Son Konu

Dünya, güneş ve ay ile ilgili öykü örnekleri verir misiniz?

Forumdas

Editor
Katılım
6 Ara 2022
Mesajlar
7,544
Tepkime
15,298
Puanları
113
Konum
adana
Web
forumdas.com.tr
Credits
-11
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Dünya, güneş ve ay ile ilgili öykü örnekleri verir misiniz?

Dolunayın Hikayesi


çok çok eskiden yeşil bir vadinin içinde bir ırmak kıyısında kurulu bir köy varmış dünyada, taa dünyanın öbür ucunda. çok eski dedik ya, o zamanlar gündüzler ipek güneşli geçermiş, yağmur yağmadıkça; geceleri hep yıldızlı olurmuş, bulutlar olmadıkça.

köy sakinleri tarımla uğraşırlarmış, hayvanlar avlarlarmış uçsuz bucaksız arazilerinden, sularını kaynağı çok uzakta olan, köylerinin içinden geçen, ırmaktan alırlarmış. köyde herkes birbirini sever, sayarmış. köyde bir tek kişinin kalbinde öyle büyük bir sevgi varmış ki bütün köyünkine bedelmiş; dolun'un intera'ya olan aşkıymış bu.

kız dolun'u bilirmişte tanımazmış yakından. dolun dayanamamış bir gün gitmiş kızın yanına. sormuş intera'ya onunla evlenip evlenmeyeceğini.

intera demiş ki dolun'a :

"evlenirim evlenmeye ama benim isteyenim çoktur, her gelen kişiden aynı şeyi ister benim babam. ancak babamın bu isteğini yerine getiren benimle evlenir."

dolun şaşırmış´

"sensin benim kalbimim sahibi"diyerek başlamış sözüne

"senin dileğin benim için bir emirdir,söyle isteğini hemen yapayım" demiş aşkına.

intera demiş ki:

"bir çiçek vardır yaprakları gümüşten tomurcukları elmastan,onu ister babam benle evlenecekten".

dolun; "bekle beni" demiş intera'ya,"hemen gidip getireyim o çiçeği ama nerededir yeri ?"

intera parmağıyla göstermiş akan ırmağı

"işte bu ırmağın kaynağındadır der babam, kırk gün yürümek gerekirmiş oraya varmak için ama bir giden bir daha gelmedi şimdiye dek çünkü oralar büyülüymüş derler,giden geri gelmezmiş çünkü buralardan çok daha güzelmiş oralar."

dolun;

"senden daha güzel ne olabilir ki bu dünyada" demiş intera'ya

"döneceğim, o çiçekle, döneceğim çünkü seviyorum seni, çünkü sensiz anlamı olmaz benim için o güzelliğin".

dolun çıkmış yola sonra. kırk gün yürümüş ırmağın yanından. hep ne kadar sevdiğini düşünmüş intera'yı yol boyunca. tek aklındaki intera'ymış, tek amacı ise o çiçek. kırkıncı gün kalkmış dolun sabah erkenden, yüzünü yıkamış ırmaktan, anlamış ki çok yaklaşmış kaynağına ırmağın suyun serinliğinden. devam etmiş yoluna sonra. biraz sonra varmış kaynağa, bütün yeşilliklerle çevrili bir göl varmış kaynakta, gölün ortasında bir adacık, adacığın üstünde de o çiçek duruyormuş. anlamış intera'nın anlattığı çiçek olduğunu güzelliğinden. yüzmeye başlamış adaya doğru hemen. adaya çıkınca karşısında bir adam belirmiş dolun'un.

adam doluna:

"her gülün bir dikeni, koruyucusu, olduğu gibi bende bu çiçeğin koruyucusuyum, eğer almaya geldiysen ben, salut, izin vermem buna" demiş.

dolun şaşkın ve de kararlı bir tonla;

"ben o çiçeği alacağım sonra aşkıma kavuşacağım" demiş.

"hiç bir şey beni kararımdan çeviremez."

"o zaman beni biraz dinleyeceksin" demiş salut

"sana neden koparmaman gerektiğini anlatacağım, eğer hala ikna olmazsan o zaman izin veririm almana".

dolun ikna olmuş ve çökmüş yoncaların üstüne, başlamış dinlemeye...

