Son Konu

Edebi Türler konu anlatımı

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
36
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
edebi türler nelerdir
Yazınsal Türler Hakkında
Yazınsal Türler
Öss KonularıEdebi Türler

YAZINSAL TÜRLER

Cins, edebiyat eserlerinin biçimlerine, konularına ve teknik özelliklerine kadar ayrılmasıdır Bunlar iki belli başlı grupta incelenir: Yazı Türleri ve Şiir Türleri

YAZI TÜRLERİ
Yazı türleri, cümleler halinde ortaya konan, sözlerin belirli kalıplar içine (ölçü, uyak, nazım şekli) sıkıştırılmadığı anlatım türleridir Bunların en önemlileri şunlardır:

ROMAN
Olmuş ya da olabilecek olayların anlatıldığı uzun yazılardır
Roman muhakkak bir durum civarda gelişir ve olaylar iyice anlatılır Birçok süre şahıs kadrosu geniştir Kişiler uzun uzadıya tanıtılır Çevrenin tanıtımına itina gösterilir
Temsil ettiği akıma kadar romantik roman, realist roman, naturalist roman; konusuna tarafından aşk romanı, toplumsal roman, polisiye roman, serüven romanı gibi isimler alır
Türk edebiyatında Tanzimat ’tan sonradan görülür Ilk örneği Şemseddin Sami ’nin Taaşşukı Talat ve Fıtnat adlı romanıdır Batı romanı ölçüsünde en başarılı romanları ise Halit Ziya Uşaklıgil yazmıştır Namık Kemal, Mehmet Rauf, Reşat Nuri, Yakup Kadri, Peyami Safa diğer ünlü romancılarımızdır

HİKAYE
Anlatımı bakımından romana benzeyen, ancak romandan daha kısa bir yazı türüdür
Hikayede olaylar genelde yüzeyseldir Kişiler birçok vakit hayatlarının muhakkak bir anı içinde anlatılır Genel Olarak şahısların tek yönü üzerinde (çalışkanlık, titizlik, korkaklık vs) durulur Bu da romanla aynı dönemlerde oluşmaya başlamış ve bilhassa Realizm döneminde kayda değer bir nesil haline gelmiştir
Türk edebiyatında tekrar Tanzimat ’la görülmeye başlanan hikaye türünde Halit Ziya, Ömer Seyfettin, Memduh Şevket, Sait Faik manâlı eserler vermişlerdir

MASAL
Halk dilinde anlatılarak oluşan sözlü edebiyat ürünüdür Bir yazan kadar daha sonra yazıya geçirilir
Masallarda olaylar tamamen düş ürünüdür Yer ve vakit emin değildir Kahramanlar insan üstü nitelikler gösterir İyiler her zaman iyi, kötüler daima kötüdür İyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır Masallarda eğiticilik esastır sıkça evrensel konular işlenir Dünya edebiyatında Kelile ve Dimne, Binbir Gece Masalları ünlüdür Türk edebiyatında Keloğlan en ünlü masal kahramanıdır Eflatun Cem Güney masallarımızı derlemiş ve bir kitap halinde yayımlamıştır

DENEME
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür
Deneme yazarı görüşlerini aktarırken samimi bir dil kullanır Kendi içiyle konuşuyormuş gibi bir hava içindedir
Deneme her konuda yazılabilir Fakat daha fazla seçim edilen konu her devrin, her ulusun insanını ilgilendiren, kalıcı, evrensel konulardır
Ele alınan konu çoğu zaman derinleştirilerek anlatılır
Denemenin birincil örneklerini Fransız yazan Montaigne vermiştir sonradan İngiliz yazan Bacon türü geliştirmiştir
Edebiyatımızda Cumhuriyet ’cilt sonradan görülmeye başlanan bu türde Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Sebahattin Eyüboğlu, Ahmet Haşim güzel örnekler vermişlerdir

