“Dertsiz düğün” denilen sünnet düğünü nü organize eden tek bir aile vardır. Diğer düğün
dillendirilmese de biraz “dertli ve acılıdır. İki bambaşka kültürden gelen ailenin bir araya gelip, hısım
olması çok kolay değildir.
En eskiden köy düğünlerinde, bahçeye kurulan kazanlarda, keşkek, çorba, et, pilav, hoşaf köyün ileri
gelen kadınlarınca pişirilir. “Uzaktan hoş gelen davulun sesi” kız evinin canını yakar. Çok küçük yaşta
evlendirilen kız çocuğu “ele karışırdı, derde karışılırdı” şimdikilerdeki takı töreninin yerinde “bu
halasından, bu kaynanasından diyerek atkı töreni vardı.” Açık havada bir ağaçtan, evin bir direğine
bağlanmış urgan ipin üzerine gelen hediyelik kumaşlar ve eşyalar asılır, tören bitince bir çarşafla
bohçalanır, damat evine taşınırdı. Gelin damat ortaya çıkınca takı töreninin yanında gelinin damat
üzerine para da takılırdı ilk çocukluk anılarım bunlar. Düğüne davetsiz simit gazoz satanlar gelirdi.
Davetiye yerine de “oku” diye adlandırılan şeker dağıtılır, düğün zamanı ağızdan söylenirdi. Yemekli
eğlenceli düğünler 3 gün sürer “gelin alma merasimi” ile biterdi.
Yarım yüzyıllık ömrümde hayatın her alanında ki değişiklikler gibi evlilik biçimleri de değişti. Kimi
kırda, kimi teknede, kimi kapalı düğün salonunda, kimi devletin nikah dairesinde, kimi sualtında, kimi
de uçan balonda evleniyor. Amaa yukarıda ki köy düğününde kurulduğu gibi mezara kadar evlilikler
yok.
Eskiden aileler müzakere eder, mutabık kalırlardı, sözlü sözsüz anlaşmalar kurulurdu ve aileler hısım-
akraba olurdu. Kendini akıllı zanneden insanoğlu pek çok defa saçmalar da çok seneler sonra pişman
olur bazen, işte böyle durumlarda, onayı alınmış geniş aile duruma müdahil olur, incir çekirdeğini
doldurmayacak kadar küçük sebeplerle aileler parçalanmaz ve çocuklar öksüz kalmazdı.
Eski törenlerle gelin edilen başka kapıya yollanan kız çocuğu, anne olduktan sonra söz sahibi olarak,
kaynana olduktan sonra “aile reisi” olarak geçmişin acısını çıkartırdı.
Şimdi ise özgür, güçlü, çalışan cumhuriyet kızımız “hayat müşterektir” diyerek, her türlü masrafı
bölüşerek evlenir. Adları “ucuz gelin” olur.
Milyon yıldır oluşmuş evlenme kültürü, düğünler ve masraf paylaşımı da, son 50 yılda hızla değişime
uğradı ve dertli düğünlerdeki kavga oranı arttı.
Nişan ve evlilik hazırlıkları iyice bireyselleşip kültürden kopunca, yada kültürler arası büyük farklılıklar
sebebi ile kavgalar arttı. Gençlerin birbirini bulduğu durumlarda, ailelerin birbirlerini onaylamadıkları
hallerde ise gençlerin psikolojik yükü iyice arttı. Birbirlerini ikna etmeleri yanında, ailelerini de belli bir
noktada birleştirmeye çalışmaları onları yordu, ayrılma oranları arttı.
Eş terapilerinde görürüz ki kavganın başlangıcı düğüne özellikle gelinliğe dayanır. Sonra takılar sonra
düğün yapılan yerin seçimi ile devam eder,gider. Geniş aileleri bir araya getiren, ölümden önceki en
iyi sebep düğünlerin mutluluğu bir hiç uğruna feda edilir. Çözüm yine büyüklere düşüyor, gençlerde
“her şeyi sadece ben bilirim, ben şu okulu derece ile bitirdim” derlerse eğer yanılırlar.