"eğer bir şeyi çok fazla istersen ve engelin yoksa önünde onu alırsın, hayatta böyledir, insan engelleri aşarsa yaşamına devam edebilir. bu çiçekte sadece yaşam için bir şeyler yapacaksan engelleri kaldırır önünden çünkü onunda bir görevi var, bu çiçek sadece 28 gecede bir açar yapraklarını ve döker parlayan tohumlarını göle, bu sayede buradaki sular yükselir ve ırmaktan taşar gider zamanla. bu ırmak sayesinde yaşar bu doğadaki yeşillikler, insanlar, hayvanlar." demiş salut.

dolun başlamış düşünmeye, eğer çiçeği koparırsa kavuşacaktır sevdiğine ama kuruyacaktır ırmakları bunun yanında. sonunda çiçeğin başına çöker kalır dolun. gümüş yapraklarında kendini görür dolun çiçeğin. yanında intera vardır ama niye mutsuzdur ikiside. aslında kalbindeki tek endişeyi görür dolun. zaman geçtikçe dolun'un düşünceleri yoğunlaşır kafasında. mutsuzluğunu düşünür, çiçeksiz intera'sız bir yaşam düşünür. koparamaz çiçeği günlerce. dolun artık yaşamaktan zevk almaz şekilde sadece aşkını düşünerek beklemeye başlar olacakları.

bir gece çiçek tohumlarını bırakırken göle bir tomurcukta dolun'un sertleşmiş kalbinin üstüne düşmüş, aniden dolun kalbindeki aşkının büyüklüğü kadar kocaman bir taşa dönüşmüş, taş o kadar büyükmüş ki dünya'ya sığmamış gökyüzüne yükselmiş ve dünya'yla dönmeye başlamış.

böylece ay olmuş dolun'un kalbi dünya'ya.

o günden sonra sadece 28 gecede bir göstermiş dolun kalbinin tüm yüzünü, aşkının bütün parıltısını diğerlerine; sadece o gecelerde aydınlatmış dünya'yı, aynı çiçek gibi...
 

Forumdas

Editor
Katılım
6 Ara 2022
Mesajlar
7,544
Tepkime
15,298
Puanları
113
Konum
adana
Web
forumdas.com.tr
Credits
-11
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Dünya, çok büyük bir gezegen olduğu için ona başka gezegenler de arkadaşlık ederler: Yıldızlar ve en büyük iki gezegen olan Ay ve Güneş... Ay, Güneş’ten yaklaşık dört yüz kere daha küçük, fakat bize Güneş’ten dört yüz kere daha yakın olduğu için gökyüzünde ikisi de aynı büyüklükte görünürler. Güneş ve Ay, pek iyi arkadaşlık kuramamışlardır. Çünkü birbirlerini hiç göremezler. Güneş, gündüzleri yerküreyi aydınlatırken, Ay ise geceleri Güneş’ten almış olduğu ışığı yansıtıp, Dünya’yı bir lamba gibi aydınlatır. Kural böyledir. Bu önemli görevler ikisi için ayrı ayrı belirlenmiş ve kendilerine verilmiştir.

Güneş, en büyük güç olduğunu kanıtlamak için arkadaşlarına devamlı böbürlenip kendisini üstün gösterme çabalarına girişmiştir. Ay, ona en yakın büyüklükte olduğu için de kendisini devamlı üstün gösterme çabası içindedir. Yerküre için yaptıkları görevleri her ikisi de duyurmaya çalışırlar. Güneş:

- En büyük güç benim. Ben olmasaydım yerküre yaşanmaz hale gelirdi. Sebzeler, meyveler ve en önemlisi de "dört mevsim" olmazdı, diyordu.

Güneş, bu konuda haksız sayılmazdı. Eğer gerçekten Güneş olmasaydı, Dünya’da hiçbir canlı varlık yaşayamaz, zaten yaşam diye de bir şey olmazdı. Yeryüzünün hayat kaynağı ve canlı varlıkların da tek enerji aldığı kaynak olan Güneş, bu konuda böbürlenmeyi kendince haklı buluyordu.