FIKRA
Yazarın gündelik olayları özel bir görüşle, hoş bir üslupla, hiç kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa günübirlik yazılardır Bu cins yazıları nükteli hikayecikler biçimindeki Nasrettin Hoca fıkralarıyla karıştırmayalım
Fıkra, bir gazete yazı türüdür Gazetenin kesin bir köşesinde genel bir başlıkla yazılan fıkralarda mesele özetle incelenir ve mutlaka bir sonuca varılır Daha fazla alaylı bir dille, bazen tenkit ara sıra sohbet tarzında yazılır Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava hakimdir yazılarda
Edebiyatımızda özellikle Ahmet Rasim fıkralarıyla tanınır sonradan Ahmet Haşim, Refik Halit, Peyami Safa sayılabilir

MAKALE
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, belirli kanıtlar, belgeler, inandırıcı veriler kullanarak kanıtlamaya çalıştığı ve bu nedenle okuyucuyu bilgilendirmeyi amaçladığı yazı türüdür Makalede temel unsur düşüncedir
Makale, gazete ile birlikte ortaya çıkmış bir gazete yazı türüdür Bizde de birincil özel gazete olan Tercümanı Ahval gazetesinin çıkmasıyla görülür Birincil makale de aynı gazetede Şinasi tarafından yazılmıştır
Makalede niyet bilgi uymak veya görüşlerine okuyucuyu inandırmak olduğundan açık, anlaşılabilir, önemli bir dil kullanılır Seçilen konuya göre uzun da olabilir kısa da
Makale her konuda yazılabilir Bu konu günlük olabileceği gibi, felsefi, bilimsel, sanatsal da olabilir Lakin yazınsal makale kesinlikle sanatla ilgili olanıdır
Edebiyatımızda Tanzimat döneminden beri görülen makale türünde Namık Kemal, Hüseyin Cahit, Ziya Gökalp, Peyami Safa, Falih Rıfkı Atay, Halit Fahri Ozansoy, Yaşar Nabi meşhur birkaç isimdir

ELEŞTİRİ
Bir sanatçının, bir sanat eserinin iyi ve kötü yanlarını ortaya koyarak onun reel değerini belirleyen yazılardır Tenkit yazarı yani eleştirmen eser hakkında okuyucuyu bilgilendirir; hem eserin yazarına keza okura yol gösterir
İki tür tenkit vardır: İzleminsel tenkit ve Objektif tenkit
İzlenimsel tenkit, Anatole France ’in ilkelerini belirlediği ve eleştirmenin bir eseri kendi haz ölçülerini göz önüne alarak incelediği eleştiri türüdür Bu nesil eleştirilerde öznel yargılar çok olacağından günümüzde bu tür öyle istek görmez
Nesnel eleştiride ise her eserin değerlendirilmesinde kullanılabilecek emin ölçütler vardır Eleştirmen olası olduğunca bireysel yargılarda bulunmaktan kaçınır Bilimsel araştırmalardan yararlanarak, eseri ister beğensin ister beğenmesin, nesnel bir gözle onun değerini ortaya koyar
Avrupa ’da Boielau, Saint Beuve, Taine, France eleştirileriyle tanınır
Edebiyatımızda Hüseyin Cahit, Cenap Şehabettin, Ali Canip, Yakup Kadri, Nurullah Ataç, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç, eleştiri alanında yazılar yazar ünlü birkaç isimdir

