorum! Allahım! Anlayışım kıt, amelim eksik da olsa (dünyevi ve uhrevi) ihtiyaçlarımı senin kapına indiriyor (karşılanmasını senden taleb ediyorum) Ràhmetine muhtacım, halimi arzediyorum (İhtiyacım ve fakrim sebebiyledir ki) ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin ihtiyacını görüp şifâyâb kilan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azabının arasını da ayırmanı, helâke dâvetten, mezar azabindan korumanı diliyorum Allahım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır ya da mahlukatindan birine vaadettiğin bir lütuf var da buna idrakim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple de istediklerimin dışarıda kalmış ise ey âlemlerin Rabbi, onun husülü için de sana yakarıyor, bana onu da vermeni rahmetin hakkında senden istiyorum Ey Allahım! Ey (Kur'ân gibi, din gibi) kaslı ipin, (şeriat gibi) doğru yolun sahibi! Kâfirler için cehennem vaadettiğin kıyamet gününde, senden cehenneme karşısında emniyet, arkadan başlayacak ölümsüzlük gününde de refahi kibriyana ulaşmış mukarrebin meleklerle, (dünyada iken fazla) rükü ve secde yapanlar ve ahidlerini ifa edenlerle birlikte cennet istiyorum Sen sınırsız rahmet sahibisin, sen (seni dost edinenlere) hadsiz sevgi sahibisin, sen dilediğini yaparsın (Dilek sahipleri ne kadar çok, ne dek büyük şeyler isteseler hepsini yerine getirirsin) Allahım! Bizi, sapıtmayıp, saptırmayan hidâyete ermiş hidâyet rehberleri kıl Dostlarına sulh (vesilesi), düşmanlarına da düşman kıl Seni seveni (sana olan) sevgimiz sebebiyle seviyoruz Sana muhâlefet edene, senin ona olan adâvetin sebebiyle adavet (düşmanlık) ediyoruz Allahım! Bu bizim duamızdır Bunu fazlınla kabul etmek sana kalmıştır Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız sensin Allahım! Kalbime bir nur, kabrime bir nur ver; önüme bir nur, arkama bir nur ver; sağıma bir nur, soluma bir nur ver; üstüme bir nur, altıma bir nur ver; kulağıma bir nur, gözüme bir nur ver; saçıma bir nur, derime bir nur ver; etime bir nur, kanıma bir nur ver; kemiklerime bir nur koy! Allahım nurumu büyüt, (söylediklerimin hepsine bedel olacak) bir nur ver, (söylenmiyenleri de kuşatacak) bir nur daha ver! İzzeti bürünmüş, onu kendine alem yapmış olan Zât münezzehtir Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına ikramı bol yapmış olan Zât münezzehtir Tesbih ve takdis yalnızca kendine bedel olan Zat münezzehtir Fazl ve nimetler sâhibi Zàt münezzehtir Azamet ve kerem sahibi Zât münezzehtir Celal ve ikrâm sâhibi Zat münezzehtirTirmizi, Daavât 30, (3415) 1786 Hz Sevbân (radıyallahu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) selamlama verip (namazdan çıkınca) üç kere istiğfarda bulunup: Âllahümme entesselâm ve minke'sseIâm tebârekte ve teâleyte yâ ze'lcelâli ve'Iikrâm (Allahım sen selamsın Selàmet de sendendir Ey celâl ve ikrâm sâhibi sen münezzehsin, sen yücesin)derdiMüslim, Mesâcid 135, (591); Tirmizi, Salât 224, (300); Ebu Dâvud, Salât 360 (1513); Nesâi, Sehv 80, (3, 68) 1787 Kà'a İbnu Ucre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) duyurdular ancak: Namazın takipçileri (muakkibât) var Onları her namazın peşinden söyleyenler veya yapanlar (cennet ve mükafaat hususunda) hüsrâna uğramazlar Bunlar otuz üç adet tesbih, otuz üç adet tahmid, otuzdört adet tekbir'dir Müslim, Mesâcid 144, (596); Tirmizi Daavât 25, (3409); Nesâi, 91, (3, 75) Nesâi'nin Zeyd İbnu Sâbit (radıyallâhu anh)'ten yaptığı bir rivâyette şöyle denmektedir: Bu emredildiği vakit Ensâr'dan bir adam rüyasında görür oysa bir kimse: Bunu yirmi beş yapın, tehlili de ilâve edindemektedir Sabahtan olunca bunu Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'aanlattı Efendimiz : Söylendiği şekilde yapın!buyurdu 1788 Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular fakat: Kim sabahtan namazının ardındaki yüz kere tesbihde ve yüz kere tehlilde bulunursa, deniz köpüğü gibi çok bile olsa günahları affedilir Nesai, Sehv 95, (3, 79) 1789 Ukbe İbnu Amir (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) her namazın arkasından muavvizâtı okumamı emrettiEbu Dâvud, Salât 361, (1523); Nesâi, Sehv (79, (3, 68) TEHECCÜD NAMAZI ESNASINDA DUA 1790 Hz İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) teheccüt namazı kılmak üzere geceleyin kalkınca şu duayı okurdu: AIIahım, Rabbimiz! Hamdler sanadır Sen talep ve semâvatin ve onlarda bulunanIarın kayyumu ve ayakta tutanısın, hamdler sadece senin içindir Sen semâvat ve arzın ve onlarda bulunanların nûrusun, hamdler yalnızca sanadır Sen haksın, va'din de haktır Sana kavuşmak haktır, sözün haktır Cennet haktır, cehennem de haktır Peygamberler hàktır, Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm) de haktır Kıyamet de haktır AIIahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim Sana yöneldim Hasmına karşısında senin (bürhanın) iIe dâva açtım Hakkımı aramada senin hakemliğine başvurdum Önden gönderdiğim ve arkada bıraktığım hatalarımı affet Dar işlediğim, aleni yaptığım, benim bilmediğim, senin benden daha iyi bildiğin hatalarımı da affet! İlerleten sen, gerileten de sensin Senden başka ilah yoktur Buhâri, Teheccüt 1, Daavât 10 Tevhid 8, 24, 35; Müslim, Salâtu'lMüsâfirin 199, (769); Muvatta, Kur'ân 34, (1, 215, 216); Tirmizi, Daavât 29, (3414); Ebü Dâvud, Salât 121, (771); Nesâi, Kıyâmu'lLeyl 9, (3, 209, 210)) AKŞAM VE SABAH YAPILACAK DUALAR 1791 İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) akşam olunca şu duayı okurdu: Elhamdulillah geceye erdik Mülk de, Allah için geceye erdi AIlah'tan diğer ilâh yoktur Tektir, ortağı yoktur Mülk O'nundur, hamdler 0'nàdır, O, her şeye kâdirdir Rabbim! Bu gecede olacak hayrı, bundan daha sonra olacak hayrı senden taleb ediyorum Bu gecede olacak şerden ve bundan sonradan olacak şerlerden sana sığınıyorum Ràbbim! TembeIlikten yaşlılığın kötülüklerinden sana sığınıyorum Rabbim! Cehennem azabından, kabir azabından sana sığınıyorum! İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) devamla, Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın sabah olunca şu duayı okuduğunu söyledi: ElhamduIiIIah sabaha erdik Mal de AIIah için sabaha erdiMüslim, Zikr 75, (2723); Tirmizi, Daavât 13, (3387); Ebu Dâvud, Edeb 110, (5071) 1792 Ebu Selâm, Hz Enes (radıyallâhu anh)'ten naklediyor: Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: Kim akşama ve sabaha erdiği süre: Rabb olarak Allah, din olarak İslâm'a, resül olarak Muhammed (aleyhissalatu vesselâm)'e razı oldukderse onu razı etmek de Allah üstüne bir hak olmuştur Rezin bu duaya: Kıyamet günüifadesini ek etmiştir Ebü Dâvud, Edeb 110, (5072) İbnu Mâce, Dua 14, (3870) 1793 Abdullah İbnu Gannâm elBeyâzi (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ancak: Kim sabaha erdiği zaman: Allahım, benimle veya mahlukatından herhangi biriyle hangi nimet sabaha ermişse bu sendendir Sen birsin, ortağın yoktur, hamdler sanadır, şükür sanadırderse, o günkü şükür borcunu ödemiştir Kim de benzer şeyler akşama erince söylerse o da o geceki şükür borcunu eda ederEbu Dâvud, Edeb 110, (5073) UYUMA VE UYKUDAN KALKMA DUALARI 1794 Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yatağına girdiği vakit şu duayı okurdu: Bize yedirip içiren, ihtiyaçlarımız görüp bizi barındıran AIIah'a hamdolsun İhtiyacını görecek, sığınak verecek kimsesi olmayan niceleri var!Müslim, Zikr 64, (2715); Tirmizi, Daavât 16, (3393); Ebü