Ay ise, Güneş’in takındığı bu tavırlara sinirleniyor, Dünya’ya en yakın kendisinin olduğunu iddia ediyordu:

- Hayır işte, diyordu Ay. Ben de çok önemliyim. Ben olmasam, geceler boyu yeryüzü karanlığa boğulur, aydınlanamaz.
Bir gün tartışmaları uzamış ve buna bir çözüm bulabilmek amacıyla Güneş, Ay’a bir teklifte bulunmuş

- Bir deneme yapalım, dedi Güneş. Sen, Dünya ile benim arama gir. Ben tutulunca, Dünya’nın bazı bölümleri gündüz benim ışığımı alamasın; görelim bakalım neler olacak?

Konuşması esnasında Güneş, bu "Güneş tutulması"nı bir yılda en az iki, en çok beş kez tekrarlayacaklarını söylüyor ve anlatmaya devam ediyordu:

- Sen, Dünya’nın çevresinde elips şeklinde bir yörüngede dolanıp duruyorsun; onun için Dünya’ya olan uzaklığın her an değişiyor. Eğer benim tutulma anımda sen Dünya’ya yeteri kadar yakın olursan senin görünen çapın benim görünen çapımdan büyük olacağı için benim yuvarlağımın tamamını örtmüş olacaksın. O zaman "tam tutulma" meydana gelecektir. Eğer sen benim yuvarlağımın sadece bir kısmını örtersen, "parçalı tutulma" olacaktır. Ama sadece iç kısmımı örtersen "halkalı tutulma" olacaktır, bunu bil.

Ay, Güneş’i iyice dinledi. Şimdi konuşma sırasının, kendisinde olduğunu bildiği için savunmaya geçti:

- Hayır efendim! Bir de beni dinle bakalım, dedi Ay. Ben de en kısa zaman içinde tutulma gerçekleştireceğim. Dünya, seninle benim arama girecek, Dünya’nın gölgesi beni tamamıyla perdeleyecek kadar büyük olacak ve ben tutulmuş olacağım. O zaman ben senden ışık alamayınca, ışığımı gece Dünya’ya yansıtamayacağım ve tutulmam gerçekleşecek. Sana neden küstüğümü de böylece anlamış olacaksın.

Bu tartışmalar ikisi arasında sürüp gidiyor, Dünya ise bu sözleri yakından izliyor ve kendi üzerinde yaşayan canlı varlıklar için çok üzülüyordu. Ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Çünkü ikisinin kızıp da görevlerini yapmadıkları takdirde, kendisi de dahil olmak üzere üzerinde yaşayan bütün canlı varlıkların zarar göreceğini biliyordu.

Dünya, Güneş ve Ay’a kızgın bir şekilde dedi ki:

-Tartışmaları kesin artık! Yok yere tartışıyor, birbirinize boşuna küsüyorsunuz. Ama bu tutulmaları gerçekleştirmiyorsunuz. Böyle boş yere konuşup duracağınıza, belirli aralıklarla bir Güneş, bir de Ay tutulur; sonuç meydana çıkar. Bu tartışmalar da biter. Ben de sizin yüzünüzden zarar görmem.

Güneş ve Ay, Dünya’nın bu sözlerini can kulağı ile dinlemişlerdi. Onu bu kadar çok üzüp sinirlendirdikleri için de çok utandılar.

Bu tatsız tartışmalardan birkaç gün sonra, öğle saatlerine doğru, Dünya’nın elips şeklindeki yörüngesinde dolanmakta olan Ay, yörüngeden çıkıp Dünya ve Güneş’in arasına giriverdi. Gölgesi de Dünya’nın üzerinden geçti ve bu olayın sonucunda "güneş tutuldu". Gölgenin ortadaki bir bölümü içinden hiç güneş ışığı geçemedi. Çünkü Güneş’in yuvarlağını, Ay’ın yuvarlağı tümüyle örtmüş gibi görünüyordu. "Tam güneş tutulması" gerçekleşmiş, bu olay dünyadan izlenmişti. Yeryüzünün bazı bölümleri o gün hep karanlıkta kalmıştı.
Bir gece de kendi tutulmasını gerçekleştirmek istedi Ay. "Şimdi sıra bende! Size bir oyun oynayayım. Gökyüzü gece nasıl karanlık olacak, bakın görün" dedi ve tutulmasını gerçekleştirmeye başladı. Ay, tam bir "dolunay" iken, Dünya’ya göre Güneş’in tam zıt yönüne, yani Dünya’nın arkasına geçti. Dünya, Güneş ve Ay’ın ortasında kaldı. Dünya’nın gölgesi, Ay’ın yuvarlağını tamamen örtüp gölgeledi. Ay ise, Güneş’ten aldığı parlaklığını yitirdi. Sanki bu yetmiyormuş gibi bir de Dünya’nın gölgesinin merkezinden geçti. Tam bir "ay tutulması" gerçekleşmişti. Bu tutulma olayının süresi yüz dakikaya kadar çıkmıştı. Tutulma olayının tümü üç buçuk saat sürmüştü.