GEZİ YAZISI
Gezilip görülen yerler hakkında yazılan yazılardır Birey gezi esnasında çoğu yer görür, birçok insanla tanışır; bunları hafızada yakalamak güç olacağından seyahat sırasında not alınır ve gezi yazılarında bunlar öykü edilir
Yolculuk yazısında yazar daima gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler vermemelidir Gördüklerini okuyucunun daha iyi algılaması için, mukayese yapar Okur benzeri o yerleri yazarla birlikte gezer gibi olur
Eski edebiyatımızda yolculuk yazısına “seyahatname denirdi Bu alanda Evliya Çelebi ’nin “Seyahatnamesi ünlüdür
Fakat belli başlı yolculuk yazarları Avrupa ’ya açılma döneminde görülmeye başlanmış, gidilen Avrupa şehirleriyle ilgili yazılar yazılmıştır Namık Kemal, Ziya Paşa bunların başında gelir
Yolculuk yazılarını kitaplaştıran yazarlarımız da vardır Ahmet Mithat Efendi, Avrupa ’da bir Cevelan; Cenap Şehabettin, Hac Yolunda, Avrupa Mektupları; Ahmet Haşim, Frankfurt Seyahatnamesi; Reşat Nuri, Anadolu Notları; Falih Rıfkı, Denizaşırı, Zeytindağı, Taymis kıyıları bunlardan bazılarıdır

ANI
Bir yazarın kendisinin yaşadığı veya tanık olduğu olayları sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır Yazarın kendini okura açtığı bir cins olduğundan içtendir ve bu yönüyle fazla tutulur
Hatıralar belli bir dönemin yorumlandığı yazılar olduğundan tarihi bir doküman özelliği de gösterir Ancak bu, bilimsel olamaz; çünkü yazarın olaylara kişisel bakışı laf konusudur
Üslup yönüyle seyahat yazısına benzerse de, yazarın dış dünyadan çok kendinden laf etmesi anıyı kesin eder Zaten eski edebiyatımızda hatıra, yolculuk yazısı hatta tarih iç içedir
Bilhassa Tanzimat ’la başlayan hatıra türündeki yazılar Cumhuriyet döneminde manâlı bir tür olmuştur Anılarını kitaplaştıran yazarlarımız da vardır Namık Kemal, Magosa Mektupları; Ziya Paşa, Defteri Amal; Ahmet Rasim, Kent Mektupları; Halit Ziya, Kırk Sene, Saray ve Ötesi; Hüseyin Cahit, Yazınsal Hatıralar; Falih Rıfkı, Çankaya adlı eserlerinde anılarını anlatmışlardır

BİYOGRAFİ
Bir kişinin hayatının anlatıldığı yazılardır Bunlarda hedef o kişiyi bütün yönleriyle (hayatı, eserleri, kişiliği, görüşleri vs) tanıtmaktır
Biyografi açık, sade bir dille, anlatılan kişinin devrini, çevresini dikkate alarak yazılır
Divan edebiyatında şairleri anlatan bu cins eserlere “Tezkire denirdi Türk edebiyatında bunun ilk örneğini Ali Şir Nevai vermiştir
Yazar eğer kendi hayatını anlatmışsa yazıya otobiyografi denir Birçok vakit bunlarda sanatçı kendiyle beraber aile büyüklerinden çevreden, aile içi durumlarından da laf eder
Otobiyografiler üslup yönüyle anıya benzer; oysa anı otobiyografi içinde bir bölüm sayılabilir Yani otobiyografi daha uzun bir dönemi içine alır

MEKTUP
Genel anlamda kişinin bir haberi, olayı, arzuyu bir başkasına anlattığı yazılardır Özel mektup, meslek mektubu, yazınsal mektup türleri vardır Bunlar içinde bizi edebi mektup ilgilendiriyor
Bu nesil mektuplar açık olarak bir gazetede veya dergide yayımlanır Yazar birine hitaben herhangi bir konudaki görüşlerini, duygularını anlatır Oysa asıl amacı bunları herkese duyurmaktır
Mektup, Divan edebiyatında da kullanılmıştır Fuzûli ’nin “Şikayetname adlı eseri bu türdendir Tanzimat ’tan daha sonra ise gazetelerde yayımlanan birçok açık mektup görülür
Bir Takım yazarlar mektuplardan oluşan romanlar da yazmışlardır Halide Edip ’in “Handan romanı bunlardan biridir