Dâvud, Edeb 107, (5053) 1795 Hz Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizeteyn'i ve Kul hüvallahu ahad'i okur ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kez yeniden ederdi Hastalandığı zaman benzer şeyi kendisine yapmamı emrederdi Buhari Fedâilu'lKur'ân 14, Tıbb, 39, Daavat 12; Müslim, Selâm 50, (2192); Muvattâ, Ayn 15, (2, 942); Tirmizi, Daavât 21, (3399); Ebu Dâvud, Tıbb 19, (3902) 1796 Hz Huzeyfe İbnu'lYemân (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yatağına girince şu duayı okurdu: Allahım! Senin adınla hayat bulur, senin adınla ölürüm Sabahtan olunca da şu duayı okurdu: Bizi öldürdükten sonra her yerde yaşam veren AlIah'a hamdolsun! Zaten dönüşümüz de O'nadır Buhâri, Daavat 7, 8, 16, Tevhid 13; Tirmizi, Daavât 29, (3413); Ebü Dâvud, Edeb 177, (5049) 1797 Hz Berâ (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Yatağına girdiğin süre şu duayı oku: Allahım nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim, işlerimi sana itimat ettim sırtımı sana dayadım Senin rahmetinden ümitvarım, gazabından da korkuyorum Senin ikabına aleyhinde, senden diğer ne melce var, ne de kurtarıcı İndirdiğin Kitab'a, gönderdiğin Peygamber (aleyhissalâtu uesselâm)'e imàn ettim Eğer bunu okuduğun gece ölecek olursan fıtrat üzere ölmüş olursun Olur Ya sabaha erersen hayır bulursunBuhâre, Daavât 7, 9; Tevhid 34; Müslim, Zikr 56, (2710); Tirmizi, Daavat 76, (3391); Ebu Dâvud, Edeb 107, (5046, 5047, 5048) Tirmizi'nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: Resülullah (àleyhissalâtu vesselâm), uyuklamak isteyince sağ yanı üzerine dayanır ve şöyle dua ederdi: Allàhım! Kullarını topladığın veya baştan dirilttiğin gün, beni azâbından koru 1798 Hz Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) geceleyin uyanınca şu duayı okurdu: Allahım! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden diğer ilah yoktur Günahım için affını dilerim, rahmetini taleb ederim Allahım ilmimi artır, bana hidayet verdikten sonradan kalbimi saptırma Katından bana rahmet lutfet Sen lutfedenlerin en cömerdisin Ebu Dâvud, Edeb 108, (5061) 1799 Hz Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) yatacağı sırada şu duayı okurdu: Allahım, kerim olan Zât'ın adına, eksiği olmayan kelimelerin adına, alınlarından tutmuş olduğun hayvanların şerrinden sana sığınırım Allahım sen borcu giderir günahı kaldırırsın Allahım senin ordun mağlub edilemez, và'dine muhalefet edilemez Servet sahibine serveti üstünlük etmez, servet sendendir Allahım seni hamdinle tesbih ederim Ebu Dâvud, Ebed 107, (5052) 1800 Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: Bir gün, Hâlid İbnu Velid elMahzumi (radıyallâhu anh): Ey Allah'ın Resülü, bu gece hiç uyuyamadımdiye Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)'e yakındı Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona şu tavsiyede bulundu: Yatağına girdinmi şu duayı oku: Ey yedi kat semânın ve onların gölgelediklerinin Rabbi, ey arzların ve onların taşıdıklarının Rabbi, ey şeytanların ve onların azdırdıklarının Rabbi! Tüm bu mahlükâtının şerrine karşı, bana himâyekâr oI! 0l oysa hiç birisi, üzerime âni çullanmasın, saldırmàsın Senin koruduğun aziz olur Senin övgün yücedir, senden diğer ilah da yoktur, ilah olarak sâdece sen varsınTirmizi, Daavât 96, (3518) 1801 İmam Mâlik'ten rivayete tarafından, ona şu haber ulaşmıştır: Hâlid İbnu'lVelid (radıyallâhu anh), Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)'e: Ben uykuda iken korkutuluyorum (Ne yapmamı tavsiye buyurursunuz?)diye sordu Ona şu tavsiyede bulundu: Allah'ın eksiksiz, bütün olan kelimeleri ile O'nun gadabından, ikabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve (beni kötülüğe atan) beraberliklerinden AIlah'a sığınırım! de! Muvatta, Şi'r 9, (2, 950) EVDEN ÇIKIŞ VE EVE GIRIŞ DUALARI 1802 Ümmü Seleme (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalatu vesselam) evinden çıktığı vakit şu duayı okurdu: Allah'ın adıyla Allah'a tevekkül ettim AIIahım! zillete düşmekten, dalâlete düşmekten, zulme uğramaktan, cahillikten, hakkımızda cehalete düşülmüş olmasından sana sığınırız Tirmizi, Daavât 35, (3423); Ebü Dâvud, Edeb 112, (5094); Nesâi İstiâze 30, (8,268); İbnu Mâce, Dua 18, (3884) 1803 Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ama: Evinden çıkınca kim: Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah'tandırderse kendisine: İşine bak, sana hidâyet verildi, kifâyet edildi ve korundun dadenir, ondan iblis yüz çevirir Tirmizi, Daavât 34, (3422); Ebü Dâvud, Edeb 112, (5095); Nesâi, İstiâze (8,268) 1804 Ebü Mâlik eIEş'àri (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ancak: Kişi evine girince şu duayı okusun: AIIahım! Senden şanslı girişler, bahtı açık çıkışlar istiyorum AIIah'ın adıyla girdik, AIIah'ın adıyla çıktık, Rabbimiz AIIah'a tevekkül ettik Bu duayı okuduktan sonradan ailesine selamlama versin Ebu Dâvud, Edeb, 112, (5096) OTURMAKALKMA DUALARI 1805 Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) hazretleri buyurdular fakat: Kim, malâyâni konuşmaların fazla olduğu bir yere oturur da, oradan kalkmazdan önce şu duayı okursa bu yerde oturmaktan hasıl olan günahından arınmış olur: Allahım! Seni hamdinle tesbih ederim Senden başka ilah olmadığına şehâdet ederim Senden mağfiret diliyorum, Sana tevbe ediyor (af taleb ediyorum) Tirmizi, Daavât 39, (2329) 1806 İbnu Ömer hazretleri (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir cemaatte oturduğu süre, ashâbı için şu duayı okumadan arada bir kalkardı: Allahım! Bize korkundan pek bir pay ayır oysa, bu, sana aleyhinde işlenecek günahlarla bizim aramızda bir engel olsun İtaatinden öyle bir nasib ver ki, o bizi cennete ulaştırsın Yakîninden o kadar bir hisse lutfet ancak dünyasal musibetlere dayanma kolaylaşsın Allahım! Sağ olduğumuz müddetçe kulaklarımızdan, gözlerimizden, kuvvetimizden istifade etmemizi nasib et Aynı şeyi bizden daha sonra gelecek olan neslimize de nasib et İntikamımızı, bize zulmedenlerden almışlardan kıl (mazlumlardan değil) Bize tecavüz edenlere karşı bizi muzaffer kıl Bize, dini musibet verme Dünyayı, ne ana gayemiz kıl, ne de ilmimizin son hedefi Bize yufka yürekli olmayanı bize musallat etmeTirmizi Daavât 73, (3497) SEFERDE OKUNACAK DUA 1807 İmam Mâlik'e ulaştığına kadar Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) sefer arzusuyla ayağını bineğinin özengisine koyduğu zaman şu duayı okurdu: Bismillah! Allahım! Sen seferde arkadaşım, ailemde vekilimsin Allahım, bize arzı dür, seferi kolaylaştır Allahım, yolun meşakkatlerinden, kederli dönüşten, mülk ve ailede vuküa gelecek kötü manzaralardan sana sığınıyorum Muvatta, İsti'zân 34, (2, 977) 1808 İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissâlatu vesselâm), seferden dönerken, uğradığı her tümsekte üç kere tekbir getirir, arkadan da: Lâ ilâhe iIlaIIâhu vahdehu Iâ şerike Ieh, Iehü'Imülkü ve Iehü'Ihamdü ve hüve aIâ külli şey'in kadir (AIIah'tan diğer ilah yoktur O tekbir, ortağı yoktur, mal O'nundur, hamd O'nadır O herşeye kadirdir) dönüyoruz, tevbe ediyoruz, kulluk ediyoruz, secde ediyoruz, Rabbimize hamdediyoruz AIIah va'dinde sâdık oldu, kuluna destek etti (Hendek Harbi'nde) müttefik orduları tek başına helâk ettiderdi Buhâri, Daavât 52, Ömer 12, Cihâd 133, 197, Megâzi 29; Müslim, Hacc 428, (1344); Muvatta, Hacc 243, (1,421); Tirmizi, Hacc 