O gece gökyüzü karanlık oldu. Güneş ve Ay baktılar ki, Dünya haklı. İkisinin de ayrı görevleri olduğuna hiç şüpheleri kalmamıştı. Dünya’nın üzerinde yaşayan canlı varlıkları üzmeye ikisinin de hakları olmadığını ve bu tartışmaların çok yersiz olduğunu anladılar.

Ay’ın Güneş’e söylemek istedikleri vardı:

- Benim kabul etmek istediğim bir gerçek var, dedi Ay. Sen Dünya için daha önemlisin. Çünkü hem ben, hem Dünya, ışığımızı ve ısımızı senden alıyoruz. Gerçek şudur ki senin yokluğunda hiçbir canlı varlık yeryüzünde yaşayamaz. Ben de önemliyim ama sen daha önemlisin; bunu "tutulduğun" zaman çok iyi anladım arkadaşım.

Ay’ın bu sözleri üzerine gülümsedi Güneş ve dedi ki:
- "Sen haklısın, ben haklıyım" tartışmasını bırakalım arkadaşım. Dünya için hepimiz çok önemliyiz. Bak şu galaksideki tüm gezegen yıldız kümelerine; onlar da gece olunca bütün evreni bir mücevher parçası gibi ışıklandırıyorlar. Bizler yerküre için çalışmaya devam edeceğiz. Haydi bakalım! Hepimiz görevlerimizin başına dönelim, Dünya’yı da daha fazla üzmeyelim.
Daha sonra Ay ve Güneş, gülümseyerek yeryüzünü selamladılar.
 

Forumdas

Editor
Katılım
6 Ara 2022
Mesajlar
7,544
Tepkime
15,298
Puanları
113
Konum
adana
Web
forumdas.com.tr
Credits
-11
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Dolunayın Hikayesi


çok çok eskiden yeşil bir vadinin içinde bir ırmak kıyısında kurulu bir köy varmış dünyada, taa dünyanın öbür ucunda. çok eski dedik ya, o zamanlar gündüzler ipek güneşli geçermiş, yağmur yağmadıkça; geceleri hep yıldızlı olurmuş, bulutlar olmadıkça.

köy sakinleri tarımla uğraşırlarmış, hayvanlar avlarlarmış uçsuz bucaksız arazilerinden, sularını kaynağı çok uzakta olan, köylerinin içinden geçen, ırmaktan alırlarmış. köyde herkes birbirini sever, sayarmış. köyde bir tek kişinin kalbinde öyle büyük bir sevgi varmış ki bütün köyünkine bedelmiş; dolun'un intera'ya olan aşkıymış bu.

kız dolun'u bilirmişte tanımazmış yakından. dolun dayanamamış bir gün gitmiş kızın yanına. sormuş intera'ya onunla evlenip evlenmeyeceğini.

intera demiş ki dolun'a :

"evlenirim evlenmeye ama benim isteyenim çoktur, her gelen kişiden aynı şeyi ister benim babam. ancak babamın bu isteğini yerine getiren benimle evlenir."

dolun şaşırmış´

"sensin benim kalbimim sahibi"diyerek başlamış sözüne

"senin dileğin benim için bir emirdir,söyle isteğini hemen yapayım" demiş aşkına.

intera demiş ki:

"bir çiçek vardır yaprakları gümüşten tomurcukları elmastan,onu ister babam benle evlenecekten".

dolun; "bekle beni" demiş intera'ya,"hemen gidip getireyim o çiçeği ama nerededir yeri ?"