SOHBET
Bir konunun pozitif derinleştirilmeden, biriyle konuşuyormuş gibi anlatıldığı fikir yazılarıdır Sohbet yazılarında herkesi ilgilendirecek konular seçilir Cümleler birçok vakit konuşmadaki gibi devriktir Yazan sorulu cevaplı cümlelerle, konuşuyormuş şehvetli verir
Üslup olarak fıkraya benzerse de gazete yazı türü olmaması, az sözle fazla şey anlatmayı amaçlamaması, dışa dönük olması onu fıkradan ayırır
Edebiyatımızda Ahmet Rasim, Şevket Rado sohbet türüne özel bir yük vermişlerdir

GÜNLÜK
Ne gün yazıldığını maddeler halinde sıralamak için tarih atılan, birçok süre her günün sonunda o gün olup bitenin, sıcağı sıcağına anlatıldığı, olaylarla ilgili yorumlar, değerlendirmeler yapıldığı yazılardır bunlar
Her gün yazıldığı için kısa olan bu yazılar, yazarının hayatından izler verdiğinden içten ve sevecendir
Oktay Akbal, Suut Kemal Yetkin, Seyit Kemal Karaalioğlu ’nun günlükleri kitap halinde yayımlanmıştır

ŞİİR TÜRLERİ
Her şiirin emin bir konusu, üslubu vardır Kimi aşk, ayrılık konusunu işler, kimi okura bir bilgiyi kısa ve öz bir şekilde verir Kimi birini eleştirir vs İşte şiirlerin bunlara kadar sınıflandırılması şiir türlerini ortaya koyar Bunlar Yunanca ’daki adlarıyla adlandırılır: Lirik, Epik, Didaktik, Pastoral, Satirik, Dramatik Tanzimat ’tan sonradan oluşan bu adlandırmadan önce Türk şiiri, nazım şekillerine kadar sınıflandırılırdı: Gazel, Kaside, Şarkı, Koşma, Destan, Varsağı vs
Şu Anda şiir türlerini açıklayalım

LİRİK ŞİİR
Aşk, ayrılık, hasret, arzu konularını işleyen hissi şiirlerdir Okurun duygularına, kalbine seslenir Vaktiyle Yunanlılarda “lir denen sazlarla söylendiğinden bu adı almıştır Tanzimat döneminde de bir saz adı olan “rebab dan nedeniyle bu cins şiirlere rebabi denmiştir Divan edebiyatında gazel, şarkı; Halk Müziği edebiyatında güzelleme türündeki koşma, semai lirik şiire girer

EPİK ŞİİR
Destansı özellikler belirten şiirlerdir Mertlik, savaş, cesaret, konuları işlenir Okuyanda coşku, cesaret duygusu, savaşma arzusu uyandırır Daha çok, uzun olarak söylenir Divan edebiyatında kasideler, Insanlar edebiyatında koçaklama, epope, varsağı türleri de epik özellik gösterir Tarihimizde çoğu şanlı zaferler yaşadığımızdan, epik şiir yönüyle oldukça zengin bir edebiyatımız vardır

DİDAKTİK ŞİİR
Bir düşünceyi, bir bilgiyi adapte etmek amacıyla yazılan şiirlerdir Bunlar okurun aklına seslenir Duygu yönü az olduğundan kuru bir anlatımı vardır Uyak ve ölçülerinden dolayı akılda kolay kaldığından, bilgiler bu yolla verilir Manzum hikayeler, fabller her zaman didaktik nitelik gösterir

PASTORAL ŞİİR
Doğa güzelliklerini , çobanların doğadaki yaşayışlarını anlatan şiirlerdir Doğaya aleyhinde bir sevgi bir imrenme laf konusudur bunlarda Eğer şair doğa karşısındaki duygulanmasını anlatıyorsa “idil, bir çobanla müşterek konuşuyormuş gibi anlatırsa eglog adını alır

SATİRİK ŞİİR
Tenkitçi bir anlatımı olan şiirlerdir Bir birey, durum, durum alaylı sözlerle, iğneleyici ifadelerle eleştirilir Bunlarda didaktik özellikler de görüldüğünden, didaktik şiir içinde de incelenebilir Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğrudur Bu tür şiirlere Divan edebiyatında taşlama, Millet edebiyatında taşlama yeni edebiyatımızda ise hiciv adı verilir