104, (950); Ebu Dâvud, Cihâd 170, (2770) 1809 Hz Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Bir adam Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)'e: Ey Allah'ın Resülü, ben sefere çıkmak istiyorum bana tavsiyede bulun!diye talepte bulundu Efendimiz: Sana Allah'tan korkmanı ve (yol boyu aştığın) her tepeııin başında tekbir getirmeni nasihat ediyorum!buyurdu Adam döneceği sırada şu duada bulundu: Allah'ım! Ona uzaklığı dür, yolculuğu basit kılTirmizi Daavat 47, (3441) 1810 Abdullah elHatmi (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) birisiyle vedalaştı mı şöyle derdi: Dininizi emânetinizi ve işlerinizin âkibetini Allah'ın muhafazasına bırakıyorum Ebu Dâvud, Cihâd 80 (2600); Tirmizi, Daavât 45, (3439) 1811 Hz Abdullah İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) seferde iken gece olunca şu duayı okurdu: Ey arz, benim de senin de Rabbimiz Allah'tır Senin de, (sende bulunanların da sende yaratılmış olanların da, senin üstünde yürüyenlerin de şerrinden Allah'a sığınırım Arslanın, kocaman yılanın, yılanın, akrebin ve bu beldede ikâmet eden (insilerin ve cinni)lerin, Şeytan'in ve Iblis neslinin şerrinden de Allah'a sığınırımEbu Dâvud, Cihâd 80, (2603) 1812 Havle Bintu Hàkim (radıyallâhu anh ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz buyurmuşlardır oysa: Kim bir yerde konakladığı vakit şu duayı okursa, oradan ayrılıncaya dek ona hiçbir şey zarar vermez: Eüzü bikelimâtillahi'ttâmmât min şerri mâ halâka (Allah'ın eksiksiz, mükemmel kelimeleri ile, yarattıklarının şerrinden AIlah'a sığınıyorum)Müslim, 54, (2708); Muvatta, İsti'zân 34 (2, 978); Tirmizi, Daavât 41, (3433) ENDIŞE VE DERT HALİNDE DUA 1813 Hz Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Balığın karnında iken, Zü'nNün'un yaptığı dua şu idi: Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü mine'zzâlimin (Allahım! Senden diğer ilâh yoktur, seni her çeşit kusurlardan tenzih edirim Ben nefsime zulmedenlerdenim)Bununla dua edip de icâbet görmeyen yokturTirmizi, Daavât 85 (3500) 1814 Hz İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) endişe esnasında şu duayı okurdu: Halim ve azim olan Allah'tan diğer ilah yoktur Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah'tan diğer ilah yoktur Kıymetli Arş'ın Rabbi, arzın Rabbi, Semâvât'ın Rabbi olan Allah'tan diğer ilah yokturBuhâri, Daavât 27, Tevhid 22, 23; Müslim, Zikr 83, (2730); Tirmizi, Daavât 40, (8431); İbnu Mâce, Dua 17, (3883) 1815 elHudri (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün Mescid'e girdi Orada Ensâr'dan Ebü Ümâme (radıyallahu anh) denen kimse ile karşılaştı Ona: Ey Ebu Ümâme, neden seni namaz vakti dışında Mescid'de yerleşik görüyorum?diye sordu Peşimi bırakmayan bir bezginlik ve borçlar sebebiyle ey Allah'ın Resülüdiye yanıt verdi Bunun üstüne Hz Peygamber (aleyhissalatu vesselâm): Sana bir takım kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder Evet, ey Allah'ın Resülü, öğret!dedim Öyleyse, dedi, akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu duayı oku: AIlahım üzüntüden ve kederden sana sığınırım Aczden ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım Borcun galebe çaImasından ve insanların kahrından sana sığınırım (Ebü Ümâme) der ancak: Ben bu duayı yaptım, Allah benden gamımı giderdi, borcumu ödediEbü Dâvud, Salât 367, (1555) 1816 Hz Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Hz Fâtıma (radıyallâhu anhâ) Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek bir hizmetçi taleb etmişti Resülullah ona: Şu duayı oku(man senin için hizmetçi edinmenden daha hayırlı)dedi: Allahım! Sen yedi semânın Rabbi, Arşı Âzam'ın Rabbisin alinti  
 
Üst Alt