intera parmağıyla göstermiş akan ırmağı

"işte bu ırmağın kaynağındadır der babam, kırk gün yürümek gerekirmiş oraya varmak için ama bir giden bir daha gelmedi şimdiye dek çünkü oralar büyülüymüş derler,giden geri gelmezmiş çünkü buralardan çok daha güzelmiş oralar."

dolun;

"senden daha güzel ne olabilir ki bu dünyada" demiş intera'ya

"döneceğim, o çiçekle, döneceğim çünkü seviyorum seni, çünkü sensiz anlamı olmaz benim için o güzelliğin".

dolun çıkmış yola sonra. kırk gün yürümüş ırmağın yanından. hep ne kadar sevdiğini düşünmüş intera'yı yol boyunca. tek aklındaki intera'ymış, tek amacı ise o çiçek. kırkıncı gün kalkmış dolun sabah erkenden, yüzünü yıkamış ırmaktan, anlamış ki çok yaklaşmış kaynağına ırmağın suyun serinliğinden. devam etmiş yoluna sonra. biraz sonra varmış kaynağa, bütün yeşilliklerle çevrili bir göl varmış kaynakta, gölün ortasında bir adacık, adacığın üstünde de o çiçek duruyormuş. anlamış intera'nın anlattığı çiçek olduğunu güzelliğinden. yüzmeye başlamış adaya doğru hemen. adaya çıkınca karşısında bir adam belirmiş dolun'un.

adam doluna:

"her gülün bir dikeni, koruyucusu, olduğu gibi bende bu çiçeğin koruyucusuyum, eğer almaya geldiysen ben, salut, izin vermem buna" demiş.

dolun şaşkın ve de kararlı bir tonla;

"ben o çiçeği alacağım sonra aşkıma kavuşacağım" demiş.

"hiç bir şey beni kararımdan çeviremez."

"o zaman beni biraz dinleyeceksin" demiş salut

"sana neden koparmaman gerektiğini anlatacağım, eğer hala ikna olmazsan o zaman izin veririm almana".

dolun ikna olmuş ve çökmüş yoncaların üstüne, başlamış dinlemeye...

"eğer bir şeyi çok fazla istersen ve engelin yoksa önünde onu alırsın, hayatta böyledir, insan engelleri aşarsa yaşamına devam edebilir. bu çiçekte sadece yaşam için bir şeyler yapacaksan engelleri kaldırır önünden çünkü onunda bir görevi var, bu çiçek sadece 28 gecede bir açar yapraklarını ve döker parlayan tohumlarını göle, bu sayede buradaki sular yükselir ve ırmaktan taşar gider zamanla. bu ırmak sayesinde yaşar bu doğadaki yeşillikler, insanlar, hayvanlar." demiş salut.

dolun başlamış düşünmeye, eğer çiçeği koparırsa kavuşacaktır sevdiğine ama kuruyacaktır ırmakları bunun yanında. sonunda çiçeğin başına çöker kalır dolun. gümüş yapraklarında kendini görür dolun çiçeğin. yanında intera vardır ama niye mutsuzdur ikiside. aslında kalbindeki tek endişeyi görür dolun. zaman geçtikçe dolun'un düşünceleri yoğunlaşır kafasında. mutsuzluğunu düşünür, çiçeksiz intera'sız bir yaşam düşünür. koparamaz çiçeği günlerce. dolun artık yaşamaktan zevk almaz şekilde sadece aşkını düşünerek beklemeye başlar olacakları.

bir gece çiçek tohumlarını bırakırken göle bir tomurcukta dolun'un sertleşmiş kalbinin üstüne düşmüş, aniden dolun kalbindeki aşkının büyüklüğü kadar kocaman bir taşa dönüşmüş, taş o kadar büyükmüş ki dünya'ya sığmamış gökyüzüne yükselmiş ve dünya'yla dönmeye başlamış.

böylece ay olmuş dolun'un kalbi dünya'ya.

o günden sonra sadece 28 gecede bir göstermiş dolun kalbinin tüm yüzünü, aşkının bütün parıltısını diğerlerine; sadece o gecelerde aydınlatmış dünya'yı, aynı çiçek gibi...
 
Üst Alt