DRAMATİK ŞİİR
Tiyatroda kullanılan bir şiir türüdürEski Yunan edebiyatında oyuncuların sahnede söyleyecekleri sözler şiir haline getirilir ve onlara ezberletilirdi Bu koşul dram tiyatro türünün (19yy) çıkışına kadar sürer Bundan sonradan tiyatro metinleri düzyazıyla yazılmaya başlanır
Dramatik şiir harekete çevrilebilen şiir türüdür Ilk Olarak trajedi ve komedi olmak üzere iki tür olan bu şiir türü dramın eklenmesiyle üç türe çıkmıştır
Bizde dramatik şiir türüne misal verilmemiştir Çünkü bizim Batı ’ya açıldığımız dönemde (Tanzimat) Batı ’da da bu nesil şiirler yazılmıyordu; nesir kullanılıyordu tiyatroda Bizim tiyatrocularımız da tiyatro eserlerini bundan nedeniyle nesirle yazmışlardır Oysa nadirde olsa nazımla tiyatro yazar da olmuştur Abdülhak Hamit Tarhan gibi
Hemen bunları ayrı olarak görelim

TRAJEDİ
Seyircide korku ve acınacak şey hislerini uyandırarak onu kötü duygularından arındırmayı amaçlayan tiyatro türüdür Sıkı kuralları vardır Özelliklerinden bazılarını şöyle sıralayabiliriz

1 Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden yani tanrılar arasındaki ilişkilerden seçer
2 Kahramanları tanrılar ya da aristokrat kimselerdir İnsan müsveddesi sayılan basmakalıp insanlara yer verilmez
3 Işlenmiş, kusursuz bir üslubu vardır; vahşi farzedilen sözlere yer verilmez
4 Çirkin olaylar (canice, kavga vs) seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez
5 Üç birlik kuralına uyar Bu, yer, vakit ve durum birliğidir Yani oyun daima aynı yerde aynı dekorla oynanmalı, olay bir jurnal zaman dilimi içinde geçecek izlenimi vermeli, (Bu yüzden oyun olayın sonundan seçilir; önceki olaylar koro göre anlatılırdı) benzer esas olay civarda geçmelidir

En meşhur trajedi yazarları; Eski Yunan ’da Aiskhylos, Eurupides, Sophokles; Herzamanki Fransız edebiyatında Corneille ve Racine ’dir

KOMEDİ
İnsanları güldürerek eğitmeyi amaçlayan tiyatro türüdür Her gülünç şeyin aşağı ders alınacak acı bir gerçeğin olduğuna inanılır Özelliklerini şöyle sıralayabiliriz

1 Konusunu günlük hayattan, sosyal olaylardan seçer
2 Kahramanları basmakalıp halk müziği, eğitim görmemiş ya da daha sonra görme kişilerdir
3 Üslupta kusursuzluk aranmaz, kaba sanılan hatta küfürbaz sözlere yer verilir
4 Çirkin, barbar olaylar seyircinin gözü önünde işlenir
5 Üç birlik kuralına uyar

İnsan karakterinin gülünç ve eksik yanlarını anlatanlara şahsiyet komedyası, toplumun gülünçlüklerini anlatanlara töre komedyası, olayların merak uyandıracak şekilde işlendiği eserlere entrika komedyası adı verilir
Komedi türü 17 yüzyıldan daha sonra düzyazıyla yazılmaya başlanmıştır
En meşhur komedi yazarları eski Yunan ’da Aristophanes, Alışılmış Fransız edebiyatında Moliére ’dir

DRAM
19 yüzyılda trajedinin sıkı kurallarını yıkmak nedeniyle meydana getirilen tiyatro türüdür Özelliklerini şöyle sıralayabiliriz

1 Konusunu jurnal hayattan ya da tarihin herhangi bir devrinden seçebilir
2 Ayrıca hazin hem gülünç olaylar benzer oyunda iç içe bulunur
3 Kahramanlar ayrıca soylulardan keza basmakalıp millet arasından seçilir
4 Üç birlik kuralına aktarmak zorunda değildir
5 Her cins olay seyircinin aleyhinde gerçekleştirilebilir
6 Şiir, düzyazı karışık halde bulunur

En meşhur dram yazarları: İngiliz yazar Shakespeare dramın birincil ürünlerini vermiştir Ama bu türün özelliklerini Victor Hugo belirlemiştir Schiller, Geothe diğer meşhur dram yazarlarıdır
Türk edebiyatında batılı anlamda sahne tiyatrosu Tanzimat ’tan sonradan görülür Bundan önce Insanlar aralarında yüzyıllar boyu sürmüş seyirlik oyunlar vardı Ortaoyunu, meddah, Karagöz ile Hacivat bunların başlıcalarıdır Bunların özelliklerini ileride anlatacağız

ŞİİR BİLGİSİ
Şiir, gerek içerik gerekse söyleyiş bakımından özgün, etkilemeye, duygulandırmaya yönelik bir laf sanatı ürünüdür Şiirin söz dizimi düzyazının söz diziminden farklıdır Bu dizim, dilin kurallarına kadar olmaktan çok ahenge göre düzenlenir
Şiir bir nazımdır; yani dizme, düzene koymadır Bu dizmenin de belirli öğeleri vardır Bunlar ölçü, kafiye, redif, gibi herkes kendine göre bir armoni ifade eden öğelerdir Bunları şu şekilde inceleyebiliriz

ÖLÇÜ
Şiirde, hecelerin sayılarına veya, heceyi yaratıcı seslerin uzunluk kısalıklarına tarafından bir uyum oluşturulur Bu düzene de ölçü denir Edebiyatımızda iki tür ölçü kullanılmıştır: Hece ölçüsü ve Aruz ölçüsü

HECE ÖLÇÜSÜ
Şiirde dizeleri oluşturan sözcüklerin hece sayılarının eşitliğine dayanan ölçüdür Birinci dizede kaç hece varsa şiirin tüm dizelerinde de aynı sayıda hecenin kullanılması gerekir
Hece ölçüsüyle yazılmış dizeler okunurken kesin yerlerde durulduğu, dizenin bölümlere ayrıldığı görülür Okunurken durulan bu yerlere durak denir Çoğu zaman şiirin tamamındaki duraklar da aynı sayıda heceler halinde bölünür Durak hiçbir süre bir sözcüğün ortasına gelmez, defalarca sonuna kazanç
Hece ölçüsü Türk şiirinin en eski, milli ölçüsüdür Bilinen en eski şiirlerden başlayıp hiç kesintiye uğramadan ve her çağda yeni güzellikler, zenginlikler kazanarak günümüze kadar gelmiştir
En fazla kullanılan hece kalıpları 7'li, 8'li ve 11'li ölçülerdir

ARUZ ÖLÇÜSÜ
Dizelerdeki hecelerin uzunluk ve kısalığına tarafından , açık (ünlüyle bitmesi) veya kapalı (ünsüzle bitmesi) oluşuna kadar düzenlenmesidir
Birinci dizedeki hecelerin özellikleri, ikinci dizedeki hecelerde de sırasıyla aynıdır
Aruz ölçüsünün belirlenmiş kalıpları vardır Bu kalıplar kısa hecelerin nokta (), uzun hecelerin çizgiyle (—) gösterilmesiyle düzenlenir
Hecelerin özelliklerinin gösterildiği bu işaretlerin adlandırıldığı kalıplar vardır
mef û lü me fâ î lü me fâ î lü fe û lün
Sorularda aruz vezninin yapısıyla ilgili herhangi bir soru sorulmuyor böylece fazla ayrıntıya girmeyelim
Aruz ölçüsü Türk edebiyatına, Türklerin İslamiyet ’i kabul etmesinden sonra Arap va Fars edebiyatlarından girmiştir Bu ölçüyle yazılan elimizdeki en eski eser Kutadgu Bilig ’dir
Divan edebiyatında en güzel şekilde kullanılan aruz ölçüsü, Tanzimat, Mal Varlığıi Fünun ve Fecri Ati topluluğundaki sanatçılar tarafından da kullanılmıştır
Türk dilinin ses yapısı aruz ölçüsüne pek yerinde değildir Çünkü Türkçede aruzun temelini oluşturan uzun meşhur yoktur böylece aruzun Türkçeye uygulanmasında çoğu hata, zorlamalar görülür Bunlardan birkaçını açıklayalım

İmale
Aruz kalıbına uydurmak için kısa hecenin uzun sayılmasıdır

Zihaf
İmalenin tersidir Yani kalıba uydurmak için, Arapça, Farsça sözcüklerdeki uzun heceleri kısa saymaktır

Ulama
Divan şiirinde en zok kullanılan ses unsurlarından biri de ulamadır Ulama yapılan yerlerde ulanan sözcüklerdeki heceler, tek bir sözcükmüş gibi ayrılır Kesinlikle bu bir hata sayılmaz

KAFİYE (KAFIYE)
Şiirde mısra sonlarında kullanılan benzer ya da benzer seslere uyak denir Aynı seslerin sayısına göre dört grupta incelenir

Yarım Kafiye
Mısra sonlarında tek ses benzeşiyorsa yarım uyak oluşur
Yandırdın gönlümü aldın keman kaş
Gösterdin zülfünü, eyledin bir güzel
dizelerinde, sonda yer alan “kaş ve “hoş sözcüklerinin sonundaki “ş sesleri, yani tek ses benzeşiyor; öyleyse burada yarım uyak vardır

Tam Kafiye
Mısra sonlarında iki ses benzeşiyorsa, bütün uyak kullanılmıştır
Ürperme veren hayale sık sık
Her bir kapıdan giren karanlık
Fazla belirlenmiş ayak sesinden artık
dizelerinin sonunda kullanılan altı çizili “ık sesleri, iki sesten oluştuğundan bütün kafiye oluşturmuştur
Bazen dize sonunda uzun okunan tek ünlü benzerliği olabilir Arapça ve Farsça sözcüklerde görülen uzun ünlüler iki ses değeri taşır Yani bütün kafiye oluşturur
Bir dize işittim yine ey şahı dilarâ
Bir güzelce da bilmem ne seslenmek istedi ammâ
dizelerinde altı çizili “â sesi iki ses değeri taşıdığından beyitte tam uyak kullanılmıştır
Sakin koyu, neşelendirici taraflı kasrıyla Küçüksu
Ardında yatan semtinin ormanları kuytu
dizelerinde ise dize sonlarındaki “u sesleri uzun olmadığından yani tek ses değeri taşıdığından dizelerde yarım uyak vardır

Zengin Kafiye
İkiden pozitif ses benzerliğine dayanan kafiyedir
tekrar irtifa, baştan ıssızlık
Yalnız, arabacının dudağında bir ıslık
dizelerinde dize sonlarındaki “lık sesleri ikiden pozitif olduğundan, zengin kafiye oluşturmuştur
Bazı dizelerde dizelerden birinin sonundaki sözcüğün tamamı diğerinin sonundaki sözcüğün sesleri aralarında bulunabilir Buna tunç kafiye denir Tunç uyak zengin kafiyenin bir çeşididir
Ay geçer sene geçer uzarsa ara
Giyin kara libas yaslan duvara
dizelerinde birinci dizenin sonundaki “ara sözü, ikinci dizenin sonundaki “duvara sözünün sesleri içindedir; yani tunç kafiye oluşturmuştur

Cinaslı Kafiye
Yazılışları benzer, anlamları aralarında hiçbir alaka bulunmayan sözcüklerin mısra sonlarında kullanılmasıyla oluşan kafiyedir
Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit fazla geç
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç
dizelerinde sonda bulunan “geç sözcüklerinin sesleri aynıdır Fakat birincisi “erken sözünün karşıtı, diğeri ise “dinmek fiilinin dikte çekimidir Dolayısıyla anlamları arasında hiçbir ilgi yoktur; cinaslı uyak oluşturmuştur

REDİF
Mısra sonlarında benzer sözcüklerin veya benzer ses ve görevdeki eklerin kullanılmasıyla oluşur Bu, defalarca kafiyeden sonra gelir Hatta ara sıra mısra sonunda uyak hiç bulunmaz, ses benzerliği redifle sağlanır
Bu ıslıkla uzayan, dönen, kıvrılan yollar
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
dizelerinde “yollar sözü iki dizede de kullanılmış; dolayısıyla redif olmuştur Ondan önceki “kıvrılan ve “yılan sözcüklerindeki “ılan sesleri ortak olduğundan zengin kafiye oluşmuştur
Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar
Dönmeyen yolculara gözü yaşlı yaslı yollar
dizelerinde “yaslı yollar sözcükleri benzer olduğundan rediftir “bağlayan ve “üzgün sözcüklerinde ise “bağla, “ağlasözcüklerindeki “lahza ekleri sıfatfiildir Keza sesleri keza görevleri aynı olan bu ekler, “y kaynaştırma harfleriyle beraber redif olur
Ara Sıra mısra sonlarındaki eklerin sesleri aynı, görevleri öbür olabilir; bunlar redif sanılmamalıdır
Bir noktada birleşik vatanın dört bucağı
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı
dizelerinin sonundaki “bucağı ve “ocağı sözcüklerindeki “ı eklerinin görevleri farklıdır Birincide sahiplik eki olan bu ek diğerinde hal ekidir, dolayısıyla redif oluşturmamıştır, “cağı sesleri varlıklı kafiye oluşturmuştur

KAFİYE ÖRGÜSÜ
Dörtlüklerde birbiriyle kafiyeli dizeler öbür şekillerde dizilir Bu dizilişe kafiye örgüsü denir Üç grupta incelenir

1 Çapraz Kafiye
Dörtlüğün birinciyle üçüncü, ikinciyle dördüncü dizelerinin kendi arasında uyaklı olmasıdır Aşağıdaki şiirin birbiriyle kafiyeli dizelerini benzer sembolle gösterirsek daha basit anlaşılabilir:

Bağından her güzel bir gül seçerdi
TK Redif

a
Bundan mı sarardın, soldun, ey gönül
TK Redif

b
Kadınlar geçerdi, kızlar geçerdi
TK Redif

a
Bir süre aşk için yoldun ey gönül
TK Redif

b

Görüldüğü gibi dörtlükte birinci dizeyle üçüncü dize, ikinci dizeyle dördüncü mısra kafiyelidir Bu, çapraz kafiye düzeni demektir

2 Düz Kafiye
Dörtlüğün birinci dizesiyle ikinci, üçüncü dizesiyle dördüncü dizelerinin kendi arasında uyaklı olmasıdır

Nice günler bu şeametli ölüm
TK

a
Oldu fazla kimseye bir dar düğüm
TK

a
Nice günler bakarak dalgalara
TK Redif

b
Dediler: “Uğradı Leyla nazara
TK Redif

b

3 Sarma Uyak
Dörtlüğün birinciyle dördüncü, ikinciyle üçüncü dizelerinin kafiyeli olmasıdır
En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü
TK

a
Titrek elleriyle gererken yayı
TK Redif

b
Her yana bir merak sardı alayı
TK Redif

b
Ok uçtu, hedefin kalbine düştü
TK

a

Bu cins bir kafiyelenme Irk şiiri ve Divan şiirinde görülmez Halk Müziği şiirinde koşma tipi kafiye, mani tipi uyak gibi uyak örgüleri vardır Divan şiirinde ise gazel, mesnevi, rübai tipi kafiyelenme görülür *
 
Üst Alt